normal sözlük yazarlarının şiirleri
başlık "martinneder" tarafından 08.01.2021 18:06 tarihinde açılmıştır.
1661.
seni seveni sev
acı duyunca dinleyenler mi?
sevinç görünce paylaşanlar mı?
günü güzel eyleyenler mi?
eksikliği hissedilen kim?
belki de hiçbiri
ne güzel demiş yunus emre
sen bile seni sevemediğinde
seni seveni sev
elma kokan salon
acı duyunca dinleyenler mi?
sevinç görünce paylaşanlar mı?
günü güzel eyleyenler mi?
eksikliği hissedilen kim?
belki de hiçbiri
ne güzel demiş yunus emre
sen bile seni sevemediğinde
seni seveni sev
elma kokan salon

devamını gör...
1662.
normal sözlük burası
normal değil, kesin orası
kaç kişiyiz şunun şurası
durgunuz veya çılgınız, yoktur arası
bazımız efendi gibi takılırken
kimimizin gelmiyor durası
şaşırıyor sözlüğü gören bazısı
sözlük bizim için alın yazısı
buranın yoktur yazısı turası
bize derler siz olmak kaçın kurası?
yaşasın normal sözlük diyerekten
satırlarıma son veriyorum, canısı
normal değil, kesin orası
kaç kişiyiz şunun şurası
durgunuz veya çılgınız, yoktur arası
bazımız efendi gibi takılırken
kimimizin gelmiyor durası
şaşırıyor sözlüğü gören bazısı
sözlük bizim için alın yazısı
buranın yoktur yazısı turası
bize derler siz olmak kaçın kurası?
yaşasın normal sözlük diyerekten
satırlarıma son veriyorum, canısı
devamını gör...
1663.
babacan babacan
benim dünyam kakacan
hasretinden ölücem
o güzelin babacan
benim dünyam kakacan
hasretinden ölücem
o güzelin babacan
devamını gör...
1664.
duyuluyordu benim çaresizliğimin öfkesi
dört bir yana haber salmıştım
safsata prensleri atlarını mahmuzlamışlardı
son hücuma hazırlanıyorlar
çelikle ateşin son dansı
iğrençtim
hayır ötesiydim
pisliğe bayılıyordum
bunu da gizlemiyordum artık
sessizliğe boğulduğum her zaman
bir masumu daha kurban veriyorduk
ritimsiz bir şarkının son dizelerini okuyordum
her şey berbat ve ötesiydi
bu saçmalık öylesine ilahi duruyordu ki
saygı duydular
ambalajına aldandılar
yılan bir kez daha kandırdı ademi
ben yaza mı yor dum artık
zaten hiç yazamazdım artık
kafamın içi boşaltılmıştı
sadece sadece ölüm kalmıştı
ölüyordum bugün de ölüyordum
her gün her gün ölecektim
kaderim buydu
onla böyle anlaşmıştık
ben her gün dört kolluya binecektim
o da rahat bir uyku çekecekti
olsun değerdi
dört bir yana haber salmıştım
safsata prensleri atlarını mahmuzlamışlardı
son hücuma hazırlanıyorlar
çelikle ateşin son dansı
iğrençtim
hayır ötesiydim
pisliğe bayılıyordum
bunu da gizlemiyordum artık
sessizliğe boğulduğum her zaman
bir masumu daha kurban veriyorduk
ritimsiz bir şarkının son dizelerini okuyordum
her şey berbat ve ötesiydi
bu saçmalık öylesine ilahi duruyordu ki
saygı duydular
ambalajına aldandılar
yılan bir kez daha kandırdı ademi
ben yaza mı yor dum artık
zaten hiç yazamazdım artık
kafamın içi boşaltılmıştı
sadece sadece ölüm kalmıştı
ölüyordum bugün de ölüyordum
her gün her gün ölecektim
kaderim buydu
onla böyle anlaşmıştık
ben her gün dört kolluya binecektim
o da rahat bir uyku çekecekti
olsun değerdi
devamını gör...
1665.
acı ağacı
içimde bir acı ağacı var,
gölgesinde kan akıttığım.
günde beş defa,
kanını topluyorum da dallarından
yine de sevgi dolu bir can etmiyor.
kalbim öylesine sevmiyor ki bazen...
sanki sen geçmişsin de oradan çöl olmuş,
artık tüm denizlere sıcak kuru kumlar yağıyor.
içimde senin geçmediğin seraplar peydahlanıyor.
mutlu olmak günahtır diyor dünyamın tüm dinleri.
ilk ve tek şartı mutsuzluk olan bir din doğuyor doğudan...
