12 eylül 1980 darbesi

ülkemizdeki arapçıların kutlu bayramıdır. bu arsızlıklarıyla yakında milli bayram falan da ilan ederlerse şaşırmam.

“işkenceyi ne renk boyadın?
ne renktir,
dıçkı yedirilen bir köylü?
yasaklanan anadil,
ne renkte haykırır derdini?

mamak ne renk utanır,
metris ne renk?
ya diyarbakır….
kızıl mıdır çığlıklar?
yanık bir mahpusun,
ne renk inler kokusu?
tecavüz edilen genç kızlar,
ne renk bağırır hücrede?
17 yaşında bir erdal,
ne renk yürür sehpaya?
jopun, falakan ne renktir?
elektriğin ne renk?
emeği çalınan işçinin,
ne renk kokar ekmeği?
babası öldürülen bir çocuk,
ne renk ağlar yıllarca?
oğlu kayıp anaların,
ne renk akar gözyaşı?
emir verilen bir asker,
ne renk vurur kardeşi?
halktan ne renk korkarsın?
kızıldan ne renk?
usa armalı bir postal,
ne renk basar onura?
ne renk çığlık atar insanlık?
renkler emir dinler mi?
kan damlayan fırçadan,
tabloların ne renktir?”

türkiye demokrasisinin 'kara lekesi' denir; hafif kaçar!..

türkiye'de şöyle içini doldura doldura, adil, insan hak ve özgürlüklerine tam duyarlı, şaibesiz, liyakate dayalı bir demokratik süreç yaşandığına da pek tanık olunmadı. 12 eylül 1980 darbesi ise demokrasiye sürülen bir kara leke olmaktan ziyade bu ümidi bile iğdiş eden bir süreci başlattı.

üzerinden tam 41 yıl geçti ama süreç zaten 1971 muhtırasıyla başlamıştı. 41 yıl önce bugün başlayan, açlık grevlerinde, işkencelerde, idam sehpalarında binlerce insanın katledildiği, türkiye siyasetinin postal sesiyle yeniden tasarlandığı sürecin tanığıyım ben. yıllardır süren travmaların da dolayısıyla.

yattıkları yerde dönmelerini dilediğim muhteremler(!) tarafından hazırlanan, güdümlü referandumla yüzde 92'lik "evet" oyu alan 82 anayasasıyla kemikleştirilen 12 eylül faşist zihniyeti, sadece kendinden sonraki birkaç on yılı değil, iflah olunamayacak, belini doğrultamayacak, değerlerini yitirecek, tutunamayacak, savrulacak, giderek yozlaşacak, çürüyecek 41 yıllık bir sürecin yaşanmasına ve daha uzun yıllar yaşanacak olmasına neden oldu.

geberip gittiği için yargılanamayanlarından en ufak dahli olanlara kadar sebep olanlar dönsün dursun yattıkları yerde! bize bir cehennem bıraktılar.

türkiye demokrasisi demeyeyim de, türkiye tarihinin kara lekesidir. herkes kendini demokrat sanıyor, nerde bi faşist var "demokrasi" diyor deliriyorum.

darbe anayasasına %96'yla evet dedi bu millet. işte böyle de demokrat(!) bir milletmişiz.

unutulmamalıdır! işkence tezgahları, asker postalları, özgürlüklerin kısıtlanması, siyasi yasaklar.... 42 yıldır hesaplaşılmayan bir leke..

ne yazık ki, bu suçun ortakları ve şakşakçıları hiçbir hesap vermediler. darbe anayasasına evet diyen dinozorların da birçoğu aramızda.

12 eylül'den önceki darbe girişimlerine bakılacak olursa (12 mart muhtırasını da darbe olarak nitelendirecek olursak), siyasilere değil de halka yönelik bir biçimde gerçekleştirilmiş bir darbe olduğunu görebiliriz.
şöyle ki, 27 mayıs darbesi ve 12 mart muhtırası direkt olarak dönemin siyasi figürlerine ve devlet yöneticilerine karşı gerçekleştirilmiştir. her iki girişimde de ilk olarak siyasilere yönelik bazı adımlar atılmıştır özellikle de 60 darbesinde yalnızca siyasi figürler ve bunlarla bağlantılı olan kişiler tutuklanmış ve yargılanmıştır fakat 12 eylül darbesinde durum daha farklıdır.
her ne kadar 12 eylül darbesinde de siyasi iktidarsızlık ve çekişmeler de bir sebep olsa da darbenin gerçekleştirilmesinde ana faktör halk içerisinde faşizan ve silahlı grupların birbiri ile olan artan çatışmaları ve gruplaşmalarıdır. halk tarafından oluşturulan çetelerin faaliyetleri ana gerekçedir. darbe sonrasında atılan adımlara bakılacak olursa, siyasiler değil bu çeteler ve çetelerle bağlantılı olan kişiler gözaltına alınmış ve yargılanmıştır. 60 darbesinde böyle bir durum söz konusu değildir.
ayrıca, ''karıştır ve barıştır'' formülü olan sağcılar ve solcular aynı koğuşlara karma bir biçimde yerleştirilmiştir. her ne kadar bu formülün amacı gruplar arasında yumuşa olarak gösterilse de durum daha farklıdır. sağcı ve solcu grupların koğuşlardaki hareketlerini ve planlarını karşı grupları kullanarak öğrenme amacıyla oluşturulmuş bir sistemdir aslında.

akp'nin sanrılarında 15 temmuz ile bir tutulmak istenendir. hayır datlumm çünkü 15 temmuz bir gerici ve dinci kalkışma yahut isyandır.

mesela 12 eylül 1980 günü ve gecesinde ve hatta sonraki senelerde idam yoluyla yaşamını kaybeden sayısı 50 idi. ama 15-16 temmuz gecesi hayatından olanlar 250 kişi idi.

demek ki darbeciler bile dincilerden namuslu imiş. 7 bin kişiyi hakkıyla yargılayıp sonra 50 kişiyi idam etmiş. peki 15 temmuz irticacıları? yargıya ne gerek diyerek 250 kişiyi bir gecede infaz etmiş.

halk arasındaki derin uçurumların açıldığı darbedir. muhbir vatandaşlar toplumsal güveni tamamen sarsmıştır. ve bu güven bir daha yerine gelmemiş . bugünkü kutuplaşmalara zemin hazırlamıştır.

kenan evren yönetiminde gerçekleşmiş türk silahlı kuvvetlerinin 12 eylül 1980 günü emir komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askerî darbe.


yüzlerce kişi öldürülmüş, binlerce kişi göz altına alınmış, işkence görmüş, ve 1 milyon 683 bin kişi fişlenmiştir.

girişilen harekâtın amacı; ülke bütünlüğünü korumak, millî birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mâni olan sebepleri ortadan kaldırmaktır sözüyle trt'den duyurulmuştur.


ayşe kulin'in bir dürbünümde 40 sene/ hüzün kitabında yazar anılarını anlatırken, 1980'lerde dışarı çıkmanın ölüm gibi bir şey olduğundan bahsetmişti.
sonuçları

vs 15 temmuz 2016.

atatürkçüyüz dediler, siyasal islamı monte edip gittiler.

türkiye cumhuriyeti'ne atılmış en büyük kazıktır.

eğer sen masum insanları öldürürsen, bombalı pankartları pencerelere asarsan, çevrede bir anarşi oluşmasına sebep olursan tabii darbe olur. eğer darbe olmasaydı ülke elden gidebilirdi. nihayetinde kenan evren ordudan istifa etti ve cb oldu. sonrasında ise ayrıldı zaten.

ülkenin gördüğü en büyük vatan hainliği.

sokak ṣiddetini 78'den sonra roket takıp körükleyen de evren'dir. amacı baṣından beri asıl planı olan darbeyi halk gözünde meşrulaṣtırmaktı.

kenan evren pp'li biri olarak sanırm bu başlık altına yorum yapmazsam ayıp olur dshsdçsdöskhgha.

neyse efendim, öncelikle şunu söylemezsem olmaz ki taraflı bir yorum yapacağım aşikar. ancak tüm bu yaptığım yorumlar kendi çıkarımlarımdır.

ben z kuşağından bir gencim, o günleri yaşamadım. ancak atatürkçü bir anne tarafı ve nispeten muhafazakar baba tarafı ile büyüdüm. her iki tarafın da bana küçükken darbe hakkında anlattıklarını iyi hatırlıyorum. babam genel olarak evren'i çok sevmez ve onu zalim biri olarak anlatırdı. anneannem ise o günleri babama göre daha büyük bir yaşta yaşamıştı ve bana her hafta konya'da üçer beşer ölüm haberi alırdık diye anlatırdı. kenan evren'e de akan kanı durdurduğu için çok dua ettiğini hep söyler zaten bana.

sonra tabii zaman geçti ve ben de büyüdüm. izmir'de doğduğum için solcu cenahtan oldukça geniş bir çevrem vardı. onlar ise evren'e karşı büyük bir nefret duyardı. 'masum' insanları astırdı, onlara işkence etti, mürtecilerin önünü açtı vs. yani özetle kenan evren hakkında duyabileceğimiz klasik argümanları kendilerinden duyardım. bir gün dedim içimden: "ulan bu harbiden böyle mi?" sonra gittim araştırdım.

öğrendiklerim ise şunlar:
- asılan insanlar masum falan değildi. külliyen solcu yalanı
- erdal eren göründüğü gibi suçsuz bir çocuk değildi. başka genç bir polisi şehit etmişti.
- kenan evren bir sürü imam hatip açtı diye çok duyardım. oysa açılanların hiçbiri 1980-1983 arası askeri yönetim döneminde açılmadı. açılanların çoğu anap iktidarında açıldı.
- mürtecilerin önünü açtı diye de duyardım. kadir mısıroğlu'nu vatandaşlıktan çıkaran ve fethullah gülen tehlikesinden çok önceden bahseden bir adam neden mürtecilerin önünü açsın? saçma.
- abd ile işbirliği yaptı iddiası da var. iki devletin çıkarlarına da uymuş ve yapılmış. olabilir, politika da mı yasak? illa sovyetçi mi olmak lazım?
- son olarak da hatalarından bahsedelim: kürtçeyi yasaklayıp kürtleri yok sayması yaptığı bence en büyük hatadır. ki, kendisi de yıllar sonra bu hatasından pişman olduğunu söylemiştir. son olarak da din derslerini zorunlu hale getirmesi. muhtemelen din eğitiminin tarikatlar eliyle suistimal edilmesini önlemek için yaptıysa da bugün günümüzde etkisi ters tepmiştir.

son olarak da türk kadınına kürtaj hakkını verdiğini ve bugün ülkemiz kutsallarından olan anayasanın ilk dört maddesini evren'in getirdiğini hatırlatalım. kendisinin hataları mevcut ve mükemmel olmaktan uzak olsa da, şahsen ben kendisinin atatürkçülüğü ve istikrarı güçlendirdiğine ve mürtecilerin iktidara gelişini geciktirdiğine inanıyorum. eğer ki bir adam hem solcular, hem ülkücüler, hem islamofaşistler tarafından sevilmiyorsa bu adam doğru bir şey yapmıştır aga. gayet açık ve net.

siyasal islamı kitleyip deniz geçmiş'in maymuna çevirdiği herifleri ülkeye musallat edip sektörüp gittiler.

12 eylül 1980 darbesine giden kirli sürecin pek bahsedilmek istenmeyen bir ayağı, darbeden 6 gün önce necmettin erbakan'ın millî selâmet partisi'nin(msp) 6 eylül 1980 tarihinde konya'da yaptıkları kudüs mitingi'dir. bu alçak ve hain mitingde istiklal marşı yuhalandı, arapça yazılı yeşil paçavralar açılıp türk bayrağı 'tağut ve küfür bayrağı' olarak put yerine konuldu, atatürk'ün kurduğu türkiye cumhuriyeti'ne 'dar-ül harb' denildi. msp'nin bu ahlaksız ve pislik eylemi, bardağı taşıran son damla oldu. islamofaşist erbakan ve avanelerinin yaptıkları, 12 eylül darbesi'ne zemin hazırladı. kanı ve soyu bozuk ahlaksız millî görüşçülerin akıl almaz bu taşkınları yüzünden o dönem, süküneti sağlamak amaçlı kenan evren tarafından 12 eylül darbesi yapılmak zorunda kalındı. gerçi 12 eylül'e giden yolun bir başka ayağı da sentezci alparslan türkeş'in milliyetçi hareket partisi'nin(mhp) 1978'deki maraş, çorum, malatya, beyazıt, piyangotepe olaylardır.
ayrıca 12 eylül 1980 darbesi, köyden kente göçü hızlandıran bir başka etmendir.

#2202714, yeteri kadar yazmışım.

son cümlemi tekrar ediyorum: "geberip gittiği için yargılanamayanlarından en ufak dahli olanlara kadar sebep olanlar dönsün dursun yattıkları yerde! bize bir cehennem bıraktılar."

ve devam ediyorum; geçmişle hesaplaşmak zahmetine katlanılmadığı için bu topraklarda demokrasi, insan hakları, adalet, içi bir türlü doldurulamayan, yakalanıyormuş gibi yapılıp her gün daha da uzağına düşürüldüğümüz, anlamları neredeyse unutturulmuş birer sözcük olarak kaldı...
lanet olsun!

hayal meyal şunu hatırlıyorum... annem ve babam bir telaşla eve geldiler, dayım ve amcamda var, evde ne kadar kitap, dergi vs vs varsa bahçeye bir çukur açıp gömmüşlerdi...kitap'mı ekiyorlar demiştim içimden.

babamdan dinledim hep 12 eylül ve çorum olaylarını, çalınan yılları ,yaşatılan kara günleri, tanık olduğu zalimlikleri darpları işkenceleri.
bugünün mimarı geçmişin kara lekesi.

- sol ve demokratik muhalefeti yok et: check
- sendikaları, dernekleri ve sivil toplum örgütlerini işlevsizleştir: check
- okullara din derslerini zorunlu hale getiren anayasa değişikliği yap: check
- vatandaşın birikimlerini, servetini devlet desteğiyle cukkala: check
- türk islam sentezini devletin milli ideolojisi olarak ilan et : check
- hiçbir suç isnat edemediğin insanları işkence ve terörle yıldır. yasayla devlet görevinden uzaklaştır: check
- demokratik yollarla seçilmiş hiçbir hükumetin uygulamaya cesaret edemeyeceği 24 ocak kararlarını uygula : check
- devletin maddi birikimlerini özel sektöre peşkeş çek, peşkeş çekmenin önünü aç : check
bunların hepsini yapan "laik ve demokratik" cumhuriyetin yılmaz bekçisi canımızdan çok sevdiğimiz, töhmet altında bırakılmasına(!) çok kızdığımız türk silahlı kuvvetleridir.
sonra iktidara gelmiş akp'ne ağız dolusu küfret.
12 eylül sebep, akp sonuçtur.
akp'ne kızın artık istediğiniz kadar.