- başlarım böyle işe yaa
+ n'oldu lan
- yaa daha n'olsun bi başlık var sürekli karşıma çıkıyor, sinir oldum
+ hangi başlık ya
- ya yok mu şu türkiye'de tartışma kültürü başlığı, kim açtıysa artık
+ haa şu başlık, benim de her gün karşıma çıkıyor. n'olmuş ki o başlığa
- abi gıcık oldum her gün her gün karşıma çıkıyor, bu yazarlar da ne buluyorsa o başlıkta
+ sen de... ne var işte insanlar fikirlerini paylaşıyorlar
- paylaşmasınlar abi, hem sıkılmıyorlar mı aynı başlığı her gün hortlatmaktan
+ olum hasta mısın lan? salak salak konuşma! sen de her gördüğünde o başlığa yazmak istemiyor musun, hatta çok daha fazlasını istiyorsun hadi itiraf et
- şimdi orasını karıştırma
+ ne demek karıştırma, sen de işine gelmeyince orasını karıştırma diyorsun, olacak şey değil
- sen de başımıza rasyonel kesildin iyice, bi yürü git!
+ ne demek lan yürü git, aklını başına topla!
- ya sanki sen her zaman mantığınla hareket ediyormuşsun gibi, bi de kalkmış bana akıllı ol diyorsun. kabahat senle paylaşanda zaten
+ sen böyle değildin
- böyleydim tabi, her zaman da böyleydim, bir türlü kabullenemedin zaten. sen beni ne zannediyorsun ya
+ bu konuyu sonra konuşalım dostum olur mu?
- işine gelmedi mi yoksa!

bizimkiler hakaret etmeden tartışamadılar gördüğünüz gibi.

tdk'ya göre tartışmanın birinci anlamı karşıt düşüncelerin karşılıklı savunulması.
ikinci anlamı ise karşılıklı ağır sözlerle yapılan ağız dalaşı, münakaşa.

aslında kelimenin ikinci anlamıyla tam bir tartışma ülkesiyiz. fikirlerin savunulması ise çok gerilerde kaldı. hayal meyal bir şeyler hatırlıyor gibiyim.

bana sorarsanız tartışma kelimesi hepten kullanımdan kalkmalı.

kelime kökü tartmak.
siz bir fikri başka bir fikre karşı savunacaksanız, her iki fikri de iyi tartmalısınız. ağırlıklarını iyi hissetmelisiniz.
yani söz konusu fikirlere nüfuz etmeniz gerekir. aksi halde tartı yanlış şeyler gösterir.
diyelim nüfuz ettiniz ve gerçekten anladınız her iki fikri de ve diyelim ki çok iyi bir tartışma geçti ve haklı çıktınız.
tatmin oldunuz mu? evet. karşıt fikre galebe çalmış oldunuz. insansınız sonuçta haklı bir gurur yaşadınız falan.
ama ne değişti? koca bir hiç.
tüm türkiye artık sizin gibi mi düşünüyor? yoo. herkes kendi dalgasında, her zamanki gibi.

bu tartışmak dediğimiz şey tam manasıyla yapılmak istendiğinde zaten tarafgirlik hissi doğal olarak azalır.
çünkü bir fikre nüfuz edebilmeniz için bir kere önyargılarınızdan kurtulmanız, o fikir ve mensuplarıyla empati kurmanız falan lazım.
tanrısal bir bakış açısıyla yaklaşmanız lazım yani. yoksa başka türlü tartabileceğinizi zannetmiyorsunuz herhalde değil mi?

halbuki ne kadar da emindiniz tartışırken, hakikatin yılmaz bir savunucusuydunuz. ama hiç şüphe etmediniz kendinizden.

ihtiyacımız olan şey tartışmak değil, asırlardır tartışıyoruz bi halta yaramadı.
o yüzden allah belasını versin bu kelimenin.

bize başka bir şey lazım; ele almak gibi, fikir paylaşmak gibi saygı duymak gibi.
devamını gör...

her evde mutlaka bulunması gereken birey.

fakir alın evinizi şımartın.
devamını gör...

sofraya gidip gelen gidip gelen yenmeyen ama ısrarla gidip gelen gariban reçeldir.
edit. el yapımı reçelse biraz daha şansı yaver gider.*
devamını gör...

paragöz bir hocamız tarafından "say say para say para say daha para say daha para say" şeklinde kodlatarak öğretilmiş olan kimya ve fiziğe ait konu.
devamını gör...

doğru sandığımız haksız davranışları bir kenara koyar ve iyi bir anlayış tutumu öğrenilirse, diğer cinsiyet insanı kadar değerli olduğu anlaşılır. asıl, islam'ın kadına değer vermediği sanısı, bilgisizlikten ve dogmatiklikten doğmuştur.

islam evrensel bir dindir. istanbul gibi metropolik bir bölgede yaşayan biri için de, amerika gibi özgür ve ileri bir ülkede yaşayan biri için de, doğunun en ücra köşesinde bir köyde yaşayan insan için de geçerlidir. bu saydığım üç yerde yaşayış ve değer anlayışları birbirinden farklıdır. ama islam'ın yaptığı bu noktalarda yaşam konusunda haksızlığa uğrayacak insanların hakkını korumaktır.

kadın erkeğin malıdır diye bir sanı var mesela. bu, açıkça söyleyebilirim ki, tamamen yanlıştır. kadın tek başına bir bireydir, erkek tek başına bir bireydir. ikisi de başlangıç olarak eşit seviyede kuldur. üstünlük ancak takvadadır.* ikisi de allah tarafından yaratılmıştır. birinin sevabını/günahını, bir diğeri üstlenemez. düşününce, allah'ın yarattığı aynı tür canlıya farklı cinsiyetlerde yarattı diye farklı değerler vermesi mantıklı değildir. hiçbir cinsiyet tanrılığa daha yakın değildir, yalnızca insandırlar.

kadının işi evidir diye bir sanı da var ki bu da doğru değildir. aile bir kurumdur ve ev içinde yapılması gereken işler vardır ama kadın bu ev işlerinin hiçbirini yapmak zorunda değildir. ne yazık ki evdeki erkek birey bu konuda daha çok yükümlülüğe sahiptir ve evin ihtiyaçlarını bir şekilde karşılamak zorundadır, kural olarak. tabii bu kural olduğu için, ama karşılıklı birbirini seven iki insan bir aile kurmuşlarsa iki birey de zorunda hissetmeden işleri ortaklaşa yapacaktır. *

başka bir yanlış anlaşılmanın aksine, kadın çalışıp kendi parasını kazanabilir * ve kendi rızası dışında hiçbir alanda harcamak zorunda değildir. bu noktada da yine, erkek birey karısının ve ailesinin maddi ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür ve karısının parasını talep edemez, kural olarak. kadın isterse ailesiyle parasını paylaşabilir pek tabii. sanıyorum ki metreopolik bölgelerde yaşayan aydın insanların hiçbiri kocam kazansın ben harcayayım şeklinde düşünmeyecektir, kimse de böyle düşünecek biriyle hayatını birleştirmek zorunda değildir. yine de islam anlayışı olarak kadın, kendi kazandığı parayı ailesi adına harcamak zorunda değildir, kimse tarafından zorlanamaz.

erkeklerin dört kadınla evlenebilmeleri hakkında: bu bir izindir, islam'da vardır ve bir müslümanın kuran'ın devamı gibi iman etmesi gereken bir kaidedir. yalnız, çoklu nikah tavsiye edilmemiştir. hatta bir erkeğin bunu yapabilmesi için adaletli davranması gerekir ve kuran'da açıkça yazar ki bu adaleti sağlamak ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın mümkün değildir *. ama yine de izindir. peki neden izindir? belki gerçek nedenini bilemeyiz ama normalüstü anlarda gerekebilir: kadın popülasyonunun aşırı artması gibi ya da insan popülasyonunun çok azalması sebepli nüfusu daha çok arttırabilmek için.

gelelim bunun kadınla bağlantısına. bir kadın evlenme akdinde kocasının başka evlilik yapmayacağını talep edebilir, kocası da bunu kabul ederse söz vermiş olur. verilen sözü tutmak bir kul hakkıdır. verdiği söze karşı başka evlilik yapar ise en büyük günahlardan olan kul hakkına girmiş olur. ve karısı, bu durumu kabul etmek zorunda da değildir, mahkemeye gidip boşanabilir.

çok (dörde kadar) evliliğin hak olduğuna inanmak imanın gereğidir. ancak, buna inanmak kadının, kocasının kendi üzerine evlenmesini onaylayarak rıza göstermesi, tasvip etmesi zorunluluğunu getirmez. link sorularla islamiyet


genel anlamda bir kadın istemediği biriyle evlenmek zorunda da değildir, kimse tarafından da zorlanamaz. gerektiği taktirde de boşanabilir *.

boşanma hakkında da yine nikahta kadın kocasının üç boşama hakkından birini talep edebilir. kocası razı olursa verir, verildiyse geri alınamaz. vermediyse de kadın nikahı gerçekleştirmek zorunda değildir. (bu konular genelde nikah öncesinde konuşulur tabii.) neden iki tanesini isteyemiyor diye düşünmeye gerek yok bence, zira bunun asıl amacı tek bir kişide toplanan gücü bölmektir.

mehir, denen bir şey vardır ve kadının inkar edilemez hakkıdır. nikahta erkek birey bu mehir miktarını kabul ederek evlenmişse, artık kadın ne kadar ne istediyse, bunu temin edip karısına vermek erkeğin sorumluluğudur. kadının erkeğe mehir verme gibi bir zorunluluğu yoktur.

miras konusunda çok ayrıntı var. ama erkek kardeşin 2 pay, kız kardeşin 1 pay almasında adaletsizlik var gibi görünüyor. yalnız, kadın evlendiğinde kocası tarafından ihtiyaçları karşılanmak zorunda olduğu için, kız kardeş kocası tarafından ihtiyaç halinde bırakılmayacak zaten. ve erkek kardeş de kendi karısının ihtiyaçlarını karşılamak zorunda. kız kardeş evlenmese de erkek kardeş tarafından ihtiyaçları karşılanmak durumunda. hiçbir durumunda kadın çalışmak zorunda kalmadan ihtiyaç halinde bırakılamaz zaten. ki öncesinde dediğimiz ve modern dünyada da dememiz gerektiği gibi hiçbir kadın bir erkeğe muhtaç değildir ve kendi emeğiyle çalışıp kazanabilir. evet, bir kadın bir erkeğe muhtaç değildir ama ihtiyacı olan durumlarda yakınlık derecesine göre erkekler tarafından ihtiyacının karşılanması o erkeklerin sorumluluğudur.

şiddet konusunda: allah'ın verdiği vicdanı kullanan herkes bir insana fiziksel, psikolajik, maddi-manevi herhangi bir şiddet uygulamanın yanlış olduğunu bilir, hisseder. bu konuda ayette* geçen "dövün" ifadesi iyi irdelenmelidir. herhangi sinirli olunan bir durumda yapılabilir gibi bir algı oluşmasın, çünkü bu doğru değil. kadının kocasına karşı aşırı kötü bir şey yapması lazım. ona rağmen öncelik uyarmada ve yatakları ayırmadadır. dövmenin boyutu da asla toplum tarafından aşağılayıcı olarak nitelendirilen boyutta olamaz, buna bağlı olarak bir tokat dahi bizim kültürümüzde yanlış kabul edildiğinden, bu dövme ifadesini, haberlerde gördüğümüz olayların bir izni olarak düşünemeyiz. tefsircilerden ata, tüm hadislerle birlikte ayeti anlayarak "koca, karısını dövemez." demiştir. tefsir için sonuç olarak islam erkeğe şiddet uygulama hakkını vermez. iyi niyetli, kendini kontrol edebilen bir insan da, bu hak verilmiş olsa dahi, bir insanı incitemez, incitmeyi vicdanına yediremez.

cinsellik konusunda herhangi bir ayrım yoktur. çiftlerinin birbirini sevmesine dayanır. hayır, hayırdır. karşılıklı rıza yoksa tecavüz vardır. insan olan bunu anlar. bu konuyla alakalı hadis, seksi emelleri için kullanmaya çalışacak insanlar içindir. açıklamalı link sorularla islamiyet

şahitliğinin kabul edilmemesi gibi bir durum da yoktur. *

kadın bu bakımdan da ikinci sınıf ve dereceden bir insan olarak algılanmadığı içindir ki, “erkek bulunmadığı takdirde” denilmemiş, erkek bulunsa bile kadınların tanıklığı kabul edilmiştir. âyetin ifadesine dikkat edildiğinde anlaşılacağı üzere iki kadının şahitliğinde tanıklık eden yine bir kadındır; yani nisabı (şahitlik için gerekli sayı) doldurma bakımından bir kadın, bir erkek gibidir. diğer kadının işi, hemcinsinin unutması veya yanılması halinde ona hatırlatmaktan, hatırlamasına yardımcı olmaktan ibarettir. kaynak


peki nedir bu erkek > kadın algısı? ayette şöyle geçiyor: "erkeklerin kadınlar üzerindeki hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. yalnız, erkekler için onların üzerinde bir derece vardır. allah´ın izzeti var, hikmeti var." *

ayette geçen “erkeklerin onların üzerindeki hakları bir derece daha fazladır.” mealindeki ifadeden maksat, mirastaki farklılık ve cihatla mükellefiyettir. güzel bir açıklama sorularla islamiyet


----

ben burada kadının islam'da ne kadar değerli olduğunu anlatmaya çalışmadım zira en başında dediğim gibi üstünlük ancak takvadadır. "islam kadına değer vermiyor." algısının yanlış olduğunu anlatmaya çalıştım. başka şeyler aklıma gelirse eklerim.
devamını gör...

agnostisizm, tembellik degildir. aksine, bir insan uzun metafiziksel ve teolojik arayislardan sonra agnostik olabilir. agnostisizme göre, insan mantigi tanrinin olup olmadigini anlayabilecek kapasitede degildir. agnostik olabilmek için*insanin bir suru dini arastirip hicbir din tarafindan ikna olmamasina ragmen tanrinin yok oldugunu iddia eden dusunce bicimlerini de reddetmis olmasi gerekir.

bana kalirsa agnostisizm, din konusunda çok önemli bir noktaya parmak basar. ınsan mantigi tanrinin varolup olmadigini anlayabilecek kapasitede degildir cunku tanri metafiziksel bir seydir. mantik ile aciklanamaz. insanin tanriyi, tanrilari ya da herhangi bir maddeler uzeri bir konsepti anlamasi icin ruhu/kalbi ile bakmasi gerekir.
devamını gör...

ne yaparsak yapalım onlar bizden her daim üstün olacaklar. ben çoktan teslim oldum. onların gözüne batmamak için ortalıkta gözükmüyorum.
devamını gör...

lexus'un ürettiği ilk arabadır.. 1990 yılında piyasaya girmiştir..
proje aşamasındaki ismi f1 project'tir.. amerikada flagship denilen lüks segmente rakip olmak için kurulan lexus'un piyasaya güzel bir giriş yaptığı araçtır..
lexus'un tasarlarken hiç bir harcamadan kaçınmadığı, adeta açık çek verildiği, herhangi bir süre sınırlaması bile verilmediği üzerinde oldukça detaylı bir şekilde çalıştığı arabadır.. lexus toyota'nın alt markası olmasına rağmen ls 400'de hiç bir toyota parçası bulunmamaktadır.. bu markanın kurulmasındaki amaç döneminin lüks sayılan markaları mercedes-benz ve bmw ile rekabet edebilecek bir marka olmaktı.. bu sebeple ilk modelleri olan ls 400'de oldukça titiz bir çalışma yapılmıştır..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
1983'de teknik olarak başlanan bu aracın geliştirilmesinde tam 60 tasarımcı, 1400 mühendisin oluşturduğu 24 ekip, 2300 teknisyen görev almış, yaklaşık 450 prototip yapılmış ve bunların maliyeti 1 milyar dolardan daha fazla paraya mâl olmuştur.. bu 450 prototip, ve 900 adet de motor prototipi, dünyanın her yerinde çöllerden avrupanın karlı buzlu yollarına, amerika'dan avusturalya'ya kadar her yerde, her türlü yol koşullarında test edilmiştir..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
hatta bu araçta amerika pazarı öncelikli hedef olduğu için amerika'ya bir heyet gönderilmiş ve amerikan halkının araç seçiminde neleri göz önünde bulundurduğu, araç kullanırken nelere dikkat ettiği, nasıl araç kullandığı gibi araştırmalar yapmışlardır..

kodu 1-uz-fe olan 4 litrelik v8 motorunun ar-ge'sine 400 milyon dolar para harcanmıştır.. tabi ki de meyvelerini vermiştir, çok sağlam motordur..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
üst paketlerinde piezo tems adı verilen elektronik kontrollü havalı yarı aktif süspansiyon sistemi vardır ki 1991 yılı için döneminin oldukça ötesinde bir süspansiyon sistemidir.. günümüzde muadili olarak bilinen sistem olan airmatic bile bundan tam 8 yıl sonra mercedes tarafından yapılmıştır..

lexus, bu kadar emeğinin karşılığını elbette almıştır, 2. jenerasyonu da dahil edersek piyasaya ilk çıktıktan sonraki 17 yılın 15'inde amerika'da en çok satan lüks sedan araç olmuştur.. istediği statüyü, ünü kazanmıştır, sevilmiştir, sayılmıştır..

üzerinde detaylı çalışılmış araç..
devamını gör...

yıllar sonra hatırlayıp efkârlanmamla birlikte başlığını açtığım oyundur. yaklaşık 7 sene önce sabahtan akşama kadar bu oyunu oynardım. bir de bu oyunu bilgisayarıma yüklediğimde yanında hediye olarak call of duty: black ops 2 oyunu da otomatikman bilgisayarıma yüklenmişti. evet ciddiyim, 1 taşla 2 kuş vurdum. belki de sadece bende değil herkeste böyledir, yani her black ops alana yanında black ops 2 bedava veriyorlardır.. eğer düşündüğüm gibiyse, keriz gibi bunu söyleyerek kendimi rezil ettim.

oyunun tüm görevlerini ezberledim. yani yine oynarsam, tüm görevleri 2 saatte bitirebilirim o kadar yani. tüm görevler ezberimde. oyunda biz mason'uz. mason derken, localı-mocalı olan değil, karakterimizin ismi mason. * ve biz, keltoş ama karizmatik bir adam ve bir de benim "arif" dediğim, bir gözü kör olan adam tarafından bir odaya hapsedilmişiz, elektrikli sandalyedeyiz. bu keltoş, bize herhalde anlat anlat diye baskı yapıyordur, biz de yaşadıklarımızı anlatıp görev halinde oynuyoruz. bu arada oyunu yabancı bir dilde oynamış olduğum için, anladığım kadarıyla söyledim. gerçekten olaylar böyle mi bilemeyeceğim. eğer öyle değilse, 7 yıldır bu oyunun hikayesini yanlış bilip, araştırmaya da üşenecek kadar kadar boş bir insanımdır.

bu muhteşem oyun, ölmeden önce oynamanız gereken oyunlar listesinde. eğer oynarsanız, kâh gülecek, kâh ağlayacaksınız. şaka şaka gülmeyeceksiniz, ben oynarken bol bol ağladım. o yüzden bunlara dayanıklı olabilmeniz için karakterler hakkında özet geçeceğim.

mason: biziz.
2-ci karakter: 2-ci ana karakterimiz. bazen mason reis yerine başka bir karakter ile oynuyoruz.
keltoş reis: bizi karanlık odaya hapseden psikopat, aslında arkadaşımız. son görevde serbest kalırız ve kendisiyle bir görev yaparız. iyidir iyi.
arif: sol gözü kör olan reis, keltoş reisin ortağıdır. kendisiyle de görevlerimiz vardır, iyi bir insandır. sağlamdır.
bowman: siyahi bir arkadaş. kankamızın kankası. sizin ağlamanıza sebep olacak karakterlerden biri de budur. çünkü çinli olan kardeşi tarafından öldürülmektedir bir görevde. ve bu sizi derinden üzebilir.
watson: uzun saçlı, kaslı, gözlüklü, dövmeli, güçlü, yakışıklı. hep gölgesinde kaldığımız kankamız ve komutanımız. bir görevde bizi korumak için canını feda etmiştir. fena ağladım bu görevde. iyidir. efsanedir.

yaşlı, sakallı reis: en yakın arkadaşımız. watson ile birlikte bu yaşlı reis de kankamızdır. biz genciz ama bu adam 60-lı yaşlarında. ama çok iyi biri(yani öyle sanıyorduk). fakat sonra biraz değişik bi reis olduğunu öğrenmemizle birlikte cinnet geçiririz, sezar gibi sen de mi brütüs? diyerekten, hayatımıza son veririz. şaka şaka ana karakteriz olm biz, ölmeyiz. neyse değişik olduğunu öğrendimizde, bize sana her şeyi açıklayabilirim, mason! gibi şeyler der, ve bu sahne beni ağlatmıştır. bir de bu kankamız sanırsam 60 yaşını esir olarak kutluyordu, mutsuz bir şekilde, bu da beni ağlatmıştır. ah be reis, ne olursa olsun seviyorum seni. oyunun ramiz karaeski'sidir bu arada.

sadece ilk görevde karşımıza çıkacak olan uzun saçlı reis: istihbaratçımız. doğru bir tanım mı bu bilemeyeceğim. yani kulaklıktan bir ses gelir, bize bir şeyler söyler falan. öyle yani.
kennedy: evet evet amerika başkanı olan. onunla da oyunda görüşürüz 1 kere ve bir psikopat gibi kendisini öldürdüğümüzü hayal ederiz.

evet öyle, yazmadığım karakterlerde var da neyse işte. bu arada biz amerika askeriyiz. ve oyunda düşmanlarımız sanırsam, çinli manyaklar ve sovyet ruslardır. ve 3 ana rus var ki, bunlar yüzünden gerçekleşir tüm savaş.

kel ve kaslı rus komutan
önceleri siyah sakallı olup daha sonra yaşlanan rus komutan
ve final bölümünde öldüreceğimiz olan, şerefsizlerin şerefsizi rus komutan.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

5 gün sonra gelen edit: ben bu oyunu boşa oynamışım lan, her şeyi yanlış biliyomuşum.
devamını gör...

bir şener şen ve şebnem ferah rozeti alabilir miyim? bakın anlamıyorsunuz, çok önemli bu.
devamını gör...

tescilli troll. bir grubu aşağılıyor, başlığı siliniyor, bu sefer başlığım silindi nerede özgürlük diyor, sonra aynı grubu zorla kendisine fikir dayatılmış gibi yüceltiyor, o da siliniyor, sonra da hiçbir şey diyemediğinden dem vuruyor. demesen de olur.
devamını gör...

woman in the dunes ismi ile de bilinen japon sinemasının efsane yönetmenlerinden hiroshi teshigahara'nın karanlık ve kasvetli bir filmi. kobo abe’nin kitabından uyarlanan ve abe'nin gerim gerim geren hikayesini beyaz perdeye ustaca yansıtan teshigahara ustalığını konuşturmuştur. filmin başrollerini eiji okada ve kyoko kishida oynar hatta oynamaz yaşarlar kyoko kishida'nın bu filmden sonra psikolojik destek aldığı bilinmektedir.
filmin konusuna gelecek olursak:

film, bir entomolojist olan niki'nin böceklerini araştırmak adına bir bölgeye gitmesiyle başlar. niki elinde tuttuğu asasını aradığı böcek türlerinden birini bulmak umuduyla kuma saplar. çok geçmeden kum renginde bir böceğe denk gelir. birçok denemenin ardından böceği yakalamıştır. böceği küçük cam tüpe atar. aslında bu kısmın filmin ana hikayesinin başlangıcı olduğunu çok sonradan anlarız. yakalayamadığı böceklerden ötürü zamanın nasıl geçtiğini anlayamayan niki son otobüsü kaçırdığını fark eder. ona kalacak yer bulma konusunda yardım etmek isteyen bir adamın yardımıyla ıssız ve harabe bir eve yerleşir. ev bir çukurun ortasında yapayalnızdır. kumların ortasında, çürümüş olan eve inmek bir merdiven ile olmaktadır. evde film boyunca adını hiç duymayacağımız bir kadın ona ev sahipliği yapar. evin içerisine rüzgarlarla beraber sürekli kum dolmaktadır. niki yemeğe oturduğunda su içtiğinde hatta tuvalete gittiğinde dahi tepesinde sabitlenmiş bir şemsiye kuma bulanmasın diye onunla beraberdir. yüzlerine örtündükleri siyah kumaş ise gece uyudukları sırada ağızlarına kum girmesin diye olmazsa olmazlardandır. kumlu ve rüzgarlı geçen ilginç bir gecenin ardından niki yaşadıklarını anlamlandıracak ve anlayacaktır . niki hiç bilmediği bir yerde hiç tanımadığı insanlar tarafından alıkonulmakta ve kurtuluşu aramaya başlamaktadır.çığlıklarla yardım isteyen niki zamanla işin hiç düşündüğü gibi basit bir şey olmadığını çözmeye başlar.çünkü tek o değildir alıkonulan. kadına sorduğu hiçbir sorudan ne bir cevap ne de kadının desteğini alamaz.
kadının yemek masasında niki'ye söylediği kum her şeyi çürütür. sözü çok doğrudur. kum evleri eşyaları çürütürken aynı zamanda kadının umutlarını da çürütmüştür. kadının dünyası o çukurdaki virane ev ve kum küremek olmuştur. arada bir niki’nin oraya gelmesine sebep olan adamın ziyaretlerinde kadın değişik bir insan karşısına çıkar ama hepsi budur

1 ay 19 gün olur niki o çukura ister istemez alışmaya başlar. niki her başarısız kaçma deneyiminin ardından daha sakinleşmiştir. ama kadının kum küreme arzususunu bir türlü yenemez ve yukarıdaki adamın otoritesini aşamaz bir türlü . hep en başa döner. hep en başa döner. bu çaresizlik ve rutin hayat sırasında ,kadın ile erkek arasında cinsel çekimde olur. kadının bu cinsellikten beklentisi niki'yi yanlızlığına ve her şeyi olan evine ortak etmekken, niki'nin beklentisi kadını kendi tarafına çekip bu çukurdan çıkmaktır. bu çekimden faydalanmak isteyen köy sakinleri çukurun içerisinde duran ümitsiz niki ve her koşulu kabullenen kadının gözlerinin önünde birlikte olmalarının karşılığında dışarıya çıkmalarını izin verebileceklerini söylemişlerdir. tutsaklık hissinden bıkan ve özgürlüğüne kavuşmak için çıldıran niki aklına uymasada boyun eğmiş ve kadınıda ikna etmiştir.

kum her şeyi çürütür. aslında filmi özetleyen cümle budur. vicadanları bile.
devamını gör...

yürüyedur merve. allah ayağına taş degdirmesin.
devamını gör...

teferruatı bende kalmak şartıyla pek ağır bir mesajdı.

zaten uçlarda yaşıyordum o ara hayatı. zor şartlarda tutunuyordum hayata adeta beni uçuruma yuvarlamıştı.

çok ağır gelmişti. günlerce boğazıma yumru olmuştu. zor yaşadığım o hayatı iyice zorlaştırmış muhakeme yeteneğimin altına bomba yerleştirmişti adeta.

hep bir son damla vardır ya işte o mesaj o son damlaydı. bugüne bakınca belki de iyi ki damlamıştı. bazı şeylerin sonu bazı şeylerin başı oldu.

ah nasıl güzel şeyler? bitiriyor bitti bitecek derken adeta yeni bir hayat bahşedilmişti bana.

alelade ağzınızdan çıkan o sözler kimlerde nasıl makes bulur bilemezsiniz dostlar. aman ha kırmadan, incitmeden, yormadan...

herkes benim kadar şanslı değil. bir bakmışsınız birinin sonu olmuş o son mesaj.
devamını gör...

takipçi gör şeysini yine alamıyorum, bir sonraki sevgililer gününe artık
devamını gör...

(bkz: zara) ve (bkz: volkan konak)'tan dinlediğim yozgat yöresi türküsüdür.
hikayesi öğrendiğim kadarıyla şudur:

komşu kızı ile beşik kertmesi olan bir genç askerde vereme yakalanır, hava değişimi alarak yozgat'a gelir. sözlüsünün ailesi, hasta gence kızlarını göstermek istemez. genç, tedavi için istanbul'da hastaneye yatar, pencereden gördüğü incir ağacından aldığı ilhamla bu türküyü söyler. yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak hastanede ölür. ailesi cenazesini yozgat'a getiremez, istanbul'da kalır.
devamını gör...

hakkında ilginç bir bilgi de inşasında çalışan işçilerden birinin yıllar sonra dünyayı kan ve gözyaşı ile kasıp kavuracak olan adolf hitler olmasıdır.

otto ritter ve helmuth cuno isimli iki alman mimar tarafından istanbul-bağdat demiryolunun başlangıç noktası olarak 1906 yılında inşasına başlanıp 1908 yılında tamamlanan gar binasıdır. üçüncü selimin paşalarından haydarpaşa'nın ismi verilmiştir.

öğrenci olduğum zamanlar eminönünden bindiğim vapurun iskelesine yanaşması ile vardığım, önündeki merdivenlerde denize karşı kahvemi yudumlayıp, kitap ve müzik eşliğinde bineceğim treni beklediğim binadır.
devamını gör...

kibar olmayan insanlar tarafından keriz yerine konulan inssnlardır.
devamını gör...

bazen yorgunluktan ya da tamamen keyfimiz öyle istediği için üşengeçlik yapıp bir kolayını bulduğumuz davranışlardır.

-bulaşık yıkamaya üşenip köpük tabak bardak vs kullanmak
-gece uyku sırasında tuvalete gitmeye üşenip sabaha kadar tutmak
-ışığı kalkıp kapatmaya üşenip düğmeye top vs atmak
-bu başlığa daha fazla tanım yazmamak için gibi gibi diyerek tanımı bitirmek.
devamını gör...

babam "ben onu çok özlüyorum" diyerek koymuş adımı, bu yüzdendir "benim bütün derdim özlem"
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim