normal sözlük yazarlarının şiirleri
başlık "martinneder" tarafından 08.01.2021 18:06 tarihinde açılmıştır.
801.
gök durgun, gece sessiz,
pırıl pırıl bir hava, sahipsiz;
bense bu geceye inat,
ağzımda acı bir tat,
kalbim yem olmuş kuşlara
ufalanıp paramparça..
saatler geçmez olmuş,
aşamıyor zaman dağları, güçsüz;
yorgun düşmüş ağustos böcekleri..
dökülüyor damlalar, herşeyden,
tıpkı olduğu gibi, gözlerimden..
sırf bu güzel geceye inat..
pırıl pırıl bir hava, sahipsiz;
bense bu geceye inat,
ağzımda acı bir tat,
kalbim yem olmuş kuşlara
ufalanıp paramparça..
saatler geçmez olmuş,
aşamıyor zaman dağları, güçsüz;
yorgun düşmüş ağustos böcekleri..
dökülüyor damlalar, herşeyden,
tıpkı olduğu gibi, gözlerimden..
sırf bu güzel geceye inat..
devamını gör...
802.
daha önce bu başlık altına bir kısım sözlerini yazdığım şiirime eflatun tarafından beste yapılmıştı. şimdi o kısmı beğenilerinize sunuyorum, ilerleyen günlerde sağda solda duyarsanız bir yerlerden tanıdık geliyor bu sözler diyerek hafızanıza egzersiz yaptırmış olursunuz.
www.youtube.com/shorts/79Jm...
www.youtube.com/shorts/79Jm...
devamını gör...
803.
düşüncelerim hastalıklı bir hale büründü
güneşin görmeyen tüm papatyalar çürüdü
tabutumu cennete çeviremedim
ben seni hiç hak etmedim
direnme artık
bırak beni ki gidebileyim
zorlama artık sana zarar veririm
acıyor , acımaz olur mu
çok acıyor kalbim
söküp atsam kalbimi
unutabilir miyim seni
güneşin görmeyen tüm papatyalar çürüdü
tabutumu cennete çeviremedim
ben seni hiç hak etmedim
direnme artık
bırak beni ki gidebileyim
zorlama artık sana zarar veririm
acıyor , acımaz olur mu
çok acıyor kalbim
söküp atsam kalbimi
unutabilir miyim seni
devamını gör...
804.
merhaba sevgili gönül dostlarım. 5 aydır yoktum hepimizi inanılmaz özledim. hepiniz ailemsiniz. uzun süredir arkadaşımın aşırı karizmatik abisine duygusal bir çocuk olduğum için -bazılarınız biliyorsunuz- bazemleri oldukça edepli şiirler yazıyorum. arkadaşım kara kedi gibi aramızda durduğu için bu aşk başlayamıyor, dua edin arkadaşım ölsün dedim, aramızdan çıkması için biraz beddua falan edin ricasında bulundum ama hiç oralı olmadınız. olsun. yine de sizi seviyorum. şimdi elimi tutun hep birlikte şiirimi okuyalim hadi.
ellerinin uzaklığı bir kara ölüm yetmiş beş milyon öldü benden
sen hiç gülmedin ama olsun ben bir gülüşüne dirildim
kimsem yok ben bile ben değilim ben miyim bana ait sen bilirsin
ben beni bilmem ama bir tek senin yüzünü bilirim
hep öyle durdum eğildi karşımda ne dağlar taşlar şeytan dizleri üzerinde
üzerimden geçtiğin tüm yollar en büyük en kanlı devrimim
kirpiğinin ucunda sallanır boynum, olsun, gözüne yakınlığında başlar yaşamım
bin nefes olur bir öpücüğün o günden sonra bir daha hiç ölmem
çocukluğumun başladığı gün elimden tutuşun, götür beni bulutlara oynayalım
kır beni, dök, ser üstünden döküleyim çarşafa
bundan sonra daha fazla zaten incinemem
özgürlüğüm tasmamı senin tuttuğun odalarda başlar
ve senin ağzında biter kronik susuzluğum
iki parmağının arasında tut beni son nefesine kadar çek içine
boynuna sinmiş tütün kokusudur daha önce cennette soluduğum
melekler bile bilmez bir ben bilirim
tüm savaşlarımdan galip çıktım sana yenilmek için
ve seninle savaşmamak için savaştım tüm insanlarla
beraber dua edelim diye kaç kez kardeşinin ölmesini istedim ah bir bilsen
öbüyorum aşkım keşke tenimi tenime bekletmeden çabuk giysen
ellerinin uzaklığı bir kara ölüm yetmiş beş milyon öldü benden
sen hiç gülmedin ama olsun ben bir gülüşüne dirildim
kimsem yok ben bile ben değilim ben miyim bana ait sen bilirsin
ben beni bilmem ama bir tek senin yüzünü bilirim
hep öyle durdum eğildi karşımda ne dağlar taşlar şeytan dizleri üzerinde
üzerimden geçtiğin tüm yollar en büyük en kanlı devrimim
kirpiğinin ucunda sallanır boynum, olsun, gözüne yakınlığında başlar yaşamım
bin nefes olur bir öpücüğün o günden sonra bir daha hiç ölmem
çocukluğumun başladığı gün elimden tutuşun, götür beni bulutlara oynayalım
kır beni, dök, ser üstünden döküleyim çarşafa
bundan sonra daha fazla zaten incinemem
özgürlüğüm tasmamı senin tuttuğun odalarda başlar
ve senin ağzında biter kronik susuzluğum
iki parmağının arasında tut beni son nefesine kadar çek içine
boynuna sinmiş tütün kokusudur daha önce cennette soluduğum
melekler bile bilmez bir ben bilirim
tüm savaşlarımdan galip çıktım sana yenilmek için
ve seninle savaşmamak için savaştım tüm insanlarla
beraber dua edelim diye kaç kez kardeşinin ölmesini istedim ah bir bilsen
öbüyorum aşkım keşke tenimi tenime bekletmeden çabuk giysen
devamını gör...
805.
acının kanını tükürdüm karanlığa.
ölüm kimin ardına düşer bu dünyada?
gözyaşımla sildim yine derd-ü dünyayı,
karanfil koyun mezar taşıma.
ezeldendir bu yarayla imtihanım,
bâki ahım, feryadım.
duyan olur, bilen olur,
el atsın bu canana. *
ölüm kimin ardına düşer bu dünyada?
gözyaşımla sildim yine derd-ü dünyayı,
karanfil koyun mezar taşıma.
ezeldendir bu yarayla imtihanım,
bâki ahım, feryadım.
duyan olur, bilen olur,
el atsın bu canana. *
devamını gör...
806.
uzun zamandır paylaşsam mı paylaşmasam mı diye düşündüm. bir cesaretle karşınızda paylaşımını yaptığım ilk şiir.
yazarım halk için
değil şiirlerim bireysel
yazarım halk için inan
umuttur dizelerimdeki can
derttir kederdir benim için ilham
elleri nasıl bağlamış halkım
sokmaz gavurun icadını memlekete
acımaz üç günlük dünyadaki kaderine
kader acıya münafık der umuda
halkım benim yollar vardır dersiniz
yolları yapan yolsuzdur
buna sevinen adam arabasız
hastane yaptı dersin
doktor sırasında beklersin
okul yaptı eğitimde yükseldik
ama geldi medrese ve yobazlık
dini sever kuran-ı öper
yozu alkışlar, dünyayı para için satar
kimdir bu adamlar?
bizden aldığını bize vermeyen
oturur saraylarda ve en lüks mekanlarda
ülkem için diye bağırır meydanlarda
ey benim halkım kapısından bakamadığın sarayın
arabanla geçemediğin yolun
doktoruna gidemediğin hastanen
bunlar senin için evet!
