581.
bırakın beni diyerek itildim bir trenden
alşamüstüydü ve henüz geç kalmamış sanıyordum kendimi
sonra anlamıyorum seni cümlesi kopardı sol tarafımı
ayağa kalkardım aslında yine de,
kime dedi aynı kadının sesi, kimsin, kimim ?
uzatmayalım konuyu, dedi, uydum.
raylara uzandım tekrar,
ona doğru uzattım sağ yanımı, duydum.
devamını gör...
582.
bir gün aşık oldum, sonra da üzüldüm
o daha çocuktu, ben ondan da toydum
ağustos ayıydık, üstümüze iyilik sağlık
sonra o öldü, ben kendime büyüdüm
geçen gün rastladım bana, koca bi aynada
bi baktım eski ben, sarhoş ve kafa bi dünya
sordum kendime hatırladım mı o kızı diye
sadece fısıldadım bana, adı ağustostu ya?
devamını gör...
583.
yaşantım ve bağımlıklarım arasında bir köprü gerek,
alternatif sonlar üzerine çalışmaktayım.
hayatıma giren kadınlar bir nevi engerek,
hazlar ve mantık arasında bir nevi araftayım.

kumsallar rahatlatıyor beni bir nevi anestezi,
çok katlı binalara ezelden beri küskünüm.
sonum bir macbeth değil daha mütevazi,
size mutlu sonlar yazamadım, üzgünüm.

tüm şiirlerim yaşanmışlıklarımdan bir parça,
belki bugün değil ama bir gün anlaşılacak.
günün sonunda çıkamayacak olsa da arşa,
elbet maskeli kuşaklarca hatırlanacak!

ilk şiirimi yazmıştım haftasında veremle savaşın,
o gün bile ölüm ile yaşam arasında.
adını koyamadığım bu savaşın,
anımsayamadığım çocukça kavgasında.

yaratılışıma dahil bir melankolik husus,
neden şaşırır ki hayatıma müdahiller?
yaratmak bir tek tanrıya mı mahsus?
distopyalarımın hakimiyken bütün cahiller.

evet, elbet bir beka sorunu mevcut,
tüketen bir nesil yaratıldı.
hiçbiri tanımıyorken hudut,
hepsi arsızlık çukurunda arıtıldı.

bu milenyum tam anlamıyla kıssadan hisse,
hepimiz aynı yolun yolcusu.
en ufak yokuşta bir meltem esse,
bütün insanlıktan çıkar kokusu.
22.15
devamını gör...
584.
kör kuyulara attın ki beni,
kelimelere tutundum.
rüyalarım kaymaktaydı elimden,
ışığı unuttum.

iki kız var içinde
biri merhametli,
biri öfkeli...
biri güzel,
biri tehlikeli..
kardeş olsun onlar olur mu?
kadın gibi dengeli.
devamını gör...
585.
günün ardı kırık bir tevekkül
ya da bayati makamı bir hüsran
ya bi' baksana sen bana
hangi yüzüm bu sana bakan
dün o sardunya konuştu
kedinin altını çapaladım
suları maviye boyuyordum ki
tam o an ona rastladım
bana baktı görmezden geldi
görsün dedim, belki beni bilmedi
çok güzeldi ama inadına bir mavi
adını sordum, sen koydun ya dedi
çıkamıyorum işin içinden, bu nasıl şiir?
ya beni sev, ya da yokluğumda delir.

ps : dışarısı çok sıcak lan, öyle böyle değil!
devamını gör...
586.
yaş 18'de karalamışım bu mısraları. duygu durumumda hiçbir farklılık yok sadece beyazlarım fazla biraz.



mesela bir bayram sabahına uyandın diyelim
mesela yalnızsın,terk edilmişsin
mesela çok mu çok özlemişsin.

mesela ağlamak bile yetmiyor,haykırmak sadece avuntu çabası gibi geliyor .
mesela hayatında o kadar çok belki var ki keşkelere zaman bile kalmıyor .
mesela biliyorsun hayat çok kısa,insanlar doğuyor ölüyor adlarını bile unutuyorsun yada hiç tanımamışsın çoğunu.
o kadar sevilesi insan varken mesela biri geliyor ve tüm hayatının içine sıçıyor .

artık sevemiyorsun.
artık güvenemiyorsun.
artık hissetmiyorsun.
günler haftalar geçiyor ve sen sadece yaşamak için yaşıyorsun.
üzülme ağladıkça alışıyorsun.

alılştıkça hayaller bile basitleşiyor
dünyaları bile isteyebilecekken sadece ağlamamak istiyorsun.
çünkü etrafı görmüyorsun ,
çünkü hayatının merkezine çöken bir hüznü,
öylece koparıp atamıyorsun.

çünkü öyle bir kırılmışsın ki ,
yaşamak için bahaneler arıyorsun henüz 18 'nde .
hemde henüz bir ak bile yokken saçında ruhunun paramparça olduğunu bile bile

yaşıyorsun.

işte öylece yaşıyorsun.
devamını gör...
587.
残酷な天使のように
少年よ 神話になれ
蒼い風がいま 胸のドアを叩いても
私だけをただ見つめて
微笑んでるあなた
そっとふれるもの もとめることに夢中で
運命さえまだ知らない いたいけな瞳
だけどいつか気付くでしょう その背中には
遥か未来 めざすための羽根があること
残酷な天使のテーゼ
窓辺からやがて飛び立つ
ほとばしる熱いパトスで
思い出を裏切るなら
この宇宙を抱いて輝く
少年よ 神話になれ
ずっと眠ってる 私の愛の揺りかご
あなただけが 夢の使者に呼ばれる朝がくる
細い首筋を 月あかりが映してる
世界中の時を止めて 閉じこめたいけど
もしもふたり逢えたことに意味があるなら
私はそう 自由を知るためのバイブル
残酷な天使のテーゼ
悲しみがそしてはじまる
抱きしめた命のかたち
その夢に目覚めたとき
誰よりも光を放つ
少年よ 神話になれ
人は愛をつむぎながら歴史をつくる
女神なんてなれないまま 私は生きる
残酷な天使のテーゼ
窓辺からやがて飛び立つ
ほとばしる熱いパトスで
思い出を裏切るなら
この宇宙を抱いて輝く
少年よ 神話になれ
devamını gör...
588.
uzun zaman sonra bir kez daha yazıyorum,
çok basit geliyor insanlara yaşamak.
bütün mitleri bağnaz zihinlere çalıyorum,
merakım ufak hazlar, yaratılış ve kaçamak.

çıkıyorsun o kötürüm sandalyeye,
soruyorsun mutlu mu hüzünlü mü?
cevabım bir bakımı kinaye,
bu fanilikte sadece sen görüldü mü ?

peygamberim ben haberiniz yok mudur?
çıkmasa da parmağımdan zemzemin akı
bu jenerasyona muştam budur.
içmesin mi bütün inananlar rakı?

nerelere ittiniz bizi ey inananlar?
herkes farklı bir çapraz sorguda.
bugün tanrının safında olanlar,
yarın voltaire ile ayrı bir kurguda.

daha dün sofrada bu konu vardı,
söz aldı einstein, tabi biriktirmiş içinde.
anlattığı kurgu tüm mecmuayı sardı,
bazen hak vermek gerek rehberi seçince.

bu sondur size önder gerek,
aptal bir nesil taparken putlara,
bütün bir zihniyeti delerek,
uzanıyoruz apaydın yarınlara.
devamını gör...
589.
kilim şahseven, kenarında sen
az ötesi minder, tepesi hep tekir
üçlü bir kanepe, hiç incinmemiş
bir ev, tüm hayalleri sokağa bakan
ben yok sayılınca olmam ki hiç ben?
"sen" diyorsun, "sendin evi ev yapan"
inanır gibi olduğumda uyanıyor tekir
hayallere kapanıyor tüm pencereler
"ben" diyorum, "hani evi ev yapan sesler?"
devamını gör...
590.
ya işte bak züleyha. senden, benden, bizden geriye; küf kokan birkaç hatıra, acı tebessümler, gözden süzülen matemler, yıllar var ki açılmayan tarhana kavonozları, içeriye öylesine giren güneşin açığa çıkarttığı toz yığınları, gıcırdayan kapılar, adım attığımız vakit çatırdayan keresteler. baksana, örümcekler evimizi, ev bellemişler züleyha! bu ne yaman iştir, bu ne hazin bir zamandır? baksana züleyha, zaman, bizim olan her şeyi elimizden alıyor. zaman, ömrümüze sığdıramadıklarımızı bizden alıyor. ve şimdi züleyha, güneş batıyor ve yine terk ediyoruz. evimizi, benliğimizi ve birbirimizi.
devamını gör...
591.
gizem., [24.06.21 22:39]
duvarların insafına bırakma beni,
her yer karanlık ve yaralı canım.
gün ışığı geçmeyen duvarların,
sesimi boğan gecenin insafına bırakma beni.

yolların insafına bırakma beni,
ayak tabanlarım ruhum kadar mecalsiz.
çetrefilli ve tenimi parçalayan, yolların insafına bırakma beni.

zamanın insafına bırakma beni,
bir hammal gibi taşıdım bunca yıl yükünü,
her gecede saçıma bir ak düşüren,
ömrüme gölge düşüren zamanın, insafına bırakma beni.

şiirlerin insafına bırakma beni,
şiirler ki hepsi ayrı bir yangın yeri,
bir dizenin ortasında, yangına bırakma beni.
kelimelerim güçsüz, kafiyesiz şiirlerin insafına bırakma beni.

şarkıların insafına bırakma beni,
her ezgi bir ok yüreğimde sanki,
kollarım dans edemeyecek kadar takatsiz.
şarkıların, beni bende yoran şarkıların insafına bırakma beni.

bana bırakma beni,
ben ki en çok tüketirim kendimi.
ben ki düşerim bir uçurumdan her pembe rüyada,
benim insafıma bırakma beni.
ben dipsiz bir kuyu olurum kendime,
düşerim durmadan..
bana bırakma kendini.

yaşamanın ardında saklanan ölümün rengi,
saçların boyalı beyaz esas rengi,
yolların yorgun seni sırtında taşımaktan,
pembe bir düş hayali kaplıyor ömrümüzü durmadan..

sen her koşulda bir giz olan,
bana bırakma kendini.
bende bırakma rengini..
alacakaranlık alacakaranlık..

bende bulursam seni,
sol yanından uçar gider ruhun.
bol olur yüreğine gecenin siyah kefeni,
her yerde kaybet beni,
her yerde alacakaranlık zifiri.
devamını gör...
592.

hadi kalk gidelim hemen şu anda
kapa telefonunu bulamasın arayan da
açarız radyoyu yol nereye biz oraya
iyi gelmez mi hiç deniz havası
bi göz oda bulur sokarız başımızı
bi de koyarız iki kadeh kafa nereye biz oraya
devamını gör...
593.
bir pazar sabahı
kuş sesleriyle kuşatılmış gökyüzü
seyre daldım akıp giden nehri
sarıp sarmalar umut her gülen yüzü.
devamını gör...
594.
sabah 6 otuz şarkıları vardı adamın
kapalı ve sıcak bir pazar sabahıydı bak
buzdolabında yarım kalıp ezine peynirli
ve ocağında kaçak siverek'li çayı olan
kadının yüzüne bakıp kalktı masadan
ilk kavgalarıydı belliydi çarptığı kapıdan
bir vazo uçtu sonra aynı kapıya kondu
adam gülümsedi gitti, çok da umuruydu
yalancıydı adam paradoksal olarak
çünkü yarı giritli yarı da urlalı manyak
döndü sonra, elinde hazır bahanesi
kadın onu karşıladı hızla kaçarak
öyle de kaldı tuhaf bir hikayeydi bu
kadın dönerse yarım kalamayacak
devamını gör...
595.
kar yağarken

kış gelir, yaz darılır gider;
rüzgar eser, ağaç nazlı nazlı titrer.
ince bir ıslık girer pencerenden;
penceredeki çiçek, üşür birden.

gök vurgundur yanındaki kara;
ama bilir, gidecektir az sonra.
üzülür gök, ağlar birden;
her bir kar tanesi yere düşerken.

kar yağar; temiz, güzel, lapa.
yer sevdalanır birden yağan kara.
yere düşer kar, buluşurlar;
su olur kar, karışırlar.
16/03/2019
devamını gör...
596.
bir cümle daha duysam patlayacaktım.

küçük bir su balonuyum ben.
sınırlarım kadar yaşarım.
artistlik olsun diye değil,
canım istediği için yazarım.

ne edep bilirim ne kural…
gerek mi var?
zaten eksik yanlış.
kimmiş o tam!

canım istedi şair oldum.
canım istedi yazar oldum.
canım istedi filozof oldum.
canım istedi bıraktım.

saçma sapan koydum adını.
çıkarıp duvarıma astım.
şiirli duvar mı kaldı.
duvarlar hep alçı!

laminant diyorlar yerlere,
betona bile basamıyor insan.
üşütüp hasta mı olsam?
iyileşip şükür mü etsem!

dükkandan bozma evimde,
koltuktan bozma yatağım var.
çıkma dolap ile tezgah
çalışmayan bir saat.
çok mu lazım edebiyat?

13.10.17 ağrı diyadin.
devamını gör...
597.
çok uzattım saçlarımı, her teli ayrı beyazlamış
sonra o geldi elinde mavi boya, dedi ki lazımmış
bir güzel maviye boyadı beni üçbeş saatte sonra da gitti
benim böyle tuhaf şiirler yazmamı meğer o yasaklamış
saçlarım hâlâ uzun, beyazları geri dönecek
onu bilmiyorum, belki çoktan gitti, gidecek
sevmiyorum saçımda önersenirmişim boyasını
belki bugün, belki asırlar sonra, bilmiyorum ama
günün birinde o boya da muhakkak silinecek.
devamını gör...
598.
sessiz
ışıyınca gün
dört duvar
sığmayınca
dört duvara…
hiç böyle güzel
ölmemiştim

ayak yalın
çığlık lacivert
kav sarı

göğsümde
soluyor
an

hiç söylenmemişi umuyorum
öp beni
gömüldüğüm şiirden
devamını gör...
599.
yüzünde
bir avuç gök
kızıl dumanların yapışıyor bedenime
göçebe gün dönümlerinde
ince patikalardan inerken
gözlerinin kuyusundan dudaklarının kırmızısına
zılgıtı detone çeken bir melekten geliyor
-günahların-
ki onlar sana tanrı'nın en büyük hediyesi

perde arkasında bir gölge oyunu
kelimeler
anlatsam usul usul, seni parçalar
anlatmasam içime kanarım...
devamını gör...
600.
çaresizlikten geçer
dibe vuranları keşfetmek insanda
gitmeden geçer
hoşuna giden insanları tanımak boşuna
ve aşk umuttan geçer
anladığım bir garip şarkı çocukluğumda
teşekkürden geçer
ama kalmayacaktım ben ya!?

öyleee
hehe. estirdim yine. yazdığım daha güzel yazılarım var lütfen yani..
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının şiirleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim