normal sözlük yazarlarının şiirleri
başlık "martinneder" tarafından 08.01.2021 18:06 tarihinde açılmıştır.
1601.
sosyoloji
auzef falan kesmez
zaten ayvalikta merkez yok
gene de düşünmüyor değilim
aciktan bitirmeyi
uzaktan olmaz diyorlar
et ete değmeli diyorlar
ben ben bilemiyorum
altan ne yapayim bilmiyorum
kayit zamani geliyor ama
harclar meşe tomruğu gibi
azicik zorlasam
bitirir miyim sosyolojiyi
suat bakar saskin saskin
aday öğrenci olmak ne mümkün
auzefin öğrenci isleri
yeni delhide mi
cevap vermiyorlar
aramalara..
auzef falan kesmez
zaten ayvalikta merkez yok
gene de düşünmüyor değilim
aciktan bitirmeyi
uzaktan olmaz diyorlar
et ete değmeli diyorlar
ben ben bilemiyorum
altan ne yapayim bilmiyorum
kayit zamani geliyor ama
harclar meşe tomruğu gibi
azicik zorlasam
bitirir miyim sosyolojiyi
suat bakar saskin saskin
aday öğrenci olmak ne mümkün
auzefin öğrenci isleri
yeni delhide mi
cevap vermiyorlar
aramalara..
devamını gör...
1602.
simdi bi bira,
yarin iki bira,
ictim sise sise bira,
sabah bira aksam bira,
yolda bira evde bira iste bira,
ormanda denizde dagda bira,
ben mi?
bira adam derler lakabima,
actim simdi soguk buzlu bir bira.
yarin iki bira,
ictim sise sise bira,
sabah bira aksam bira,
yolda bira evde bira iste bira,
ormanda denizde dagda bira,
ben mi?
bira adam derler lakabima,
actim simdi soguk buzlu bir bira.
devamını gör...
1603.
geceleri uzatan
ve karartan gündüzleri
zehr-i aşkın cömert sâkisi
uyuşmuş idrâkime saplanmış
paslı çivi
sensin
hem yakansın ateşi
hem savuran rüzgar
benden kalan külleri
usulca düştüğümde toprağa
üstüme basıp geçen
dağıtan
mağrur düşman askeri
sensin
meydanlarda zaferini
sağırlara duyuran
sarhoş müjdeci
galip sensin
mağlup da sen
isli taşlardan örülü sarayın
sultanı sen
unutulmuş dünler sahnesi bahçen
içinde çöl kızgınlığı
mahşeri bekler
yürüse yanar ayakları
dursa yanar
konacak dal bulamaz
içimde
çırpınan topal güvercinler
mahşeri bekler...
ve karartan gündüzleri
zehr-i aşkın cömert sâkisi
uyuşmuş idrâkime saplanmış
paslı çivi
sensin
hem yakansın ateşi
hem savuran rüzgar
benden kalan külleri
usulca düştüğümde toprağa
üstüme basıp geçen
dağıtan
mağrur düşman askeri
sensin
meydanlarda zaferini
sağırlara duyuran
sarhoş müjdeci
galip sensin
mağlup da sen
isli taşlardan örülü sarayın
sultanı sen
unutulmuş dünler sahnesi bahçen
içinde çöl kızgınlığı
mahşeri bekler
yürüse yanar ayakları
dursa yanar
konacak dal bulamaz
içimde
çırpınan topal güvercinler
mahşeri bekler...
devamını gör...
1604.
seninle bir dakika
sonsuzlukta sonsuzluk
o kadar çekilmezsin yani
her şeyin bozuk
senden uzakta geçiyor günler güzel
sen ne bokumu yemeye kendini sandın özel
sensizlik benim için tatlı bir şarap
ondan beni kurtar, kurtarıcım yarab
senden var bir çok yaram
naptım ben sana yaram?
koy ver geçsin günler ey gereksiz
hüzünlenip durma nedenli nedensiz
uyku tutmadı sabah iş var
yarına herhalde iyi s..iş var
olur böyle şeyler der gereksiz
sen de söyle bir şeyler sebepsiz
fransızlar angut, kuşlar kelebek
küçükken beni ısırdı güvelek
o ısırktan şu geliyor aklıma
bir daha yaklaşma yanıma
doğaçlama yazar gereksiz
şiir zaten saçma ve yetersiz
o değil sigaram bitti birden
ne yapacağım şimdi harbiden
bu saatte bulunmaz açık market
bu geceyi nasıl yaparsan, yap, israf et
yoktur bir çare gönlümün kenarına
sokayım böyle işi çıkmamak üzere mezarına
daha fazla saçmalama sus
içindeki can sıkıntısını kus
en sevmediğim yemektir kuskus
havayı bastı apansız bir pus
bitmiyor şiir yazma hevesi
geçmez gereksizin bu sefer gecesi
gereksiz gecelerden gecelerin bir tanesi
neredesin masalların güzel sesli perisi
bir ninni söyle de horlayayım
yatarken karyolamı darlayayım
yeter lan bu kadar.
hadi git yat zıbar.
sonsuzlukta sonsuzluk
o kadar çekilmezsin yani
her şeyin bozuk
senden uzakta geçiyor günler güzel
sen ne bokumu yemeye kendini sandın özel
sensizlik benim için tatlı bir şarap
ondan beni kurtar, kurtarıcım yarab
senden var bir çok yaram
naptım ben sana yaram?
koy ver geçsin günler ey gereksiz
hüzünlenip durma nedenli nedensiz
uyku tutmadı sabah iş var
yarına herhalde iyi s..iş var
olur böyle şeyler der gereksiz
sen de söyle bir şeyler sebepsiz
fransızlar angut, kuşlar kelebek
küçükken beni ısırdı güvelek
o ısırktan şu geliyor aklıma
bir daha yaklaşma yanıma
doğaçlama yazar gereksiz
şiir zaten saçma ve yetersiz
o değil sigaram bitti birden
ne yapacağım şimdi harbiden
bu saatte bulunmaz açık market
bu geceyi nasıl yaparsan, yap, israf et
yoktur bir çare gönlümün kenarına
sokayım böyle işi çıkmamak üzere mezarına
daha fazla saçmalama sus
içindeki can sıkıntısını kus
en sevmediğim yemektir kuskus
havayı bastı apansız bir pus
bitmiyor şiir yazma hevesi
geçmez gereksizin bu sefer gecesi
gereksiz gecelerden gecelerin bir tanesi
neredesin masalların güzel sesli perisi
bir ninni söyle de horlayayım
yatarken karyolamı darlayayım
yeter lan bu kadar.
hadi git yat zıbar.
devamını gör...
1605.
ne idi beni bu kadar benden alan
nefes alışverişerimi yavaşlatan
bu nefesi alan ben miyim
yoksa nefes alıp verdiği için mi ben olan
neredeydi bu ruhu dize getiren
kalbime sözünü geçiren
neydi beni ben yapan,
beni bir başıma bırakan
nefes alışverişerimi yavaşlatan
bu nefesi alan ben miyim
yoksa nefes alıp verdiği için mi ben olan
neredeydi bu ruhu dize getiren
kalbime sözünü geçiren
neydi beni ben yapan,
beni bir başıma bırakan
devamını gör...
1606.
ben tanrının cehennemlik yarattıklarından
ismim gereksiz, soyadım, ne önemi var onun?
bana ait değil, ismim de öyle
kaderimden başka her şey
hiçbiri bana ait değil
hiçbiri ben değil
ben hiçbiri değil
göklere ettiğim tek dua
beni gözden çıkarması tanrının
cehenneme odun olmamak için değil
çünkü ben ateşim, odun değil
ateşin yeri elbette cehennem
cehennemde ateş olmakta istemem
yakmak istemiyorum kimseyi
çünkü o işe bile yaramam ben
kaderimse eğer, ona da tamam
anladın mı tanrım?
yine de işe yaramazım
sıkıldım
yakamı bırak
beni sevmiyorsun biliyorum
sevilmeye yeteneksizim
biliyorum
beni sevmeye çalışma
yoruluyorum
ismim gereksiz, soyadım, ne önemi var onun?
bana ait değil, ismim de öyle
kaderimden başka her şey
hiçbiri bana ait değil
hiçbiri ben değil
ben hiçbiri değil
göklere ettiğim tek dua
beni gözden çıkarması tanrının
cehenneme odun olmamak için değil
çünkü ben ateşim, odun değil
ateşin yeri elbette cehennem
cehennemde ateş olmakta istemem
yakmak istemiyorum kimseyi
çünkü o işe bile yaramam ben
kaderimse eğer, ona da tamam
anladın mı tanrım?
yine de işe yaramazım
sıkıldım
yakamı bırak
beni sevmiyorsun biliyorum
sevilmeye yeteneksizim
biliyorum
beni sevmeye çalışma
yoruluyorum
devamını gör...
1607.
yine yaz geliyor,
mutlu,
kınası yakılmış genç kız gibi.
rüzgar temiz ve serin,
aklımın kıyılarına deniz kokusu serpiyor.
umut mavileşiyor,
uyumamak ve yaşamak istiyorum,
yıldızlar her seferinde daha da körpe,
yanimda otursaydın keşke.
mutlu,
kınası yakılmış genç kız gibi.
rüzgar temiz ve serin,
aklımın kıyılarına deniz kokusu serpiyor.
umut mavileşiyor,
uyumamak ve yaşamak istiyorum,
yıldızlar her seferinde daha da körpe,
yanimda otursaydın keşke.
devamını gör...
1608.
ellerimde devrik baharlar
yanan kuru yapraklar var.
yollar durunca geniş, gidildikçe dar,
gidemem, duruşuma yağmurlar yağar.
yanan kuru yapraklar var.
yollar durunca geniş, gidildikçe dar,
gidemem, duruşuma yağmurlar yağar.
devamını gör...
1609.
www.youtube.com/shorts/SKFW...
umduğumu
bulduğumda kaybedince
şiirle çıktım yola
yine
yoldan çıktım şiirle
doğumu
ve
aşkı
ayrılığı
acıyı
susmayı
ve
ölümü
sebep kıldım şiire
yürüdüm
varmak değildi gaye
gitmekti
gittim
kimse bilmedi
gittiğimden
sustuğumdan
duymadı kimse
gürültüsünden
sessiz karıncalar ezdi ayak izlerimi
gördüm
dokunmadım
onlarla da konuşmadım
rüzgar uğuldadı
gök karardı
durdum
yağmur
durdum
gök gürledi
durdum
toprak kokusu
ve
yıldırım
düştüm
...
umduğumu
bulduğumda kaybedince
şiirle çıktım yola
yine
yoldan çıktım şiirle
doğumu
ve
aşkı
ayrılığı
acıyı
susmayı
ve
ölümü
sebep kıldım şiire
yürüdüm
varmak değildi gaye
gitmekti
gittim
kimse bilmedi
gittiğimden
sustuğumdan
duymadı kimse
gürültüsünden
sessiz karıncalar ezdi ayak izlerimi
gördüm
dokunmadım
onlarla da konuşmadım
rüzgar uğuldadı
gök karardı
durdum
yağmur
durdum
gök gürledi
durdum
toprak kokusu
ve
yıldırım
düştüm
...
devamını gör...
1610.
sare’nin gülüşü
ı
ve güz geldi zemheriden sonra
cemreler düştü, suya tutku bulaştı
toprağa can, havaya yaşam karıştı
dağlar soyundu gelinliklerini
etekleri çiçeklerle bezendi
ulu bir peygamberin sözü bulaşmış gibi
yeryüzü rengarenk oluverdi.
uzaktan şarkılar söyleyerek gelen adam
muştu diye avuçları bayram doluydu.
birimizin ağzında sare’nin o kudretli gülüşü
-hani suskunluğun içindeki o isyankar kahkaha-
birimizin ağzı peltek oldu bayram denilince,
çünkü çocukluğunda bayram yoktu
birimizin kalp kırıklığından varlığı sızdı
cümleten düşmüştük peygamberin eteğinden
ayrık otları içinde renk veren çiçekler olduk.
gözlerden de düştük haliyle
gönül kapıları da bir bir kapandı
eşik yalnızlığına doyduk
sesleri aradık, kaybettiğimiz kimliğimizi de
tapınak avlusunda yitirdiğimiz inancımızı da
çalınan hayallerimizi, sömürülen emeğimizi
kanlanan ekmeğimizi,
zulüm ile bellenen bahçelerimizi.
yeryüzü bahar iklimine girdi de
boran bir hazan imdinde kaldık.
ıı
gregor samsa isimli böceğin
dört ayaklı yalnızlığı batıyor sol boşluğumuza
dünya dertleri akıyor damarlarımızda
rakamlara dönüşüyor,
istatistiksel veri oluyoruz
boşluklar içinde büyüyor,
tekerrür eden tarih içinde tekrardan ibaret sayılıyoruz.
bozuk nakarat gibi nutuk buluyoruz ağızlarda
doğu'nun o bitmez tükenmez şarkısında
papağan tekerlemesi gibi baskılar tazeliyoruz.
ııı
rıza kapısı kapandı,
fatima’nın cömert avucu yumruga dönüştü.
yolsuz kaldı dervişler,
kimi kendini dinara sattı,
kimi aklına sırtını döndü
kimi de pervane oldu bir dilberin ekseninde
dilber ki dilber,
bir düzine evden alevler doğurur
sırtlarda biriken sırlar açığa dökülür
savrulur dinarlar,
çınlar sesleri altından kaseler
yudum yudum içilir badeler
üzüm kasidesi kokar meclisler.
ıv
ana rahminde başlayan virgüller
toprağın rahminde noktalanacak.
çoğalacağız,
çoğaldıkça azalacağız!
binbir virgüle sığamadık da
bir nokta içinde kıvrılıp uyuyacağız.
ı
ve güz geldi zemheriden sonra
cemreler düştü, suya tutku bulaştı
toprağa can, havaya yaşam karıştı
dağlar soyundu gelinliklerini
etekleri çiçeklerle bezendi
ulu bir peygamberin sözü bulaşmış gibi
yeryüzü rengarenk oluverdi.
uzaktan şarkılar söyleyerek gelen adam
muştu diye avuçları bayram doluydu.
birimizin ağzında sare’nin o kudretli gülüşü
-hani suskunluğun içindeki o isyankar kahkaha-
birimizin ağzı peltek oldu bayram denilince,
çünkü çocukluğunda bayram yoktu
birimizin kalp kırıklığından varlığı sızdı
cümleten düşmüştük peygamberin eteğinden
ayrık otları içinde renk veren çiçekler olduk.
gözlerden de düştük haliyle
gönül kapıları da bir bir kapandı
eşik yalnızlığına doyduk
sesleri aradık, kaybettiğimiz kimliğimizi de
tapınak avlusunda yitirdiğimiz inancımızı da
çalınan hayallerimizi, sömürülen emeğimizi
kanlanan ekmeğimizi,
zulüm ile bellenen bahçelerimizi.
yeryüzü bahar iklimine girdi de
boran bir hazan imdinde kaldık.
ıı
gregor samsa isimli böceğin
dört ayaklı yalnızlığı batıyor sol boşluğumuza
dünya dertleri akıyor damarlarımızda
rakamlara dönüşüyor,
istatistiksel veri oluyoruz
boşluklar içinde büyüyor,
tekerrür eden tarih içinde tekrardan ibaret sayılıyoruz.
bozuk nakarat gibi nutuk buluyoruz ağızlarda
doğu'nun o bitmez tükenmez şarkısında
papağan tekerlemesi gibi baskılar tazeliyoruz.
ııı
rıza kapısı kapandı,
fatima’nın cömert avucu yumruga dönüştü.
yolsuz kaldı dervişler,
kimi kendini dinara sattı,
kimi aklına sırtını döndü
kimi de pervane oldu bir dilberin ekseninde
dilber ki dilber,
bir düzine evden alevler doğurur
sırtlarda biriken sırlar açığa dökülür
savrulur dinarlar,
çınlar sesleri altından kaseler
yudum yudum içilir badeler
üzüm kasidesi kokar meclisler.
ıv
ana rahminde başlayan virgüller
toprağın rahminde noktalanacak.
çoğalacağız,
çoğaldıkça azalacağız!
binbir virgüle sığamadık da
bir nokta içinde kıvrılıp uyuyacağız.
devamını gör...
