1281.
şiir biterse hayatın biter şiir biterse aşk bitter duygu biter bir gün her şeyin sonuna geldiğini ve ve hiç bir şeyin geri gelmeyeceğine dair kabulenip boyun eğecek sen sessizce yol almaya koyulacaksan eğer bıraktta son şiirim de ki geçen sen kelimesi seni andıran karanlık mısralarda biraz hüzünlü biraz kederli birazda karanlık gözüksün duygusuzluğa teslim olup umutsuzluğa kapılıp gidersen eğer son şiir son mısra canımı yakıp acı verse de kaderimi bana yazdıran sen ve son şiiri bana yazdırmak zorunda bırakan gene sen olacaksın.
devamını gör...
1282.
aynı dili konuşamadık maziyle
o sözünü en baştan söylerdi, ben aşktan
aynı yönü kucaklardık sevgiyle
o ajda pekkan dinlerdi ben ayten alpman
devamını gör...
1283.
susalım artık şair susalım
şiirlerimiz araya gitti, susalım
alengirli sözlerden, sunturlu laflardan
köşe bucak kaçalım

boğazımızı patlattık ne oldu?
güllere bilenmiş ellerden
yedi kere paralanan yakamızı sıyıralım
gönlüm küskün anlaşılamamaya
anlaşılmamış aşkımızı tek yaşayalım
susalım

kalemlerimizi kırdı kağıtlar
dönüp sızılarımıza bakalım
ateşi geçtik, suyun açtığı izlere
dargın dargın dalalım
ölmüşçesine susalım.
devamını gör...
1284.
hani derdin ya bana,
seni sevdikleri kadarım diye,
beni sevdikleri kadar değil,
bizi sevdikleri kadardır hayat.

hayat çok acımasız be dostum.
sen doğru davransan da,
yanlışa sürükler seni hayat.
unutma umut iyi bir şeydir.

demiştin ya bana benim umudum sensin,
dostum belki farkında değilsin.
ama umudum, neşem, sevgim sensin...
sana sığınıyorum.

beni anlayan tek kişi sensin.
hani her yıldız bir insana ait derler ya,
sen gittiğin gün, kendi yıldızımı gökyüzünde bulamamıştım.
kaybetmiştim onu yani seni, benim yıldızım sendin.

çünkü çok seversen kaybedersin derler.
peki seni sevmeden edebilecek miyim,
sevmeyi sen bu kadar hakediyorken,
öyle oldu dostum kaybettim seni kaybettim...

hayat ikimize de acımasız davrandı dostum bana seni kaybettirdi...
devamını gör...
1285.
doğu dünyada bir masal

kalbini kırdığım yerleri hatırlatsana…
çünkü sen gözlerime bakmıyorken,
içimde bir çocuk can verir…


sessiz bir gürültüdür karşında susmak,
sen ve senin olduğun yerdekiler
ben ve benim olduğum yerdekilerin kalbinde
bir düşünce bulutudur,
şimdi susarsan kalbime gölge düşer.


gökyüzünden ayrı kalmasın diye çocuklar,
hani demiştim ya, geceyi de kaplayan bir masal anlat…
sanki doğu ve gecenin birleştiği bir satırda,
uyanmak için gittiğim yollarda uyuyakaldım…


doğu ve gece niye var?
herhalde, dertler ve çocuklar büyüsün diye…
toplayabildiğimiz gazoz kapakları kadar
çocuk kalabildiğimiz günler…
bağırma sırası kimde…


tüm uykularından koruduğum içimde bir çocuk…
masal bile olsa babaları ölen çocuklar
nasıl çocuk kalabilirler…
sonrasında içinde olmadığımız altı odalı iki ev,
bir yalnızlığı kalabalıklaştırmak için ideal…

olmadığın düşlerden olmadığın gerçeklere uyansam…
bir kâbustan ötekine…
bağırma sırası kimde?
çünkü bu sefer kanayan dizim değil…

durmadan ve sadece birbirimizden uzaklaştığımız dünya,
hep yokuş yukarı…
“geceleri, içinde geçtiğin duaları topluyorum”
isimli özlemler biriktirdim…
şimdi ayırmanın vakti mi dünyaları…
yaşamın sabahtan erken başladığı doğu dünya…
ikimize de uzak…
kendi düşlerimle yaşamayı öğrenememişken,
bana düşlerini bırakma…

madem kapattın gözlerini
kalbim ne kadar benzer gittiğin yerlere…
şunu söyleyebilirim ki ölü bir çocuk büyüyemez de…
devamını gör...
1286.

matruşka, bebeğimi gövdende sakla
hem anne ol ona ,hem baba
haklısın matruşka , bombaların sesi aklımı bozuyor
aklımı dümdüz ediyor kırmızı ateşin güvercinleri
bebeğim matruşka, görmesin toprağı dövenleri
çığlıkların gölgesinde büyümesin düşleri

gök kubbenin altında dağılmış misketlerimiz
dağılmış düşlerimiz ve ellerimiz ceplerimizde
ay aydınlık matruşka, gözlerimiz körlükten yılmış
bizi kimseler görmedi su kenarlarında
taşlara göl öptürürken kimseler duymadı
yığın yığın ,çığıl çığıl ölürken , matruşka;
bebeğimi sakla!

iç içe geçmiş ağaçlar gibi sar çocuklarını
bakınca sana, ne kadar anaç varlık varsa aklıma geliyor
ölenler kızıl tabutlarda ,ölenler isimsiz mezarlarda
anneler matruşka, yürekleri eziliyor topuzlarla
gözlerimizden kaçan bir sis kaplıyor her yeri
bütün sözlerin boğazlarda parçalandığı günden beri
çocukları sana emanet edesim var matruşka
devamını gör...
1287.
sonbaharda karı izliyorum,
masamda biram,
ya rakım olmasaydı…
devamını gör...
1288.
kırık kristal parçaları


içimdeki gerçekleri döktüğüm kristal parçalandı…
güneş yansıyan yarım bir ev kaldı bana.
sen gibi, kötü düşler düşlediğim tahta bir kulübe
uzun bir ömür hayal edebilmek yazılı duvarlarında…
tahta bir köpek, mutluluktan havlıyor…
dünya gerçek değil, kötüdür…
nasıl başlarsam başlayayım
kalbimin kırılmadığı şiirler yazmak istiyorum…

bir ölü de doğabilir, gözü kapalıysa düş de kurabilir,
bekleyen birisi varsa,
raysız şehirlerden de trenler geçebilir…
kalbimin aynı yerinden kırılması,
aynı yerinden kaynayacağı anlamına gelmez…
bu kadar güzel gülmen, dünyayı değil dünyamı güzelleştirir…
kendine bir yer edinmek istiyorsan,
bazen açık bulduğun tüm kapılar kapanır…
daha önce buralarda, dört başı mahmur bir öküz yaşamıştı…
şimdi dört başsız bir canavarın hikâyeleri dolanıyor…

kalkma hemen dur,
kalbimi kırmayacağını bilsem,
bir kristal parçası açardım sana…
güneşi de sevebilirsin…
ya da içinde bir karanlık bulup kapana da bilirsin…
içindeki karanlıklara meşale atmıyorlarsa
hep dışarıdan…
dünya iç değil, dıştır.
yaşamak yüzeyseldir, derinlemesine değil…
tam burada sevgi sözcükleri fısıldamamı da bekleyebilirsin
haykırdığımda bile duymayacağını bilirken
daha basit yaşanılabilir elbet dünyada…
içimdeki gerçekleri parçalayıp atmak gibi,
tahta kulübeleri çocukluğumuza bırakıp,
hayatlarımızın bir köşesine olmasa da olur yazarak,
kalbimin hiç atmadığı saatler bunlar
parçalansa ne olur?
devamını gör...
1289.
elvedanın sırası geldi yine
yaşanan sarhoşluktan sıyrılmak kolay mı?
üç ayda kalbim on üç yerinden vuruldu
kana bulandı gözlerinin paresi görmüyor musun?
gônlümdeki kurt, en güzel yerinden yaralandı
bir daha iyileşir mi bilmem
suskunluğuma sindi yüz bin kahır
çığlıkları boğup ellerimle
ardını dönüp delikanlıca
beddua dahi etmeden gitmek çok ağır
durğunluğuma gizlediğim kırgın bir mazi
dört nala aatların ayakları kırıldı içimde
biliyorum adım gibi
biliyorum vurulmak vaktidir şimdi
sevip, sevilmemek ölüm gibi

parmak ûçların dokununca parmaklarına
kaynardı ruhum mahşer yeri
bakışların kalbime aktığında usulca
ilk kez bakıp mağrur başlı dünyaya
seni mağlup ettim demiştim
nereden bilirdim yanılgıları en pahalısını tadacacağımı
meğer her dokunuş bendime bir sefermiş
her bakış canımı oklayan gaddar bir nefermiş
bilemedim, bilemedim
meğer celladıma gülümsemişim
devamını gör...
1290.
giden ben değilmişim,
yıkılan evimmiş.
deprem sonrası ardıma düşen sokak kapısı
beni senden gittim diye hissettirmiş.
 
03.12.2008
devamını gör...
1291.
dogma

yollarına bakarken ömrümü harcadığım dünya...
çalmayan kapım,
beni doyurmayan tabağımdaki artığım,
biriktirdiğim küfür.
bir sonraki sahne...

kalbim adında bir şehir,
kan gölünden şimdi yükselir
ve yükselir dogma,
batıl bir yaşam çöreklenir.
sen gibi düşler...

şairler mutlu ölür,
gökyüzü yere dökülür.
bir aralık gülmecesidir bu.
böyle şeyler olur diye kapanır sahne.

sonrası,
yanlış yerlerde bekleyerek harcanmış yaşam.
aksak ve ağır işler.
yorgunluğu dile indirgeyen dünya işi.
kalbini kullanmayan ve yormayan dünya insanı.
sonunu bilmediğim bir masal...
çünkü kapaklarım ağır düşer,
gözlerim erken kapanır.
bu sır değil, insan ömrü kısadır.
devamını gör...
1292.
yazdığımda darmadağındım. şimdilerde dertlerimle de iyiyim. iyiyken şiir yazılmıyor. aranın bozuk olduğu dertler ruhuna çarparsa şiir doğabiliyor.

umudun kapısını tekmeledim
sana varan yollar hep dikenliydi
gitmelerin evvelinde gelemliydik
bedevi çölde suya kanmış mı hiç

gözlerim çorak iklimin kurak tarlasıydı
nasibim sonsuz nurun yanında solak patladı
ebedi cezam kutsal mührü hayra vurmasıydı
canımın çok değeri kulun zanında yok sayıldı

kum eridi gök delindi değişti boyutsal zaman
mürekkep almadı avuçladığımı
affına mecburum bilemezsin
sus payımdı rol alındı serildi önüme yenilmez mekan
gül severken ağlamamdı sayıkladığım
merhametine muhtacım bilemezsin

canıma canan yarına elkan
dilimden düş gayrı kinayem
ki hane i dergaha varasın sen
derdime derman zatıma aynam
bilinmez perdelerle himayem
bir katre i mateme mevzusu sen
devamını gör...
1293.
benim taaaa lisede şiirim okul dergisinde yayımlandı ne konuşuyorsunuz be.
*
bulursam dergiyi atarım.
devamını gör...
1294.
serin sessizlik
zemheri miydi nedeni
yoksa
karın yağmura karışması mı?

aksak ayak
kalbi aksayan ayağında atan tok-mak
ki bilmez hiç kendini açmayı
dahi açılmayı
biri gelip onu açıncaya dek

the game over
or
the game have just begun
kim bilir
kesilmeye mahkum ağacın toprağına da
düşer mi
cemre?
devamını gör...
1295.
normalde yazar çöpe atardım. dijital ortama taşıdıysam yada direkt dijital ortamda yazdıysam öyle kalırdı.

birisine dijital ortamda yazdığım bir şiirin fotoğrafını atmışım. fotoğraflara bakarken dek geldi ve paylaşayım
dedim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

muhtemelen yine pek kimse okumayacak :p
devamını gör...
1296.
ana maddem

seni göremezsem eğer
içimdeki her şey küle döner
bütün zerremle bakarsam sana
işte o zaman hayat yaşamaya değer

bir kalp ki daima isminle atar
her çarpışında seni kanıma katar
en ufak çiziğe dayanamam çünkü
gideceksin diye içim hep sızlar

gözlerin olmadan nasıl ederim
bu ihtimal yüzünden beterim
eğer ben sensiz kalırsam
çığlık çığlık yok olur giderim
sessizce acı acı biterim

sen benim yaşamımın ana maddesi
sarıl bana çünkü kalbimi hissetmen en önemlisi.

kendime ait olan bu diziler gitmemesi için yazdığım kişinin gitmesiyle anlamlandı.
devamını gör...
1297.
o eylül bu eylül
kaçışın yoktur gülüm
benden gayrı rotana
varışın yoktur gülüm

o mevsim bu mevsim
benden kaçsan ne âlâ
dilin isterse gitsin
gönlün bendeyken hâlâ

o takvim bu takvim
yaprak dökerken hazan
aklın da bir tek isim
beni söylerken lisan
devamını gör...
1298.
eylül de geldi aha
turşu bulgur salça
yapmak lazım pekmez hatta
oy oy eylül nerden geldi

kömür odun almalı
kırtasiye okul masrafı
ev sahibi artırdı kirayı
oy oy eylül neden geldi.

günler kısaldı geceler uzadı
yorgansiz yatanlar azaldı
meyve sebze aha kalmadı
oy oy eylül nasil geldi.

sonbahar oldu aha yine yalnızız
sid derki bu bizim bahtımız
kışa döndü aha yazımız.
oy oy eylül nereye gidiyorsun.
devamını gör...
1299.
ben hiç gelecek ekmedim
uzayıp gitti çocukluğum
devamını gör...
1300.
be heyhattt sözlük yazarıymış
18 yaşında evden mi kaçacakmış
bunalımmış entelmiş öğrenciymiş
ölseymiş.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının şiirleri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim