isveç'te olsa açılacak başlıklar
her şeyin yolunda gitmesi sorunsalı
devamını gör...
vali
erdal beşikçioğlu'nu "amirim"den önce seyirciye tanıtan köprü dizisinin devam filmi. ünlü vali recep yazıcıoğlu'nun son günlerinde geçen filmde şebnem dönmez, uğur polat, ismail hacıoğlu, hakan boyav ve özgür çevik gibi isimler rol almıştı.
köprü'nün finalinde merkeze atanan vali faruk* nihayet bir taşra ilinde kızaktan inmiş, denizli valisi olarak halka hizmet etmektedir. bugünlerde, karahayıt mta arazisinin amerikalı bir şirkete devri konusunda önüne bazı evraklar gelir. evraklar için, çok ünlü bir politikacıyla yatak odasından tanışan müsteşar natocu ceyda* bastırmaktadır. ancak vali bu evrakları imzalamaz, zira mta şefi ve çocukluk arkadaşı ömer* burada uranyum minerallerinin olduğunu ve kesinlikle türk nükleer enerjisi için saklanması gerektiğini belirtmiştir, vali de bu kanıdadır.
aynı günlerde, ömer'in yardımcısı şüpheli bir trafik kazasında ölünce istanbul'dan kardeşi* ve bu kardeşin sevgilisi gelerek madende işe girerler. ancak esrarengiz kız arkadaş işe geldiği gün bu sefer de ömer bir iş kazasında ölür. şüpheler, kızın yabancı bir servis* ajanıyla ölü bulunmasıyla artar.
nihayet tüm olan biteni vali ankara'da anlatmaya karar verir, ankara girişinde bir trafik kazasında o da ölür, belgeler kaybolur.
başta belirttiğimiz gibi erdal beşikçioğlu esasen bu filmin öncülü köprü ile geniş bir seyirci kitlesi tarafından tanınmıştı. yoksa barda'da tecavüzcülerin en az konuşanı olarak ya da iyi kadrosuna rağmen benim bile anlamadığım eve giden yol 1914'ten pek hatırlayan olacağını sanmam. filmden iki yıl sonra da zaten behzat ç. ile kariyerinin zirvesine çıktı.
diğer yandan filmde özellikle bir sahne bayağı kurguya bulanmış:
vali ankara'ya 0001 plakalı makam otosuyla, yalnızca şoförü yanında olarak gidiyor. hâlbuki makam aracıyla başka bir şehire yolculuk, recep yazıcıoğlu gibi birine yakışacak şey değildi. zaten gerçekte, denizli ziraat odası başkanının arabasıyla gidiyorlardı ve kazada bu oda başkanı olay yerinde ölmüştü. ayrıca vali ankara'ya sağlık sorunları için gittiğini çevresine açıklamış, oda başkanını da bir okul yapımı için hükümetle toplantıya katmak üzere götürmüş deniyordu. filmde karısı ve özel kalem müdürü dışında kimseye "mühendis cinayetleriyle ilgili sunum yapacağım" dedi mi bilmem, gösterilmiyor.
son olarak bakan rolünde, melike ipek yalova'nın devlet bakanlığı da yapmış babası yüksel yalova arz-ı endam etmektedir.
köprü'nün finalinde merkeze atanan vali faruk* nihayet bir taşra ilinde kızaktan inmiş, denizli valisi olarak halka hizmet etmektedir. bugünlerde, karahayıt mta arazisinin amerikalı bir şirkete devri konusunda önüne bazı evraklar gelir. evraklar için, çok ünlü bir politikacıyla yatak odasından tanışan müsteşar natocu ceyda* bastırmaktadır. ancak vali bu evrakları imzalamaz, zira mta şefi ve çocukluk arkadaşı ömer* burada uranyum minerallerinin olduğunu ve kesinlikle türk nükleer enerjisi için saklanması gerektiğini belirtmiştir, vali de bu kanıdadır.
aynı günlerde, ömer'in yardımcısı şüpheli bir trafik kazasında ölünce istanbul'dan kardeşi* ve bu kardeşin sevgilisi gelerek madende işe girerler. ancak esrarengiz kız arkadaş işe geldiği gün bu sefer de ömer bir iş kazasında ölür. şüpheler, kızın yabancı bir servis* ajanıyla ölü bulunmasıyla artar.
nihayet tüm olan biteni vali ankara'da anlatmaya karar verir, ankara girişinde bir trafik kazasında o da ölür, belgeler kaybolur.
başta belirttiğimiz gibi erdal beşikçioğlu esasen bu filmin öncülü köprü ile geniş bir seyirci kitlesi tarafından tanınmıştı. yoksa barda'da tecavüzcülerin en az konuşanı olarak ya da iyi kadrosuna rağmen benim bile anlamadığım eve giden yol 1914'ten pek hatırlayan olacağını sanmam. filmden iki yıl sonra da zaten behzat ç. ile kariyerinin zirvesine çıktı.
diğer yandan filmde özellikle bir sahne bayağı kurguya bulanmış:
vali ankara'ya 0001 plakalı makam otosuyla, yalnızca şoförü yanında olarak gidiyor. hâlbuki makam aracıyla başka bir şehire yolculuk, recep yazıcıoğlu gibi birine yakışacak şey değildi. zaten gerçekte, denizli ziraat odası başkanının arabasıyla gidiyorlardı ve kazada bu oda başkanı olay yerinde ölmüştü. ayrıca vali ankara'ya sağlık sorunları için gittiğini çevresine açıklamış, oda başkanını da bir okul yapımı için hükümetle toplantıya katmak üzere götürmüş deniyordu. filmde karısı ve özel kalem müdürü dışında kimseye "mühendis cinayetleriyle ilgili sunum yapacağım" dedi mi bilmem, gösterilmiyor.
son olarak bakan rolünde, melike ipek yalova'nın devlet bakanlığı da yapmış babası yüksel yalova arz-ı endam etmektedir.
devamını gör...
görüldü atan normal sözlük yazarları
bu nasıl bir başlıktır? görüldü atmadan konuşma nasıl bitecek soruyorum size, sonsuza kadar mı konuşacaksınız. tabii ki benim öyle bir derdim yok orası ayrı da konuşmada iki taraftan biri görüldü atmak zorundadır zaten.
devamını gör...
suriyelilerin yeni zenciler olması
amerika da bildiğim kadarıyla halen beyaz nüfusu fazlalıkta. yalnız türkiye için 30 yıl sonra aynısını söylemek epey güç. neden derseniz suriyeliler kuluçka makinasından beter çıktılar.* 30 yıl sonra; "hey sen sütoğlan" diye bağırıp bizlere ırkçılık yapabilirler.*
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
moralim bozuktu tam oturup ağlıyacaktım kalktım ve bir tencere sarma sarıp yedim. hayatta bazen güçlü olmak gerekir. her şeyin canı cehenneme.
devamını gör...
normal sözlük’te pozitif yazar azlığı
devamını gör...
hayattan çıkarılmış en önemli ders
kendini bilmek, zira kendini gerçekten bilen biri aynı yaratılıştan olduğu için zayıflığıyla ve güçlülüğüyle tüm insanları da bilir.
devamını gör...
regl
ayıp değildir. hastalık değildir aksine sağlıkli bir vücudun belirtisidir. utanılacak bir şey değildir. tabi ki utanılacak bir şey değil diye abartıp ulu orta hiç durmadan dillendirilecek bir şey de değildir.
devamını gör...
beni böyle sev
kendimden bir şeyler gördüğüm için midir, yoksa o büyüleyici ayşem ve ömer’in destansı aşkından mıdır bilmem, bu dizi benim için bir baş yapıttır. tüm dizi boyunca her bölüm orhan gencebay - beni böyle sev çaldı. beş dakikalık süre boyunca o bölümde yaşanılan olayların özeti verildi bölümün ortalarında. bu yer yer sıktı beni, bazense hoşuma gidiyordu. öncelikle müthiş intro şarkımızı şöyle bırakayım, dinlerken oku?
ayşem universiteyi kazanınca, babasını akçaabatta bir başına bırakıp istanbula gitmek istemez. babasının iknası üzerine fikrini değiştirir ve yola çıkar.
ömer zaten istanbul’da halihazırda kazandığı bölümü okumaktadır. arkadaşı ile yolda giderlerken katılmak üzere olacağı fotoğraf yarışması hakkında konuşurlar ve aniden bavulu patlamış, sağa sola saçılan elbiseleri yoldan toplayan bir kız görünce arabadan inerler. ömer yakaladığı bu an’ın fotoğrafını çeker ayşem’den habersiz. ikisi de henüz masalsı bir aşkın başladığından bihaberlerdir.
…
ömer, ayşem’in güvenini kazanmak için, onunla iletişim kurabilmek için çok çabaladı. ayşem’se fazla direnemedi hislerine. dizi boyunca türlü oyunlarıyla ömer’e aşık olan en yakın arkadaşı ve ailesi ne kadar çabalasalarda bu ikiliyi uzun vadede ayırmayı başaramadılar.
ayşem ömerle evlendi. bir evleri yoktu, buz gibi havada bankta uyudular, evleri yoktu, okul sıralarında uyudular gizlice. ayşem’in yengesi en sonunda bizimkilere evini açtı. artık tek kişilik bir yatakları olmuştu. ömer’in beklediği “ilk gece” yaşanmadı. ayşem gergindi, korkuyordu ve: “bana dokunmadan da sevebilir misin? beni böyle de sevebilir misin?” diye sordu. ömer o kadar anlayışlı ve aşıktı ki, tabii ki onu üzmeyecek ve o hazır olana kadar bekleyecekti o “ilk geceyi”.
uzak mesafe aşklarım oldu. birinden sadece düşünme tarzı ve zekası sayesinde etkilenebilirim. * aynı şekilde birisi de bana bu sebepten tutulabilir. bu durumda asıl mesele;
bana dokunmadan da sevebilir misin?
beni böyle de sevebilir misin?
ayşem universiteyi kazanınca, babasını akçaabatta bir başına bırakıp istanbula gitmek istemez. babasının iknası üzerine fikrini değiştirir ve yola çıkar.
ömer zaten istanbul’da halihazırda kazandığı bölümü okumaktadır. arkadaşı ile yolda giderlerken katılmak üzere olacağı fotoğraf yarışması hakkında konuşurlar ve aniden bavulu patlamış, sağa sola saçılan elbiseleri yoldan toplayan bir kız görünce arabadan inerler. ömer yakaladığı bu an’ın fotoğrafını çeker ayşem’den habersiz. ikisi de henüz masalsı bir aşkın başladığından bihaberlerdir.
…
ömer, ayşem’in güvenini kazanmak için, onunla iletişim kurabilmek için çok çabaladı. ayşem’se fazla direnemedi hislerine. dizi boyunca türlü oyunlarıyla ömer’e aşık olan en yakın arkadaşı ve ailesi ne kadar çabalasalarda bu ikiliyi uzun vadede ayırmayı başaramadılar.
ayşem ömerle evlendi. bir evleri yoktu, buz gibi havada bankta uyudular, evleri yoktu, okul sıralarında uyudular gizlice. ayşem’in yengesi en sonunda bizimkilere evini açtı. artık tek kişilik bir yatakları olmuştu. ömer’in beklediği “ilk gece” yaşanmadı. ayşem gergindi, korkuyordu ve: “bana dokunmadan da sevebilir misin? beni böyle de sevebilir misin?” diye sordu. ömer o kadar anlayışlı ve aşıktı ki, tabii ki onu üzmeyecek ve o hazır olana kadar bekleyecekti o “ilk geceyi”.
uzak mesafe aşklarım oldu. birinden sadece düşünme tarzı ve zekası sayesinde etkilenebilirim. * aynı şekilde birisi de bana bu sebepten tutulabilir. bu durumda asıl mesele;
bana dokunmadan da sevebilir misin?
beni böyle de sevebilir misin?
devamını gör...
vedat türkali
eşsiz türk romancılarından biri. usta. türkali'yi hiç okumamışların ''ben türk edebiyatı okur/severim'' tarzı ifadelerden uzak durması gereklidir. yazın ürünleri bir yana, söyleşileri ve kişisel düşünceleri doğrultusundaki edebi-politik duruşu kayda değerdir.
*--- alıntı ---
vedat türkali (doğum abdulkadir pirhasan. 13 mayıs 1919, samsun) yazılarında kullandığı ismidir. senarist, şair ve romancı olan türkali, liseyi samsun lisesi'nde okuduktan sonra 1942 yılında istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi türk dili ve edebiyatı bölümü'nden mezun olmuştur. aynı yıl eşi merih pirhasan'la evlenmiştir.
maltepe askeri lisesi ve kuleli askeri lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra 1951'de siyasi eylemleri sebebiyle tutuklanmış; 9 yıl ceza almış 7 yıl sonunda koşullu olarak serbest kalmıştır.
gar yayınları'nı rıfat ılgaz ile kurduktan sonra, 1960'da dolandırıcılar şahı ile senaristliğe başlamıştır. senaristliğine devam eden türkali, 1965'de yönetmenliği denemiştir.
bir gün tek başına ve mavi karanlık gibi romanları türk edebiyatının en büyük eserleri arasına girmiş; daha sonra da yeşilçam dedikleri türkiye ve tek kişilik ölüm romanlarını da yazmıştır.
mihri belli'nin yakın arkadaşı ve atıf yılmaz'ın arkadaşı ve akrabasıdır. tkp'nin eski üyelerindendir. 2002 seçimlerinde dehap'dan aday olarak aktif siyasete atılmıştır.
vedat türkali, oyuncu deniz türkali ve yönetmen barış pirhasan'ın babası, deniz türkali'nin kızı şarkıcı zeynep casalini'nin dedesidir.
--- alıntı ---
*--- alıntı ---
vedat türkali (doğum abdulkadir pirhasan. 13 mayıs 1919, samsun) yazılarında kullandığı ismidir. senarist, şair ve romancı olan türkali, liseyi samsun lisesi'nde okuduktan sonra 1942 yılında istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi türk dili ve edebiyatı bölümü'nden mezun olmuştur. aynı yıl eşi merih pirhasan'la evlenmiştir.
maltepe askeri lisesi ve kuleli askeri lisesi'nde edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra 1951'de siyasi eylemleri sebebiyle tutuklanmış; 9 yıl ceza almış 7 yıl sonunda koşullu olarak serbest kalmıştır.
gar yayınları'nı rıfat ılgaz ile kurduktan sonra, 1960'da dolandırıcılar şahı ile senaristliğe başlamıştır. senaristliğine devam eden türkali, 1965'de yönetmenliği denemiştir.
bir gün tek başına ve mavi karanlık gibi romanları türk edebiyatının en büyük eserleri arasına girmiş; daha sonra da yeşilçam dedikleri türkiye ve tek kişilik ölüm romanlarını da yazmıştır.
mihri belli'nin yakın arkadaşı ve atıf yılmaz'ın arkadaşı ve akrabasıdır. tkp'nin eski üyelerindendir. 2002 seçimlerinde dehap'dan aday olarak aktif siyasete atılmıştır.
vedat türkali, oyuncu deniz türkali ve yönetmen barış pirhasan'ın babası, deniz türkali'nin kızı şarkıcı zeynep casalini'nin dedesidir.
--- alıntı ---
devamını gör...
vumarın oğlu timar (yazar)
üst edit:
#830133
görüldüğü üzere hakaret etmek dışında bir karşılık veremiyor söz konusu yazar arkadaşımız. bunun üzerine söylenecek pek bir şey de yok tabii. seviye ortada zira.
ayrıca "düşmanlık" tabirini kullanmamın nedeni, sadece cinsiyetlerinden ötürü belirli bir gruptaki insanların tümüne hakaret edilmiş olması.
#257159
kadınlara "salak" şeklinde hakaret ettiğinde kadın düşmanı olmadığını düşünen (buna düşünmek denebilirse tabii) ilginç bir yazar olur kendileri.
şunun tersini bir kadın yazsa ne feminaziliği kalır ne kezbanlığı. erkek olunca kadınlara her türlü hakareti etmek ve psikolojik şiddet uygulamak serbest oluyor da biz mi bilmiyoruz?
#830133
görüldüğü üzere hakaret etmek dışında bir karşılık veremiyor söz konusu yazar arkadaşımız. bunun üzerine söylenecek pek bir şey de yok tabii. seviye ortada zira.
ayrıca "düşmanlık" tabirini kullanmamın nedeni, sadece cinsiyetlerinden ötürü belirli bir gruptaki insanların tümüne hakaret edilmiş olması.
#257159
kadınlara "salak" şeklinde hakaret ettiğinde kadın düşmanı olmadığını düşünen (buna düşünmek denebilirse tabii) ilginç bir yazar olur kendileri.
şunun tersini bir kadın yazsa ne feminaziliği kalır ne kezbanlığı. erkek olunca kadınlara her türlü hakareti etmek ve psikolojik şiddet uygulamak serbest oluyor da biz mi bilmiyoruz?
devamını gör...
ordu'da bir cips reyonunun marketten kaçması
gece gece kahkaha attım izlerken. canı sıkılmış bir tur atıp gelecekmiş, patronda amma pimpirik adammış hemen peşine düşmüş garibimin.
“ben saksı değilim.” sözünü kendine motto edinmiş cips reyonu.
“ben saksı değilim.” sözünü kendine motto edinmiş cips reyonu.
devamını gör...
ponçik savar kulübü
bana verin yetkiyi, ponçiklerin nasıl savuşturulacağına dair etkiyi görün. içimdeki kim jong-un'un çıkmasından korkuyorum. bence asıl sorun bu ponçiklerin yancıları. tam bir baş belasıdır bunlar. bu ponçikler önden önce yancılarını gönderir sonra kendileri ile muhatap olursunuz. bir de onlar ile muhatap olursunuz. #876476 no'lu tanımdan da göreceğiniz üzere zamanında bunlara karşı net bir tavır takınmıştık ancak kitlelere yeterince ulaşamamıştı. şimdi ise sesimizi daha gür bir biçimde çıkarma şansına sahibiz.
edit: unutmuşum, bunlar bir de birbirinin doğum gününü kutlamaktalar.
edit: unutmuşum, bunlar bir de birbirinin doğum gününü kutlamaktalar.
devamını gör...
yastık altı fıstık
iç anadolu bölgesinde yeni evli çiftler için kullanılan bir deyiştir. kalabalık aile halinde yaşanılan ve fındık fıstık gibi yemişlerin pahası bakımından değerli olduğu dönemlerde, aile büyükleri tarafından yeni evli çiftin gece tüketmesi için yastıklarının altına fındık fıstık benzeri yemişlerin bırakılması geleneği bu deyişi ortaya çıkarmıştır. kızlarının evlenmek isteyip istemediğini sorarken ya da evlenme yaşlarının geldiğini ifade ederken anaların, teyzelerin yastık altı fıstık mı istiyorsun şeklinde konuştukları bilinmektedir.
devamını gör...
avrupalılar o kadar keşif ve buluş yaparken doğulular ne yapıyordu sorunsalı
burada ki bazı arkadaşların doğuyu böylesine ayırıp ırkçı söylemler yapması ironi sanırım.
elbette doğu medeniyetin beşiğidir ve bir yerden sonra geri kalmıştır kabul ediyoruz.
her ne kadar batı kendini belli bir dönemden sonra reformverönesansolarak geliştirme gösterse de biliyoruz ki öğrendikleri bilgilerin çoğu temelidoğumedeniyetine aittir. tek tek saymamıza gerek yok neleri örnek aldıklarına dair orada ki ince detayı geçmeyin.
elbette doğu medeniyetin beşiğidir ve bir yerden sonra geri kalmıştır kabul ediyoruz.
her ne kadar batı kendini belli bir dönemden sonra reformverönesansolarak geliştirme gösterse de biliyoruz ki öğrendikleri bilgilerin çoğu temelidoğumedeniyetine aittir. tek tek saymamıza gerek yok neleri örnek aldıklarına dair orada ki ince detayı geçmeyin.
devamını gör...
aile içi siyasi görüş farklılığı
babasına laf söylesem savunmayacak ama akp'yi körü körüne savunan bir teyzem olduğu için asla o topa girmiyorum.
devamını gör...
öpülmekten hoşlanmamak
kimin öptüğüne bağlı olan durumdur. 20 yıldır tekel 2001 içen eniştenin tükürüklü öpücüğüyle sevgilinin yanağa kondurduğu minik öpücük aynı değildir. eniştenin öpücüğü daha güzeldir. *
devamını gör...
kafa rock radyo yayını
kafadan denizin mahlasına yakışır kafa atarım haa şiddetindeki gider yaparcasına ses tonunu, tarzını sevdiğim yayın.(bkz: swh)
devamını gör...
recep tayyip erdoğan
verdiği yanlış kararlar neticesinde, bir neslin umutlarını öldürmüştür. katildir.
devamını gör...

