normal sözlük yazarlarının şiirleri
başlık "martinneder" tarafından 08.01.2021 18:06 tarihinde açılmıştır.
1001.
ne kadar duygusal , edebi şeyler yazıyosunuz. kıskanıyorum. ben anca erzuruma çanakkaleye falan yazayım. olmuyo böyle.
devamını gör...
1002.
gözlerimde yaş var
içimde birikmiş öfke
aklımda o güzel gözlerin
yüreğimi ısıtırdı sıcacık bakışların
aldandım dünyanın sahte gülüşüne
kaptırdım kendimi bir çift renkli göze
bırak yakamı, çık düşüncelerimden
birikti, dağ gibi oldu öfkelerim...
içimde birikmiş öfke
aklımda o güzel gözlerin
yüreğimi ısıtırdı sıcacık bakışların
aldandım dünyanın sahte gülüşüne
kaptırdım kendimi bir çift renkli göze
bırak yakamı, çık düşüncelerimden
birikti, dağ gibi oldu öfkelerim...
devamını gör...
1003.
bir güneş şarkısı
soylu gürültüsüyle diri
aklının arkasında yedi uçurum
bir adam
adını demirden almış
karanlığını güneşten
öper çoğaltarak
iğne deliğinden
küçük sevinçleri
mucizesi insanın
ateşle yazılmıştır kalbine
derin bir yaşam giyinmiştir
soyunup kendinden şiire
sever kedileri
çiçekleri ve
tüm güzel yürekleri
ne platon’un mağarasına
zincirlemiştir kendini
ne de duvarlarına
bir gölge gibi
bir gölge gibi değil
yaşamak ister insan gibi
soylu gürültüsüyle diri
aklının arkasında yedi uçurum
bir adam
adını demirden almış
karanlığını güneşten
öper çoğaltarak
iğne deliğinden
küçük sevinçleri
mucizesi insanın
ateşle yazılmıştır kalbine
derin bir yaşam giyinmiştir
soyunup kendinden şiire
sever kedileri
çiçekleri ve
tüm güzel yürekleri
ne platon’un mağarasına
zincirlemiştir kendini
ne de duvarlarına
bir gölge gibi
bir gölge gibi değil
yaşamak ister insan gibi
devamını gör...
1004.
sevişmek gibi değil de , vedalaşmak gibiydi sanki..
özlemiştim şimdiden; dudaklarım dudaklarındayken,
teni tenimde o ince beli avuçlarım içerisinde kıvırılırken..
böyle bitmemeliydi.
seviyorduk birbirimizi..
peki peki neydi ..? neydi de şimdi son kez çırılçıplaktık birbirimize.
çünkü,
yarın yabancı olacaktık. değmeyecektik bile birbirimize..
bir ‘merhaba’ diyip geçişecektik.
gözlerimiz birbirine değecekti belki, içimizi artık 2mizin olmadığı içimizi..
bir anda, bir alev saracak..
açacaktık ikimizde bu soğuk ankara ayazında montumuzun önünü..
derin derin nefes alıp verecektik.. o soğuğu ciğerlerimize çekecektik..
biraz da olsa serinletmek için ciğerimizi..
sevişmek gibi değil de, intihar gibiydi sanki..
ölümlerin en can yakanı, ve en şehvetlisi…
(bkz: berq)
özlemiştim şimdiden; dudaklarım dudaklarındayken,
teni tenimde o ince beli avuçlarım içerisinde kıvırılırken..
böyle bitmemeliydi.
seviyorduk birbirimizi..
peki peki neydi ..? neydi de şimdi son kez çırılçıplaktık birbirimize.
çünkü,
yarın yabancı olacaktık. değmeyecektik bile birbirimize..
bir ‘merhaba’ diyip geçişecektik.
gözlerimiz birbirine değecekti belki, içimizi artık 2mizin olmadığı içimizi..
bir anda, bir alev saracak..
açacaktık ikimizde bu soğuk ankara ayazında montumuzun önünü..
derin derin nefes alıp verecektik.. o soğuğu ciğerlerimize çekecektik..
biraz da olsa serinletmek için ciğerimizi..
sevişmek gibi değil de, intihar gibiydi sanki..
ölümlerin en can yakanı, ve en şehvetlisi…
(bkz: berq)
devamını gör...
1005.
serin suretlere asılsız ve suratsız tablolar asıyorum yeni bir insan imtihanı için.
tanrıcılık oynuyorum ellerimde birkaç pastel boya ve hünersiz fırçalarımla.
yokluğunu hissetmeden sarının ve beyazın,
yeşilin doğasını bilmeden topyekun sıralıyorum ‘düş’sel avuntularımı…
bir hobi olarak, en baştan gözlüyorum yokluğu.
her harfe sığdıramadığım benliği,
ruhu göçmeye baş koymuş,
ışığın görmediği parşömenlere işliyorum
biraz benden ve çoğunlukla senden…
özen gerektirmiyor karmaşa içinde doğup büyüyen gerçeğim.
bir ameliyathanede,
ilkin var olduğu yerde,
tekrar ağlatıyor ve koparıyorum bağları.
hayır hayır, ben sıfıra oynuyorum.
uçsuz diye tabir ettiğin rüyaların senaristliğini yapıyorum,
bir hobi olarak.
her seferinde bir geri adım ve baştan çek imkanına dağ olmuş sahneleri.
ben de zirveye koyuyorum kendimi;
biri gelecek,
çizmediğim güneş için oturacak kucağıma.
yargı o zaman başlayacak ki kalemimden belliydi halbuki,
intihara meyilli eteklerim.
bir hobi olarak, alametime değiyor parmaklarım.
dengeydi unutmamam gereken ki sonu sen olacak evrenin.
önce yıldızlar parlayacak sahiplendiğim ve siyah tebessüm edecek mükemmelliğine.
kanatlar süzülecek şuursuz ve şuh denizlere.
gölge olacak bana ihtişamlı bulutlar,
suyu tanıyacağım.
ve ben,
çamura dönmüş bir silgiyle uzanıyor olacağım tablo düşerken,
son yazarken jeneriklerde…
yüzler göğsüme dönecek,
ne yaptığını bilmez şaşkın dudaklar kanatılacak ve acı duymayacak hiç biri.
o kan,
bana damlayacak.
ve bir yasemin açacak gerdanımda,
kök salmaya sanrılı ama umudu bekleyen…
bir hobi olarak,
ben olacak.
tanrıcılık oynuyorum ellerimde birkaç pastel boya ve hünersiz fırçalarımla.
yokluğunu hissetmeden sarının ve beyazın,
yeşilin doğasını bilmeden topyekun sıralıyorum ‘düş’sel avuntularımı…
bir hobi olarak, en baştan gözlüyorum yokluğu.
her harfe sığdıramadığım benliği,
ruhu göçmeye baş koymuş,
ışığın görmediği parşömenlere işliyorum
biraz benden ve çoğunlukla senden…
özen gerektirmiyor karmaşa içinde doğup büyüyen gerçeğim.
bir ameliyathanede,
ilkin var olduğu yerde,
tekrar ağlatıyor ve koparıyorum bağları.
hayır hayır, ben sıfıra oynuyorum.
uçsuz diye tabir ettiğin rüyaların senaristliğini yapıyorum,
bir hobi olarak.
her seferinde bir geri adım ve baştan çek imkanına dağ olmuş sahneleri.
ben de zirveye koyuyorum kendimi;
biri gelecek,
çizmediğim güneş için oturacak kucağıma.
yargı o zaman başlayacak ki kalemimden belliydi halbuki,
intihara meyilli eteklerim.
bir hobi olarak, alametime değiyor parmaklarım.
dengeydi unutmamam gereken ki sonu sen olacak evrenin.
önce yıldızlar parlayacak sahiplendiğim ve siyah tebessüm edecek mükemmelliğine.
kanatlar süzülecek şuursuz ve şuh denizlere.
gölge olacak bana ihtişamlı bulutlar,
suyu tanıyacağım.
ve ben,
çamura dönmüş bir silgiyle uzanıyor olacağım tablo düşerken,
son yazarken jeneriklerde…
yüzler göğsüme dönecek,
ne yaptığını bilmez şaşkın dudaklar kanatılacak ve acı duymayacak hiç biri.
o kan,
bana damlayacak.
ve bir yasemin açacak gerdanımda,
kök salmaya sanrılı ama umudu bekleyen…
bir hobi olarak,
ben olacak.
devamını gör...
1006.
sığınacak bir cehennem arıyordum
insanlara karıştım
kimi yerde
kimi gökdelenlerde
oturmuş pek mitolojik
savaşıyorlardı
kalpleri ve kulakları mühürlü
sesim hünerli değildi
duymadılar beni
şiir duydu
insanlara karıştım
kimi yerde
kimi gökdelenlerde
oturmuş pek mitolojik
savaşıyorlardı
kalpleri ve kulakları mühürlü
sesim hünerli değildi
duymadılar beni
şiir duydu
devamını gör...
1007.
içimde kanat sesleri
kabaran bir denizdir özümde
aşk
ve sonsuz maviliğinde bir gökada
elsiz ayaksız uyanıyorum kendime
herkes bilsin
biz bilmeden sevişelim
sevişelim diyorum sevgilim
bir tek bedenini değil
ruhunu ve kalbini de
isterim
ki yıkılsın tüm duvarlar
o zamandır
g e r ç e k t e n s e v m e k
ve durmak çırılçıplak
gözlerinin ötesinde
o zaman
ateşin çığlığına karışır sesimiz
ve terimiz
nehirler boyu
böyle dokun işte
dişinle tırnağınla
öp
sonra bir daha
bir şiir gibi
bir mısra daha
havalansın kanatlarımız göğe
büyürüm o zaman
ellerinde
çiçek olur ellerim
gözlerim çocuk
dudağımın kenarında
bir gül
tenim
geceden kalma bir mavilikte
içimde kanat sesleri güvercinlerin
düşüyorum
yağmurlarla yıkanmış bir güneşe
kabaran bir denizdir özümde
aşk
ve sonsuz maviliğinde bir gökada
elsiz ayaksız uyanıyorum kendime
herkes bilsin
biz bilmeden sevişelim
sevişelim diyorum sevgilim
bir tek bedenini değil
ruhunu ve kalbini de
isterim
ki yıkılsın tüm duvarlar
o zamandır
g e r ç e k t e n s e v m e k
ve durmak çırılçıplak
gözlerinin ötesinde
o zaman
ateşin çığlığına karışır sesimiz
ve terimiz
nehirler boyu
böyle dokun işte
dişinle tırnağınla
öp
sonra bir daha
bir şiir gibi
bir mısra daha
havalansın kanatlarımız göğe
büyürüm o zaman
ellerinde
çiçek olur ellerim
gözlerim çocuk
dudağımın kenarında
bir gül
tenim
geceden kalma bir mavilikte
içimde kanat sesleri güvercinlerin
düşüyorum
yağmurlarla yıkanmış bir güneşe
devamını gör...
1008.
boş bir vazo gibisin,
içinde ne çiçek var ne de su
yazları zorla çalıştırılmış çocuklar gibi
geçmiyor, oynayamadığın oyunların
çocukluk acılarını kuşanıp kuşanıp gelme bana
orası karanlık bir kuyunun dibi
öpüyorum işte açılmış yaralarını
gerisini unut gitsin..
-zira unutmak; insan modelinde opsiyoneldir.-
'kalbim kırılmadı ama çatlamış olabilir
ve o çatlaklar bazen gitme sebebidir.
iki aşığın var olması çok rasyonelken
bir arada durması çoğu irrasyoneldir'
hüznün başını çıkarıyor sudan
bir timsah kadar saygılı avına
bekliyor, beklerken büyüyor
-bazı şeyler beklerken büyür, büyür, büyür!-
dilinin ucunda acısı, kandaki demir kokusu
önce boğularak mı ölür, yoksa kan kaybından mı?
bilemiyorum...
ağlıyor mu?
göremiyorum...
fırtınaları koparıyorum asıldığı yerlerden
dalgaları vuruyor yerden yere deniz
o da herkes gibi sessiz, öldürüyor
iz bırakmadan,
-ama belki çatlaklar-
kopardığı yerden akıyor çığlıkları
unutmamaya yeminli, korktuğu karanlığı
bulutlar asılı gökyüzüne boyunlarından
yağmurlar akıyor damarlarından
aklına çivileri yıldırımlar çakıyor
bırakmamaya söz vermiş ama gözlerinden akıyor.
ne yapsan olmuyor, korkuyor
ne verse doymuyor arsız günahları
boş bir vazo gibi kalıyor, amaçsız..
şimdi bir çiçek olup kopsan da,
yer bulamaz sana yanında
velev ki buldun;
susuzluktan ölürsün sonunda...
içinde ne çiçek var ne de su
yazları zorla çalıştırılmış çocuklar gibi
geçmiyor, oynayamadığın oyunların
çocukluk acılarını kuşanıp kuşanıp gelme bana
orası karanlık bir kuyunun dibi
öpüyorum işte açılmış yaralarını
gerisini unut gitsin..
-zira unutmak; insan modelinde opsiyoneldir.-
'kalbim kırılmadı ama çatlamış olabilir
ve o çatlaklar bazen gitme sebebidir.
iki aşığın var olması çok rasyonelken
bir arada durması çoğu irrasyoneldir'
hüznün başını çıkarıyor sudan
bir timsah kadar saygılı avına
bekliyor, beklerken büyüyor
-bazı şeyler beklerken büyür, büyür, büyür!-
dilinin ucunda acısı, kandaki demir kokusu
önce boğularak mı ölür, yoksa kan kaybından mı?
bilemiyorum...
ağlıyor mu?
göremiyorum...
fırtınaları koparıyorum asıldığı yerlerden
dalgaları vuruyor yerden yere deniz
o da herkes gibi sessiz, öldürüyor
iz bırakmadan,
-ama belki çatlaklar-
kopardığı yerden akıyor çığlıkları
unutmamaya yeminli, korktuğu karanlığı
bulutlar asılı gökyüzüne boyunlarından
yağmurlar akıyor damarlarından
aklına çivileri yıldırımlar çakıyor
bırakmamaya söz vermiş ama gözlerinden akıyor.
ne yapsan olmuyor, korkuyor
ne verse doymuyor arsız günahları
boş bir vazo gibi kalıyor, amaçsız..
şimdi bir çiçek olup kopsan da,
yer bulamaz sana yanında
velev ki buldun;
susuzluktan ölürsün sonunda...
devamını gör...
1009.
bir şeyler fazlasıyla eksik kalacak
hep yanılanların eseri olacak yazılanlar
yüksek dozda hüzün içeren yazılar yazılacak
rutubetli, tanımsız duvarlara
ciddiyetsiz kişilerin de ciddi ilişkileri olacak
uyandırılmak istenmeyen pazartesi sabahlarında
bir yerden başlamak gerekiyorsa
başı sonu olmayan kalıntılara
geçmişin bu şehrin içinden geçer farz et
bulvarları hiç tanımadığın,
bir şehiriçi geçer ardından
yolcuları hiç ummadığın.
bir şehrin içi geçer,
belki içinden fazlası şehir
belki içi dışı bir dediklerinizin
içi fazlasıyla zehir...
bir şeyler hep eksik kalacak
tamamlayamadıkların
bir de tam anlayamadıkların olacak.
yanlış sevmeler cinayet sebebi olacak
papatyaların katledildiği kuşkulu baharlarda
ve felekten bir gül çalanın hırsız sayıldığı,
kanun hükmünde kararsızlıklarla.
bir şeyler fazlasıyla eksik kalacak
yazların sıcak ve kurak, kışların buruk ve yağışlı arafında.
ki fazlasıyla mühim mesele denizi anlatmak,
üç tarafı denizli bir yarımadanın dördüncü tarafında...
hep yanılanların eseri olacak yazılanlar
yüksek dozda hüzün içeren yazılar yazılacak
rutubetli, tanımsız duvarlara
ciddiyetsiz kişilerin de ciddi ilişkileri olacak
uyandırılmak istenmeyen pazartesi sabahlarında
bir yerden başlamak gerekiyorsa
başı sonu olmayan kalıntılara
geçmişin bu şehrin içinden geçer farz et
bulvarları hiç tanımadığın,
bir şehiriçi geçer ardından
yolcuları hiç ummadığın.
bir şehrin içi geçer,
belki içinden fazlası şehir
belki içi dışı bir dediklerinizin
içi fazlasıyla zehir...
bir şeyler hep eksik kalacak
tamamlayamadıkların
bir de tam anlayamadıkların olacak.
yanlış sevmeler cinayet sebebi olacak
papatyaların katledildiği kuşkulu baharlarda
ve felekten bir gül çalanın hırsız sayıldığı,
kanun hükmünde kararsızlıklarla.
bir şeyler fazlasıyla eksik kalacak
yazların sıcak ve kurak, kışların buruk ve yağışlı arafında.
ki fazlasıyla mühim mesele denizi anlatmak,
üç tarafı denizli bir yarımadanın dördüncü tarafında...
devamını gör...
1010.
bazı şeylere göz yummak,
kolay geliyor değil mi insana?
söylemeyi çok isterdim mesela
neyi diye sorma güzelim
bir şeyle sınırlı değil söyleyeceklerim
yada söyleyemediklerim...
kolay geliyor değil mi insana?
söylemeyi çok isterdim mesela
neyi diye sorma güzelim
bir şeyle sınırlı değil söyleyeceklerim
yada söyleyemediklerim...
devamını gör...
1011.
şiir gibi yaşıyabilir dünya istiyorum
duygu yüklü, çiçek böcekle dolu dolu
sevmek sevilmek istiyorum gerçekten
insan gibi yaşamak, nefes almak istiyorum
duygu yüklü, çiçek böcekle dolu dolu
sevmek sevilmek istiyorum gerçekten
insan gibi yaşamak, nefes almak istiyorum
devamını gör...
1012.
saklı penceremden akan su kara
bulutlara yükseltir umudu
ışıldarken ömürlü samanyolu
nakşeder sonsuzluğu
friedrich çizdi beni
karamsarlığı selamlar çizgilerim
kanadımın bir ucu hüzün
ellerim, başkasının hülyasında
bulutlara yükseltir umudu
ışıldarken ömürlü samanyolu
nakşeder sonsuzluğu
friedrich çizdi beni
karamsarlığı selamlar çizgilerim
kanadımın bir ucu hüzün
ellerim, başkasının hülyasında
devamını gör...
1013.
şiir denir mi bilmiyorum ama karaladım bir şeyler ;
şiir bu fotoğrafa bakılarak yazıldı

•hala ayakta durabilen bir enkazım
senden sonra
mahallenin başındaki ev gibi
camları tıpkı kalbim gibi kırık
o evin boyası eskimiş ya hani
aynı yıpranan bedenim gibi rengi solmuş
sen deprem miydin
yoksa duyarsız ev sahibi miydin
gittin
gelmedin
bi başına kaldı gönül evim
terk ettiğinden beri
depremler oldu
yokluğun kadar korkutucu
varlığın kadar sarsıcı
senden sonra yağmurlar yağdı damla damla
gözlerimden göğsüme düşen damlalar gibi
çok güneş açtı
ama dedim ya mahallenin başındaki enkaza dönmüş ev gibiyim
güneş açsa
her yanım bahar olsa
ne fayda
kimsesiz kimseler uğruyor merdivenlerime
beni sevdiklerinden değil sevgilim.
sensiz,
kimsesiz oluşumdan.
enkaz oldum
harabeyim sevgin yüzünden
senin yüzünden.*
şiir bu fotoğrafa bakılarak yazıldı

•hala ayakta durabilen bir enkazım
senden sonra
mahallenin başındaki ev gibi
camları tıpkı kalbim gibi kırık
o evin boyası eskimiş ya hani
aynı yıpranan bedenim gibi rengi solmuş
sen deprem miydin
yoksa duyarsız ev sahibi miydin
gittin
gelmedin
bi başına kaldı gönül evim
terk ettiğinden beri
depremler oldu
yokluğun kadar korkutucu
varlığın kadar sarsıcı
senden sonra yağmurlar yağdı damla damla
gözlerimden göğsüme düşen damlalar gibi
çok güneş açtı
ama dedim ya mahallenin başındaki enkaza dönmüş ev gibiyim
güneş açsa
her yanım bahar olsa
ne fayda
kimsesiz kimseler uğruyor merdivenlerime
beni sevdiklerinden değil sevgilim.
sensiz,
kimsesiz oluşumdan.
enkaz oldum
harabeyim sevgin yüzünden
senin yüzünden.*
devamını gör...
1014.
bir deneme
tekinsizliğin tanımı tarumar taraçalarım
zenginin züğürtlüğü zahirin zehri
çaresizliğin çelmesi çaputlar çeşmesi
seherler sevimsiz sancılar sillesi
ezberin elçisi esâsın ertesi
avlanır arsızca azınlığın arefesi
ümitsiz ürünlerin ütopik üzengisi
kırıldığında kahrolur kahpelerin kellesi
merhemine muhtaç masumlar merkezi
yalancılar yeryüzüne yarasadan yer bezi
değersiz değerler dünyaya değerler
bitmiyor baş belası ben ben benleri
gayeme gark gönlümün gevşemez genleri
faytona fay fütursuz faraza fenleri
hâlle hâllenmek harâmıdır herkesin
umarsızlık uçurtması urudur ufukların
öngörü: ömrü örseler ömürsüz özlem
virgül, virdim vakit vaktim verd
canice; cebretme, cinlenme, celallenme
nokta. neyleyeyim? nevrim nâmık nâzıma naçar
jenerik janjanlı, jenosite jaluzi
revaçtaki rabler resmedemez rolleri
lezzetsiz lanetleri lunaparkta lando
patavatsız perdesiz pandomim, pardon
objektife oryante onursuz ordusu
ırgalamaz ışıksızı ılıman ıssızlık
izafi ifade iplerime ilave
şairlerin şâhı şühedadır şaire*
bir de unutmadan: *
*
tekinsizliğin tanımı tarumar taraçalarım
zenginin züğürtlüğü zahirin zehri
çaresizliğin çelmesi çaputlar çeşmesi
seherler sevimsiz sancılar sillesi
ezberin elçisi esâsın ertesi
avlanır arsızca azınlığın arefesi
ümitsiz ürünlerin ütopik üzengisi
kırıldığında kahrolur kahpelerin kellesi
merhemine muhtaç masumlar merkezi
yalancılar yeryüzüne yarasadan yer bezi
değersiz değerler dünyaya değerler
bitmiyor baş belası ben ben benleri
gayeme gark gönlümün gevşemez genleri
faytona fay fütursuz faraza fenleri
hâlle hâllenmek harâmıdır herkesin
umarsızlık uçurtması urudur ufukların
öngörü: ömrü örseler ömürsüz özlem
virgül, virdim vakit vaktim verd
canice; cebretme, cinlenme, celallenme
nokta. neyleyeyim? nevrim nâmık nâzıma naçar
jenerik janjanlı, jenosite jaluzi
revaçtaki rabler resmedemez rolleri
lezzetsiz lanetleri lunaparkta lando
patavatsız perdesiz pandomim, pardon
objektife oryante onursuz ordusu
ırgalamaz ışıksızı ılıman ıssızlık
izafi ifade iplerime ilave
şairlerin şâhı şühedadır şaire*
bir de unutmadan: *
*
devamını gör...
1015.
aklım serin dalgalarında
derinsin
sarhoşluğunda nefes almak güç
mevsim kış olsa da içim hep bahar
gözlerine bakınca durur zaman
mucizeleri hatırlatır
huzur verir senle olmak
her an.
derinsin
sarhoşluğunda nefes almak güç
mevsim kış olsa da içim hep bahar
gözlerine bakınca durur zaman
mucizeleri hatırlatır
huzur verir senle olmak
her an.
devamını gör...
1016.
n ergis bahçesinde gibiyim kokunu içime çekince
o lmadım ben hiçbir zaman böyle mesut bir hâlde
r engarenk bir bahçe ferah oluyor ruhum seni gördükçe
m ecnun leyla'yı tanımaz senin çehreni bir kez görse
a slı hasedinden çatlar, kerem senin gözlerine ölüp bitince
l eyla da çöle düşer, mecnun seni sevince
normal sözlük için spontane yazdığım akrostiş şiirim..
o lmadım ben hiçbir zaman böyle mesut bir hâlde
r engarenk bir bahçe ferah oluyor ruhum seni gördükçe
m ecnun leyla'yı tanımaz senin çehreni bir kez görse
a slı hasedinden çatlar, kerem senin gözlerine ölüp bitince
l eyla da çöle düşer, mecnun seni sevince
normal sözlük için spontane yazdığım akrostiş şiirim..
devamını gör...
1017.
hiç içimden gelmiyor bugünlerde şiir yazmak. biraz zorluyalim bakalım neler çıkacak.
türlü türlü sorular var aklımda
bugün yarın derken geçiyor günler
çıksa da gelse beklenen güzel günler
ah ah nerde o eski çocuk ruhlu halim
sanki birden çöktüm de, saçıma aklar düştü
eskiden olsa günümü gün eder eğlenirdim
şimdi içimde tarifsiz bir boşluk
anlatamam derdimi senden başkasına
çıksan da gelsen artık bir an önce
doldursan o boşluğumu varlığınla
türlü türlü sorular var aklımda
bugün yarın derken geçiyor günler
çıksa da gelse beklenen güzel günler
ah ah nerde o eski çocuk ruhlu halim
sanki birden çöktüm de, saçıma aklar düştü
eskiden olsa günümü gün eder eğlenirdim
şimdi içimde tarifsiz bir boşluk
anlatamam derdimi senden başkasına
çıksan da gelsen artık bir an önce
doldursan o boşluğumu varlığınla
devamını gör...
1018.
akşama doğru, sabaha yanlış,
yüreği yanmış, elleri nasır,
yalnızlığı şahsına münhasır,
bazen kuraklığın kıyısında bir nehir
yahut öldürmeyi görev bilmiş bir zehir
biliyorsun uzak değil
biliyorsun bura iki adımlık şehir.
biliyorsun böyle bitmez bu şiir.
aşağılık sevaplara karşı yüce gönüllü günahlar
ilmek ilmek işlenmiş cinayetlerin faili
rehin tutulan ahlar.
deşilmiş bir yaranın gözyaşı bu kanlar.
bir acının çığlığı yakılan gemiler ve ağıtlar
sağır notalar, dilsiz şarkılar ve de kör tanıklar.
karanlık adamlara karşı ışıltılı adımlar
biliyorsun uzak değil
biliyorsun bura iki adamlık şehir
biliyorsun böyle bitmez bu şiir.
akşama doğru, sabaha yalnız
bilmem kaç hasattan kalma içimdeki anız.
resimler ruhudur anıların,
çerçeveler her zamanki gibi manasız.
gürültülü kentlerin içlerinde tüm ölümler sessiz sedasız.
kimi satırlar şiiridir ölü hayatların
ve kafiyesidir vedalar
sonu hep aynı sevdaların.
fakat biliyorsun uzak değil,
biliyorsun bura iki hecelik şehir
biliyorsun böyle bitmez bu şiir.
bir de sevmek vardı
işe geç kalanların unuttuğu.
zira herkesin sevmeyi unutturacak mühim işleri vardı.
bu hayat tezgahında ümit pazarlıyordu insanlar,
hayatlarını kaybedenler oluyordu
bir de kazananlar...
sokaklarca mesleğini haykırıyordu seyyarlar
şairlerse geceye saklıyordu:
"neden böyle mutsuzuz ey aşağılık insanlar!"
yüreği yanmış, elleri nasır,
yalnızlığı şahsına münhasır,
bazen kuraklığın kıyısında bir nehir
yahut öldürmeyi görev bilmiş bir zehir
biliyorsun uzak değil
biliyorsun bura iki adımlık şehir.
biliyorsun böyle bitmez bu şiir.
aşağılık sevaplara karşı yüce gönüllü günahlar
ilmek ilmek işlenmiş cinayetlerin faili
rehin tutulan ahlar.
deşilmiş bir yaranın gözyaşı bu kanlar.
bir acının çığlığı yakılan gemiler ve ağıtlar
sağır notalar, dilsiz şarkılar ve de kör tanıklar.
karanlık adamlara karşı ışıltılı adımlar
biliyorsun uzak değil
biliyorsun bura iki adamlık şehir
biliyorsun böyle bitmez bu şiir.
akşama doğru, sabaha yalnız
bilmem kaç hasattan kalma içimdeki anız.
resimler ruhudur anıların,
çerçeveler her zamanki gibi manasız.
gürültülü kentlerin içlerinde tüm ölümler sessiz sedasız.
kimi satırlar şiiridir ölü hayatların
ve kafiyesidir vedalar
sonu hep aynı sevdaların.
fakat biliyorsun uzak değil,
biliyorsun bura iki hecelik şehir
biliyorsun böyle bitmez bu şiir.
bir de sevmek vardı
işe geç kalanların unuttuğu.
zira herkesin sevmeyi unutturacak mühim işleri vardı.
bu hayat tezgahında ümit pazarlıyordu insanlar,
hayatlarını kaybedenler oluyordu
bir de kazananlar...
sokaklarca mesleğini haykırıyordu seyyarlar
şairlerse geceye saklıyordu:
"neden böyle mutsuzuz ey aşağılık insanlar!"
devamını gör...
1019.
beyaz zakkum
yanan rüzgârdır
suratımı külle sıvarım o vakit!
yangın, kokusu gibi gelir
ağır çekimde trajedi!
dağlara sis mi çökmüş, şarkı?
dağlara yıldız mı, aşk?
zamansız bir dilek gelip konar avuçlarına
her yerini saran bir tül gibi
değil mi ki kış
toprak üstüne abanan beyaz gerdan!
kendini inkar eden bir kadın sesidir
bahar, saçlarına bürünür
dünya kayar ayakları altında
ve ölüm, ne kadar da yakın durur
ne kadar zavallı!
yanan rüzgârdır
suratımı külle sıvarım o vakit!
yangın, kokusu gibi gelir
ağır çekimde trajedi!
dağlara sis mi çökmüş, şarkı?
dağlara yıldız mı, aşk?
zamansız bir dilek gelip konar avuçlarına
her yerini saran bir tül gibi
değil mi ki kış
toprak üstüne abanan beyaz gerdan!
kendini inkar eden bir kadın sesidir
bahar, saçlarına bürünür
dünya kayar ayakları altında
ve ölüm, ne kadar da yakın durur
ne kadar zavallı!
devamını gör...
1020.
hiçbir yeteneği olmadığı gibi şiir de yazamayan yazarlar üzgün ve gururla bakıyor buraya.
devamını gör...