961.
bilmiyorum
duymuyorum 'nokta'
artık hissetmiyorum
kör bir balık gibi süzülüyorum
kanatsız bir serçe gibi yüzüyorum

görüş açım giderek yanılıyor
dünyamı yaşam ve ölümün pençesinde bir ilmik tutuyor

görmüyorum nokta
sessizlik gözlerimi tırmalıyor
zihnim de bedenimi...

bugün cümbüş ederken karanlık deniz
yarın bir halatın başucunda uyanır sakin balıklar
balıklar kapkara okyanuslarda yüzebilir
balıklar kapkara denizlerde hiyerarşik düzeni tercih edebilir
balıklar kapkara göllerde boyunlarında bir ilmik yumağı ile uyanabilir
ya da bir daha asla...

(nokta: diyalog kurulan boyutsuz ve her zaman yaşayan özne)
devamını gör...
962.

her gece azad ettim bedenimden ruhumu.
kaç defa tavaf etti sayamadım bu gezegeni.
yedi kat arşa çıktım.
meleklere "nerde benim gönüldaşım?" diye sual ettim.
semalarda arama yeryüzde bul dendi.
sayısız gönlün kapısı çaldım.
yetmedi.
feryat ettim eşiklerinde beni alın içeri diye.
bi gönülde yer bulamadım velakin.
halbuki ne basit bi istekti benimki.
gönlünüzü bana verin demedim kimseye.
gönlünüzde bana da yer verin dedim sadece.
nedense kimse bana gönlünde yer vermedi.
devamını gör...
963.
bir melek misali
gökten mi düştün

iki gözümle gördüğüm
en güzel düştün

kanadını okşarsam narin elimle
incinir misin diye çok düşündüm

ben , bence senin görebileceğin
en iyi berdüşt'üm.

bu konuda amatörüm linçlemeyin zaten 2sn de yazdım*
devamını gör...
964.
balkonumdan sesler, ışıklar ve gitmeyen

kırılan camlar ve seramikler,
unutulmaya yüz tutmuş
içinde kuşlar uçuşan bir bina iskeleti.
yeniden doğuşun
hayır hayır, varlığını sürdürmenin
yıkmakla başlayan, kendine yer açışı.
sesler yakında
sesler yüksekten kırık parçalara
sesler evimin duvarlarına.
korna çalmadan hiddetini belli eden sürücüler,
şimşeksiz ama ürkütücü yağmurlar,
ve ışığını veremeden geçip giden güneş.
ışıklar bulutların ardında
ışıklar kırık camların toz gibi dağılan kenarlarında
ışıklar evimin sönmüş lambalarında.
balkonlarda nice yağmur görmüş
dönmek üzere toplanmamış
bir tele asılı çamaşırlar.
nicedir orada bir ağırlaşıp bir hafiflerken
ve yıkandıkça kirlenirken,
dedemin yitip gidişini
üstelik ölümünden yıllar önce
çocukluğumda yitip gidişini
ve babamın yaşlandığı günü,
orada asılı durup bir bayrak gibi
hatırlatırlar hâlâ.
devamını gör...
965.
olmaz olmaz deme.
neler olur bak bu hayatta.
metrobüste adamı şettiriyorlar ayakta.
devamını gör...
966.
#1559808 sayın yagami light, mesaj alımınız kapalı. şiirinizi seslendirebilir miyim acep, pek güzel olmuş.
(bkz: durun uçurmayın daha çok gencim)
devamını gör...
967.
lost in maraş
koca bir şehir anlamsız bakışlarla yok oluyor.
vakitlerden sonbahar, kışa yakın.
rengi yitik ağaçların yaprakları soluk.
kaybolmaya bir adım daha yakın.
devamını gör...
968.
t: sözlük yazarlarının yazdığı şiirlerdir. (al sana tanım)

bu duygusallık bu sohbete mahsus
apaçık sırların perdesinde gözler yorgun,
sözler yabancı, şiirler casus...
tebessümler en derin hüzünden alıntı
hatırlanmanın eşiğinde
unutulmuş satırların ezberlenmiş yalnızlıkları...