yolları okulları ve hastaneleri
garibana umut verir sanırsın
acınacak haline sevinirsin
müjdesidir bunlar karşıdaki cennetin
kader dersin allah dersin
şehit olam yoksul kalam
ne de olsa cennet müjdesidir
@rimbaud
yazarım halk için
değil şiirlerim bireysel
yazarım halk için inan
umuttur dizelerimdeki can
derttir kederdir benim için ilham
elleri nasıl bağlamış halkım
sokmaz gavurun icadını memlekete
acımaz üç günlük dünyadaki kaderine
kader acıya münafık der umuda
halkım benim yollar vardır dersiniz
yolları yapan yolsuzdur
buna sevinen adam arabasız
hastane yaptı dersin
doktor sırasında beklersin
okul yaptı eğitimde yükseldik
ama geldi medrese ve yobazlık
dini sever kuran-ı öper
yozu alkışlar, dünyayı para için satar
kimdir bu adamlar?
bizden aldığını bize vermeyen
oturur saraylarda ve en lüks mekanlarda
ülkem için diye bağırır meydanlarda
ey benim halkım kapısından bakamadığın sarayın
arabanla geçemediğin yolun
doktoruna gidemediğin hastanen
bunlar senin için evet!
yolları okulları ve hastaneleri
garibana umut verir sanırsın
acınacak haline sevinirsin
müjdesidir bunlar karşıdaki cennetin
kader dersin allah dersin
şehit olam yoksul kalam
ne de olsa cennet müjdesidir
@rimbaud
devamını gör...
807.
alarm çaldı, hışımla uyandım
15 dakikalık uykuyla duş arasında kaldım
kamerayı açıp, saçlarımı yokladım
saç spreyini boşuna mı aldım?
dünyanın en kısa 15 dakikasının geçtiğini,
ertelenen alarmın çalmasıyla anladım.
15 dakikalık uykuyla duş arasında kaldım
kamerayı açıp, saçlarımı yokladım
saç spreyini boşuna mı aldım?
dünyanın en kısa 15 dakikasının geçtiğini,
ertelenen alarmın çalmasıyla anladım.
devamını gör...
808.
nazlı yarin elleri
şekerlidir dilleri
siyah sütyen içinde
sallanır memişleri.
duygusalca, candanca.
şekerlidir dilleri
siyah sütyen içinde
sallanır memişleri.
duygusalca, candanca.
devamını gör...
809.
kaydetmediğim akrostişimi hatırlatan başlıktır.
devamını gör...
810.
baktı pencereden bir kedi
bulut geçti öğleden sonra
ve zaman saatinin mırıltısını
aldı götürdü kuzey rüzgarı
sonsuz uykuların dolaştığı şehre
ben o sırada dalgın
sisler içinde bir vadiyi
düşümde görüyordum
şehir gittikçe uzaklaşıyor
ve paslı görüntüsünü bir bulutsu şeklinde
göğe bırakıyordu
sonra birden kapı çaldı,
uyanmışım.
bulut geçti öğleden sonra
ve zaman saatinin mırıltısını
aldı götürdü kuzey rüzgarı
sonsuz uykuların dolaştığı şehre
ben o sırada dalgın
sisler içinde bir vadiyi
düşümde görüyordum
şehir gittikçe uzaklaşıyor
ve paslı görüntüsünü bir bulutsu şeklinde
göğe bırakıyordu
sonra birden kapı çaldı,
uyanmışım.
devamını gör...
811.
elin titriyor
dudaklarını kemiriyor
bak hele
delikanlı mısın sen be
ödlek herifin teki
kes sesini
sıkamadın kafasına
ayıramadın gövdeyi başından
değilsin bir kaynana kadar
o bile senden daha çok fesat
çıkarır gülme öyle
seni gidi hergele
affetim bu sefer
fakat unutma
imzaladın kontratı şeytanla
günah işlemen için dirilttim seni
oysa sen pek efendi
davranıyorsun
dudaklarını kemiriyor
bak hele
delikanlı mısın sen be
ödlek herifin teki
kes sesini
sıkamadın kafasına
ayıramadın gövdeyi başından
değilsin bir kaynana kadar
o bile senden daha çok fesat
çıkarır gülme öyle
seni gidi hergele
affetim bu sefer
fakat unutma
imzaladın kontratı şeytanla
günah işlemen için dirilttim seni
oysa sen pek efendi
davranıyorsun
devamını gör...
812.
benim hikayem senin masalın mıydı ?
cadı elmasını bize bıraktı
benim zehrim senin ilacın mıydı ?
gündüzü geceye sakla
gecenin içine saklan
şimdi kim nereye sığamadı?
saçlarını yoluk yoluk kalbimin içindeki oyuğa bırak
kalbim durana denk koklayacak
gözyaşını bana ver gözlerini sakla
lâkin ağlama diyemem sana
çünkü içinden bir kız ağlayacak
ve senden doğduğunda o kızın
hiç gözyaşı kalmayacak
ydd
cadı elmasını bize bıraktı
benim zehrim senin ilacın mıydı ?
gündüzü geceye sakla
gecenin içine saklan
şimdi kim nereye sığamadı?
saçlarını yoluk yoluk kalbimin içindeki oyuğa bırak
kalbim durana denk koklayacak
gözyaşını bana ver gözlerini sakla
lâkin ağlama diyemem sana
çünkü içinden bir kız ağlayacak
ve senden doğduğunda o kızın
hiç gözyaşı kalmayacak
ydd
devamını gör...
813.
\\neyseki,
kurutulmuş suları duruyor..
çocukluğun...o beyazdan gün çalan çekik gözleri ile,
daha da bakıyorum..gülümsemesi dudaklarından ince,
dalgınken elleri parmaklarına küs..
ezgisi var mı bilemem,
ancak;
suyu çekilmiş çıplak ayaklı kıyıları...
ölçüyor nefesi ile,
adımları..《"ad'ı"msızlaşıyor》
esmerliğinde..\\
d.b
kurutulmuş suları duruyor..
çocukluğun...o beyazdan gün çalan çekik gözleri ile,
daha da bakıyorum..gülümsemesi dudaklarından ince,
dalgınken elleri parmaklarına küs..
ezgisi var mı bilemem,
ancak;
suyu çekilmiş çıplak ayaklı kıyıları...
ölçüyor nefesi ile,
adımları..《"ad'ı"msızlaşıyor》
esmerliğinde..\\
d.b
devamını gör...
814.
öğrencimiz barınamaz
kadınımız dolaşamaz
çocuğumuz yaşayamaz
bir hükümet var
yer yer doymaz
kadınımız dolaşamaz
çocuğumuz yaşayamaz
bir hükümet var
yer yer doymaz
devamını gör...
815.
çöplükte
artık
bir bahar
turuncu
çocuğun gözleri gürültülü
adamın elleri
kadının memeleri
kapattılar
sokağı
arsız bir kedi
onları izlemekteydi
gecesinde bir ağacın
dalları yumruk
dağılıyordu yüzümüz
artık
bir bahar
turuncu
çocuğun gözleri gürültülü
adamın elleri
kadının memeleri
kapattılar
sokağı
arsız bir kedi
onları izlemekteydi
gecesinde bir ağacın
dalları yumruk
dağılıyordu yüzümüz
devamını gör...
816.
hayat dediğin bir hane
sensiz olmuyor ne çare
sen gidersen bu hayattan
atarım kendimi çekyattan
sensiz olmuyor ne çare
sen gidersen bu hayattan
atarım kendimi çekyattan
devamını gör...
817.
önemli olan bir yere gitmek değildir
gidilen yer uğruna yola koyulmaktır
gidilen yer öyle bir yer olmalıdır ki
zorlu, uzun o yolculuğa değmelidir
gittiğim bu sonsuz yeri bilemem
kim bilir belki cennettir belki değildir
ey güzel sevgili, ben gitmeden önce
elim o güzel eline son bir defa değmelidir.
ittiğim bu sonlu, ölümlü vücut bir biletti
bir biletti ki bu ömre bile anca yetti
ey güzel sevgili, ben gittikten sonra
gözlerindeki yaşlar yanağına değmemeli.
gidilen yer uğruna yola koyulmaktır
gidilen yer öyle bir yer olmalıdır ki
zorlu, uzun o yolculuğa değmelidir
gittiğim bu sonsuz yeri bilemem
kim bilir belki cennettir belki değildir
ey güzel sevgili, ben gitmeden önce
elim o güzel eline son bir defa değmelidir.
ittiğim bu sonlu, ölümlü vücut bir biletti
bir biletti ki bu ömre bile anca yetti
ey güzel sevgili, ben gittikten sonra
gözlerindeki yaşlar yanağına değmemeli.
devamını gör...
818.
fark ediş ve vazgeçiş
arasında bir dağ, bir yol, bir yokuş...
en zoru da yok buna bir tırmanış
bitiş ne zaman başladı
ya da yok oluş
sandık ki hep var
sandık ki hep olur
bu ne tarumar edici bir yakış
hayır hayır bir tükeniş
arama bulamazsın
bir yakarış
bir barış bir küsüş
bir batış bir çıkış
mutmain bir kabulleniş
bir düşüş
yeniden doğuş
görkemli bir unutuş
susuş
ya da bilmem ne menem bir iş.
arasında bir dağ, bir yol, bir yokuş...
en zoru da yok buna bir tırmanış
bitiş ne zaman başladı
ya da yok oluş
sandık ki hep var
sandık ki hep olur
bu ne tarumar edici bir yakış
hayır hayır bir tükeniş
arama bulamazsın
bir yakarış
bir barış bir küsüş
bir batış bir çıkış
mutmain bir kabulleniş
bir düşüş
yeniden doğuş
görkemli bir unutuş
susuş
ya da bilmem ne menem bir iş.
devamını gör...
819.
çakallığa övgü
ordasın işte;
sıkıştın aynı köşeye
kişilik bölünmesisin hayata
emeğin paydasında esaslı yerin olmayacak asla
it gibi korkuyorsun
tanrı’nın cennetinden kovulmuşçasına titrek
soluğun kendine zarar
tavaf ediyorsun cesaretsizliğin er meydanını!
ordasın işte,
bildiğim sağ köşende!
serseridir artık tüm ayak sesleri,
cümleleriyle orgazm olanların
sağıra yatırsan da sesli zinalarını
parmaklarında bir küfür gibi dolanır adın
ayyaşların şizofren alfabelerinde oksijen almaz
acil şifalı
büzüşen yaraların!
suskunluğuna sarılıp asosyal düşlerdi dileğin
kaldırımlarda fare leşlerine benziyordu
lağımların dibinde boğulan harflerin
birbirinden düzenbaz
bağlaçlarında ağır roman havası
yüklemlerinde gözyaşı
burada dur!
timsaha kestiğin sağanaklarını sol lobum umursamaz!
uzun yolculuklara demlesen de gelmişini geçmişini
dik durmaz kırmızı şeritli sokaklarda
göz teması can yakar
ödün bokuna karışıyor
kedinin teki,
uzun bakarken
zamanın soysuzluğuna asılıyor kafiyelerin
takla atıyor karşında karanlıkta attığın zarlar
yalnız değilsin bahislerinde
oh çekiyorsun
ego krizcilerinin kabilesinde!
acemi makyajlı kalabalıklarda
masallarından kalma üç melek düşer gökten
ikizin sandığın
beceriksiz yazgıları arşınlıyorsun
marifet bilecek kadar katilliklerini
tepeden tırnağa mundar
baştan aşağı cenabet
koşar adım kaçıyorsun
dönekliğin dinini yazıyorsun, eksiksiz!
kadınlar görüyorsun
yalana meyilli sözlerine kurban
dilindeki et parçası hepsi
mangalda kül bırakmıyorsun
bol manzaralı sevişmelerin sonrası
nutuklarının nefsi tükenmiyor
geviş getirenlerin kalp odacıklarında!
düşeş!
acayip naraların vardı icabında
konu asalet olunca
toz kondurmazdın apoletlerinin üzerine
akıl tutulması yaşıyordu ahlakın
açtı şehvetlerin
orospuluk ruhunda vardı
tükürdüm yüzüne
dalkavukluğa örgütlenmiş ortaoyununun!
ben bu sahnenin şairi değilim,
şimdi eller yukarı kalpazan!
yerinden oynuyor gölgelerin
peydahlanıyor ayaklanmasız mırıldanmalar
öznelerinde kusursuz çakal sürüleri
mübarek olsun azizliğiniz
cins çocukların alkışlarında patladıkça
faşizminiz!
taşlansın kokuşmuş tarihiniz!
ordasın işte;
sıkıştın aynı köşeye
kişilik bölünmesisin hayata
emeğin paydasında esaslı yerin olmayacak asla
it gibi korkuyorsun
tanrı’nın cennetinden kovulmuşçasına titrek
soluğun kendine zarar
tavaf ediyorsun cesaretsizliğin er meydanını!
ordasın işte,
bildiğim sağ köşende!
serseridir artık tüm ayak sesleri,
cümleleriyle orgazm olanların
sağıra yatırsan da sesli zinalarını
parmaklarında bir küfür gibi dolanır adın
ayyaşların şizofren alfabelerinde oksijen almaz
acil şifalı
büzüşen yaraların!
suskunluğuna sarılıp asosyal düşlerdi dileğin
kaldırımlarda fare leşlerine benziyordu
lağımların dibinde boğulan harflerin
birbirinden düzenbaz
bağlaçlarında ağır roman havası
yüklemlerinde gözyaşı
burada dur!
timsaha kestiğin sağanaklarını sol lobum umursamaz!
uzun yolculuklara demlesen de gelmişini geçmişini
dik durmaz kırmızı şeritli sokaklarda
göz teması can yakar
ödün bokuna karışıyor
kedinin teki,
uzun bakarken
zamanın soysuzluğuna asılıyor kafiyelerin
takla atıyor karşında karanlıkta attığın zarlar
yalnız değilsin bahislerinde
oh çekiyorsun
ego krizcilerinin kabilesinde!
acemi makyajlı kalabalıklarda
masallarından kalma üç melek düşer gökten
ikizin sandığın
beceriksiz yazgıları arşınlıyorsun
marifet bilecek kadar katilliklerini
tepeden tırnağa mundar
baştan aşağı cenabet
koşar adım kaçıyorsun
dönekliğin dinini yazıyorsun, eksiksiz!
kadınlar görüyorsun
yalana meyilli sözlerine kurban
dilindeki et parçası hepsi
mangalda kül bırakmıyorsun
bol manzaralı sevişmelerin sonrası
nutuklarının nefsi tükenmiyor
geviş getirenlerin kalp odacıklarında!
düşeş!
acayip naraların vardı icabında
konu asalet olunca
toz kondurmazdın apoletlerinin üzerine
akıl tutulması yaşıyordu ahlakın
açtı şehvetlerin
orospuluk ruhunda vardı
tükürdüm yüzüne
dalkavukluğa örgütlenmiş ortaoyununun!
ben bu sahnenin şairi değilim,
şimdi eller yukarı kalpazan!
yerinden oynuyor gölgelerin
peydahlanıyor ayaklanmasız mırıldanmalar
öznelerinde kusursuz çakal sürüleri
mübarek olsun azizliğiniz
cins çocukların alkışlarında patladıkça
faşizminiz!
taşlansın kokuşmuş tarihiniz!
devamını gör...
820.
ekseriyetle burada paylaşamayacağım kadar güzeldir, üzgünüm. *
devamını gör...