çünkü yalnızlığımı gökyüzüne armağan ederken,
baktığın yerde değilim.
seni düşündüğüm bu düş,
karşında bulmak için kendimi
bir yolunu bulur elbet.
ama inan bir daha sevmek,
bir daha umut etmek,
beni düşündüğün
bir düş düşürmek düşüme...
tövbe hâşâ...
“içimdeki kelimeleri öldüreyim”
diye biten duaları tekrarlıyor,
acı ağacının meyvelerini taşlayan çocuklar...
hepsi içimde, hepsi öylesine kalabalık...
inan, yoksa
yarım nefeste geçebilirim bir sonraki sevgiye
aynı yerden kırılmak için.
çünkü kalbim hep aynı yerinden öylesine acıyor ki...
sar diyorum, sar,
ellerini uzat da kanamasın bu ağaç,
çünkü kanmıyor artık âşık aşkına.
çünkü kalbimin kalp dediği yer bir mezarlık,
içinde dirisinden çok ölüsü var.
çünkü sustuğum şu yaşam,
tam bitsin dediğim yerde bitmiyor.
devam ederken yaşamaya tekrarlıyorum,
bitsin...
ama bitmiyor...
içimde bir acı ağacı var,
gölgesinde kan akıttığım.
günde beş defa,
kanını topluyorum da dallarından
yine de sevgi dolu bir can etmiyor.
kalbim öylesine sevmiyor ki bazen...
sanki sen geçmişsin de oradan çöl olmuş,
artık tüm denizlere sıcak kuru kumlar yağıyor.
içimde senin geçmediğin seraplar peydahlanıyor.
mutlu olmak günahtır diyor dünyamın tüm dinleri.
ilk ve tek şartı mutsuzluk olan bir din doğuyor doğudan...
çünkü yalnızlığımı gökyüzüne armağan ederken,
baktığın yerde değilim.
seni düşündüğüm bu düş,
karşında bulmak için kendimi
bir yolunu bulur elbet.
ama inan bir daha sevmek,
bir daha umut etmek,
beni düşündüğün
bir düş düşürmek düşüme...
tövbe hâşâ...
“içimdeki kelimeleri öldüreyim”
diye biten duaları tekrarlıyor,
acı ağacının meyvelerini taşlayan çocuklar...
hepsi içimde, hepsi öylesine kalabalık...
inan, yoksa
yarım nefeste geçebilirim bir sonraki sevgiye
aynı yerden kırılmak için.
çünkü kalbim hep aynı yerinden öylesine acıyor ki...
sar diyorum, sar,
ellerini uzat da kanamasın bu ağaç,
çünkü kanmıyor artık âşık aşkına.
çünkü kalbimin kalp dediği yer bir mezarlık,
içinde dirisinden çok ölüsü var.
çünkü sustuğum şu yaşam,
tam bitsin dediğim yerde bitmiyor.
devam ederken yaşamaya tekrarlıyorum,
bitsin...
ama bitmiyor...
devamını gör...
1666.
ey aşk,
yürekleri yakıp kavuran da
buz kütlesi kadar soğuk eden de
sen değil misin ?
yürekleri yakıp kavuran da
buz kütlesi kadar soğuk eden de
sen değil misin ?
devamını gör...
1667.
yaşamak ister gönlüm, düşlerde gezer,
ruhum karanlık, umutlar ezer.
talihim yok, bahtım kara, yine de sabreder.
kalabalığın içerisinde kaybolmuş bir ben.
ruhum karanlık, umutlar ezer.
talihim yok, bahtım kara, yine de sabreder.
kalabalığın içerisinde kaybolmuş bir ben.
devamını gör...
1668.
ey hasret! bırak peşini artık.
yorulmak nedir bilmez misin?
bırak gideni bekleme!
.
.
gelen gideni aratır diye,
korkma!
nereden biliyorsun gelenin
gidenden daha iyi olmayacağını?
.
.
bekleme gideni hasret!
bekleme ki,
gelecek olana yol açılsın...
yorulmak nedir bilmez misin?
bırak gideni bekleme!
.
.
gelen gideni aratır diye,
korkma!
nereden biliyorsun gelenin
gidenden daha iyi olmayacağını?
.
.
bekleme gideni hasret!
bekleme ki,
gelecek olana yol açılsın...
devamını gör...
1669.
teo
saf vebanın elastik hürmetiyle gidiyoruz
üşük mahal
güne dante
kepe nefte
soruyoruz ama er kişi niyetine gidiyoruz
nefesini duyduğumu da duymadığımıda dürtesim gelir.
kimi uyanır
kimi kalır.
kimi de ceddi gibi geçmişini baştan tanır.
var saatler, hepsi de güne razı da bunlar kimin marazı
bana deva
ele veba
iyi de sadece münferit günahlar mı cahil sevaba
yaşayın amansız
yaşayın dursuz duraksız
umarım imkansızın ne olduğunu öğrenmeden de yaşarsınız..
durmayın.
yaşayın.!
zaman ketum
benlik bütün
kırık artık teo sanarak heykelini taşıttığımız o mermer sütun.
saf vebanın elastik hürmetiyle gidiyoruz
üşük mahal
güne dante
kepe nefte
soruyoruz ama er kişi niyetine gidiyoruz
nefesini duyduğumu da duymadığımıda dürtesim gelir.
kimi uyanır
kimi kalır.
kimi de ceddi gibi geçmişini baştan tanır.
var saatler, hepsi de güne razı da bunlar kimin marazı
bana deva
ele veba
iyi de sadece münferit günahlar mı cahil sevaba
yaşayın amansız
yaşayın dursuz duraksız
umarım imkansızın ne olduğunu öğrenmeden de yaşarsınız..
durmayın.
yaşayın.!
zaman ketum
benlik bütün
kırık artık teo sanarak heykelini taşıttığımız o mermer sütun.
devamını gör...
1670.
ben bir garip insan, ben bir memeli,
pişmanım sütümü emdim emeli,
bu pejmürde ruhuma ah ne demeli
fransa polonya maçı kg olur mu?
gezdim nice şehri, nice diyarı,
cacığıma doğradım ben son hıyarı,
böbreği de sattım kaçırdım ayarı
fransa polonya maçı kg olur mu?
ayağa kaldırdım bütün sözlüğü,
beyaz çorap giydim taktım gözlüğü,
artık bu an ömrümün son düzlüğü
fransa polonya maçı kg olur mu?
pişmanım sütümü emdim emeli,
bu pejmürde ruhuma ah ne demeli
fransa polonya maçı kg olur mu?
gezdim nice şehri, nice diyarı,
cacığıma doğradım ben son hıyarı,
böbreği de sattım kaçırdım ayarı
fransa polonya maçı kg olur mu?
ayağa kaldırdım bütün sözlüğü,
beyaz çorap giydim taktım gözlüğü,
artık bu an ömrümün son düzlüğü
fransa polonya maçı kg olur mu?
devamını gör...
1671.
kabul etmiyorum ben yatayını dikini
ister mayo giyerim istersem de bikini
ver bana düşlerimi al sen de seninkini
çekya'dan puan alıp ikinci olur muyuz?
çıkalım o sahaya kazıyalım kökünü
üst turda toz edelim avusturya dükünü
cümle alem görmeli türk'ün inmez çükünü
çekya'dan puan alıp ikinci olur muyuz?
en az 3 gol olacak sat böbreği dalağı,
herkes üste abandı, akıllısı salağı,
öküzler su içerken kırmış köyde yalağı
çekya'dan puan alıp ikinci olur muyuz?
ister mayo giyerim istersem de bikini
ver bana düşlerimi al sen de seninkini
çekya'dan puan alıp ikinci olur muyuz?
çıkalım o sahaya kazıyalım kökünü
üst turda toz edelim avusturya dükünü
cümle alem görmeli türk'ün inmez çükünü
çekya'dan puan alıp ikinci olur muyuz?
en az 3 gol olacak sat böbreği dalağı,
herkes üste abandı, akıllısı salağı,
öküzler su içerken kırmış köyde yalağı
çekya'dan puan alıp ikinci olur muyuz?
devamını gör...
1672.
değişmeyen yazdıklarım çok garip
rap yapmak için çok yaşlıyım 28 yaşında
sizin gibiler moruk hastalıklı kişiler
bir adam var burada sürekli bişiler
bizde senin gibiydik iki binlerin başında
o dönem modaydı piercing herkesin kaşında
bir gün icap etti taşınmak
bizde istemezdik sabaha karşı evinde basılmak.
rap yapmak için çok yaşlıyım 28 yaşında
sizin gibiler moruk hastalıklı kişiler
bir adam var burada sürekli bişiler
bizde senin gibiydik iki binlerin başında
o dönem modaydı piercing herkesin kaşında
bir gün icap etti taşınmak
bizde istemezdik sabaha karşı evinde basılmak.
devamını gör...
1673.
bir haziran akşamı
yalpalarken aklından geçenler
karanlık delhizlere akıyor
zifiri düş kırıkları
bir bir yitriyor
dünde kalmış iz düşümleri
yarının kararsız adımlarını
arşınlarken yeryüzünü
yüzünü unutuyor
gökyüzünde
..
başlığı görünce şimdi yazdım şiiri. şiir bile değildir belki bilmiyorum
.
yalpalarken aklından geçenler
karanlık delhizlere akıyor
zifiri düş kırıkları
bir bir yitriyor
dünde kalmış iz düşümleri
yarının kararsız adımlarını
arşınlarken yeryüzünü
yüzünü unutuyor
gökyüzünde
..
başlığı görünce şimdi yazdım şiiri. şiir bile değildir belki bilmiyorum
.
devamını gör...
1674.
nerelerdesin ay yüzlü melek?
gökyüzünün hangi noktasından izliyorsun?
biliyorum, gökyüzünün en güzel yerinde olduğunu...
kafamı kaldırıyor ve bakıyorum gökyüzüne,
en parlağı, ışık saçanı sensin...
biliyorum, gökyüzünde bir yerlerdesin
ay yüzlü melek...
gökyüzünün hangi noktasından izliyorsun?
biliyorum, gökyüzünün en güzel yerinde olduğunu...
kafamı kaldırıyor ve bakıyorum gökyüzüne,
en parlağı, ışık saçanı sensin...
biliyorum, gökyüzünde bir yerlerdesin
ay yüzlü melek...
devamını gör...
1675.
dibin de dibindeyim,
bilinmez bir haldeyim,
bir berduş bir ayyaş serseriyim,
bilmem ki ben neyim nerdeyim,
değerini yitirmiş bir alkoliğim,
mahvolmuş bir ömrün,
abonesi olmuş varisiyim...
bilinmez bir haldeyim,
bir berduş bir ayyaş serseriyim,
bilmem ki ben neyim nerdeyim,
değerini yitirmiş bir alkoliğim,
mahvolmuş bir ömrün,
abonesi olmuş varisiyim...
devamını gör...
1676.
gidemedim senden, burdayım
mesajların gecikti, dardayım
sanma sensiz, onla bunlayım
en sevdiğim aktör, vandaym.
yebet bu şiyirimi, az önce yazdım. bilmem sizi de duygulandırdı mı?
mesajların gecikti, dardayım
sanma sensiz, onla bunlayım
en sevdiğim aktör, vandaym.
yebet bu şiyirimi, az önce yazdım. bilmem sizi de duygulandırdı mı?
devamını gör...
1677.
katrei zehir bile koysan çayıma
ne kadar da tatlı der içerim
elli defa da nakşetsen laflarını
yine de ah vah demem yâr ederim.
ne kadar da tatlı der içerim
elli defa da nakşetsen laflarını
yine de ah vah demem yâr ederim.
devamını gör...
1678.
devamını gör...
1679.
gecenin sessizliğinde
ve serinliginde
ince ince yağan yağmur
kuşlar cıvıldarmış
yagmur dineceği vakit
öyle geliyor ki
sesini duysam
üzerime yağan bu hüzün
dinecekmiş gibi
ve serinliginde
ince ince yağan yağmur
kuşlar cıvıldarmış
yagmur dineceği vakit
öyle geliyor ki
sesini duysam
üzerime yağan bu hüzün
dinecekmiş gibi
devamını gör...
1680.
yorgun yıldızlar çarşaf çarşaf üzerime serpiliyor her serpilişte bir tenimde obruklar oluyor sızı doluyor içi kan doluyor iyileşmeyen bir yıldız yarası, buluttan yara bandı mı olur, ayın tozu serpilse de nafile, düşsel yorgunluğun halüsinasyon eseri, göz kapaklarımın yaşlılığı açıyor başıma bunca derdi, kıymık batasıca kalbime de hissetmese yaşam denilen zilleti aman illet de olabilir, beyin damarlarımın oksijen geçtiği yerde artık umutsuzluk sızıyor, içine yapay bir nesnelerin tatminliği ile dolu iyileşmez bir yaranın müsebbibi kalbimin bozukluğu, beynimin sancısı, kafa tasımın içini lağam fareleri yemiş, ondandır kelime uyumsuzluğum.
devamını gör...