normal sözlük yazarlarının şiirleri
başlık "martinneder" tarafından 08.01.2021 18:06 tarihinde açılmıştır.
1921.
bir yabancıyım,
kendi dilimde bile sürgün.
herkesle konuşuyorum gibi,
ama kimseye varamıyorum..
kendi dilimde bile sürgün.
herkesle konuşuyorum gibi,
ama kimseye varamıyorum..
devamını gör...
1922.
yol ikiye ayrıldı,
ben hekate’nin baktığı yöne gittim.
arkamda üç gölge vardı,
bir çocuk, bir kadın, bir ölü.
ve hepsi bendim...
ben hekate’nin baktığı yöne gittim.
arkamda üç gölge vardı,
bir çocuk, bir kadın, bir ölü.
ve hepsi bendim...
devamını gör...
1923.
yeni sayfa açmak gerek insana!
yeni bir sayfa,
yeni bir ev,
yeni bir şehir…
yeni bir hayat,
yeni bir kendin…
bu kayboluşluğun içerisinde
yeni bir ben gerek insana.
yeni bir sayfa,
yeni bir ev,
yeni bir şehir…
yeni bir hayat,
yeni bir kendin…
bu kayboluşluğun içerisinde
yeni bir ben gerek insana.
devamını gör...
1924.
odada tek kaldım diye kitap okudum seslice
sağ gözüme bir şey oldu, etraf biraz sislice
halimiz itten beter keyfimiz paşada yok
e birazcık abarttım ama keyfim bundan hallice
sağ gözüme bir şey oldu, etraf biraz sislice
halimiz itten beter keyfimiz paşada yok
e birazcık abarttım ama keyfim bundan hallice
devamını gör...
1925.
1926.
yazmaya başla bir yerden
dökülsün içindekiler denize
balıkçı ağlarına takılsın umutların
yine bir hengâmede kaybolmasın
dolaşsın damarlarında tuzlu su
yeşersin taze bahar dalları, solmasın
bir dilek dile tam o anda
zaman hiç olmadığı kadar yavaş aksın
sen yaz ki durmadan
satırların sonsuzluğa uğurlansın
dökülsün içindekiler denize
balıkçı ağlarına takılsın umutların
yine bir hengâmede kaybolmasın
dolaşsın damarlarında tuzlu su
yeşersin taze bahar dalları, solmasın
bir dilek dile tam o anda
zaman hiç olmadığı kadar yavaş aksın
sen yaz ki durmadan
satırların sonsuzluğa uğurlansın
devamını gör...
1927.
bir hesabı yoktu seni sevmenin,
ne planı, ne rotası…
gönlüm bildiği gibi yürüdü sana,
tıpkı bir çocuğun güneşe koşması gibi.
bir karanlık odam vardı içimde,
sessiz, tozlu, unutulmuş.
sen girdin
elinde titreyen bir mumla.
ne fenerdin, ne yangın…
sadece yeterliydın.
sadece bendin.
toprağın çatlağında beliren filiz gibi,
ince, narin, ama inatçı…
senle birlikte yeşerdim ben.
bir bakışın, bir gülüşün
kök saldı içime.
ve şimdi,
bir damla umutla
bir ömür büyütüyorum içimde.
hesapsız,
ışıklı,
ve hep ilk günkü gibi.
ne planı, ne rotası…
gönlüm bildiği gibi yürüdü sana,
tıpkı bir çocuğun güneşe koşması gibi.
bir karanlık odam vardı içimde,
sessiz, tozlu, unutulmuş.
sen girdin
elinde titreyen bir mumla.
ne fenerdin, ne yangın…
sadece yeterliydın.
sadece bendin.
toprağın çatlağında beliren filiz gibi,
ince, narin, ama inatçı…
senle birlikte yeşerdim ben.
bir bakışın, bir gülüşün
kök saldı içime.
ve şimdi,
bir damla umutla
bir ömür büyütüyorum içimde.
hesapsız,
ışıklı,
ve hep ilk günkü gibi.
devamını gör...
1928.
paylaşmaya biraz çekiniyorum ama neyse üzerinde oynama yapacağım öyle düşünün.
yorumlarınızı beklerim. kanalima abone olmayı ve su içmeyi ihmal etmeyin
----------------------------------
düşer aklıma bomboş gidişlerin
bilemem manasını hüzünlenir
yine sevmeni yine beklerim
beni kendinden vazgeçer gibi
vazgeçer gibi
deli gibi
yorumlarınızı beklerim. kanalima abone olmayı ve su içmeyi ihmal etmeyin
----------------------------------
düşer aklıma bomboş gidişlerin
bilemem manasını hüzünlenir
yine sevmeni yine beklerim
beni kendinden vazgeçer gibi
vazgeçer gibi
deli gibi
devamını gör...
1929.
gülüşünde yedi
kıtadan ormanlar görüyorum.
her soluğunu duymam,
güzel şiirlerin içinde yaşamak
gibi mucizevi bir hakikat.
yüzünde her halktan
bir özgürlük çığlığı
duyuyorum.
gözlerin doğu ve batıdan
sönmeyen bir umut güneşi
ellerini uzattığında
çocuklar motorları maviliklere
sürüyormuşçasına yaşam doluyorum,
yürümen, şairlerin ütopik
kehanetleriyle dolu bir hakikat.
kıtadan ormanlar görüyorum.
her soluğunu duymam,
güzel şiirlerin içinde yaşamak
gibi mucizevi bir hakikat.
yüzünde her halktan
bir özgürlük çığlığı
duyuyorum.
gözlerin doğu ve batıdan
sönmeyen bir umut güneşi
ellerini uzattığında
çocuklar motorları maviliklere
sürüyormuşçasına yaşam doluyorum,
yürümen, şairlerin ütopik
kehanetleriyle dolu bir hakikat.
devamını gör...
1930.
düşmüş yıldızlar topluyorum,
gökyüzü unuttu neye dilek dendiğini.
ben unutmadım.
her biri bir kalp gibi kırık,
ama hâlâ ışık taşıyor içinde.
geceyi giydim omzuma,
bir pelerin gibi değil
sığınak gibi.
karanlık, hades’in soluğu gibi
serin ama tanıdık.
heybem ağırlaştıkça
hafifliyor içim..
bir şarkı mırıldanıyorum
adı yok, dili yok,
ama melodisi var:
bir kadın, yıldız toplarken
defne ağacına yaslanıyor
ve gözlerini kapatıyor
bir başka dünyaya.
ve ben...
sadece şiir değil,
bir ihtimal yazıyorum.
heybemde düşmüş yıldızlar,
kalbimde hâlâ
sönmemiş bir senfoni.
gökyüzü unuttu neye dilek dendiğini.
ben unutmadım.
her biri bir kalp gibi kırık,
ama hâlâ ışık taşıyor içinde.
geceyi giydim omzuma,
bir pelerin gibi değil
sığınak gibi.
karanlık, hades’in soluğu gibi
serin ama tanıdık.
heybem ağırlaştıkça
hafifliyor içim..
bir şarkı mırıldanıyorum
adı yok, dili yok,
ama melodisi var:
bir kadın, yıldız toplarken
defne ağacına yaslanıyor
ve gözlerini kapatıyor
bir başka dünyaya.
ve ben...
sadece şiir değil,
bir ihtimal yazıyorum.
heybemde düşmüş yıldızlar,
kalbimde hâlâ
sönmemiş bir senfoni.
devamını gör...
1931.
kalbimin krallığı
kurşun kalemden kuralsız kelimeler koşar kağıda
körelmiş kuytuların karanlığında
keskin kafiyeler kurar kıvançla
kolay mı kaçmak
kadim kederlerin korkularından
kaderin kilitli kapılarından
kasırgasından kendimin
kurtulup korsan kılıçlarından
kavuşmak kabil mi kumsalına kalbinin
kalbinin kıyısında kimsesizdir küskünlük
ketumlaşır korkular konuşmaz karanlığım
küheylan kanatlanır kafdağından kanıma
kalbinin kalesinde kurulur krallığım
kurşun kalemden kuralsız kelimeler koşar kağıda
körelmiş kuytuların karanlığında
keskin kafiyeler kurar kıvançla
kolay mı kaçmak
kadim kederlerin korkularından
kaderin kilitli kapılarından
kasırgasından kendimin
kurtulup korsan kılıçlarından
kavuşmak kabil mi kumsalına kalbinin
kalbinin kıyısında kimsesizdir küskünlük
ketumlaşır korkular konuşmaz karanlığım
küheylan kanatlanır kafdağından kanıma
kalbinin kalesinde kurulur krallığım
devamını gör...
1932.
zaman,lekeli yıldızların katilini arıyor
suratında nefret dolu zanlı bakışları
tükenen kalemden, tükenmeyen anılara zamansız yolculuk...
yankılanır gecenin sessizliğinde vaadedilen yaşamın çöplüğünde soluk alıp vermeye çalışan insanın sesi.
kalbe zerk edilen ölüm zehri,terk eder bedeni.
nakış nakış işlenmiş koca bir ömürde yatılı organların,beş duyusuz kalışında gizlidir hisleri.
dizlerini yere koymak istemez insan,keşkelerin iplerine tutunup göğe tırmanmak ister.
sevgisizliğin çölünde,umutsuzluğun gölünde,sarmaşığın gölgesinde takılır kalır an.
güfteler okurum sancılı geçen zamana.
yol biter,mânâsızlık biçime kavuşur,avuçlarında saklıdır yalnızlık.
suratında nefret dolu zanlı bakışları
tükenen kalemden, tükenmeyen anılara zamansız yolculuk...
yankılanır gecenin sessizliğinde vaadedilen yaşamın çöplüğünde soluk alıp vermeye çalışan insanın sesi.
kalbe zerk edilen ölüm zehri,terk eder bedeni.
nakış nakış işlenmiş koca bir ömürde yatılı organların,beş duyusuz kalışında gizlidir hisleri.
dizlerini yere koymak istemez insan,keşkelerin iplerine tutunup göğe tırmanmak ister.
sevgisizliğin çölünde,umutsuzluğun gölünde,sarmaşığın gölgesinde takılır kalır an.
güfteler okurum sancılı geçen zamana.
yol biter,mânâsızlık biçime kavuşur,avuçlarında saklıdır yalnızlık.
devamını gör...
1933.
saçmalamak saçlarında
burgulu rüzgarlı saçlarında
rüzgarla sözleşmişim
yaz akşamı ansızın gelen esinti
seni bana daha da yakınlaştırır
rüzgara kızma
gökyüzü bize bakıyor bak
yıldızlar bile şahit bilmem kaç milyar yıl öteden
artık bu balkon bizimdir
bu yatak örtüsü bu tepsi bizimdir
kokun gücendiriyor çiçekleri
rüzgara kızma
ateş böcekleri selam getirmiş
benim sana yanmamla bir ilişkisi yok
koynunda geceleri üstelemek sevdiğim
ve kalbinin tıkırtısı uyutur beni
perdeler hareketlenir birden
rüzgara kızma
saatleri art arda kim sıraladı
geçmese saatler keşke olmaz mı
uzun gecelerden kısa sabahlar yaşatan
kötü mevsimi sevebilirim artık
üşüsek de fark etmez
rüzgara kızma
*
burgulu rüzgarlı saçlarında
rüzgarla sözleşmişim
yaz akşamı ansızın gelen esinti
seni bana daha da yakınlaştırır
rüzgara kızma
gökyüzü bize bakıyor bak
yıldızlar bile şahit bilmem kaç milyar yıl öteden
artık bu balkon bizimdir
bu yatak örtüsü bu tepsi bizimdir
kokun gücendiriyor çiçekleri
rüzgara kızma
ateş böcekleri selam getirmiş
benim sana yanmamla bir ilişkisi yok
koynunda geceleri üstelemek sevdiğim
ve kalbinin tıkırtısı uyutur beni
perdeler hareketlenir birden
rüzgara kızma
saatleri art arda kim sıraladı
geçmese saatler keşke olmaz mı
uzun gecelerden kısa sabahlar yaşatan
kötü mevsimi sevebilirim artık
üşüsek de fark etmez
rüzgara kızma
*
devamını gör...
1934.
sıcakla kavrulmuş bir öğle vaktinde,
toprak suskun, gökyüzü titrekti.
birden esen o serin rüzgarla birlikte,
sen geldin dalga dalga içime işledin.
gölgeler dans etti ayak izlerinde,
ağaçlar eğildi adını fısıldadı.
kırlangıçlar yön değiştirdi uğruna,
sanki dünya sana doğru dönmeye başladı.
bakışın, uzaktaki dağın sabah sisi,
sesin, bir dereden geçerken çarpan taş.
varlığın öyle sade, öyle şiir gibi.
doğanın kalbine nakşedilmiş bir nakkaş.
sen benim yolumu aydınlatan ışıksın,
ne fener, ne yıldız… daha başka bir şey.
bir papatyanın beyazında saklısın,
bir çobanın türküsünde, yankı gibi, her şey.
sıcağın ortasında serin bir rüzgarsın,
yanan alnıma düşen ilk merhamet.
aşka dair ne varsa, adınla başlar,
ve sen yürüyünce… susar kıyamet.
toprak suskun, gökyüzü titrekti.
birden esen o serin rüzgarla birlikte,
sen geldin dalga dalga içime işledin.
gölgeler dans etti ayak izlerinde,
ağaçlar eğildi adını fısıldadı.
kırlangıçlar yön değiştirdi uğruna,
sanki dünya sana doğru dönmeye başladı.
bakışın, uzaktaki dağın sabah sisi,
sesin, bir dereden geçerken çarpan taş.
varlığın öyle sade, öyle şiir gibi.
doğanın kalbine nakşedilmiş bir nakkaş.
sen benim yolumu aydınlatan ışıksın,
ne fener, ne yıldız… daha başka bir şey.
bir papatyanın beyazında saklısın,
bir çobanın türküsünde, yankı gibi, her şey.
sıcağın ortasında serin bir rüzgarsın,
yanan alnıma düşen ilk merhamet.
aşka dair ne varsa, adınla başlar,
ve sen yürüyünce… susar kıyamet.
devamını gör...
1935.
gözümde bahar farkındalığı,
mutlu küçük evlerin bahçelerinden taşan,
yasemin kokusunun,
içe işleyen kokusu,
her şeyin çok güzel olacağına
dair müjdeler gibi açıyorsun yüzümden,
tenime.
baharda açan gelinciklerin kızıl rengi,
yeşil çimenlerin huzuru,
muhteşem güneşin içi yasemin
kokuları gibi,
umutla dolduran,
türküsü sensin.
mutlu küçük evlerin bahçelerinden taşan,
yasemin kokusunun,
içe işleyen kokusu,
her şeyin çok güzel olacağına
dair müjdeler gibi açıyorsun yüzümden,
tenime.
baharda açan gelinciklerin kızıl rengi,
yeşil çimenlerin huzuru,
muhteşem güneşin içi yasemin
kokuları gibi,
umutla dolduran,
türküsü sensin.
devamını gör...
1936.
turuncu karaltı...
uzandı ellerim,
taze baharın yeni doğan çiçeklerine,
kapılarını kapattı
beğenmedi çirkin yüzümü
alaycılığın restinde
ellerim boş kaldı...
yalnızlığımı, sözsüzlüğümü
mutsuzluğumun ortasındaki
ağlayan çirkin yüzümü
beğenmedi gökyüzü,
beğenmedi yeni baharlar...
beğenmedi cennet...
ama yalnız bir sabah çayında, ufukta turuncu bir karaltısın işte...
dönmüşsün
çiçekli topraklara
cumhuriyetin nedir, sahi
geçiyor mu söylendiğinde acılar
kalbinde oturmanın bedeli nedir
ve saati kaçtır sevmenin
düşünürken göllerin derinindeki yeşilden gözlerini
yorgun dudaklarını
alnında uykuya teslim saçlarını
ben senin cumhuriyetinde bir garip yabancı
ne zaman uğrarsın yıkılmış şehirlerime
odamı, merdivenlerimi, pencelerimi hep soğuk yer...
ellerim hep duana aç, duaya aç
fitne bakışların belaya aç
gitme derdin
gittim ve daha da gittim
göç olmuş güneşli şehirlere...
neden gitme demedin?...
e f t e l y a...
(akdeniz’i cebinde taşıyan kız...)
devamını gör...
1937.
2. sınıf öğrencisi ve duyguyu bağırarak veren küçük bir kız çocuğunun sesiyle:
hava sıcak bilmem kaç derece?
kene korkusu yüzünden açamıyoruz kapı, pencere...
kedoşumla yatamaz olduk
bu ne biçim cendere?
gökyüzü karanlık....
lakin içerde pişmekteyiz.
dondurma değil, biz erimekteyiz...
hayatı kabullendik.
yatarak, sessizce...
şiirimin adı pasif buharlaşma.
hava sıcak bilmem kaç derece?
kene korkusu yüzünden açamıyoruz kapı, pencere...
kedoşumla yatamaz olduk
bu ne biçim cendere?
gökyüzü karanlık....
lakin içerde pişmekteyiz.
dondurma değil, biz erimekteyiz...
hayatı kabullendik.
yatarak, sessizce...
şiirimin adı pasif buharlaşma.
devamını gör...
1938.
kardiyojenik karanlık
.
beni bulduğun karanlıktan ölüyorum sana
beni bulduğun ve bıraktığın
daha koyu
daha siyah
daha dar
daha kararlı
daha karanlıktan
bütün kapılar kapalı
soğuk ve ateş içinden
sevgi ve nefret içinden
gazap ve rahmet içinden
içinden
ölüyorum sana
içimde uğuldayan
gözünü kan bürümüş özlem içinden
içimi kurutan vahşi yalnızlık içinden
beni gömdüğün dipsiz çukur içimden
ölüyorum sana
geçenler içinde en öndesin içimden
arkandan aklım
arkandan ruhum
arkandan sözüm
avuç avuç su döküyorum
kalp kalp kan
dört duvar kımıl kımıl bir yalnızlık
duvarlar görünmüyor
çok karanlık
bunu dokununca biliyor
parmak uçlarım
parmak uçlarım çünkü
gözlerim
kapalı
bütün kapılar gibi
çünkü açmak anlamsız
çünkü açmak görmemek için delice
ve delirmemek imkansız
ses yok
hiç ses yok
şahit yok
rüya yok
kirpilerime asılmış geceler ağır
sağır değil kulaklarım
ses yok
ve
işitme engelliler için şiir söylemeyi bilmiyor dudaklarım
açılsa kapılar
görünmezim
ben artık beni bulduğun
değil
bıraktığın
daha koyu
daha dar
daha siyah
daha kararlı
daha karanlık
o karanlığım
.
beni bulduğun karanlıktan ölüyorum sana
beni bulduğun ve bıraktığın
daha koyu
daha siyah
daha dar
daha kararlı
daha karanlıktan
bütün kapılar kapalı
soğuk ve ateş içinden
sevgi ve nefret içinden
gazap ve rahmet içinden
içinden
ölüyorum sana
içimde uğuldayan
gözünü kan bürümüş özlem içinden
içimi kurutan vahşi yalnızlık içinden
beni gömdüğün dipsiz çukur içimden
ölüyorum sana
geçenler içinde en öndesin içimden
arkandan aklım
arkandan ruhum
arkandan sözüm
avuç avuç su döküyorum
kalp kalp kan
dört duvar kımıl kımıl bir yalnızlık
duvarlar görünmüyor
çok karanlık
bunu dokununca biliyor
parmak uçlarım
parmak uçlarım çünkü
gözlerim
kapalı
bütün kapılar gibi
çünkü açmak anlamsız
çünkü açmak görmemek için delice
ve delirmemek imkansız
ses yok
hiç ses yok
şahit yok
rüya yok
kirpilerime asılmış geceler ağır
sağır değil kulaklarım
ses yok
ve
işitme engelliler için şiir söylemeyi bilmiyor dudaklarım
açılsa kapılar
görünmezim
ben artık beni bulduğun
değil
bıraktığın
daha koyu
daha dar
daha siyah
daha kararlı
daha karanlık
o karanlığım
devamını gör...
1939.
1940.
kısa yolun uzun çizgisi
.
derin düşüncelerden sonra başlayan
hiçlik.
anlamlı şiirlere varmıyor
kesin.
ne kalemler keskin burada
ne kağıtlarda yer var yazmaya
olsaydı.
cesaretle
kaldırıp yerden gözümü
bakardım yüzüne korkaklığımın
görürdün içimi titreten kışı
baksaydın üşürdün yalnızlığımı
hınca hınç bir özlem nasıl uyuşur
dişimin dilimi ezdiği yerde
duyardın.
kanayan kelimeleri
susturmak için sustuğum yerde
olsaydın.
sesinle mest olup coştuğum yerde
dört duvarın üstüme çöktüğü yerde
burası benim bilinmezliğim
burası kimseye benzemezliğim
kendimden usanmış yorgun kalbimle
seni düşünmekten üşenmezliğim
sitemsiz
şikayetsiz
keşkesiz
öyle sessizce
özlemek sadece
yetseydi keşke
.
derin düşüncelerden sonra başlayan
hiçlik.
anlamlı şiirlere varmıyor
kesin.
ne kalemler keskin burada
ne kağıtlarda yer var yazmaya
olsaydı.
cesaretle
kaldırıp yerden gözümü
bakardım yüzüne korkaklığımın
görürdün içimi titreten kışı
baksaydın üşürdün yalnızlığımı
hınca hınç bir özlem nasıl uyuşur
dişimin dilimi ezdiği yerde
duyardın.
kanayan kelimeleri
susturmak için sustuğum yerde
olsaydın.
sesinle mest olup coştuğum yerde
dört duvarın üstüme çöktüğü yerde
burası benim bilinmezliğim
burası kimseye benzemezliğim
kendimden usanmış yorgun kalbimle
seni düşünmekten üşenmezliğim
sitemsiz
şikayetsiz
keşkesiz
öyle sessizce
özlemek sadece
yetseydi keşke
devamını gör...