1611.
yara bandı,
yüreğe sarılmaz
fakat acılarını sarası geliyor insanın.
kaç yanlış kapıdan merhem niyetine
merhamet dileneceğiz daha?
ve kaç vakit geçecek üstünden
"artık geçti, acıtmıyor." diyebilmek için?
yaralar eskir mi bilmem,
ama kapılar yüzüne kapanır insanın.
ve hiç kimse de zengin değildir,
merhamet dağıtacak kadar.
kimseler de gönlü bol değildir,
birilerine merhamet duyacak kadar.
kimsenin de mecali kalmamıştır zaten,
yaralarını bir başına sarabilecek kadar.
tarih atılmamış şiirler
yüreğe sarılmaz
fakat acılarını sarası geliyor insanın.
kaç yanlış kapıdan merhem niyetine
merhamet dileneceğiz daha?
ve kaç vakit geçecek üstünden
"artık geçti, acıtmıyor." diyebilmek için?
yaralar eskir mi bilmem,
ama kapılar yüzüne kapanır insanın.
ve hiç kimse de zengin değildir,
merhamet dağıtacak kadar.
kimseler de gönlü bol değildir,
birilerine merhamet duyacak kadar.
kimsenin de mecali kalmamıştır zaten,
yaralarını bir başına sarabilecek kadar.
tarih atılmamış şiirler
devamını gör...
1612.
bir gem takıldı, sonra gözlüğü
bir de hayat vurdu kamçısını
savurmak mı dört nala
yoksa savrulmakmı.
bir de hayat vurdu kamçısını
savurmak mı dört nala
yoksa savrulmakmı.
devamını gör...
1613.
bileğim ağrıyor hasta ve uykum yokken mırıldanış tezahürasyonları (şiirimin adı)
bileğim ağrıyor
hastayım öksürüyor
ve
gelmesini bekliyor(um
uykumun
çiğnenmeyen cikleti
uyku denen illeti
winniedeki pigleti
sevmedim sevemiyorum
reverb basılmış vocali
attığım her musikiyi
ise seviyorum
bileğim ağrıyor
hastayım öksürüyor
ve
gelmesini bekliyor(um
uykumun
çiğnenmeyen cikleti
uyku denen illeti
winniedeki pigleti
sevmedim sevemiyorum
reverb basılmış vocali
attığım her musikiyi
ise seviyorum
devamını gör...
1614.
kimsenin hevesini kırmayalım da çok göz kanatan şeyler okuyoruz be.
devamını gör...
1615.
kemanın tellerinden dökülen nağmeler,
yüreğimin en derin köşelerine dokunur.
kemanın melodisiyle yankılanır şehir,
sessiz sokaklar, hüzünlü ezgilere eşlik eder.
kemanın nağmeleriyle birleşir, gözlerimde biriken yaşlar
ve kaybolur ruhum, kemanın hüzünlü sesinde.
geçmişin hatıralarını canlandırır, kemanın melodisi.
kaybolmuş aşklar, unutulmuş anılar geri gelir.
her bir nota, bir zamanlar yaşanmış bir duyguyu yansıtır,
ve kemanın sesi, yüreğimdeki derin duyguları uyandırır.
kemanın eşliğinde dökülen sözler,
sevginin, ayrılığın ve özlemin şiiri olur.
ve her nağme, yüreğimin en derininden yükselen bir feryat,
kemanın hüzünlü melodisiyle dolar dudaklarım.
yüreğimin en derin köşelerine dokunur.
kemanın melodisiyle yankılanır şehir,
sessiz sokaklar, hüzünlü ezgilere eşlik eder.
kemanın nağmeleriyle birleşir, gözlerimde biriken yaşlar
ve kaybolur ruhum, kemanın hüzünlü sesinde.
geçmişin hatıralarını canlandırır, kemanın melodisi.
kaybolmuş aşklar, unutulmuş anılar geri gelir.
her bir nota, bir zamanlar yaşanmış bir duyguyu yansıtır,
ve kemanın sesi, yüreğimdeki derin duyguları uyandırır.
kemanın eşliğinde dökülen sözler,
sevginin, ayrılığın ve özlemin şiiri olur.
ve her nağme, yüreğimin en derininden yükselen bir feryat,
kemanın hüzünlü melodisiyle dolar dudaklarım.
devamını gör...
1616.
1617.
işaret fişeğini ateşledim bugün
ey insanlar siz beni evlatlık mı alacaksınız?
size neydi anam babam ne işle meşguldür
ey insanlar siz beni oğlunuza mı alacaksınız?
ne okumuşum, nereliymişim hep boş iş
ey insanlar siz beni nüfusunuza mı alacaksınız?
neden öyle yapmışım aslında şöylesi iyiymiş
ey insanlar siz aklımı başımdan mı alacaksınız?
10-a sınıfından eppur si muove
ey insanlar siz beni evlatlık mı alacaksınız?
size neydi anam babam ne işle meşguldür
ey insanlar siz beni oğlunuza mı alacaksınız?
ne okumuşum, nereliymişim hep boş iş
ey insanlar siz beni nüfusunuza mı alacaksınız?
neden öyle yapmışım aslında şöylesi iyiymiş
ey insanlar siz aklımı başımdan mı alacaksınız?
10-a sınıfından eppur si muove
devamını gör...
1618.
o
yüreğimde bir yara kanar durmadan
yiter günüm gecelerim uyumadan
geçer miydi acısı, zaman ilaç mıydı
yoksa insan biraz fazla mı unutkandı?
bir kurt misali içimi kemiren o'ydu
fakat o beni çoktan yüreğinden kovdu
çalınır mıydı kapısı kovulan yerin
yoksa durup ağlamalı mı için için?
28.12.2023
yüreğimde bir yara kanar durmadan
yiter günüm gecelerim uyumadan
geçer miydi acısı, zaman ilaç mıydı
yoksa insan biraz fazla mı unutkandı?
bir kurt misali içimi kemiren o'ydu
fakat o beni çoktan yüreğinden kovdu
çalınır mıydı kapısı kovulan yerin
yoksa durup ağlamalı mı için için?
28.12.2023
devamını gör...
1619.
sokak lambalarını hırsızlayan sapanla
geceden içine
karanlıktır çaldığın
etrafı karardıkça parlayacak
sandığın
hazineyle dolu değil sandığın.
geceden içine
karanlıktır çaldığın
etrafı karardıkça parlayacak
sandığın
hazineyle dolu değil sandığın.
devamını gör...
1620.
beyaz beyazdı bulutlar
beyaz beyazdı bulutlar,
yüzünü görüyordum,
tuzlu bir yağmur çiseliyordu,
kirpiklerin uzun, geniş,
altında beklerken yağmur değmiyordu.
toprağa çarptığında her damla,
avuçlarının kokusunu alıyordum.
bir hezeyandı bu.
olmayan şeyler görüyor, duyuyor, kokluyordum.
özlemek dediklerini şimdi anlıyordum.
beyaz beyazdı bulutlar,
baharı andırıyordu.
şakaklarıma çarpıyordu dev rüzgarlar,
başımdaki ağrıdan ağlıyordum,
nil’den getirdiğim bir tas su vardı elimde,
tohumlarına can suyu verecektim,
beyaz beyazdı bulutlar,
bulutlar beyaz beyazdı.
ben ölüyordum.
saç diplerimden başlayan bir ölümdü bu,
her gün, tekrar tekrar,
bulutlar beyaz beyazdı.
ölüm beyaz beyazdı.
gök, yer beyaz beyazdı.
sen beyaz beyazdın.
bulutlar beyaz beyazdı.
ben ölüyordum.
beyaz beyazdı bulutlar,
yüzünü görüyordum,
tuzlu bir yağmur çiseliyordu,
kirpiklerin uzun, geniş,
altında beklerken yağmur değmiyordu.
toprağa çarptığında her damla,
avuçlarının kokusunu alıyordum.
bir hezeyandı bu.
olmayan şeyler görüyor, duyuyor, kokluyordum.
özlemek dediklerini şimdi anlıyordum.
beyaz beyazdı bulutlar,
baharı andırıyordu.
şakaklarıma çarpıyordu dev rüzgarlar,
başımdaki ağrıdan ağlıyordum,
nil’den getirdiğim bir tas su vardı elimde,
tohumlarına can suyu verecektim,
beyaz beyazdı bulutlar,
bulutlar beyaz beyazdı.
ben ölüyordum.
saç diplerimden başlayan bir ölümdü bu,
her gün, tekrar tekrar,
bulutlar beyaz beyazdı.
ölüm beyaz beyazdı.
gök, yer beyaz beyazdı.
sen beyaz beyazdın.
bulutlar beyaz beyazdı.
ben ölüyordum.
devamını gör...