21.
killing commendatore’den;
the physical body really is nothing more than a fleeting, empty abode.that, at least, is what these mummies teach us. we may do our utmost, but at best we end up as no more than beef jerky.
the physical body really is nothing more than a fleeting, empty abode.that, at least, is what these mummies teach us. we may do our utmost, but at best we end up as no more than beef jerky.
devamını gör...
22.
yaşadığınız her olumsuz durumu, kafanıza takmayı bıraktığınız an daha az yorulduğunuzu, daha mutlu olduğunuzu fark edersiniz. sözünün sahibidir.
devamını gör...
23.
1q84
20.yy'ın en bilinen japon yazarlarından.
beyzbol maçı izlerken roman yazmaya karar verdiğini, beyzbol maçı izlerken bir aydınlanma yaşadığını söylüyor kendileri.
ilk okuduğum kitabı aynı zamanda kendisinin en uzun kitabı olan 1256 sayfalık 1q84 kitabı. bana izmiri hatırlatan nadir şeylerden biri bu kitaptır. konaktaki halk kütüphanesinden ödünç alıp okumuştum, ama kitabı bitirince yazar hakkında düşündüğüm tek şey şu oldu, bu adam birşeyler anlatmış ama sanki içleri boş.
1256 sayfayı sabırla ve merakla okudum bitirdim ama bu yazarın büyüsü eksik. çok debelenmiş ve çok yıpratmış kendini belli ama gizleyememiş o hikaye anlatıcısı olmayan ruhunu. bu yüzden ne zaman bu yazarı düşünsem ya da okusam beni sadece hüzünlendirir. hikaye anlatıcı olmak çalışılacak olacak birşey değildir hamurunda olması gerekir insanın.
20.yy'ın en bilinen japon yazarlarından.
beyzbol maçı izlerken roman yazmaya karar verdiğini, beyzbol maçı izlerken bir aydınlanma yaşadığını söylüyor kendileri.
ilk okuduğum kitabı aynı zamanda kendisinin en uzun kitabı olan 1256 sayfalık 1q84 kitabı. bana izmiri hatırlatan nadir şeylerden biri bu kitaptır. konaktaki halk kütüphanesinden ödünç alıp okumuştum, ama kitabı bitirince yazar hakkında düşündüğüm tek şey şu oldu, bu adam birşeyler anlatmış ama sanki içleri boş.
1256 sayfayı sabırla ve merakla okudum bitirdim ama bu yazarın büyüsü eksik. çok debelenmiş ve çok yıpratmış kendini belli ama gizleyememiş o hikaye anlatıcısı olmayan ruhunu. bu yüzden ne zaman bu yazarı düşünsem ya da okusam beni sadece hüzünlendirir. hikaye anlatıcı olmak çalışılacak olacak birşey değildir hamurunda olması gerekir insanın.
devamını gör...
24.
imkansızın şarkısı ile tanıştığım, bir ikisi hariç tüm külliyatını severek okuduğum usta yazar. metinlerinde erotik ve doğa üstü motifleri sıkça kullanır. doğa üstü motifler özellikle "yabankoyununun izinde " ve "1q84" de arşa çıkar. pek çok kitabı kallavi kalınlığından mütevellit göz korkutsa da içine girdiğinizde, çıkmak istemeyeceğiniz bir dünya sunar size. tavsiye edilir efendim.
devamını gör...
25.
devamını gör...
26.
son zamanların en gözde yazarlarından ve en tartışmalı yazarlarından biri olan japon edebiyatçıdır.
çok üretken bir yazardır. türkçeye çevirilmiş birçok kitabı bulunan yazarın romanlarındaki kurgu hoşuma gitse de bazı tanımlarda bahsedilen tekrar düşme mevzusu ara ara beni de rahatsız eder.
kendi ülkesinde kabul görmeyi başaramamasının tek nedeni çok amerikanvari olmasının yanı sıra basit bir dille yazmasıdır. ancak yazar bunun kişisel bir edebi tercih olduğunu mesleğim yazarlık isimli kitabında nedenleri ile birlikte açıklamış ve beni de ikna etmiştir.
haşlanmış harikalar diyarı ve dünyanın sonu, sahilde kafka, yaban koyununun izinde, imkansızın şarkısı, rüzgarın şarkısını dinle, sputnik sevgilim, karanlıktan sonra, sınırın güneyinde güneşin batısında, pinball 1973, renksiz tsukuru tazaki’nin hac yılları ve kadınsız erkekler isimli kurgu eserlerini okudum ve çok akıcı bir dille yazılmış güzel eserler olduklarını düşünüyorum.
ama benim asıl ilgimi çeken kitapları mesleğim yazarlık ve koşmasaydım yazamazdım isimli kurgu dışı eserleridir.
bu kitaplarda yazar, yazarlık serüvenini bana çok samimi gelen bir dille ve üslupla anlatmış.
roman yazmaya bir beyzbol maçı izlerken aniden karar veren haruki murakami ile ilgili beni en çok çeken şeylerden biri spor ve müzik konusudaki etkileyici bilgi birikimi ve içtenliği olabilir.
kütüphanemde okunmayı bekleyen birkaç murakami kitabı daha beni bekliyor ve kim ne dersin desin bu kitapları fazla bekletmeye niyetim yok.
çok üretken bir yazardır. türkçeye çevirilmiş birçok kitabı bulunan yazarın romanlarındaki kurgu hoşuma gitse de bazı tanımlarda bahsedilen tekrar düşme mevzusu ara ara beni de rahatsız eder.
kendi ülkesinde kabul görmeyi başaramamasının tek nedeni çok amerikanvari olmasının yanı sıra basit bir dille yazmasıdır. ancak yazar bunun kişisel bir edebi tercih olduğunu mesleğim yazarlık isimli kitabında nedenleri ile birlikte açıklamış ve beni de ikna etmiştir.
haşlanmış harikalar diyarı ve dünyanın sonu, sahilde kafka, yaban koyununun izinde, imkansızın şarkısı, rüzgarın şarkısını dinle, sputnik sevgilim, karanlıktan sonra, sınırın güneyinde güneşin batısında, pinball 1973, renksiz tsukuru tazaki’nin hac yılları ve kadınsız erkekler isimli kurgu eserlerini okudum ve çok akıcı bir dille yazılmış güzel eserler olduklarını düşünüyorum.
ama benim asıl ilgimi çeken kitapları mesleğim yazarlık ve koşmasaydım yazamazdım isimli kurgu dışı eserleridir.
bu kitaplarda yazar, yazarlık serüvenini bana çok samimi gelen bir dille ve üslupla anlatmış.
roman yazmaya bir beyzbol maçı izlerken aniden karar veren haruki murakami ile ilgili beni en çok çeken şeylerden biri spor ve müzik konusudaki etkileyici bilgi birikimi ve içtenliği olabilir.
kütüphanemde okunmayı bekleyen birkaç murakami kitabı daha beni bekliyor ve kim ne dersin desin bu kitapları fazla bekletmeye niyetim yok.
devamını gör...
27.
okumayı çok sevdiğim ve hakkında parça parça bir şeyler yazmak istediğim yazar.
cümleleri suyun ılık ve yavaşça aktığı bir nehirdeymiş gibi akar gider. basit dili ve ayrıntılı betimlemeleri kitaplarının kolayca okunmasını sağlar. genellikle hikaye bir noktada büyülü gerçekliğe kayar ama işin büyülü olan kısmı bir şeyleri çözmektense daha da karmaşıklaştırır. bu geçiş bazen o kadar yavaş ve yumuşak bir şekilde olur ki artık başka bir dünyada olduğunu fark edemez okuyucu. kendisi bir röportajında medeniyetin etkin olduğu bir yer olan tokyo'da yaşadığı için mistizmi kendi içine dönerek bulduğunu, bu mistizmin kendi gerçekliğinin ve mantığının olduğunu söylüyor. kitaplarında da böyledir. karakterler eninde sonunda gerçek dünyadaki sorunlarına dönerler.
japon kültürünü yansıtmadığı ve asimile olduğuyla ilgili eleştirilere hem katılıyorum hem katılmıyorum. yüzeysel olarak bakıldığında evet, karakterler sanki japonya'ya düşmüş bir amerikalı gibi gelebilir. yedikleri yemekler, dinledikleri müzikler, iletişim kurma biçimleri çok batılı durabilir. yazarın amerikan askerlerinin yoğun olduğu kobe şehrinde büyümüş olması sebep gösterilebilir, ama okudukça kitaplarında ince ince işlenmiş japon kültürü de görülebilir bence. zemberekkuşu'nun güncesi kitabında ana karakterin karısının ailesi muhafazakar japonların birçok yanı, aile ilişkilerinin kuşaktan kuşağa zayıfladığı , yaban koyununun izinde kitabında özellikle çalışan erkeklerin alkol tüketimi, savaş yıllarından ve karakterlere etkilerinden bahsedilir. japonya'ya dair çok şey öğrendim farkına bile varmadan.
kitaplar genellikle karakterlerin geçirdiği süreçle ve bu süreçle birlikte gelen değişimle ilgilidir. tatmin edici sonlar yoktur, hikayede boşluklar ya da okuyucunun tamamlaması gereken nokta çoktur. kitabın gidişatıyla ilgilendiğim için beni rahatsız etmedi hiç ama tavsiye ederken söylerim genellikle.
neyse, sonuç olarak severek okuyorum işte. kafa dinleten kitaplar yazan yazardır benim için.
cümleleri suyun ılık ve yavaşça aktığı bir nehirdeymiş gibi akar gider. basit dili ve ayrıntılı betimlemeleri kitaplarının kolayca okunmasını sağlar. genellikle hikaye bir noktada büyülü gerçekliğe kayar ama işin büyülü olan kısmı bir şeyleri çözmektense daha da karmaşıklaştırır. bu geçiş bazen o kadar yavaş ve yumuşak bir şekilde olur ki artık başka bir dünyada olduğunu fark edemez okuyucu. kendisi bir röportajında medeniyetin etkin olduğu bir yer olan tokyo'da yaşadığı için mistizmi kendi içine dönerek bulduğunu, bu mistizmin kendi gerçekliğinin ve mantığının olduğunu söylüyor. kitaplarında da böyledir. karakterler eninde sonunda gerçek dünyadaki sorunlarına dönerler.
japon kültürünü yansıtmadığı ve asimile olduğuyla ilgili eleştirilere hem katılıyorum hem katılmıyorum. yüzeysel olarak bakıldığında evet, karakterler sanki japonya'ya düşmüş bir amerikalı gibi gelebilir. yedikleri yemekler, dinledikleri müzikler, iletişim kurma biçimleri çok batılı durabilir. yazarın amerikan askerlerinin yoğun olduğu kobe şehrinde büyümüş olması sebep gösterilebilir, ama okudukça kitaplarında ince ince işlenmiş japon kültürü de görülebilir bence. zemberekkuşu'nun güncesi kitabında ana karakterin karısının ailesi muhafazakar japonların birçok yanı, aile ilişkilerinin kuşaktan kuşağa zayıfladığı , yaban koyununun izinde kitabında özellikle çalışan erkeklerin alkol tüketimi, savaş yıllarından ve karakterlere etkilerinden bahsedilir. japonya'ya dair çok şey öğrendim farkına bile varmadan.
kitaplar genellikle karakterlerin geçirdiği süreçle ve bu süreçle birlikte gelen değişimle ilgilidir. tatmin edici sonlar yoktur, hikayede boşluklar ya da okuyucunun tamamlaması gereken nokta çoktur. kitabın gidişatıyla ilgilendiğim için beni rahatsız etmedi hiç ama tavsiye ederken söylerim genellikle.
neyse, sonuç olarak severek okuyorum işte. kafa dinleten kitaplar yazan yazardır benim için.
devamını gör...
28.
kumandanı öldürmek'i okuduktan sonra bende kafa bırakmayan yazar. beğendim mi beğenmedim mi çok kararsızım. ayrıca toyota ile sponsorluk anlaşması imzaladığına nerdeyse eminim. yazarın en sevmediğim huyuysa bir şeyi bin defa tekrar etmesi. yahu anladık, konuyu ilerletsene.. bu huy best seller roman yazarlarında da hep var. fazla tekrarın edebi bir yanı yok, kimse kusura bakmasın.. gerçi murakami'nin diğer kitaplarını okumadım, onlardaki üslubuna dair bir fikrim yok.
devamını gör...
29.
henüz sadece üç kitabını okumuş olmama rağmen bende güçlü bir merak duygusu uyandıran yazar. şimdilik bir haruki okuyucusu olmama çok yol olsa da adayı olarak var sayabilirim kendimi. yazınındaki ritmi, karakterleri, o puslu havanın içinde umudu elden hiç bırakmayan kişileri ile farklı hikayelerde birleşen, yoğrulan aslında hep bir cümle gibi. kelimeleri melankolik olmakla umutlu olmak arasında bir çizgide sakin ve emin adımlarla ilerliyor. uzun zamandır beni böylesi heyecanlandiran bir yazar olmamıştı büyük ihtimalle haruki okumalarım tamamlandığında tekrar bir not paylaşmış olacağım ama şimdiden haruki ile yeni tanışmış biri olarak bir giriş yapmaktan geri duramadım. dilindeki sadelik beni cezbeden ilk unsurlardan biri oldu gereksiz sözcüklerden arındırılmış, insani güzel bir şarkı dinler gibi alıp götüren bir tını var kaleminde. sürrealist bir kurguyla kaleme aldığı hikâyelerine öyle gerçek dokunuşlar yapmış ki okuduğunuz hikaye bir anda sizi sarıp sarmaliyor ve olayı bugüne tasimanizi sağlıyor karekterin nefes alışını bile ensenizde hissebiliyorsunuz. iyi bir müzik dinleyicisi olması uzun dönem caz bar işletmesi sporla iç içe olması hatta kitap yazma fikrinin maç izlediği bir esnada aklına düşmesi ve ilk denemelerini işlettiği barın mutfak masasında kaleme alması özel hayatıyla ilgili küçük bir araştırma sonucunda internetten edinebileceginiz bilgilerden romanlarında bahsi geçen yemek ve müzikler için bile birçok platformda listeler oluşturulmuş çoktan. bir yerde haruki için "yeni çağın dostoyevski'si" benzetmesine rastlamıştım bence hak ediyor. tüm kitaplarını okuyup tamamlamak için sabirsizlaniyor ve şimdiden herkese tavsiye ediyorum.
devamını gör...
30.
yazarın çok sevdiğim bir hayat felsefesi:
‘e sonrasını da sonra düşünürüz. şu an bu andayım ve tek gerçek şu an’
an’da kalmayı ne güzel özetlemiş canım yazar! düşüncelerle, gelecekte ne olacağı hakkında düşüncelerde boğulup içinde yaşadığımız zamanın tadını çıkaramamak çağımızın problemi.
‘e sonrasını da sonra düşünürüz. şu an bu andayım ve tek gerçek şu an’
an’da kalmayı ne güzel özetlemiş canım yazar! düşüncelerle, gelecekte ne olacağı hakkında düşüncelerde boğulup içinde yaşadığımız zamanın tadını çıkaramamak çağımızın problemi.
devamını gör...
31.
''her şey geçip gider. bu gidişi kimse durduramaz.
bizler böyle yaşarız.''
bizler böyle yaşarız.''
devamını gör...
32.
1949 doğumlu japon yazar.
japonya'nın günümüzde en önemli yazarı kabul edilir.
sahilde kafka
imkansızın şarkısı gibi pek çok esere imza atmıştır.
japon romancı, kısa öykü yazarı, çevirmen ve gazetecidir.
herkes bir gün ait olduğu yere dönüyor işte. dönecek yeri olmayan bir tek bendim.
japonya'nın günümüzde en önemli yazarı kabul edilir.
sahilde kafka
imkansızın şarkısı gibi pek çok esere imza atmıştır.
japon romancı, kısa öykü yazarı, çevirmen ve gazetecidir.
herkes bir gün ait olduğu yere dönüyor işte. dönecek yeri olmayan bir tek bendim.
devamını gör...
33.
eserleri 50 den fazla dile çevrilmiş.
8 kere aday olmasına rağmen, nobel ödülü alamadığı için küstüğü söyleniyor..
8 kere aday olmasına rağmen, nobel ödülü alamadığı için küstüğü söyleniyor..
devamını gör...
34.
35.
hayatın değişmez kanunu; basit insanlar hep ilgi alaka görür, kaliteli insanlar hep yalnızdır *
devamını gör...
36.
en cok sevdigim japonlardan biri:)
seviyorum hikayelerini.
hayalgucunu seviyorum.
absurt olaylarını seviyorum.
okudugum kitapları:
-sputnik sevgilim
-dogumgunu kızı
-pinball 1973
-sınırın guneyinde gunesin batısında
-sadece muzik
-tuhaf kutuphane
-uyku
ben cok tavsiye ederim:)
seviyorum hikayelerini.
hayalgucunu seviyorum.
absurt olaylarını seviyorum.
okudugum kitapları:
-sputnik sevgilim
-dogumgunu kızı
-pinball 1973
-sınırın guneyinde gunesin batısında
-sadece muzik
-tuhaf kutuphane
-uyku
ben cok tavsiye ederim:)
devamını gör...
37.
bob dylan'in nobel almasi ne kadar komikse , bu adam bir sekilde nobel aldiği takdirde bu da o kadar komik olacak.çünkü bnim icin kelimenin tam amlamiyla 'berbat' bir yazar.iki kitabini okudum. kenzaburo oe gibi bir adamin ciktiği topraklarda bu adamin popülerlik kazanip dünyaya yayilmasi , sanatin göreceliği ve edebiyatin uçuculuğudur.puff.bitti gitti.
devamını gör...
38.
uçarı hayal gücü
yüksek yaratıcılık
bir romanda bir kaç roman...yoo bu yazar oldukça yazar, bayaa yazar, zaten habire yazıyo
yüksek yaratıcılık
bir romanda bir kaç roman...yoo bu yazar oldukça yazar, bayaa yazar, zaten habire yazıyo
devamını gör...