normal sözlük yazarlarının şiirleri
başlık "martinneder" tarafından 08.01.2021 18:06 tarihinde açılmıştır.
1581.
saat kaçta diyorum şubat'ın ortasında
yağmurda buluşalım saçakların altında
üşüyen ellerimiz birbirine kitlensin
yağmurda buluşalım saçakların altında
el ele tutuşup meydanın ortasında
daireler çizelim bakışların altında
kelebekler uçussun kahkahalar artınca
yağmurda buluşalım saçakların altında
damlaları tutalım dilimizi uzatıp
hayallere dalalım gözlerimiz kapatıp
bizdeki bu haller aşka benzer tıpatıp
yağmurda buluşalım şemsiyeyi bırakıp
yağmurda buluşalım saçakların altında
üşüyen ellerimiz birbirine kitlensin
yağmurda buluşalım saçakların altında
el ele tutuşup meydanın ortasında
daireler çizelim bakışların altında
kelebekler uçussun kahkahalar artınca
yağmurda buluşalım saçakların altında
damlaları tutalım dilimizi uzatıp
hayallere dalalım gözlerimiz kapatıp
bizdeki bu haller aşka benzer tıpatıp
yağmurda buluşalım şemsiyeyi bırakıp
devamını gör...
1582.
imam oldun mu kurtulur dünya ahiret
yan gelirden dolar evine bereket
kendinsi 2. karıya göz koymuş
bekâra der sabret
yan gelirden dolar evine bereket
kendinsi 2. karıya göz koymuş
bekâra der sabret
devamını gör...
1583.
bütün mümkünlerin kıyısından uzakta
meltem rüzgarı dâhi uğramamış sokakta
çöp atılmaz levhasının yanındaki durakta
yağmur yağıyordu ben seni izliyordum
bütün beylik lafların en üstteki katında
bir manası olmayan dize ve mısrasın da
hem de burun kıvıran bu lafın ortasında
yağmur yağıyordu ben seni yazıyordum
bütün bu karanlığın zifiri noktasında
yönü tayin edilmiş çıkmazlar çıkmazın da
duvardan daha yüksek engel sensin karşında
yağmur yağıyordu ben seni izliyordum
meltem rüzgarı dâhi uğramamış sokakta
çöp atılmaz levhasının yanındaki durakta
yağmur yağıyordu ben seni izliyordum
bütün beylik lafların en üstteki katında
bir manası olmayan dize ve mısrasın da
hem de burun kıvıran bu lafın ortasında
yağmur yağıyordu ben seni yazıyordum
bütün bu karanlığın zifiri noktasında
yönü tayin edilmiş çıkmazlar çıkmazın da
duvardan daha yüksek engel sensin karşında
yağmur yağıyordu ben seni izliyordum
devamını gör...
1584.
küçücük bir aydınlık
ne içindeyim büsbütün
ne dışında
bir tavan
uçsuz bucaksız
yavan mı yavan
bir yol
soğuk gri ve hissiz
üşümek desem değil
yanmak desem benzetemiyorum
kaçmak var fikrimde
ne içindeyim büsbütün
ne dışında
bir tavan
uçsuz bucaksız
yavan mı yavan
bir yol
soğuk gri ve hissiz
üşümek desem değil
yanmak desem benzetemiyorum
kaçmak var fikrimde
devamını gör...
1585.
bir gün duyarsanız ismimi bir cenaze anonsunda,
okursanız kelimelerimi intihar mektubunda,
ve görürseniz damlayan son gözyaşlarımı mektupta,
hiç suçluluk duymayın.
okursanız kelimelerimi intihar mektubunda,
ve görürseniz damlayan son gözyaşlarımı mektupta,
hiç suçluluk duymayın.
devamını gör...
1586.
gidişinle eyledin tarumar
kim, senin geleceğini umar?
bekçisiydim senden kalanların
müptelasıydım yalanlarının
verdim artık yüreğime tatil
yapmaya lüzum yok hüsnütalil
dokunmasınlar, böyle iyiyim
yalnızca sensizliği öğrendim.
kim, senin geleceğini umar?
bekçisiydim senden kalanların
müptelasıydım yalanlarının
verdim artık yüreğime tatil
yapmaya lüzum yok hüsnütalil
dokunmasınlar, böyle iyiyim
yalnızca sensizliği öğrendim.
devamını gör...
1587.
bazılarını görünce okuyunca istemsiz @senden nefret ediyor olabilirim’i andığım şiirler. zamanında haklıymış da biz kıymet bilememişiz yine.
özür dilerim ama olmuyorsa zorlamayın. boşverin arkadaşlar herkes şiir yazmak zorunda değil.. *
o iğrenç edebiyat parçalama seanslarına katlanmak zorunda bu moderasyon ekibi. kafa sözlük yazarlarının şiirleri başlığını spamlıyor her gün. o şiirleri her gün okumak zorunda kaldığınızı düşünün.
*
özür dilerim ama olmuyorsa zorlamayın. boşverin arkadaşlar herkes şiir yazmak zorunda değil.. *
o iğrenç edebiyat parçalama seanslarına katlanmak zorunda bu moderasyon ekibi. kafa sözlük yazarlarının şiirleri başlığını spamlıyor her gün. o şiirleri her gün okumak zorunda kaldığınızı düşünün.
*
devamını gör...
1588.
senden ve benden
toplam bir çıksın diye umarsın,
bir bütün ararsın,
imkansızdır.
biz,
hep sıradan karışıklık adı altına gizlenmişiz
benzerlikleriyle süslenmişiz.
ne güzeliz,
ne çirkiniz.
oysa yalan söyleyen sadece insanlar da degil ki,
biz yok sonunda.
sonucunda,
biz dememeli.
toplam bir çıksın diye umarsın,
bir bütün ararsın,
imkansızdır.
biz,
hep sıradan karışıklık adı altına gizlenmişiz
benzerlikleriyle süslenmişiz.
ne güzeliz,
ne çirkiniz.
oysa yalan söyleyen sadece insanlar da degil ki,
biz yok sonunda.
sonucunda,
biz dememeli.
devamını gör...
1589.
vişne gibi buruk hüzün
yeni doğan bebeğin ilk ağlaması
niye miyavladığı bilinmeyen kedinin
gözlerindeki bakış
yağan yağmuru pencereden ıslanmadan seyretmek
berrak denizin kumsalı dağıtmaya çalışan
küçük dalgaları
batmaya çalışan güneşin ortalığı kızıla boyaması
ağaçta kalan son bir kaç meyveyi yemeye çalışan kuşun karıncanın zikri
sıcak havayı bir anlık ferahlatan serin rüzgar
o rüzgarın nazlı nazlı dalgalandırdığı al bayrak
camiden mahalleye yayılan ezanın son cümlesi
uğur böceğinin konduğu çiçekten uçacağı an
çalılarda sessiz sessiz birbirine bakan serçeler
baba evinden çıkan gelin kız
okuldan dönen öğrencilerin yüzlerindeki yorgunluk
yatağındaki hastanın yüzündeki soygunluk
akşamları kapanan kapılar
tencerede kalan yemek
masanın altındaki ekmek kırıntıları
emektar bir kanepenin son günü
bir iki yaprağı kalmış gül
boynunu bükmüş olgun ayçiçeği
alemde yaşananların izi
geleceğe umut
kıymetli bir mola hüzün
verilenlerin anlamlandırılması
verilmeyenlerin anlaşılması için
vişne gibi buruk hüzün
her sonun ardından hissedilen
başlangıçların az ötesi
kıymetli bir mola hüzün
******
hüzün sevenlere gelsin.
sesli hali için alttaki linke tıklayınız.
yeni doğan bebeğin ilk ağlaması
niye miyavladığı bilinmeyen kedinin
gözlerindeki bakış
yağan yağmuru pencereden ıslanmadan seyretmek
berrak denizin kumsalı dağıtmaya çalışan
küçük dalgaları
batmaya çalışan güneşin ortalığı kızıla boyaması
ağaçta kalan son bir kaç meyveyi yemeye çalışan kuşun karıncanın zikri
sıcak havayı bir anlık ferahlatan serin rüzgar
o rüzgarın nazlı nazlı dalgalandırdığı al bayrak
camiden mahalleye yayılan ezanın son cümlesi
uğur böceğinin konduğu çiçekten uçacağı an
çalılarda sessiz sessiz birbirine bakan serçeler
baba evinden çıkan gelin kız
okuldan dönen öğrencilerin yüzlerindeki yorgunluk
yatağındaki hastanın yüzündeki soygunluk
akşamları kapanan kapılar
tencerede kalan yemek
masanın altındaki ekmek kırıntıları
emektar bir kanepenin son günü
bir iki yaprağı kalmış gül
boynunu bükmüş olgun ayçiçeği
alemde yaşananların izi
geleceğe umut
kıymetli bir mola hüzün
verilenlerin anlamlandırılması
verilmeyenlerin anlaşılması için
vişne gibi buruk hüzün
her sonun ardından hissedilen
başlangıçların az ötesi
kıymetli bir mola hüzün
******
hüzün sevenlere gelsin.
sesli hali için alttaki linke tıklayınız.
devamını gör...
1590.
tam şimdi yazıyorum
günaydın her sabah yalnız olduğum kendim
seni sevmek için gün bitsin diye beklemişim
sonra dönüp aynaya vay ben ne güzelim demişim
doğrulup kendi eksenimde kendi kendime yüzleşip
en çok kendimi sevmişim seviyorum lan ben kendimi kim kin tutabilir ki kendi özüne yahşi gelmez mi şahsım kendime insan ne ederse kendine
günaydın her sabah yalnız olduğum kendim
seni sevmek için gün bitsin diye beklemişim
sonra dönüp aynaya vay ben ne güzelim demişim
doğrulup kendi eksenimde kendi kendime yüzleşip
en çok kendimi sevmişim seviyorum lan ben kendimi kim kin tutabilir ki kendi özüne yahşi gelmez mi şahsım kendime insan ne ederse kendine
devamını gör...
1591.
edebiyat akıyor maşallah.
devamını gör...
1592.
sorgu
bilmem var mıyım ben buralarda
bu kalabalığın arasında
arıyorum bir umut kayıp ruhumda
oysaki kalmış karanlıkta
kim ışık tutacak bu karanlık cennetine?
aynalara bakınca tekrar ulaşıyorum ışık hasretime
sahi deva var mıdır benim bu derdime?
yaşamaya çalışıyorum soğuk kaldırımlarda sürüne sürüne
yine gece üç
ben yine uyanığım
bir sorgu davası olmuş hayatım
uzandığım yerler hep uç
bir güz yağmuru altında ıslanmış kaldırımda
yatıyorum öylece
ölümü beklercesine
ama biliyorum yaşama sebeplerim ardımda
kimi üzebilirim ki yokluğumla?
kimi sevindirebilirim ki varlığımla?
ben buyum
sonu bitmeyen bir sorguyum.
bilmem var mıyım ben buralarda
bu kalabalığın arasında
arıyorum bir umut kayıp ruhumda
oysaki kalmış karanlıkta
kim ışık tutacak bu karanlık cennetine?
aynalara bakınca tekrar ulaşıyorum ışık hasretime
sahi deva var mıdır benim bu derdime?
yaşamaya çalışıyorum soğuk kaldırımlarda sürüne sürüne
yine gece üç
ben yine uyanığım
bir sorgu davası olmuş hayatım
uzandığım yerler hep uç
bir güz yağmuru altında ıslanmış kaldırımda
yatıyorum öylece
ölümü beklercesine
ama biliyorum yaşama sebeplerim ardımda
kimi üzebilirim ki yokluğumla?
kimi sevindirebilirim ki varlığımla?
ben buyum
sonu bitmeyen bir sorguyum.
devamını gör...
1593.
sayamadım onsuz geçen anları
eskimedi, kalbimde anıları
vurgundum, kulağımda yalanları
gitmemişti, sandım beni anlardı
imrendim, aşk şiiri yazanları
lakin kim, affeder aldatanları?
istemesem de ondan kalanları
mıh misali yüreğime saplıydı
eskimedi, kalbimde anıları
vurgundum, kulağımda yalanları
gitmemişti, sandım beni anlardı
imrendim, aşk şiiri yazanları
lakin kim, affeder aldatanları?
istemesem de ondan kalanları
mıh misali yüreğime saplıydı
devamını gör...
1594.
ne kadar uzundur yollar yürümek için
ve kaçmak için ne kadar kısa
susamış da sanki bir kardan adam
yapışmış ateşin dudağına
ve kaçmak için ne kadar kısa
susamış da sanki bir kardan adam
yapışmış ateşin dudağına
devamını gör...
1595.
su veren itfai.....
devamını gör...
1596.
adıma her hangi bir şiir yok.
devamını gör...
1597.
aşık ve hüzünlü bir adam vardı, çabucak bileceksiniz.
ki hani, kaptan şiirlerini dinlemeden uyku girmezdi gözlerine geceleri.
yabancı bir caddede,
güzel kadınlar yürüyorlarken,
esrik edici kokuları havada asılı kaldı,
nefes alıyorduk.
ben dedi. değiştim. hem, sakallarımı da...
mor etekli bir kadın sigarasını yakıyordu.
gök gürledi, ıslandık.
bir sigara da o yaktı.
sanki bir trol, bir şovalye'ye aşkını anlatıyordu gece...
ve ben dedi. artık yağmur olmaktan vazgeçtim.
öyle şiddetliydi ki,
yağmur değil, sözleri,
dudaklarından çıkarken kelimeler,
nefret akıyordu gözlerinden, nefret..
ve sevgi dedi. herkese layık değilmiş, geç oldu, ama öğrendim.
ki hani, kaptan şiirlerini dinlemeden uyku girmezdi gözlerine geceleri.
yabancı bir caddede,
güzel kadınlar yürüyorlarken,
esrik edici kokuları havada asılı kaldı,
nefes alıyorduk.
ben dedi. değiştim. hem, sakallarımı da...
mor etekli bir kadın sigarasını yakıyordu.
gök gürledi, ıslandık.
bir sigara da o yaktı.
sanki bir trol, bir şovalye'ye aşkını anlatıyordu gece...
ve ben dedi. artık yağmur olmaktan vazgeçtim.
öyle şiddetliydi ki,
yağmur değil, sözleri,
dudaklarından çıkarken kelimeler,
nefret akıyordu gözlerinden, nefret..
ve sevgi dedi. herkese layık değilmiş, geç oldu, ama öğrendim.
devamını gör...
1598.
günlerden bir gün ismi memiş
yürümüş yürümüş de altına işemiş.
yürümüş yürümüş de altına işemiş.
devamını gör...
1599.
her kapı bir sonsuzluğa açılır,
görmek için kayıp ruhları
ve o an gelir ki
elinde bir anahtar
bir kilit ruhunda
gördüğün düşlerin ellerinde kalan
yalansız bir hezeyan olur…
görmek için kayıp ruhları
ve o an gelir ki
elinde bir anahtar
bir kilit ruhunda
gördüğün düşlerin ellerinde kalan
yalansız bir hezeyan olur…
devamını gör...
1600.
düşünmekle düşünmemek arası ince bi çizgi,
gözlerimde gözlerin, kulağımda ezgin,
biliyorum hislerin bugün bana dargın,
ve bu karamsar benliğim delirmekte tanrım.
püsküllü bi defter, anlatamam garip,
sapsarı bi kalem, annemin çantasından hatıra,
gördüğüm hayaletler, anlatamam tabip,
aşık olduğum ince silüetiyle, karşımda hafsa.
ince bi nüans bu, unutulmayan memuar,
bu alzheimer aklımda yer edinmiş pervasız,
yemyeşil gözlere sahip, dudağında rujla,
sanki beni yanına çağırmakta bu namuslu arsız.
ben vitamini güneşten değil, ruhundan salgılarken
ışıkların dalga dalga tenimi aydınlatır,
sanki hiç anlatamadığım melodik bi zarafet bu,
ve bu cani hislerim saçlarında tutuklu.
ovalar kıskanır mı gözlerinin yeşilini?
şairleri aşık eden sözlerinin neşesi,
ve bi aşık tebessümünden sağlıyorken besinini,
sanki bu gece, ikimizin gecesi.
gözlerimde gözlerin, kulağımda ezgin,
biliyorum hislerin bugün bana dargın,
ve bu karamsar benliğim delirmekte tanrım.
püsküllü bi defter, anlatamam garip,
sapsarı bi kalem, annemin çantasından hatıra,
gördüğüm hayaletler, anlatamam tabip,
aşık olduğum ince silüetiyle, karşımda hafsa.
ince bi nüans bu, unutulmayan memuar,
bu alzheimer aklımda yer edinmiş pervasız,
yemyeşil gözlere sahip, dudağında rujla,
sanki beni yanına çağırmakta bu namuslu arsız.
ben vitamini güneşten değil, ruhundan salgılarken
ışıkların dalga dalga tenimi aydınlatır,
sanki hiç anlatamadığım melodik bi zarafet bu,
ve bu cani hislerim saçlarında tutuklu.
ovalar kıskanır mı gözlerinin yeşilini?
şairleri aşık eden sözlerinin neşesi,
ve bi aşık tebessümünden sağlıyorken besinini,
sanki bu gece, ikimizin gecesi.
devamını gör...