bir dil öğrencisi olarak söylebilirim ki eğitim sistemimiz dil öğrenmek konusunda hiçbir işe yaramıyor. okuldaki derslerin bir faydası yok ve eğer öğrenmek istiyorsanız çabalamanız gerek. işe öğrenmek istediğiniz dilde filmler ve diziler izleyerek başlayabilirsiniz. böylece bir kulak dolgunluğunuz oluşacaktır. bir sonraki adım ise okumak ve yazmak. okumaya ve yazmaya da alıştıktan sonra dili kullanmanız yani konuşmanız gerekir. kendinize mutlaka o dili konuşan (ana dili olarak) bir arkadaş edinmeniz lazım. ınstagram gibi sosyal mecralarda pen-pal mektup arkadaşları edinmenizi sağlayan bir çok platform mevcut. buralardan kendinize bir arkadaş edinin. daha sonra ne kadar kısa sürede ve ne kadar kolay bir şekilde dil öğrendiğinizi göreceksiniz.
devamını gör...
insanın kendisine yapabileceği en iyi yatırımdır. genel kültürünün yanı sıra farklı ortamlarda kendisini ifade edebilme olanağı verir. dil öğrenmeye karşı her zaman merakım ve bitmek bilmeyen üşengeçliğim söz konusu malesef.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
hacı yağının sürecini epey hızlandırdığı bir eylem. dil öğrenmek hepimizin de bildiği gibi insan beynini geliştiren ve farklı ülkelere yol açan bir eylemdir. ama dil öğrenmek zordur, bir dili tamamen öğrenmek çok ama çok uzun sürebilir. peki bu süreci nasıl hızlandırabiliriz? dil öğrenme ortamını hazırladıktan sonra (bilgisayar olur, defter olur vs.) elinizi güzelce bir hacı yağı kutusuna daldırın. parmaklarınız gözükmeyecek kadar hacı yağını elinize aldıktan sonra yavaşça ve yedirerek boynunuza sürün. kokusu bir ay çıkmayacak kadar çok sürdükten sonra hacı yağının keskin kokusunun algılarınızı açtığını ve beyninizi güçlendirdiğini, sizi dil öğrenme konusunda adeta yenilmez kıldığını gözlemleyeceksiniz.
devamını gör...
lisede dil sınıfına gidene kadar 2 yıl boyunca tiyatral ingilizce konuşma dersi almıştım . 2 yılın sonunda yapılan değerlendirmede c1 seviyesindeydim . sonra dil sınıfına başladım o kadar gramer yüklediler ki konuşmayı unuttum , günlük konuşmada gramer önemsiz olduğu için grameri de tam öğrenemedim . sonra dil öğrenirken asıl yapılması gerekenin bol bol konuşmak , izlemek ve dinlemek olduğunu iyice anladım. eğer iş için başka bir dil öğrenmiyorsanız resmi formlara çok takılıp , boğmayın kendinizi.
devamını gör...
herkesin istediği ama çok az kişinin gerçekleştirdiği edinme eylemi.
devamını gör...
yurdumun heyecanlı, meraklı delifişekleri mesela ben, bir hevesle başlarız ingilizceye, ulan niye olmuyor ki acaba deriz başka bir dil mi denesek? sonra oradan rusçaya geçer, anaaa bu çok zor der hop oradan ispanyolcaya, japoncaya atlar dururuz. öğrenemiyoruz işte abicim yok olmuyor. bizim beyinlere yeni bir dil öğrenebilme becerisi allah tarafından konulmamış. evet tarafından (:
biz mal mıyız da öğrenemiyoruz ? yoo valla zehir gibiyiz. bize dil öğrenebilmemiz için değil dili öğrenemememiz için eğitim verdiler liseye kadar resmen, ne bekliyoruz ki. ahh aah ha bire hamile kalıp dönemin ortasında kaybolan hocalarım, ahh benim kendimi kurtarayım da diğerleri umurumda değilcilerim.
ben dil öğrenebilen insanlara bu yüzden saygı duyuyorum işte. dili bir bütün bir kültür olarak algılayabildikleri için şakır şakır konuşur, baba baba anlarlar. yoksa ı go you go we go işte .....
devamını gör...
hep istediğim. ama bir türlü icrata geçemediğim bir eylem.
devamını gör...
ingilizce dizi izlemekle beceremediğim iş. diziyi izlerken olaya kapılıyorum bir süre sonra bilmediğim kelimelere bakmak zulüm oluyor. anlıyorum işte nasılsa ne gereği var diyorum. sonuç bir arpa yol alamadım. a2lerde dolanıyorum
devamını gör...
biz ülke olarak çözemedik bence bu işi. hepimizin söyleneni anlayıp konuşmadığı tek konu.
devamını gör...
ıngilizce öğretmenliği 3.sınıf öğrencisi olarak turkiyede dil eğitimi yok, dilbilgisi öğretimi var. biz doğarken türkçeyi grammar yapısıyla mi öğrendik? hayır, duyarak ve sonra duyduklarımızı taklit edip konuşarak. okullarda ise bu durum sanki annemizin karnından native speaker doğmuşuz gibi dinlemeyi ve konuşmayı atlayıp ezber, grammar ön planda. önemli olan kaç yıl öğrettiğin değil ne ve nasıl öğrettiğin.
devamını gör...
üstümdeki caylaga katılıyorum ve artırıyorum, okulda gramer öğrenemeyince öğrenci dili öğrenemiyorum beceremiyorum sanıyor, bir sürü tanıdığım var gramerle alakasi yok ama nerde did, was, s takısı ing vb gramer kurallarını kullanmasını biliyor

dil ogretilmiyor, ogretilemiyor. neredeyse hayatının 10 senesini ingilisce dersi alarak geçiren öğrencinin ingilizcesi hello i dont speak english den öteye de gidemiyor.
devamını gör...
dünyanın en zevkli işlerinden biridir.
eğer sosyal bilimler ile uğraşıyor olsaydım kesinlikle fiololog olmak isterdim. dil öğrenmek demek farklı kültürlere yelken açmak, farklı insanlarla iletişim kurmak, dünya insanı olmak demektir. her dil kendi içerisinde bir matematiği barındırır. bu matematiği çözdüğünüzde kelimeler yavaş yavaş beyninizde birikmeye başlar ve bir bakmışsınız koskocaman bir dağarcık olmuş. kesinlikle önyargı ile yaklaşmayın, zevk alın , keyif alın ve pratik yapın... eminim çok mutlu olacaksınız.
devamını gör...
bir dili iletişimin hangi türünde kullanmaya ihtiyacınız varsa ona göre değişik becerilere ağırlık vermeyi gerektirir. baştan soracaksın kendine sözlü iletişimde mi kullanacağım bu dili yoksa yazılı iletişimde mi?

türkiye'de yaşayan bir kişi, o dili sözlü iletişimde kullanmak istiyorsa elbette ağırlıklı olarak işitsel materyallerden faydalanmalıdır. eğer yazılı basında kullanacaksa veya akademik makale okuyup yazacaksa elbette daha en başından dil bilgisi ve sözcük öğrenmelidir.

sırf konuşamıyorum diye bir dili öğrenemediğimizi varsaymak hatadır. çünkü sözlü iletişimde hayli zayıfken kütük kadar kitapları mükemmel çevirenlere ne diyeceğiz o vakit?

naçizane tavsiyemdir ana dilinizde işitsel becerileriniz güçlüyse oradan girin konuya; görsel becerileriniz ve özellikle sayılarla aranız iyiyse okuyun ve dil bilgisine ağırlık verin daha çok. tıpkı ana dilimizde olduğu gibi bazılarımız başarılı hatipler olabilirken yine bazılarımız mükemmel edipler olabiliriz. aslolan yatkınlığımızı belirlemektir öncelikle.

ben dil öğrenmeyi seviyorum. fakat öğrendiğim dillerden birinde hep sözlü iletişim kısmına abandım çünkü bunu turizmde yüz yüze iletişimde kullanacaktım. ama o dilde bir gazete haberini okuyup anlamakta zorluk çekerim çünkü alfabesi de farklı zalımın. umurumda mı? değil.

diğerini öğrenirken manyakça sözcük ezberledim ve deli gibi okudum çünkü bunu akademik çalışmada kullanacaktım. yüz yüze iletişimde zorluk çekebilirim. umurumda mı? değil. çünkü ne demişler: mükemmel, iyinin düşmanıdır.

mesela tartışmasız usta bir şair olan nazım hikmet'in kendi sesinden şiirlerini kaç dakika dinleyebilirsiniz allah aşkına? buradan
devamını gör...
ülkemiz koşullarında mevcut dilimizi bile tam anlamıyla öğrenemiyoruz. okullardaki dil sınıfları, hazırlık sınıfları vb. sınıflarda eğitim alan öğrencilerimizin kaç tanesi bir turistle 5 dakika sohbet edebilir?
devamını gör...
en iyi yönteminin bolca öğrenilmek istenilen dil ile vakit geçirmek olduğunu düşündüğüm eylem. malum ülkemiz şartlarında herkes yurt dışına çıkıp dil üzerine pratik yapamıyor. bu durumda yapılabilecek olan o dilde şarkılar/diziler/filmler/kitaplar ne bulunursa 'anlayarak!' dinlemek/izlemek/okumak. o dile ait temel basit cümle yapılarını bildikten sonra bu şekilde 'günlük konuşma' için çok iyi ilerleme kaydedilebilir. akademik alanlar için dil öğrenimi başka bir mevzu.
devamını gör...
yeteneksizim. anlasam ne olur ki. konuşamıyorum, konuşsam doğru mu ? bunu bilen anlayan anlasa da tenezzül edip doğru olduğunu onaylayacak kimse yok. okullardaki dil eğitimi ve eğitimcilerinden bahsetmek istemiyorum bile. yanlış öğrendiğini düzeltmek veya onu sıfırdan öğrenmek çok zor. bir şeyi yapacaksanız ya düzgün yapın ya hiç yapmayın. öğrendiğimiz şekilde konuşulmayan bir dil var ortada saçmalığa bak.
devamını gör...
şuan ogrenmeye çalıştığım ve cok yol kat ettigim hobim.
devamını gör...
günümüzde yapılması gereken, hatta olmazsa olmaz eylem.

"kullanmayacaksanız öğrenmeyin" diye bir şey yok. elbette kullanacaksınız. dört yeteneğin* tamamını aynı zaman diliminde kullanmanız belki mümkün olmayabilir fakat, bunun radyosu var, televizyonu var, sineması var, gazetesi var, kitabı var, makalesi var; var oğlu var.

yukarıdaki örneklerde bir tek konuşma ile yazma yeteneği yok. onlarda da siz işi biraz sıkı tutarsanız hem unutmaz, hem de dünyadan haberiniz olur. öteki türlü zaten dünyadan bihaberiz. ayrıca yabancı dil öğrendikten sonra okuduğunuzu ve dinlediğinizi anlamanız; konuşarak ve yazarak derdinizi anlatabilmeniz sonucu yaşayacağınız "başarmışlık duygusu" size moral ve motivasyon verir.

zihin/beyin üzerindeki olumlu etkilerinden de buradaki uzmanlarımız bahsetsinler.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

edit : yabancı dil öğrenme konusunda problemleri olan arkadaşlara birkaç ipucu vereyim.

örnek yabancı dilimiz ingilizce olacak. her iki dilin gramer denklemlerine bir göz atalım.

- l can not speak english. (ingilizce)

- (ben) ingilizce konuşamam. (türkçe)

ingilizce
l + can + not + speak + english.
özne + y.fiil + olumsuzluk eki + fiil + nesne.

türkçe
(ben) + ingilizce + konuş + (a + ma) + m.
özne (var/yok) + nesne + fiil + (olumsuzluk eki + y.fiil) + gizli özne

dikkat ettiyseniz ingilizcede yardımcı fiil bağımsız bir kelime gibidir. hatta yeri geldiğinde kelimedir.* cümlede özneden hemen sonra yer alır. türkçede ise yardımcı fiil esas fiile entegre edilmiştir. yine gizli özne de fiile entegre durumdadır. ayrıca ingilizcede sonda bulunan nesne türkçede özneden hemen sonra gelmiştir. hatta özne kullanılmamış ise en baştadır. olumsuzluk eklerinin konumuna da dikkat edin.

ingilizcede eylem (can not speak) cümlede önce gelirken türkçede eylem (konuşamam) cümlede sonda kalır. yani ingilizcede eylem, türkçede ise özne+nesne sizin ilk işiteceğiniz seslerdir. bu da anadilimize olan alışkanlığımızdan dolayı anlamamız için ingilizce tüm cümleyi işitme zorunluluğunu getirir. türkçe öğrenen bir ingiliz ve amerikalı da eğitiminde benzer sıkıntılar yaşayacaktır, örnek;

- l can not speak turkish. (ingilizce)

- ben şama(m) konuş türkçe. (ingilizce gramer yapısına göre amerikalı/ingiliz türkçesi)

neyse; zurnanın "zırt" dediği yere geleyim;

bu durumun bizde yarattığı en büyük sıkıntı zihnimizde önce türkçe düşünüp sonra ingilizceye tercüme ederek konuşmak, dinlerken ise önce türkçeye tercüme etmektir. bu da diyaloğun kesintili olmasına neden olur, akıcılığı engeller. çözümü ise basittir; ingilizce düşünüp ingilizce yaşamak.

bir şirkette kendi branşlarında uzman 6-7 kişilik bir türk grubu bir konu hakkında toplantı yapsın. yan taraftaki salonda da yine aynı branşlarda ve aynı uzmanlık seviyesinde 6-7 amerikalı veya ingiliz grup yine aynı konu hakkında toplantı yapsın. her iki toplantının senaryosu da aynı olsun. türk grubu toplantıyı 1 saatte bitirecek iken, diğer grubun toplantı süresi 1.5 saat, hatta 2 saat kadar sürer. sebebi de bahsettiğim olaydır. bu yüzden özellikle amerikalılar dillerinde birçok kısaltmaya gitmişler, hatta o kadar ki isimlerini bile kısaltmışlardır.

aslında sorun basit. zaman harcayıp biraz uğraşmak yeterli olacaktır.
devamını gör...
'bir dil bir insan, ne kadar lisan o kadar insan'.
globalleşen dünya da artık bir zorunluluk. ama geleneksel yöntemlerden vazgeçip daha modern tekniklerle eğitim verilmeli diye düşünüyorum.
devamını gör...
dilcilerin ömürlük çilesi hiçte kolay değildir
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"dil öğrenmek" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim