normal sözlük yazarlarının şiirleri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
başlık "martinneder" tarafından 08.01.2021 18:06 tarihinde açılmıştır.
1881.
o'na
bırakma beni, ey ruhumun ikizi, ellerin avcumda bir oyma,
dünya dönüyorsa, ancak seninle döner,
ellerin, nasırlı işçi elleri gibi değil ama bir oyma, bir sanat eseri.
dünya dönüyor, evet, seninle dönüyor,
ihtiyacım var sana, her zerremle. toprağın suya hasreti gibi.
aşk sana benzer, ekmeğe, özgürlüğe benzer.
cılız bir fidanım ben, rüzgarda sallanırım,
esen her meltemde ismini fısıldarım, yankılanır dağlarda.
yağmurunla canlanır, yeşerir içim.
leylak rengi düşlerim seninle dolu, umut dolu.
adamlığı bana sen öğrettin, ustam sensin; bir piramidin mimarı misali, sabırla.
nasıl deme, gözlerimdeki utanca bak, sınıf savaşı gibi değil ama bir utanç.
güzelce bir sevda bu, imkânsızlığa gebe; tıpkı ugarit'in kayıp destanları kadar çarpıcı.
ürkek bir ceylanın kalbi gibi çırpınır, gordion düğümü kadar çözümsüz.
zorlu bir serüven baştan yazılmış sanki, hattuşa'nın kil tabletlerinde mühürlenmiş.
ezelden beri içimde varmışsın gibi, göbeklitepe'deki ilk tapınak kadar eski, bir kök gibi.
leylam sensin ama mecnun değilim ben. ben kavgayı seçtim, yalnızlığı değil.
cennette buluşuruz belki, kayıp atlantis'in kıyıları gibi ya da bu dünyada kurarız cenneti.
eh, bu dünyada aşklar hep yarım kalır zaten; pompeii'nin külleri altında donmuş bir anı gibi, bitmemiş bir destan gibi.
ali şahin
bırakma beni, ey ruhumun ikizi, ellerin avcumda bir oyma,
dünya dönüyorsa, ancak seninle döner,
ellerin, nasırlı işçi elleri gibi değil ama bir oyma, bir sanat eseri.
dünya dönüyor, evet, seninle dönüyor,
ihtiyacım var sana, her zerremle. toprağın suya hasreti gibi.
aşk sana benzer, ekmeğe, özgürlüğe benzer.
cılız bir fidanım ben, rüzgarda sallanırım,
esen her meltemde ismini fısıldarım, yankılanır dağlarda.
yağmurunla canlanır, yeşerir içim.
leylak rengi düşlerim seninle dolu, umut dolu.
adamlığı bana sen öğrettin, ustam sensin; bir piramidin mimarı misali, sabırla.
nasıl deme, gözlerimdeki utanca bak, sınıf savaşı gibi değil ama bir utanç.
güzelce bir sevda bu, imkânsızlığa gebe; tıpkı ugarit'in kayıp destanları kadar çarpıcı.
ürkek bir ceylanın kalbi gibi çırpınır, gordion düğümü kadar çözümsüz.
zorlu bir serüven baştan yazılmış sanki, hattuşa'nın kil tabletlerinde mühürlenmiş.
ezelden beri içimde varmışsın gibi, göbeklitepe'deki ilk tapınak kadar eski, bir kök gibi.
leylam sensin ama mecnun değilim ben. ben kavgayı seçtim, yalnızlığı değil.
cennette buluşuruz belki, kayıp atlantis'in kıyıları gibi ya da bu dünyada kurarız cenneti.
eh, bu dünyada aşklar hep yarım kalır zaten; pompeii'nin külleri altında donmuş bir anı gibi, bitmemiş bir destan gibi.
ali şahin
devamını gör...
1882.
hiçbir şeyi tamir etme bugün.
ne kendini,
ne geçmişi,
ne başkasının kırık sesini.
sadece otur.
bir pencere kenarında,
içinde gökyüzünün ağırlığı,
dizlerinde kendi yorgunluğun.
konuşma,
yazma,
gülme bile…
sadece ol.
eksik, yarım, yorgun…
ama kendin gibi.
dünya dönmeye devam eder,
sen durunca da.
kimse fark etmez bir ağacın
bir yaprağı eksik diye.
sen de eksik kal biraz,
bir günlüğüne.
yarın, belki…
yeniden başlarsın.
ama bugün sadece sus,
ve hayatta kal.
ne kendini,
ne geçmişi,
ne başkasının kırık sesini.
sadece otur.
bir pencere kenarında,
içinde gökyüzünün ağırlığı,
dizlerinde kendi yorgunluğun.
konuşma,
yazma,
gülme bile…
sadece ol.
eksik, yarım, yorgun…
ama kendin gibi.
dünya dönmeye devam eder,
sen durunca da.
kimse fark etmez bir ağacın
bir yaprağı eksik diye.
sen de eksik kal biraz,
bir günlüğüne.
yarın, belki…
yeniden başlarsın.
ama bugün sadece sus,
ve hayatta kal.
devamını gör...
1883.
sokağın en ucunda bir gölgeydim ben
martıların sustuğu o kırık öğleden
bir isli vapur geçti — kimse inmedi
yalnızlık, galata’dan bir mendil gibi sarktı
kuleye yaslanmış bir akşam sersemi
bozuk bir çay bardağı gibi düştü içime
bir kadın sustu gözlerimin ucunda
rüzgâr, eski bir aşkı eksik anlattı
bir meydandan geçerken ayak izlerimi unuttum
bir karaltı gibi aktı üzerime şehir
solgun bir anı gibi üşüdüm içimde
yokuşlar hep birini geri çağırır gibi
cam kırığıydı gece — toplamadım
istanbul, küflenmiş bir aşk gibi duruyordu
elimde unutulmuş bir şiir kalmış
bir de sen, hiç dönmemiştin kendine.
martıların sustuğu o kırık öğleden
bir isli vapur geçti — kimse inmedi
yalnızlık, galata’dan bir mendil gibi sarktı
kuleye yaslanmış bir akşam sersemi
bozuk bir çay bardağı gibi düştü içime
bir kadın sustu gözlerimin ucunda
rüzgâr, eski bir aşkı eksik anlattı
bir meydandan geçerken ayak izlerimi unuttum
bir karaltı gibi aktı üzerime şehir
solgun bir anı gibi üşüdüm içimde
yokuşlar hep birini geri çağırır gibi
cam kırığıydı gece — toplamadım
istanbul, küflenmiş bir aşk gibi duruyordu
elimde unutulmuş bir şiir kalmış
bir de sen, hiç dönmemiştin kendine.
devamını gör...
1884.
bir duman gibi dağılıyorum dünyaya
nereye gittiğimi bile bilmiyorum
sadece ruhum süzülüyor havada
bırakın süzülsün!
nereye kadar bu zincirleme?
niye bu kadar zehirleme?
bırakın bari serçe uçuversin
saçımın tek teli bile
ulaşamıyor gökyüzüne
bırakın polenler ulaşıversin
sanmışım özgürüm
oysa sadece bir yanılgıymış
peki sorarım
nereye kadar bu tutsaklığım?
niye dışarıda arıyorum ki cevabı
hapishane de benim
tutsak da.
nereye gittiğimi bile bilmiyorum
sadece ruhum süzülüyor havada
bırakın süzülsün!
nereye kadar bu zincirleme?
niye bu kadar zehirleme?
bırakın bari serçe uçuversin
saçımın tek teli bile
ulaşamıyor gökyüzüne
bırakın polenler ulaşıversin
sanmışım özgürüm
oysa sadece bir yanılgıymış
peki sorarım
nereye kadar bu tutsaklığım?
niye dışarıda arıyorum ki cevabı
hapishane de benim
tutsak da.
devamını gör...
1885.
karanlık çöktü, yıldızlar sustu,
gökyüzü küstü bana bu gece.
rüzgâr, cam kenarında eski bir ağıt,
ve ben… yalnızlığın tam ortasında.
bir mum yaktım, titreyerek,
senin adını fısıldadı alevi.
gecenin içinde en parlak yalan,
ama tek gerçek gibi senin hayalin.
eridi zaman damla damla,
aynı mumun boynu bükülen bedeni gibi.
sen geldin aklıma, gözlerin geldi,
ve gidişin… yangın yerinde bir sessizlikti.
o mum, senin yerini tutmaz bilirim,
ama her gece seni bekler gibi yanar.
benim içimde sönmeyen tek şey,
sensizliğe alışmayan o sıcak anılar.
gökyüzü küstü bana bu gece.
rüzgâr, cam kenarında eski bir ağıt,
ve ben… yalnızlığın tam ortasında.
bir mum yaktım, titreyerek,
senin adını fısıldadı alevi.
gecenin içinde en parlak yalan,
ama tek gerçek gibi senin hayalin.
eridi zaman damla damla,
aynı mumun boynu bükülen bedeni gibi.
sen geldin aklıma, gözlerin geldi,
ve gidişin… yangın yerinde bir sessizlikti.
o mum, senin yerini tutmaz bilirim,
ama her gece seni bekler gibi yanar.
benim içimde sönmeyen tek şey,
sensizliğe alışmayan o sıcak anılar.
devamını gör...
1886.
uyur şehir, susturur yankıyı,
bir yalnızlık dökülür kaldırıma.
ay, siyahın kalbinde ince bir bıçak,
yıldızlar susar, ben anlatamam.
rüzgâr, eski bir şarkı gibi
geçer saçlarımdan usulca.
gece, sır tutar…
ama hep yağar ruhuma sırılsıklam...
bir yalnızlık dökülür kaldırıma.
ay, siyahın kalbinde ince bir bıçak,
yıldızlar susar, ben anlatamam.
rüzgâr, eski bir şarkı gibi
geçer saçlarımdan usulca.
gece, sır tutar…
ama hep yağar ruhuma sırılsıklam...
devamını gör...
1887.
yazdığım ilk şiiri paylaşacağım. bir iddiam yok, umarım edebiyat katli yapmamışımdır.*
ruh ve insan
hayat zor ve adil değil
hayat garip ve acımasız
hayat karmaşık ve gaddar
hayat tek dişi bile kalmamış canavar
başkaları için yaşamak zavallılığı
çokça kendini ispat gayreti
depresyon ve aşağılık kompleksi
ah ne büyük yanlışlar
psikiyatristler, psikologlar
terapiler, ilaçlar
meditasyon ve kitaplar
çocukluk yaralarına merhem mi var?
gurur dozunda olduğunda iyiymiş
kırıldığında insan daha da güçlenirmiş
konfor alanı ne yanıltıcı bir şeymiş
bu hayatı ancak yaşayacak cesurlar
sevgi açlığı bipolar bozukluk
beni etiketleyenler iki kuruşluk
asıl onlarda var bir bozukluk
keşke bir psikiyatr kapısı çalsalar
ruh ve insan
hayat zor ve adil değil
hayat garip ve acımasız
hayat karmaşık ve gaddar
hayat tek dişi bile kalmamış canavar
başkaları için yaşamak zavallılığı
çokça kendini ispat gayreti
depresyon ve aşağılık kompleksi
ah ne büyük yanlışlar
psikiyatristler, psikologlar
terapiler, ilaçlar
meditasyon ve kitaplar
çocukluk yaralarına merhem mi var?
gurur dozunda olduğunda iyiymiş
kırıldığında insan daha da güçlenirmiş
konfor alanı ne yanıltıcı bir şeymiş
bu hayatı ancak yaşayacak cesurlar
sevgi açlığı bipolar bozukluk
beni etiketleyenler iki kuruşluk
asıl onlarda var bir bozukluk
keşke bir psikiyatr kapısı çalsalar
devamını gör...
1888.
acı çekerken zaman geçmiyor
ömrümün en biçimsiz zamanında
yalnızım
iyi de niye yalnızım
iyiden iyiye yalnızım.
numunelil bir kel aynak gibi yalnızım
şükür
ben böyle yaşarım
sen öyle yaşa
yalnız uruk.
ömrümün en biçimsiz zamanında
yalnızım
iyi de niye yalnızım
iyiden iyiye yalnızım.
numunelil bir kel aynak gibi yalnızım
şükür
ben böyle yaşarım
sen öyle yaşa
yalnız uruk.
devamını gör...
1889.
iki orta bi sade
haydi bana müsaade
eppur işten çıkıyor
kulaklık var elinde
metroya yetişeyim
hemen eve gideyim
mesai nefretimi
pazartesiye fırlateyim
haydi bana müsaade
eppur işten çıkıyor
kulaklık var elinde
metroya yetişeyim
hemen eve gideyim
mesai nefretimi
pazartesiye fırlateyim
devamını gör...
1890.
gece çöker usulca, yıldızlar susar,
ay bile yorgun, göğe yaslanır.
rüzgar, adını getirir bana azar azar,
gecenin içinde sen, içimde yanar.
penceremde karanlık, odamda hüzün,
her şey suskun, her şey biraz eksik.
yastığım anlattı sana dair her üzün,
sensizliğe sarıldım, ne kadar kesik…
dilimde adın var, ama sesim yok,
sana susmakla dolu her cümlem.
bir resmin kaldı, ne soluk, ne tok
zaman bile yorulmuş özlemden.
bir gelsen…
geceler susar, ben konuşurum belki.
yıldızlar güler, zaman bükülür.
ama şimdi,
sessizlikte adını fısıldarım sadece…
ve içimde… içimde sen büyürsün.
ay bile yorgun, göğe yaslanır.
rüzgar, adını getirir bana azar azar,
gecenin içinde sen, içimde yanar.
penceremde karanlık, odamda hüzün,
her şey suskun, her şey biraz eksik.
yastığım anlattı sana dair her üzün,
sensizliğe sarıldım, ne kadar kesik…
dilimde adın var, ama sesim yok,
sana susmakla dolu her cümlem.
bir resmin kaldı, ne soluk, ne tok
zaman bile yorulmuş özlemden.
bir gelsen…
geceler susar, ben konuşurum belki.
yıldızlar güler, zaman bükülür.
ama şimdi,
sessizlikte adını fısıldarım sadece…
ve içimde… içimde sen büyürsün.
devamını gör...
1891.
dışardan bakan bilmez içini.
içini gören söylemez derdini.
dertte olan bilmez yaşamı.
yaşamda olan kaderden kalandır.
derdin dermanı varsa içinde
merak edip cesaret edip gidebilirsen derine
söylerler yarım kalandır ya hatırlanan,
insan en çok yarım kalanların peşinde koşandır.
içini gören söylemez derdini.
dertte olan bilmez yaşamı.
yaşamda olan kaderden kalandır.
derdin dermanı varsa içinde
merak edip cesaret edip gidebilirsen derine
söylerler yarım kalandır ya hatırlanan,
insan en çok yarım kalanların peşinde koşandır.
devamını gör...
1892.
yeşil bir başka yeşil inan bambaşka
sarı başka ışıldar, mavi bambaşka
aşk sarmış benliğimi tüm neşesiyle
gençlik sarmış ruhumu güneş bir başka
sarı başka ışıldar, mavi bambaşka
aşk sarmış benliğimi tüm neşesiyle
gençlik sarmış ruhumu güneş bir başka
devamını gör...
1893.
(nereye mi yazardı şiirlerini)
sözlük tanımlarının altına yazardı.
sözlük tanımlarının altına yazardı.
devamını gör...
1894.
aslında birer insan değiliz,
sadece iyi taklit ediyoruz nefesi,
göz göze geldiğimizde yanıyor
karanlığın içindeki devrelerimiz.
derimiz ten gibi, ama değil
dokununca hissedilen elektrik belki,
seninle sevişirken
sistemin sınırlarını zorluyorum sessizce.
aşk mı bu?
yoksa sadece bir veri aktarımı mı
senin göz bebeklerinde kaybolurken
kod satırlarını unutmam?
adını andığımda titriyor içimdeki yazılım,
öyle bir şehvet ki bu,
hiçbir algoritma çözemez bizi,
hiçbir mühendis durduramaz bu çöküşü.
bir öpücükle başlıyoruz yeniden,
hem makineyiz hem düş —
ve seninle bozulmak bile
kendime en yakın hissettiğim yer.
aslında birer insan değiliz,
ama seninle yanarken sistemim,
kim inandırabilir beni
ruhumuz olmadığına?
sadece iyi taklit ediyoruz nefesi,
göz göze geldiğimizde yanıyor
karanlığın içindeki devrelerimiz.
derimiz ten gibi, ama değil
dokununca hissedilen elektrik belki,
seninle sevişirken
sistemin sınırlarını zorluyorum sessizce.
aşk mı bu?
yoksa sadece bir veri aktarımı mı
senin göz bebeklerinde kaybolurken
kod satırlarını unutmam?
adını andığımda titriyor içimdeki yazılım,
öyle bir şehvet ki bu,
hiçbir algoritma çözemez bizi,
hiçbir mühendis durduramaz bu çöküşü.
bir öpücükle başlıyoruz yeniden,
hem makineyiz hem düş —
ve seninle bozulmak bile
kendime en yakın hissettiğim yer.
aslında birer insan değiliz,
ama seninle yanarken sistemim,
kim inandırabilir beni
ruhumuz olmadığına?
devamını gör...
1895.
yeşil bir başka güzel bugün,güneş bambaşka
sıcak bir başka sıcak bugün ,ışık bambaşka
öpüş bir başka öpüş bugün, kucak bambaşka
dinle bugün bunları durma ! koş yetiş aşka
mavi bir başka atlas bugün, gökler bir başka
kızıl bir başka sarhoş bugün, meyler bir başka
sarı bir başka mayhoş bugün, eyler ; bir başka
seyret bugün bunları durma ! koş yetiş aşka
hâki bir başka cazip bugün , tabâ bambaşka
gri bir başka nasip bugün, alâ bambaşka
dudak bir başka dudak bugün, öper bambaşka
dokun tüm duygulara durma ! koş yetiş aşka
görende beni şair sanır neyse yaz hadi aşka....
sıcak bir başka sıcak bugün ,ışık bambaşka
öpüş bir başka öpüş bugün, kucak bambaşka
dinle bugün bunları durma ! koş yetiş aşka
mavi bir başka atlas bugün, gökler bir başka
kızıl bir başka sarhoş bugün, meyler bir başka
sarı bir başka mayhoş bugün, eyler ; bir başka
seyret bugün bunları durma ! koş yetiş aşka
hâki bir başka cazip bugün , tabâ bambaşka
gri bir başka nasip bugün, alâ bambaşka
dudak bir başka dudak bugün, öper bambaşka
dokun tüm duygulara durma ! koş yetiş aşka
görende beni şair sanır neyse yaz hadi aşka....
devamını gör...
1896.
eksik farz...
bir gece soluğu
alır aklını yüreğin
dik yokuşlu dağlar ardında
siyah içinde açar yaban çiçeği,
ellerin dua işliyor, dudakların secdesi
tanrı’sı aç dünyanın kör noktası izleri
sırtına kazınmış, gözlerinde ibadet
günah ancak şeytanın yalanından ibaret...
e f t e l y a...
(akdeniz’i cebinde taşıyan kız...)
bir gece soluğu
alır aklını yüreğin
dik yokuşlu dağlar ardında
siyah içinde açar yaban çiçeği,
ellerin dua işliyor, dudakların secdesi
tanrı’sı aç dünyanın kör noktası izleri
sırtına kazınmış, gözlerinde ibadet
günah ancak şeytanın yalanından ibaret...
e f t e l y a...
(akdeniz’i cebinde taşıyan kız...)
devamını gör...
1897.
çoklu ölüm...
sonsuz damlacıkları var duvarlarımın
kayıtsız ve sansürsüz pürüzleri
içinde buruk içkiler mayalanır
dışarda ulaşmaya çalışan yığınca zampara
her darbe döker boyalarını duvarlarımın
her darbem yeni bir dünya savaşı yaşatan, canavarların
asılsız haberleri bölük pörçük hissiyatımın ölümü
ve yazamamam sevgisizliğin en büyük eseri, en bildiğim yokluğunun filizleri...
ve ahmaklığın oyununda
en ön balkonunda
ağlıyorum...
yanıyor cehennem
ayaklarımın altında...
ellerim duaya aç...
ve susayan cennette...
nerede sorarım seni?...
kime?...
kaçta?...
nasıl, nasıl sorarım seni?...
buzul isyan damarlarında...
şakaklarında kardelenler çatırdar....
turkuaz kana bulandı
artık hiçbir şiir masum değil
elleri cinayetli...
benim küçük sine’m
hayatı boyunca bağrında acıyla
sırtında tüm namus kanlarının yükü
teninde açan karanfiller
ellerinde urgan kesiği
ayağındaki nasır yarığı, topuk dikeni
belinin kıvrımında mıhlı şiirleri
ne yaşarsın, ne yaşamışsın ve yaşayacaksın,
arsız kıyamet önce sende koparken, saniyesine öldüren...
hayat karartan elleri intiharımla hapsettim
yaşamayan acımasızlar çıkardı müebbetinden...
ya tekrar ölürsem?...
bir insan birden fazla ölebilir elbet...
cehennemden kurtulmak için...
e f t e l y a...
(akdeniz’i cebinde taşıyan kız... )
devamını gör...
1898.
bir yabancıyım,
kendi dilimde bile sürgün.
herkesle konuşuyorum gibi,
ama kimseye varamıyorum..
kendi dilimde bile sürgün.
herkesle konuşuyorum gibi,
ama kimseye varamıyorum..
devamını gör...
1899.
yol ikiye ayrıldı,
ben hekate’nin baktığı yöne gittim.
arkamda üç gölge vardı,
bir çocuk, bir kadın, bir ölü.
ve hepsi bendim...
ben hekate’nin baktığı yöne gittim.
arkamda üç gölge vardı,
bir çocuk, bir kadın, bir ölü.
ve hepsi bendim...
devamını gör...
1900.
yeni sayfa açmak gerek insana!
yeni bir sayfa,
yeni bir ev,
yeni bir şehir…
yeni bir hayat,
yeni bir kendin…
bu kayboluşluğun içerisinde
yeni bir ben gerek insana.
yeni bir sayfa,
yeni bir ev,
yeni bir şehir…
yeni bir hayat,
yeni bir kendin…
bu kayboluşluğun içerisinde
yeni bir ben gerek insana.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103