bence çocuklar ve deliler dünyaya aynı pencereden bakıyorlar. sebebini bilmem ama sonucunu seviyorum.
devamını gör...
masum ve güzel olan her şey
devamını gör...
tolstoy ve çocukluk . henüz okumadım ama güzel bir şeyler umuyorum.
devamını gör...
çocukluğumla alakalı çok şey hatırlamıyorum, hatırlamaya değecek bir çocukluğum olmadı çünkü. çocukken çok mutlu oluyormuş insanlar, en mutlu oldukları an çocukluk zamanlarıymış. mutlu olduğum bir anımı hatırlamıyorum.
oyuncak hayali kurmuşumdur elbette her çocuk gibi ama; hiçbirine ulaşamadım hayallerimin. yaşım 36; ve hala içimde bir yerlerde bir dürtü, hadi al şu oyuncağı da oyna der bana.

masumluk der bazıları çocuklara, çocuklar çok masum olurlarmış. belki ben de masum bir çocuktum. dedim ya hatırlamıyorum; bilmem belkide hatırlamak istemiyorum. çocukluğuma dair hatırladığım ender şeylerden biri, belkide beni en yaralayan, arkadaşlarımın oyuncaklarına özenirdim hep. keşke benimde olsaydı böyle bir oyuncağım diye hayallere dalardım, hayalimde oynardım o oyuncaklarla.

kolay değildi benim çocukluğum, ben çocukken ağladığımı bile hatırlamam. babam öldüğünde bile ağlayamadım ben, izin vermediler. ilk hastanede güvenlik görevlisi çekti köşeye; sen dedi evin en büyüğüsün, güçlü olmalısın, artık evin erkeği sensin ağlayamazsın. sonrasında arayan herkes aynı cümleleri tekrarladı. çocuğum lan işte bırakın ağlayayım!

bazıları da yeniden çocuk olsam o yıllara geri dönsem diye düşünür; ben böyle iyiyim. kolay olmadı benim bu yaşıma gelmem.

neyse yine çok yazdım ama ne yapayım yazarak rahatlıyorum bende. zaten çoğunuz okumayacak, zaten bundan size ne.
devamını gör...
bir çok faktöre bağlı olarak karakterimizi şekillendirdiğimiz, kişiliğimizi oluşturan yapbozun parçalarını oluşturduğumuz belki de hayatımızın en önemli en kritik dönemi.
devamını gör...
herkesin bir anısı olduğu, şimdi olsa yapmazdım dediğimiz, ne olduğunu anlamadan geçen zaman dilimidir.
devamını gör...
ınsan psikolojisinin temelini oluşturan dönem. çocuklukta yaşanan iyi kötü her şey kişinin gelecekteki tüm yaşantısına yansıyor.
devamını gör...
herkesin özlediği hayatın bir dönemidir . acaba gerçekten çok mu güzeldir . yoksa yaşadıklarımız o kadar ağırdır ki bize mi güzel gelmektedir?
devamını gör...
hayatın, asla kıymeti bilinemeyecek olan bir dönemi. kıymeti daima elden kayıp gidince anlaşılır. geri dönmek yasak!
devamını gör...
kıymetini hiçbirimizin bilemediğini düşündüğüm dönemdir. hepimiz hemen büyümek için can atarız. sonra yaş ilerledikçe sorumluluklar artar ve bize her seferinde "çocukluğunuzun kıymetini bilin" diyenleri anlar yavaş yavaş onlara evriliriz. şimdi aynısını yapma sırası bizdedir.
devamını gör...
biz çok şanslıydık onlara göre onların zamanında yoktu bu kadar çeşit. neredeydi bu kadar çok çikolata, neredeydi bu kadar çok şekerleme, bisküvi, kek. o zamanların en mutlu anları macuncu amcanın sokaklarından geçtiği vakitlerdi. tüm sokağın çocukları macuncu amcanın etrafına doluşur ve o tahta çubuklara kendi payları olan yapışkan şekerin sarılmasını beklerlerdi. biz bilmeyiz hiç macun nedir. görmedik çünkü; o zamana yetişemedik ya da o biz doğana kadar tükendi. ramazan eğlencelerinin vazgeçilmeziydi halbuki rengarenk macunlar. bizim ise zevkimize çeşit çeşit cips ve kola arada bir de jelibon. çok saçma gelirdi o macun. niye bir çocuk böyle bir şeyden keyif alırdı ki? adi bir şekerlemeydi altı üstü.

sıradan bir eskişehir yazı yaşanıyordu ve biz kuzenle kararımızı vermiştik; rahat rahat top oynayabileceğimiz genişliğe sahip olan babaannemin evinde kalacaktık. topumuz her zaman bizi bekliyordu evde. antrenin bir ucunda kale ve kaleci diğer ucunda ise top ve şut çekecek olan dönemin "yıldız oyuncusu" olurdu. sonra gelsin şutlar gitsin şutlar. cam mı kırıldı umurumuzda değildi çünkü gol olmuştu. babaannemin başı mı şişmişti bizi ilgilendirmezdi çünkü bizim hüznümüz kaçan goleydi. zaptedemiyordu koca sultan bizi bir türlü. bağırdığı zaman sadece topun çıkarttığı gürültüyü bastırıyor diye düşünürdük ve hiç üzerimize alınmazdık. bizi durdurabilecek tek kişi vardı: dede. o da zorbalık ile değil kıvrak zekası ile. "hadi" dedi bize, "gezmeye çıkalım". dedemiz ile eskişehir sokakları kazan biz kepçe kopuk uçurtma misali dolaşmak. var mıydı daha keyiflisi? üstelik dedemiz bizi asla kıramazdı; dondurmaysa dondurma, kolaysa kola, çikolataysa çikolata.

seneye de kullanabileceğimiz gibi alınmış bir beden büyük şortlarımızı penyelerimizi ve ayakkabılarımızı giyip düştük yollara. attığımız bir adımdan sonra diğer ayağımızı basmadan önce öncekinin üzerinizden bir kere daha sekerek lay lalay lay ezgileriyle ilerliyorduk. hala tam oluşmayan beynimizi biraz daha geliştirmek maksadıyla dedemizin hayat tecrübelerinden faydalanmaya çalışıyorduk. "-dedeee bu ne?", "-araba oğlum.", "ne işe yarar?", "-binilir gidilir evladım.", "-dedeee bu ne?", "-(benim torunlarım bu kadar mal olamaz :s ) ağaç evladım. yanımızdan geçen bakkalların vitrinlerini süsleyen her şeyi canımız çekiyordu adeta. hepsini istiyorduk biliyorduk dedemiz bizi kırmazdı. ancak o gün garip bir durum vardı. dedemiz hiçbir isteğimizi yerine getirmiyordu hepsini geri çeviriyordu. dondurma olmazdı çünkü hasta olurduk, kola olmazdı çünkü çok zararlıydı, çikolata dişlerimizi çürütürdü. ama annemiz hatta babaannemize uyguladığımız diretme taktiğini dedemize karşı asla kullanmazdık. inceden çekinirdik işte. ama içten içe de kızıyorduk, kuruyorduk kendimizi. yaklaşık bir buçuk saat kadar dolaştırdı dedem bizi bir eliyle beni diğer eliyle kuzeni tutarak. eve dönüş yoluna geldiğimizde dedem torunlarına bir şey almadan dönmenin içinde yarattığı vicdani baskıdan olsa gerek "size macun alayım mı?" diye sordu. bir an kuzenle göz göze geldik ve ikimizin de aklından aynı şeyi geçirdiğini anladık. dedem bizimle kafa buluyordu resmen! dalga geçiyordu adeta! ne kadar kaliteli abur cuburlar vardı istediğimiz hepsini reddetmişti ama şimdi bize macun ısmarlama teklifinde buluyordu. cevabımız belliydi tabi ki hayır! ne kuzenin ne de benim damak zevkimize hitap etmiyordu o nostaljik şeker. söylene söylene eve döndük. babaannem yokluğumuzu fırsat bilip evi toparlamış her yeri pırıl pırıl yapmıştı. durmadan yürümek ve cips bisküvi yiyememek iştahımızda bir kabarma yaratmış olacak ki ikimiz bir ağızdan "bizim karnımız aç!" nidaları yükselttik. bizi duyan dedemiz çıkıştı "size macun alalım dedim 'yok' dediniz, şimdi niye yoruyorsunuz babaannenizi?" ortalama 7 senelik yaşantımızda öğrendiğimiz kavramlar ile dedemizin serzenişini oturtamıyorduk, bağdaştıramıyorduk bir türlü kafamızda. nereden bilebilirdik ki "macun"un asla hayır diyemeyeceğimiz, yerken parmaklarımızı da yiyebileceğimiz "lahmacun" olduğunu... başımızı önümüze eğip sessizce yatak odamıza gittik ve yüzümü yastığa gömüp saatlerce ağladık. "çocukluk" işte...
devamını gör...
hayatın en güzel dönemi. bunu yıllar-yıllar sonra, çocukluğumuzu kaybedince anlarız.
devamını gör...
bir cahit sıtkı tarancı şiiri

affan dede'ye para saydım,
sattı bana çocukluğumu.
artık ne yaşım var, ne adım;
bilmiyorum kim olduğumu.
hiçbir şey sorulmasın benden;
haberim yok olan bitenden.

bu bahar havası, bu bahçe;
havuzda su şırıl şırıldır.
uçurtmam bulutlardan yüce,
zıpzıplarım pırıl pırıldır.
ne güzel dönüyor çemberim;
hiç bitmese horoz şekerim!
devamını gör...
o kadar şeyle dolu ki hala peşimi bırakmıyor. kal orada çocukluk, büyümeye çalışıyorum.
devamını gör...
ne zaman çocukluktan bahsedilse en masumane hatıraların biriktirildiğinden, en mutlu anların yaşandığından söz edilip duruluyor. benim aklıma ise acıdan başka bir şey gelmiyor. hayatımın ilk 20 yılının her anından, her hatırasından ve her yaşanmışlığından kanımın son damlasına kadar nefret ediyorum. çocukluk ve ergenlik bir insanın asla yaşamaması gereken rezil bir dönemdir bana göre. keşke dünyaya bir yetişkin olarak gelseydim. ne var ki herkes yaşanmışlıklar hususunda sizler kadar şanslı olamıyor.
devamını gör...
tertemiz bir doğa, güvenilir insanlar, akşam pencereden seni çağıran annen, kir pas içinde ama mutluluk dolu anlar.
devamını gör...
hatırlamadığım ya da bastırdığım dönemdir benim için.
devamını gör...
ölmeyeceğimizi zannettiğimiz yıllardır, dizindeki yara iyileşmeden sokağ fırlarsın, her şey çok güzeldir. ismail yk şarkıları dinlersin, 2005 li yıllarda her şey çok güzeldir. sevdiklerin hayattadır. hayat sevdiklerindir. çocukluk en katil ruhlu insanın bile özlediği, o yıllar geri gelsin diye ağladığı, hayatın en güzel olduğu dönemdir.
devamını gör...
çoğu insanın hayatındaki en güzel dönemdir. herkes için böyledir diyebilmeyi çok isterdim fakat kimileri için travmatik anıların biriktiği bir dönemdir çocukluk. henüz dünyayı anlamlandıramamış -buna zamanı dahi olmamış- çocuğun, maddi ya da manevi şiddete maruz kalabildiği yıllardır çocukluk. cenin pozisyonundayken kollarıyla sardığı dizlerini sıkıp, gergin çenesiyle dişlerini gıcırdatarak dünyadaki adalete anlam vermeye çalışan çocuklar da olmuştur, gözyaşlarının tuzu çenesinden damlayan.

fakat çoğu insan için durum böyle değildir. şiddet en fazla annenin fırlattığı terlikle ilişkilidir ya da ağıza sürüleceği iddia edilen biber ile. kendi yaptığı şeytan uçurtmasını rüzgara doğru koşup uçururken, önüne bakmak yerine masmavi gökyüzüne dalıp gidebilme lüksüdür çocukluk. şeytan ise yerçekimiyle sinerji içinde hareket eden çocuğun dirsek ve dizlerindeki izlerde gizlenmiştir. top, tüfek, misket, kart, taso, taş, toprak, domates, peynir, dut, incir... hepsinden de öte su... henüz sönmemiş hayat enerjisini beslemek için her şeye ihtiyaç duyulan yıllardır. bir gün mavidir, bir gün yeşildir, her gün güzeldir çocukluk.
devamını gör...
13 ay ile buluğ çağı (puberte) arasındaki dönemdir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"çocukluk" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim