pasta kalıbı deneyi
şekilleri algılamadaki değişmezliği ortaya çıkarmak adına james jerome gibson'un yaptığı deneydir. deneyde kullandığı malzemeler günümüzde birçok evde bulunan kurabiye/pasta kalıpları gibi maddelerdi.
gibson'un yaptığı bu deneye kadar, psikolojik deneyler pasif duyuları ele alıyordu. rivayetlere göre pasta kalıbı deneyi; müller yasası'na ve algıların duyumlardan ibaret olduğuna dayanan bir taktiktir.
birey kafasını sağa sola hareket ettirdiğinde dünya kendisine sabit olarak görünür fakat retinaya düşen görüntülerin değişmesi gerekir. görüntü değişmese bile duyumlarca dünya sabittir. eğer kafanın üzerinden hareket halindeki bir madde geçerse ve göz maddeye odaklanırsa bu kez dünyadaki her şey hareket halindeymiş gibi görünür. diğer deneyler algılardaki bu değişimleri retinaya düşen görüntülere dayandırırken, pasta kalıbı deneyi bunun yanlış olduğunu vurgular. algının değişmediğini, salt görüntülerin değiştiğini söyler.
gibson'un yaptığı bu deneye kadar, psikolojik deneyler pasif duyuları ele alıyordu. rivayetlere göre pasta kalıbı deneyi; müller yasası'na ve algıların duyumlardan ibaret olduğuna dayanan bir taktiktir.
birey kafasını sağa sola hareket ettirdiğinde dünya kendisine sabit olarak görünür fakat retinaya düşen görüntülerin değişmesi gerekir. görüntü değişmese bile duyumlarca dünya sabittir. eğer kafanın üzerinden hareket halindeki bir madde geçerse ve göz maddeye odaklanırsa bu kez dünyadaki her şey hareket halindeymiş gibi görünür. diğer deneyler algılardaki bu değişimleri retinaya düşen görüntülere dayandırırken, pasta kalıbı deneyi bunun yanlış olduğunu vurgular. algının değişmediğini, salt görüntülerin değiştiğini söyler.
devamını gör...
adalar müzesi
adalar müzesi istanbul’un ilk çağdaş kent müzesidir.adalar'ın binlerce yıllık zengin ve renkli bir kültürü hakkında bilgi veren bu müze büyükada da bulunuyor.
müze bize adalar’da ilk insan izleri,doğası ve oluşumu, farklı dinleri bir araya getiren yapısı, sosyal yaşamı hakkında detaylı bilgi veriyor.adalı edebiyatçılara ait eşyalar vitrinlerde sergileniyor.
(bkz: fıstık ahmet)'in ismi sık sık her yerde görülür. şair ve yazarlara ayrı ayrı yer verilmiş bu müze kültürel faaliyetleri seven ve istanbul'da ikamet edenler için ideal bir gezi rotası olarak görünüyor.

melih cevdet anday 'ın daktilosu,gözlüğü ve saat'i.
müze bize adalar’da ilk insan izleri,doğası ve oluşumu, farklı dinleri bir araya getiren yapısı, sosyal yaşamı hakkında detaylı bilgi veriyor.adalı edebiyatçılara ait eşyalar vitrinlerde sergileniyor.
(bkz: fıstık ahmet)'in ismi sık sık her yerde görülür. şair ve yazarlara ayrı ayrı yer verilmiş bu müze kültürel faaliyetleri seven ve istanbul'da ikamet edenler için ideal bir gezi rotası olarak görünüyor.

melih cevdet anday 'ın daktilosu,gözlüğü ve saat'i.
devamını gör...
gbkz kullanan yazar
bence mükemmel bir yazardır.
devamını gör...
mozart dinlerken pırasa yemek
mevsiminde yapılan pırasa ve yanında limon varsa neden olmasın derim. afiyetle de yerim oh mis.
devamını gör...
panik atak
yaşamı tehdit eden durumlar da aşırı fizyolojik ve bilişsel değişikliklerin birden ortaya çıkması ile kendini gösteren ivegen kaygı panik nöbetidir.
devamını gör...
sözlük yazarlarının anne kızlık soyadları
ileride parmak izleri fotoları falan da alınıp milletin mal varlığına çökülecek gibi.
devamını gör...
sözlüğün bu kadar yeni olmasına rağmen kocaman bir kullanıcı kitlesinin olması
kocaman kalpli kullanıcılardan kaynaklanan durumdur. burayı baya sahiplendik.
devamını gör...
hayattaki küçük mutluluklar
- kedi gırıltısı, kedi karnı ve patisi
- taze ekler
- sevilen insanların kokusu
- yaz günleri dışarıdan bir yerlerden gelen çiçek, biber kızartması hatta salatalık kokusu
- yağmur yağmadan önce sert esen ama üşütmeyen rüzgâr
- babaanne, anneanne evlerindeki yer yatağı ve temiz nevresim kokusu
...
- taze ekler
- sevilen insanların kokusu
- yaz günleri dışarıdan bir yerlerden gelen çiçek, biber kızartması hatta salatalık kokusu
- yağmur yağmadan önce sert esen ama üşütmeyen rüzgâr
- babaanne, anneanne evlerindeki yer yatağı ve temiz nevresim kokusu
...
devamını gör...
sebk-i hindi akımı
sebk-i hindî; iran, hindistan, afganistan, türkiye, azerbaycan ve tacikistan gibi ülkelerin edebiyatlarında birkaç asır etkisini göstermiş bir edebî üsluptur.
sebk-i hindî, daha önceki dönemlerin üsluplarında (klasik, mahalli üslup) kullanılan çoğu unsuru da içerdiği için onlardan kesin çizgilerle ayrılamamıştır. bu sebeple de ne zaman başladığı ve ilk temsilcilerinin kimler olduğu konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
sebk-i hindî’nin ortaya çıkışı ve gelişimiyle ilgili pek çok sosyal, siyasi ve edebî etkenden söz edilir. iran ve hindistan arasındaki tarihsel ilişkiler, safeviler dönemindeki şiilik anlayışının dışlayıcı tutumu, hindistan’daki hint ve türk yöneticilerin başta şiir olmak üzere güzel sanatlara yaklaşımı sebk-i hindî’nin gelişimini etkileyen sebepler arasında sıralanır.
sebk-i hindî’nin oluşmasına sebep olan etkenlerin en önemlisi, safeviler döneminde yöneticilerin, şiiliğin aşırı yorumunu benimseyerek diğer mezheplere mensup şairlere ilgi göstermemeleridir. bu da şairlerin kendileriyle daha fazla ilgilenen hindistan’daki türk hükümdarlarının muhitlerine göç etmeleri sonucunu doğurmuştur.
sebk-i hindî tek koldan değil üç koldan gelişmiştir. bu kollar; iran kolu, ısfahan kolu ve ifrati kol olarak isimlendirilmiştir.
sebk-i hindî, türk şairleri arasında büyük bir rağbet gör mesine rağmen iran şairleri tarafından zamanla terk edilmiş, hindistan’dan gelen yabancı bir tarz olarak değerlendirilmiştir. bu üslubun temsilcilerinden saib ve şevket, bilmece söyledikleri gerekçesiyle eleştirilmişlerdir.
iran’da doğup hindistan’da gelişen ve afganistan’da da kabul gören sebk-i hindî, xvıı. yüzyıldan iti baren anadolu’da gelişen türk edebiyatını da etkilemiştir ve pek çok şair bu üslupla şiirler yazmıştır.
türk şairle rini en çok etkileyen ve örnek alınan şairler saib-i tebrizî, şevket-i buharî, urfî-yi şirazî, talib-i amulî ve kelîm-i kâşanî’dir. hatta şevket-i buharî, iran ve hindistan’dan çok, osmanlı toprakların da tanınmıştır.
bu üslubun divan şiirindeki en önemli temsilcileri olarak da xvıı. yüzyılda nailî, neşatî ve fehim-i kadîm; xvııı. yüzyılda ise şeyh galip sayılabilir.
ancak, şiirinde hint üslubunun birkaç özelliğini toplayan her şairi sebk-i hindî’nin temsilcisi saymak yanlış olur. zira zarif, nazik, ince bir dil; anlamda derinlik, hayallerde incelik devrin genel özelliğidir. tasavvuf ve ıstırap da pek çok şairde vardır. mesela; nef’î’nin şiirlerinde bu özelliklerin çoğu vardır.
sebk-i hindî’de diğer üsluplara göre daha girift bir anlam söz konusudur. bu giriftlik ise anlamdaki derinlik ve genişlikten kaynaklanmaktadır.
ol âşık-ı pâkiz ki serâ-perde-i ismet
âlûde-i hûn-ı dil olan dâmenimüzdür
(biz, o temiz âşığız ki, günahsızlık perdesi bizim gönül kanına bulaşmış olan eteğimizdir.)
sebk-i hindî şiirinde anlam bu derece genişleyip derinleştikçe hayal unsurları önem kazanmıştır. zira anlam derine indikçe gerçeğin anlatılması sınırlı kalmış ve yeterli olmamaya başlamıştır. işte bu noktadan sonra hayal unsurları devreye girmiş ve böylece de şiirde muhayyile kuvvet kazanmıştır. soyut kavramların somut kavramlarla birleştirilmesi söz konusu olmuştur. bu da insan mantığını zorlamış ve bu şekilde kurulan hayallerin insan zihninde canlandırılması da zorlaşmıştır.
bu üslupta, yaşanılan çevreden ve günlük hayattan uzaklaşılmış; insanın dış dünyasından çok, iç dünyasına yönelinmiştir. şiirde derinleşen, genişleyen ve giriftleşen mananın altında insan ruhunun ıstırabı ortaya çıkmaktadır.
sebk-i hindî şiirinin konusu ıstıraptır. ıstırabın verdiği acı ve üzüntüler, bu üzüntülerden dolayı insan ruhunun çırpınışları ve çalkantıları hemen hemen bütün sebk-i hindî şairlerinin rağbet ettikleri ve şiirlerinde inceden inceye işledikleri konulardır. şiirde yoğun bir şekilde karamsarlık havası hissedilmektedir.
hint üslubundaki anlam derinliği ve hayal enginliği eskiden beri kullanılagelen mazmunları yetersiz kılmıştır. şiirin konusu değişip insan ruhunun derinliklerine inildikçe, muhayyile genişledikçe yeni mazmunlara ihtiyaç duyulmuştur. böylece şairler ya eskiden kullanılmış olan mazmunları biraz daha geliştirerek farklı boyutlara taşımışlar ya da yeni mazmunlar arayıp bulmuşlardır.
aşağıdaki beyitte ifade edildiği tarzda kirpiklerin saz çalıp yan bakışın şarkı söylemesi nailî’ye kadar hiçbir şairde rastlanmamış bir mazmundur:
leb-i şûh-ı nigâh-ı çeşmün oldukça terennüm-sâz
eder her cünbiş-i müjgânı bir nakş-ı füsûn peydâ
(gözünün yan bakışının şuh dudağı şarkı söyleme ye başladıkça, kirpiklerinin her kıpırdanışı sihirli bir beste ortaya çıkarır.)
hint üslubunun en önemli özelliklerinden biri de şiirde tasavvufun çok geniş bir şekilde yer almasıdır. şairler, ruhlarındaki ıstırap, acı ve çalkantıları dindirmek için çareyi tasavvufa sığınmakta bulmuşlar ve bu sebeple de şiirlerinde tasavvuf sembolizmini kullanmışlardır.
ancak, tasavvufu amaç olarak görmemişler, sadece söylemek istediklerini daha rahat ifade edebilmek için bir araç olarak kullanmışlardır. mısralar arasındaki tasavvufi örüntüyü çözmek bazen mümkün olduğu hâlde çoğu zaman oldukça zordur.
türk edebiyatında sebk-i hindî’yi şiirlerinde ustaca işleyen fehim-i kadîm’in aşağıdaki beytinde de bulunan tasavvufi özellikleri anlayabilmek ve açıklayabilmek için, tasavvuf terimlerinden biri olan “hayret” kelimesinin “şaşkınlık, müridin, sâlikin zuhur eden tecelliler karşısında düşmüş olduğu ruhi durum ve tasavvufta bir merhale” manasına geldiğini bilmek gerekir:
figân kim câme-i ömrüm kabâ-yı hayret olmışdur
girîbân-ı hayâtum çâk-i dest-i firkat olmışdur
(ömrümün elbisesi, hayret cübbesi hâline geldiği ve hayatımın yakası ayrılık eliyle yırtıldığından dolayı feryât!)
bu beyitte geçen “câme-i ömrüm, kabâ-yı hayret, girîbân-ı hayat, çâk-i dest-i firkat” tamlamalarında hint üslubunun bir başka özelliği görülür. soyut kavramlar ile somut nesneler ve varlıklar arasında ilişki kurarak imgeler oluşturmak, hint üslubunun önemli özelliklerindendir.
hint tarzında mübalağa sanatı da önemli bir yer tutar. aslında mübalağa, edebiyatta eskiden beri kullanılan bir edebî sanattır. ancak sebk-i hindî’de bunun daha fazla önem kazanması, mübalağanın hem derecesinin artmasından hem de çok fazla kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
insan mantığını zorlayan hayal genişliği ve sınırsızlığı, şairlerin mübalağa sanatını çok kullanmalarına sebep olmuştur. hayalî unsurların mübalağalı bir şekilde anlatılması, insan zihnindeki müphemliği daha da fazlalaştırmış, sebk-i hindî şiirini büsbütün anlaşılmaz hâle getirmiştir.
etdik o kadar ref’-i ta’ayyün ki neşâtî
âyîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânuz
(ey neşatî, biz görünmeyi, yani varlığı öylesine ortadan kaldırdık ki cilalı parlak aynada bile görünmez hâle geldik.)
sebk-i hindî şairlerinin, mübalağa sanatının yanı sıra en çok kullandıkları sanatlardan biri de tezattır. özellikle manevi tezat söz konusudur.
aşağıdaki beyitte saç, hem ayaklar altında çiğnenip yerlerde sürünmekte hem de güneş topunu yakalamaktadır. yani en alçak seviyede iken en yüksek mertebeye ulaşmaktadır.
ey nailî o turra ki çevgân-ı fitnedir
pâmâl iken rubûdesidir gûy-ı âfitâb
(ey nailî! o kıvrım kıvrım olan saç bir fitne çevgânıdır. ayaklar altında sürünürken bile güneş topunu yakalar.)
mananın çok büyük önem kazandığı sebk-i hindî şiirinde söz ikinci planda kalmıştır. şairler söz güzelliği için anlamdan feragat etmemişler; bunun aksine anlamı derinleştirmek için zaman zaman sözden feragat etmişlerdir.
hint tarzı şiirlerde dil; ince, nazik ve süslüdür. bu tarzda kelimeler özenle seçilmiş, aynı anlamı veren kelimelerin en ince ve zarif olanı tercih edilmiştir. nailî, şu beytinde ince ve süslü anlatımının güzel örneklerinden birini vermiştir:
tâ cilve-geh-i berk-ı belâ hırmenimüzdür
hâkister-i dûzah çemen-i gülşenimüzdür
(harman, bela şimşeğinin cilve ettiği yer olunca, cehennem külü bizim gül bahçemizin çimenliğidir.)
berk (şimşek), duzah (cehennem), gülşen (gül bahçesi) gibi kırmızı rengi hatırlatan kelimelerin bir arada kullanıldığı beyitte şair, çok büyük belalarla, sıkıntılarla, zorluklarla karşılaştığını, bunların yanında cehennemde karşılaşılacak azabın küçük ve ehemmiyetsiz olacağını anlatmak istemiş ve bunu da ince, zarif ve süslü bir dille ifade etmiştir.
hint üslubunda, nasıl ki hayaller genişleyip anlamlar derinleştikçe mevcut mazmunlar yetersiz kalmış ve yerine yeni mazmunlar bulmak gerekmişse, dilde de kelimelerde bir kifayetsizlik ortaya çıkmış ve yeni kelimeler arayıp bulmak lüzumu hasıl olmuştur.
bunun için de şairler ya o zamana kadar hiç kullanılmamış yeni kelimeler bulmuşlar ya da halkın günlük konuşmasında yer alıp şiirde kullanılmayan kelime ve deyimleri şiire sokmuşlardır.
yeni hayalleri dillendirmek için şairler zincirleme tamlamalar kullanmayı tercih etmişlerdir. özellikle farsça kelimelerle yapılan zincirleme tamlamalar çok kullanılmıştır.
sebk-i hindî, daha önceki dönemlerin üsluplarında (klasik, mahalli üslup) kullanılan çoğu unsuru da içerdiği için onlardan kesin çizgilerle ayrılamamıştır. bu sebeple de ne zaman başladığı ve ilk temsilcilerinin kimler olduğu konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
sebk-i hindî’nin ortaya çıkışı ve gelişimiyle ilgili pek çok sosyal, siyasi ve edebî etkenden söz edilir. iran ve hindistan arasındaki tarihsel ilişkiler, safeviler dönemindeki şiilik anlayışının dışlayıcı tutumu, hindistan’daki hint ve türk yöneticilerin başta şiir olmak üzere güzel sanatlara yaklaşımı sebk-i hindî’nin gelişimini etkileyen sebepler arasında sıralanır.
sebk-i hindî’nin oluşmasına sebep olan etkenlerin en önemlisi, safeviler döneminde yöneticilerin, şiiliğin aşırı yorumunu benimseyerek diğer mezheplere mensup şairlere ilgi göstermemeleridir. bu da şairlerin kendileriyle daha fazla ilgilenen hindistan’daki türk hükümdarlarının muhitlerine göç etmeleri sonucunu doğurmuştur.
sebk-i hindî tek koldan değil üç koldan gelişmiştir. bu kollar; iran kolu, ısfahan kolu ve ifrati kol olarak isimlendirilmiştir.
sebk-i hindî, türk şairleri arasında büyük bir rağbet gör mesine rağmen iran şairleri tarafından zamanla terk edilmiş, hindistan’dan gelen yabancı bir tarz olarak değerlendirilmiştir. bu üslubun temsilcilerinden saib ve şevket, bilmece söyledikleri gerekçesiyle eleştirilmişlerdir.
iran’da doğup hindistan’da gelişen ve afganistan’da da kabul gören sebk-i hindî, xvıı. yüzyıldan iti baren anadolu’da gelişen türk edebiyatını da etkilemiştir ve pek çok şair bu üslupla şiirler yazmıştır.
türk şairle rini en çok etkileyen ve örnek alınan şairler saib-i tebrizî, şevket-i buharî, urfî-yi şirazî, talib-i amulî ve kelîm-i kâşanî’dir. hatta şevket-i buharî, iran ve hindistan’dan çok, osmanlı toprakların da tanınmıştır.
bu üslubun divan şiirindeki en önemli temsilcileri olarak da xvıı. yüzyılda nailî, neşatî ve fehim-i kadîm; xvııı. yüzyılda ise şeyh galip sayılabilir.
ancak, şiirinde hint üslubunun birkaç özelliğini toplayan her şairi sebk-i hindî’nin temsilcisi saymak yanlış olur. zira zarif, nazik, ince bir dil; anlamda derinlik, hayallerde incelik devrin genel özelliğidir. tasavvuf ve ıstırap da pek çok şairde vardır. mesela; nef’î’nin şiirlerinde bu özelliklerin çoğu vardır.
sebk-i hindî’de diğer üsluplara göre daha girift bir anlam söz konusudur. bu giriftlik ise anlamdaki derinlik ve genişlikten kaynaklanmaktadır.
ol âşık-ı pâkiz ki serâ-perde-i ismet
âlûde-i hûn-ı dil olan dâmenimüzdür
(biz, o temiz âşığız ki, günahsızlık perdesi bizim gönül kanına bulaşmış olan eteğimizdir.)
sebk-i hindî şiirinde anlam bu derece genişleyip derinleştikçe hayal unsurları önem kazanmıştır. zira anlam derine indikçe gerçeğin anlatılması sınırlı kalmış ve yeterli olmamaya başlamıştır. işte bu noktadan sonra hayal unsurları devreye girmiş ve böylece de şiirde muhayyile kuvvet kazanmıştır. soyut kavramların somut kavramlarla birleştirilmesi söz konusu olmuştur. bu da insan mantığını zorlamış ve bu şekilde kurulan hayallerin insan zihninde canlandırılması da zorlaşmıştır.
bu üslupta, yaşanılan çevreden ve günlük hayattan uzaklaşılmış; insanın dış dünyasından çok, iç dünyasına yönelinmiştir. şiirde derinleşen, genişleyen ve giriftleşen mananın altında insan ruhunun ıstırabı ortaya çıkmaktadır.
sebk-i hindî şiirinin konusu ıstıraptır. ıstırabın verdiği acı ve üzüntüler, bu üzüntülerden dolayı insan ruhunun çırpınışları ve çalkantıları hemen hemen bütün sebk-i hindî şairlerinin rağbet ettikleri ve şiirlerinde inceden inceye işledikleri konulardır. şiirde yoğun bir şekilde karamsarlık havası hissedilmektedir.
hint üslubundaki anlam derinliği ve hayal enginliği eskiden beri kullanılagelen mazmunları yetersiz kılmıştır. şiirin konusu değişip insan ruhunun derinliklerine inildikçe, muhayyile genişledikçe yeni mazmunlara ihtiyaç duyulmuştur. böylece şairler ya eskiden kullanılmış olan mazmunları biraz daha geliştirerek farklı boyutlara taşımışlar ya da yeni mazmunlar arayıp bulmuşlardır.
aşağıdaki beyitte ifade edildiği tarzda kirpiklerin saz çalıp yan bakışın şarkı söylemesi nailî’ye kadar hiçbir şairde rastlanmamış bir mazmundur:
leb-i şûh-ı nigâh-ı çeşmün oldukça terennüm-sâz
eder her cünbiş-i müjgânı bir nakş-ı füsûn peydâ
(gözünün yan bakışının şuh dudağı şarkı söyleme ye başladıkça, kirpiklerinin her kıpırdanışı sihirli bir beste ortaya çıkarır.)
hint üslubunun en önemli özelliklerinden biri de şiirde tasavvufun çok geniş bir şekilde yer almasıdır. şairler, ruhlarındaki ıstırap, acı ve çalkantıları dindirmek için çareyi tasavvufa sığınmakta bulmuşlar ve bu sebeple de şiirlerinde tasavvuf sembolizmini kullanmışlardır.
ancak, tasavvufu amaç olarak görmemişler, sadece söylemek istediklerini daha rahat ifade edebilmek için bir araç olarak kullanmışlardır. mısralar arasındaki tasavvufi örüntüyü çözmek bazen mümkün olduğu hâlde çoğu zaman oldukça zordur.
türk edebiyatında sebk-i hindî’yi şiirlerinde ustaca işleyen fehim-i kadîm’in aşağıdaki beytinde de bulunan tasavvufi özellikleri anlayabilmek ve açıklayabilmek için, tasavvuf terimlerinden biri olan “hayret” kelimesinin “şaşkınlık, müridin, sâlikin zuhur eden tecelliler karşısında düşmüş olduğu ruhi durum ve tasavvufta bir merhale” manasına geldiğini bilmek gerekir:
figân kim câme-i ömrüm kabâ-yı hayret olmışdur
girîbân-ı hayâtum çâk-i dest-i firkat olmışdur
(ömrümün elbisesi, hayret cübbesi hâline geldiği ve hayatımın yakası ayrılık eliyle yırtıldığından dolayı feryât!)
bu beyitte geçen “câme-i ömrüm, kabâ-yı hayret, girîbân-ı hayat, çâk-i dest-i firkat” tamlamalarında hint üslubunun bir başka özelliği görülür. soyut kavramlar ile somut nesneler ve varlıklar arasında ilişki kurarak imgeler oluşturmak, hint üslubunun önemli özelliklerindendir.
hint tarzında mübalağa sanatı da önemli bir yer tutar. aslında mübalağa, edebiyatta eskiden beri kullanılan bir edebî sanattır. ancak sebk-i hindî’de bunun daha fazla önem kazanması, mübalağanın hem derecesinin artmasından hem de çok fazla kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
insan mantığını zorlayan hayal genişliği ve sınırsızlığı, şairlerin mübalağa sanatını çok kullanmalarına sebep olmuştur. hayalî unsurların mübalağalı bir şekilde anlatılması, insan zihnindeki müphemliği daha da fazlalaştırmış, sebk-i hindî şiirini büsbütün anlaşılmaz hâle getirmiştir.
etdik o kadar ref’-i ta’ayyün ki neşâtî
âyîne-i pür-tâb-ı mücellâda nihânuz
(ey neşatî, biz görünmeyi, yani varlığı öylesine ortadan kaldırdık ki cilalı parlak aynada bile görünmez hâle geldik.)
sebk-i hindî şairlerinin, mübalağa sanatının yanı sıra en çok kullandıkları sanatlardan biri de tezattır. özellikle manevi tezat söz konusudur.
aşağıdaki beyitte saç, hem ayaklar altında çiğnenip yerlerde sürünmekte hem de güneş topunu yakalamaktadır. yani en alçak seviyede iken en yüksek mertebeye ulaşmaktadır.
ey nailî o turra ki çevgân-ı fitnedir
pâmâl iken rubûdesidir gûy-ı âfitâb
(ey nailî! o kıvrım kıvrım olan saç bir fitne çevgânıdır. ayaklar altında sürünürken bile güneş topunu yakalar.)
mananın çok büyük önem kazandığı sebk-i hindî şiirinde söz ikinci planda kalmıştır. şairler söz güzelliği için anlamdan feragat etmemişler; bunun aksine anlamı derinleştirmek için zaman zaman sözden feragat etmişlerdir.
hint tarzı şiirlerde dil; ince, nazik ve süslüdür. bu tarzda kelimeler özenle seçilmiş, aynı anlamı veren kelimelerin en ince ve zarif olanı tercih edilmiştir. nailî, şu beytinde ince ve süslü anlatımının güzel örneklerinden birini vermiştir:
tâ cilve-geh-i berk-ı belâ hırmenimüzdür
hâkister-i dûzah çemen-i gülşenimüzdür
(harman, bela şimşeğinin cilve ettiği yer olunca, cehennem külü bizim gül bahçemizin çimenliğidir.)
berk (şimşek), duzah (cehennem), gülşen (gül bahçesi) gibi kırmızı rengi hatırlatan kelimelerin bir arada kullanıldığı beyitte şair, çok büyük belalarla, sıkıntılarla, zorluklarla karşılaştığını, bunların yanında cehennemde karşılaşılacak azabın küçük ve ehemmiyetsiz olacağını anlatmak istemiş ve bunu da ince, zarif ve süslü bir dille ifade etmiştir.
hint üslubunda, nasıl ki hayaller genişleyip anlamlar derinleştikçe mevcut mazmunlar yetersiz kalmış ve yerine yeni mazmunlar bulmak gerekmişse, dilde de kelimelerde bir kifayetsizlik ortaya çıkmış ve yeni kelimeler arayıp bulmak lüzumu hasıl olmuştur.
bunun için de şairler ya o zamana kadar hiç kullanılmamış yeni kelimeler bulmuşlar ya da halkın günlük konuşmasında yer alıp şiirde kullanılmayan kelime ve deyimleri şiire sokmuşlardır.
yeni hayalleri dillendirmek için şairler zincirleme tamlamalar kullanmayı tercih etmişlerdir. özellikle farsça kelimelerle yapılan zincirleme tamlamalar çok kullanılmıştır.
devamını gör...
bugün gereksiz ne öğrendin sorunsalı
yalın'ın gerçek adının hüseyin olması
bu bilginin bana kattığı o kadar çok şey olacak ki eminim buna* ama yine de bi şaşırmadım değil yani.
bu bilginin bana kattığı o kadar çok şey olacak ki eminim buna* ama yine de bi şaşırmadım değil yani.
devamını gör...
en çabuk unuttuğumuz şey
- yediğimiz öğünler
devamını gör...
van gölü
literatürde göl olarak anılsa da; büyüklüğünü görenlerin ve benim gibi van'da yaşayanların deniz dediği, türkiye'mizin en büyük gölü, dünyanın ise en büyük soda gölü olması özelliğini taşıyan doğunun incisi van'dan adını almış göldür.
içinde endemik bir tür olan inci kefâli balığı, van'lıların deyimiyle van balığı yaşar ve bu suda başka herhangi bir balık türünün yaşayamadıgı bilinir.
turistik açıdan yaz ve kış turizmine açık olmasıyla beraber her yıl belirli dönemlerde su sporları etkinlikleriyle gündeme gelmektedir. su altı dalışları ve turistik tekne gezileri vardır. akdamar, çarpanak adaları kiliseleriyle bilinmektedir. öte yandan yine gölde adır ve tavşan adası bulunmaktadır.
göl altı turizmi açısından da zengin sayılan gölde su altı dikitleri, su altında kalmış yerleşim alanları ve 1. dünya savaşı'nda batmış bir rus gemisi bulunmaktadır.
zaman zaman gölde canavar olduğu rivayet edilir. bir çok vanlının gördüğünü iddia ettiği canavar mıdır başka bir şey midir bilinmez lakin canavar arama ekipleri dahi kurulmuştur.
göl çevresinde bir çok sahil, yüzme alanı ve piknik yerleri bulunmaktadır. ayrica mavi bayraklı plajları da mevcuttur.
gölün çevresi yaklaşık 440 km'lik bir mesafeye sahiptir. bu da gölü bir deniz denebilecek kadar büyük yapıyor.
2021 yılında nasa tarafından açılan yarışmada van gölünün uzaydan görüntüsü birinci olmuş ve şehri bir kez daha gururlandırmıştır.
içinde endemik bir tür olan inci kefâli balığı, van'lıların deyimiyle van balığı yaşar ve bu suda başka herhangi bir balık türünün yaşayamadıgı bilinir.
turistik açıdan yaz ve kış turizmine açık olmasıyla beraber her yıl belirli dönemlerde su sporları etkinlikleriyle gündeme gelmektedir. su altı dalışları ve turistik tekne gezileri vardır. akdamar, çarpanak adaları kiliseleriyle bilinmektedir. öte yandan yine gölde adır ve tavşan adası bulunmaktadır.
göl altı turizmi açısından da zengin sayılan gölde su altı dikitleri, su altında kalmış yerleşim alanları ve 1. dünya savaşı'nda batmış bir rus gemisi bulunmaktadır.
zaman zaman gölde canavar olduğu rivayet edilir. bir çok vanlının gördüğünü iddia ettiği canavar mıdır başka bir şey midir bilinmez lakin canavar arama ekipleri dahi kurulmuştur.
göl çevresinde bir çok sahil, yüzme alanı ve piknik yerleri bulunmaktadır. ayrica mavi bayraklı plajları da mevcuttur.
gölün çevresi yaklaşık 440 km'lik bir mesafeye sahiptir. bu da gölü bir deniz denebilecek kadar büyük yapıyor.
2021 yılında nasa tarafından açılan yarışmada van gölünün uzaydan görüntüsü birinci olmuş ve şehri bir kez daha gururlandırmıştır.
devamını gör...
asgari ücret alıp kendi ayaklarımın üstünde duruyorum diyen kadın
tebrik ettiğim kadındır. bir şeyler için mücadele ediyordur, aferin ona.
devamını gör...
kriptograf
güzel bir bilgi yarışması oyunu/uygulaması.
lakin bilgi yarışması dediğime bakmayın, oldukça yüksek miktarda para dağıtıyorlar.
e bu kadar para dağıtıyorlar ama o parayı kazanan olmak hiç de kolay olmuyor.
acayip derecede detaylı sorular soruyorlar, yani kırk yıl düşünseniz, bir kırk yıl da araştırsanız belki ancak bulabilirsiniz sordukları sorulaın cevabını, en azından kendim için söylemiş olayım.
ama işte nasıl oluyorsa o sorunun cevabını bilen bir kişi oluyor elbet.
bazı yarışmalarda sorulan sorunun cevabını bulmak haftalar sürerken, bazılarını aynı gün içinde bulanlar oluyor.
insan şaşıyor tabii ki sorunun cevabını aynı gün bulanlara.
ha bir de ücretli eklentileri var bu uygulamanın/bilgi yarışmasının.
örneğin size ücretsiz olarak 3 cevap hakkı veriliyor uygulama içinde ama eğer siz ek cevap hakkı almak isterseniz bunun için uygulamaya para yatırmanız gerekiyor.
ayrıca her yarışma için size belli sayıda joker (cevap hakkında bilgi) veriliyor. daha sonra ek bilgiler de ekleniyor ancak bu ek bilgileri açmak için yine para ödemeniz gerekiyor.
paranın kaynağı nereden geliyor sorusuna ise oyun içi eklentilerden ve sponsorlardan geldiğini söylüyorlar.
insan merak etmiyor değil acaba bu uygulamanın yapımcıları belli bir kar elde ediyor mu diye ama bilemeyiz tabii ki.
ben de bir süre oynadım bu bilgi yarışmasını ancak dediğim gibi oldukça ayrıntı bilgi soruyorlar, benim o verilen bilgiler ile bu cevabı araştıracak kadar vaktim olmuyor. bu sebeple uygulamayı telefonumdan sildim ve daha da yüklemedim.
şimdi yüklemek istesem de yükleyemiyorum zaten çünkü elimdeki iphone 5 telefon bu uygulamayı kaldırmıyor...
lakin bilgi yarışması dediğime bakmayın, oldukça yüksek miktarda para dağıtıyorlar.
e bu kadar para dağıtıyorlar ama o parayı kazanan olmak hiç de kolay olmuyor.
acayip derecede detaylı sorular soruyorlar, yani kırk yıl düşünseniz, bir kırk yıl da araştırsanız belki ancak bulabilirsiniz sordukları sorulaın cevabını, en azından kendim için söylemiş olayım.
ama işte nasıl oluyorsa o sorunun cevabını bilen bir kişi oluyor elbet.
bazı yarışmalarda sorulan sorunun cevabını bulmak haftalar sürerken, bazılarını aynı gün içinde bulanlar oluyor.
insan şaşıyor tabii ki sorunun cevabını aynı gün bulanlara.
ha bir de ücretli eklentileri var bu uygulamanın/bilgi yarışmasının.
örneğin size ücretsiz olarak 3 cevap hakkı veriliyor uygulama içinde ama eğer siz ek cevap hakkı almak isterseniz bunun için uygulamaya para yatırmanız gerekiyor.
ayrıca her yarışma için size belli sayıda joker (cevap hakkında bilgi) veriliyor. daha sonra ek bilgiler de ekleniyor ancak bu ek bilgileri açmak için yine para ödemeniz gerekiyor.
paranın kaynağı nereden geliyor sorusuna ise oyun içi eklentilerden ve sponsorlardan geldiğini söylüyorlar.
insan merak etmiyor değil acaba bu uygulamanın yapımcıları belli bir kar elde ediyor mu diye ama bilemeyiz tabii ki.
ben de bir süre oynadım bu bilgi yarışmasını ancak dediğim gibi oldukça ayrıntı bilgi soruyorlar, benim o verilen bilgiler ile bu cevabı araştıracak kadar vaktim olmuyor. bu sebeple uygulamayı telefonumdan sildim ve daha da yüklemedim.
şimdi yüklemek istesem de yükleyemiyorum zaten çünkü elimdeki iphone 5 telefon bu uygulamayı kaldırmıyor...
devamını gör...
söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil
fuzûlî' ye ait olan çok güzel bir söz.
çaresizliği tanımlayan bir sözdür. çıkmazda olunan durumlarda söylenir. yaşanan bir olay karşısında elden hiçbir şey gelmez, söylesen de durumu değiştiremezsin ve maalesef bazı anlar da susmak zorunda kalırsın ama bu duruma da gönlün razı gelmez.
(bkz: söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil dediğiniz anlar)
çaresizliği tanımlayan bir sözdür. çıkmazda olunan durumlarda söylenir. yaşanan bir olay karşısında elden hiçbir şey gelmez, söylesen de durumu değiştiremezsin ve maalesef bazı anlar da susmak zorunda kalırsın ama bu duruma da gönlün razı gelmez.
(bkz: söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil dediğiniz anlar)
devamını gör...
karakteri çekici olan insan
çekicilik konusunda illa ki hepimizin belli başlı kriterleri vardır. işte gözü şu renk olsun, boyu şu kadar, böyle davransın, bunu yapmasın gibisinden ama bazı insanlar var ki adamın karakteri çekici.
ne yaparsa yapsın çekici geliyor. daha doğrusu hiçbir şey yapmasa bile çekici oluyor bu insanlar. bakıyorsun güzel mi, yakışıklı mı? eh işte, belki de değil ama hareketleri, tavırları, tepkileri. belli bir duruşu var ve değişmiyor. değişse de değişmiyor.
hepimizin elbette ki bir duruşu var hayatta. bazen kimi yerlerde, kimilerinin yanında daha farklıdır bazen de hep aynıdır ama bu tür insanların duruşları, hâlleri, tavırları değişse bile karşısındaki insana karşıı (yalakalıktan bahsetmiyorum tabiki) hep içinde bir aura var ve onu görebiliyorsunuz.
hatta çekici olmak değil, çok karakteristik bir karakterleri var bu kişilerin. bir tek onda görebileceğiniz zevkleri, huyları veya alışkanlıkları. gittikleri her yere farklarını da götürürler ve en önemlisi o kadar kendileri oluyorlar ki özgünlük tavan. hani bu saydıklarımı düşününce zaten böyle olan insan çekici gelir diyebiliriz ama böyle olan her insan çekici gelse bile "karakteri "çekici olmuyor. doğuştan böyle olan kişilerin karakteri çekiyor. yaptığı şeyler hoşunuza gitmeye başlıyor. kişi beden dilini, diksiyonu oturtmuş; davranışları, sözleri çok güzel ve kendisi de güzellik veya yakışıklılık anlamında zirve olsa bile bu kişiler onun önüne geçebiliyor. bahsettiğim kişiler de çok iyi bir şekilde beden dilini, diksiyonu, davranışlarını yansıtabiliyor ama kendini kontrol etmesine gerek kalmıyor kişinin doğal hali böyle çünkü sadece kendisi oluyor ve bu da döngü halinde hoş geliyor göze ya da saçma davranışları bile gözünüze güzel gelebiliyor. ama aslında o insanın içinde olan bir şey çekiyor sizi. aura desek? tam karşılamıyor sanki çünkü aura da bir yere kadar eğer insan altını dolduramıyorsa sıkmaya başlıyor. zannediyorum böyle bir auraya sahip olup da altını doldurabilmiş kişiler diyebiliriz.
neyse, var böyle kişiler.
ne yaparsa yapsın çekici geliyor. daha doğrusu hiçbir şey yapmasa bile çekici oluyor bu insanlar. bakıyorsun güzel mi, yakışıklı mı? eh işte, belki de değil ama hareketleri, tavırları, tepkileri. belli bir duruşu var ve değişmiyor. değişse de değişmiyor.
hepimizin elbette ki bir duruşu var hayatta. bazen kimi yerlerde, kimilerinin yanında daha farklıdır bazen de hep aynıdır ama bu tür insanların duruşları, hâlleri, tavırları değişse bile karşısındaki insana karşıı (yalakalıktan bahsetmiyorum tabiki) hep içinde bir aura var ve onu görebiliyorsunuz.
hatta çekici olmak değil, çok karakteristik bir karakterleri var bu kişilerin. bir tek onda görebileceğiniz zevkleri, huyları veya alışkanlıkları. gittikleri her yere farklarını da götürürler ve en önemlisi o kadar kendileri oluyorlar ki özgünlük tavan. hani bu saydıklarımı düşününce zaten böyle olan insan çekici gelir diyebiliriz ama böyle olan her insan çekici gelse bile "karakteri "çekici olmuyor. doğuştan böyle olan kişilerin karakteri çekiyor. yaptığı şeyler hoşunuza gitmeye başlıyor. kişi beden dilini, diksiyonu oturtmuş; davranışları, sözleri çok güzel ve kendisi de güzellik veya yakışıklılık anlamında zirve olsa bile bu kişiler onun önüne geçebiliyor. bahsettiğim kişiler de çok iyi bir şekilde beden dilini, diksiyonu, davranışlarını yansıtabiliyor ama kendini kontrol etmesine gerek kalmıyor kişinin doğal hali böyle çünkü sadece kendisi oluyor ve bu da döngü halinde hoş geliyor göze ya da saçma davranışları bile gözünüze güzel gelebiliyor. ama aslında o insanın içinde olan bir şey çekiyor sizi. aura desek? tam karşılamıyor sanki çünkü aura da bir yere kadar eğer insan altını dolduramıyorsa sıkmaya başlıyor. zannediyorum böyle bir auraya sahip olup da altını doldurabilmiş kişiler diyebiliriz.
neyse, var böyle kişiler.
devamını gör...
hayat dersinden öğrenilenler
bazen insanı üzen kaybetmek değil yarım kalmak oluyor. sanki elinin birini kaybetmiş de bir daha hayata tutunamayacak gibi, sanki bir bacağı kopmuş da bir daha ayağa kalkamayacak gibi...
hani birinden umutlanıyorsun o varken bana bir şey olmaz dediğin kişi koca bir hiç çıkıyor ya, en önemlisi de ona olan bütün güvenini boşa çıkarıyor ya, o zaman öyle derin bir hayal kırıklığına uğruyor ki insan... toparlaması da öyle kolay olmuyor.
bazıları onun için üzülme değmez diyor ama onun için harcanan onca özveriden haberi olmuyor.
gönül bir şeylere alışıyor elbet, bazı şeylere katlanıyor. ama yaşadıklarını asla unutmuyor. *
hani birinden umutlanıyorsun o varken bana bir şey olmaz dediğin kişi koca bir hiç çıkıyor ya, en önemlisi de ona olan bütün güvenini boşa çıkarıyor ya, o zaman öyle derin bir hayal kırıklığına uğruyor ki insan... toparlaması da öyle kolay olmuyor.
bazıları onun için üzülme değmez diyor ama onun için harcanan onca özveriden haberi olmuyor.
gönül bir şeylere alışıyor elbet, bazı şeylere katlanıyor. ama yaşadıklarını asla unutmuyor. *
devamını gör...
limon yemek
şu an yapmakta olduğum mükemmel eylem. ekşi seven biri olarak aşığım limona.*
devamını gör...

