normal sözlük yazarlarının şiirleri
başlık "martinneder" tarafından 08.01.2021 18:06 tarihinde açılmıştır.
181.
ölmenin de bir sınırı
bir adabı var,
birden fazla olsa bile.
sevmenin de bir sınırı
bir adabı var,
sevilen sen olsan bile.
bir adabı var,
birden fazla olsa bile.
sevmenin de bir sınırı
bir adabı var,
sevilen sen olsan bile.
devamını gör...
182.
kaybettiklerimin anısını yazıyorum bu gece
3 noktalarla doldurduğum hayatıma
irili ufaklı soru işaretleri ekliyorum
gün be gün
dönüp bakıyorum geride bıraktıklarıma,
bir gittiklerime bir de hiç gidemediklerime.
öylece bekliyorum çıkmaz yolların,
meçhul semtlerin,yalnız duraklarında
bazen rüyalarımda sarıyor bedenimi kolların,
tüm sorularımın cevabı sanki dudaklarında.
bir titreme yalnızlığın doruk noktasında,
seni anımsıyorum buğusunda sabahın.
bir de gecenin o kör edici karanlığında,
ve tam ortasında çocuksuz parkların.
bir yarımı alıp güneşi saçıyorum dünyaya,
öbür yarım tüm patavatsızlığıyla beklemekte.
fırtına öncesi sessizlik denen şey varya ,
işte öylece sessizliği dinlemekte .
sadece yazmakla baş edebiliyorum,
alıp götürdüğün benliğimden kalanlarla.
inan bana öyle çok özlüyorum,
düşmanım şimdi sensiz nefes alanlarla
elbet bir gün kavuşacağım sana,
şiirlerle hep seni bekleyeceğim.
ıhlamurlar çiçek açtığında değil ama ,
sen kokan çiçekler solduğunda geleceğim.
3 noktalarla doldurduğum hayatıma
irili ufaklı soru işaretleri ekliyorum
gün be gün
dönüp bakıyorum geride bıraktıklarıma,
bir gittiklerime bir de hiç gidemediklerime.
öylece bekliyorum çıkmaz yolların,
meçhul semtlerin,yalnız duraklarında
bazen rüyalarımda sarıyor bedenimi kolların,
tüm sorularımın cevabı sanki dudaklarında.
bir titreme yalnızlığın doruk noktasında,
seni anımsıyorum buğusunda sabahın.
bir de gecenin o kör edici karanlığında,
ve tam ortasında çocuksuz parkların.
bir yarımı alıp güneşi saçıyorum dünyaya,
öbür yarım tüm patavatsızlığıyla beklemekte.
fırtına öncesi sessizlik denen şey varya ,
işte öylece sessizliği dinlemekte .
sadece yazmakla baş edebiliyorum,
alıp götürdüğün benliğimden kalanlarla.
inan bana öyle çok özlüyorum,
düşmanım şimdi sensiz nefes alanlarla
elbet bir gün kavuşacağım sana,
şiirlerle hep seni bekleyeceğim.
ıhlamurlar çiçek açtığında değil ama ,
sen kokan çiçekler solduğunda geleceğim.
devamını gör...
183.
tesadüfen denk geldiğim, lise 2. sınıfta yaşadığım platonik bir ilişkiye ait şiirimle sözlükteki edebiyatın ağırlık merkezini bir santim aşağıya çektiğim başlıktır.
