lisede aşık olmak
sonradan hatırlanıp gülünüp geçilecek olay.ulan ne salakmışız be.
devamını gör...
biyolojik silah
sözlükte bugün epeyce bal temalı başlık/entry görünce bende tarihte kullanılan ilk biyolojik silah olan deli bal'ın nasıl kullanıldığını yazmak istedim.
karadeniz bölgesinin yüksek rakımlı dağlarında yetişen dağ gülü olarak bilinen bitkiden üretilen bir halk arasında tutan bal olarak bilinen deli bal bir grup tarihçi tarafından bilinen ilk biyolojik silah kabul ediliyor. bulantı, kusma, kalp ritim bozuklukları, tansiyon problemleri ve halüsinasyonlara sebep olabilen bu bal farmakaloglarca ilaç yapımında kullanılabilsede kişilerin yüksek dozda tüketmesi zehirlenmeye ve ölümcül tabloların oluşmasına sebebiyet verebiliyor.
m.ö 67 yılında karadeniz bölgesinde hüküm süren 6. mithridates'in toprakları karadeniz fethine çıkan roma imparatorluğu generali pompey tarafından işgal edilmek ve roma topraklarına katılmak isteniyor. pompey, tarihin ilk biyolojik silahına maruz kalacağından habersiz ordusu ile karadeniz üzerine yürüyor. 6. mithridates ise savaş alanında doğrudan başarılı olunamayacağını ön görerek askeri dehasını konuşturuyor ve pompey'in ilerlediği yolların üzerine kovan kovan deli bal bıraktırıyor. pompey'in deli baldan habersiz ordusu lezzetli balı tükettikçe bulantı,ishal ve halüsinasyon şikayetleri ile yola devam edemeyecek hale geliyor ve tam bu sırada kral 6. mithridates'in ordusu pompey'in ordusunu esir alıyor.
karadeniz bölgesinin yüksek rakımlı dağlarında yetişen dağ gülü olarak bilinen bitkiden üretilen bir halk arasında tutan bal olarak bilinen deli bal bir grup tarihçi tarafından bilinen ilk biyolojik silah kabul ediliyor. bulantı, kusma, kalp ritim bozuklukları, tansiyon problemleri ve halüsinasyonlara sebep olabilen bu bal farmakaloglarca ilaç yapımında kullanılabilsede kişilerin yüksek dozda tüketmesi zehirlenmeye ve ölümcül tabloların oluşmasına sebebiyet verebiliyor.
m.ö 67 yılında karadeniz bölgesinde hüküm süren 6. mithridates'in toprakları karadeniz fethine çıkan roma imparatorluğu generali pompey tarafından işgal edilmek ve roma topraklarına katılmak isteniyor. pompey, tarihin ilk biyolojik silahına maruz kalacağından habersiz ordusu ile karadeniz üzerine yürüyor. 6. mithridates ise savaş alanında doğrudan başarılı olunamayacağını ön görerek askeri dehasını konuşturuyor ve pompey'in ilerlediği yolların üzerine kovan kovan deli bal bıraktırıyor. pompey'in deli baldan habersiz ordusu lezzetli balı tükettikçe bulantı,ishal ve halüsinasyon şikayetleri ile yola devam edemeyecek hale geliyor ve tam bu sırada kral 6. mithridates'in ordusu pompey'in ordusunu esir alıyor.
devamını gör...
tek nefeste fatiha okuyan adam
show haberden sonrasını okumadım. saçma sapan haberlerinden sadece bir tanesi.
devamını gör...
ders çalışma isteği
benim öğrencilik yıllarımda internet yok gibiydi, youtube yoktu falan. şimdiki erişim ağı o zamanda olsaydı gerçekten büyük bir zevkle ders çalışırdım. bir kitap bulacağım diye saatlerce akmar pasajı gezerdim. çoğu zaman bulamaz gider ikinci el, içi yazılmış kitaplarla idare ederdim.
her bilgi elinizin altında gençler. internet koca bir kaynak. açın interneti, iyice sömürün, bütün gerekli bilgiyi bulacaksınız kesinlikle.
havalar da serin gidiyor. açın camları, püfür püfür essin, aralıklarla çalışın. önemli olan ne kadar çalıştığınız değil, ne kadar kavrayabildiğinizdir.
hepinizi pırıl pırıl gençlersiniz. gönlünüzü ferah tutun, başaracaksınız. bozmayın moralinizi lütfen.
her bilgi elinizin altında gençler. internet koca bir kaynak. açın interneti, iyice sömürün, bütün gerekli bilgiyi bulacaksınız kesinlikle.
havalar da serin gidiyor. açın camları, püfür püfür essin, aralıklarla çalışın. önemli olan ne kadar çalıştığınız değil, ne kadar kavrayabildiğinizdir.
hepinizi pırıl pırıl gençlersiniz. gönlünüzü ferah tutun, başaracaksınız. bozmayın moralinizi lütfen.
devamını gör...
nsfw
açılımı "not safe for work" yani, "işyeri için uygun değil" anlamına gelen; sert (küfürlü) dil, çıplaklık veya müstehcen (veya muzır) içeriklerin lakkkk diye sergilenmeden önce bu etiketle filtrelenmesi işlemidir.
buna sonuç olarak, bu tür içerikleri hiçbir zaman görmek istemeyen kişiler rahatsız olmaz. bu tür içerikleri uygunsuz bir ortamda görmek istemeyenler de zor duruma düşmemiş olurlar.
kısacası bu tür içeriklerin isteğe bağlı olarak görüntülenebilmesi işlemidir.
edit: hidalgo haklı, düzeltiyorum hemen.
buna sonuç olarak, bu tür içerikleri hiçbir zaman görmek istemeyen kişiler rahatsız olmaz. bu tür içerikleri uygunsuz bir ortamda görmek istemeyenler de zor duruma düşmemiş olurlar.
kısacası bu tür içeriklerin isteğe bağlı olarak görüntülenebilmesi işlemidir.
edit: hidalgo haklı, düzeltiyorum hemen.
devamını gör...
mersin
akdeniz'in en uzun sahil şeridine sahip şehrimiz, memleketim. tantuni'nin başkenti.
ayrıca (bkz: kafa sözlük mersinliler derneği)
ayrıca (bkz: kafa sözlük mersinliler derneği)
devamını gör...
nevermore (yazar)
griezmann uzun saçlarıyla da güzel, önemli olan boyamaması. ben kısa saçını saçmalayamayacağı için seviyorum*. başka neyi seviyorum? bu güzel insanları çok seviyorum. tarifi mümkün olmayan duygular yaşatıyorlar insana. aslında anlatırım duygularla ilgili konulara hakimim ama alkolün bana verdiği yetkiye dayanarak çok da uzun yazamıyorum. asla evde değilim. ayrıca şimdiden söylüyorum bir sonraki nickim - değiştirecek olursam- bitter ziyagil. sizi seviyorum korocuğum. iyi ki varsınız. hepiniz iyi ki doğdunuz.
devamını gör...
akışta birçok kitap başlığı olması
ilgimi çeken hede. neredeyse tüm başlıkların yanında (kitap) yazıyor.
edit: artık kitap simgesi var.
edit: artık kitap simgesi var.
devamını gör...
lord voldemort
kendisi aşk iksiri etkisinde yapılan bir çocuk olduğu için sevgi hissetmez, hissedemez. ölümsüz olmak gibi bir düşünceyi kendine takıntı haline getirmiştir. hortkuluk yapmaya başlamadan önce herkes tarafından yakışıklı kabul edilen, sessiz ve yalnız birisiymiş. yüzünün ve vücudunun bu hale gelmesi, ateş kadehi kitabında tekrar dirilmesi değil hortkuluklardır. voldemort yaptığı her hortkulukta insancıl özelliklerini kaybetmeye başlamıştır. ilkinde cildi solmuş ve yavaş yavaş burnu erimeye başlamıştır. 7 hortkuluk yaptıktan sonra bizim bildiğimiz görüntüsünü taşıyordu aslında. bu adamın ölümsüzlük takıntısı aslında kendi ölümü olmuştur. büyücülerin, normal bir yaşamdan daha uzun süre yaşadığı biliniyor. dumbledore 115 yaşında ölmüştür. aslında voldi bu kadar zahmete girmeyip yakışıklı bir bedende güzel bir hayat ile hemen hemen aynı uzunlukta bir hayat yaşayabilirdi.
devamını gör...
güçlü kadınların ortak özelliği
güç kavramını önemsememeleri. istediği zaman güçlü istediği zaman güçsüz olmayı karar verecek kadar özgür olmaları.
devamını gör...
yazarların yaşayarak anlamını öğrendiği kelimeler
dar..
ilkokula gidiyodum. öğretmenim ders sırasında sınıfın dışına çağırdı, bi ayakkabı denetti. eski görmüş olacak ki ayağımdakini beni seçmiş. giydirdi ayağıma. rengide morlu beyazlı. çok rahattı tam oldu ayağıma. nasıl oldu iyi mi dar mı geniş mi vs vs sordu. okadar çekinmişim ki o kadar sevinmişim ayağıma tam oldu diyememişim de dar geldi demişim:).
neyse çıkarttırdı dar geliyo deyince. sınıfa geçebilirsin dedi. sanıyorum eve giderken vercek ayakkabıyı. sabırsızca bekliyorum zil çalsa da eve gitsem. sınıftan olabildiğince ağır alarak çıktım ogün. vermedi.
ertesi gün sabah sınıftan başka kızın ayağında gördüm ayakkabıyı. ona vermiş. bir bozuldum, bi kötü oldum. o günden sonra o kız bana ayakkabı getirdi. evlerinde giymedikleri bi ayakkabıymış. muhtemelen giyilmiş o sıralar kullanan yokmuş. giydim. ayağıma inanılmaz küçük geliyodu ama giydim. atıyorum 38 numara ayağın var 36 numara giymişin gibi. parmaklarımı bükmekten çoğunlukla zorlanıyodum ama çocuk aklı ayakkabım vardı. benimkinden daha yeniydi ya olsundu. tırnağım simsiyah olmuştu. velhasıl kelam 'dar' kelimesini öğrendim.
kendime kıssadan hisse; unutmamak lazım. doyumsuzluk çok fazla, yok topuklusu yok topuksuzu kaptırmış gidiyoken bunları görmüş yaşamışken kıymetini bilip yetinmek lazım.
ilkokula gidiyodum. öğretmenim ders sırasında sınıfın dışına çağırdı, bi ayakkabı denetti. eski görmüş olacak ki ayağımdakini beni seçmiş. giydirdi ayağıma. rengide morlu beyazlı. çok rahattı tam oldu ayağıma. nasıl oldu iyi mi dar mı geniş mi vs vs sordu. okadar çekinmişim ki o kadar sevinmişim ayağıma tam oldu diyememişim de dar geldi demişim:).
neyse çıkarttırdı dar geliyo deyince. sınıfa geçebilirsin dedi. sanıyorum eve giderken vercek ayakkabıyı. sabırsızca bekliyorum zil çalsa da eve gitsem. sınıftan olabildiğince ağır alarak çıktım ogün. vermedi.
ertesi gün sabah sınıftan başka kızın ayağında gördüm ayakkabıyı. ona vermiş. bir bozuldum, bi kötü oldum. o günden sonra o kız bana ayakkabı getirdi. evlerinde giymedikleri bi ayakkabıymış. muhtemelen giyilmiş o sıralar kullanan yokmuş. giydim. ayağıma inanılmaz küçük geliyodu ama giydim. atıyorum 38 numara ayağın var 36 numara giymişin gibi. parmaklarımı bükmekten çoğunlukla zorlanıyodum ama çocuk aklı ayakkabım vardı. benimkinden daha yeniydi ya olsundu. tırnağım simsiyah olmuştu. velhasıl kelam 'dar' kelimesini öğrendim.
kendime kıssadan hisse; unutmamak lazım. doyumsuzluk çok fazla, yok topuklusu yok topuksuzu kaptırmış gidiyoken bunları görmüş yaşamışken kıymetini bilip yetinmek lazım.
devamını gör...
sözlükteki birinden etkilenmek
açıkçası zeka içeren her şeye karşı bir zaafım var. bu yüzden zeki olduğunu düşündüğüm bazı yazarlardan ister istemez etkileniyorum.
onlar kendilerini biliyorlar deyip burada bitiriyorum.
onlar kendilerini biliyorlar deyip burada bitiriyorum.
devamını gör...
cesur yeni dünya
yıllar sonra tekrar okunduğunda etkileri farklılık gösteren muazzam distopik roman. 20. yüzyıl kurgu romanlarının en başarılısı ve yanılmıyorsam 1932 senesinde yazılmış. huxley, birinci dünya savaşında yaşananlar ve savaş sonrasındaki belirsizlikten o kadar etkilenmiştir ki başta devlet, ekonomi ve ekonomi eksenli değişen siyasal-sosyolojik travmalara şahane eleştiriler getirmiştir.
ahlak, yalnızlık, doğa, teknoloji, endüstri, birey-toplum ikilisi ve bağı, tanrı, üreme, yaradılış, duygu, bilim, bilinç, hipnopedya, sorgusuz sualsiz ifadeler, hizmet, sınıf gibi daha birçok, bize biç yabancı olmayan meseleye getirdiği eleştiriler sebebiyle tekrar tekrar okunmaya değer bir kurgu.
-- spo --
kitabı daha önce hiç okumayanlar için, hollywood filmlerinden aşina olduğumuz bir kurtarıcı, bir büyük kahraman bulamamak hayal kırıklığı oluşturabilir. ancak zaten amaç bir çıkmaz, bir anti-ütopya yaratmak olduğundan o hayal çok da kırılıyor denmez. bernard marx karakterinden daha sert, daha gerçek çıkışlar bekliyorsunuz ama olmuyor. helmholtz, gereğinden fazla arka planda kalıyor. lenina'dan beklenen o aydınlanma anı hiç yaşanmıyor. soma'yı ve etkilerini birebir yaşamak istiyorsunuz. vahşi'yi kurtarmak... kurgunun yönünü komple değiştirmek, insanları uyandırmak... ama hiçbiri olmuyor. çünkü distopya olmak bunu gerektirir.
romanın sonlarına doğru vahşi ve mustafa mond arasındaki diyalog tekrar tekrar okunasıdır. o bölüm bana matrix serisinin ikinci filmindeki neo-mimar diyaloglarını anımsattı tekrar okuyunca.
-- spo --
huxley, distopyasını yazarken içinde bulunduğu çelişkiyi oldukça dürüst aktarmıştır. yani yarattığı evrendeki distopik gidişatın aslında mümkün, yaşanabilir ve haklı yanları olduğunu yansıtmayı başarmıştır. bazı noktalarda her şeye rağmen okuyucuda da "acaba"lar oluşmuyor değil.
ilgili olarak (bkz: soma)
ahlak, yalnızlık, doğa, teknoloji, endüstri, birey-toplum ikilisi ve bağı, tanrı, üreme, yaradılış, duygu, bilim, bilinç, hipnopedya, sorgusuz sualsiz ifadeler, hizmet, sınıf gibi daha birçok, bize biç yabancı olmayan meseleye getirdiği eleştiriler sebebiyle tekrar tekrar okunmaya değer bir kurgu.
-- spo --
kitabı daha önce hiç okumayanlar için, hollywood filmlerinden aşina olduğumuz bir kurtarıcı, bir büyük kahraman bulamamak hayal kırıklığı oluşturabilir. ancak zaten amaç bir çıkmaz, bir anti-ütopya yaratmak olduğundan o hayal çok da kırılıyor denmez. bernard marx karakterinden daha sert, daha gerçek çıkışlar bekliyorsunuz ama olmuyor. helmholtz, gereğinden fazla arka planda kalıyor. lenina'dan beklenen o aydınlanma anı hiç yaşanmıyor. soma'yı ve etkilerini birebir yaşamak istiyorsunuz. vahşi'yi kurtarmak... kurgunun yönünü komple değiştirmek, insanları uyandırmak... ama hiçbiri olmuyor. çünkü distopya olmak bunu gerektirir.
romanın sonlarına doğru vahşi ve mustafa mond arasındaki diyalog tekrar tekrar okunasıdır. o bölüm bana matrix serisinin ikinci filmindeki neo-mimar diyaloglarını anımsattı tekrar okuyunca.
-- spo --
huxley, distopyasını yazarken içinde bulunduğu çelişkiyi oldukça dürüst aktarmıştır. yani yarattığı evrendeki distopik gidişatın aslında mümkün, yaşanabilir ve haklı yanları olduğunu yansıtmayı başarmıştır. bazı noktalarda her şeye rağmen okuyucuda da "acaba"lar oluşmuyor değil.
ilgili olarak (bkz: soma)
devamını gör...
ölmekten korkmak
korkmuyorum. öldüğümüz zaman fani hayat son bulacak ve edebi hayata doğacağız. aslında ruhumuz bir yere "hoşça kal." derken diğer yere" hoş buldum. "diyor. oralarda ne var ne yok gideriz, dünya sıktı zaten biraz değişiklik hepimizin ihtiyacıdır.
devamını gör...
rehber
çok iyi hatırlıyorum bundan tam 5 sene evvel yeni keşfettim bu grubu. büyük bir sevinçle arkadaşıma göstermiştim ve birlikte dinlemeye baslamistik, hala daha dinliyoruz. bütün şarkılarının bende yeri ayridir özellikle sorgu'nun sözlerine bayılırım ama "ruh" bir başkadır dostlar.
turp günlerinden bi' gün, sabah beş
dilimde bi' şarkı nasıl'sa beleş.
bendeniz şekerler'in oğluyum, cebimde güneş
misal düşmemiş bi' kar tanesiyim
varsay uykuda bi' köy hanesiyim
içim ihtiyar savaş gazisi
talebim değil hanlar hamamlar, gömme saraylar
sahibi olduğum her şey: rûyalar
herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek
senin de öyle
pantolon-ceket, sokaklar benim
bastığım toprak, ağaçlar benim
neler gördüm, neler görmediğim?
aldım ihmalden planlarımı
gezdim çıkmazda sokaklarımı
kadınlarca derya yüzdüm, saadet bulmadım!
beyaz attan düştüm ne hükmüm kaldı, ne prensliğim
adımdan bi' harf attım, görmedin
herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek
senin de öyle
her gün aynı göz haliyle ben
her gün aynı göz haliyle ben
uyanıyorum sabahla
turp günlerinden bi' gün, sabah beş
dilimde bi' şarkı nasıl'sa beleş.
bendeniz şekerler'in oğluyum, cebimde güneş
misal düşmemiş bi' kar tanesiyim
varsay uykuda bi' köy hanesiyim
içim ihtiyar savaş gazisi
talebim değil hanlar hamamlar, gömme saraylar
sahibi olduğum her şey: rûyalar
herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek
senin de öyle
pantolon-ceket, sokaklar benim
bastığım toprak, ağaçlar benim
neler gördüm, neler görmediğim?
aldım ihmalden planlarımı
gezdim çıkmazda sokaklarımı
kadınlarca derya yüzdüm, saadet bulmadım!
beyaz attan düştüm ne hükmüm kaldı, ne prensliğim
adımdan bi' harf attım, görmedin
herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek
senin de öyle
her gün aynı göz haliyle ben
her gün aynı göz haliyle ben
uyanıyorum sabahla
devamını gör...
yaşlanmayan insan
(bkz: jack davenport)
devamını gör...
bizi resmen soyanlara yine oy vereceğim yine destekleyeceğim
atamin sadece bir sözüne katilmam. (bkz: türk milleti zekidir). "araplasmamis türkler zekidir" seklinde olmaliydi.
devamını gör...


