normal sözlük yazarlarının şiirleri
başlık "martinneder" tarafından 08.01.2021 18:06 tarihinde açılmıştır.
1821.
yorgun akşam gibiyim mehtabın kenarında
sönmüş yıldız gibiyim dolunay etrafında
renklerden uzak düştüm güneşin siyahında
böyle kabul edersen buyur gel bekliyorum
solgun kumaş gibiyim bedenin sıcağında
dolapta unutulmuş nedenin uzağında
biraz sarhoş gibiyim promil dudağımda
böyle kabul edersen buyur gel bekliyorum
sönmüş yıldız gibiyim dolunay etrafında
renklerden uzak düştüm güneşin siyahında
böyle kabul edersen buyur gel bekliyorum
solgun kumaş gibiyim bedenin sıcağında
dolapta unutulmuş nedenin uzağında
biraz sarhoş gibiyim promil dudağımda
böyle kabul edersen buyur gel bekliyorum
devamını gör...
1822.
(bkz: hatıra)
artık gülüşün yok,fotoğraflarda.
rüzgar da sen gibi kokmuyor.
kaç çiçek açardı gülüşünle?
kaç mevsim geçerdi?
soldurma yeşeren bahçelerimi.
bırak hatıralar taze kalsın.
zannedelim, kirlenmesin hatıralar.
sonra aramıza şehirler girmesin.
aynı şehirde aynı karanlığa tutsak olalım.
ama,
öldürme hatrımdaki yüzünü.
baharla kalsın saçların.
sönmesin gözlerin.
yalanlar söyle yine.
yine,güneşi doğursun gülmelerin.
bırak hatıralar gerçek kalmasın.
beyaz elbiselerin batmasa çamura,
nasıl doğardı şiirler ?
gönlüm seni iyi hatırlasın.
ne ben şiirler yazayım,
ne sen yalanlar söyle!
bırakalım hatıralar temiz kalsın.
artık gülüşün yok,fotoğraflarda.
rüzgar da sen gibi kokmuyor.
kaç çiçek açardı gülüşünle?
kaç mevsim geçerdi?
soldurma yeşeren bahçelerimi.
bırak hatıralar taze kalsın.
zannedelim, kirlenmesin hatıralar.
sonra aramıza şehirler girmesin.
aynı şehirde aynı karanlığa tutsak olalım.
ama,
öldürme hatrımdaki yüzünü.
baharla kalsın saçların.
sönmesin gözlerin.
yalanlar söyle yine.
yine,güneşi doğursun gülmelerin.
bırak hatıralar gerçek kalmasın.
beyaz elbiselerin batmasa çamura,
nasıl doğardı şiirler ?
gönlüm seni iyi hatırlasın.
ne ben şiirler yazayım,
ne sen yalanlar söyle!
bırakalım hatıralar temiz kalsın.
devamını gör...
1823.
baharın kokusu dolmuş şehre,
ilgıt ılgıt esiyor rüzgâr,
güneş dokunuyor ince ince,
taze çiçeklere, genç yapraklara.
ve sen, güzel gözlü kız,
gözlerin sanki baharın kendisi,
biraz yeşil, biraz mavi,
bazen de günbatımı gibi.
gülüşün bir tomurcuk gibi açıyor,
sesin, sabah serinliği kadar berrak.
yanından geçen rüzgâr bile
sana dokunup bahara karışmakta.
ellerin bir çiçeği okşar gibi nazik,
adımların kelebek kadar hafif.
sen yürürken yollar bahar olur,
bahar, seninle tamam olur.
ilgıt ılgıt esiyor rüzgâr,
güneş dokunuyor ince ince,
taze çiçeklere, genç yapraklara.
ve sen, güzel gözlü kız,
gözlerin sanki baharın kendisi,
biraz yeşil, biraz mavi,
bazen de günbatımı gibi.
gülüşün bir tomurcuk gibi açıyor,
sesin, sabah serinliği kadar berrak.
yanından geçen rüzgâr bile
sana dokunup bahara karışmakta.
ellerin bir çiçeği okşar gibi nazik,
adımların kelebek kadar hafif.
sen yürürken yollar bahar olur,
bahar, seninle tamam olur.
devamını gör...
1824.
inan bana varınla var olmayı isterdim
inan bana yarınla yarınları isterdim
inan bana bitanem söyleyecek çok şey var
inan bana aşkınla aşık olmak isterdim
inan bana yarınla yarınları isterdim
inan bana bitanem söyleyecek çok şey var
inan bana aşkınla aşık olmak isterdim
devamını gör...
1825.
kışın açan bir beyaz gül,
meydan okur ya soğuğa:
var olmuştur bir kere;
vurulmuştur mührü varlığa.
işte öyle meydan oku kedere!
tebessümün, bayrağın olsun:
direğinin dibinde, zalimin kara kalbi;
başında, sulha açılan bir pencere.
yazsın üstünde;
biz, barışın hayaliyle yaşadık.
meydan okur ya soğuğa:
var olmuştur bir kere;
vurulmuştur mührü varlığa.
işte öyle meydan oku kedere!
tebessümün, bayrağın olsun:
direğinin dibinde, zalimin kara kalbi;
başında, sulha açılan bir pencere.
yazsın üstünde;
biz, barışın hayaliyle yaşadık.
devamını gör...
1826.
şerha şerha inşirah
kaim mi bir iklimin sathında
hatıran, hatırımı sarsın
imanım, kan ile zan altında..
müstebit tedip eder,
kasd-u fasit hattında
mirin, irin irin mürailik raksında..
salt eziyet ki meziyet ahvalim
salmışım mekarimi
vatansızdan hazzetmedim, hazzetmem
kakılmışım, havf ve reca aksında..
yetimin o kahreden bakışı
ilahi, hem vallahi billahi
gerilemem mücahade farzında..
(14 c.ahir 1437 - medine-i münevvere)
kaim mi bir iklimin sathında
hatıran, hatırımı sarsın
imanım, kan ile zan altında..
müstebit tedip eder,
kasd-u fasit hattında
mirin, irin irin mürailik raksında..
salt eziyet ki meziyet ahvalim
salmışım mekarimi
vatansızdan hazzetmedim, hazzetmem
kakılmışım, havf ve reca aksında..
yetimin o kahreden bakışı
ilahi, hem vallahi billahi
gerilemem mücahade farzında..
(14 c.ahir 1437 - medine-i münevvere)
devamını gör...
1827.
1828.
1829.
içim içime sığmıyor
bu içimden gelen mi ?
dışardan müdahale
içimi dengeler mi ?
yürek bedene sığmıyor
feragati tenden mi ?
bin bir türkü söylüyor
terennümü dilden mi ?
dağa ,kente sığmıyor
serden mi cisimden mi ?
hep bir seyir halinde
zaman mı? süreden mi ?
ismet bir söz söylüyor
dilden mi ?gönülden mi ?
bin bir mana saklıyor
elden mi kendinden mi ?
bu içimden gelen mi ?
dışardan müdahale
içimi dengeler mi ?
yürek bedene sığmıyor
feragati tenden mi ?
bin bir türkü söylüyor
terennümü dilden mi ?
dağa ,kente sığmıyor
serden mi cisimden mi ?
hep bir seyir halinde
zaman mı? süreden mi ?
ismet bir söz söylüyor
dilden mi ?gönülden mi ?
bin bir mana saklıyor
elden mi kendinden mi ?
devamını gör...
1830.
"kabardı ayranı!"
fırladı, sahip sırları
mabeynci sada idi harmanı
hakikat, salim kanat
vahdete ramak kala, parladı
şuur'dan zanna sahir
sarahat, gönlü kahır
i'dad itminan ki ihtibar!
kaldımı ki azim itibar?
cerh ve tadil meydanı
yiğido mu bu karmalın kaytanı?
katır hatırına üleştir!
leş'tir, beleştir; kabardı ayranı!..
leş(arp.): niçin?
fırladı, sahip sırları
mabeynci sada idi harmanı
hakikat, salim kanat
vahdete ramak kala, parladı
şuur'dan zanna sahir
sarahat, gönlü kahır
i'dad itminan ki ihtibar!
kaldımı ki azim itibar?
cerh ve tadil meydanı
yiğido mu bu karmalın kaytanı?
katır hatırına üleştir!
leş'tir, beleştir; kabardı ayranı!..
leş(arp.): niçin?
devamını gör...
1831.
gölgesini çeken bir ışığım ben
duvara asılı ama çerçevesiz
susmakla unutmak arasında
bir yerlerdeyim.
ne zaman içime baksam
bir sandal çürümüş suda
kürek yok,
gidecek yer yok,
ama bekleyen bir yokluk var.
duvara asılı ama çerçevesiz
susmakla unutmak arasında
bir yerlerdeyim.
ne zaman içime baksam
bir sandal çürümüş suda
kürek yok,
gidecek yer yok,
ama bekleyen bir yokluk var.
devamını gör...
1832.
bir masa kurdum kendi kendime
üzerinde yıkanmamış bir gün duruyor
bir mendil, bir çatal ve sanki suskunluğun içinden geçmiş
eski bir deniz haritası – kıyısı olmayan.
üzerinde yıkanmamış bir gün duruyor
bir mendil, bir çatal ve sanki suskunluğun içinden geçmiş
eski bir deniz haritası – kıyısı olmayan.
devamını gör...
1833.
bacağımda jartiyer
bilekliğim cartier
agent provocateur giysem
uff çok cool, penti mi der
sözlükçü bir erkeksin
ancak kezban seversin
dizi çıkmış tayt görsen
mal gibi iç çekersin
dada queen derler bana
sarkazma bayılırım ama
full time hedonist part time pianist
sen beni bir de sahnede gör artisttt! .p
yeah babe.p
bilekliğim cartier
agent provocateur giysem
uff çok cool, penti mi der
sözlükçü bir erkeksin
ancak kezban seversin
dizi çıkmış tayt görsen
mal gibi iç çekersin
dada queen derler bana
sarkazma bayılırım ama
full time hedonist part time pianist
sen beni bir de sahnede gör artisttt! .p
yeah babe.p
devamını gör...
1834.
bir sokak lambası yere eğilmiş, sanki bir şey fısıldıyor toprağa
yürüyorsun – ayak izlerin yok, çünkü gece seni saklıyor
bir vitrinin camında yüzün var, ama sana ait değil
sen, gecenin cebine konmuş bir eski fotoğrafsın sanki.
yürüyorsun – ayak izlerin yok, çünkü gece seni saklıyor
bir vitrinin camında yüzün var, ama sana ait değil
sen, gecenin cebine konmuş bir eski fotoğrafsın sanki.
devamını gör...
1835.
çırılçıplak soyunmuş beyaz omuzlarımızdan akarken ahengimiz,
bitmeyecek mi bir tanem bu etkin basitliğiniz?
bitmeyecek mi bir tanem bu etkin basitliğiniz?
devamını gör...
1836.
bir sandal sarkıyor zamandan
kavak rüzgârı çenesini tutmuş
oturmuş bir kadın, sırtında unutulmuş günler
martı, gölgeyi değil
bir bakışı çalıyor gökyüzünden
gökyüzü suya eğilmiş, seni fısıldıyor
taşların dili çatlamış
adam kürekle geçmişini ölçüyor
şehir uzak, çok uzak
ama içinden hâlâ sen geçiyorsun
şimdi mavi bir suskunlukta bekliyor sandal
ipini rüzgâr değil, anılar çekiyor
beton çatlıyor
ve bir çocuk gibi ağlıyor
gözle görünmeyen geçmiş
kavak rüzgârı çenesini tutmuş
oturmuş bir kadın, sırtında unutulmuş günler
martı, gölgeyi değil
bir bakışı çalıyor gökyüzünden
gökyüzü suya eğilmiş, seni fısıldıyor
taşların dili çatlamış
adam kürekle geçmişini ölçüyor
şehir uzak, çok uzak
ama içinden hâlâ sen geçiyorsun
şimdi mavi bir suskunlukta bekliyor sandal
ipini rüzgâr değil, anılar çekiyor
beton çatlıyor
ve bir çocuk gibi ağlıyor
gözle görünmeyen geçmiş
devamını gör...
1837.
ey sözlük al beni
tüm entrylerim günah dolu olsa da
sen bakire değilsin...
ey sözlük al beni
tüm günlerim yalan olsa da
sen masum değilsin
ey sözlük al beni
almazsan eğer beni
formatını eşşekler zyksin.....
tüm entrylerim günah dolu olsa da
sen bakire değilsin...
ey sözlük al beni
tüm günlerim yalan olsa da
sen masum değilsin
ey sözlük al beni
almazsan eğer beni
formatını eşşekler zyksin.....
devamını gör...
1838.
son 54 yılın en sıcak yazı olarak kayıtlara geçen 2024 yazında, sıcaktan bunaldığım bir öğle vakti husule gelen bu şiirimi sizlerle paylaşmaktan memnuniyet duyarım kıymetli dostlarım.
bugün de kış gelmedi, naz ediyor sünepe
yar bana yanaşmıyor, yatıyor sere serpe
diğerleri iyi de, bu yaz mevsimi kahpe
damarlarımda gezen tedirgin bir trensin
bu sıcakta kim verir yarine yüreğini
werther bile tutamaz lotte’nin bileğini
sana ayırmıştım ben pastanın çileğini
damarlarımda gezen tedirgin bir trensin
bugün de kış gelmedi, naz ediyor sünepe
yar bana yanaşmıyor, yatıyor sere serpe
diğerleri iyi de, bu yaz mevsimi kahpe
damarlarımda gezen tedirgin bir trensin
bu sıcakta kim verir yarine yüreğini
werther bile tutamaz lotte’nin bileğini
sana ayırmıştım ben pastanın çileğini
damarlarımda gezen tedirgin bir trensin
devamını gör...
1839.
sözlüğe hoş geldin
burda küfür yok
ama hakaret tehdit
aşağlama ve
linç
bunların hepsi ok
sözlüğe hoş geldin
başlık açtın
bi baktın solda başlığın yok
çünkü bizim sansürümüz çok
sözlüğe hoş geldin
yazdın çizdin beğenen yok
bi baktın kadınların
beğeneni çok
yazdıklarının çoğu da
bok
sözlüğe hoş geldin
sıkıldın gitmek istedin
hesabı silmek istedin
üzgünüm müebbet yedin
sözlüğe hoş geldin
akış akmamakta
bi baktın herkes nickaltında
çünkü ya doğum günü
ya da kaos olmakta
burda küfür yok
ama hakaret tehdit
aşağlama ve
linç
bunların hepsi ok
sözlüğe hoş geldin
başlık açtın
bi baktın solda başlığın yok
çünkü bizim sansürümüz çok
sözlüğe hoş geldin
yazdın çizdin beğenen yok
bi baktın kadınların
beğeneni çok
yazdıklarının çoğu da
bok
sözlüğe hoş geldin
sıkıldın gitmek istedin
hesabı silmek istedin
üzgünüm müebbet yedin
sözlüğe hoş geldin
akış akmamakta
bi baktın herkes nickaltında
çünkü ya doğum günü
ya da kaos olmakta
devamını gör...
1840.
üşüyen bir şemsiye gibi kıvırır kendini gece,
köhne bir plak çalıyor: içimde
"sen hiç gitmedin" diyor,
yağmur, yüzüme düşen eski bir sen
ve rıhtım — sesini suya düşürmüş bir harf gibi.
gecenin orta yerinde kararan deniz,
midye kabuklarında saklı ağrılar var
sarı bir ceket giyiyor yalnızlık,
göz göze geliyoruz çay ocağında,
bir otobüsün arkasından el sallayan
henüz gitmemiş bir özlemim ben.
bir sokak lambası söndüğünde başlar
bu şehrin içimize attığı taş,
ben her seferinde
bir kuşun kalbinde yankılanan güney manzarasıyım
gecikmiş bir selam gibi sürünüyor sesim
ve sonra,
bir çöp poşetinin rüzgârla dansı kadar sahici
yokuş aşağı düşen bir yalnızlık
dizlerimde açıyor çocukluğumu
eylül değil bu — ama
cam kenarında unutulmuş bütün eylüller burada.
köhne bir plak çalıyor: içimde
"sen hiç gitmedin" diyor,
yağmur, yüzüme düşen eski bir sen
ve rıhtım — sesini suya düşürmüş bir harf gibi.
gecenin orta yerinde kararan deniz,
midye kabuklarında saklı ağrılar var
sarı bir ceket giyiyor yalnızlık,
göz göze geliyoruz çay ocağında,
bir otobüsün arkasından el sallayan
henüz gitmemiş bir özlemim ben.
bir sokak lambası söndüğünde başlar
bu şehrin içimize attığı taş,
ben her seferinde
bir kuşun kalbinde yankılanan güney manzarasıyım
gecikmiş bir selam gibi sürünüyor sesim
ve sonra,
bir çöp poşetinin rüzgârla dansı kadar sahici
yokuş aşağı düşen bir yalnızlık
dizlerimde açıyor çocukluğumu
eylül değil bu — ama
cam kenarında unutulmuş bütün eylüller burada.
devamını gör...