normal sözlük yazarlarının şiirleri
başlık "martinneder" tarafından 08.01.2021 18:06 tarihinde açılmıştır.
1581.
bazılarını görünce okuyunca istemsiz @senden nefret ediyor olabilirim’i andığım şiirler. zamanında haklıymış da biz kıymet bilememişiz yine.
özür dilerim ama olmuyorsa zorlamayın. boşverin arkadaşlar herkes şiir yazmak zorunda değil.. *
o iğrenç edebiyat parçalama seanslarına katlanmak zorunda bu moderasyon ekibi. kafa sözlük yazarlarının şiirleri başlığını spamlıyor her gün. o şiirleri her gün okumak zorunda kaldığınızı düşünün.
*
özür dilerim ama olmuyorsa zorlamayın. boşverin arkadaşlar herkes şiir yazmak zorunda değil.. *
o iğrenç edebiyat parçalama seanslarına katlanmak zorunda bu moderasyon ekibi. kafa sözlük yazarlarının şiirleri başlığını spamlıyor her gün. o şiirleri her gün okumak zorunda kaldığınızı düşünün.
*
devamını gör...
1582.
senden ve benden
toplam bir çıksın diye umarsın,
bir bütün ararsın,
imkansızdır.
biz,
hep sıradan karışıklık adı altına gizlenmişiz
benzerlikleriyle süslenmişiz.
ne güzeliz,
ne çirkiniz.
oysa yalan söyleyen sadece insanlar da degil ki,
biz yok sonunda.
sonucunda,
biz dememeli.
toplam bir çıksın diye umarsın,
bir bütün ararsın,
imkansızdır.
biz,
hep sıradan karışıklık adı altına gizlenmişiz
benzerlikleriyle süslenmişiz.
ne güzeliz,
ne çirkiniz.
oysa yalan söyleyen sadece insanlar da degil ki,
biz yok sonunda.
sonucunda,
biz dememeli.
devamını gör...
1583.
vişne gibi buruk hüzün
yeni doğan bebeğin ilk ağlaması
niye miyavladığı bilinmeyen kedinin
gözlerindeki bakış
yağan yağmuru pencereden ıslanmadan seyretmek
berrak denizin kumsalı dağıtmaya çalışan
küçük dalgaları
batmaya çalışan güneşin ortalığı kızıla boyaması
ağaçta kalan son bir kaç meyveyi yemeye çalışan kuşun karıncanın zikri
sıcak havayı bir anlık ferahlatan serin rüzgar
o rüzgarın nazlı nazlı dalgalandırdığı al bayrak
camiden mahalleye yayılan ezanın son cümlesi
uğur böceğinin konduğu çiçekten uçacağı an
çalılarda sessiz sessiz birbirine bakan serçeler
baba evinden çıkan gelin kız
okuldan dönen öğrencilerin yüzlerindeki yorgunluk
yatağındaki hastanın yüzündeki soygunluk
akşamları kapanan kapılar
tencerede kalan yemek
masanın altındaki ekmek kırıntıları
emektar bir kanepenin son günü
bir iki yaprağı kalmış gül
boynunu bükmüş olgun ayçiçeği
alemde yaşananların izi
geleceğe umut
kıymetli bir mola hüzün
verilenlerin anlamlandırılması
verilmeyenlerin anlaşılması için
vişne gibi buruk hüzün
her sonun ardından hissedilen
başlangıçların az ötesi
kıymetli bir mola hüzün
******
hüzün sevenlere gelsin.
sesli hali için alttaki linke tıklayınız.
yeni doğan bebeğin ilk ağlaması
niye miyavladığı bilinmeyen kedinin
gözlerindeki bakış
yağan yağmuru pencereden ıslanmadan seyretmek
berrak denizin kumsalı dağıtmaya çalışan
küçük dalgaları
batmaya çalışan güneşin ortalığı kızıla boyaması
ağaçta kalan son bir kaç meyveyi yemeye çalışan kuşun karıncanın zikri
sıcak havayı bir anlık ferahlatan serin rüzgar
o rüzgarın nazlı nazlı dalgalandırdığı al bayrak
camiden mahalleye yayılan ezanın son cümlesi
uğur böceğinin konduğu çiçekten uçacağı an
çalılarda sessiz sessiz birbirine bakan serçeler
baba evinden çıkan gelin kız
okuldan dönen öğrencilerin yüzlerindeki yorgunluk
yatağındaki hastanın yüzündeki soygunluk
akşamları kapanan kapılar
tencerede kalan yemek
masanın altındaki ekmek kırıntıları
emektar bir kanepenin son günü
bir iki yaprağı kalmış gül
boynunu bükmüş olgun ayçiçeği
alemde yaşananların izi
geleceğe umut
kıymetli bir mola hüzün
verilenlerin anlamlandırılması
verilmeyenlerin anlaşılması için
vişne gibi buruk hüzün
her sonun ardından hissedilen
başlangıçların az ötesi
kıymetli bir mola hüzün
******
hüzün sevenlere gelsin.
sesli hali için alttaki linke tıklayınız.
devamını gör...
1584.
tam şimdi yazıyorum
günaydın her sabah yalnız olduğum kendim
seni sevmek için gün bitsin diye beklemişim
sonra dönüp aynaya vay ben ne güzelim demişim
doğrulup kendi eksenimde kendi kendime yüzleşip
en çok kendimi sevmişim seviyorum lan ben kendimi kim kin tutabilir ki kendi özüne yahşi gelmez mi şahsım kendime insan ne ederse kendine
günaydın her sabah yalnız olduğum kendim
seni sevmek için gün bitsin diye beklemişim
sonra dönüp aynaya vay ben ne güzelim demişim
doğrulup kendi eksenimde kendi kendime yüzleşip
en çok kendimi sevmişim seviyorum lan ben kendimi kim kin tutabilir ki kendi özüne yahşi gelmez mi şahsım kendime insan ne ederse kendine
devamını gör...
1585.
edebiyat akıyor maşallah.
devamını gör...
1586.
sorgu
bilmem var mıyım ben buralarda
bu kalabalığın arasında
arıyorum bir umut kayıp ruhumda
oysaki kalmış karanlıkta
kim ışık tutacak bu karanlık cennetine?
aynalara bakınca tekrar ulaşıyorum ışık hasretime
sahi deva var mıdır benim bu derdime?
yaşamaya çalışıyorum soğuk kaldırımlarda sürüne sürüne
yine gece üç
ben yine uyanığım
bir sorgu davası olmuş hayatım
uzandığım yerler hep uç
bir güz yağmuru altında ıslanmış kaldırımda
yatıyorum öylece
ölümü beklercesine
ama biliyorum yaşama sebeplerim ardımda
kimi üzebilirim ki yokluğumla?
kimi sevindirebilirim ki varlığımla?
ben buyum
sonu bitmeyen bir sorguyum.
bilmem var mıyım ben buralarda
bu kalabalığın arasında
arıyorum bir umut kayıp ruhumda
oysaki kalmış karanlıkta
kim ışık tutacak bu karanlık cennetine?
aynalara bakınca tekrar ulaşıyorum ışık hasretime
sahi deva var mıdır benim bu derdime?
yaşamaya çalışıyorum soğuk kaldırımlarda sürüne sürüne
yine gece üç
ben yine uyanığım
bir sorgu davası olmuş hayatım
uzandığım yerler hep uç
bir güz yağmuru altında ıslanmış kaldırımda
yatıyorum öylece
ölümü beklercesine
ama biliyorum yaşama sebeplerim ardımda
kimi üzebilirim ki yokluğumla?
kimi sevindirebilirim ki varlığımla?
ben buyum
sonu bitmeyen bir sorguyum.
devamını gör...
1587.
sayamadım onsuz geçen anları
eskimedi, kalbimde anıları
vurgundum, kulağımda yalanları
gitmemişti, sandım beni anlardı
imrendim, aşk şiiri yazanları
lakin kim, affeder aldatanları?
istemesem de ondan kalanları
mıh misali yüreğime saplıydı
eskimedi, kalbimde anıları
vurgundum, kulağımda yalanları
gitmemişti, sandım beni anlardı
imrendim, aşk şiiri yazanları
lakin kim, affeder aldatanları?
istemesem de ondan kalanları
mıh misali yüreğime saplıydı
devamını gör...
1588.
ne kadar uzundur yollar yürümek için
ve kaçmak için ne kadar kısa
susamış da sanki bir kardan adam
yapışmış ateşin dudağına
ve kaçmak için ne kadar kısa
susamış da sanki bir kardan adam
yapışmış ateşin dudağına
devamını gör...
1589.
su veren itfai.....
devamını gör...
1590.
adıma her hangi bir şiir yok.
devamını gör...
1591.
aşık ve hüzünlü bir adam vardı, çabucak bileceksiniz.
ki hani, kaptan şiirlerini dinlemeden uyku girmezdi gözlerine geceleri.
yabancı bir caddede,
güzel kadınlar yürüyorlarken,
esrik edici kokuları havada asılı kaldı,
nefes alıyorduk.
ben dedi. değiştim. hem, sakallarımı da...
mor etekli bir kadın sigarasını yakıyordu.
gök gürledi, ıslandık.
bir sigara da o yaktı.
sanki bir trol, bir şovalye'ye aşkını anlatıyordu gece...
ve ben dedi. artık yağmur olmaktan vazgeçtim.
öyle şiddetliydi ki,
yağmur değil, sözleri,
dudaklarından çıkarken kelimeler,
nefret akıyordu gözlerinden, nefret..
ve sevgi dedi. herkese layık değilmiş, geç oldu, ama öğrendim.
ki hani, kaptan şiirlerini dinlemeden uyku girmezdi gözlerine geceleri.
yabancı bir caddede,
güzel kadınlar yürüyorlarken,
esrik edici kokuları havada asılı kaldı,
nefes alıyorduk.
ben dedi. değiştim. hem, sakallarımı da...
mor etekli bir kadın sigarasını yakıyordu.
gök gürledi, ıslandık.
bir sigara da o yaktı.
sanki bir trol, bir şovalye'ye aşkını anlatıyordu gece...
ve ben dedi. artık yağmur olmaktan vazgeçtim.
öyle şiddetliydi ki,
yağmur değil, sözleri,
dudaklarından çıkarken kelimeler,
nefret akıyordu gözlerinden, nefret..
ve sevgi dedi. herkese layık değilmiş, geç oldu, ama öğrendim.
devamını gör...
1592.
günlerden bir gün ismi memiş
yürümüş yürümüş de altına işemiş.
yürümüş yürümüş de altına işemiş.
devamını gör...
1593.
her kapı bir sonsuzluğa açılır,
görmek için kayıp ruhları
ve o an gelir ki
elinde bir anahtar
bir kilit ruhunda
gördüğün düşlerin ellerinde kalan
yalansız bir hezeyan olur…
görmek için kayıp ruhları
ve o an gelir ki
elinde bir anahtar
bir kilit ruhunda
gördüğün düşlerin ellerinde kalan
yalansız bir hezeyan olur…
devamını gör...
1594.
düşünmekle düşünmemek arası ince bi çizgi,
gözlerimde gözlerin, kulağımda ezgin,
biliyorum hislerin bugün bana dargın,
ve bu karamsar benliğim delirmekte tanrım.
püsküllü bi defter, anlatamam garip,
sapsarı bi kalem, annemin çantasından hatıra,
gördüğüm hayaletler, anlatamam tabip,
aşık olduğum ince silüetiyle, karşımda hafsa.
ince bi nüans bu, unutulmayan memuar,
bu alzheimer aklımda yer edinmiş pervasız,
yemyeşil gözlere sahip, dudağında rujla,
sanki beni yanına çağırmakta bu namuslu arsız.
ben vitamini güneşten değil, ruhundan salgılarken
ışıkların dalga dalga tenimi aydınlatır,
sanki hiç anlatamadığım melodik bi zarafet bu,
ve bu cani hislerim saçlarında tutuklu.
ovalar kıskanır mı gözlerinin yeşilini?
şairleri aşık eden sözlerinin neşesi,
ve bi aşık tebessümünden sağlıyorken besinini,
sanki bu gece, ikimizin gecesi.
gözlerimde gözlerin, kulağımda ezgin,
biliyorum hislerin bugün bana dargın,
ve bu karamsar benliğim delirmekte tanrım.
püsküllü bi defter, anlatamam garip,
sapsarı bi kalem, annemin çantasından hatıra,
gördüğüm hayaletler, anlatamam tabip,
aşık olduğum ince silüetiyle, karşımda hafsa.
ince bi nüans bu, unutulmayan memuar,
bu alzheimer aklımda yer edinmiş pervasız,
yemyeşil gözlere sahip, dudağında rujla,
sanki beni yanına çağırmakta bu namuslu arsız.
ben vitamini güneşten değil, ruhundan salgılarken
ışıkların dalga dalga tenimi aydınlatır,
sanki hiç anlatamadığım melodik bi zarafet bu,
ve bu cani hislerim saçlarında tutuklu.
ovalar kıskanır mı gözlerinin yeşilini?
şairleri aşık eden sözlerinin neşesi,
ve bi aşık tebessümünden sağlıyorken besinini,
sanki bu gece, ikimizin gecesi.
devamını gör...
1595.
haritalardan bildiğim bir şehirde, bir yerde,
bir kadın bir sigara yakıyor.
sarı kaldırımda, mart rüzgarı esiyor, uzun eteği savruluyor, eşarbını düzeltiyor.
kaldırımlar taşıyor ayaklarının izlerini ve
rüzgar, yanan tütünün dumanını dansa kaldırıyor kadının.
yine aynı şehirde, sallanmakta olan bir köprünün üzerinde, bir adam,
ceketinin düğmelerini ilikliyor.
çünkü mart rüzgarı...
yağmur başlıyor.
kaldırımlar bağlandığında sakin bir caddenin kirli asfaltı ile,
karşıya geçiyor kadın, soluklanıyor, bir sigara daha yakıyor.
henüz varacakken sallanan köprüye, yere atıyor sigarasını, şemsiyesini açıyor.
köprü daha çok sallanıyor,
çünkü mart rüzgarı...
aynı noktada birleştiklerinde iki yabancı,
biri sağ, öteki sol ayağını atmış oluyorlar farklı yönlere doğru.
uzaklaşıp gidiyorlar köprünün merkezinden daha da uzaklara.
oysa tam da zıt kutupları temsil ediyorlar, iki yabancı..
her gün aynı saatte, aynı köprüye yakın, aynı marka sigara atılıyor yere,
farklı eşarplar, farklı ceketler...
bazen zıt kutuplar birbirlerini çekmiyorlar.
çünkü, mart rüzgarı.
bir kadın bir sigara yakıyor.
sarı kaldırımda, mart rüzgarı esiyor, uzun eteği savruluyor, eşarbını düzeltiyor.
kaldırımlar taşıyor ayaklarının izlerini ve
rüzgar, yanan tütünün dumanını dansa kaldırıyor kadının.
yine aynı şehirde, sallanmakta olan bir köprünün üzerinde, bir adam,
ceketinin düğmelerini ilikliyor.
çünkü mart rüzgarı...
yağmur başlıyor.
kaldırımlar bağlandığında sakin bir caddenin kirli asfaltı ile,
karşıya geçiyor kadın, soluklanıyor, bir sigara daha yakıyor.
henüz varacakken sallanan köprüye, yere atıyor sigarasını, şemsiyesini açıyor.
köprü daha çok sallanıyor,
çünkü mart rüzgarı...
aynı noktada birleştiklerinde iki yabancı,
biri sağ, öteki sol ayağını atmış oluyorlar farklı yönlere doğru.
uzaklaşıp gidiyorlar köprünün merkezinden daha da uzaklara.
oysa tam da zıt kutupları temsil ediyorlar, iki yabancı..
her gün aynı saatte, aynı köprüye yakın, aynı marka sigara atılıyor yere,
farklı eşarplar, farklı ceketler...
bazen zıt kutuplar birbirlerini çekmiyorlar.
çünkü, mart rüzgarı.
devamını gör...
1596.
patladı patlayacak, güçlü bir bileşen gibiydi gözlerin,
hep yanımda taşıdığımdan onları,
biliyordum. bana zarar veriyorlar şimdi.
ki ben, yalnızca gözlerinden etkilenmiştim kadınların,
şimdiye dek, şimdi.
sonrasını bilmiyorum !
bir çocuğun şapkasını taşıyorum avuçlarımda,
saçlarının kokusunu ciğerlerime dolduruyorum.
onu seviyorum,
patladı patlayacak gözlerinden çok seviyorum.
özlemek, zamanın gövde gösterisi olmalı. hissediyorum.
yalnızca onu mu özlüyorum?
şimdi.. bilmiyorum.
umutlarım tükeniyor; her geçen gün, daha da fazla,
bir tütsüyü bile koklayamıyorum.
oysa omuzlarımda saçların, karanlık bir odada,
dumanından imgeler belirlemiştik tütsünün seninle.
biliyorum...
dans ettik, dua ettik, secde ettik ama,
bilemedim senin her yabancıdan daha yabancı olacağını.
oysa yıldızlar göklerde, her daim parıldamayacaklar mıydı?
ışıklarını saçmaya benliklerinden;
saçlarına, gözlerinin içine, dudaklarının kıvrımına.
sen, alıştığından geçmişinde karanlığa,
ışığı hiç hak etmedin !
sana kimse ışığı göstermedi diye,
beni de göstermemiş belledin.
şimdilerde haykırmıyorum aşkımı,
özlemiyorum eskisi gibi seni.
kalbim, inkar ettiğim;
başka duygularla çarpıyor beni.
bir gün,
her şeyin ayırdında olduğunda,
yaşlar süzüldüğünde dinamit gözlerinden,
şarkılar canını yaktığında,
kelimeler kifayetsiz kaldığında;
kolların güçsüzleştiğinde,
kalbin, küçük bir kuşun kalbi gibi titrediğinde,
beni anımsayacaksın.
hep yanımda taşıdığımdan onları,
biliyordum. bana zarar veriyorlar şimdi.
ki ben, yalnızca gözlerinden etkilenmiştim kadınların,
şimdiye dek, şimdi.
sonrasını bilmiyorum !
bir çocuğun şapkasını taşıyorum avuçlarımda,
saçlarının kokusunu ciğerlerime dolduruyorum.
onu seviyorum,
patladı patlayacak gözlerinden çok seviyorum.
özlemek, zamanın gövde gösterisi olmalı. hissediyorum.
yalnızca onu mu özlüyorum?
şimdi.. bilmiyorum.
umutlarım tükeniyor; her geçen gün, daha da fazla,
bir tütsüyü bile koklayamıyorum.
oysa omuzlarımda saçların, karanlık bir odada,
dumanından imgeler belirlemiştik tütsünün seninle.
biliyorum...
dans ettik, dua ettik, secde ettik ama,
bilemedim senin her yabancıdan daha yabancı olacağını.
oysa yıldızlar göklerde, her daim parıldamayacaklar mıydı?
ışıklarını saçmaya benliklerinden;
saçlarına, gözlerinin içine, dudaklarının kıvrımına.
sen, alıştığından geçmişinde karanlığa,
ışığı hiç hak etmedin !
sana kimse ışığı göstermedi diye,
beni de göstermemiş belledin.
şimdilerde haykırmıyorum aşkımı,
özlemiyorum eskisi gibi seni.
kalbim, inkar ettiğim;
başka duygularla çarpıyor beni.
bir gün,
her şeyin ayırdında olduğunda,
yaşlar süzüldüğünde dinamit gözlerinden,
şarkılar canını yaktığında,
kelimeler kifayetsiz kaldığında;
kolların güçsüzleştiğinde,
kalbin, küçük bir kuşun kalbi gibi titrediğinde,
beni anımsayacaksın.
devamını gör...
1597.
her ayın ikinci perşembesi
seni anarım neriman
gök kara ve bulutsuzsa
düş, soğuk ve umutsuzsa
seni anarım neriman
evimin camından içeri ışık vurur
sen sanarım neriman
bir hışımdır fırlatır yerimden
hiç sevmedim böyle neriman
sanki ayaklarımın altı buluttur
sen dışında konuştuğum her ruh
bin geceden daha soğuktur
beni sorarsan…
bir elmanın iki yarısı var elimde
ikisi de bana kaldı neriman.
seni anarım neriman
gök kara ve bulutsuzsa
düş, soğuk ve umutsuzsa
seni anarım neriman
evimin camından içeri ışık vurur
sen sanarım neriman
bir hışımdır fırlatır yerimden
hiç sevmedim böyle neriman
sanki ayaklarımın altı buluttur
sen dışında konuştuğum her ruh
bin geceden daha soğuktur
beni sorarsan…
bir elmanın iki yarısı var elimde
ikisi de bana kaldı neriman.
devamını gör...
1598.
bu kadar kötü şiir içinde iyisini bulup favorilemeye çalıştığım başlık.
bizim büyük çaresizliğimiz filminde çok güzel bir söz vardı :
''bazıları şiir okur ve yazmayı öğrenirler. ben şiir okudum ve yazmamayı öğrendim. ''
bizim büyük çaresizliğimiz filminde çok güzel bir söz vardı :
''bazıları şiir okur ve yazmayı öğrenirler. ben şiir okudum ve yazmamayı öğrendim. ''
devamını gör...
1599.
içimde her sabah doğmaya çalışanlara inat
kendimi öldürüyorum her gece
bitmiyorum öldürmekle de öyle kalabalığım
bedenim bir misafirliğe sahne
ve ben uzatmaya niyetli değilim bu misafirliği
bistüri aceminin elinde
düsturu kaybolmuş cevapsız her sorum
ve ben çok uzun zamandır
üçüncü sayfalara göz kırpıyorum
kendimi öldürüyorum her gece
bitmiyorum öldürmekle de öyle kalabalığım
bedenim bir misafirliğe sahne
ve ben uzatmaya niyetli değilim bu misafirliği
bistüri aceminin elinde
düsturu kaybolmuş cevapsız her sorum
ve ben çok uzun zamandır
üçüncü sayfalara göz kırpıyorum
devamını gör...
1600.
ilkokulda yapraklar dokulurdu saclarindan
biz durmadan sevisirdik
gozlerinde en guzel kosklerin anahtari
gozlerinden akan nehirlerde yikanirdim
ahh ne guzeldi seninle olmak melinda
goguslerinde gezmek vardi, diyar diyar
ahh ne guzeldi sana dokunmak melinda
kokuna sinmisti besledigim kasimpati.
islak saclarindan yapilmis sarap
genzimde dolanan alkolun tadi
ahhh ne guzeldi seninle cennet mahallesi izlemek melinda
ahhh ne guzeldi cagla sikelin efso fizigi melinda off vallahu azdim...
ahhh melinda ahhh
hani bazen dusunurdum sen mi cagla sikel mi
siirlerime konu olurdu onun o surahi boynu
o endam o durus
sanki teni cehennemde kavrulmus...
off melinda offf
simdi sen ve cagla'nin arasinda olmak vardi...
biz durmadan sevisirdik
gozlerinde en guzel kosklerin anahtari
gozlerinden akan nehirlerde yikanirdim
ahh ne guzeldi seninle olmak melinda
goguslerinde gezmek vardi, diyar diyar
ahh ne guzeldi sana dokunmak melinda
kokuna sinmisti besledigim kasimpati.
islak saclarindan yapilmis sarap
genzimde dolanan alkolun tadi
ahhh ne guzeldi seninle cennet mahallesi izlemek melinda
ahhh ne guzeldi cagla sikelin efso fizigi melinda off vallahu azdim...
ahhh melinda ahhh
hani bazen dusunurdum sen mi cagla sikel mi
siirlerime konu olurdu onun o surahi boynu
o endam o durus
sanki teni cehennemde kavrulmus...
off melinda offf
simdi sen ve cagla'nin arasinda olmak vardi...
devamını gör...