bu iyimserlik bu sohbete mahsus.
hayaller uçsuz
demini almış ümitlerin ertesinde
bedenler ruhsuz, şehirler hudutsuz.
bir çocuk saflığında
düşünceler safsız, hesapsız, şuursuz...

bu sohbet bu sohbete mahsus
dinlenecek efkarların sahilinde
yorulmuş kirpikler sus pus,
bekleyenler umutsuz,
gelmeyecek gemiler uykusuz.
bu şiirsellik bu sohbete mahsus...
söyleyeceklerini söyle.. sonra sus
devamını gör...
969.
saat gecenin bir vakti
uçsuz bucaksız okyanusta gibiyim
aklımda tarifsiz bir boşluk
ve birden çıkan fırtınalarda
yıkılır senle dolu düşüncelerim...

ormanci
devamını gör...
970.
üç büyük yalan
bütün klişelere inat,
gözleri.
kış güneşi kadar yalancı.
gerçek kadar acı.
bir yalan söyle,
bütün klişelere inat,
gözlerin inkar etmesin.
yüreğim ağzımda çarpsın.
ne olur bir yalan daha söyle
yine bütün klişelere inat
dudakların inkar etmesin.
rüzgar parmaklarımın ucunu yakmasın.
son bir yalan söyle.
bütün doğrulara inat,
söyle ki,
hep aynı durakta indiğim otobüsün,
doğan her günün ve aldığım her nefesin,
bir anlamı olsun.
(bkz: vasıfsız)


üç büyük yalan üçü de seni seviyorum.
tvit atabilirsiniz telif filan istemem. yalnız nickimi paylaşırsanız sevinirim.*)
devamını gör...
971.
ters’ten yakamoz

paslı ikindilerin ertesinde
ay yükselir merdivenlerden
gece ip gibi dolaşır ayaklarıma

ışıkla lekelenmek için, biraz

heceleri toplasan
şahittir yenilgiye
şeytan minareleri

tut ki ay
tepetaklak
düşüyor yeryüzüne
beyaz,
ürkek,
tut ki aşk
sürülmemiş bakir toprak

göz çukurlarımda
bir avuç düş birikintisi


koku terk ediyor tenimi
tut,
ışık yoksa gölge de yok!
nereye bu göç
bu ürkek beyaz
ve düştüğünde tortusu az

bir kentin uyku provasıdır ölüm ve cömerttir de

cam kırığı bir ses parmak uçlarımda
kime dokunsam
cam gibi sert

gözyaşı melekleri
bağışlıyorum sizi
ağlayın
ağlayın ki uzasın artık saçlarım
ve düşmesin tellerimden kızıl tavrı cambazın
devamını gör...
972.
tuhaf zaman
sanrılar içindeyim
sayıklıyorum
hepsi bu
dertlerim devleşir
herkes sessiz
sen herkesleşirsin
gözümde bir damla yaş kalmaz
ıskalamamak için hayattan
alacaklıyım
hepsi bu
geceye bırakırım
yıllanmış hüzünlerimi
dert etmeler başlar
can çekişir cümlelerim
çığlık çığlığa
fakat dinleyenler duymaz
kaç zamanı öldürdüm bilmem
hecelerimde gizli saklı vurgular
ruhsuz tutkularla kaplanmış her yanım
bir boşluk açar
ne yana saklasam yaralarımı
günyüzündeler
sere serpe hezeyanlarım
sayıklamaya başlar...
devamını gör...
973.
lâyemut

türünü bilmem bir ağaç,
ellerin ellerimde,
oturmuş dibine,
diz dize,
hayaller kurmaktayız.
zaman denen meret yok olmuş.
dünya ha varmış ha yokmuş.
kimin umrunda?
yol almaktayız sevgilim,
ufuksuz okyanuslara.
(bkz: vasıfsız)
devamını gör...
974.
geceleyin egeye uzanacaksın
göğe bak sonra gözünü kapat
bulut kara su kara
teninde ıslak bi serinlik
usanırsan yüzünü çevirirsen
aşağı bak ve gözünü aç
sürekli akış sesi duyacaksın
bilinmeyene gidecek bilinmeyenden
geceleyin egeye uzanacaksın
sen bütün denizi alacaksın
tüm balıklar bütün deniz senin
ve sen aşkı eylülde tanıyacaksın
devamını gör...
975.
içimde bir sonbahar
geçen yazdan kalma,
yaşlı bir efkarın çocukluk fotoğrafı gibi içimde en az.
vazgeçilmiş bir tebessüm soluklarında.
üşümüş bir güneş gibi dışımda.
hangi zalimin elinden hangi ölümü beğendim bilmem.
içimde bir şiir unuttum bu akşam.
şiir de şiir ama,
meselesi kafiyesinden şiir.
yaşamaktan dem vuruyor
ölümün zalim avuçlarında...
bana bahşettiğin hayat hangi ölümden çalıntı?
hangi hayalin hüznü içimdeki sonbahar?
hangi şiirden geliyorsun uykularıma?
şimdi bu mısrayı al.
"büyüyünce şiir olacak"
ama daha kötüsü ne biliyor musun?
büyümeyecek... biliyorum çocukluğumdan.
devamını gör...
976.
gidelim buradan
insanları iyi değil artık buranın
canımızı yakamayacakları bir yere gidelim
anlattıkları şeye inanmamızı bekliyorlar hep
inancımızı kıramıyacakları bir yere gidelim

ya sen gel bana yada ben geleyim sana
yağmuru bile temizlemiyor artık sokaklarını
el ele ıslanacağımız bir yerlere gidelim
gidelim buralardan
kurduğumuz şeye hayat diyebileceğimiz bir yerlere gidelim
devamını gör...
977.
aşka bahane lazımdı
tuttum sana yazdım
içemeye bahane lazımdı
tuttum sana içtim.
devamını gör...
978.
başka bir hayat

göğün geniş bahçesinde
in cin top oynarken geceleri
güneşten aşırırmış ışığını yıldızlar

alnımda renkli ölümler
maket bıçağıyla ayıramıyor insan geçmişi

ağzı cehennem kokuyor dünyanın
yürüdüğümüz yollar dar fakat
göründüğü kadar
küçük
değil
gökyüzü

döndüm yüzümü
sokağa, evlere, göğe... çok zor değil.
hem yüzü mü düşecekmiş insanın
düşsün
daha iyi

sığdım mı hiç
uyanmadan
bir rüyaya

cebimde üç d e v harf
zamanın kapıları açılacak
taş değilim
yosun da tutmayacağım

duvarlarım var mavi yeşil
yıkılmaz değil
“ben” sözden ibaret
değilim

bir damla ateşle yıkayıp yüzümü
gölgemi de kendimden bilerek

açılsın kalbimdeki mezarlar

aynı güneşe el sallamak mümkün
aynı yıldızın kuyruğundan düşmek
neden olmasın

yaşamak
kurşuna dizerek kara bulutları
tüm duvarların ötesinde bir yerde
yaşamak
ağartarak bir yudum aşkla düşleri.


yüzebilirim artık çırılçıplak
zamanın olmadığı yerde …
devamını gör...
979.
bizim yunus

ey koca yunus erenlerin sultanı
manevi iklimlerde canların canı
ey yüreği zengin aşık , gönlü ince
ey aşıkların piri , makamı yüce
senden öğrendik alim , ilim sevmeyi
senden öğrendik karşılıksız vermeyi
büyüğe hürmeti , küçüğe sevgiyi
senden öğrendik yaradandan ötürü
yaradılanı hor , hakir görmemeyi
sevgin umman oldu asırları aştı
bütün çocuklar sevginle kaynaştı
örnek oldu engin hoşgörün cihana
gönül saraylarında sultansın hala
asırlar geçti üzerinden parladın
yaldızlı harflerle yazılmakta adın
ey gözleri yaşlı , gönlü yanık aşık
dertlere derman oldun körlere ışık
zifiri karanlık gecelerde kandil
gündüzlerde yol oldun dolaştın il il
büyükle büyük çocukla çocuk oldun
gönlümüze taht kurdun geçtin oturdun
nesilden nesile sevginle büyüdük
sevindin sevindik üzüldün üzüldük
...

çok uzunmuş üşendim devamını yazmaya.
devamını gör...
980.
.
.
.
yorgunum ve bu çok eski
ağrıma gider farklı yenilgi
yargılamayı sever insanlar
hiçbir şeyden habersiz
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının şiirleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim