normal sözlük yazarlarının şiirleri
başlık "martinneder" tarafından 08.01.2021 18:06 tarihinde açılmıştır.
1261.
geldi çattı yine pazar,
yarın bekler işler azar, azar!
bu nasıl dünya böyle beni kasar
cümle alem olmuş kaşar.
posta gazetesi bul beni!
yarın bekler işler azar, azar!
bu nasıl dünya böyle beni kasar
cümle alem olmuş kaşar.
posta gazetesi bul beni!
devamını gör...
1262.
varsayalım ki gezmişiz komşu evrenlerde
varsayılan hayaller gibi mutluyuz evrende
varsayalım hala varız, bakıyoruz kızıl sokak lambalarına
ve üstümüzdeki yaz yelleri varsın harikalar diyarına
varsayılan hayaller gibi mutluyuz evrende
varsayalım hala varız, bakıyoruz kızıl sokak lambalarına
ve üstümüzdeki yaz yelleri varsın harikalar diyarına
devamını gör...
1263.
aylar sonra sözlüğe girip böyle bir şiir bırakıyorum. değerli sözlük büyükleri sinkaflı kelime için kizmazlar umarım.
korku
nerde bir çocuk görsem,on sekizimde gençliğimi hatırlatır bana.
sen bilirsin ya tek bana mı korku verir bu sinek si**n dünya?
korku
nerde bir çocuk görsem,on sekizimde gençliğimi hatırlatır bana.
sen bilirsin ya tek bana mı korku verir bu sinek si**n dünya?
devamını gör...
1264.
ben nerde bir çift meme görsem..
senin memen sanır, korkarım
önce sinkaflı bir sis iner gözüme tek dil atarım
ellerim rahat durmaz sütyenleri yırtarım
senin memen sanır, korkarım
önce sinkaflı bir sis iner gözüme tek dil atarım
ellerim rahat durmaz sütyenleri yırtarım
devamını gör...
1265.
isrâ gibiydi annem,
gecenin lâciverdi boynunda bir damar
ve yürürdüm o damarın üzerinde
o damarda allah şahlanırdı
o'nunla beraber yürüyüş yapardık
annemin nefesinde ısınırdık.
rabbin soluğu nûr kılardı karanlıkları
annemin saç telleri kırılırdı kederlerde, allah'a sığınırdı parmak boğumları
ayaları göğe dururdu,
elbisesinden sabır damlardı
ben çocuktum, annem küçük,
allah büyük:
ben fâniydim, annem fâniye,
allah bâki...
annem rabbinden râhim ismini aldı,
aldığı ismin içinde beni pişirdi,
sular ükesinden sonra,
bana rabbinden râhman ismini aldı.
göbek bağım kesildiğinde
üç dinde zılgıt atıldı.
ezidilerin tavus kuşu renkler döktü
manastırın bahçesinde yumurtalar boyandı.
ulu bir câmii'nin kesme taşlı minâresinden
besmele çekildi üç sefer,
her besmele şehri bir baştan bir başa okşadı.
kulağıma üflendi ismim,
ismim suretimin mihrâbı
annem varlığımın kâbesi
oğlan doğdu diye
atalarımın yüzü icâbet etti
bin yıllık bir geleneğe.
annem sesime baktı önce,
sesimden öptü beni.
her busesi bir meleğin gülüşü
kokum cennetlerin buğusu.
beşerim, debdebeli şaşarım
insan olmaya boyun uzatan.
hazreti annemin doğurduğu insanım
beşeriyetim, beşer olmam sonradan
isrâ'da öğrendim insan olmayı
âyetler rabbin nasihatları
musibetler annemin masalları.
gecenin lâciverdi boynunda bir damar
ve yürürdüm o damarın üzerinde
o damarda allah şahlanırdı
o'nunla beraber yürüyüş yapardık
annemin nefesinde ısınırdık.
rabbin soluğu nûr kılardı karanlıkları
annemin saç telleri kırılırdı kederlerde, allah'a sığınırdı parmak boğumları
ayaları göğe dururdu,
elbisesinden sabır damlardı
ben çocuktum, annem küçük,
allah büyük:
ben fâniydim, annem fâniye,
allah bâki...
annem rabbinden râhim ismini aldı,
aldığı ismin içinde beni pişirdi,
sular ükesinden sonra,
bana rabbinden râhman ismini aldı.
göbek bağım kesildiğinde
üç dinde zılgıt atıldı.
ezidilerin tavus kuşu renkler döktü
manastırın bahçesinde yumurtalar boyandı.
ulu bir câmii'nin kesme taşlı minâresinden
besmele çekildi üç sefer,
her besmele şehri bir baştan bir başa okşadı.
kulağıma üflendi ismim,
ismim suretimin mihrâbı
annem varlığımın kâbesi
oğlan doğdu diye
atalarımın yüzü icâbet etti
bin yıllık bir geleneğe.
annem sesime baktı önce,
sesimden öptü beni.
her busesi bir meleğin gülüşü
kokum cennetlerin buğusu.
beşerim, debdebeli şaşarım
insan olmaya boyun uzatan.
hazreti annemin doğurduğu insanım
beşeriyetim, beşer olmam sonradan
isrâ'da öğrendim insan olmayı
âyetler rabbin nasihatları
musibetler annemin masalları.
devamını gör...
1266.
kendi başıma kalamıyordum, sen vardın
seninle olamıyordum, ben vardım
bir yerlerde bir biz vardı, bulamıyordum
görülen mi, koklanan mı, duyulan mı
dokunulan değil, tenimden biliyordum
duyularım düğüm düğüm boşluğa atlıyordum
bir kör dövüşüydü
ben her şeyi görüyordum
seninle olamıyordum, ben vardım
bir yerlerde bir biz vardı, bulamıyordum
görülen mi, koklanan mı, duyulan mı
dokunulan değil, tenimden biliyordum
duyularım düğüm düğüm boşluğa atlıyordum
bir kör dövüşüydü
ben her şeyi görüyordum
devamını gör...
1267.
...
yaşlanmak deyince ahşap,
eskimek deyince gri,
sen deyince beyaz.
sen deyince gevşiyor boğazımdaki urgan
...
yaşlanmak deyince ahşap,
eskimek deyince gri,
sen deyince beyaz.
sen deyince gevşiyor boğazımdaki urgan
...
devamını gör...
1268.
tabağımda bir parça bulut,
bardağımda yağmur suyundan papatya çayı,
hayat bizi seviyor, sevmiyor.
bardağımda yağmur suyundan papatya çayı,
hayat bizi seviyor, sevmiyor.
devamını gör...
1269.
karışmak aralarına
söneni içlerinde, görmek,
gizleneni çıplak kolay değil.
duyup konuşanı sessiz, susanı ama hep,
anlayandan korkanı
anlamak, kolay değil.
bulmak duygusunu akşamları yenilenmişlik
uyanmak dinlenmiş gibi sabaha
içinde tarifsiz bir güç gibi bir anda
inanmak kolay değil.
kolay değil kolay değil
istemek kolay değil,
buruşan yüze aynada engel olmak,
kolay değil.
aç karnına, boş kafayla
yazmak kolay değil.
sözlük şairi. sözde.
söneni içlerinde, görmek,
gizleneni çıplak kolay değil.
duyup konuşanı sessiz, susanı ama hep,
anlayandan korkanı
anlamak, kolay değil.
bulmak duygusunu akşamları yenilenmişlik
uyanmak dinlenmiş gibi sabaha
içinde tarifsiz bir güç gibi bir anda
inanmak kolay değil.
kolay değil kolay değil
istemek kolay değil,
buruşan yüze aynada engel olmak,
kolay değil.
aç karnına, boş kafayla
yazmak kolay değil.
sözlük şairi. sözde.
devamını gör...
1270.
kitap 130 sayfa zaten. gidin alın bana sormayın.
devamını gör...
1271.
megastarımızın son şarkısının sözlerini duyunca ben de yazdığım şiirimin bir kısmını paylaşmak istedim.
hayat hızlı geçiyor
aklım sende kalıyor
eskisi gibi olmak
bende zaman alıyor
hayat hızlı geçiyor
aklım sende kalıyor
eskisi gibi olmak
bende zaman alıyor
devamını gör...
1272.
şiir biterse hayatın biter şiir biterse aşk bitter duygu biter bir gün her şeyin sonuna geldiğini ve ve hiç bir şeyin geri gelmeyeceğine dair kabulenip boyun eğecek sen sessizce yol almaya koyulacaksan eğer bıraktta son şiirim de ki geçen sen kelimesi seni andıran karanlık mısralarda biraz hüzünlü biraz kederli birazda karanlık gözüksün duygusuzluğa teslim olup umutsuzluğa kapılıp gidersen eğer son şiir son mısra canımı yakıp acı verse de kaderimi bana yazdıran sen ve son şiiri bana yazdırmak zorunda bırakan gene sen olacaksın.
devamını gör...
1273.
aynı dili konuşamadık maziyle
o sözünü en baştan söylerdi, ben aşktan
aynı yönü kucaklardık sevgiyle
o ajda pekkan dinlerdi ben ayten alpman
o sözünü en baştan söylerdi, ben aşktan
aynı yönü kucaklardık sevgiyle
o ajda pekkan dinlerdi ben ayten alpman
devamını gör...
1274.
susalım artık şair susalım
şiirlerimiz araya gitti, susalım
alengirli sözlerden, sunturlu laflardan
köşe bucak kaçalım
boğazımızı patlattık ne oldu?
güllere bilenmiş ellerden
yedi kere paralanan yakamızı sıyıralım
gönlüm küskün anlaşılamamaya
anlaşılmamış aşkımızı tek yaşayalım
susalım
kalemlerimizi kırdı kağıtlar
dönüp sızılarımıza bakalım
ateşi geçtik, suyun açtığı izlere
dargın dargın dalalım
ölmüşçesine susalım.
şiirlerimiz araya gitti, susalım
alengirli sözlerden, sunturlu laflardan
köşe bucak kaçalım
boğazımızı patlattık ne oldu?
güllere bilenmiş ellerden
yedi kere paralanan yakamızı sıyıralım
gönlüm küskün anlaşılamamaya
anlaşılmamış aşkımızı tek yaşayalım
susalım
kalemlerimizi kırdı kağıtlar
dönüp sızılarımıza bakalım
ateşi geçtik, suyun açtığı izlere
dargın dargın dalalım
ölmüşçesine susalım.
devamını gör...
1275.
hani derdin ya bana,
seni sevdikleri kadarım diye,
beni sevdikleri kadar değil,
bizi sevdikleri kadardır hayat.
hayat çok acımasız be dostum.
sen doğru davransan da,
yanlışa sürükler seni hayat.
unutma umut iyi bir şeydir.
demiştin ya bana benim umudum sensin,
dostum belki farkında değilsin.
ama umudum, neşem, sevgim sensin...
sana sığınıyorum.
beni anlayan tek kişi sensin.
hani her yıldız bir insana ait derler ya,
sen gittiğin gün, kendi yıldızımı gökyüzünde bulamamıştım.
kaybetmiştim onu yani seni, benim yıldızım sendin.
çünkü çok seversen kaybedersin derler.
peki seni sevmeden edebilecek miyim,
sevmeyi sen bu kadar hakediyorken,
öyle oldu dostum kaybettim seni kaybettim...
hayat ikimize de acımasız davrandı dostum bana seni kaybettirdi...
seni sevdikleri kadarım diye,
beni sevdikleri kadar değil,
bizi sevdikleri kadardır hayat.
hayat çok acımasız be dostum.
sen doğru davransan da,
yanlışa sürükler seni hayat.
unutma umut iyi bir şeydir.
demiştin ya bana benim umudum sensin,
dostum belki farkında değilsin.
ama umudum, neşem, sevgim sensin...
sana sığınıyorum.
beni anlayan tek kişi sensin.
hani her yıldız bir insana ait derler ya,
sen gittiğin gün, kendi yıldızımı gökyüzünde bulamamıştım.
kaybetmiştim onu yani seni, benim yıldızım sendin.
çünkü çok seversen kaybedersin derler.
peki seni sevmeden edebilecek miyim,
sevmeyi sen bu kadar hakediyorken,
öyle oldu dostum kaybettim seni kaybettim...
hayat ikimize de acımasız davrandı dostum bana seni kaybettirdi...
devamını gör...
1276.
doğu dünyada bir masal
kalbini kırdığım yerleri hatırlatsana…
çünkü sen gözlerime bakmıyorken,
içimde bir çocuk can verir…
sessiz bir gürültüdür karşında susmak,
sen ve senin olduğun yerdekiler
ben ve benim olduğum yerdekilerin kalbinde
bir düşünce bulutudur,
şimdi susarsan kalbime gölge düşer.
gökyüzünden ayrı kalmasın diye çocuklar,
hani demiştim ya, geceyi de kaplayan bir masal anlat…
sanki doğu ve gecenin birleştiği bir satırda,
uyanmak için gittiğim yollarda uyuyakaldım…
doğu ve gece niye var?
herhalde, dertler ve çocuklar büyüsün diye…
toplayabildiğimiz gazoz kapakları kadar
çocuk kalabildiğimiz günler…
bağırma sırası kimde…
tüm uykularından koruduğum içimde bir çocuk…
masal bile olsa babaları ölen çocuklar
nasıl çocuk kalabilirler…
sonrasında içinde olmadığımız altı odalı iki ev,
bir yalnızlığı kalabalıklaştırmak için ideal…
olmadığın düşlerden olmadığın gerçeklere uyansam…
bir kâbustan ötekine…
bağırma sırası kimde?
çünkü bu sefer kanayan dizim değil…
durmadan ve sadece birbirimizden uzaklaştığımız dünya,
hep yokuş yukarı…
“geceleri, içinde geçtiğin duaları topluyorum”
isimli özlemler biriktirdim…
şimdi ayırmanın vakti mi dünyaları…
yaşamın sabahtan erken başladığı doğu dünya…
ikimize de uzak…
kendi düşlerimle yaşamayı öğrenememişken,
bana düşlerini bırakma…
madem kapattın gözlerini
kalbim ne kadar benzer gittiğin yerlere…
şunu söyleyebilirim ki ölü bir çocuk büyüyemez de…
kalbini kırdığım yerleri hatırlatsana…
çünkü sen gözlerime bakmıyorken,
içimde bir çocuk can verir…
sessiz bir gürültüdür karşında susmak,
sen ve senin olduğun yerdekiler
ben ve benim olduğum yerdekilerin kalbinde
bir düşünce bulutudur,
şimdi susarsan kalbime gölge düşer.
gökyüzünden ayrı kalmasın diye çocuklar,
hani demiştim ya, geceyi de kaplayan bir masal anlat…
sanki doğu ve gecenin birleştiği bir satırda,
uyanmak için gittiğim yollarda uyuyakaldım…
doğu ve gece niye var?
herhalde, dertler ve çocuklar büyüsün diye…
toplayabildiğimiz gazoz kapakları kadar
çocuk kalabildiğimiz günler…
bağırma sırası kimde…
tüm uykularından koruduğum içimde bir çocuk…
masal bile olsa babaları ölen çocuklar
nasıl çocuk kalabilirler…
sonrasında içinde olmadığımız altı odalı iki ev,
bir yalnızlığı kalabalıklaştırmak için ideal…
olmadığın düşlerden olmadığın gerçeklere uyansam…
bir kâbustan ötekine…
bağırma sırası kimde?
çünkü bu sefer kanayan dizim değil…
durmadan ve sadece birbirimizden uzaklaştığımız dünya,
hep yokuş yukarı…
“geceleri, içinde geçtiğin duaları topluyorum”
isimli özlemler biriktirdim…
şimdi ayırmanın vakti mi dünyaları…
yaşamın sabahtan erken başladığı doğu dünya…
ikimize de uzak…
kendi düşlerimle yaşamayı öğrenememişken,
bana düşlerini bırakma…
madem kapattın gözlerini
kalbim ne kadar benzer gittiğin yerlere…
şunu söyleyebilirim ki ölü bir çocuk büyüyemez de…
devamını gör...
1277.
matruşka, bebeğimi gövdende sakla
hem anne ol ona ,hem baba
haklısın matruşka , bombaların sesi aklımı bozuyor
aklımı dümdüz ediyor kırmızı ateşin güvercinleri
bebeğim matruşka, görmesin toprağı dövenleri
çığlıkların gölgesinde büyümesin düşleri
gök kubbenin altında dağılmış misketlerimiz
dağılmış düşlerimiz ve ellerimiz ceplerimizde
ay aydınlık matruşka, gözlerimiz körlükten yılmış
bizi kimseler görmedi su kenarlarında
taşlara göl öptürürken kimseler duymadı
yığın yığın ,çığıl çığıl ölürken , matruşka;
bebeğimi sakla!
iç içe geçmiş ağaçlar gibi sar çocuklarını
bakınca sana, ne kadar anaç varlık varsa aklıma geliyor
ölenler kızıl tabutlarda ,ölenler isimsiz mezarlarda
anneler matruşka, yürekleri eziliyor topuzlarla
gözlerimizden kaçan bir sis kaplıyor her yeri
bütün sözlerin boğazlarda parçalandığı günden beri
çocukları sana emanet edesim var matruşka
devamını gör...
1278.
sonbaharda karı izliyorum,
masamda biram,
ya rakım olmasaydı…
masamda biram,
ya rakım olmasaydı…
devamını gör...
1279.
kırık kristal parçaları
içimdeki gerçekleri döktüğüm kristal parçalandı…
güneş yansıyan yarım bir ev kaldı bana.
sen gibi, kötü düşler düşlediğim tahta bir kulübe
uzun bir ömür hayal edebilmek yazılı duvarlarında…
tahta bir köpek, mutluluktan havlıyor…
dünya gerçek değil, kötüdür…
nasıl başlarsam başlayayım
kalbimin kırılmadığı şiirler yazmak istiyorum…
bir ölü de doğabilir, gözü kapalıysa düş de kurabilir,
bekleyen birisi varsa,
raysız şehirlerden de trenler geçebilir…
kalbimin aynı yerinden kırılması,
aynı yerinden kaynayacağı anlamına gelmez…
bu kadar güzel gülmen, dünyayı değil dünyamı güzelleştirir…
kendine bir yer edinmek istiyorsan,
bazen açık bulduğun tüm kapılar kapanır…
daha önce buralarda, dört başı mahmur bir öküz yaşamıştı…
şimdi dört başsız bir canavarın hikâyeleri dolanıyor…
kalkma hemen dur,
kalbimi kırmayacağını bilsem,
bir kristal parçası açardım sana…
güneşi de sevebilirsin…
ya da içinde bir karanlık bulup kapana da bilirsin…
içindeki karanlıklara meşale atmıyorlarsa
hep dışarıdan…
dünya iç değil, dıştır.
yaşamak yüzeyseldir, derinlemesine değil…
tam burada sevgi sözcükleri fısıldamamı da bekleyebilirsin
haykırdığımda bile duymayacağını bilirken
daha basit yaşanılabilir elbet dünyada…
içimdeki gerçekleri parçalayıp atmak gibi,
tahta kulübeleri çocukluğumuza bırakıp,
hayatlarımızın bir köşesine olmasa da olur yazarak,
kalbimin hiç atmadığı saatler bunlar
parçalansa ne olur?
içimdeki gerçekleri döktüğüm kristal parçalandı…
güneş yansıyan yarım bir ev kaldı bana.
sen gibi, kötü düşler düşlediğim tahta bir kulübe
uzun bir ömür hayal edebilmek yazılı duvarlarında…
tahta bir köpek, mutluluktan havlıyor…
dünya gerçek değil, kötüdür…
nasıl başlarsam başlayayım
kalbimin kırılmadığı şiirler yazmak istiyorum…
bir ölü de doğabilir, gözü kapalıysa düş de kurabilir,
bekleyen birisi varsa,
raysız şehirlerden de trenler geçebilir…
kalbimin aynı yerinden kırılması,
aynı yerinden kaynayacağı anlamına gelmez…
bu kadar güzel gülmen, dünyayı değil dünyamı güzelleştirir…
kendine bir yer edinmek istiyorsan,
bazen açık bulduğun tüm kapılar kapanır…
daha önce buralarda, dört başı mahmur bir öküz yaşamıştı…
şimdi dört başsız bir canavarın hikâyeleri dolanıyor…
kalkma hemen dur,
kalbimi kırmayacağını bilsem,
bir kristal parçası açardım sana…
güneşi de sevebilirsin…
ya da içinde bir karanlık bulup kapana da bilirsin…
içindeki karanlıklara meşale atmıyorlarsa
hep dışarıdan…
dünya iç değil, dıştır.
yaşamak yüzeyseldir, derinlemesine değil…
tam burada sevgi sözcükleri fısıldamamı da bekleyebilirsin
haykırdığımda bile duymayacağını bilirken
daha basit yaşanılabilir elbet dünyada…
içimdeki gerçekleri parçalayıp atmak gibi,
tahta kulübeleri çocukluğumuza bırakıp,
hayatlarımızın bir köşesine olmasa da olur yazarak,
kalbimin hiç atmadığı saatler bunlar
parçalansa ne olur?
devamını gör...
1280.
elvedanın sırası geldi yine
yaşanan sarhoşluktan sıyrılmak kolay mı?
üç ayda kalbim on üç yerinden vuruldu
kana bulandı gözlerinin paresi görmüyor musun?
gônlümdeki kurt, en güzel yerinden yaralandı
bir daha iyileşir mi bilmem
suskunluğuma sindi yüz bin kahır
çığlıkları boğup ellerimle
ardını dönüp delikanlıca
beddua dahi etmeden gitmek çok ağır
durğunluğuma gizlediğim kırgın bir mazi
dört nala aatların ayakları kırıldı içimde
biliyorum adım gibi
biliyorum vurulmak vaktidir şimdi
sevip, sevilmemek ölüm gibi
parmak ûçların dokununca parmaklarına
kaynardı ruhum mahşer yeri
bakışların kalbime aktığında usulca
ilk kez bakıp mağrur başlı dünyaya
seni mağlup ettim demiştim
nereden bilirdim yanılgıları en pahalısını tadacacağımı
meğer her dokunuş bendime bir sefermiş
her bakış canımı oklayan gaddar bir nefermiş
bilemedim, bilemedim
meğer celladıma gülümsemişim
yaşanan sarhoşluktan sıyrılmak kolay mı?
üç ayda kalbim on üç yerinden vuruldu
kana bulandı gözlerinin paresi görmüyor musun?
gônlümdeki kurt, en güzel yerinden yaralandı
bir daha iyileşir mi bilmem
suskunluğuma sindi yüz bin kahır
çığlıkları boğup ellerimle
ardını dönüp delikanlıca
beddua dahi etmeden gitmek çok ağır
durğunluğuma gizlediğim kırgın bir mazi
dört nala aatların ayakları kırıldı içimde
biliyorum adım gibi
biliyorum vurulmak vaktidir şimdi
sevip, sevilmemek ölüm gibi
parmak ûçların dokununca parmaklarına
kaynardı ruhum mahşer yeri
bakışların kalbime aktığında usulca
ilk kez bakıp mağrur başlı dünyaya
seni mağlup ettim demiştim
nereden bilirdim yanılgıları en pahalısını tadacacağımı
meğer her dokunuş bendime bir sefermiş
her bakış canımı oklayan gaddar bir nefermiş
bilemedim, bilemedim
meğer celladıma gülümsemişim
devamını gör...