normal sözlük yazarlarının şiirleri
başlık "martinneder" tarafından 08.01.2021 18:06 tarihinde açılmıştır.
1961.
1962.
bir anda eşek arıları gibi çakılıyor zihnime efkardan tekrarlar
cirit atıyorlar koridorlarında zihnimin hiç sevmediğim sözlerle
çıkacağım bu karanlığın
bu mükemmelciliğin zar kanatlarından
bir panayırda gibiyim ya
niye her halimden ayrı ıssızlık akıyor
"hep ileri bak" diyor bir ses, "ileri, ileri"
duysam mı, duymasam mı?
"unut olanları, anma solup giden o rüyaları"
duysam mı, duymasam mı?
cirit atıyorlar koridorlarında zihnimin hiç sevmediğim sözlerle
çıkacağım bu karanlığın
bu mükemmelciliğin zar kanatlarından
bir panayırda gibiyim ya
niye her halimden ayrı ıssızlık akıyor
"hep ileri bak" diyor bir ses, "ileri, ileri"
duysam mı, duymasam mı?
"unut olanları, anma solup giden o rüyaları"
duysam mı, duymasam mı?
devamını gör...
1963.
hayat yolunda
yolunu kaybedersen eğer
yakındır yanındakileri de kaybetmen
çalınacak kapı
sığınacak çatı
gölgelenecek bir ağaç altı
ararsan eğer
onları yıkanın sen olduğunu
hatırla yeter
yolunu kaybedersen eğer
yakındır yanındakileri de kaybetmen
çalınacak kapı
sığınacak çatı
gölgelenecek bir ağaç altı
ararsan eğer
onları yıkanın sen olduğunu
hatırla yeter
devamını gör...
1964.
upuzun, masmavi bir çarşafın üstündeyizdir
ve dört tarafımız da ufuktur bizim.
memlekete bin mil uzakta
türküsü dolanmıştır ağzımıza
özlemin ve huzurun.
kaybetmemişizdir arzumuzdan bir damla bile!
yapraklarımız diri ve renklidir hâlâ.
bir bebeğin anne sütünü içtiği gibi
içeriz kan kırmızısı şarabımızı.
kim bilir hangimiz oturmuştur en son
mağrur bir çınar gölgesinde,
sevgili yanında veya mühim olan
tüm şeylerin ötesinde?
adını korkunç bir karanlıktan alan ölüm,
kim bilir ne zaman bulur aramızdan birini?
ya da sarıldığında aramızdan biri ölüme
hatırlar mı adını, biz dışında biri?
oysa çoğumuz gençtir hala,
hasret, elinde hançer tutan
kalın enseli bir zebellah gibi çökmemiştir
bazılarımızın sırtına.
tüm duygulardan tüm güzelliklerden noksanızdır biz
hiçbiriniz bilmez adımızı ya da yaptıklarımızı
vahşi denizler üstünde elli beş gemiciyizdir ve
gemimiz asırlar önce kalkmıştır bildiğiniz tüm limanlardan
ve dört tarafımız da ufuktur bizim.
memlekete bin mil uzakta
türküsü dolanmıştır ağzımıza
özlemin ve huzurun.
kaybetmemişizdir arzumuzdan bir damla bile!
yapraklarımız diri ve renklidir hâlâ.
bir bebeğin anne sütünü içtiği gibi
içeriz kan kırmızısı şarabımızı.
kim bilir hangimiz oturmuştur en son
mağrur bir çınar gölgesinde,
sevgili yanında veya mühim olan
tüm şeylerin ötesinde?
adını korkunç bir karanlıktan alan ölüm,
kim bilir ne zaman bulur aramızdan birini?
ya da sarıldığında aramızdan biri ölüme
hatırlar mı adını, biz dışında biri?
oysa çoğumuz gençtir hala,
hasret, elinde hançer tutan
kalın enseli bir zebellah gibi çökmemiştir
bazılarımızın sırtına.
tüm duygulardan tüm güzelliklerden noksanızdır biz
hiçbiriniz bilmez adımızı ya da yaptıklarımızı
vahşi denizler üstünde elli beş gemiciyizdir ve
gemimiz asırlar önce kalkmıştır bildiğiniz tüm limanlardan
devamını gör...
1965.
sürekli düşünmek neye yarar
değiştirir mi olan biteni
göz pınarların kuruyuncaya kadar okumak
engeller mi hataların tekrarını
kim olduğunu bulana kadar yürümek
kazandırır mı kendine olan saygını
bunların hepsini bilmek
getirir mi eski güzel günleri
değiştirir mi olan biteni
göz pınarların kuruyuncaya kadar okumak
engeller mi hataların tekrarını
kim olduğunu bulana kadar yürümek
kazandırır mı kendine olan saygını
bunların hepsini bilmek
getirir mi eski güzel günleri
devamını gör...
1966.
"tren yolunda iki ray
kesişmedi ufka kadar yollarımız
bir oturuşta döksem içimi
yağan yağmura, taşan yollara
hayır diyemeden geçti ömür
sararıp soldu garip gönül
nemli gözler bakar, bekler yolunu
kim kurdu bilinmez, aşk denen oyunu
ısrarla çaldım kapını, ayrılmadım başından
ayaklarım bitaptır attığı arşından
bir gün geleceğine inandığımdan
ayrılmadım, ayrılamadım kapından."
kesişmedi ufka kadar yollarımız
bir oturuşta döksem içimi
yağan yağmura, taşan yollara
hayır diyemeden geçti ömür
sararıp soldu garip gönül
nemli gözler bakar, bekler yolunu
kim kurdu bilinmez, aşk denen oyunu
ısrarla çaldım kapını, ayrılmadım başından
ayaklarım bitaptır attığı arşından
bir gün geleceğine inandığımdan
ayrılmadım, ayrılamadım kapından."
devamını gör...
1967.
hızlıca gelir gider düşünceler
aklın karışır
arzunun boğazları
bir karışık türkü dinle
bir yapboz sürüşü
heyecan iyice alır seni içine
ve tıklandığında
söyleyecek birkaç kelime yoldaşın
torpido gözünde
ne var?
hayalet
pişmanlıklar yoldaşın
ay ışığı
durgun suyun mahmurluğu
fırlatılması mümkün bir cisim
çağırtısı
bir kuşun çırpınmadan uçması namümkün
tersine kuş çırpınır ki uçabilsin
tersine hepsi mümkündür
bir sokak lambası gibi
bir trampet sancısı gibi
gerçekten de sivil bir osturuk gibi
ve hışmına uğrayacaksın tüm sevgilerinin
hiçbir şey söylemediğinde
hiçbir şey eylemediğinde
hayat ne de kolaydır
ve gezinmek ne büyük mutluluktur insanlar arasında
evet, yarın, yeniden yeniden gideceksin
ve düşeceksin bu yollara
ve kaldırımlara
hayır, bu havayı teneffüs et biraz daha
ve etüt
sonelerin sonuncusunu yazdım karanlığa
kusuruma bakma
bu gerçekçi düşünceler sıralandı art arda
hayır, hayalim var benim gideceğim
hayır, bin bir türlü kilidini açacağım evlerimin
bir direktuvar yönetimi ele geçirecek bu kaygılarımı
bu karanlıklarımı
seni kimselere vermem, vermem diyecektir
hayır, onların bir bildiği vardır
bir bildiği vardır dinle
hayır, hepsi benim diyecek yüreğin
bir kazan gibi fokurdarken
aslolan sakinliktir
derin denizlerden de ötede
aslolan yalnızlıktır
hayır, bu beden senin değil, boşuna imrenme
hayır, bu hayaletler boş
ve odalar boş
içlerinde gezinen kertenkeleler
bir kadının dişi ne renk?
içi ve ümitleri ne renk?
