bazen sadece zekanın yetmediğini gösteren durum. hayatta genellikle istikrarlı insanlar başarılı olurlar. çalşmaktan vazgecmeyen azimli ve hırslı insanlar. çok zeki olmalarına gerek yoktur, kendilerinin ne yapabileceklerinin farkındadırlar. gereksiz özgüven barındırmazlar. tam bu sebepten başarılı olurlar işte.
devamını gör...

dostlar, romalilar;
tum hayatinizi burda gecirmeniz, sosyal tum ihtiyaclarinizi burda karsilamaya calismaniz patolojik bir hal almakta. dikkatli olun derim ben.
devamını gör...

kapalı toplumların yarattığı örgütlü bir cehalet vardır. bu cehalet örgütlü olmasının yanı sıra aynı zamanda inanılmaz bir özgüven barındırır. işte o özgüvenle yaratılan normlar ve onların yarattığı sonuçları görmek açısından muazzam bir kitaptır. yaşar kemal'in dilini ve karakterleri aktarmadaki başarısını düşündüğünüzde aslında sosyolojik bir analizin edebi olarak nasıl yapılabileceğinin dersini verdiğini çok net bir şekilde görürsünüz. bu tarz konularla ilgili yığınla araştırma ve makale var ama yaşar kemal'i okuduğunuzda her şey dimağınızda daha da bir berraklaşır. çünkü size tüm bu olumsuzlukları resmen yaşatır. sizi dışarıdan alıp hikâyenin tam ortasına sokar. bahsettiğim tarz araştırmalar sizin için sosyal bilimler açısından basit bir okuma olarak kalacakken ve unutabileceğiniz bir noktada dururken, yaşar kemal kalbinizi, ruhunuzu ele geçirir. iliklerinize kadar bu sosyolojik dramı bizatihi yaşarsınız. zaten mesele de bu; idrak dediğiniz şey sadece beyinle olmuyor, kalbinizin ve ruhunuzun da idrak etmesi gereken şeyler var ve bunların hepsi bu kitaba parça parça serpiştirilmiş. aynı zamanda suçun oluşumu ve seyri açısından çıkarılabilecek yığınla alt metne sahip. tabi sonrasında vicdani kanaatin oluşması ve mağdur kim sorusunun net bir şekilde sorulması var ki, hikâyenin tüm başarısı orada saklı. okur içinse vereceği cevapta...

okuyunuz okutunuz demek gerek herhalde.
devamını gör...

hiç bulaşılmaması gereken zırva proje. onlar tamamlayamadan bu iktidardan gidecekler.* geriye ise yeni hükümete büyük bir enkaz ve boşa harcanan paralar kalacak.
hiç iyi anılmayacaksınız akp hükümeti.
devamını gör...

onu geçtim de mahalle whatsapp grubu ne lan demek istediğim saçmalık.

bu wp grupları kabus gibi çöktü üzerimize amünyüm.
devamını gör...

ilk olarak m.ö 1200 civarlarında bir kültür olarak tarih sahnesine çıktığı düşünülen, antik çağa bir zamanlar damgasını vurmuş eski bir hint-avrupalı halk. bugünkü torunları irlandalılar, galler, iskoçlar, kernevekler, normandiya'daki britonlar ve ispanya'nın kuzeyindeki basklardır. her ne kadar günümüzde nispeten küçük sayılabilecek, irlanda ve iskoçya civarlarında varlıklarını ve kültürlerini devam ettirebilmiş olsalar da, zamanında anadolu'dan, balkanlar, orta avrupa, fransa, ve britanya'ya kadar geniş bir alana, çoğunlukla kabileler şeklinde yayılmışlardır. öyle ki, tarihteki ilk kelt devleti olma özelliğini taşıyan galatya krallığı da anadolu coğrafyasında kurulmuştur. roma devleti büyük bir imparatoluk haline dönüşmeden önce sık sık yağmalar ve baskınlar yapan bu halk, romalıları uzunca bir süre canından bezdirmiştir. hatta m.ö 390 yılında brennus isimli galyalı lider, roma'yı ele geçirip yakıp, yağmalamıştır. böylece roma tarihinde büyük bir trajedi bırakmıştır.


