üstteki yazarın mahlasını cümle içinde kullanmak
başlık "kalender" tarafından 18.12.2020 00:00 tarihinde açılmıştır.
341.
kitap okurken altı çizili cümle görmekten hiç hoşlanmıyorum.
devamını gör...
342.
alti çizili cümle istemem, eksik olsun.
devamını gör...
343.
seni de yunana kaptırmayalım be prieneus.
devamını gör...
344.
feracemin ucu sırma
bıyıkları burma burma
git güzel karşımda durma
bıyıkları burma burma
git güzel karşımda durma
devamını gör...
345.
göz kapağıma simsiz far sürdüm.
devamını gör...
346.
bez bebek nana en sevdiğim dizi karakterlerinden biridir.
devamını gör...
347.
sahiri sahilde güneşlenirken fırtına çıktı.
devamını gör...
348.
cümlenin içindeki kelimenin içinde kullanmak gibi sayın
devamını gör...
349.
çok komikmiş ya, rbflakjflksajdlkajslk.
devamını gör...
350.
bu topraklarda yaşamış bias prieneus'a elin yunanı kadar değer vermiyoruz be...
devamını gör...
351.
empas kumpas tanımam, kralına partiyi sokarım.
355. numardan listelere giriş yapıyorum; (bkz: resting bitch face)
355. numardan listelere giriş yapıyorum; (bkz: resting bitch face)
devamını gör...
352.
salâhattin bey oldukça güzel olan bu kızı evvela kendisi ile bir ayarda bir mahluk gibi değil, güzel bir kedi, bir kuzu gibi sevdi.
devamını gör...
353.
bana niye en zoru geldi yahu.
neysee
şey, radyo viva, zabata şarkısını çalıyor.
oh oley.
neysee
şey, radyo viva, zabata şarkısını çalıyor.
oh oley.
devamını gör...
354.
en basit cümle;
yiğenim anime izloyordu girdim iceri dedim ki bu ne ola ki
cevap verdi;
naruto dayı
yiğenim anime izloyordu girdim iceri dedim ki bu ne ola ki
cevap verdi;
naruto dayı
devamını gör...
355.
(umarım tutturabilirim,çavdarlı dost ekmeğine yazıyorum)
şimdi dilim dilim doğranmış bir çavdarlı tost ekmeği olsa tadına doyum olmazdı, soğuk bir kasım sabahı sokağın karşısındaki süzen bakkala kahvaltı etmek için 1-2 ekmek, bilemedin 2-3 yumurta falan almaya giderken geçmişti içimden böyle bir düşünce. hani derler ya, fani cihânı neyleyem diye; bu sözü farklı bir biçimde anlamamın etkisiyle beraber o henüz ağarmamış pazartesi sabahında çavdarlı tost ekmeği almak o an için epey elzem bir mesele hâline gelmişti, kendi iç dünyamdaki sokağın karşısına geçene kadar gerçekleşen bir kaç saniyelik ömür biçilmiş münazaralarda.
hülasa bu vesileyle o gün çavdarlı tost ekmeği almıştım, annem okula götürmem için beslenme çantamı hazırlamıştı; malûm ya yıllar olmuş üstünden geçeli, haliyle hatırlayamıyorum yemek saati dediğimiz vaktin kaçıncı derste olduğunu ama çok iyi hatırladığım bir şey vardı, herkes beslenmesini çıkarmış; kimisi ekmek arası bir şeyler, kimisi domates-peynir filan yerken arka sıranın en ücra köşesinde pencere kenarında tek başına oturmakta olan âsaf'ı gördüm. uzaklara dalmıştı kendisi, hayrola dedim kendi kendime –âsaf iştahlı çocuktu, kendisini bildim bileli asla yemek saatini boş geçirmez; zevk ü sefa ile yemeğinin tadını çıkarırdı– ve yanına gidip oturdum. hâl hatır sordum kendisine, malûm yüzünden düşen bin parçaydı, ablası hastalanmış meğer –kendisi öksüz büyümüş bir çocuktu, annesini 3 yaşındayken kaybetmiş. zaten bu yüzden olsa gerek beslenmesi hazırlanmamıştı ve yemek yemiyordu o esnada, bende üçgen şekilde iki parçaya ayırılmış olan çavdarlı tost ekmeğinden annemin hazırladığı ekmek arasının birini âsaf'a uzattım.
+ben aç değilim, hem zaten canım çekmiyor
- açsın biliyorum, al şunu bu bildiğin herhangi bir ekmeğe benzemez.
+nasıl yani? bildiğimiz çavdarlı ekmek işte.
-hayır, bu çavdarlı dost ekmeği
bu kısa konuşmanın ardından çavdarlı dost ekmeği'mizi hakikaten zevk ü sefa içinde berabercene yedik, şimdilerde kalmadı o eski dost ekmeklerinden ama ne vakit bir çavdarlı tost ekmeği görsem yeniden kurcalamaya başlar aklımı; "paylaşmanın zevki miydi, masumluğumuzun resmi miydi? kim bilir; belki de her şeyin değeri onu paylaştıkça artıyordu, belki de..." şeklinde birbirini takip eden kısır döngüler hâlindeki sorular.
şimdi dilim dilim doğranmış bir çavdarlı tost ekmeği olsa tadına doyum olmazdı, soğuk bir kasım sabahı sokağın karşısındaki süzen bakkala kahvaltı etmek için 1-2 ekmek, bilemedin 2-3 yumurta falan almaya giderken geçmişti içimden böyle bir düşünce. hani derler ya, fani cihânı neyleyem diye; bu sözü farklı bir biçimde anlamamın etkisiyle beraber o henüz ağarmamış pazartesi sabahında çavdarlı tost ekmeği almak o an için epey elzem bir mesele hâline gelmişti, kendi iç dünyamdaki sokağın karşısına geçene kadar gerçekleşen bir kaç saniyelik ömür biçilmiş münazaralarda.
hülasa bu vesileyle o gün çavdarlı tost ekmeği almıştım, annem okula götürmem için beslenme çantamı hazırlamıştı; malûm ya yıllar olmuş üstünden geçeli, haliyle hatırlayamıyorum yemek saati dediğimiz vaktin kaçıncı derste olduğunu ama çok iyi hatırladığım bir şey vardı, herkes beslenmesini çıkarmış; kimisi ekmek arası bir şeyler, kimisi domates-peynir filan yerken arka sıranın en ücra köşesinde pencere kenarında tek başına oturmakta olan âsaf'ı gördüm. uzaklara dalmıştı kendisi, hayrola dedim kendi kendime –âsaf iştahlı çocuktu, kendisini bildim bileli asla yemek saatini boş geçirmez; zevk ü sefa ile yemeğinin tadını çıkarırdı– ve yanına gidip oturdum. hâl hatır sordum kendisine, malûm yüzünden düşen bin parçaydı, ablası hastalanmış meğer –kendisi öksüz büyümüş bir çocuktu, annesini 3 yaşındayken kaybetmiş. zaten bu yüzden olsa gerek beslenmesi hazırlanmamıştı ve yemek yemiyordu o esnada, bende üçgen şekilde iki parçaya ayırılmış olan çavdarlı tost ekmeğinden annemin hazırladığı ekmek arasının birini âsaf'a uzattım.
+ben aç değilim, hem zaten canım çekmiyor
- açsın biliyorum, al şunu bu bildiğin herhangi bir ekmeğe benzemez.
+nasıl yani? bildiğimiz çavdarlı ekmek işte.
-hayır, bu çavdarlı dost ekmeği
bu kısa konuşmanın ardından çavdarlı dost ekmeği'mizi hakikaten zevk ü sefa içinde berabercene yedik, şimdilerde kalmadı o eski dost ekmeklerinden ama ne vakit bir çavdarlı tost ekmeği görsem yeniden kurcalamaya başlar aklımı; "paylaşmanın zevki miydi, masumluğumuzun resmi miydi? kim bilir; belki de her şeyin değeri onu paylaştıkça artıyordu, belki de..." şeklinde birbirini takip eden kısır döngüler hâlindeki sorular.
devamını gör...
356.
sahiri bir aileden geliyordu, bu yüzden annesi cadı diye asıldı, üzücü bi hikayesi vardı.
devamını gör...
357.
brokoli ve tosbağa,
yine mi kaçtın dağa?
eşekler kovalasın.
varamayasın bağa.
yine mi kaçtın dağa?
eşekler kovalasın.
varamayasın bağa.
devamını gör...
358.
ben paratoner gördüm.
devamını gör...
359.
destur,
krallar kralı, sofalar şahı
sofa king geliyor.
krallar kralı, sofalar şahı
sofa king geliyor.
devamını gör...
360.
balkan turunda makedonyayı gezdiren mihmandarımız çok bilgiliydi.
devamını gör...