bir kayıp rıhtımda
gezinirsin
kadının gözleri, saçları, bukleleri ne renk?
bir sayıltıyı saya saya bitiremezsin
koşarsın sabahleyin
ve fırsatlar belirir kapıda
aynı aya yorgi zamanlarında
olduğu kadar kapsamlı
aynı cetvel, aynı tutumlu sözcükler
ve daha iyiye gitmek için
rüzgârı kararsın önüne
kalbin güm pat pat patlar
bir travmadır bu evin içi
ve sözcükler başından aşağı yağar
ayrılık gereklidir
ayrılık acıklıdır
bu bedeni sizler için taşıyorum
bu bedeni kendimden aldım, sizlere taşıyorum
evet, evimin rengi bordo
evet, bir jaluzi düşlüyorum
çıldırmış düşün boğuyor beni aynı zamanda
bir kampana vuruyor ahir zamanda
artık ağlamayacağım
çünkü oyuncu değişikliği hakkım da doldu
bir krampon hediye edeceğim
sinerjimin doruklarına
ve fırtınayı ardıma alıp, evine geleceğim
zalim dünya
şu zalim dünya
hayret ettirdin kendine
yine sonunda
ve kırağı düştü toprağıma
ve haykırdım bu şarkıyı sonunda
uydurma hikâyelerin ötesinde
bir fırıncı yaşarmış
onun bildiği doğrular
henüz doğrulanmamış doğrularmış
oturmuş ay ışığının alnında
ve yollara vurmuş yüreğini
kuru bir türkü imiş söylediği
ve hınca hınç meydanlarda
uyku ile uyanıklık arasında
bir heyecan fırtınası dizginlemiş onu ellerinden
“affedemeyeceğin şey” demiş ona
“kendini affedemeyeceğin şey”
ruhundan ay ışığının altına doğru ağaran
sadece bir seddace getirin
biraz dua, biraz hüzün
bin kaygı ile çıkılmaz bu yollar
biraz keskin sirke, biraz üzüm
at bakalım kendini yollara
yine
aklın karışır
arzunun boğazları
bir karışık türkü dinle
bir yapboz sürüşü
heyecan iyice alır seni içine
ve tıklandığında
söyleyecek birkaç kelime yoldaşın
torpido gözünde
ne var?
hayalet
pişmanlıklar yoldaşın
ay ışığı
durgun suyun mahmurluğu
fırlatılması mümkün bir cisim
çağırtısı
bir kuşun çırpınmadan uçması namümkün
tersine kuş çırpınır ki uçabilsin
tersine hepsi mümkündür
bir sokak lambası gibi
bir trampet sancısı gibi
gerçekten de sivil bir osturuk gibi
ve hışmına uğrayacaksın tüm sevgilerinin
hiçbir şey söylemediğinde
hiçbir şey eylemediğinde
hayat ne de kolaydır
ve gezinmek ne büyük mutluluktur insanlar arasında
evet, yarın, yeniden yeniden gideceksin
ve düşeceksin bu yollara
ve kaldırımlara
hayır, bu havayı teneffüs et biraz daha
ve etüt
sonelerin sonuncusunu yazdım karanlığa
kusuruma bakma
bu gerçekçi düşünceler sıralandı art arda
hayır, hayalim var benim gideceğim
hayır, bin bir türlü kilidini açacağım evlerimin
bir direktuvar yönetimi ele geçirecek bu kaygılarımı
bu karanlıklarımı
seni kimselere vermem, vermem diyecektir
hayır, onların bir bildiği vardır
bir bildiği vardır dinle
hayır, hepsi benim diyecek yüreğin
bir kazan gibi fokurdarken
aslolan sakinliktir
derin denizlerden de ötede
aslolan yalnızlıktır
hayır, bu beden senin değil, boşuna imrenme
hayır, bu hayaletler boş
ve odalar boş
içlerinde gezinen kertenkeleler
bir kadının dişi ne renk?
içi ve ümitleri ne renk?
bir kayıp rıhtımda
gezinirsin
kadının gözleri, saçları, bukleleri ne renk?
bir sayıltıyı saya saya bitiremezsin
koşarsın sabahleyin
ve fırsatlar belirir kapıda
aynı aya yorgi zamanlarında
olduğu kadar kapsamlı
aynı cetvel, aynı tutumlu sözcükler
ve daha iyiye gitmek için
rüzgârı kararsın önüne
kalbin güm pat pat patlar
bir travmadır bu evin içi
ve sözcükler başından aşağı yağar
ayrılık gereklidir
ayrılık acıklıdır
bu bedeni sizler için taşıyorum
bu bedeni kendimden aldım, sizlere taşıyorum
evet, evimin rengi bordo
evet, bir jaluzi düşlüyorum
çıldırmış düşün boğuyor beni aynı zamanda
bir kampana vuruyor ahir zamanda
artık ağlamayacağım
çünkü oyuncu değişikliği hakkım da doldu
bir krampon hediye edeceğim
sinerjimin doruklarına
ve fırtınayı ardıma alıp, evine geleceğim
zalim dünya
şu zalim dünya
hayret ettirdin kendine
yine sonunda
ve kırağı düştü toprağıma
ve haykırdım bu şarkıyı sonunda
uydurma hikâyelerin ötesinde
bir fırıncı yaşarmış
onun bildiği doğrular
henüz doğrulanmamış doğrularmış
oturmuş ay ışığının alnında
ve yollara vurmuş yüreğini
kuru bir türkü imiş söylediği
ve hınca hınç meydanlarda
uyku ile uyanıklık arasında
bir heyecan fırtınası dizginlemiş onu ellerinden
“affedemeyeceğin şey” demiş ona
“kendini affedemeyeceğin şey”
ruhundan ay ışığının altına doğru ağaran
sadece bir seddace getirin
biraz dua, biraz hüzün
bin kaygı ile çıkılmaz bu yollar
biraz keskin sirke, biraz üzüm
at bakalım kendini yollara
yine
devamını gör...
1968.
la
la
2/4
la
sol
7 ses
la
2/4
la
sol
7 ses
devamını gör...
1969.
uykuyu bir gezginin heybesinde gönderdim…
bilinmez yollara, tozlu patikalara,
adını bilmediğim kentlerin taş sokaklarına..
belki bir limana varır,
gölgeli bir bankta oturur, denize bakar..
belki de bir dağ köyünde
rüzgârla sohbet eder,
sabahı uyandırmadan..
ben ise burada,
gecenin çukurunda oturmuş,
uyanık kalmanın bütün ağırlığını
bir suç gibi taşıyorum..
bilinmez yollara, tozlu patikalara,
adını bilmediğim kentlerin taş sokaklarına..
belki bir limana varır,
gölgeli bir bankta oturur, denize bakar..
belki de bir dağ köyünde
rüzgârla sohbet eder,
sabahı uyandırmadan..
ben ise burada,
gecenin çukurunda oturmuş,
uyanık kalmanın bütün ağırlığını
bir suç gibi taşıyorum..
devamını gör...
1970.
her şeyi açıklamaya tek kelime yeterken
herkes konuşmaya başlamış çok erken
hepsi de başıma dikilmiş
sanırsın anaları s.k.lmiş
koca koca sorular ağızlarından dökülüyor
çok bağırıyorlar, sanki dişleri sökülüyor
şöminede kömürler olmuş kor
ne anlattıklarını anlamak zor
alnım terlemiş ama silmiyorum
neler olmuş hiç bilmiyorum
sanki bir oyun, saçma, beni kekliyorlar
benden bir sürü açıklama bekliyorlar
hiçbir şeyi açıklamaya gerek yok
o koca dilini ağzına geri sok
tek kelime et edeceksen hepsine yeter
boşuna düğümlenmesin boğazında keder
kelimeni iyi seç
ha.si.ktir de geç
herkes konuşmaya başlamış çok erken
hepsi de başıma dikilmiş
sanırsın anaları s.k.lmiş
koca koca sorular ağızlarından dökülüyor
çok bağırıyorlar, sanki dişleri sökülüyor
şöminede kömürler olmuş kor
ne anlattıklarını anlamak zor
alnım terlemiş ama silmiyorum
neler olmuş hiç bilmiyorum
sanki bir oyun, saçma, beni kekliyorlar
benden bir sürü açıklama bekliyorlar
hiçbir şeyi açıklamaya gerek yok
o koca dilini ağzına geri sok
tek kelime et edeceksen hepsine yeter
boşuna düğümlenmesin boğazında keder
kelimeni iyi seç
ha.si.ktir de geç
devamını gör...
1971.
durmaksızın yürürsün arkasından
yol nereye götürür bilmesen de
hüzünlü bir meçhule gidiyor belki yol
bırakmak bilmesende
bir garip yolcu yürür durmaksızın
ölüm ensesinde
sen en sevdiğim şarkı oldun
sigaramın son nefesinde
yol nereye götürür bilmesen de
hüzünlü bir meçhule gidiyor belki yol
bırakmak bilmesende
bir garip yolcu yürür durmaksızın
ölüm ensesinde
sen en sevdiğim şarkı oldun
sigaramın son nefesinde
devamını gör...
1972.
rüzgar eser sarar tenimi
dallar hışırdar fısıldar ismini
gözlerimde saklı bir bahar var
kokun gelir uzaklardan, her an yanımda
gökyüzü mavi bulutlar beyaz
ama kalbim gri sensiz yapayalnız
çiçekler açar güller solsa da
senin yokluğunla donmuş bu dünya
dere kıyısında yürürüm sessizce
suyun şırıltısı hasretle ince
her yaprakta adını okurum
kuşların şarkısında seni bulurum
ay doğar gecede yıldızlar parıldar
ama en parlak ışık, gönlümde saklıdır
senin sevginle ısınır bu beden
sensiz geçen her an içimde derin bir seden
toprak kokusu yağmurun sesi
bana senin sevgini anlatır hepsi
rüzgarla dans eder yapraklar
kalbim ise seninle atar
özlemle büyür bu sevda dalı
bir gün buluşuruz, umutla, canla
doğanın kucağında aşkın ışığında
sonsuza dek sürecek bu sevda masalında
benmişim bu masalda
hep ama hep yabancı sevdaya...
dallar hışırdar fısıldar ismini
gözlerimde saklı bir bahar var
kokun gelir uzaklardan, her an yanımda
gökyüzü mavi bulutlar beyaz
ama kalbim gri sensiz yapayalnız
çiçekler açar güller solsa da
senin yokluğunla donmuş bu dünya
dere kıyısında yürürüm sessizce
suyun şırıltısı hasretle ince
her yaprakta adını okurum
kuşların şarkısında seni bulurum
ay doğar gecede yıldızlar parıldar
ama en parlak ışık, gönlümde saklıdır
senin sevginle ısınır bu beden
sensiz geçen her an içimde derin bir seden
toprak kokusu yağmurun sesi
bana senin sevgini anlatır hepsi
rüzgarla dans eder yapraklar
kalbim ise seninle atar
özlemle büyür bu sevda dalı
bir gün buluşuruz, umutla, canla
doğanın kucağında aşkın ışığında
sonsuza dek sürecek bu sevda masalında
benmişim bu masalda
hep ama hep yabancı sevdaya...
devamını gör...
1973.
yaşam perde perde açılır veya açılmaz.
bizler düşeriz bireyliğimizin kaldırımlarından.
okumak, okumak...
nedir okumak?
hangi maskenin ardında bu yaşamak?
yeniliriz
kendimize yakışık almayız
ilgimiz işte oralarda
bir sinek perdenin ardında
sonra bir çağrı uzaklardan uzağa
ve gevezelik bilgisi
herkes bu yana bakabilir mi?
bakın bu yana.
çevirin başlarınızı.
bakın yüzümdeki kırgınlık anlatımına
bu defa her zamankinden kederliyim
çağırmadınız şenlik ateşinin yanına
veya çağırdınız duymadım
siz de gitmediniz aynı zamanda
bunu çok sonradan öğrendim
bizler düşeriz bireyliğimizin kaldırımlarından.
okumak, okumak...
nedir okumak?
hangi maskenin ardında bu yaşamak?
yeniliriz
kendimize yakışık almayız
ilgimiz işte oralarda
bir sinek perdenin ardında
sonra bir çağrı uzaklardan uzağa
ve gevezelik bilgisi
herkes bu yana bakabilir mi?
bakın bu yana.
çevirin başlarınızı.
bakın yüzümdeki kırgınlık anlatımına
bu defa her zamankinden kederliyim
çağırmadınız şenlik ateşinin yanına
veya çağırdınız duymadım
siz de gitmediniz aynı zamanda
bunu çok sonradan öğrendim
devamını gör...
1974.
biliyorum yanlış bir şeyler var
biliyorum karmakarışıklar
biliyorum
biliyorum
biliyorum
biliyorum karmakarışıklar
biliyorum
biliyorum
biliyorum
devamını gör...
1975.
varlığın locası:yaşam
sanki bir el anlık hızlarla kendisine çekiyordu
fark edemeyeceğimiz çarçabuklukla
benliğimizi kendimizden önce fırlatıyordu
sonralarda dudaklar biraz daha aşağı
gözler biraz daha yukarı bakıyordu
cam tavanlar dolu müzeyi bulursak
kurtulacaktık uzayın hızından
ve yeryüzünün birkaç milyar tane olan heykellere kininden
bilinç zifiriliğe atmadıkça kayayı
devam edecektik alışmaya
her alışkanlık teslim olmayı amaçlar
benliğimiz alıştı teslim olmaya
kandırıldık
devam sağlayan umutlarla
yokluk düşmanımızdı artık
ağlayamadık bulunmalarımıza
devam edelim her neyse
olağan gerçekliğiyle filtreli
her şeye...
kanunlar yaratırken
kanunlara esir olmaya
ne de olsa tanrılar köle yetiştirir
inşaasını bir türlü bitiremeyeceği sarayına
/yavan biraz ama eski bi zamandan şiir. zaten insanın şu eskiye olan örseleme duygusu yok mu..
eskine haklı onurunu kazandır!
sanki bir el anlık hızlarla kendisine çekiyordu
fark edemeyeceğimiz çarçabuklukla
benliğimizi kendimizden önce fırlatıyordu
sonralarda dudaklar biraz daha aşağı
gözler biraz daha yukarı bakıyordu
cam tavanlar dolu müzeyi bulursak
kurtulacaktık uzayın hızından
ve yeryüzünün birkaç milyar tane olan heykellere kininden
bilinç zifiriliğe atmadıkça kayayı
devam edecektik alışmaya
her alışkanlık teslim olmayı amaçlar
benliğimiz alıştı teslim olmaya
kandırıldık
devam sağlayan umutlarla
yokluk düşmanımızdı artık
ağlayamadık bulunmalarımıza
devam edelim her neyse
olağan gerçekliğiyle filtreli
her şeye...
kanunlar yaratırken
kanunlara esir olmaya
ne de olsa tanrılar köle yetiştirir
inşaasını bir türlü bitiremeyeceği sarayına
/yavan biraz ama eski bi zamandan şiir. zaten insanın şu eskiye olan örseleme duygusu yok mu..
eskine haklı onurunu kazandır!
devamını gör...
1976.
hani derler ya,
nefes her alan canlı…
sebepsiz yere,
durduk yere,
anlamsızca hatta manasızca…
ağlamaz diye.
her nefes alan canlı…
sebepsiz yere,
durduk yere,
anlamsızca hatta manasızca…
da ağlayabiliyormuş….
nefes her alan canlı…
sebepsiz yere,
durduk yere,
anlamsızca hatta manasızca…
ağlamaz diye.
her nefes alan canlı…
sebepsiz yere,
durduk yere,
anlamsızca hatta manasızca…
da ağlayabiliyormuş….
devamını gör...
1977.
geceyle gündüzün arasında bir yerlerde
güneşle ayın kavuştuğu bir mevsimde
hayatla ölümü ayıran bir çizgide
seni ilk gördüğüm yerde
unutulmaz o hazan mevsiminde
geçmişle geleceği ayıran çizgide
belki bir gün doğumunda
ya da gün batımında
belki güneşin alnında
ya da ayın ışığında
belki bu hayatta
ya da öbür hayatta
güneşle ayın kavuştuğu bir mevsimde
hayatla ölümü ayıran bir çizgide
seni ilk gördüğüm yerde
unutulmaz o hazan mevsiminde
geçmişle geleceği ayıran çizgide
belki bir gün doğumunda
ya da gün batımında
belki güneşin alnında
ya da ayın ışığında
belki bu hayatta
ya da öbür hayatta
devamını gör...
1978.
zaman belirgin veya belirsiz izler bırakır üstümüzde
belirsiz mezarlar üzerinde gezinir gibi geziniriz
gerçekliğimizin binbir çeşitlemesinde
nereye kaçsak başka bir kavşak
hayır haykırmıyorum
hayır dua ediyorum sessiz usulca
bir dağın yamacında
dünya dönüyor muymuş
ne için?
ne önerin var söyler misin
eyledin ve oldun
işte bunu geri çeviremezsin
art arda dizilecek şimdi birçoğu
öfke nöbetçilerinin
belirsiz mezarlar üzerinde gezinir gibi geziniriz
gerçekliğimizin binbir çeşitlemesinde
nereye kaçsak başka bir kavşak
hayır haykırmıyorum
hayır dua ediyorum sessiz usulca
bir dağın yamacında
dünya dönüyor muymuş
ne için?
ne önerin var söyler misin
eyledin ve oldun
işte bunu geri çeviremezsin
art arda dizilecek şimdi birçoğu
öfke nöbetçilerinin
devamını gör...
1979.
öyle bir şüphe ki
olgun meyvelerimi
dallarında çürüten
öyle bir fitne ki
diz boyu ekinlerime
baş eğdiren
öyle bir haset ki
yemyeşil ormanımı
bir gecede küle döndüren
öyle bir zaman ki
ne güldüren
ne öldüren
olgun meyvelerimi
dallarında çürüten
öyle bir fitne ki
diz boyu ekinlerime
baş eğdiren
öyle bir haset ki
yemyeşil ormanımı
bir gecede küle döndüren
öyle bir zaman ki
ne güldüren
ne öldüren
devamını gör...
1980.
istisnalar yolumu çizdi benim
ne bir planın ürünüydü bu yolculuk
ne de bir iradenin tezahürü
tesadüf eseriydi yaradılışım
yine bir tesadüf karşıma çıkardı seni
belki de bu yüzdendir
kendime olan güvensizliğim
belki de bu sebep olmuştur
içimdekileri dökemeden çekip gidişine
aradıklarımın cevabını bulur muyum bilmem
yine bir tesadüfün içerisinde
ne bir planın ürünüydü bu yolculuk
ne de bir iradenin tezahürü
tesadüf eseriydi yaradılışım
yine bir tesadüf karşıma çıkardı seni
belki de bu yüzdendir
kendime olan güvensizliğim
belki de bu sebep olmuştur
içimdekileri dökemeden çekip gidişine
aradıklarımın cevabını bulur muyum bilmem
yine bir tesadüfün içerisinde
devamını gör...