#ödüllü filmler
yönetmen koltuğunda emin alper'in yer aldığı 2022 yapımı filmde, yeni savcı olan bir adam ve atandığı bölgede yaşanan sorunlar ele alınmaktadır. kasabada yaşanan kriz genç savcı için işleri oldukça zorlaştıracaktır.
yönetmen:
emin alper
oyuncular:
selahattin paşalı
selin yeninci
ekin koç
erdem şenocak
kazım sinan demirer
ali seçkiner alıcı
hatice aslan
emin alper
oyuncular:
selahattin paşalı
selin yeninci
ekin koç
erdem şenocak
kazım sinan demirer
ali seçkiner alıcı
hatice aslan
*antalya altın portakal film festival (2022) / cahide sonku ödülü
*antalya altın portakal film festival (2022) / en iyi yönetmen: emin alper
*antalya altın portakal film festival (2022) / en iyi yardımcı oyuncu: erol babaoğlu
*antalya altın portakal film festival (2022) / en iyi erkek oyuncu: selahattin paşalı
*altın arena ödülü (2022) / en iyi film
film, toplam 10 ödüle sahiptir.
*antalya altın portakal film festival (2022) / en iyi yönetmen: emin alper
*antalya altın portakal film festival (2022) / en iyi yardımcı oyuncu: erol babaoğlu
*antalya altın portakal film festival (2022) / en iyi erkek oyuncu: selahattin paşalı
*altın arena ödülü (2022) / en iyi film
film, toplam 10 ödüle sahiptir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "unmasked" tarafından 09.10.2022 13:51 tarihinde açılmıştır.
1.
başrollerinde selahattin paşalı ve ekin koç'un bulunduğu 2022 yapımı, dram ve gerilim türündeki yeni emin alper filmi.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/10/09/ahrhja7yo5oqrpjf-t.jpg)
emin alper'e kız kardeşler filminden sonra hayran kalmıştım. sonra tepenin ardı'yla filmlerini merakla beklediğim bir yönetmen haline geldi. kurak günler de uzun zamandır beklediğim bir film. film, boxoffice'e göre 25 kasım'da vizyona girecek. dün gerçekleşen 59. altın portakal film festivali'ne de damga vurdu. en iyi yönetmen dahil tam 9 dalda ödül aldı. burada en büyük eleştiri ise en iyi film ödülünü alamaması oldu. en iyi film ödülünü özcan alper'in karanlık gece filmi aldı. en iyi yönetmen ödülü alan bir film, en iyi film ödülünü almak zorunda mı tartışılır ama nacizane fikrim ikisi birbirinden çok farklı. bu yönden sosyal medyadaki eleştiri biraz gereksiz geldi bana. ödül törenindeki diğer ödülleri görmek için buradan
film, balkaya'ya yeni atanmış olan genç savcı emre'nin bir anda kendisini siyasi bir çatışmanın ortasında bulmasını konu ediniyor. uzun bir aradan sonra tekrar sinemaya gitmeme neden olacak. başrollerin arasındaki elektrik beni çok heyecanlandırdı. ekin koç'u çok beğeniyorum zaten yeni nesilde.
film türkiye - almanya ortak yapımı. yönetmen emin alper'e göre ise filmdeki kasaba küçük bir türkiye tasviri. filmin fragmanını izlemek için buradan
merakla bekliyoruz efenim.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/10/09/ahrhja7yo5oqrpjf-t.jpg)
emin alper'e kız kardeşler filminden sonra hayran kalmıştım. sonra tepenin ardı'yla filmlerini merakla beklediğim bir yönetmen haline geldi. kurak günler de uzun zamandır beklediğim bir film. film, boxoffice'e göre 25 kasım'da vizyona girecek. dün gerçekleşen 59. altın portakal film festivali'ne de damga vurdu. en iyi yönetmen dahil tam 9 dalda ödül aldı. burada en büyük eleştiri ise en iyi film ödülünü alamaması oldu. en iyi film ödülünü özcan alper'in karanlık gece filmi aldı. en iyi yönetmen ödülü alan bir film, en iyi film ödülünü almak zorunda mı tartışılır ama nacizane fikrim ikisi birbirinden çok farklı. bu yönden sosyal medyadaki eleştiri biraz gereksiz geldi bana. ödül törenindeki diğer ödülleri görmek için buradan
film, balkaya'ya yeni atanmış olan genç savcı emre'nin bir anda kendisini siyasi bir çatışmanın ortasında bulmasını konu ediniyor. uzun bir aradan sonra tekrar sinemaya gitmeme neden olacak. başrollerin arasındaki elektrik beni çok heyecanlandırdı. ekin koç'u çok beğeniyorum zaten yeni nesilde.
film türkiye - almanya ortak yapımı. yönetmen emin alper'e göre ise filmdeki kasaba küçük bir türkiye tasviri. filmin fragmanını izlemek için buradan
merakla bekliyoruz efenim.
devamını gör...
2.
9 aralık'ta vizyonda olacağı bilgisi emin alper tarafından henüz paylaşılmış olan altın portakal ve siyad ödüllü, cannes adaylığı da bulunan 2022 yapımı sinema filmi. hatırlatmalar kurulsun, geri sayım başlasın!
devamını gör...
3.
kültür ve turizm bakanlığı, kurak günler için verdiği finansal desteği yasal faiziyle birlikte geri istedi. emin alper, bakanlığın senaryoda yapılan değişiklikleri gerekçe gösterdiğini söyledi.
yuh, harbiden yuh. yine türkiye yine başarının cezasız kalmama olayı. başkaları avrupa’da başarı getiren yönetmenini el üstünde tutar bizimkiler ver len parayı şeklinde istekte bulunuyor. helal olsun.
devamını gör...
4.
