bir yıl kadar van'ın çaldıran ilçesinde yaşadım. ilçede bir tane restaurant, bir pastane, bir öğretmen evi lokali ve hatta iki katlı olan sadece bir kaç tane bina mevcuttu o zamanlar, şimdi nasıldır bilemiyorum. gerisi tek katlı, bahçe içinde, ahırla dip dibe olan derme çatma evler... böyle seçeneklerin olmadığı bir ortamda az da olsa eve benzeyen bir ev tuttum. van'dan bana kalacağım sürede yetecek kadar da eşya temin ettim. sobada bu eşyalardan bir tanesiydi doğal olarak. standart olarak bir dolap, bir tv, bir kanepe, halı, masa, sandalye, mutfak malzemeleri falan derken ek olarak bir de büyükçe su ısıtıcılı bir banyo kazanı da bu eşyalara dahil oldu.

evin bir odası hiç kullanılmamak üzere ayrıldı ki kış bastırdıkça kullanılacağı henüz bilinmiyordu, tahta pervazlı pencereler ilçe namzetli köyümüzün usulleri gereğince kalın naylon poşetlerle dışarıdan kapatıldı. soba kuruldu. şirin, yaşanır bir hale getirildi evimiz. sabahları uyanıp mutfağa gittiğimde kapıyı açar açmaz -ki mutfakta geçireceğim süreyi minumumda tutmak suretiyle saniyeleri bile hesaplayarak geçiyorum soğuk yüzünden- mutfağın penceresinden aynı bahçeyi paylaştığım ev sahibinin koyunlarıyla göz göze geliyordum, kibar bir insan olarak ben onlara günaydın diyordum onlar da o kocaman siyah gözleriyle bana bakıp meeeliyor falan. * zira mutfak pencerem bir koyunun kafasını pencereden görebileceğim yükseklikte.

soba... çocukluğum sobalı evlerde geçti. soba sevgiydi, soba dibinde kedi gibi kıvrılıp uyumaktı sıcacık. annemin sobada pişirdiği tadı damağımda kalan çöreklerdi. fakat soba nasıl yakılırdı? odun gerek, kömür gerek. ne gerekiyorsa aldık efenim. getirdiler, yığdılar sofaya. yine kalın naylonlarla kapattık üstünü... fakat bu odunların kırılması gerekiyor. çünkü koca koca odunlar sığmıyorlar sobaya. eh aldık elimize baltayı, kır babam kır. çok zevkliydi bu arada odun kırmak.
önce odunlar güzelce tutuşacak ki kömürü atalım arkasından. hemen tutuşur mu odunlar, asla. hele ki acemiyseniz. zamanla bulduk yöntemini onun da. sonra kar kış kıyamet derken odunları içeri almak icap etti, çünkü nemli odun tutuşmuyor. eh güzel tutuşunca da çayı orada demlemek, yemeği o sobanın üzerinde yavaş yavaş pişirmek farzdır.

işte soba yakmayı böyle öğrendim ben de. elektrikli kazanla ilgili de malumat vereyim, efenim kışın orada sular çoğunlukla akmıyor, bir kaç saat o da ip gibi incecik aktığında hemen neyiniz var neyiniz yok doldurmanız gerek. kazanın birincil görevi bu, bir diğer hayati görevi ise banyo için sıcak su elde etmek elbette. fakat orada kullanılan elektriğin voltajı çok düşük olduğundan mütevellit kazandaki suyun ısınması için misal ertesi gün banyo yapacaksanız önceki akşamdan kazanın fişini takmanız gerek. şunu da belirtmem gerekir ki hiç elektrik faturası gelmedi orada bana. faturasız elektrik kullanmak ne demek? ev sahiplerinin her odasında ve hayvanlar donmasın diye ahırlarında elektrikli soba yakması demekmiş, sonradan öğrendim.
sobayla da ilişkilendirdiğim bu güzide köy pardon ilçemizle ilgili bir yıla epey anı sığdırdım. belki sonra başka anıları da yazarım. *
devamını gör...
sobalı ev samimiyet demektir. sobalı evde herkes bir aradadır. hem ısıtıcı hem ocak görevi görür. su kaynatma, yemek pişirme, ısıtma, kestane fındık kavurma gibi birçok işi yapabilmemizi sağlar. soba iyidir.
devamını gör...
parası olana şömine :))
devamını gör...
dizilerde birden fakirleşen insanların geçici olarak yaşadıkları ev.
bu akşam kumru'nun kalmak zorunda kaldığı ev.
yasak elma dizisinde, bir kaç bölümde bir ziyaret edilen ev.
devamını gör...
doğalgazlı evde yaşarken "ay ne güzel kışın üzerinde kestane,sabahları ekmek kızartırız bundaki keyif hiç bir şey de yok." diye düşünürdüm fakat şuan sobalı evde yaşıyorum ve her sabah kül döküp sobayı doldurmak için odunları 3 kat eve taşıyıp yaklaşık yirmi dakika sonra yandıktan sonra yanında uzanıp kitap okuyarak uyuya kalma zevki
devamını gör...
sobalı ev edebiyatınızda sıktı artık. sobalı evde büyümemiş insanlar gelipte sobalı evde yaşamayı övmesin bir zahmet. yok kömür taşı, odun taşı, külünü dök, boruları temizle üstüne üstlük ev his olsun, bazen duman içeri verip kokutsun bunları ancak sobalı evde yaşayan bilir. birde sobalı ev samimiyet demektir. demişler bak bak bak.
devamını gör...
kuzine sobanın fırınına ayaklarını dayarsın. önce hafif hafif başlar ısınma. bir bakmışsın suyu yavaş yavaş ısıtılan kurbağaya dönmüşsün. ayaklar kıpkırmızı ama sen zevkten bayılmak üzeresin. neredesin soba.
devamını gör...
balat'ta takılmaya gittiğim evler aklıma geldi bir an.

müstakil, derma çatma evler. semt çingene.

dışarıdan tarlabaşına mı geldik diyorsun ama evin iç dekorasyonları insanı çok şaşırtıyor. zengin ibişler sırf keyfe soba kurup şarap içiyor. kafa iyi olunca her ekşın var diyene gitmemek lazım aslında. cins cins kızlar 'ben anlamamki ihihhi' diyor kafalarının yarısı yanık.

o gün soba zımbırtısı hoş geliyor göze de gece o kafayla anlamıyorsun, bokum gibi sabahlara uyanıyor insan iki büklüm, kafa zombi olmuş. salonda sobanın başında horlayan pis herifler gözümün önüne geldi. yerlerde kültablası devrilmiş, uyandırsan olmaz adamları. odaya dönüyorsun buz gibi. hatun tüm yorgana canı pahasına sarılmış. salak gibi sigara yakıp içecek kahve arıyorsun sabah sabah. tuvalet bile geceden kalma.

sonunda , sokarım böyle işe diye fırlamıştım evden.

şarap ve kestane kombini güzel bak. gece güzel. gece partneri kapıp çift kişilik yatağımızda ekşın yapmak lazım. insan gibi uyanmak lazım.
devamını gör...
kestaneyi getirdi aklıma çok canım çekiyor bu aralar.
devamını gör...
önümde yanıyo şu an günümüz şartlarında zahmettir çiledir .
romantikliği filanda yok tutuşmuyor meret
devamını gör...
soba evin temel ısıtma kaynağıysa ve soğuk bir ilde yaşıyorsanız çiledir, hayatı zorlaştırır. kimse de kolay olduğunu savunmaz ama müthiş bir keyiftir. doğalgazlı bir evin akşam oturmalarının yapıldığı odada baca varsa, soba kurulması hayat kalitesini inanılmaz artıracaktır.

ayrıca sobada pişen yemeğin tadının daha güzel olduğunu gurmeler çok iyi bilir. aynı yemeği sobada bir de ocakta yapın bakalım ne dediğimi çok iyi anlayacaksınız -eğer iyi damak tadı olan biriyseniz-. çay da ocağa göre sobada daha geç bayatlar. soba üstüne portakal/limon kabuğu koymak, ekmek kızartmak, kestane pişirmek gibi herkesin bildiği klişelerin keyfini hiç yazmıyorum bile.
devamını gör...
köydeki evimiz. istanbul'da dört duvarın arasında hiçbir tat almamak yerine, oradaki sobanın eziyetini çekmeye razıyım. kışın her sabah soğukta totonuz donarken o sobayı yakmak kolay değildir ama yaktıktan sonra üzerinde ekmek kızartıp tereyağı sürmenin hazzı çektiğiniz sıkıntıya değecektir. ayrıca odun yakıyorsanız o koku bağımlılık yaratabilir.
devamını gör...
geçtiğimiz yıla kadar sobalı evde yaşadım ve büyüdüm. 6 şubat depreminden aylar sonrasında doğma büyüme yaşadığım evden maalesef çıktık ve kiraya geçtik. yani sobalı evde yaşamak güzeldi aslında, sobayı yakmak falan, yanarken sobayı izlemek çok hoş bir histi benim için. sobanın yanında çay içmek vs. hepsi güzel şeylerdi, ama bazen hayat bir noktada değişiyor işte benim için de o nokta 6 şubat olmuştu.
devamını gör...
sobayı yakan, biriken külünü döken, yazın temizleyen, kışın odununu kesip ya da satın alıp getiren birisi varsa keyif vericidir. bunların hepsini siz yapmak zorundaysanız da olan keyfinizi de kaçırır.
devamını gör...
yüzün cayır cayır yanması ve dünyanın en uzun uykusunu hatırlatan evin ta kendisi.
devamını gör...
4 yıllık mahkumiyetim... yakana kadar bekar, yandıktan sonra kralsın...sabahları kötü ama. sırf soba yakılmış, ısınmış bir eve girmek için bir fadime bulacağım anlaşılan...
devamını gör...
uyurken tavanda oluşan o gölgeleri izlemek, sıcaktan mayışmak, gürül gürül yanma sesidir. en güzeli de sabah oturma organınızla birlikte buz kütlesi halinde uyanmaktır. *
devamını gör...
bizim memleket dagin eteklerinde kışı saglam olur hele cocuklugumun kışları daha da saglamdı gibi geliyor bana...her bayram giderdik okul tatillerinde giderdik ...soba cıtir citir yanar dedem rahmetli aksamlari kestane patlatirdi sobanin ustunde ,mandalina ,limon kabugu koyardi...sobayi yakana kadar usumeyeyim diye hadi ninenin yerine yat derdi rahmetli...sarilabilecegim bir ninem yoktu ama onun yatagiydi orasi...dedem ninem oldukten sonra girip yatmadi o odaya ...baba evine ciktigimda ot yastiklarin ustunde kivrilir yatardim ...ya da halamin elleriyle actigi yufka ekmeklere mis gibi memleket peynirini durup yerdim,sedirin ustune cikip asagilari seyreder ve tanri bilir neler neler dusunurdum
bilen bilir en guzel yemekler sobanin citirtisi esliginde yenir ...sobali odalar cennettir cennetin disi soguk bir cehennem ...cocukken cok uzulurdum bizimkiler hep sobali evde oturuyor ve disari cikinca usuyorlar diye...
sobali ev deyince sobadan baska her sey gelir aklima ...cocuklugum ..

sobalar hâlâ yanıyor baba evinde gecen yıl gittim yine koseme kuruldum yanina sokulacak bir dedem,ninem kalmadığindan halam onlarin yerine de şımartti beni...
ot mindere kivrilamiyorum artik buyumusum biraz:)ama sedire kurulup hayâllere daldım bagdas kurup yedim yufka ekmegimi..
devamını gör...
sobalı kontaynırdan eyidir. hem de çok çok.
devamını gör...
sobayı yakma ve kaçırmama görevi size ait değilse, bol bol edebiyatını yapacağınız evdir. sobayla uğraşıp da sobalı ev edebiyatı yapan birini görmedim. ömrünün büyük bir kısmını sobalı evde geçirmiş olan anneme göre "soba, bir bebek gibidir. sürekli ilgi ister. kaçmasın diye ara ara odun, kömür atarsın, külünü alırsın, onu beslemek için kömürlükten odun, kömür taşırsın. evde soba varsa, evdeki çocuk sayısına +1 ekle. öyle zordur sobalı evde yaşamak..."
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sobalı ev" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim