normal sözlük yazarlarının şiirleri
başlık "martinneder" tarafından 08.01.2021 18:06 tarihinde açılmıştır.
1021.
işte tam böyle havalarda ruhumun içine girerim.
böyle havalar.. kasvetli, soğuk havalar.
ruhumdan birer birer, biner parça koparan havalar.
yok olmayı tanrı'dan yalvararak isteyen ben,
bin umutla sigarama sarılıyorum tam da böyle havalarda.
bakma sen, benim ruhum hep böyle havalarda üşür.
gerçi ben hep yaz görünümlü kış değil miydim?
bileklerim acıya ve soğuğa yenik düşerken,
soyunup dalıyorum o hüzün denizine..
oysaki ne çok ihtiyacım var sımsıcak bir gülüşe.
onu bunu boş ver de, sizin oralarda da
havalar böyle midir?
kapının önünde o bilinmezliği beklerim.
şayet bilmediğim o bilinmezlik sen isen,
aç kolların sar beni *
böyle havalar.. kasvetli, soğuk havalar.
ruhumdan birer birer, biner parça koparan havalar.
yok olmayı tanrı'dan yalvararak isteyen ben,
bin umutla sigarama sarılıyorum tam da böyle havalarda.
bakma sen, benim ruhum hep böyle havalarda üşür.
gerçi ben hep yaz görünümlü kış değil miydim?
bileklerim acıya ve soğuğa yenik düşerken,
soyunup dalıyorum o hüzün denizine..
oysaki ne çok ihtiyacım var sımsıcak bir gülüşe.
onu bunu boş ver de, sizin oralarda da
havalar böyle midir?
kapının önünde o bilinmezliği beklerim.
şayet bilmediğim o bilinmezlik sen isen,
aç kolların sar beni *
devamını gör...
1022.
olsa olsa bir fa' dır istanbul,
kalın, sinir bozucu ve duygusuz.
her seyi içinde bulundurabilecek kadar geniş,
en az insan kadar.
evet! olsa olsa bir fa' dır istanbul,
hani blok flütte yerini ararken ikinci elini kullandığın,
yerini bulsan da deliğini tam kapatamadığın,
hep eksik hep yarım.
olsa, olsa bir fa' dır istanbul,
hep eksik hep yarım.
kalın, sinir bozucu ve duygusuz.
her seyi içinde bulundurabilecek kadar geniş,
en az insan kadar.
evet! olsa olsa bir fa' dır istanbul,
hani blok flütte yerini ararken ikinci elini kullandığın,
yerini bulsan da deliğini tam kapatamadığın,
hep eksik hep yarım.
olsa, olsa bir fa' dır istanbul,
hep eksik hep yarım.
devamını gör...
1023.
yaşıyoruz orda burda
savruluyoruz rüzgarlarda
kimsenin olmadığı dar sokaklarda
sanki yürüyemez iki kişi aynı anda
hayat ayırıyor yolları bir anda
sen inat et, dik dur hayata karşı
sıkı sıkı tutun sakın bırakma ortada...
savruluyoruz rüzgarlarda
kimsenin olmadığı dar sokaklarda
sanki yürüyemez iki kişi aynı anda
hayat ayırıyor yolları bir anda
sen inat et, dik dur hayata karşı
sıkı sıkı tutun sakın bırakma ortada...
devamını gör...
1024.
çöken geceyle birlikte
sokak ışığı gibisiniz
kapalı bir gökyüzü altında
odamın penceresinden
aydınlık saçan.
sokak ışığı gibisiniz
kapalı bir gökyüzü altında
odamın penceresinden
aydınlık saçan.
devamını gör...
1025.
üst şeysi: iki saat kadar önce, uyumaya çalışıyordum. saat 03.30 civarıydı. bir şey tan. 03.40'da başladım şiiri yazmaya, 04.30'du yanılmıyorsam eğer, yazım kısmı bitti. ritmini unutmayayım diye kayıt alayım istedim, yarı uyuyorum. içten olmuş, sadece kendime okuduğumu düşündüğüm için. tabii aynı sebepten kusurlu, haldır huldur, paldır küldür. ama buraya bırakmak istedim. uyuyup uyanınca vazgeçerim diye kendisine ulaşmadan size ulaşacak muhtemelen:
kalemini, defterini, kokusunu öptüğün her şairin sayfaların' çevirsem sana
bu sıralar, sayfalar her kalbimde
çevriliyo' her sana
bu sıralar kalbim de
övgü yazılı, turneden bozma
isimcikler meşhur üzerine kazılı
püsküllü kağıt soğuk parçaları, sana
karşılık, gelmez
çıngıraklı şehirlerin kör alacalı loş yıldızları
seni
karşılamaz
harfleri kağıtlara haykırmak istedim
kitapları doldursam en sıfırlı paralara
tüccarlık etsem kağıtlarla çirkin
hiçbir, toz, parçacığı
parçacığı tanrı ya da
karşılık, vermez
gelmez
sana
bir elimde sema
sol elimde hint
omuzlarım cefa
denize bulanmış denizlerim
güneş, avuçlarım
inan!
cehennem serin
cennet senin
öylesine yalan
gerçek
seni
karşılamaz
gelmez
karşılık
sana
vermez, karşılık
veremez sana
öylesine gerçek, işte sevgin bana
----
rahatlığım için tekrar, dinleyecek herkesten *özür dileyerek:
vocaroo.com/1jF5GsFPegvR
**
kalemini, defterini, kokusunu öptüğün her şairin sayfaların' çevirsem sana
bu sıralar, sayfalar her kalbimde
çevriliyo' her sana
bu sıralar kalbim de
övgü yazılı, turneden bozma
isimcikler meşhur üzerine kazılı
püsküllü kağıt soğuk parçaları, sana
karşılık, gelmez
çıngıraklı şehirlerin kör alacalı loş yıldızları
seni
karşılamaz
harfleri kağıtlara haykırmak istedim
kitapları doldursam en sıfırlı paralara
tüccarlık etsem kağıtlarla çirkin
hiçbir, toz, parçacığı
parçacığı tanrı ya da
karşılık, vermez
gelmez
sana
bir elimde sema
sol elimde hint
omuzlarım cefa
denize bulanmış denizlerim
güneş, avuçlarım
inan!
cehennem serin
cennet senin
öylesine yalan
gerçek
seni
karşılamaz
gelmez
karşılık
sana
vermez, karşılık
veremez sana
öylesine gerçek, işte sevgin bana
----
rahatlığım için tekrar, dinleyecek herkesten *özür dileyerek:
vocaroo.com/1jF5GsFPegvR
**
devamını gör...
1026.
(...)
kırmızı mürekkep koktu zaman,
bir düzine kadın ipleri düğümlediler
uğursuz düğümlere üflediler
iyi bir kadın yanaklarından kurudu
bir başkasının rahmine ur kondu
diğer kadın perdeler yerine kendini astı!
sustu zaman,
büyülü zılgıtlar mahreçlere kondu
yelekli ve köstek saatli adamlar
ilamemata değin mırra koktu.
kırmızı mürekkep koktu zaman,
bir düzine kadın ipleri düğümlediler
uğursuz düğümlere üflediler
iyi bir kadın yanaklarından kurudu
bir başkasının rahmine ur kondu
diğer kadın perdeler yerine kendini astı!
sustu zaman,
büyülü zılgıtlar mahreçlere kondu
yelekli ve köstek saatli adamlar
ilamemata değin mırra koktu.
devamını gör...
1027.
bir buruk bakışta can çekişiyor aşk,
yine de mağrur ölmekte
sanki derinmiş gibi sığ yüzünde
nefesini tutmakta dibe vurmadan.
-buz gibi ellerimi bir sana dokunmak eritirdi
tuz diye basıyorum yarama iki güzel sözünü
uzaklar deliriyorken kafamda,
yollar ezip geçiyor beni
ne çizgisi belli, ne bir ayak izi
kaybetmişim ben, sen de kaybetmişsin kendini.
asılıp öylece duruyor zamanın içinde, şaibeli
umursamıyor, ummuyor da hiçbir şey
çocukluğumuz gibi kavruk ve başıboş
yetişkinliğimiz de yalnız ve genellikle sarhoş
hissetmek istemiyor, ne acı ne mutluluk
ne olmak istiyor, ne onmak, içi hep buruk
akıyor zamanın nehrinde, herkese içinde bir korkuluk
gece çökünce biliyor, içinde ne şeytanlar dönüyor
ve insan bir tek ölünce anlıyor
ne akıl ne miras ne yangın yeri bu kalan
bir seçim, bir hatıra, bir cehennem sadece
anca kendini ısıtan...
yine de mağrur ölmekte
sanki derinmiş gibi sığ yüzünde
nefesini tutmakta dibe vurmadan.
-buz gibi ellerimi bir sana dokunmak eritirdi
tuz diye basıyorum yarama iki güzel sözünü
uzaklar deliriyorken kafamda,
yollar ezip geçiyor beni
ne çizgisi belli, ne bir ayak izi
kaybetmişim ben, sen de kaybetmişsin kendini.
asılıp öylece duruyor zamanın içinde, şaibeli
umursamıyor, ummuyor da hiçbir şey
çocukluğumuz gibi kavruk ve başıboş
yetişkinliğimiz de yalnız ve genellikle sarhoş
hissetmek istemiyor, ne acı ne mutluluk
ne olmak istiyor, ne onmak, içi hep buruk
akıyor zamanın nehrinde, herkese içinde bir korkuluk
gece çökünce biliyor, içinde ne şeytanlar dönüyor
ve insan bir tek ölünce anlıyor
ne akıl ne miras ne yangın yeri bu kalan
bir seçim, bir hatıra, bir cehennem sadece
anca kendini ısıtan...
devamını gör...
1028.
kırlangıçların vurulduğu yerdeyim
saç tellerimden bir mızrak elimde
susuzluğumu gideremediğim andayım
elimde kuşlardan hediyelerle
kırlangıçların vurulduğu yerdeyim
pelesenk dilimde yosmalar
gözlerimin pınarlarından demirler süzülüyor da
o öldürülen kuşlar itaatkâr
kırlangıçların vazgeçtiği yerdeyim.
toprak kabul etmiyor ayaklarımı
burnumdan akan bir damla kanla
tütünü basamadığım izlerim
kırlangıçların uyuduğu mekanlar devinimsiz
beynimde uğur böcekleri
şansa kadere inanmazken
sıfır noktasında tükettiklerim
kuşların uçmadığı yerde değilim
sürüngenlerin aç ağızlarının kokusuyla
kalbimin sıkıştığı iki kemik arasında
seni unutmanın derdindeyim
saç tellerimden bir mızrak elimde
susuzluğumu gideremediğim andayım
elimde kuşlardan hediyelerle
kırlangıçların vurulduğu yerdeyim
pelesenk dilimde yosmalar
gözlerimin pınarlarından demirler süzülüyor da
o öldürülen kuşlar itaatkâr
kırlangıçların vazgeçtiği yerdeyim.
toprak kabul etmiyor ayaklarımı
burnumdan akan bir damla kanla
tütünü basamadığım izlerim
kırlangıçların uyuduğu mekanlar devinimsiz
beynimde uğur böcekleri
şansa kadere inanmazken
sıfır noktasında tükettiklerim
kuşların uçmadığı yerde değilim
sürüngenlerin aç ağızlarının kokusuyla
kalbimin sıkıştığı iki kemik arasında
seni unutmanın derdindeyim
devamını gör...
1029.
bir arkadaşımla* beraber yazdığımız hafif şakalı şiir:*
ne oldu yani
yıkandık mı diyeceğim de
önüme koca koca dizeler getirme
güneşe demir atmış ıssız sandal
bulaşık sulara yayılmış güller mavi
tam, o anda aklıma geliyor
komodinde unuttuğun mavi sürahi
kanepelere terk ettiğin gözler zift
bütün kallarıma inat gitmeleri diz
neresi olduğu da belli değil halbuki
olsun ister misin london bridge
evi piç bıraktın yetmedi be kadın
ingiltere mi şimdi de adın
süsleyip gözlerimi şehirlere
hapsettin güneşi ıssız dizelere
küfürlerin bulaşık tüm şiirlere
nereyi silsem, katran katran katran!*
vocaroo.com/186t3WFf8e7b
not: gürültü kirliliğine maruz kalmanızın sebebi tamamıyla arkadaşım, arkadaşlar. *nasıl sıyrıldım hemen ya.
ne oldu yani
yıkandık mı diyeceğim de
önüme koca koca dizeler getirme
güneşe demir atmış ıssız sandal
bulaşık sulara yayılmış güller mavi
tam, o anda aklıma geliyor
komodinde unuttuğun mavi sürahi
kanepelere terk ettiğin gözler zift
bütün kallarıma inat gitmeleri diz
neresi olduğu da belli değil halbuki
olsun ister misin london bridge
evi piç bıraktın yetmedi be kadın
ingiltere mi şimdi de adın
süsleyip gözlerimi şehirlere
hapsettin güneşi ıssız dizelere
küfürlerin bulaşık tüm şiirlere
nereyi silsem, katran katran katran!*
vocaroo.com/186t3WFf8e7b
not: gürültü kirliliğine maruz kalmanızın sebebi tamamıyla arkadaşım, arkadaşlar. *nasıl sıyrıldım hemen ya.
devamını gör...
1030.
şiirimin adı, sarıyer börekçisi yoksa güvende değilim demektir veyahut bir muhit ki güvensizdir......
bir muhit ki güvensizdir
sarıyer börekçisi yoksa
aleyna giyim yoksa
kardeşler büfe yoksa
yılmaz tekel yoksa......
bir muhit ki güvensizdir
sarıyer börekçisi yoksa
köşem büfe yoksa
ibrahim usta'nın yeri yoksa
4 liraya yarım martı eti satan
tavuk dönerci yoksa.......
bir muhit ki güvensizdir
sarıyer börekçisi yoksa
derman eczanesi yoksa
kelime oyunlu bir cafe yoksa
bir muhit ki güvensizdir
sen yoksan...............*
bir muhit ki güvensizdir
sarıyer börekçisi yoksa
aleyna giyim yoksa
kardeşler büfe yoksa
yılmaz tekel yoksa......
bir muhit ki güvensizdir
sarıyer börekçisi yoksa
köşem büfe yoksa
ibrahim usta'nın yeri yoksa
4 liraya yarım martı eti satan
tavuk dönerci yoksa.......
bir muhit ki güvensizdir
sarıyer börekçisi yoksa
derman eczanesi yoksa
kelime oyunlu bir cafe yoksa
bir muhit ki güvensizdir
sen yoksan...............*
devamını gör...
1031.
ayşe ayşe aş gibi memeleri taş gibi ayşe balkondan atlamış memeleri patlamış.
youtube.com/shorts/YLcPEMpi...
youtube.com/shorts/YLcPEMpi...
devamını gör...
1032.
sen benim iklimimin çiçeği değilsin.
devamını gör...
1033.
daha evvel burada birkaç şiirimden bir bölümü paylaşmıştım. yeni yıla kendi adıma daha umutlu ve cesur bakmak adına ilk kez bir şiirimin tamamını paylaşma cüretinde bulunuyorum. kor ateş gibi kalbimizi yakan ayrılıklara rağmen daima gülümsemesini dilediklerimize... ve tabi herkese kalbindekinin isabet ettiği bir yeni yıl dileğiyle.
gülümse, uzak ellerinle
elimden güllerin kokusu kaldırıldı
serin avuç içlerin söküldü ellerimden
üzerine beton dökülmüş çimenlerin ürkekliğiyle
daha bir tedirginim dünyaya bakarken.
dünyaya neresinden bakmalı çözmüş değilim
neresinde durmalı kalabalığın, ayırt edilmek için?
niçin bizim de hakkımızdı dünyada yer edinmek?
ekmeğimi bölmek için ellerini aramam, niçin?
ellerini
kapıldığımız zincirlerden ellerime alarak
yüzüme asarak yeniden, yutkunmasız sevinçleri
sana içini rahatlatacak şeyler de söyleyebilirim,
bunlar içimi rahatlatmaz.
ne dünyadaki yerim öncelenir,
ne isteri nöbetlerim diner,
kalbimdeki leke de paklanmaz.
içimde artık uçsuzlaşan o uçurum
aşılmaz kelimelerin sarsıcı büyüsüyle
senin dokundukça içimi genişleten
serin ellerinle bile.
görkemli balo listelerinde adıma rastlanmaz
adıma kurulmuş çarmıhlar da bulamazsın
bakiyem yetersiz dünyayı değişmeye
herkes hevesle değişirken
bir sen öylece kalsaydın
sana, solgun güllere bakarken yakılmış
kederli ve içten bir yakarış sunardım:
“beni dize getirecek bir düzine söz bulunur
seni düze çıkaracak bir dize getiremem”
kendi yarasını sarmaktan muzdarip
bu benim ellerimin
niçin bu senin acılarını dindirmek arzusu?
niçin içim bir uçurumken
sana hep ağaç gölgesi çiziyorum?
işte ölürken bile göz ucuyla
niçin atıyor mu diye bir kalbi yokluyorum?
dünya gözümün önünden geçerken
sorularım hazır işte
vakitlice kalksın diye parmağımı kolluyorum
ciddiye almıyorum üç günlük mü dört mü
neresinden baktımsa dünyaya
orasından düştüm, biliyorum.
ne içindeki yerimden şikâyetçiyim artık
ne isterik vakitlerinden ömrümün
gülüp geçiyorum
halime gülüp geçen kalabalık arasından
küskün değilim adıma kurulmayan çarmıhlara da
çarmıhlar yaşamı engelleyemez nasılsa
yok saydım dünyaya dair dert ettiğim her neyse
sen yüzündeki lekeyle yalnız bir kez gülümse
böylece
kalbimdeki lekeyi unutmak için
bir imkan bulunur
çünkü bütün hırslarım dizilir de tek sıra
kalbimdeki lekeyi dizginleyemem
vicdanım karşısında
sonra belki ellerimizi açarız
kalbimize bir gül durur
bunun göklerdeki yerinden
ayrıca korkuyorum
gülümse, uzak ellerinle
elimden güllerin kokusu kaldırıldı
serin avuç içlerin söküldü ellerimden
üzerine beton dökülmüş çimenlerin ürkekliğiyle
daha bir tedirginim dünyaya bakarken.
dünyaya neresinden bakmalı çözmüş değilim
neresinde durmalı kalabalığın, ayırt edilmek için?
niçin bizim de hakkımızdı dünyada yer edinmek?
ekmeğimi bölmek için ellerini aramam, niçin?
ellerini
kapıldığımız zincirlerden ellerime alarak
yüzüme asarak yeniden, yutkunmasız sevinçleri
sana içini rahatlatacak şeyler de söyleyebilirim,
bunlar içimi rahatlatmaz.
ne dünyadaki yerim öncelenir,
ne isteri nöbetlerim diner,
kalbimdeki leke de paklanmaz.
içimde artık uçsuzlaşan o uçurum
aşılmaz kelimelerin sarsıcı büyüsüyle
senin dokundukça içimi genişleten
serin ellerinle bile.
görkemli balo listelerinde adıma rastlanmaz
adıma kurulmuş çarmıhlar da bulamazsın
bakiyem yetersiz dünyayı değişmeye
herkes hevesle değişirken
bir sen öylece kalsaydın
sana, solgun güllere bakarken yakılmış
kederli ve içten bir yakarış sunardım:
“beni dize getirecek bir düzine söz bulunur
seni düze çıkaracak bir dize getiremem”
kendi yarasını sarmaktan muzdarip
bu benim ellerimin
niçin bu senin acılarını dindirmek arzusu?
niçin içim bir uçurumken
sana hep ağaç gölgesi çiziyorum?
işte ölürken bile göz ucuyla
niçin atıyor mu diye bir kalbi yokluyorum?
dünya gözümün önünden geçerken
sorularım hazır işte
vakitlice kalksın diye parmağımı kolluyorum
ciddiye almıyorum üç günlük mü dört mü
neresinden baktımsa dünyaya
orasından düştüm, biliyorum.
ne içindeki yerimden şikâyetçiyim artık
ne isterik vakitlerinden ömrümün
gülüp geçiyorum
halime gülüp geçen kalabalık arasından
küskün değilim adıma kurulmayan çarmıhlara da
çarmıhlar yaşamı engelleyemez nasılsa
yok saydım dünyaya dair dert ettiğim her neyse
sen yüzündeki lekeyle yalnız bir kez gülümse
böylece
kalbimdeki lekeyi unutmak için
bir imkan bulunur
çünkü bütün hırslarım dizilir de tek sıra
kalbimdeki lekeyi dizginleyemem
vicdanım karşısında
sonra belki ellerimizi açarız
kalbimize bir gül durur
bunun göklerdeki yerinden
ayrıca korkuyorum
devamını gör...
1034.
ey ben! ey sen! ey biz!
de ki:
tanrım! ben aşktan ibaretim,
tapmaya şükrandır ibadetim.
kimmişim bu insan donunda?
merak etmiş ademoğlu-
beni sormuş sevgiden gafil.
sen cevapla allah'ım.
de ki: ben aşk isem
o da muhammed'im.
maşuk isem tmollos'ta,
adonis'tir o da.
kızıldeniz'i yarmıştın!
hatırla hatırla hatırla-
hatırla!!!
rüya rüya girerim gecelerinize.
bir titremeyle uyanırsanız bilin ki benim.
ben senim sen de bensin.
hem geleceğinim hem geçmişin.
rüya rüya rüya-
--rüya rüya
güneşinim ben senin,
sen benim güneşim.
de ki:
tanrım! ben aşktan ibaretim,
tapmaya şükrandır ibadetim.
kimmişim bu insan donunda?
merak etmiş ademoğlu-
beni sormuş sevgiden gafil.
sen cevapla allah'ım.
de ki: ben aşk isem
o da muhammed'im.
maşuk isem tmollos'ta,
adonis'tir o da.
kızıldeniz'i yarmıştın!
hatırla hatırla hatırla-
hatırla!!!
rüya rüya girerim gecelerinize.
bir titremeyle uyanırsanız bilin ki benim.
ben senim sen de bensin.
hem geleceğinim hem geçmişin.
rüya rüya rüya-
--rüya rüya
güneşinim ben senin,
sen benim güneşim.
devamını gör...
1035.
uzak durdum şiirden şarkıdan
bakmadım doğaya akarsuya
kar tanesi hayal ettim yaz ortası
yaz ortası seni anlattım
yüksek tepelerden denizlere
ben çok sevdim şiiri şarkıyı
içinde yürümek akarsuyun
damla damla ıslanmış kağıtta
o kar tanesi karışmış suya
sevmem artık yazı da kışı da
yüksek tepelerden denizlere
kısık seslerle fısıldarım sana
sana karşı olan aşkımı
ıslak, soğuk kağıtlara yazdım
çok sevdim şiiri şarkıyı ama
uzak durdum şiirden şarkıdan
ben hiç şiir yazmadım aslında
yürüdüm bir kışın ortasında
içinde yürümek akarsuyun
yürüdüm yürüdüm ama çok üşüdüm.
bakmadım doğaya akarsuya
kar tanesi hayal ettim yaz ortası
yaz ortası seni anlattım
yüksek tepelerden denizlere
ben çok sevdim şiiri şarkıyı
içinde yürümek akarsuyun
damla damla ıslanmış kağıtta
o kar tanesi karışmış suya
sevmem artık yazı da kışı da
yüksek tepelerden denizlere
kısık seslerle fısıldarım sana
sana karşı olan aşkımı
ıslak, soğuk kağıtlara yazdım
çok sevdim şiiri şarkıyı ama
uzak durdum şiirden şarkıdan
ben hiç şiir yazmadım aslında
yürüdüm bir kışın ortasında
içinde yürümek akarsuyun
yürüdüm yürüdüm ama çok üşüdüm.
devamını gör...
1036.
bir şeyler eksik gibi hissediyorum
eğer ne olduğunu bilsem
bilsem
söylemeden çözeceğim
bilmiyorum
kendimi akışa bırakmak zor
düşünmek anlamsız
inanamıyorum bazen böyle olduğuna
yapayalnızlık hissi
bu boşluk ve huzursuzlukla
yapayalnızlık
eğer ne olduğunu bilsem
bilsem
söylemeden çözeceğim
bilmiyorum
kendimi akışa bırakmak zor
düşünmek anlamsız
inanamıyorum bazen böyle olduğuna
yapayalnızlık hissi
bu boşluk ve huzursuzlukla
yapayalnızlık
devamını gör...
1037.
kavga, şiddet, vahşet ve kan
erillerin egemen olduğu toplumda huzur içinde yaşamak yalan
kaosun merkezinde eriller
insanı kötülüğün merkezine iterler
bastırılmış duygular şiddete dönüşür ellerinde
akılları aşağıda , gizlenir bir yerlerde
sadece şiddetten beslenen pislikler
hayattan sakince çekip gitmeyi beceremezler
tek bir kurşunum olsa
düşünmeden sıkarım kafama
düşünmeden sıkardım kafama
kimseyi almam boşluğuma
bir kadın cesedi varsa odada
katil kim diye sorma
erkekleri koy mahpusa
güvende hissedemem sokakta
peşimde daima bir araba
bedenimin tapusu başkalarında
bense sadece ellerinde bir kukla
lider erkeklerken dünyada
erillerin egemen olduğu toplumda huzur içinde yaşamak yalan
kaosun merkezinde eriller
insanı kötülüğün merkezine iterler
bastırılmış duygular şiddete dönüşür ellerinde
akılları aşağıda , gizlenir bir yerlerde
sadece şiddetten beslenen pislikler
hayattan sakince çekip gitmeyi beceremezler
tek bir kurşunum olsa
düşünmeden sıkarım kafama
düşünmeden sıkardım kafama
kimseyi almam boşluğuma
bir kadın cesedi varsa odada
katil kim diye sorma
erkekleri koy mahpusa
güvende hissedemem sokakta
peşimde daima bir araba
bedenimin tapusu başkalarında
bense sadece ellerinde bir kukla
lider erkeklerken dünyada
devamını gör...
1038.
"winter sunshine"
kavanoza hapsedilmiş kelebek gibiyim
bugünlerde dünyada
ve bu şehirde
çaresizim
çabalayamıyorum
kavanozun kapağını kapatan küçük çocuk da kim?
kanatlarım yok
uçmayı ve kelebek olmayı unuttum
kavanoza hapsedilmiş siyah kelebeğim bu günlerde
kış güneşinde bile her yer karanlık
boğuluyorum
korkuyorum
insan olmaya halim kalmamış bu şehirde.
kapalı bir kavanozda çırpınmadan ölüyorum her gün
yeniden yeniden,
zevki için bir çocuğun.
bugünlerde kavanoza hapsedilmiş
siyah bir kelebek gibiyim
güneş doğmuyor
ömrüm bitiyor
insan azalıyor
ve kendisine ayrılan sürenin sonuna geliyor
sonra ne mi oluyor?
boğulduğuyla
kurduğu ama yaşayamadığı hayalleriyle
dünya kavanozunda tekrar tekrar ölüyor
bir günlük ömründe
kavanoza hapsedilmiş siyah bir kelebek gibiyim.
kavanoza hapsedilmiş kelebek gibiyim
bugünlerde dünyada
ve bu şehirde
çaresizim
çabalayamıyorum
kavanozun kapağını kapatan küçük çocuk da kim?
kanatlarım yok
uçmayı ve kelebek olmayı unuttum
kavanoza hapsedilmiş siyah kelebeğim bu günlerde
kış güneşinde bile her yer karanlık
boğuluyorum
korkuyorum
insan olmaya halim kalmamış bu şehirde.
kapalı bir kavanozda çırpınmadan ölüyorum her gün
yeniden yeniden,
zevki için bir çocuğun.
bugünlerde kavanoza hapsedilmiş
siyah bir kelebek gibiyim
güneş doğmuyor
ömrüm bitiyor
insan azalıyor
ve kendisine ayrılan sürenin sonuna geliyor
sonra ne mi oluyor?
boğulduğuyla
kurduğu ama yaşayamadığı hayalleriyle
dünya kavanozunda tekrar tekrar ölüyor
bir günlük ömründe
kavanoza hapsedilmiş siyah bir kelebek gibiyim.
devamını gör...
1039.
anne minik kızına sordu:
"aşk ne demek kızım?"
"çok sevgi!" dedi annesinin kızı
"anneyi ne kadar seviyorsun?
diye sordu anne -yine-
"dünyalar kadar!" dedi kızı
ve koskocaman açtı kollarını
başka bir anne
sığdıramadı sevgisini kalbine
atıverdi onu dünyalar kadar sevecek kızını
çöp konteynerine
"aşk ne demek kızım?"
"çok sevgi!" dedi annesinin kızı
"anneyi ne kadar seviyorsun?
diye sordu anne -yine-
"dünyalar kadar!" dedi kızı
ve koskocaman açtı kollarını
başka bir anne
sığdıramadı sevgisini kalbine
atıverdi onu dünyalar kadar sevecek kızını
çöp konteynerine
devamını gör...
1040.
8/5
kontağı çevrilince hayatın
balistik füzeler yağar üstümüze
ölmek,
ne de kolay sabah ayazında
oysa her şey ne de zordu
sağ şeritte
haksızca aksatılan trafik mesaisi
iki yakamızı bir araya getirmezdi
sıkışmak, hayat demek
bu söylendi hep
ana haber bültenlerinde
gazeteler, tiraj dedi
sarılmak, aşk demek
sürmanşetteydi hep
üçüncü sayfa arifesinde
bense öğle araları
katık ettim yalanları
sıcak poğaçalarıma
kontağı çevrilince hayatın
balistik füzeler yağar üstümüze
ölmek,
ne de kolay sabah ayazında
oysa her şey ne de zordu
sağ şeritte
haksızca aksatılan trafik mesaisi
iki yakamızı bir araya getirmezdi
sıkışmak, hayat demek
bu söylendi hep
ana haber bültenlerinde
gazeteler, tiraj dedi
sarılmak, aşk demek
sürmanşetteydi hep
üçüncü sayfa arifesinde
bense öğle araları
katık ettim yalanları
sıcak poğaçalarıma
devamını gör...