9 aralıkta vizyonda uzun zamandır bekliyorum. 10 aralık gibi çantama şakır şukur ses çıkarmayan atıştırmalık doldurup alacağım sinemadaki yerimi ..
lgbt konularına göz kırpmışlar , bizede izlemek düşer .
lgbt konularına göz kırpmışlar , bizede izlemek düşer .
devamını gör...
5.
ne anlatacağımı, nasıl anlatacağımı bilemiyorum...
filmi dün gece gördüm, o harikulade final sekansından sonra da bir süre hareket dahi edemedim. ölüm sessizliği hakim, gecenin bir yarısı koltuklarımıza mıhlanıp kalakaldık belki üç belki beş dakika roll caption akarken bir salon dolusu insan. inanılmaz bir işti. hiç abartmadan söylüyorum tüm zamanların en etkileyici yapımlarından biriydi bu topraklardan türetilmiş...
gerçekten ifade etmekte zorlanıyorum. uyumam gerek üzerine, nasılsa somutlaştırabilirim düşüncelerimi yarın diye düşünmüştüm ama yok, henüz zamanı değil belli ki. sadece şu kadarını söyleyeyim ve hakkında yazmayı bir süre erteleyeyim filmin; ekin koç'un teki kalkan davetkar kaşından, selahatin paşalı'nın bıkkın, asi, kontrolsüz ense tıraşı, askılıkta takılmaya hazır, bağlanmış asılı kravatına, çekimlerin ustalığından, hikayenin derinliğine, karakterlerin tutarlılığına, yönetmenin seyirciye küçük zaferler kazandırıp sonra duyulmayan kahkahalarla onları küçük düşürdüğü incelikli kurgusuna kadar her şey olağanın çok üstünde güzeldi. yönetmenin başyapıtı, sinemamızın mihenk taşlarından biri kurak günler. izleyen kimsenin unutamayacağı bir iş olmuş. ben bir sinemasever olarak çok uzun zamandır bu kadar tatmin ve müteşekkir hissettiğim bir film izlememiştim.
son olarak (şimdilik) şunu söyleyeceğim, bu filmi sinemada görmek, bu ülkede tüm zorluklara, sansüre, dayatmalara, tehditlere rağmen sanat üretmekte olan insanları desteklememiz gerektiği düsturundan, bunu kesinlikle hak eden birine, emin alper'e olan borcumuzdur. mesele faiziyle geri ödeyeceği, bakanlık destek fonu parasını biletlerden çıkartacak olması değil. kaldı ki filmin şimdiye kadar yönetmenin kendisine ve yapım ekibine kazandırdığı para (gösterildiği festivaller, aldığı ödüller) o fonu değil faiz, misliyle o bakanlığa ödemeye yeter de artar bile.
sanatçılar sıradan insanlar değiller. hele ki toplumsal kaygı taşıyan sanatçılar. filmi gidip bir salonda görmenin, gişenin yaratacağı parasal nicelikten çok daha önemli bir girdisi olacak; kim için, ne uğruna ne yapıyor ve ne bedellere katlanıyorum duygusundan sanatçıyı uzaklaştırmamız. onu üretmek konusunda motive tutmamızı sağlayacak çoğunlukta olduğumuzu ona göstermemiz boynumuzun borcu. bir zahmet...
filmi dün gece gördüm, o harikulade final sekansından sonra da bir süre hareket dahi edemedim. ölüm sessizliği hakim, gecenin bir yarısı koltuklarımıza mıhlanıp kalakaldık belki üç belki beş dakika roll caption akarken bir salon dolusu insan. inanılmaz bir işti. hiç abartmadan söylüyorum tüm zamanların en etkileyici yapımlarından biriydi bu topraklardan türetilmiş...
gerçekten ifade etmekte zorlanıyorum. uyumam gerek üzerine, nasılsa somutlaştırabilirim düşüncelerimi yarın diye düşünmüştüm ama yok, henüz zamanı değil belli ki. sadece şu kadarını söyleyeyim ve hakkında yazmayı bir süre erteleyeyim filmin; ekin koç'un teki kalkan davetkar kaşından, selahatin paşalı'nın bıkkın, asi, kontrolsüz ense tıraşı, askılıkta takılmaya hazır, bağlanmış asılı kravatına, çekimlerin ustalığından, hikayenin derinliğine, karakterlerin tutarlılığına, yönetmenin seyirciye küçük zaferler kazandırıp sonra duyulmayan kahkahalarla onları küçük düşürdüğü incelikli kurgusuna kadar her şey olağanın çok üstünde güzeldi. yönetmenin başyapıtı, sinemamızın mihenk taşlarından biri kurak günler. izleyen kimsenin unutamayacağı bir iş olmuş. ben bir sinemasever olarak çok uzun zamandır bu kadar tatmin ve müteşekkir hissettiğim bir film izlememiştim.
son olarak (şimdilik) şunu söyleyeceğim, bu filmi sinemada görmek, bu ülkede tüm zorluklara, sansüre, dayatmalara, tehditlere rağmen sanat üretmekte olan insanları desteklememiz gerektiği düsturundan, bunu kesinlikle hak eden birine, emin alper'e olan borcumuzdur. mesele faiziyle geri ödeyeceği, bakanlık destek fonu parasını biletlerden çıkartacak olması değil. kaldı ki filmin şimdiye kadar yönetmenin kendisine ve yapım ekibine kazandırdığı para (gösterildiği festivaller, aldığı ödüller) o fonu değil faiz, misliyle o bakanlığa ödemeye yeter de artar bile.
sanatçılar sıradan insanlar değiller. hele ki toplumsal kaygı taşıyan sanatçılar. filmi gidip bir salonda görmenin, gişenin yaratacağı parasal nicelikten çok daha önemli bir girdisi olacak; kim için, ne uğruna ne yapıyor ve ne bedellere katlanıyorum duygusundan sanatçıyı uzaklaştırmamız. onu üretmek konusunda motive tutmamızı sağlayacak çoğunlukta olduğumuzu ona göstermemiz boynumuzun borcu. bir zahmet...
devamını gör...
6.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/12/17/7k3rzlyyjcltzhqi-t.jpg)
son yıllarda izlediğim en iyi türk filmi oldu kurak günler
herkesin gidip görmesini tavsiye ederim.
emin alper seven ve bütün filmlerini izleyen biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim, yönetmenin en iyi filmi kurak günler olmuş.
emin alper’in yönetmenliği ne kadar başarılıysa kalemi o kadar başarılı, müzikler, kurgu, görüntü yönetmenliği, oyuncular, bloklar hepsi çok başarılı ve birbiriyle uyum içinde. kusursuza yakın bir film.
son zamanlarda yaşanan olaylar ve filmin çok fazla övülmesi beklentimi çok yükseltmişti, açıkçası bu durum beni korkutmuştu ama gidip filmi gördüğümde çok beğendim. her filminde olduğu gibi film üzerinde konuşulacak konuşuldukça açılacak bir film. bir yönetmen ortaya koyduğu eserin sonrasında üzerine konuşulmasını çok ister, kurak günler böyle bir film olmuş.
filmin hala gazında olduğum için başlığa boşalıyorum ama film bunu hak ediyor. bu filme sadece queer film veya politik film deyip geçmemeliyiz, bu tür etiketler filmin gücünü azaltmamalı, zaten söyleşilerde yönetmenin filmi böyle görmemesi beni çok memnun etti.
filmle ilgili en beğendiğim şey anlatım gücüydü veya anlatım yoluydu, bir şeyleri direkt göstermeden seyirciye hissettirerek anlatma fikri çok başarılı şekilde yansıtılmış. bunu sevenler kadar sevmeyenler olacaktır ben çok sevdim. cevabı olmayan sorular olması, bazı şeyleri sadece hissetmemiz ama emin olamamız filmin lezzetini arttırmış. film bu yönüyle hem festival filmi seven seyirciyi hem normal seyirciyi içine alabiliyor.
bazı bölümler metaforlarla anlatım tercih edilirken bazı bölümler daha net bir anlatım tercih edilmiş. bu bile yukarıdaki söylediğim şeyi ispat edecek bir anlatım tercihi. hemen hemen herkesin memnun kalacağı, kimisinin az kimisinin çok memnun kalacağı bir film kurak günler.
son olarak filmde oluşturulan tarafları keskin şekilde ayırmadığı için yönetmene teşekkür ederim. film boyunca net taraf tutmamamızı sağladı ve seyirciye sürekli soru sordurdu, zekice buldum.
uzun lafın kısası gidin izleyin. uzun zaman sonra sinemadan keyifle ayrıldım.
herkes diyor ki selim amca başkan olmadan önce yanıklar çok kötü bir yermiş.
öyle mi ? kim diyor onu?
herkes dedik ya!
devamını gör...
7.
piyasa filmi, yeni bir söylem yok, derinlik yok olabildiğince yüzeysel, fazlasıyla yapay bir gerçeklik. türk halkının genelinin çok övdüğü her iş bilin ki vasattan öteye geçemeyen şeylerdir.. bu, bilimsel bir kaidedir, bilim şaşar bu kaide şaşmaz..
devamını gör...
8.
oldukça iyi bir film olmakla birlikte mükemmel ya da türk sineması tarihinde çok önemli yeri olacak bir film değil. eşcinsellik vurgusu gereksiz ve ödüle yönelik. kurgu ve mantık hataları var. emin alper'in önceki filmleri içinde bundan daha iyi olanlar var. mesela, abluka.
devamını gör...
9.
emin alper'in en kötü filmi diyebilirim. ödül alabilmek için tüm tuşlara bastığı bir film olmuş. yarattığı ütopik dünya ile gerçekçilik birbirine karışmış ve sırıtmış. oyunculuk olarak da pek bir şey vadetmiyor. beklentilerimin çok altında bir film oldu. film ile alakalı iyi diyebileceğim yanlar ise görüntü yönetimi ve müzikleri. onun dışında vasatın bir tık üstü bir film.
devamını gör...
10.
sinemadan anlamayanların göklere çıkardığı ve emin alper'in ismine yakışmayacak özensizlikte çekilmiş ödüllü film. hüsran.
tamam anladık hepiniz muhalifsiniz. ama arkadaşlar sinema bu. sinemada ideolojinin patates kızartması üzerine mayonez sıkar gibi boca edilemeyeceğini anlayamıyor kimse. sanıyorum görüntü yönetmenliğinden çok etkilenmiş herkes. siyasi kurgu güzel olmasına rağmen yan hikayelerin gereksizce uzatılması ve zoraki ana hikayeye bulaştırılmaya çalışılmasını fazla gerçekdışı buluyorum. apar topar bir final yazılmak istenmiş. oyunculuklara hele hiç girmiyorum. sadece başrol bile selahattin paşalı'nın kaldırabileceği türden bir karakter değildi. emin alper'in politik film arayışı ilk filmlerinden beri vardır. ama bu kadar kör göze parmak sokarcasına çabaladığını ben ilk defa görüyorum.
kız kardeşler gibi harika bir filmden sonra fena patladı. ama emin alper' den hala ümidim var. umarım bir daha böyle filmler çekmez.
tamam anladık hepiniz muhalifsiniz. ama arkadaşlar sinema bu. sinemada ideolojinin patates kızartması üzerine mayonez sıkar gibi boca edilemeyeceğini anlayamıyor kimse. sanıyorum görüntü yönetmenliğinden çok etkilenmiş herkes. siyasi kurgu güzel olmasına rağmen yan hikayelerin gereksizce uzatılması ve zoraki ana hikayeye bulaştırılmaya çalışılmasını fazla gerçekdışı buluyorum. apar topar bir final yazılmak istenmiş. oyunculuklara hele hiç girmiyorum. sadece başrol bile selahattin paşalı'nın kaldırabileceği türden bir karakter değildi. emin alper'in politik film arayışı ilk filmlerinden beri vardır. ama bu kadar kör göze parmak sokarcasına çabaladığını ben ilk defa görüyorum.
kız kardeşler gibi harika bir filmden sonra fena patladı. ama emin alper' den hala ümidim var. umarım bir daha böyle filmler çekmez.
devamını gör...
11.
bir kaç noktayı açıklamadan önce filmi çok başarılı bulduğumu belirteyim.
(yazının bundan sonrası spoiler içeriyor, izlemeyenleri uyarayım.)
domuzların araba arkasında kan izi bırakarak silah patlamaları ve kaos içinde sürüklenmesi sahnesi ile açılan film bize kasabanın havasını yaşatıyor ve kasaba kültürü hakkında bilgi veriyor. tecrübesiz bir savcı olarak bir hata yapıyor filmin hemen başında. bu hatasını da yetkilerini kullanarak aşmaya çalışıyor. en büyük hatayı da burada yapıyor. kasabanın kemikleşmiş ve yozlaşmış ilişkileri ile böyle başa çıkılmayacağını da anlamıyor film sonuna kadar.
filmdeki semen örneklerinin de kimin olduğunun netlliğe kavuşmaması eleştirilmiş. film boyunca tecavüzcünün savcı olmadığı, savcının hayal meyal hatırladığı görüntülerle bir şekilde anlatılmış. daha önce üç kez tecavüze uğrayan çingene kızı o gece bir kez daha kasabalılar tarafından tevacüze uğramış. ve bu kez de olayın üstü kapatıldı. çünkü, tecavüzcü ortaya çıkarılsa, o gece orada olan belediye başkanının oğlu da davaya dahil olabilirdi. zaten hiçbir yetkilinin de bu tecavüzü umarsamadığı belli.
kasabanın susuzluğu ve halkın bunun üzerinden istismar edilmesi bir metafor. herhangi bir kasabada güç savaşı benzer şekilde yaşanıyor zaten. halkın buna inandırılmasını da savcının evine fare tuzağı kurmak için gelen çocuğun ateşli konuşmasından anlıyoruz.
savcıya dair herhangi bir karakter gelişimi filmde yaşanmıyor. gazeteci ile olan sahnelerinde homoseksüelliğe bir atıf yapmak istenmiş gibi duruyor. filmde bunu cesurca yapamamaları tek kötü tarafıydı. göldeki boğuşma sahnesinden sonra bir yakınlaşma olabilir dedim ama olmadı. bu durum izleyicinin hayal dünyasına bırakılmış. burada iran sinemasına bir gönderme var sanırım. orada da çekilemeyen görüntüler metaforlarla anlatılır.
filmin sonu tam olması gibiydi.
herkesin aklına, savcıyla sözde sevgilisi kasaba ahlakına uymadığı için öldürülebilirdi ya da savcıyı polis ve jandarma kurtarabilirdi.
bence ortada obruk bırakmak iyiydi. iyiler kötüler arasında odadaki fil: halkın gerçek sorunu su.
(yazının bundan sonrası spoiler içeriyor, izlemeyenleri uyarayım.)
domuzların araba arkasında kan izi bırakarak silah patlamaları ve kaos içinde sürüklenmesi sahnesi ile açılan film bize kasabanın havasını yaşatıyor ve kasaba kültürü hakkında bilgi veriyor. tecrübesiz bir savcı olarak bir hata yapıyor filmin hemen başında. bu hatasını da yetkilerini kullanarak aşmaya çalışıyor. en büyük hatayı da burada yapıyor. kasabanın kemikleşmiş ve yozlaşmış ilişkileri ile böyle başa çıkılmayacağını da anlamıyor film sonuna kadar.
filmdeki semen örneklerinin de kimin olduğunun netlliğe kavuşmaması eleştirilmiş. film boyunca tecavüzcünün savcı olmadığı, savcının hayal meyal hatırladığı görüntülerle bir şekilde anlatılmış. daha önce üç kez tecavüze uğrayan çingene kızı o gece bir kez daha kasabalılar tarafından tevacüze uğramış. ve bu kez de olayın üstü kapatıldı. çünkü, tecavüzcü ortaya çıkarılsa, o gece orada olan belediye başkanının oğlu da davaya dahil olabilirdi. zaten hiçbir yetkilinin de bu tecavüzü umarsamadığı belli.
kasabanın susuzluğu ve halkın bunun üzerinden istismar edilmesi bir metafor. herhangi bir kasabada güç savaşı benzer şekilde yaşanıyor zaten. halkın buna inandırılmasını da savcının evine fare tuzağı kurmak için gelen çocuğun ateşli konuşmasından anlıyoruz.
savcıya dair herhangi bir karakter gelişimi filmde yaşanmıyor. gazeteci ile olan sahnelerinde homoseksüelliğe bir atıf yapmak istenmiş gibi duruyor. filmde bunu cesurca yapamamaları tek kötü tarafıydı. göldeki boğuşma sahnesinden sonra bir yakınlaşma olabilir dedim ama olmadı. bu durum izleyicinin hayal dünyasına bırakılmış. burada iran sinemasına bir gönderme var sanırım. orada da çekilemeyen görüntüler metaforlarla anlatılır.
filmin sonu tam olması gibiydi.
herkesin aklına, savcıyla sözde sevgilisi kasaba ahlakına uymadığı için öldürülebilirdi ya da savcıyı polis ve jandarma kurtarabilirdi.
bence ortada obruk bırakmak iyiydi. iyiler kötüler arasında odadaki fil: halkın gerçek sorunu su.
devamını gör...
12.
filmi daha yeni izledim.sevdim mi sevmedim mi bilmiyorum ama bence çok başarılı bir yapım olmuş.çok soğukkanlı biri olan ben bile şu banyo sahnesinde huzursuz oldum.
devamını gör...
13.
şirin ve neşeli bir anadolu kabasına gelen ib.e bir savcının bu güzide kasabının huzurunu kaçırması konu edinen bir film. kendisine yapılan misafirperverliğin kıymetini bilmeyen savcımız, sürekli olarak bir arıza, bir kriz yaratma peşine düşmektedir. kasabının yerleşik eğlence kültürünü kendine dert edinmekte ve kasabayı kendi sapkın hayat tarzı ile yeniden dizayn etmeye çalışmakta fakat kasabanın feraset sahibi halkının tepkisi ile karşılaşarak kasabayı terk etmek zorunda kalmaktadır.
devamını gör...
14.
bomboş bir film. emin bey kaybettiğim zamanı geri verse keşke. ikinci film gelecek gibi film bitirmeyin artık yeter. ayrıca selahattin paşalı aşırı vasat kalmış. hakikaten harcadığım vakte yazık. sanat filmi yapıyoruz ayağına basit senaryo yazmak çok iyi.
devamını gör...
15.
heyecanla başladım ama hiç istediğim gibi bitmedi, bir sonuca bağlanmayan şeylere sinir oluyorum, kardeşim zaten şu hayatta birçok şeyler kafamızda soru işareti bırakıyor, bari eğlenmek, biraz olsun zaman geçirmek için izlediğimiz filmler soru işareti bırakmasın kafamızda, ne oldu şimdi, ortada bir obruk ve karşı karşıyalar, ya ben bir şey anlamıyorum bu tür filmlerden ya da bana hitap edemiyorlar, sonuç olarak izlenemez diyemem, konusu gayet güzel ilerledi, zaman kaybı olmaz, ben kendimce bir şeyler üretebilirim filmin sonu için veya işleyişi için "aa şöyle şöyle olmuş ve bir şeyler sonuca varmış" demek istiyorum mesela. neyse canım izleyin, izlettirin. izlemek güzeldir.
devamını gör...
16.
çıktığı gün sinemada izlemiştim. gayet başarılı ve bu toplumun gerçek yüzünü yansıtan bir film.
filmin müzik seçimleri çok uygun. filmdeki gerilimi sürekli hissetmenizde çok etkili. kanuna aykırı olayların anadolu kesiminde gayet normale dönüşmüş olması, bu ülkede yasaların başka halkın yaşayışının başka olması, iki kesimin arasında üç aşağı beş yukarı benzerliği bırakın birbirine tam tezat durumların olması iyi ele alınmış. mesela araç arkasına domuz bağlayıp sokaklarda sürüklemek, çoluk çocuk görüp korkar mı diye düşünmemek ve ya bunun neden yapılıyor olmasına dair en ufak mantıklı bir açıklama olmamasına rağmen orada gayet normal karşılanıyor. hayvana işkence de suç, sokakları kana bulamakta suç olmasa bile hoş değil. ama bu kimsenin umrunda da değil.
gelelim bir diğer konuya. yine ustlerden bir yazara cevap vermiş olalım. evet muhalifiz ve her fırsatta bunu göze sokmak gerek. bu ülkede biri random osursa ve yanında tesadüfen bir eşarplı olsa benim türbanlı bacıma osurdular diye günlerce mağdur edebiyatı yapılıyor. dolayısıyla muhalif kesim gördüğü yanlışları sürekli göstermeli, göze soka soka dillendirmeli. üstelik bunu sanatıyla yapıyor ve tüm dünyaya duyurma ihtimali varsa bu imkanı tepmemeli.
filmde eşcinsellik var denmiş ama ben izlerken herkes gibi düşünmemiştim. aksine savcı bir an kafasında büyütüp acaba hissine kapıldı diye düşünmüştüm. bence öyle bir iliski yaşanmadı. sadece savcı için bilinçaltı oyunuydu. şuan filmi çok hatırlamıyorum ikinciye izlersem düzenlerim bu kısmı. birisi kadınla kandırsalardı iftira atsalardı demiş zaten bunu çingene kızda denediler de tutmadı ya. hatta yanlış hatırlamıyorsam öğretmen olan kadın bile bunu bir yokladı sanki ama umduğunu bulamayınca o da içten içe düşman kesildi.
filmin sonunda aralarında obruk olması bence metafordu. birbirimizden çok farklıyız aramızda uçurum var anlamı çıkarılabilir.
ayrıca bu film öyle eğlenmek, vakit geçirmek için izlenecek film değil. sanat filmi, eleştiri filmi, gülerek vakit geçirmek istiyorsan git komedi izle diyelim bazı yazarlara.
filmin müzik seçimleri çok uygun. filmdeki gerilimi sürekli hissetmenizde çok etkili. kanuna aykırı olayların anadolu kesiminde gayet normale dönüşmüş olması, bu ülkede yasaların başka halkın yaşayışının başka olması, iki kesimin arasında üç aşağı beş yukarı benzerliği bırakın birbirine tam tezat durumların olması iyi ele alınmış. mesela araç arkasına domuz bağlayıp sokaklarda sürüklemek, çoluk çocuk görüp korkar mı diye düşünmemek ve ya bunun neden yapılıyor olmasına dair en ufak mantıklı bir açıklama olmamasına rağmen orada gayet normal karşılanıyor. hayvana işkence de suç, sokakları kana bulamakta suç olmasa bile hoş değil. ama bu kimsenin umrunda da değil.
gelelim bir diğer konuya. yine ustlerden bir yazara cevap vermiş olalım. evet muhalifiz ve her fırsatta bunu göze sokmak gerek. bu ülkede biri random osursa ve yanında tesadüfen bir eşarplı olsa benim türbanlı bacıma osurdular diye günlerce mağdur edebiyatı yapılıyor. dolayısıyla muhalif kesim gördüğü yanlışları sürekli göstermeli, göze soka soka dillendirmeli. üstelik bunu sanatıyla yapıyor ve tüm dünyaya duyurma ihtimali varsa bu imkanı tepmemeli.
filmde eşcinsellik var denmiş ama ben izlerken herkes gibi düşünmemiştim. aksine savcı bir an kafasında büyütüp acaba hissine kapıldı diye düşünmüştüm. bence öyle bir iliski yaşanmadı. sadece savcı için bilinçaltı oyunuydu. şuan filmi çok hatırlamıyorum ikinciye izlersem düzenlerim bu kısmı. birisi kadınla kandırsalardı iftira atsalardı demiş zaten bunu çingene kızda denediler de tutmadı ya. hatta yanlış hatırlamıyorsam öğretmen olan kadın bile bunu bir yokladı sanki ama umduğunu bulamayınca o da içten içe düşman kesildi.
filmin sonunda aralarında obruk olması bence metafordu. birbirimizden çok farklıyız aramızda uçurum var anlamı çıkarılabilir.
ayrıca bu film öyle eğlenmek, vakit geçirmek için izlenecek film değil. sanat filmi, eleştiri filmi, gülerek vakit geçirmek istiyorsan git komedi izle diyelim bazı yazarlara.
devamını gör...
17.
sonu hakkında konuşabiliriz.
dikkat dikkat aşırı derecede spoiler içeriz
slip mayoyu görünce gelen hadi he dedim.
aslında ilk hadi be demem o eve yerleşmesi oldu.
2.olarak savcının ilaçlama yapması için mahallenin çocuğunu kullanması gereksiz bir samimiyet kurma çabası
3 sen düğmeci kılıklı adamların masasında ne işin var kardeşimmmm.
4 kesin o yaptı bu arada
5 senin göle girdiğini bir o gazeteci gördü %99 o söyledi senin orda olduğunu daha sen onla ne muhatap oluyosun.
film çok güzeldi bu arada üzerine konuşmak istiyen olursa beklerim.
dikkat dikkat aşırı derecede spoiler içeriz
slip mayoyu görünce gelen hadi he dedim.
aslında ilk hadi be demem o eve yerleşmesi oldu.
2.olarak savcının ilaçlama yapması için mahallenin çocuğunu kullanması gereksiz bir samimiyet kurma çabası
3 sen düğmeci kılıklı adamların masasında ne işin var kardeşimmmm.
4 kesin o yaptı bu arada
5 senin göle girdiğini bir o gazeteci gördü %99 o söyledi senin orda olduğunu daha sen onla ne muhatap oluyosun.
film çok güzeldi bu arada üzerine konuşmak istiyen olursa beklerim.
devamını gör...
18.
öncelikle filmi kesinlikle öneririm eğer izlemediyseniz. artık sanırım ücretsiz de verilmeye başlanıyor özellikle belediyelerin düzenlediği açık hava sinemaları vasıtasıyla. tavsiye etmemin sebeplerinden ilki filmi yazan ve yöneten emin alper'dir. bana sorarsanız tarzı ve en azından bana ulaşması nuri bilge ceylan'a göre daha kolaydır ve daha vurucudur. bir de tabii ki emin alper'in her filmi izlenmeli bence özellike abluka çok temiz bir gizemdir ve çok güzel akar hem de zaman ve mekan algısını vermeksizın yapar bunu.
filmin içine girmeye başladığınızda anadolu'nun kendisi ile bizzat yüzleşmeye de başlıyorsunuz. bu yüzden de film aniden size klasikleşmiş birkaç romanı hatırlatıyor ki yönetmen emin alper de bunlardan esinlenerek bu filmi yazdığını röportajlarında söylüyor. filmin hatırlattığı romanlar da yaban, çalıkuşu veya binboğalar efsanesi serisi gibi kitaplar. özellikle yaban'ı okurken veya bitirdiğinizde o an aklınızdan geçmiş düşünceleri film ile tekrar hatırlamış oluyorsunuz o kadar eşleşiyor kafanızda yani.
film ile ilgili mükemmel bir okuma videosu var daha doğrusu detaylı bir analiz diyebilirim. eğer filmi izlediyseniz kesinlikle buna göz atmanızı öneririm çok akıcı ve zevkli hem de sinema kültürünüzü aynı anda geliştirebilecek bir video. buradan izleyebilirsiniz analizi. videoda adam analizlerinden birinde filmin 3. dakikasında savcı'nın odasında otururken beyaz bomboş bir kağıdı karalamasının aslında kendi ölüm fermanını yazmasını sembolize ettiğini ve böylece seyiriciyi uyardığını, bu metaforun da sinema tarihindeki önemlibirçok filmde kullanıldığını söylüyor ve filmleri sıralamaya başlıyor filan vee bir bakmışsınız ki film analizi 101 almışsınız o yüzden mutlaka bakın.
film analiziniz tamam ise bir de emin alper'in film ile ilgili röportajlarını da özetlemek isterim.
emin alper karakterleri yaratırken özellikle emre ve başkan arasında iyi ve kötü gibi kesin bir ayrım yapmak istememiş bu yüzden yaşanan olayların film bitse bile belirsiz kalmasını istemiş. bunun sebebi de şu: film sırasından seyirci başrol ile bir şekilde özdeşleşiyor ve verdiği bir çok kararda kendini bulmaya başlıyor.
bu yüzden eğer karakterin kıza tecavüz etmediği ortaya çıkarsa seyirici rahatlıyor ve karakteri zaten kendi ile özdeşleştirdiği için farklı bir duruma kendini sokmaya, empati kurmaya cesaret gösteremiyor ve rahatlayarak daha doğrusu günahlarından arınarak sinemadan çıkıyor. oysa ki savcı'nın tecavüz etme ihtimali ile sinemadan ayrıldığında seyirci kendinde de o ihtimalin barınıp barınmadığını sorguluyor. ben orada olsaydım ne yapardım şeklinde.
özetle kötü var ama iyi diye bir olgu bu filmde yok çünkü "iyi" diye gözükenlerin bile o an o koşulda kötüyü yapma ihtimali var.
emin alper şunu bir de sürekli söylüyor daha doğrusu uyarıyor. hikaye bir bl değildir. yani savcı ve gazeteci arasındaki aşk gibi bir durum yok aslında emin alper burada homofobiyi herhangi bir azınlık kesime uygulanan baskı türlerinden biri olarak filmde kullanıyor ve biz de türkiye'de yaşadığımız için din de özellikle anadolu'da hassas bir konumda olduğu için tabii ki gerçeklerden birini yani homofobinin varlığını aktarıyor.
bunun dışında emin alper filmi bitirdiğinde film 3.5 saatlikmiş sonra yöneten kendi kendine kesip biçerek 130 dk'ya düşürmüş sağ olsun. senaryo değişikliği olunca kültür ve turizm bakanlığı hop bakalım napıyorsunuz deyip desteğini geri çekmiş oysa ki filmin üretim akışı budur yani senaryo tabii ki değişir. bunlar da magazin kısmıydı.
filmin içine girmeye başladığınızda anadolu'nun kendisi ile bizzat yüzleşmeye de başlıyorsunuz. bu yüzden de film aniden size klasikleşmiş birkaç romanı hatırlatıyor ki yönetmen emin alper de bunlardan esinlenerek bu filmi yazdığını röportajlarında söylüyor. filmin hatırlattığı romanlar da yaban, çalıkuşu veya binboğalar efsanesi serisi gibi kitaplar. özellikle yaban'ı okurken veya bitirdiğinizde o an aklınızdan geçmiş düşünceleri film ile tekrar hatırlamış oluyorsunuz o kadar eşleşiyor kafanızda yani.
film ile ilgili mükemmel bir okuma videosu var daha doğrusu detaylı bir analiz diyebilirim. eğer filmi izlediyseniz kesinlikle buna göz atmanızı öneririm çok akıcı ve zevkli hem de sinema kültürünüzü aynı anda geliştirebilecek bir video. buradan izleyebilirsiniz analizi. videoda adam analizlerinden birinde filmin 3. dakikasında savcı'nın odasında otururken beyaz bomboş bir kağıdı karalamasının aslında kendi ölüm fermanını yazmasını sembolize ettiğini ve böylece seyiriciyi uyardığını, bu metaforun da sinema tarihindeki önemlibirçok filmde kullanıldığını söylüyor ve filmleri sıralamaya başlıyor filan vee bir bakmışsınız ki film analizi 101 almışsınız o yüzden mutlaka bakın.
film analiziniz tamam ise bir de emin alper'in film ile ilgili röportajlarını da özetlemek isterim.
emin alper karakterleri yaratırken özellikle emre ve başkan arasında iyi ve kötü gibi kesin bir ayrım yapmak istememiş bu yüzden yaşanan olayların film bitse bile belirsiz kalmasını istemiş. bunun sebebi de şu: film sırasından seyirci başrol ile bir şekilde özdeşleşiyor ve verdiği bir çok kararda kendini bulmaya başlıyor.
bu yüzden eğer karakterin kıza tecavüz etmediği ortaya çıkarsa seyirici rahatlıyor ve karakteri zaten kendi ile özdeşleştirdiği için farklı bir duruma kendini sokmaya, empati kurmaya cesaret gösteremiyor ve rahatlayarak daha doğrusu günahlarından arınarak sinemadan çıkıyor. oysa ki savcı'nın tecavüz etme ihtimali ile sinemadan ayrıldığında seyirci kendinde de o ihtimalin barınıp barınmadığını sorguluyor. ben orada olsaydım ne yapardım şeklinde.
emin alper şunu bir de sürekli söylüyor daha doğrusu uyarıyor. hikaye bir bl değildir. yani savcı ve gazeteci arasındaki aşk gibi bir durum yok aslında emin alper burada homofobiyi herhangi bir azınlık kesime uygulanan baskı türlerinden biri olarak filmde kullanıyor ve biz de türkiye'de yaşadığımız için din de özellikle anadolu'da hassas bir konumda olduğu için tabii ki gerçeklerden birini yani homofobinin varlığını aktarıyor.
bunun dışında emin alper filmi bitirdiğinde film 3.5 saatlikmiş sonra yöneten kendi kendine kesip biçerek 130 dk'ya düşürmüş sağ olsun. senaryo değişikliği olunca kültür ve turizm bakanlığı hop bakalım napıyorsunuz deyip desteğini geri çekmiş oysa ki filmin üretim akışı budur yani senaryo tabii ki değişir. bunlar da magazin kısmıydı.
devamını gör...
19.
türkiye'nin politik, sosyolojik, jeolojik* analizinin yapıldığı emin alper imzalı film. tanımın bundan sonrasına spoiler ibaresiyle devam edeceğiz.
14 mayıs seçimleri arefesindeyken, twitter'da takiplediğim birkaç kişi izleyip de moralinizi bozmayın demişti. bu sebeple izlemeyi de epey erteledim, kısmet bugüneymiş. neden bunu söylediklerini de izleyince anladım.
* türkiye'de haklı olmanız, ilkeli olmanız, gerçekleri biliyor ve haykırıyor olmanız yalanlar üzerine inşa edilen çürük temelli düzeni değiştirmeyeceği gibi düzene biat eden, düzenin sürmesi için ortaya atılan sistematik yalanların alıcısı ve kölesi olan büyük kitleler tarafından linç edilirsiniz. çoğunluk; kokuşmuş bir siyaseti takip edebilir, bu siyasetin öznesinin işaret ettiği her kurumu, kişiyi acımasızca yok edebilir. siyasetin öznesi, kendisine tehdit olabilecek her yapıyı, makamı, şahsı darmadağın edebilir, bu kudreti inşa etmiştir. yok olma tehdidini gören çoğu kişi özneye biat eder. koltuğunu, gelir kapısını, itibarını bırakmayı, başına iş almayı göze alamaz. türkiye siyaset tarihi kabaca budur. savcının ve gazetecinin yaşadığı tam da budur.
*düzen sizin canınızı yaktığında önce öfkelenirsiniz, harekete geçersiniz, bir sonuç elde edemediğinizi görürsünüz, düzen sizin canınızı daha da yakar, ardından sinersiniz ve onlara hizmet ederken bulursunuz kendinizi. onlar avcıdır, siz de savunmasız bir av. pekmez ve pekmez'in ailesinin yaşadığı tam da budur.
* günün birinde düzen kendi yarattığı obruklara düşer mi, yok olur mu bilmiyorum. çoğunluk, kendi içinden yine pespaye bir düzen kurar ve bunun bayraktarlığını yapmaya devam eder. bunu ne değiştirir? örgütlü, bilinçli bir halk ve o halkın ilmek ilmek işlediği çılgınlar gibi bir sosyalizm.
* teknik bilgiye haiz olmadığım için kurgu, görüntü vs. tartışmayacağım. sadece öznel olarak çok beğendiğimi ifade edebilirim. selahattin paşalı ve ekin koç beğendiğim oyunculardı. özellikle selahattin paşalı harika oynamış. bu adam gelecek adına beni heyecanlandırıyor. esasında tüm oyuncular çok başarılıydı.
*bir zamanlar anadolu'da'nın ardından gelir.
madalya editi: bu yazıya madalya takmışsınız ama bence hak etmemişim. akıcı, anlaşılır bir anlatım sunmamışım. kendimi okuyamadım resmen. eeeh eytere bea dedirttim kendime. özür dilerim herkest
14 mayıs seçimleri arefesindeyken, twitter'da takiplediğim birkaç kişi izleyip de moralinizi bozmayın demişti. bu sebeple izlemeyi de epey erteledim, kısmet bugüneymiş. neden bunu söylediklerini de izleyince anladım.
* türkiye'de haklı olmanız, ilkeli olmanız, gerçekleri biliyor ve haykırıyor olmanız yalanlar üzerine inşa edilen çürük temelli düzeni değiştirmeyeceği gibi düzene biat eden, düzenin sürmesi için ortaya atılan sistematik yalanların alıcısı ve kölesi olan büyük kitleler tarafından linç edilirsiniz. çoğunluk; kokuşmuş bir siyaseti takip edebilir, bu siyasetin öznesinin işaret ettiği her kurumu, kişiyi acımasızca yok edebilir. siyasetin öznesi, kendisine tehdit olabilecek her yapıyı, makamı, şahsı darmadağın edebilir, bu kudreti inşa etmiştir. yok olma tehdidini gören çoğu kişi özneye biat eder. koltuğunu, gelir kapısını, itibarını bırakmayı, başına iş almayı göze alamaz. türkiye siyaset tarihi kabaca budur. savcının ve gazetecinin yaşadığı tam da budur.
*düzen sizin canınızı yaktığında önce öfkelenirsiniz, harekete geçersiniz, bir sonuç elde edemediğinizi görürsünüz, düzen sizin canınızı daha da yakar, ardından sinersiniz ve onlara hizmet ederken bulursunuz kendinizi. onlar avcıdır, siz de savunmasız bir av. pekmez ve pekmez'in ailesinin yaşadığı tam da budur.
* günün birinde düzen kendi yarattığı obruklara düşer mi, yok olur mu bilmiyorum. çoğunluk, kendi içinden yine pespaye bir düzen kurar ve bunun bayraktarlığını yapmaya devam eder. bunu ne değiştirir? örgütlü, bilinçli bir halk ve o halkın ilmek ilmek işlediği çılgınlar gibi bir sosyalizm.
* teknik bilgiye haiz olmadığım için kurgu, görüntü vs. tartışmayacağım. sadece öznel olarak çok beğendiğimi ifade edebilirim. selahattin paşalı ve ekin koç beğendiğim oyunculardı. özellikle selahattin paşalı harika oynamış. bu adam gelecek adına beni heyecanlandırıyor. esasında tüm oyuncular çok başarılıydı.
*bir zamanlar anadolu'da'nın ardından gelir.
madalya editi: bu yazıya madalya takmışsınız ama bence hak etmemişim. akıcı, anlaşılır bir anlatım sunmamışım. kendimi okuyamadım resmen. eeeh eytere bea dedirttim kendime. özür dilerim herkest
devamını gör...
20.
izlerken akıp giden filmlerden oldu. hala kafamda kalan en büyük soru ise neden savcı saf gibi hiç bir konuda mantık yürütemiyor? yani npc olsa biraz zorlar bu adama şaştım kaldım.
devamını gör...