normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
3921.
bugün gerçekten denedim ancak karalayamadım defteri
devamını gör...
3922.
çok sıcak sözlük anlatabiliyor muyum? dışarı çıkılamayacak kadar sıcak (zaten güneş alerjim var). kitap okunmayacak kadar, resim çizemeyecek kadar sıcak. bugün 33 dereceydi, yarın 35 olacakmış. fanın önüne yattım hiçbir şey yapamıyorum. help!
devamını gör...
3923.
bölüm ı.ıı
yanımda kırklı yaşlarının sonuna yaklaşmış bir adam oturuyordu. kötü kokmuyordu, yüzünde, sürekli hayatın kavgasını vermiş insanların yüzünde olan bir takım çizgiler vardı. alnı, güneşten gözlerini kısmaktan ya da öfkeden, belirgin çizgilere sahipti. bıyıkları gürdü, klasik bir kürt görünümü vardı. kürt olduğunu kilometrelerce uzaktan anlayabilirdiniz. muhabbet açacaktım, biliyordum, konuşacaktık. çünkü kürtleri severdim. garibanın halinden anlarlardı, bakışlarından anlarlardı seni, "bu da bizden, hayatın bokunu yemiş biri." derlerdi ve onu anladıkları anda konuşurlardı seninle. bazı mahallelerde kürtler kalabalık gezerlerdi ve benim yaşadığım yerde, yaşam tarzları ve görüntüleriyle insan bir miktar çekinirdi onlardan. ben çekinmezdim, seviyordum bu herifleri.
güneşin altında, saatlerce çalışırlardı. inşaatta amelelik yaparlardı. zorluk nedir bilmezlerdi. fizik gücüyle yapılacak bir iş varsa, oraya birkaç kürt bırakırdın ve sorun çözülüverirdi. çıkılmaz ağaçların tepesine çıkar, iki dakikada tüm cevizleri döküverirlerdi.
"yılan gibi," demişti dedem,
"iki taneydiler, uzun boylu, kavruk, sırayla bahçeleri gezip, dökülecek ağaç varsa döküyorlar. bana da geldiler. bizim ceviz ağacını bilirsin, uzun! bu yaşta nasıl çıkacağım?"
"dede! dökülen cevizlerden bir torbası bizim olsun. tüm cevizleri indiririz. gerisi senin olur. dalında çürümesinden iyidir. bizim geçimimiz bununla."
dedem, "davranın o halde!" demişti ve kendi ifadesiyle, "bir zıpladılar ki gözüm görmedi. bir baktım, ağacın tepesindeler. bir sallama ki dallar kırılacak sandım! on dakikada bir tane ceviz kalmadı. sonra torbalarını aldılar,
"doldurun! istediğiniz kadar!" dedim, "haketmişlerdi. öyle babayiğitlerdi ki! buraların adamı değiller, bunlar her işi görür. taşı sıksa suyunu çıkarır, içer. bunlar öyle adamlardı, arturo."
sonra biraz konuştuk, adamla. adıyamanlı, tütüncüymüş. tütünlerle alakalı ilginç şeyler söyledi. uzmanından! işi bildiği her halinden belliydi. bu işi hakkıyla yapan birinin özgüveniyle konuşuyordu. tütün ile iletişimi vardı, seviyordu onu, rızkını ondan kazanıyordu, arada tüttürüyordu.
"sarı tütün, en kötüsüdür. tütün esmerleştikçe, kalitesi artar. sarı tütün gördün mü? kaçacaksın. bazıları tütünü esmerleştirmek için üzerine fısfıs sıkarlar. fısfıs dediğim, ilaç. tarım ilacı. böcekleri öldüren cinsten. ben kullanmam, bizde böyle şeyler yoktur, neyse o! sarı tütünü garibana satarız, esmer tütünler yurt dışına gider. istanbul'da dükkanımız da var. adıyaman'da da birkaç tane alıcı var. iki tane adam, gelir, alır ve giderler. bizimkiler iyi tütün içmezler, parası olan, iyi tütünü alır. ticarette kanun budur."
molada birkaç sigara sardı benim için, içtik, ağır geldi, biraz öksürdüm. sonra istanbul'a vardık, selamlaşıp ayrıldık. yeni yaşamıma ilk adımımı atmıştım. bu sefer çözecektik bu işi, ben ve tanrım! bana yardım edecekti bu sefer, inanıyordum. şans dönecekti, sıkıntı kotamın ciddi bir miktarını doldurmuştum. karnım acıkmıştı, tam ekmek döner ve ayran. karnımı da adamakıllı doyurmuştum.
"işte," dedim,
"arturo, başarmaya hazır mısın? ve başarılı hikayelerini anlatmaya? insanlara? bugünleri unutma. hepsini anlatacaksın. yüzlerce kişiyle dolu bir salonda, herkes sana kitlenmiş bir şekilde hikayeni dinleyecek. bu abiden de bahsedeceksin, "işini iyi yapan bir adamdan öğrendiklerim!" diyerek. sonra korkunç bir alkış yükselecek. herkes, sana bakacak. seni övecekler kendi aralarında. güzel kızlar, randevu için sıraya girecekler seninle. öpücüklerin için yanıp tutuşacaklar. işte o zaman, arturo, bu hayatı oldurmuşsun demektir."
heyecanlanmıştım, otobüse binip, arkadaşlarımın yanına gidecektim. beni evlerine kabul etmişlerdi, "gel," demişlerdi, "kira falan yok, sigara paranı al ve gel." iyi adamlardı, yaşanılan kötü şeylerden haberleri vardı, daha önceden onlara adamakıllı iyiliklerim de dokunmuştu. iyi olduğum zamanlarda, birlikteydik. az ekmek paylaşmamıştık. şimdiyse, karşılığını görüyordum. eden, bulur! arturo'yla arkadaş olmanın ne demek olduğunu biliyorlardı. arturo, sağlam adam! büyük hayalleri olan biri, kolay eğilip bükülmez!
yanımda kırklı yaşlarının sonuna yaklaşmış bir adam oturuyordu. kötü kokmuyordu, yüzünde, sürekli hayatın kavgasını vermiş insanların yüzünde olan bir takım çizgiler vardı. alnı, güneşten gözlerini kısmaktan ya da öfkeden, belirgin çizgilere sahipti. bıyıkları gürdü, klasik bir kürt görünümü vardı. kürt olduğunu kilometrelerce uzaktan anlayabilirdiniz. muhabbet açacaktım, biliyordum, konuşacaktık. çünkü kürtleri severdim. garibanın halinden anlarlardı, bakışlarından anlarlardı seni, "bu da bizden, hayatın bokunu yemiş biri." derlerdi ve onu anladıkları anda konuşurlardı seninle. bazı mahallelerde kürtler kalabalık gezerlerdi ve benim yaşadığım yerde, yaşam tarzları ve görüntüleriyle insan bir miktar çekinirdi onlardan. ben çekinmezdim, seviyordum bu herifleri.
güneşin altında, saatlerce çalışırlardı. inşaatta amelelik yaparlardı. zorluk nedir bilmezlerdi. fizik gücüyle yapılacak bir iş varsa, oraya birkaç kürt bırakırdın ve sorun çözülüverirdi. çıkılmaz ağaçların tepesine çıkar, iki dakikada tüm cevizleri döküverirlerdi.
"yılan gibi," demişti dedem,
"iki taneydiler, uzun boylu, kavruk, sırayla bahçeleri gezip, dökülecek ağaç varsa döküyorlar. bana da geldiler. bizim ceviz ağacını bilirsin, uzun! bu yaşta nasıl çıkacağım?"
"dede! dökülen cevizlerden bir torbası bizim olsun. tüm cevizleri indiririz. gerisi senin olur. dalında çürümesinden iyidir. bizim geçimimiz bununla."
dedem, "davranın o halde!" demişti ve kendi ifadesiyle, "bir zıpladılar ki gözüm görmedi. bir baktım, ağacın tepesindeler. bir sallama ki dallar kırılacak sandım! on dakikada bir tane ceviz kalmadı. sonra torbalarını aldılar,
"doldurun! istediğiniz kadar!" dedim, "haketmişlerdi. öyle babayiğitlerdi ki! buraların adamı değiller, bunlar her işi görür. taşı sıksa suyunu çıkarır, içer. bunlar öyle adamlardı, arturo."
sonra biraz konuştuk, adamla. adıyamanlı, tütüncüymüş. tütünlerle alakalı ilginç şeyler söyledi. uzmanından! işi bildiği her halinden belliydi. bu işi hakkıyla yapan birinin özgüveniyle konuşuyordu. tütün ile iletişimi vardı, seviyordu onu, rızkını ondan kazanıyordu, arada tüttürüyordu.
"sarı tütün, en kötüsüdür. tütün esmerleştikçe, kalitesi artar. sarı tütün gördün mü? kaçacaksın. bazıları tütünü esmerleştirmek için üzerine fısfıs sıkarlar. fısfıs dediğim, ilaç. tarım ilacı. böcekleri öldüren cinsten. ben kullanmam, bizde böyle şeyler yoktur, neyse o! sarı tütünü garibana satarız, esmer tütünler yurt dışına gider. istanbul'da dükkanımız da var. adıyaman'da da birkaç tane alıcı var. iki tane adam, gelir, alır ve giderler. bizimkiler iyi tütün içmezler, parası olan, iyi tütünü alır. ticarette kanun budur."
molada birkaç sigara sardı benim için, içtik, ağır geldi, biraz öksürdüm. sonra istanbul'a vardık, selamlaşıp ayrıldık. yeni yaşamıma ilk adımımı atmıştım. bu sefer çözecektik bu işi, ben ve tanrım! bana yardım edecekti bu sefer, inanıyordum. şans dönecekti, sıkıntı kotamın ciddi bir miktarını doldurmuştum. karnım acıkmıştı, tam ekmek döner ve ayran. karnımı da adamakıllı doyurmuştum.
"işte," dedim,
"arturo, başarmaya hazır mısın? ve başarılı hikayelerini anlatmaya? insanlara? bugünleri unutma. hepsini anlatacaksın. yüzlerce kişiyle dolu bir salonda, herkes sana kitlenmiş bir şekilde hikayeni dinleyecek. bu abiden de bahsedeceksin, "işini iyi yapan bir adamdan öğrendiklerim!" diyerek. sonra korkunç bir alkış yükselecek. herkes, sana bakacak. seni övecekler kendi aralarında. güzel kızlar, randevu için sıraya girecekler seninle. öpücüklerin için yanıp tutuşacaklar. işte o zaman, arturo, bu hayatı oldurmuşsun demektir."
heyecanlanmıştım, otobüse binip, arkadaşlarımın yanına gidecektim. beni evlerine kabul etmişlerdi, "gel," demişlerdi, "kira falan yok, sigara paranı al ve gel." iyi adamlardı, yaşanılan kötü şeylerden haberleri vardı, daha önceden onlara adamakıllı iyiliklerim de dokunmuştu. iyi olduğum zamanlarda, birlikteydik. az ekmek paylaşmamıştık. şimdiyse, karşılığını görüyordum. eden, bulur! arturo'yla arkadaş olmanın ne demek olduğunu biliyorlardı. arturo, sağlam adam! büyük hayalleri olan biri, kolay eğilip bükülmez!
devamını gör...
3924.
uzun süredir mücadele ettiğim, başaracağım dediğim ne varsa hepsini siktir ettim artık. sıfırdan bir başlangıç yapmak zorundayım. bu benim kararım değildi, isteğim hiç değildi. sadece devam edecek hiç gücüm kalmadı.
sevdiğim bir mesleğim vardı onu bıraktım, artık yapmayacağım. yeni bir iş bulmam gerekiyor, ne yapacağıma dair en ufak bile bir fikrim yok. hiç istemediğim bir işte çalışma olanağım yüksek.
ailemle, özellikle annemle sürekli kavga ediyoruz. o bana ben ona bağırıyoruz sürekli. öğlen yaptığımız kavgadan beri doğru dürüst hiç konuşmadık.
ağladım bugün, biraz yüzdüm. 1 haftadır nerdeyse her gün yüzüyorum. eskiden olduğu gibi. denizin içinde büyüyünce dönüp dolaşıp yine oraya gidiyor ayağınız. su içmeye üşeniyorum ama denize girmeye üşenmiyorum bu aralar.
babam eskiden haftada bir denize götürürdü beni. sadece iki saat. çarşamba günleri olurdu bu genelde. 24 senelik yaşantımla benle ilgilendiği nadir anlardan biridir. bi dönem ayda bir internet kafeye götürüyordu, sonra eve pc aldım, harçlıklarımla.
son 1.5 senem depresyonla geçiyor. daha fazlada olabilir. uzun süredir anksiyete krizi geçirmiyordum niyeyse biranda çıkageldi gene. hep aynı yerden geliyor. tek bir noktadan oluk oluk akıyor.
algıda seçicilik, şans, kader, işaret adına ne derseniz deyin hep en kötü zamanda ya da en unuttum dediğiniz anda olur bu şeyler. murphy kanunu gibi bişey olsa gerek. ne olduğundan bahsetmek istemiyorum, kabak tadı veriyor artık. çoğu şeyi de ben abartıyorum zaten. sağlam kafayla düşününce bunun denk gelmesi gayet normal, önlemi baştan almalıydım.
yazınca rahatlıyorum, daha fazla yazmam lazım. bu yazma çizme işlerine geri dönmem şart. kendi kendimi tedavi etmeliyim.
babam galiba haftada bir değil ayda bir denize götürüyordu beni tam emin olamadım şimdi.
sevdiğim bir mesleğim vardı onu bıraktım, artık yapmayacağım. yeni bir iş bulmam gerekiyor, ne yapacağıma dair en ufak bile bir fikrim yok. hiç istemediğim bir işte çalışma olanağım yüksek.
ailemle, özellikle annemle sürekli kavga ediyoruz. o bana ben ona bağırıyoruz sürekli. öğlen yaptığımız kavgadan beri doğru dürüst hiç konuşmadık.
ağladım bugün, biraz yüzdüm. 1 haftadır nerdeyse her gün yüzüyorum. eskiden olduğu gibi. denizin içinde büyüyünce dönüp dolaşıp yine oraya gidiyor ayağınız. su içmeye üşeniyorum ama denize girmeye üşenmiyorum bu aralar.
babam eskiden haftada bir denize götürürdü beni. sadece iki saat. çarşamba günleri olurdu bu genelde. 24 senelik yaşantımla benle ilgilendiği nadir anlardan biridir. bi dönem ayda bir internet kafeye götürüyordu, sonra eve pc aldım, harçlıklarımla.
son 1.5 senem depresyonla geçiyor. daha fazlada olabilir. uzun süredir anksiyete krizi geçirmiyordum niyeyse biranda çıkageldi gene. hep aynı yerden geliyor. tek bir noktadan oluk oluk akıyor.
algıda seçicilik, şans, kader, işaret adına ne derseniz deyin hep en kötü zamanda ya da en unuttum dediğiniz anda olur bu şeyler. murphy kanunu gibi bişey olsa gerek. ne olduğundan bahsetmek istemiyorum, kabak tadı veriyor artık. çoğu şeyi de ben abartıyorum zaten. sağlam kafayla düşününce bunun denk gelmesi gayet normal, önlemi baştan almalıydım.
yazınca rahatlıyorum, daha fazla yazmam lazım. bu yazma çizme işlerine geri dönmem şart. kendi kendimi tedavi etmeliyim.
babam galiba haftada bir değil ayda bir denize götürüyordu beni tam emin olamadım şimdi.
devamını gör...
3925.
hayatımda gördüğüm en fena insanlar sıralamasına girersin. seni arkadaşlıktan çıkartacağım az kaldı.
senin kadar ezik ama kuyruğu dik tutmaya çalışan, karakteri o yaşa gelmiş hala oturmamış, iki erkek görünce kendini kaybeden bir insan görmedim.
sürekli birilerinin sana kötülük yaptığından bahsediyorsun ama sen kötüsün!
kötüsün ki sen!
için fesat!
millet seni tabi arkadaştan saymaz, dosttan saymaz.
neyse ki sabırlı bir insanımdır.
ya seni tek bırakacağım ya da seni senin dilinde ezip iyice çıldırtacağım.
senin kadar ezik ama kuyruğu dik tutmaya çalışan, karakteri o yaşa gelmiş hala oturmamış, iki erkek görünce kendini kaybeden bir insan görmedim.
sürekli birilerinin sana kötülük yaptığından bahsediyorsun ama sen kötüsün!
kötüsün ki sen!
için fesat!
millet seni tabi arkadaştan saymaz, dosttan saymaz.
neyse ki sabırlı bir insanımdır.
ya seni tek bırakacağım ya da seni senin dilinde ezip iyice çıldırtacağım.
devamını gör...
3926.
gergin hissediyorum çünkü yatılı misafir sevmiyorum. yatılı misafiri sevmediğim halde yatılı misafir bana diyor ki; misafir dediğin iki üç gün kalır gider * iyi de be kardeşim bir haftadır bizdesiniz ailecek...
yeter artık gidin ne olur gidin ya. çoluk çocuk hiç çekilmiyorsunuz. saygısızlık yapmamaya çalışıyorum ama ister istemez surat yapıyorum halâ da anlamayıp bön bön suratıma bakıyorsunuz. cuma günü gideriz dediniz, sonra deniz güzelmiş çocuklar çok sevdi pazartesi gideriz dediniz. evimi terk edip gidesim var.
bu durumumu da haftalar önce rüyamda görmüştüm. başkasına gitmesi için yalvarıyordum ama gitmiyordu. ben her şeyi rüyamda da görmek istemiyorum artık yeter amk yeter.
yeter artık gidin ne olur gidin ya. çoluk çocuk hiç çekilmiyorsunuz. saygısızlık yapmamaya çalışıyorum ama ister istemez surat yapıyorum halâ da anlamayıp bön bön suratıma bakıyorsunuz. cuma günü gideriz dediniz, sonra deniz güzelmiş çocuklar çok sevdi pazartesi gideriz dediniz. evimi terk edip gidesim var.
bu durumumu da haftalar önce rüyamda görmüştüm. başkasına gitmesi için yalvarıyordum ama gitmiyordu. ben her şeyi rüyamda da görmek istemiyorum artık yeter amk yeter.
devamını gör...
3927.
feci bir dalgınlık icerisindeyim. gün içinde her şey fazla uzak gibi geliyor.
mesela tuvalet kağıdı alma motivasyonuyla dışarıya çıkıyor, tuvalet kağıdı hariç her şeyi alıp dönüyorum. nasıl çözülecek bilmiyorum.
mesela tuvalet kağıdı alma motivasyonuyla dışarıya çıkıyor, tuvalet kağıdı hariç her şeyi alıp dönüyorum. nasıl çözülecek bilmiyorum.
devamını gör...
3928.
metin giriniz...
devamını gör...
3929.
itimat evrensel bir din'dir; bu dinden beri olan süzme kâfir'dir.
devamını gör...
3930.
ısparta da türkiye nin ilk gökyüzü parkı varmış. ülkenin en karanlık gökyüzünün en net gözlemlendiği nokta imiş.
buraya gitme planım vardı ama sanırım erteleyecegim.
sebebi ise lan niye oraya kadar gidip insan evladı gözlerimle izleyim ki sadece düşüncesi. az evvel teleskop araştırdım. çok net olmasa da jüpiter i bile gösteren yarı profesyonel teleskop modeli buldum bir tane. alicam onu ve seneye bahar ayında oraya gideceğim.
inanilmaz ilgimi çeker uzay. keske star wars evreninde yaşasam, kelle avcısı olsam ehehehe.
bu arada uzayda şehir kuracaklar diye vatandaşlık başvurusu yaptığımız o olayda sanırım uluslararası bir şebeke tarafından kimlik bilgilerimiz çalındı.
buraya gitme planım vardı ama sanırım erteleyecegim.
sebebi ise lan niye oraya kadar gidip insan evladı gözlerimle izleyim ki sadece düşüncesi. az evvel teleskop araştırdım. çok net olmasa da jüpiter i bile gösteren yarı profesyonel teleskop modeli buldum bir tane. alicam onu ve seneye bahar ayında oraya gideceğim.
inanilmaz ilgimi çeker uzay. keske star wars evreninde yaşasam, kelle avcısı olsam ehehehe.
bu arada uzayda şehir kuracaklar diye vatandaşlık başvurusu yaptığımız o olayda sanırım uluslararası bir şebeke tarafından kimlik bilgilerimiz çalındı.
devamını gör...
3931.
ruhsal anlamda gel gitler yaşayıp duruyorum. kah özlüyorum kah kızıyorum kah mantığıma tutunup her şeyi kabulleniveriyorum.. zaman sarmaya başladı yaralarımı, çok şey öğretti acıta acıta da olsa. insanın umudu bitince mücadelesi de bitiyormuş, çırpınmak yerine kendini suya bırakıverdiğinde daha çabuk ulaşıyormuşsun kıyıya. giden gitti, olan oldu, ölen öldü..
iç ses! artık bu bahsi kapa!
iç ses! artık bu bahsi kapa!
devamını gör...
3932.
hiçbir şeyle alakası yok ama, işte insanın aklına a takıldı mı takılıyor.
süperman neden hep yere paralel ve yüzü yere dönük uçuyor? dik uçsa hava direnci diyeceksiniz ama kendisi süper bir şey. ha, nedir sebebi?
-------------------------
siyanür gazı soluduğu için hapşırmaya başlayan adama "çok yaşa" demek...
--------------------
besmeleyi çok çekip koparmak...
---------------------
beyaz leblebiden tespih yapmak, imame olarak kuru bamya takmak...
---------------------
içinde bir tane bile dudul olmadığına göre dudullu'ya dudullu demek abesle iştigaldir...
---------------------------
15 temmuz zaferi bir yerde türk tekstilinin zaferidir. tankın dübürüne sokulan o tişörtler yansaydı bugün demograaasimiz yok idi.
-----------------------------
süperman neden hep yere paralel ve yüzü yere dönük uçuyor? dik uçsa hava direnci diyeceksiniz ama kendisi süper bir şey. ha, nedir sebebi?
-------------------------
siyanür gazı soluduğu için hapşırmaya başlayan adama "çok yaşa" demek...
--------------------
besmeleyi çok çekip koparmak...
---------------------
beyaz leblebiden tespih yapmak, imame olarak kuru bamya takmak...
---------------------
içinde bir tane bile dudul olmadığına göre dudullu'ya dudullu demek abesle iştigaldir...
---------------------------
15 temmuz zaferi bir yerde türk tekstilinin zaferidir. tankın dübürüne sokulan o tişörtler yansaydı bugün demograaasimiz yok idi.
-----------------------------
devamını gör...
3933.
türkiyede ilişki yürütmek o kadar zor ki anlatamam. amq mesela birinin üstüne düşmezsen, başkalarıyla flörtleşirsen, herkese mavi boncuk dağıtırsan tuhaf bir şekilde kıymetli oluyorsun. eğer üstüne düşersen, gözünün ondan başkasını görmediğini belli edersen de boğuyor olursun. şu an son flörtle bağlar tamamen koptuktan sonra -ki yarın kopar gibi duruyor- ilişkilere ara vereceğim. belki de yıllar boyunca hayatıma kimseyi almam...
devamını gör...
3934.
sanırım depresyona girdim.
bir yandan hayat çok pahalı bir yandan da artık çalışmak istemiyorum. ticarete mi girsem diye düşünürken bu ekonomide ticaret bana girer kanısına vardım. zaten hangi sektörde gireceğim ki ?
çalıştığım yerden son derece mutsuzum.
bir de az evvel bir iş buldum. şehir dışında 25k maaş. iyi güzel ama kira, fatura ve ev giderlerini düşsen asgari ucretten bile az param kalacak.
ee aile evinde de yaşamak istemiyorum. üniversitedeki gibi bekar yaşamak istiyorum o da mümkün olmuyor.
araba almak istiyorum mesela. kredi taksitini öderken zaten senede 2 maaş vergisi, sigortası cartına curtuna gidiyor.
yurt dışı ? 20 bin dolar yeter ama o bile 450 bin tl civarı bir para yapıyor. o yol da şimdilik kapalı.
ne istediğim gibi yaşıyorum ne istediğimi yapabiliyorum. çok mutsuzum.
bir yandan hayat çok pahalı bir yandan da artık çalışmak istemiyorum. ticarete mi girsem diye düşünürken bu ekonomide ticaret bana girer kanısına vardım. zaten hangi sektörde gireceğim ki ?
çalıştığım yerden son derece mutsuzum.
bir de az evvel bir iş buldum. şehir dışında 25k maaş. iyi güzel ama kira, fatura ve ev giderlerini düşsen asgari ucretten bile az param kalacak.
ee aile evinde de yaşamak istemiyorum. üniversitedeki gibi bekar yaşamak istiyorum o da mümkün olmuyor.
araba almak istiyorum mesela. kredi taksitini öderken zaten senede 2 maaş vergisi, sigortası cartına curtuna gidiyor.
yurt dışı ? 20 bin dolar yeter ama o bile 450 bin tl civarı bir para yapıyor. o yol da şimdilik kapalı.
ne istediğim gibi yaşıyorum ne istediğimi yapabiliyorum. çok mutsuzum.
devamını gör...
3935.
lan niye çalışalım harbiden.
bu pislik insanlar için çalışmaya değer mi?
kömürümü, makarnamı versinler. gel keyfim gel.
bu memlekette çalışmak aptallık bir yerde..
bu pislik insanlar için çalışmaya değer mi?
kömürümü, makarnamı versinler. gel keyfim gel.
bu memlekette çalışmak aptallık bir yerde..
devamını gör...
3936.
yanağım asfalta yapışmıştı... kaldırma düşen yağmur damlasının dağılışını izliyordu gözlerim.
nasılda dağılıyordu.
bir şeyi izlerken zihnimin bu kadar konstantre olabileceğini hiç düşünmezdim. soğuk vucuduma dağılmıştı. ince sızı parmak uclarımda.
uykum geldi. öyle çok geldi ki... uyudum. bir daha uyanmamak üzere. ne kadar da huzurluymuş ölüm öncesi uykusu.
nasılda dağılıyordu.
bir şeyi izlerken zihnimin bu kadar konstantre olabileceğini hiç düşünmezdim. soğuk vucuduma dağılmıştı. ince sızı parmak uclarımda.
uykum geldi. öyle çok geldi ki... uyudum. bir daha uyanmamak üzere. ne kadar da huzurluymuş ölüm öncesi uykusu.
devamını gör...
3937.
siz hiç boş bir noktaya bakıp ağladınız mı? saatlerce aynı yerde oturup tek bir noktaya bakıp sadece düşündünüz mü? düşünüp ağla, sonra daha çok düşün ve tebrikler daha fazla göz yaşı. tanıdık geliyor mu bu satırlar, söylesenize. mesela hiç zihniniz uyuştu mu daha fazla üzülmemek için? bu beynin bir savunmasıymış, bilmek istemezdim. biri sorsa ne oldu diye iki kelimeyi bir araya getiremezsin ama için paramparçadır. acının hiç kelimelere sığmadığını fark ettin mi? hem çokça gitmek isteyip hem de kılını kıpırdatamayacak kadar yorgun hissettin mi? ruhunun ağırlaştığını hatta giderek taşlaştığını izlemek zorunda kaldın mı? artık "mutlu" rolü yapamadığın için terk edildin mi mesela? en çok ihtiyacın olduğunda o hep "ben her zaman yanındayım" diyen insanlardan bir tanesi bile yanıbaşında olmadı mı? ölmek ile yaşamak arasında bir fark olmadığını kabul ettin mi hiç?
bilmek istiyorum yalnız olmadığımı. o yüzden söyle, yaşadın mı hiç bunları? birini bile yaşamadın mı? o zaman yalnız öleceğim demektir.
kanatlarımı kırmışlar sanki ben uykunun en tatlı anındayken. sonra gitmişler. her zaman giderler.
bilmek istiyorum yalnız olmadığımı. o yüzden söyle, yaşadın mı hiç bunları? birini bile yaşamadın mı? o zaman yalnız öleceğim demektir.
kanatlarımı kırmışlar sanki ben uykunun en tatlı anındayken. sonra gitmişler. her zaman giderler.
devamını gör...
3938.
yıkılmak üzere olan evime gittim. oturdum her sabah servis beklediğim kaldırımda. baktım odama. posterlerimin olduğu duvar çatlamış. artık yoklar. tam da pencereden tavana denk gelen yerde yıldızlarım duruyor. zamanında, artık kış geldiği için yıldızları izleyerek uyuyamam diye yapıştırmıştım. ne çok anım vardı o odada. neler yaşanmış neler atlatılmıştı. hayatımın gerçek anlamda kaymasından önceki ay yaşadıklarım depremden daha beterdi. onları bile o odada atlatmıştım. ya da atlatamamıştım bilmiyorum. can kaybetmenin bu kadar kolay olduğunu kendi gözlerimle gördüğüm günden beri yaşamaya hevesim yok. gez gör diyorlar. gecen sene okul maçlarına izmire kadar gelen hocamız da vefat etmedi mi? gördüğü görmediği ne işine yaradı? hayat ne zaman nasıl anlam kazanacak bilmiyorum. boşluktayım.
devamını gör...
3939.
gözümdeki perdeleri aceleyle çektim,
çok uzun sürmedi iç dünyama taşınmak.
yer yerinden oynarcasına sarsıldı
çokta değil aslında, 3.2
dağıldı birden kuş sürüsü.
kim gitmiş,
kim ölmüştü, haberim yok.
herkes bir şeyler söyledi,
gazeteler,
şiirler,
şarkılar,
aileden sorumlu sosyal politikalar bakanlığı.
gerçek olan kalabalıktı,
insanın uzağı fazlasıyla yorucu.
kimse konuşmadı.
saat tam 00.00
üç dilek tutup, birisini unuttum.
ikisinin tutmayacağı kesin.
sıfır başlangıçtı ama,
ben filmin sonunda ölüyordum.
çok uzun sürmedi iç dünyama taşınmak.
yer yerinden oynarcasına sarsıldı
çokta değil aslında, 3.2
dağıldı birden kuş sürüsü.
kim gitmiş,
kim ölmüştü, haberim yok.
herkes bir şeyler söyledi,
gazeteler,
şiirler,
şarkılar,
aileden sorumlu sosyal politikalar bakanlığı.
gerçek olan kalabalıktı,
insanın uzağı fazlasıyla yorucu.
kimse konuşmadı.
saat tam 00.00
üç dilek tutup, birisini unuttum.
ikisinin tutmayacağı kesin.
sıfır başlangıçtı ama,
ben filmin sonunda ölüyordum.
devamını gör...
3940.
not: nilüfer-seni seviyorum'u açıp okuyun.
kalbim öyle ağrıyor ki,
göğsümde öyle büyük bir acı var ki, anlatamam.
başkasına söylemedim desem yalan olur çünkü ben senden önce haykırdım herkese seni sevdiğimi,
bugün bu şarkıyı (nottaki şarkı) radyoda duydum,
duyamayacağını bilsem de sana ithaf etmek geldi içimden
radyo kanallarına yazmak
o kadar anlatıyordu ki beni içim acıdı,
bugün zordu,ama seni sevmek daha zor
aklıma hep akşam düşüyorsun sanma,
bütün gün kalbim sana kayıyor
zor durduruyorum kendimi.
öyleki ben kendimi değil kalbimi,
kalbimi değilse de zihnimi
gözlerinin toprağına
gömmüşüm.
bir şeylere yorum yaparken kaşlarını hafif çatışına
yamuk dişlerinle ban bir çocuk gibi gülümsemenle
her an kalbimi delecek ama ne kadar güzel olduğunun farkında olmadığın gözlerinle
her konuşmamızda bana piyano çalan ellerinle sen
beni değilse ,
kalbimi kalbimi değilse,
zihnimi kaydırıyor, bütün gün seni düşünmemi sağlıyorsun.
senin yanında benim bendim, gerçek ben ortaya çıkıyor
çocuksu oluyorum, yetişkin oluyorum
ama ben oluyorum.
bu nedenle belki de yanında hep ben olmak istediğim ama benim ben olmamı,bendimi istemeyensin
belki de bundandır
bütün benliklerimde olman.
benim benliğim benimle değil,
bensizliğim benimle olsun ki sana benim bendim,benim en iyilerin kalsın,belki o zaman seversin beni...
gerçi benden saydıklarım da senin zerren,
etrafımdakiler senin tanen,
göz yaşlarımla çamurlaşacak,
senin her bir toprak tanen.
ben kalbimdeki sevgini,
senin her zerreni,
kusurlu olarak gördüğün yanlarını
kalbime gömmüşüm
öyleki senin gelgitliğin,
benim senin etrafında pervane oluşum
ve yanışım,her defasında sana yanışım,
deli divane oluşum
beni değilse
kalbimi,kalbimi değilse
zihnimi bulandırıyor.
per perişan oluyorum karşında.
delicesine sevdiğim,
benden saydıklarım,
senin zerren olur mu bir gün
etrafımdaki sen taneleri,
sana kavuşur mu bir gün
göz yaşlarım,
kalbinin pınarlarında
kurur mu bir gün
her bir toprak tanende,
neşem başakları yeşertir mi bir gün
kalbim öyle ağrıyor ki,
göğsümde öyle büyük bir acı var ki, anlatamam.
başkasına söylemedim desem yalan olur çünkü ben senden önce haykırdım herkese seni sevdiğimi,
bugün bu şarkıyı (nottaki şarkı) radyoda duydum,
duyamayacağını bilsem de sana ithaf etmek geldi içimden
radyo kanallarına yazmak
o kadar anlatıyordu ki beni içim acıdı,
bugün zordu,ama seni sevmek daha zor
aklıma hep akşam düşüyorsun sanma,
bütün gün kalbim sana kayıyor
zor durduruyorum kendimi.
öyleki ben kendimi değil kalbimi,
kalbimi değilse de zihnimi
gözlerinin toprağına
gömmüşüm.
bir şeylere yorum yaparken kaşlarını hafif çatışına
yamuk dişlerinle ban bir çocuk gibi gülümsemenle
her an kalbimi delecek ama ne kadar güzel olduğunun farkında olmadığın gözlerinle
her konuşmamızda bana piyano çalan ellerinle sen
beni değilse ,
kalbimi kalbimi değilse,
zihnimi kaydırıyor, bütün gün seni düşünmemi sağlıyorsun.
senin yanında benim bendim, gerçek ben ortaya çıkıyor
çocuksu oluyorum, yetişkin oluyorum
ama ben oluyorum.
bu nedenle belki de yanında hep ben olmak istediğim ama benim ben olmamı,bendimi istemeyensin
belki de bundandır
bütün benliklerimde olman.
benim benliğim benimle değil,
bensizliğim benimle olsun ki sana benim bendim,benim en iyilerin kalsın,belki o zaman seversin beni...
gerçi benden saydıklarım da senin zerren,
etrafımdakiler senin tanen,
göz yaşlarımla çamurlaşacak,
senin her bir toprak tanen.
ben kalbimdeki sevgini,
senin her zerreni,
kusurlu olarak gördüğün yanlarını
kalbime gömmüşüm
öyleki senin gelgitliğin,
benim senin etrafında pervane oluşum
ve yanışım,her defasında sana yanışım,
deli divane oluşum
beni değilse
kalbimi,kalbimi değilse
zihnimi bulandırıyor.
per perişan oluyorum karşında.
delicesine sevdiğim,
benden saydıklarım,
senin zerren olur mu bir gün
etrafımdaki sen taneleri,
sana kavuşur mu bir gün
göz yaşlarım,
kalbinin pınarlarında
kurur mu bir gün
her bir toprak tanende,
neşem başakları yeşertir mi bir gün
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2