( sair ruyada sevdiceğini görmüş ve okula gitmeden sabah oturup bu şaheseri yazmış)
merhaba, gece gece günlümün virenesine gelen güzel
görünce seni adeta ferim şaşar?
kalbimde türlü türlü duygular kaynar da taşar.
gözlerine değince gözlerim
ah şimdi kalkıpta o anı nasıl tarif ederim
içimden hep;" keşke hayat gözlerin kadar güzel olsa" derim
ve o an gözlerine ama taa en derine dalmak isterim.
sen konuşursun ya onla bunla muhatap benmişim gibi aşkla izlerim.
seni izlerken araya bir baş girse
ona ağzımı açıp süvmek isterim.
bir de gülersin ya güleç bir yüzle
o tatlı hitabina muhatap olayım da öleyim.
yani şimdi kalkıpta
yeni ay gibi kaşlarını mı tarif edeyim
yoksa ok gibi sineme saplanan kirpiklerinden mi söz edeyim.
bir de mimiklerin yok mu; nazik nazik, tatlı tatlı..
dudak bükmeler ki gül katlı.
bir de "onaylı" baş salamakların var;
görülmemiş bir 'bilmişlikle' saklı.
ve bir o kadar da maveralı.
lakin olacak iş mi bu ?
hayır olmayacak iş bu.
ey terennüm ile beklediğim sevdicegim.
keşke anlayacak olsan beni.
keşke hisettiklerimi sadece bir an hissetsen.
ne kıyametler içindeyim bir görsen
lakin ve malesef ki; anladığın tek şey anlamamak.
tek vukuatın bu olsa keşke.
ama heyhat ki heyhat!
bu nasıl bir ümid ve nasıl bir sevgi ki;
gelip söylesem sanki olacakmış kabahat.
hayır! elbette, tek nedeni bu olmamakta,
aklım, mantık diye bir durakta
o durak da kör bir nokta.
her an kalbime, "asla söyleme" diye haykırmakta.
kalbim de cahit zarifoğlu, cemal süreya'ları yardımına çağırmakta.
ama nafile.
mantık çilekeşi olmuştur kalbim.
çünkü müstehaktır bana bu halim.
ama kalbimden bu acı hiç dinmez.
ve öyle bir an gelir ki dolup taşarım,
sana şiirler yazmakta bulurum kendimi.
bir an durup "bu kaçıncı şiir oldu" diye şaşarım.
deli dolu gölleler gibi çıkar kalemimden kelimat.
fakat heyhat ki heyhat!
utanırım, sakınırım.
sanki bu halimden südur edecekmiş bir kabahat.
yine o günlerden bir gündeyim.
gece gördüğüm rüyanın hala tesirindeyim.
sabah namazının ardı eveli.
yer, yurdun soğuk mescidi; tavanı işlemeli.
ellerim havada birşeyler istemekte
sense kim bilir kaç katlı döşekte.
uyanmadan evel bir ruya
ama bütünüyle gerçekmiş güya.
rüyada da sen
tutu vermiştim ellerinden.
bir utanma siması
bir edep edası.
gözler ki kehkeşanların parıltısı.
hep onlara bakarak geçseydi keşke ömrümün geri kalan yarası.
ancak bu halde iyileşirdi belki günlümün yarası?
rüya değil bir bayramdı sanki
anlatamam. öyle tuhaf bir an ki,
kelimelerin ne hadine tarif etmeye!
ama
heyhat ki heyhat.
birden tok bir ses
bir iki de takırtı
uykumu bölmeye yetti de artı.
bir an ellerini aradim ellerimde.
yoktu ellerin, ah'lar çeksem de taa en derinden.
ne çare, çıkmıştım artık ruya aleminden.
oysa rüyada tam da sana bakıp, her gün tekrar etiğim ve senin için yazdığım bir şiiri okuyacaktım.
lâkin vakit dolmuştu, ellerim boş kalmış olsa da.
ama bir kere de olsa ellerini tutmuştum
razıyım rüyada dahi olsa da.
heyhat ki heyhat
ah şu benim akılsız başım
ah şu dam tutmaz tahtım,
bilenmez paslı bıçaktan bahtım.
bilmem ki;
ne diye sana bu kadar bağlandım kaldım.
evet, ey güzeller güzeli!
elleri nazenin, nazik bezeli.
yine kalbinim teline dokundun.
bana, ellerinle yine özlem kadehini sundun.
aşk diyarına dönen şu virane günlüme
velev rüyada da olsa madem teşrif buyurdun.
sefa geldin
sefa geldin.
(mahlas:
viktor hugonun qurasimodo'su)
( sair ruyada sevdiceğini görmüş ve okula gitmeden sabah oturup bu şaheseri yazmış)
merhaba, gece gece günlümün virenesine gelen güzel
görünce seni adeta ferim şaşar?
kalbimde türlü türlü duygular kaynar da taşar.
gözlerine değince gözlerim
ah şimdi kalkıpta o anı nasıl tarif ederim
içimden hep;" keşke hayat gözlerin kadar güzel olsa" derim
ve o an gözlerine ama taa en derine dalmak isterim.
sen konuşursun ya onla bunla muhatap benmişim gibi aşkla izlerim.
seni izlerken araya bir baş girse
ona ağzımı açıp süvmek isterim.
bir de gülersin ya güleç bir yüzle
o tatlı hitabina muhatap olayım da öleyim.
yani şimdi kalkıpta
yeni ay gibi kaşlarını mı tarif edeyim
yoksa ok gibi sineme saplanan kirpiklerinden mi söz edeyim.
bir de mimiklerin yok mu; nazik nazik, tatlı tatlı..
dudak bükmeler ki gül katlı.
bir de "onaylı" baş salamakların var;
görülmemiş bir 'bilmişlikle' saklı.
ve bir o kadar da maveralı.
lakin olacak iş mi bu ?
hayır olmayacak iş bu.
ey terennüm ile beklediğim sevdicegim.
keşke anlayacak olsan beni.
keşke hisettiklerimi sadece bir an hissetsen.
ne kıyametler içindeyim bir görsen
lakin ve malesef ki; anladığın tek şey anlamamak.
tek vukuatın bu olsa keşke.
ama heyhat ki heyhat!
bu nasıl bir ümid ve nasıl bir sevgi ki;
gelip söylesem sanki olacakmış kabahat.
hayır! elbette, tek nedeni bu olmamakta,
aklım, mantık diye bir durakta
o durak da kör bir nokta.
her an kalbime, "asla söyleme" diye haykırmakta.
kalbim de cahit zarifoğlu, cemal süreya'ları yardımına çağırmakta.
ama nafile.
mantık çilekeşi olmuştur kalbim.
çünkü müstehaktır bana bu halim.
ama kalbimden bu acı hiç dinmez.
ve öyle bir an gelir ki dolup taşarım,
sana şiirler yazmakta bulurum kendimi.
bir an durup "bu kaçıncı şiir oldu" diye şaşarım.
deli dolu gölleler gibi çıkar kalemimden kelimat.
fakat heyhat ki heyhat!
utanırım, sakınırım.
sanki bu halimden südur edecekmiş bir kabahat.
yine o günlerden bir gündeyim.
gece gördüğüm rüyanın hala tesirindeyim.
sabah namazının ardı eveli.
yer, yurdun soğuk mescidi; tavanı işlemeli.
ellerim havada birşeyler istemekte
sense kim bilir kaç katlı döşekte.
uyanmadan evel bir ruya
ama bütünüyle gerçekmiş güya.
rüyada da sen
tutu vermiştim ellerinden.
bir utanma siması
bir edep edası.
gözler ki kehkeşanların parıltısı.
hep onlara bakarak geçseydi keşke ömrümün geri kalan yarası.
ancak bu halde iyileşirdi belki günlümün yarası?
rüya değil bir bayramdı sanki
anlatamam. öyle tuhaf bir an ki,
kelimelerin ne hadine tarif etmeye!
ama
heyhat ki heyhat.
birden tok bir ses
bir iki de takırtı
uykumu bölmeye yetti de artı.
bir an ellerini aradim ellerimde.
yoktu ellerin, ah'lar çeksem de taa en derinden.
ne çare, çıkmıştım artık ruya aleminden.
oysa rüyada tam da sana bakıp, her gün tekrar etiğim ve senin için yazdığım bir şiiri okuyacaktım.
lâkin vakit dolmuştu, ellerim boş kalmış olsa da.
ama bir kere de olsa ellerini tutmuştum
razıyım rüyada dahi olsa da.
heyhat ki heyhat
ah şu benim akılsız başım
ah şu dam tutmaz tahtım,
bilenmez paslı bıçaktan bahtım.
bilmem ki;
ne diye sana bu kadar bağlandım kaldım.
evet, ey güzeller güzeli!
elleri nazenin, nazik bezeli.
yine kalbinim teline dokundun.
bana, ellerinle yine özlem kadehini sundun.
aşk diyarına dönen şu virane günlüme
velev rüyada da olsa madem teşrif buyurdun.
sefa geldin
sefa geldin.
(mahlas:
viktor hugonun qurasimodo'su)
devamını gör...
184.
ben sana hayran,
sen cama tırman.
orhan veli
sen cama tırman.
orhan veli
devamını gör...
185.
sabahları seninle uyanmak
gözlerimi yalnız sana açmak
iki küçük çizgiden ibaret gözlerinin
saçtığı ışık güneşinkinden daha parlak
(bir gün gün ışığı görmesem gam yemem
gözlerin var ya, gözlerin yeter)
pencereyi açmak, gözlerimi açmak
temiz hava solumak, teninin tuzunu tatmak
seninle batırdığım güneşi
senin koynunda doğurmak
dünya döner bir kez daha
ben sana yüzümü dönerim
dünyanın açısal momentumu varmış
ben fizikten anlamam senin bel kıvrımın dışında
gözlerimiz yine ilk birbirimize açık
belli ki bir aşkı bir gece daha paylaşmışız
belli ki bir ömre yetecek kadarını da yaratmışız
dudağının kenara sağa meyleder
ben hemen uzanır öperim,
kalbim sana meyleder
kaynak: kendi blogum*
devamını gör...
186.
denize şişeler bırakıyorum bu ara,
gökyüzüne dilek balonları
semaya dualar.
elimden tutsun diye birileri
çırpınıyorum kovada balık gibi .
anlatmak istediklerim biriktikçe içimde,
hırçınlaşıyor benliğim,uzaklaşıyor git gide .
yorgunluklarımdan bir anlam çıkarmaya çalışıyorum
ya da yeni bir ad koyuyorum kaçtıklarıma.
dönüp dolaşıp aynı yerde buluyorum,
değmiyor sonunda bulduklarım,
yürüdüğüm yolda geride bıraktıklarıma.
yemyeşil ormana çöken gece gibi,
ufak hüzünler kaplıyor iflah olmaz sevgimi.
ve ben yalnızlığa alışıyorum,alışmak istiyorum.
iğne atsan yere düşmez bu yollarda,
bir kimlik bulamadım kendime
öylesine yürüyorum.
kaybolmak istiyorum siyahında gecenin,
boğulmak istiyorum mavisinde denizin.
yoruldum ümidi kesilmişliğiyle yaşamaktan,
bir bu memleketin, bir de senin.
olamadığım kişiye duyduğum hasret,
olduğum kişiye biriken içimdeki nefret,
beni ben yapan inişler,çıkışlar,
bekleyensiz bir liman adeta
ve yolcusuz vapurlar.
şimdi o vapurların sireniyle
bir kez daha kalkıyorum yataktan.
güzel rüyaların sabahında bir ses;
ümit fakirin ekmeği diyor uzaktan.
ümit fakirin ekmeği...
gökyüzüne dilek balonları
semaya dualar.
elimden tutsun diye birileri
çırpınıyorum kovada balık gibi .
anlatmak istediklerim biriktikçe içimde,
hırçınlaşıyor benliğim,uzaklaşıyor git gide .
yorgunluklarımdan bir anlam çıkarmaya çalışıyorum
ya da yeni bir ad koyuyorum kaçtıklarıma.
dönüp dolaşıp aynı yerde buluyorum,
değmiyor sonunda bulduklarım,
yürüdüğüm yolda geride bıraktıklarıma.
yemyeşil ormana çöken gece gibi,
ufak hüzünler kaplıyor iflah olmaz sevgimi.
ve ben yalnızlığa alışıyorum,alışmak istiyorum.
iğne atsan yere düşmez bu yollarda,
bir kimlik bulamadım kendime
öylesine yürüyorum.
kaybolmak istiyorum siyahında gecenin,
boğulmak istiyorum mavisinde denizin.
yoruldum ümidi kesilmişliğiyle yaşamaktan,
bir bu memleketin, bir de senin.
olamadığım kişiye duyduğum hasret,
olduğum kişiye biriken içimdeki nefret,
beni ben yapan inişler,çıkışlar,
bekleyensiz bir liman adeta
ve yolcusuz vapurlar.
şimdi o vapurların sireniyle
bir kez daha kalkıyorum yataktan.
güzel rüyaların sabahında bir ses;
ümit fakirin ekmeği diyor uzaktan.
ümit fakirin ekmeği...
devamını gör...
187.
...kusmak isteyip kusamamak gibi bir şey bu,
korkarsın etrafı kirletmekten, tutarsın.
sonra patlarsın, birer birer dökülür ağzından her şey.
bir bakmışsın kusmayıp şıçmışsın! **
korkarsın etrafı kirletmekten, tutarsın.
sonra patlarsın, birer birer dökülür ağzından her şey.
bir bakmışsın kusmayıp şıçmışsın! **
devamını gör...
188.
yeniliyorum bak zafer tahtımda
ince sivri bir mızrak ucunda,
son kalan umudum
öyleyse tüm fikirleri çıkarmalı zihinden
meczupça gülüp unutmalı belki
bu içinde olduğum ruh
artık sen kadar sarkastik biliyorum
lütfen bu aşkı kusmadan önce hazm et
basit değil, korktuğumuz şayet
yokluğunu somutça hissediyorum
al gözyaşlarımı ek bir tohum gibi dünyaya
o zaman seni de içine hapsedecek distopia
dinle romeo konu sen değilsin
o ben ki jülyetinden daha çaresiz bedenim
kasvetin içinden baş gösteren inayetim
bakma bana öyle anlamazca
ört kirpiklerini üstüme,sus sadece
inan niyetim yaralamak değil seni
ben vazgeçmiş, uslu serseri
kaldır şimdi kirpiklerini bak
düştüm gözünden göz yaşı misali...
-ydd
ince sivri bir mızrak ucunda,
son kalan umudum
öyleyse tüm fikirleri çıkarmalı zihinden
meczupça gülüp unutmalı belki
bu içinde olduğum ruh
artık sen kadar sarkastik biliyorum
lütfen bu aşkı kusmadan önce hazm et
basit değil, korktuğumuz şayet
yokluğunu somutça hissediyorum
al gözyaşlarımı ek bir tohum gibi dünyaya
o zaman seni de içine hapsedecek distopia
dinle romeo konu sen değilsin
o ben ki jülyetinden daha çaresiz bedenim
kasvetin içinden baş gösteren inayetim
bakma bana öyle anlamazca
ört kirpiklerini üstüme,sus sadece
inan niyetim yaralamak değil seni
ben vazgeçmiş, uslu serseri
kaldır şimdi kirpiklerini bak
düştüm gözünden göz yaşı misali...
-ydd
devamını gör...
189.
gözlerimden süzülen bir kaç damla yaşın,
sıcaklığıyla uyanıyorum her gece.
moraran göz altlarının sızısıyla,
uykusuz, kabuslarla büyümüş bir bedende.
gecelerin yalnızın dostu olduğunu,
karanlıkla yalnızlaştıkça anlıyor insan.
umutun mutsuzluktan doğduğunu,
farkediyor aslında her geride kalan.
raks eden dudakların ayrılık şarkısını,
mırıldanarak söyledim yağmurlu gecelerde.
özlemin o özleten beyhude tınısını,
ne zaman arasam bulurdum sesinde.
ve bir gün olurda geri dönersen
bıraktığın yerde, bıraktığın ben değilim.
yabancılaşan bir ruhun zorunlu bedeninde,
belki bir gün özlersin diye ümitlerim.
kızgın değilim,tek kırgınlığım hayallere,
seni benimle buluşturan düşman dostlar.
ölümün nefesiyle, ihanetin tadıyla gerçeklere
alevimi besleyen o keskin korlar.
sıcaklığıyla uyanıyorum her gece.
moraran göz altlarının sızısıyla,
uykusuz, kabuslarla büyümüş bir bedende.
gecelerin yalnızın dostu olduğunu,
karanlıkla yalnızlaştıkça anlıyor insan.
umutun mutsuzluktan doğduğunu,
farkediyor aslında her geride kalan.
raks eden dudakların ayrılık şarkısını,
mırıldanarak söyledim yağmurlu gecelerde.
özlemin o özleten beyhude tınısını,
ne zaman arasam bulurdum sesinde.
ve bir gün olurda geri dönersen
bıraktığın yerde, bıraktığın ben değilim.
yabancılaşan bir ruhun zorunlu bedeninde,
belki bir gün özlersin diye ümitlerim.
kızgın değilim,tek kırgınlığım hayallere,
seni benimle buluşturan düşman dostlar.
ölümün nefesiyle, ihanetin tadıyla gerçeklere
alevimi besleyen o keskin korlar.
devamını gör...
190.
denmeyen kalmadı
sokakların sahibi adamlarca
her yeri tutmuşlar
uçkurlar diyarında
sorsan neden diye.
sayfalarca desenlerle
kafana vururlar.
sokağın başında beklenenler nerede?
ellerinde kalemlerin nasırlarıyla
göremiyoruz onları
bulutların çığlığından.
sokakların sahibi adamlarca
her yeri tutmuşlar
uçkurlar diyarında
sorsan neden diye.
sayfalarca desenlerle
kafana vururlar.
sokağın başında beklenenler nerede?
ellerinde kalemlerin nasırlarıyla
göremiyoruz onları
bulutların çığlığından.
devamını gör...
191.
anneme;
dört duvar arasında
sıkışmışken herşeyimle
elimde tuttuğum tek şeyde
kaybolmuş gidiyor.
dört duvar arasında
sıkışmışken herşeyimle
elimde tuttuğum tek şeyde
kaybolmuş gidiyor.
devamını gör...
192.
hangi soğuk üşütür bir yavrunun içini
etrafında siper olmuşsa anne elleri
hangi dipsiz kuyudan çekip çıkarmaz
karanlığa boğulmuş bitkin yavrusunu anne elleri
yürüdüğün bilinmez yollarda adımların karışmaz
varsa elinden tutan şefkatli anne elleri
bir ömür sıcaklığı kaybolmaz avuçlarından
cennetin anahtarını tutan annenin elleri
etrafında siper olmuşsa anne elleri
hangi dipsiz kuyudan çekip çıkarmaz
karanlığa boğulmuş bitkin yavrusunu anne elleri
yürüdüğün bilinmez yollarda adımların karışmaz
varsa elinden tutan şefkatli anne elleri
bir ömür sıcaklığı kaybolmaz avuçlarından
cennetin anahtarını tutan annenin elleri
devamını gör...
193.
gökyüzüne dalmışım,
kim bilir kimlerden kaçmışım?
kimlerin düşüncelerinden uzaklaşmışım?
aslında gökyüzüne kaçmışım.
kim bilir kimlerden kaçmışım?
kimlerin düşüncelerinden uzaklaşmışım?
aslında gökyüzüne kaçmışım.
devamını gör...
194.
senin kedin vardı,
benim de kredi kartım.
sen yalnızlığın pre bilmem ne sancılarını çekerken,
ben senin borcunu ödüyordum bakkal'a her daim.
kedi önemli burada.
benim de kredi kartım.
sen yalnızlığın pre bilmem ne sancılarını çekerken,
ben senin borcunu ödüyordum bakkal'a her daim.
kedi önemli burada.
devamını gör...
195.
ah dostum sen de mi düşecektin
bu çirkef karanlığın eline
senin de mi mecburi yolculuğun
bir uçurum ötesine
küçük şehirlerin sevdası büyük olur mu ?
sığar mı bu kötü masal çocuk yüreğine ?
hani gülerdik en olmadık şeylere
kimse söküp alamazdı yüzümüzden
o kutlu tebessümlerimizi.
şimdi hangi rüyanın mahkumu oldun böyle
nasıl kandın bir kahinin sözüne ?
bize göre değil kaf dağını aşmak
mümkün mü hiç bir yıldıza dokunmak ?
ne sevdalı bir pervane ol
ne de başına dolan bir ateşin.
anlamayacaksın dostum, biliyorum.
bu satırları bir ateşin içinden yazıyorum.
bu çirkef karanlığın eline
senin de mi mecburi yolculuğun
bir uçurum ötesine
küçük şehirlerin sevdası büyük olur mu ?
sığar mı bu kötü masal çocuk yüreğine ?
hani gülerdik en olmadık şeylere
kimse söküp alamazdı yüzümüzden
o kutlu tebessümlerimizi.
şimdi hangi rüyanın mahkumu oldun böyle
nasıl kandın bir kahinin sözüne ?
bize göre değil kaf dağını aşmak
mümkün mü hiç bir yıldıza dokunmak ?
ne sevdalı bir pervane ol
ne de başına dolan bir ateşin.
anlamayacaksın dostum, biliyorum.
bu satırları bir ateşin içinden yazıyorum.
devamını gör...
196.
ağzımın tadı yoksa, hasta gibiysem,
boğazımda düğümleniyorsa lokma,
buluttan nem kapıyorsam, vara yoğa
alınıyorsam, geçimsiz ve işkilli,
yüzüm öfkeden karaya çalıyorsa,
denize bile iştahsız bakıyorsam,
hep bu boyu devrilesi bozuk düzen,
bu darağacı suratlı toplum!
oktay rifat horozcu
boğazımda düğümleniyorsa lokma,
buluttan nem kapıyorsam, vara yoğa
alınıyorsam, geçimsiz ve işkilli,
yüzüm öfkeden karaya çalıyorsa,
denize bile iştahsız bakıyorsam,
hep bu boyu devrilesi bozuk düzen,
bu darağacı suratlı toplum!
oktay rifat horozcu
devamını gör...
197.
veya sen sus?

bana sanat yapacak metaforu çok gören, bir sıkımlık canı kalan koca göğüslerini soyutlaştırmadan önce, bildiğim bütün kristal sözcükleri, ön sevişmeyi geçmek için kullanmaktan neden çekinecekmişim ki?
bana, hayat bacaklarının arasından akıp giden bir nehir diye nasihat eden sen değil miydin? belkide seni bir başkasıyla kırıştırıyorumdur. belki biz, domalmaya yüz tutmuş iki androidin güncellenmeyi bekleyen eski versiyonlarıyızdır.
ne olursak olalım, politik imajımıza dair yayılan dedikoduları birlikte geliştirmeliyiz. bacak bacak üstüne atmak kadar somut bir yorgunluğun keyfini çatıyoruz her gece. bunun hangi kelebeği ne yönde etkileyeceğini umursayan kişi sadece sensin. ben üzerinde uzlaşmamıza gerek duyulmayan yöntemlerden hoşlanırım.
eğlenceli bir bunalıma adapte olmakla ilgileniyorsan benimle yollarını ayırmalısın. turuncu değil hiç bir güzellik, sevildikçe morarır her ..... sen bilirsin pudrayla parlayan suretlerin çirkin niyetlerini. kimseden bekleme sen bas kıçıma tekmeyi.

bana sanat yapacak metaforu çok gören, bir sıkımlık canı kalan koca göğüslerini soyutlaştırmadan önce, bildiğim bütün kristal sözcükleri, ön sevişmeyi geçmek için kullanmaktan neden çekinecekmişim ki?
bana, hayat bacaklarının arasından akıp giden bir nehir diye nasihat eden sen değil miydin? belkide seni bir başkasıyla kırıştırıyorumdur. belki biz, domalmaya yüz tutmuş iki androidin güncellenmeyi bekleyen eski versiyonlarıyızdır.
ne olursak olalım, politik imajımıza dair yayılan dedikoduları birlikte geliştirmeliyiz. bacak bacak üstüne atmak kadar somut bir yorgunluğun keyfini çatıyoruz her gece. bunun hangi kelebeği ne yönde etkileyeceğini umursayan kişi sadece sensin. ben üzerinde uzlaşmamıza gerek duyulmayan yöntemlerden hoşlanırım.
eğlenceli bir bunalıma adapte olmakla ilgileniyorsan benimle yollarını ayırmalısın. turuncu değil hiç bir güzellik, sevildikçe morarır her ..... sen bilirsin pudrayla parlayan suretlerin çirkin niyetlerini. kimseden bekleme sen bas kıçıma tekmeyi.
devamını gör...
198.
yolun bittiği yerde neyin beklediğini bilmeden
yürüyebilir mi insan korkusuzca
aklının ufkuna kadar uzatabilir mi düşüncelerini
önyargıların bastırdığı idrakini özgürleştirerek
duyurabilir mi ötelenmişlerin, kimsesizleştirilmişlerin
masum ve bir o kadar keskin çığlığını
haykırabilir mi ciğerleri patlayacakçasına
geri getirebilir mi kirlenmemiş çocukluğunu
hayal kırıklıkları dört bir yanda hafıza enkazından
acabalarla dolu bu duygu durumundan
sıyrılabilir mi, sığınabilir mi güvenli bir limana
yürüyebilir mi insan korkusuzca
aklının ufkuna kadar uzatabilir mi düşüncelerini
önyargıların bastırdığı idrakini özgürleştirerek
duyurabilir mi ötelenmişlerin, kimsesizleştirilmişlerin
masum ve bir o kadar keskin çığlığını
haykırabilir mi ciğerleri patlayacakçasına
geri getirebilir mi kirlenmemiş çocukluğunu
hayal kırıklıkları dört bir yanda hafıza enkazından
acabalarla dolu bu duygu durumundan
sıyrılabilir mi, sığınabilir mi güvenli bir limana
devamını gör...
199.
200.
nefes alamıyorum,
üşüyorum mayısın ortasında.
yorgunum,
dünyayı taşımışcasına.
yoksun
yanımda,başucumda.
amansız bir hastalık
yalnızlık
ellerini ellerimden
hayalini benden
alma
bana memleketi anlat,
bu karanlık günlerin şafağında.
bana sevmeyi öğret,
bu yapayalnız dünyada.
aşkı öğret bana kadın
bana bizi anlat
anlatırsan susar kalemim lal olur dilim
dinlerim.
üşüyorum mayısın ortasında.
yorgunum,
dünyayı taşımışcasına.
yoksun
yanımda,başucumda.
amansız bir hastalık
yalnızlık
ellerini ellerimden
hayalini benden
alma
bana memleketi anlat,
bu karanlık günlerin şafağında.
bana sevmeyi öğret,
bu yapayalnız dünyada.
aşkı öğret bana kadın
bana bizi anlat
anlatırsan susar kalemim lal olur dilim
dinlerim.
devamını gör...