keltleri bitiren devlet ise yine roma'dan başkası değildir. keltler, sezar döneminde anavatanı olan galya'yı kaybederek en büyük darbeyi aldılar. tüm birleşik galya kabilelerin önderi vercingetorix, sayı üstünlüğüne rağmen alesia kentinde sezar tarafından kıstırılıp, ağır bir yenilgi alınca ise bizzat kendisi gidip sezar'a teslim oldu. imparator nero döneminde ise britanyalı keltlerin kadın önderi boudica, her ne kadar isyan etse de başarılı olamadı. ancak iskoçya'da kalan kaledonlar, coğrafi avantajın da desteğiyle yüzyıllarca kendilerini savunmayı başardılar. tabii ki roma istediği takdirde o toprakları da pekala alabilirdi, ancak dağlık ve değersiz iskoç topraklarıyla çok da ilgilenmediler. ara sıra gelen kaledon akınlarına karşı ise hadrian ve antonius döneminde iki büyük duvar inşa edildi. roma devleti yıkılıncaya kadar bu duvarlar sayesinde britanya'da ciddi bir tehdit yaşamadılar. bununla da birlikte geriye kalan kelt toplumları uzunca bir süre varlıklarını ve kültürlerini korumayı başardı. ta ki ingiltere'nin hakimiyeti altına girene kadar. ancak ingiliz hakimiyetinde kalan keltler, roma'dakiler gibi asimile olmadılar ve dillerini, kültürlerini muhafaza etmeyi günümüze kadar başardılar. 1919'da irlanda bağımsızlığını kazandı. uzun bir zaman dilimi boyunca, başka milletlerin altında yaşadıktan sonra kurulan ilk ülke oldu böylece. en genel hatlarıyla kelt toplumunun tarihi bu şekilde özetlenebilir.


zamanında belli ki çok savaşçı ve kana susamış bir millet imiş. hatta zaman zaman tanrılarına insan dahi kurban etmişlerdir.
ancak günümüzde tatlış, manyak ve viskiyle kafayı bozmuş bir millet haline gelmişler. bizzat irlanda'da bulunmuş biri olarak çok eğlenceli ve kafa insanlar olduklarını söyleyebilirim. tıpkı tarihte olduğu gibi, hareketli ve çılgın bir millet bu arkadaşlar. ayrıca çok güzel yerel müzikleri vardır. tıpkı kendileri gibi hareketli ve eğlenceli türden. velhasıl kelam, severiz kendilerini efendim.

edit: evet, alttaki arkadaşın da dediği gibi bask dili izole bir dil imiş. ancak kültürel ve genetik benzerlikleri çok büyük oranda iki millette de var. sanırım tarih boyunca keltlerle iç içe yaşamalarının bir getirisi. kapıyı tamamen kapatmamakla beraber ufak bir aralık bırakıyorum o yüzden. herkes araştırıp dilediğini sunsun valla.
devamını gör...

muhtemelen sokakta yaşanacak muhtemel arbedeler ve çatışmalar sebebiyle evde kalacak, bir rakı açacak, bir gözüm televizyonda bir gözüm telefonda sadece düşüneceğimdir.
devamını gör...

“elinin körü” diye cevap verilmesi gereken söz kümesi.
lise de coğrafya hocamız sık sık sorardı. o an vermek istediğim yegane cevap “kes şu aptal soruları” demekti ama içimde uhde kaldı. aman tanrım içimde ne kadar çok uhde kalmış benim ya. şu köşeye gidip sessiz sessiz, içimi çeke çeke ağlamak istiyorum. pufff…
devamını gör...

müzik dinlemeye dair hatırladığım ilk anım çok küçükken televizyondan dinlediğim bir şarkının dinlerken beni hüzünlendirip ağlatması. ne dinlediğimi hatırlamıyorum ama neler  hissettirdiğini hâlâ  anımsıyorum. o günden bu yana müzik dinlemek hayatımın bir parçası oldu. yürürken, koşarken, metroda, yolculuklarda ve uyumadan önce sürekli müzik dinliyorum. dışarı çıkacağım zaman yanıma kesinlikle kulaklık alırım. bana acı çektirdiği için bir çok kez bıraktım ama bu süreler çok uzun süreli olamadı.

sadece bana bir şeyler hissettiren şarkıları tekrar tekrar dinleyebiliyorum. bunlarda genelde hüzünlü şarkılar oluyor. eğlenceli şarkıları genelde birden fazla kez dinleyemiyorum. müziği hüzünlüyken yada hüzünlü olmak için dinliyorum daha çok.

bir şarkıyı tekrar tekrar  o şarkıyı tüketene kadar, artık o şarkı bana bir şey hissettirmeyene kadar dinliyorum. dinlediğim şarkıyla birlikte birazda kendimi tüketiyorum galiba.

yazımı gecenin bu saatinde dinlemeyi en çok sevdiğim parça ile bitirmek istiyorum.
fikret kızılok - gecenin üçünde
devamını gör...

yangınlar söndükten sonra da gündemde kalması ve kendine vatansever diyen herkesin yüklenerek birinci sıraya taşıması gereken tag.
devamını gör...

sen iyilikler ve güzellikler uzmanı
suskunun gizemli sabrı
bir teraziyi en iyi kullanan
iğnenin ve ipliğin mercek gözlü büyücüsü
karnaval gecesinin eğlentisiz parmak çocuğu
ey hayat cambazı
ey ip şaşkını
ezberle o incecik tel üzerinde
hayatı dengeleyen asayı:
aşkın ve dostluğun ayrımı yoktur çocuk
ikisini de doğuran şey aynıdır.

arkadaş zekai özger
devamını gör...

benzer görüntüler dün gaziantep'ten geldi. izdiham sırasında çocuklar ezilme tehlikesi geçirmişler.
ülkede aç insan yok eheh avrupa bizi kıskanıyor diyenlere bu görüntüleri izletmek lazım.
insanlarımızın düştüğü duruma bak cidden rezillik!

ilgili haber
devamını gör...

kastamonu üniversitesini kazanmamla beraber başlamış olan yolculuğumdur batı karadeniz öncesinde oraya yolumun dahi düşeceğini tahmin etmezdim ama çok güzel yerdir kastamonu amasra safranbolu zonguldak gezebildigim kadar gezdim buraları çok da zevk aldım iyi ki diyorum her zaman
devamını gör...

bu aralar yapmak istiyorum fakat üşengeç olduğumdan dolayı yapamıyorum bir türlü. hareketsiz yaşam tembelleştirir.*
devamını gör...

değer verilmediği için 1.sezonda final yapan,türk dizi tarihinin en iyi fantastik dizisi olduğunu düşündüğüm başyapıt. aslen los protegidos dizisinden uyarlansa da bu çok iyi bir dizi olduğu gerçeğini değiştirmez.


tam hatırlamasam da bir tane manyak bilim adamı bazı çocuklar üzerinde deney yağıyordu diye aklımda kalmış. nedeni kendi kızının dokunduğu her şeyi çürütmesine çare bulmak. bu çocuklar arasında sanırım şöyle süper güçleri olan çocuklar vardı: elektirik kız,metalleri kontrol eden çocuk,insanlara istediğini yaptırabilen genç,bi de görünmez genç adam vardı sanırsam.


ahh ulan tilki. sevdiğine dokunamak çok kötü bir şey olmalı.
devamını gör...

oyunun ilk sahnelendiği zamanlarda(1964-65) haldun taner'in bu yeni türüne ''tokat tiyatrosu'' diyenler olmuş. bu tokadın cezalandırmak için değil, gözlerinizi açın deyip hafifçe savrulurcasına atılan bir tokat olduğunu düşünüyorum. acıtmıyor, düşündürüyor. o dönem türkiye'sine, 4-5 yılda iktidar değiştirip halkın kısıtlanmasına, bazı kelimelerin mimlenmesine, kitapların yasaklanmasına şahitlik ediyoruz. tabi bunu vicdani ve efruz'un yaşadıklarına tanık olarak yapıyoruz.

efruz tam ‘’her şeyi ben bilirim’’ havasında olan, güçsüzü ezen, insanların hakkını yiyen, türlü dolaplar çeviren, yalanlar söyleyen ama her seferinde işleri yolunda giden günümüz tiplerinden biri. vicdani ise onun tam tersi bir karakter, büyüklerinin sözünden bunaltacak derecede çıkmayan, bakış açısı ''her şeyin iyisini büyükler, patronlar, iktidar bilir'' olan, insanları seven ama sevilmeyen, saygı gösterip saygı göremeyen biri. ona üzülmekten kendimi alamadım fakat aynı zamanda bu iki tipin de günümüz insanlarından iki kişi, karakter olması sinirlendirdi beni. efruz'a ve onun gibilere sinirlendim, dürüst olanın kaybetmesine sinirlendim, hatta vicdaniye bile sinirlendim, gözlerini kapatıp vazifesini yaptığı için. oysa, gözlerini açıp vazifesini yapmalıydı..
devamını gör...


hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.

hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını bastın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...

hoş geldin kadınım benim hoş geldin.


nazım hikmet


tanım : sevdiğini ifade etmekten kaçınmamak, davranışlarla hoş tutmak, ferasetli ve dürüst olmak bir kadına verilecek en güzel hediyelerdir.
devamını gör...

“güzel” denilen şey, sanattır. indirgemekse bu; yaşamla, yaşamdan gözü kamaşmamış bir "varlık"tan söz ediyorum. sonra; ışıklı bir perdeyi kaldırmış da, perdesiz bir ışığa bakan "varlık"tan... en son, ne ışığı, ne de perdeyi göremeyen "varlık"tan.
bir çocuk bu yüzden güzeldir, bir kedi bu yüzden...
müziği susmuş insanın, gülümsemesi susmuş. öfke boyumuzu aşıyor, sözcükler de. ölüyor yaşam, biz devam ediyoruz. güzel değiliz -gibi. etimizin duymadığını duymuyoruz...
devamını gör...

pırıl pırıl bir pazartesi sabahından herkese günaydın! bu hafta çok güzel olacak, hissediyorum.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim