normal sözlük yazarlarının şiirleri
başlık "martinneder" tarafından 08.01.2021 18:06 tarihinde açılmıştır.
1881.
bir fotoğraf kaldı geriye,
solmuş kenarında eski bir gül gibi,
bakarken ağlar mıydı bilmem
ama gözlerimde hala ıslak izleri.
bir sokak lambasının titrek ışığında,
yalnızlığımla oturduk baş başa.
sen yoktun, ama her şey sendi.
sessizlik bile adını fısıldıyordu yavaşça.
gözyaşım aktı,
ama hüzün suskundu bu kez,
çünkü paradoksun taa kendisiydim:
ağlarken gülümsüyordum nedense.
anılar kare kare,
zamanın içinde donmuş çığlıklar gibi,
bir objektiften bakınca hayat,
ne kadar da eksikti içindekiler gibi.
o fotoğraf…
seninle değil, sensizliğinle doluydu.
çünkü bazen en gerçek hikâye,
kadrajın dışında kalan duyguydu.
solmuş kenarında eski bir gül gibi,
bakarken ağlar mıydı bilmem
ama gözlerimde hala ıslak izleri.
bir sokak lambasının titrek ışığında,
yalnızlığımla oturduk baş başa.
sen yoktun, ama her şey sendi.
sessizlik bile adını fısıldıyordu yavaşça.
gözyaşım aktı,
ama hüzün suskundu bu kez,
çünkü paradoksun taa kendisiydim:
ağlarken gülümsüyordum nedense.
anılar kare kare,
zamanın içinde donmuş çığlıklar gibi,
bir objektiften bakınca hayat,
ne kadar da eksikti içindekiler gibi.
o fotoğraf…
seninle değil, sensizliğinle doluydu.
çünkü bazen en gerçek hikâye,
kadrajın dışında kalan duyguydu.
devamını gör...
1882.
kont olmuşum anam, sarayda uyanam
altın klozet varmış ama sifon tutmuyor tamam
her sabah çay yerine getiriyorlar şampanya
ama poğaça yokmuş, ben döner istiyorum yahu ya!
girişte halılar, üstümde sabahlık
ama içim sıkılıyor, yok burada emzik
biri diyo “monşer, lütfen viskinizle eşlik”
dedim “yok be kanka, ver bir çay bide demlik!”
ejder meyvesi getirdiler sabah tabağıma
dedim “ayıklayıp koyaydınız bi karpuz yanına”
göbekli heykel gibi oturuyorum divanda
ama özledim ben lahmacunu, limonla
altın klozet varmış ama sifon tutmuyor tamam
her sabah çay yerine getiriyorlar şampanya
ama poğaça yokmuş, ben döner istiyorum yahu ya!
girişte halılar, üstümde sabahlık
ama içim sıkılıyor, yok burada emzik
biri diyo “monşer, lütfen viskinizle eşlik”
dedim “yok be kanka, ver bir çay bide demlik!”
ejder meyvesi getirdiler sabah tabağıma
dedim “ayıklayıp koyaydınız bi karpuz yanına”
göbekli heykel gibi oturuyorum divanda
ama özledim ben lahmacunu, limonla
devamını gör...
1883.
posta gazetesi mi lan bura..
devamını gör...
1884.
her şeyi yapıyor da
kendinden gidemiyor insan
kendini bırakıp, nerede olursa olsun
kaçıp kurtulamıyor..
kendinden gidemiyor insan
kendini bırakıp, nerede olursa olsun
kaçıp kurtulamıyor..
devamını gör...
1885.
hiç kimsenin kötülüğünü istemedim
kimse için kötülüğü hiç dilemedim
ama ödenecek bedeller var
hepsini ödedim, hatta daha bile fazlasını
hala ödüyorum, ödeyeceğim, korkmadan
beleşçi değilim ben, bedel ödemeyi severim
kimsenin pis kanı üzerime sıçramasın
ben öylece oturduğum yerde kalsaydım
sadece öylece hareketsiz kalmak isterdim
ama göklerdeki yüce tengri
beni yolculuğa çağırıyor sürekli
kimse için kötülüğü hiç dilemedim
ama ödenecek bedeller var
hepsini ödedim, hatta daha bile fazlasını
hala ödüyorum, ödeyeceğim, korkmadan
beleşçi değilim ben, bedel ödemeyi severim
kimsenin pis kanı üzerime sıçramasın
ben öylece oturduğum yerde kalsaydım
sadece öylece hareketsiz kalmak isterdim
ama göklerdeki yüce tengri
beni yolculuğa çağırıyor sürekli
devamını gör...
1886.
yalnızlık,
gölgem benim;
asla kaçamayacağım zindan.
içinde ne başka mahkûm var,
ne de bir gardiyan.
kaç yıl geçti,
bilmiyorum.
bilmiyorum,
tahliyem ne zaman?
varsa gölge,
ışık da vardır.
varsa hapishane,
mahkeme de vardır.
varsa mahkeme,
hâkim de vardır.
meğer yalnız değilmişim.
şükür ki uyandım,
şükür ki bitti hezeyan.
gölgem benim;
asla kaçamayacağım zindan.
içinde ne başka mahkûm var,
ne de bir gardiyan.
kaç yıl geçti,
bilmiyorum.
bilmiyorum,
tahliyem ne zaman?
varsa gölge,
ışık da vardır.
varsa hapishane,
mahkeme de vardır.
varsa mahkeme,
hâkim de vardır.
meğer yalnız değilmişim.
şükür ki uyandım,
şükür ki bitti hezeyan.
devamını gör...
1887.
bilmiyordum sen olduğunu,
daha doğrusu varolabileceğini,
görmüyordum gözlerimin önündekini,
her şey duyduklarımdan ibaretti.
anlamsız gürültüler arasından işittim,
sanki seni anlatıyordu.
sesin mi yoksa bir başkası mı bilemedim,
unutmuşum.
çok şeyi unutmuşum yitip giden yaşamımın içerisinde.
nerden bilebilirdim ki sen olduğunu.
daha doğrusu varolabileceğini,
görmüyordum gözlerimin önündekini,
her şey duyduklarımdan ibaretti.
anlamsız gürültüler arasından işittim,
sanki seni anlatıyordu.
sesin mi yoksa bir başkası mı bilemedim,
unutmuşum.
çok şeyi unutmuşum yitip giden yaşamımın içerisinde.
nerden bilebilirdim ki sen olduğunu.
devamını gör...
1888.
bugünün firâkı yarının merakına hudud oluyor bende
dinle ! ey sevgili senden gayrı hiçbir şey kalmadı bende
iki beyit bir mısra anlatır mı söyletir mi bilmem ki müphemde
ben de benlik kalmadı yok buna artık zerre kadar şüphemde
dinle ! ey sevgili senden gayrı hiçbir şey kalmadı bende
iki beyit bir mısra anlatır mı söyletir mi bilmem ki müphemde
ben de benlik kalmadı yok buna artık zerre kadar şüphemde
devamını gör...
1889.
dünyada bin yüz gördüm,
hiçbiri senin gibi gülmedi.
kalbim çok sustu zamanla,
ama sana her seferinde şiir gibi döküldü.
sen öylece baktığında,
evren küçülüyor içimde
ve ben sadece,
sana sığmak istiyorum.
hiçbiri senin gibi gülmedi.
kalbim çok sustu zamanla,
ama sana her seferinde şiir gibi döküldü.
sen öylece baktığında,
evren küçülüyor içimde
ve ben sadece,
sana sığmak istiyorum.
devamını gör...
1890.
son bir ses duydum.
o da senin sesindi.
ne fısıltı kadar hafifti, ne çığlık kadar yüksek...
ama insanın içini delercesine gerçekti.
geceye atılmış bir isyan gibiydi.
gökyüzü seni dinliyordu sanki,
yıldızlar birer birer gözlerini kapatırken,
senin sesin yalnızlığa meydan okuyordu.
ben, karanlığın içinden sürüklenirken,
boğazıma düğümlenen cümleleri taşıyamazken,
birden senin sesin yankılandı içimde.
unutulmuş bir şiirin son dizesi gibiydi.
kırılmış, ama hala güzel.
kimse bilmedi;
bazen insanı yaşatan,
bir başka insanın sessiz çırpınışıdır.
senin o isyan dolu sesin,
beni bir adım daha atmaya ikna etti.
oysa niyetim, bir adım daha atmamak üzerineydi.
son bir ses duydum…
giderek silikleşen şehir uğultusunu delen,
uykusuz bir çocuğun duası gibi saf,
yorgun bir kalbin çırpınışı gibi çıplaktı.
senin sesindi.
ve belki de sadece o yüzden,
bu gece kendimi öldürmedim.
o da senin sesindi.
ne fısıltı kadar hafifti, ne çığlık kadar yüksek...
ama insanın içini delercesine gerçekti.
geceye atılmış bir isyan gibiydi.
gökyüzü seni dinliyordu sanki,
yıldızlar birer birer gözlerini kapatırken,
senin sesin yalnızlığa meydan okuyordu.
ben, karanlığın içinden sürüklenirken,
boğazıma düğümlenen cümleleri taşıyamazken,
birden senin sesin yankılandı içimde.
unutulmuş bir şiirin son dizesi gibiydi.
kırılmış, ama hala güzel.
kimse bilmedi;
bazen insanı yaşatan,
bir başka insanın sessiz çırpınışıdır.
senin o isyan dolu sesin,
beni bir adım daha atmaya ikna etti.
oysa niyetim, bir adım daha atmamak üzerineydi.
son bir ses duydum…
giderek silikleşen şehir uğultusunu delen,
uykusuz bir çocuğun duası gibi saf,
yorgun bir kalbin çırpınışı gibi çıplaktı.
senin sesindi.
ve belki de sadece o yüzden,
bu gece kendimi öldürmedim.
devamını gör...
1891.
aslında kendim için istiyorum
herkes gibi
sadece isteyince olmuyor işte
yaşananlardan çıkacak pay daha yatkın
tedavi ile yaşantı birbirine kaynadı
bir şeylerin gerçek olmadığını ben de görüyorum
ama biliyor değilim
farkındalık bilgi değildir
yerine geçerse
o zaman işte
hepimiz tedaviye ayıkırız
ben tedavi değil yaşamak istiyorum
karıştıran ben değilim
kafamı
bir tedaviye bir yaşama sokup duran bir şeyler var..
herkes gibi
sadece isteyince olmuyor işte
yaşananlardan çıkacak pay daha yatkın
tedavi ile yaşantı birbirine kaynadı
bir şeylerin gerçek olmadığını ben de görüyorum
ama biliyor değilim
farkındalık bilgi değildir
yerine geçerse
o zaman işte
hepimiz tedaviye ayıkırız
ben tedavi değil yaşamak istiyorum
karıştıran ben değilim
kafamı
bir tedaviye bir yaşama sokup duran bir şeyler var..
devamını gör...
1892.
ve lisanım , ömrümün atlası .
devamını gör...
1893.
ruhum durgun deniz, dümeni kırık bi' meçhul bir gemi.
yer yer hırçınlaşan fay hattı misali kırgınlıklarım.
yer yer hırçınlaşan fay hattı misali kırgınlıklarım.
devamını gör...
1894.
karanlık dökülürken duvarlardan,
adını fısıldadım yankılanmadı.
zaman, kör bir saatti;
tik taksız,
sonsuz gecelerde ruhum dondu,
ve sen, hep bir rüya kadar uzaktın.
tarçın kokardı ellerin belki,
hiç tutmadım hayal ettim sadece.
deliliğim ince bir ip gibi boynumda,
senin yokluğunla düğümlendi her gece.
aşk mıydı bu, yoksa lanet mi?
imkansızlığın her harfiyle mühürlü,
sen başka bir gökte yıldızdın,
ben karanlıkta çürüyen bir dilek.
sesini aradım, yankılar duydum,
kendi çığlığımda boğuldum çoğu kez.
tarçın gibi acı tatlı hatıran,
zihnimin çürümüş raflarında soldu.
bir deli gibi sevdim seni,
gerçek mi, sanrı mıydı bu yangın?
kimse bilmedi.
sen bile.
adını fısıldadım yankılanmadı.
zaman, kör bir saatti;
tik taksız,
sonsuz gecelerde ruhum dondu,
ve sen, hep bir rüya kadar uzaktın.
tarçın kokardı ellerin belki,
hiç tutmadım hayal ettim sadece.
deliliğim ince bir ip gibi boynumda,
senin yokluğunla düğümlendi her gece.
aşk mıydı bu, yoksa lanet mi?
imkansızlığın her harfiyle mühürlü,
sen başka bir gökte yıldızdın,
ben karanlıkta çürüyen bir dilek.
sesini aradım, yankılar duydum,
kendi çığlığımda boğuldum çoğu kez.
tarçın gibi acı tatlı hatıran,
zihnimin çürümüş raflarında soldu.
bir deli gibi sevdim seni,
gerçek mi, sanrı mıydı bu yangın?
kimse bilmedi.
sen bile.
devamını gör...
1895.
tavuklar çiçek açmış
ellerinde poğaça
madem yüzme bilmezsin
neden çıktın ağaça
alaka kuramadım
bu ne biçim morcivert
ben sevgilimi özledim
yaşasın cumhuriyet
nereden beynimde kaldı bilmiyorum.
ellerinde poğaça
madem yüzme bilmezsin
neden çıktın ağaça
alaka kuramadım
bu ne biçim morcivert
ben sevgilimi özledim
yaşasın cumhuriyet
nereden beynimde kaldı bilmiyorum.
devamını gör...
1896.
kaldırımlara bakıyorum
kaldırımlarsa bir ruha
kafamı kaldırıp bir ruha bakıyorum
beni ruha çeviren ruha
rotasız kalmaktan mıdır içimdeki giz?
yoksa planı mıdır ulaştırmak için bir sırra
yusuf kuyuya atılmıştı sultan olmak için mısır'a
bense oturuyorum bir köşede ıssızca
içimde fırtına dağları kükrüyor
iki heceyi nasıl devirebilir iki hece
hayat aydınlıkken güzel
kalmak lazım mıdır ki gece?
içimde bir umut
gözümde bir görmemi engelleyen kirli kilit
içimde iki kişi yaşıyor birine küs biri
geçmişimden kaçmak isterken geleceği de geçmişime ekledim
kaldırımlarsa bir ruha
kafamı kaldırıp bir ruha bakıyorum
beni ruha çeviren ruha
rotasız kalmaktan mıdır içimdeki giz?
yoksa planı mıdır ulaştırmak için bir sırra
yusuf kuyuya atılmıştı sultan olmak için mısır'a
bense oturuyorum bir köşede ıssızca
içimde fırtına dağları kükrüyor
iki heceyi nasıl devirebilir iki hece
hayat aydınlıkken güzel
kalmak lazım mıdır ki gece?
içimde bir umut
gözümde bir görmemi engelleyen kirli kilit
içimde iki kişi yaşıyor birine küs biri
geçmişimden kaçmak isterken geleceği de geçmişime ekledim
devamını gör...
1897.
ahhh 31
güzel 31
32 den öncesi
30 dan sonrası
bu sıcak havalarda hiç çekilmiyosun
ahh 31
vah 31
güzel 31
32 den öncesi
30 dan sonrası
bu sıcak havalarda hiç çekilmiyosun
ahh 31
vah 31
devamını gör...
1898.
pas geçemez, payimal
(d)ayı yeğenle, hamhal
ula dayı, ne idim ne oldum bir bak
buynuzu geçti kulak
mir-debbabe, kıyama "talk"
sakıttan sakın ha, eyleme tartak
ula yeğen, al sana bi-zabırtlak
kosta gavras, bana da cıbır-cartlak
pay-payan, bu kez de kerizle gez
hilari de yuları, dayan ha haci, dayan
karman-çorman kilerde, kokuştu mayan...
kemençeci maço, methet ki medet
brüt karkas eti, ketmet
et-(g)öd beleş biraz sabret
çakal taksimi-taksim
gasino şehr-emini, şerh-amin
cadde-bostan maksim de tamim
layıkıyla üleşsen ya, sırtlan-payı
sırıt lan, paylama leş-kargayı
lanlı-lunlu haşin oğlan emridir, ye ayvayı
evvel-emir,
hay hay dayı
köprü-geçtik,
hastir ulan ayı...
dayı aha mihrak, el-hakı hak
hak ise sabuna-sapına muadil
tapuya, barrak-bırak
güzelim kayzer varken
şiar mıdır, haşhaşilik
aldandın ki hilekar
bu işte var bir hinlik
sidikliğin bağlanır,
zıbarırsın küllükte
ütüldün, zındık-kadük
kütükle "keşiş" kütükle!.
(d)ayı yeğenle, hamhal
ula dayı, ne idim ne oldum bir bak
buynuzu geçti kulak
mir-debbabe, kıyama "talk"
sakıttan sakın ha, eyleme tartak
ula yeğen, al sana bi-zabırtlak
kosta gavras, bana da cıbır-cartlak
pay-payan, bu kez de kerizle gez
hilari de yuları, dayan ha haci, dayan
karman-çorman kilerde, kokuştu mayan...
kemençeci maço, methet ki medet
brüt karkas eti, ketmet
et-(g)öd beleş biraz sabret
çakal taksimi-taksim
gasino şehr-emini, şerh-amin
cadde-bostan maksim de tamim
layıkıyla üleşsen ya, sırtlan-payı
sırıt lan, paylama leş-kargayı
lanlı-lunlu haşin oğlan emridir, ye ayvayı
evvel-emir,
hay hay dayı
köprü-geçtik,
hastir ulan ayı...
dayı aha mihrak, el-hakı hak
hak ise sabuna-sapına muadil
tapuya, barrak-bırak
güzelim kayzer varken
şiar mıdır, haşhaşilik
aldandın ki hilekar
bu işte var bir hinlik
sidikliğin bağlanır,
zıbarırsın küllükte
ütüldün, zındık-kadük
kütükle "keşiş" kütükle!.
devamını gör...
1899.
bana merhaba diyene kadar sana şiir yazmayacağım
devamını gör...
1900.
kimsesiz bir çiçek gibi
rüzgarda savruluyor
bükük duruyor boynun
oysa ki çiçeklerin
sahibe ihtiyaçları yok
olduğun yerde
olduğun gibi güzelsin
fark ettiğinde
rüzgarın kokunu yaydığını
işte o zamandır ki
esaretin düşüncede kalır
rüzgarda savruluyor
bükük duruyor boynun
oysa ki çiçeklerin
sahibe ihtiyaçları yok
olduğun yerde
olduğun gibi güzelsin
fark ettiğinde
rüzgarın kokunu yaydığını
işte o zamandır ki
esaretin düşüncede kalır
devamını gör...