1601.
aşık ve hüzünlü bir adam vardı, çabucak bileceksiniz.
ki hani, kaptan şiirlerini dinlemeden uyku girmezdi gözlerine geceleri.
yabancı bir caddede,
güzel kadınlar yürüyorlarken,
esrik edici kokuları havada asılı kaldı,
nefes alıyorduk.

ben dedi. değiştim. hem, sakallarımı da...
mor etekli bir kadın sigarasını yakıyordu.
gök gürledi, ıslandık.
bir sigara da o yaktı.
sanki bir trol, bir şovalye'ye aşkını anlatıyordu gece...
ve ben dedi. artık yağmur olmaktan vazgeçtim.

öyle şiddetliydi ki,
yağmur değil, sözleri,
dudaklarından çıkarken kelimeler,
nefret akıyordu gözlerinden, nefret..
ve sevgi dedi. herkese layık değilmiş, geç oldu, ama öğrendim.
devamını gör...
1602.
günlerden bir gün ismi memiş
yürümüş yürümüş de altına işemiş.
devamını gör...
1603.
her kapı bir sonsuzluğa açılır,
görmek için kayıp ruhları
ve o an gelir ki
elinde bir anahtar
bir kilit ruhunda
gördüğün düşlerin ellerinde kalan
yalansız bir hezeyan olur…
devamını gör...
1604.
düşünmekle düşünmemek arası ince bi çizgi,
gözlerimde gözlerin, kulağımda ezgin,
biliyorum hislerin bugün bana dargın,
ve bu karamsar benliğim delirmekte tanrım.

püsküllü bi defter, anlatamam garip,
sapsarı bi kalem, annemin çantasından hatıra,
gördüğüm hayaletler, anlatamam tabip,
aşık olduğum ince silüetiyle, karşımda hafsa.

ince bi nüans bu, unutulmayan memuar,
bu alzheimer aklımda yer edinmiş pervasız,
yemyeşil gözlere sahip, dudağında rujla,
sanki beni yanına çağırmakta bu namuslu arsız.

ben vitamini güneşten değil, ruhundan salgılarken
ışıkların dalga dalga tenimi aydınlatır,
sanki hiç anlatamadığım melodik bi zarafet bu,
ve bu cani hislerim saçlarında tutuklu.

ovalar kıskanır mı gözlerinin yeşilini?
şairleri aşık eden sözlerinin neşesi,
ve bi aşık tebessümünden sağlıyorken besinini,
sanki bu gece, ikimizin gecesi.
devamını gör...
1605.
haritalardan bildiğim bir şehirde, bir yerde,
bir kadın bir sigara yakıyor.
sarı kaldırımda, mart rüzgarı esiyor, uzun eteği savruluyor, eşarbını düzeltiyor.
kaldırımlar taşıyor ayaklarının izlerini ve
rüzgar, yanan tütünün dumanını dansa kaldırıyor kadının.

yine aynı şehirde, sallanmakta olan bir köprünün üzerinde, bir adam,
ceketinin düğmelerini ilikliyor.
çünkü mart rüzgarı...
yağmur başlıyor.

kaldırımlar bağlandığında sakin bir caddenin kirli asfaltı ile,
karşıya geçiyor kadın, soluklanıyor, bir sigara daha yakıyor.
henüz varacakken sallanan köprüye, yere atıyor sigarasını, şemsiyesini açıyor.
köprü daha çok sallanıyor,
çünkü mart rüzgarı...

aynı noktada birleştiklerinde iki yabancı,
biri sağ, öteki sol ayağını atmış oluyorlar farklı yönlere doğru.
uzaklaşıp gidiyorlar köprünün merkezinden daha da uzaklara.
oysa tam da zıt kutupları temsil ediyorlar, iki yabancı..

her gün aynı saatte, aynı köprüye yakın, aynı marka sigara atılıyor yere,
farklı eşarplar, farklı ceketler...
bazen zıt kutuplar birbirlerini çekmiyorlar.
çünkü, mart rüzgarı.
devamını gör...
1606.
patladı patlayacak, güçlü bir bileşen gibiydi gözlerin,
hep yanımda taşıdığımdan onları,
biliyordum. bana zarar veriyorlar şimdi.
ki ben, yalnızca gözlerinden etkilenmiştim kadınların,
şimdiye dek, şimdi.
sonrasını bilmiyorum !
bir çocuğun şapkasını taşıyorum avuçlarımda,
saçlarının kokusunu ciğerlerime dolduruyorum.
onu seviyorum,
patladı patlayacak gözlerinden çok seviyorum.
özlemek, zamanın gövde gösterisi olmalı. hissediyorum.
yalnızca onu mu özlüyorum?
şimdi.. bilmiyorum.

umutlarım tükeniyor; her geçen gün, daha da fazla,
bir tütsüyü bile koklayamıyorum.
oysa omuzlarımda saçların, karanlık bir odada,
dumanından imgeler belirlemiştik tütsünün seninle.
biliyorum...
dans ettik, dua ettik, secde ettik ama,
bilemedim senin her yabancıdan daha yabancı olacağını.

oysa yıldızlar göklerde, her daim parıldamayacaklar mıydı?
ışıklarını saçmaya benliklerinden;
saçlarına, gözlerinin içine, dudaklarının kıvrımına.

sen, alıştığından geçmişinde karanlığa,
ışığı hiç hak etmedin !
sana kimse ışığı göstermedi diye,
beni de göstermemiş belledin.

şimdilerde haykırmıyorum aşkımı,
özlemiyorum eskisi gibi seni.
kalbim, inkar ettiğim;
başka duygularla çarpıyor beni.

bir gün,
her şeyin ayırdında olduğunda,
yaşlar süzüldüğünde dinamit gözlerinden,
şarkılar canını yaktığında,
kelimeler kifayetsiz kaldığında;
kolların güçsüzleştiğinde,
kalbin, küçük bir kuşun kalbi gibi titrediğinde,
beni anımsayacaksın.
devamını gör...
1607.
her ayın ikinci perşembesi
seni anarım neriman
gök kara ve bulutsuzsa
düş, soğuk ve umutsuzsa
seni anarım neriman

evimin camından içeri ışık vurur
sen sanarım neriman
bir hışımdır fırlatır yerimden

hiç sevmedim böyle neriman
sanki ayaklarımın altı buluttur
sen dışında konuştuğum her ruh
bin geceden daha soğuktur

beni sorarsan…
bir elmanın iki yarısı var elimde
ikisi de bana kaldı neriman.
devamını gör...
1608.
bu kadar kötü şiir içinde iyisini bulup favorilemeye çalıştığım başlık.
bizim büyük çaresizliğimiz filminde çok güzel bir söz vardı :
''bazıları şiir okur ve yazmayı öğrenirler. ben şiir okudum ve yazmamayı öğrendim. ''
devamını gör...
1609.
içimde her sabah doğmaya çalışanlara inat
kendimi öldürüyorum her gece
bitmiyorum öldürmekle de öyle kalabalığım
bedenim bir misafirliğe sahne
ve ben uzatmaya niyetli değilim bu misafirliği
bistüri aceminin elinde
düsturu kaybolmuş cevapsız her sorum
ve ben çok uzun zamandır
üçüncü sayfalara göz kırpıyorum
devamını gör...
1610.
ilkokulda yapraklar dokulurdu saclarindan
biz durmadan sevisirdik
gozlerinde en guzel kosklerin anahtari
gozlerinden akan nehirlerde yikanirdim

ahh ne guzeldi seninle olmak melinda
goguslerinde gezmek vardi, diyar diyar
ahh ne guzeldi sana dokunmak melinda
kokuna sinmisti besledigim kasimpati.

islak saclarindan yapilmis sarap
genzimde dolanan alkolun tadi
ahhh ne guzeldi seninle cennet mahallesi izlemek melinda
ahhh ne guzeldi cagla sikelin efso fizigi melinda off vallahu azdim...

ahhh melinda ahhh
hani bazen dusunurdum sen mi cagla sikel mi
siirlerime konu olurdu onun o surahi boynu
o endam o durus
sanki teni cehennemde kavrulmus...

off melinda offf
simdi sen ve cagla'nin arasinda olmak vardi...
devamını gör...
1611.
bozkırda

işte bu rüzgar bu eski uğultu
beklediğim sendin hoş geldin
dilimde yakası açılmadık anılar
titrer sırtımı dayadığım dağ

başımda eski günlerden kalmış
ıslatır durur duasız yağmurlar
şimdi öylece bakarım göğe
inanırım kimse inanmasa da

adımı kuşlara fısıldayan biri var
devamını gör...
1612.
betelgeuse

bettlejuice, gizemli bir ruh efendisi,
ölüm diyarının kurnaz dahi,
kara mizahın ustası, maskaralığın efendisi,
sıradışı dünyanın çılgın kahramanı.

gölgeye gizlenen bir gülümseme,
çılgınca dans eden bir hayalet,
sıradanlığı delen bir çılgınlık,
bettlejuice, seninle her şey mümkün.

göz kırpan karanlık yıldız,
mizahınla aydınlatan geceyi,
ölümün sırlarını gülümseyerek saklayan,
bettlejuice, efsanen sonsuz yaşasın.


lord megatron
devamını gör...
1613.
bazı cümleler anlamını yitirmeden başlamalıydım yazmaya.
niyetim de yok oysa, ne anlaşılmaya,
ne de kendimi kurtarmaya.
biraz tanrı'ya kırgınlık mevcut, boynu bükük dualarım var.
az biraz da örselenmiştir canım.
kanamış yaralar mevcut,
altı üstü;
21 gramlık ruhumda.

ben ki bir bana sığınan basit bir adamım aslında.
içimde;
gözleri sönük ölümden çocuklarım,
ölümden korkmayan intihar komandolarım,
vatan belleyip bildiğim bir tenhalık.
unutulmasın ki,
sizlere bunu anlatıyor olmam,
sizi sevdiğim anlamını da taşımaz.
baktığım o yüzleriniz,
o hissiz gözleriniz,
aynalardan ayırmadığınız o suretiniz,
evet, hepsi birer et ibareti.

tanrım,
beni yarattın, ama beni neden insanlarla sınadın?
başka yolu yok muydu,
nefret beslediğim bu sınavın?
ve yalnızım.
taşı kırılmış bir mezar kadar,
nasıl algılıyorsan öyle algıla.
anla, ya da anlama.
anlatmaya çalıştım,
kararınca.

15:56
burak.
devamını gör...
1614.
ben sokakta yürüyen biriyim
kedilerin koşuşmasına
teyzelerin konuşmasına
tanık olmuş biriyim

ne onlar tanır
ne de ben bulabilirim benliğimi
içim dışım bir değildir
gördüğüm manzaralar güzel ötesidir

ama şimdi anlıyorum
o güzelliklerin altında acılar saklı
bütün duvarların ağzı bağlı
ben de acılarımı kalbime gömüyorum

farkında olmak acıtır canımı
cahillik de karıştırır kafamı
her şey anlamsız
yaşıyorsan ıssız
...
devamını gör...
1615.
gözümüz yok ne yatta ne katta.
bazen istediğin olmaz bu hayatta.
metrobüste adamı öpüyorlar ayakta.
devamını gör...
1616.
sosyoloji

auzef falan kesmez
zaten ayvalikta merkez yok
gene de düşünmüyor değilim
aciktan bitirmeyi

uzaktan olmaz diyorlar
et ete değmeli diyorlar
ben ben bilemiyorum
altan ne yapayim bilmiyorum

kayit zamani geliyor ama
harclar meşe tomruğu gibi
azicik zorlasam
bitirir miyim sosyolojiyi

suat bakar saskin saskin
aday öğrenci olmak ne mümkün
auzefin öğrenci isleri
yeni delhide mi
cevap vermiyorlar
aramalara..
devamını gör...
1617.
simdi bi bira,
yarin iki bira,
ictim sise sise bira,
sabah bira aksam bira,
yolda bira evde bira iste bira,
ormanda denizde dagda bira,
ben mi?
bira adam derler lakabima,
actim simdi soguk buzlu bir bira.
devamını gör...
1618.
geceleri uzatan
ve karartan gündüzleri
zehr-i aşkın cömert sâkisi
uyuşmuş idrâkime saplanmış
paslı çivi
sensin
hem yakansın ateşi
hem savuran rüzgar
benden kalan külleri
usulca düştüğümde toprağa
üstüme basıp geçen
dağıtan
mağrur düşman askeri
sensin
meydanlarda zaferini
sağırlara duyuran
sarhoş müjdeci
galip sensin
mağlup da sen
isli taşlardan örülü sarayın
sultanı sen
unutulmuş dünler sahnesi bahçen
içinde çöl kızgınlığı
mahşeri bekler
yürüse yanar ayakları
dursa yanar
konacak dal bulamaz
içimde
çırpınan topal güvercinler

mahşeri bekler...
devamını gör...
1619.
seninle bir dakika
sonsuzlukta sonsuzluk
o kadar çekilmezsin yani
her şeyin bozuk
senden uzakta geçiyor günler güzel
sen ne bokumu yemeye kendini sandın özel
sensizlik benim için tatlı bir şarap
ondan beni kurtar, kurtarıcım yarab
senden var bir çok yaram
naptım ben sana yaram?
koy ver geçsin günler ey gereksiz
hüzünlenip durma nedenli nedensiz
uyku tutmadı sabah iş var
yarına herhalde iyi s..iş var
olur böyle şeyler der gereksiz
sen de söyle bir şeyler sebepsiz
fransızlar angut, kuşlar kelebek
küçükken beni ısırdı güvelek
o ısırktan şu geliyor aklıma
bir daha yaklaşma yanıma
doğaçlama yazar gereksiz
şiir zaten saçma ve yetersiz
o değil sigaram bitti birden
ne yapacağım şimdi harbiden
bu saatte bulunmaz açık market
bu geceyi nasıl yaparsan, yap, israf et
yoktur bir çare gönlümün kenarına
sokayım böyle işi çıkmamak üzere mezarına
daha fazla saçmalama sus
içindeki can sıkıntısını kus
en sevmediğim yemektir kuskus
havayı bastı apansız bir pus
bitmiyor şiir yazma hevesi
geçmez gereksizin bu sefer gecesi
gereksiz gecelerden gecelerin bir tanesi
neredesin masalların güzel sesli perisi
bir ninni söyle de horlayayım
yatarken karyolamı darlayayım
yeter lan bu kadar.
hadi git yat zıbar.
devamını gör...
1620.
ne idi beni bu kadar benden alan
nefes alışverişerimi yavaşlatan

bu nefesi alan ben miyim
yoksa nefes alıp verdiği için mi ben olan

neredeydi bu ruhu dize getiren
kalbime sözünü geçiren

neydi beni ben yapan,
beni bir başıma bırakan
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının şiirleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim