1.
devletlerin, aralarındaki ekonomik ve siyasal anlaşmazlıklar vb. nedeniyle, siyasal ilişkilerini keserek, birbirlerine karşı ordularıyla giriştikleri silahlı eylem.
devamını gör...
2.
insanların sistematik ve planlı bir biçimde birbirini öldürmeye çalışması. toplu ve legal cinayet. insanlığın gelebileceği en kötü, en gaddar nokta.
devamını gör...
3.
devletler hükmetme arzusuyla yanıp tutuşurken birbirini tanımayan iki devlet halkının birbirinden nefret etmesi.
devamını gör...
4.
--- alıntı ---
sana savaşın ne olduğunu anlatayım. savaş, ilişkileri görmedeki bozukluktan kaynaklanan bir psikozdur. birbirimizle kurduğumuz ilişkileri. ekonomik ve tarihi durumumuzla ilişkilerimizi. ve en çok da hiçlikle ilişkimizi. ölümle.
john fowles
--- alıntı ---
sana savaşın ne olduğunu anlatayım. savaş, ilişkileri görmedeki bozukluktan kaynaklanan bir psikozdur. birbirimizle kurduğumuz ilişkileri. ekonomik ve tarihi durumumuzla ilişkilerimizi. ve en çok da hiçlikle ilişkimizi. ölümle.
john fowles
--- alıntı ---
devamını gör...
5.
uçak geçtiği zaman,sevinmeyen çocuklar var.
devamını gör...
6.
rahmetli amcamın adı, özledik seni be amcam.
devamını gör...
7.
insanların elindekiyle yetinemeyip daha fazlasını istediğinde kendi elleriyle yapmak veya bir şekilde onu mümkün etmek yerine başkalarından ele geçirmeye çalıştığı şey.bazen de bunlar dışında hayatta kalmak için yapılır.
devamını gör...
8.
korkunç bir eylem. ağır. savaşana, haklıya, haksıza, ölene, geride kalana, herkese ağır.
mitler savaşı tanrılaştırmışlar mesela. korkunçluğunu bastırmak zorundasınız bunun. böyle bir stresle başa çıkmanın hala daha yolu gelistirilemedi. bilim su an lsd'lerin ptsd tedavisindeki rolünü tartışmaya açıyor. bundan 70 yıl önce almanlar askerlerine amfetamin verip deha ve delilik arasindaki cizgide dunyayı darmadağın ettiler. siviller zaten apayrı bir facianın içindeler. ohio'lu bebeyi afganistan çölüne göndermek istiyorsan bunu yapmak zorundasin yani, kutsamalısın. belgrad'da gördüğüm eski yugoslavya savunma bakanlığı binası aklıma geliyor. hala yıkık güncel bir örnek olarak. binlerce ritüel var insanın kaynak kodunda savaşı kutsayan. bakın savaş eylemini insan oğlundan koparmak, tür olarak bizi ve gezegenimizin kaderini belirleyecek.
o zamana kadar ise göze göz, dişe diş, kana kan kuralı yürütmede kalacak.
savaşsız bir dünyanın gerçekleşeceğine inanmamı gerektirecek hic bir veri yok. gerçekten clausewitz okurken tekrar anlıyor insan. doğamızda bir şey var bizi insan yapan, yayılmacı kılan ve gerektiğinde vahşileştiren.
bu temel yaşama iç güdümüzden ayrılıp gelişmiş başka bir dürtü.
ayrıca carl von clausewitz
mitler savaşı tanrılaştırmışlar mesela. korkunçluğunu bastırmak zorundasınız bunun. böyle bir stresle başa çıkmanın hala daha yolu gelistirilemedi. bilim su an lsd'lerin ptsd tedavisindeki rolünü tartışmaya açıyor. bundan 70 yıl önce almanlar askerlerine amfetamin verip deha ve delilik arasindaki cizgide dunyayı darmadağın ettiler. siviller zaten apayrı bir facianın içindeler. ohio'lu bebeyi afganistan çölüne göndermek istiyorsan bunu yapmak zorundasin yani, kutsamalısın. belgrad'da gördüğüm eski yugoslavya savunma bakanlığı binası aklıma geliyor. hala yıkık güncel bir örnek olarak. binlerce ritüel var insanın kaynak kodunda savaşı kutsayan. bakın savaş eylemini insan oğlundan koparmak, tür olarak bizi ve gezegenimizin kaderini belirleyecek.
o zamana kadar ise göze göz, dişe diş, kana kan kuralı yürütmede kalacak.
savaşsız bir dünyanın gerçekleşeceğine inanmamı gerektirecek hic bir veri yok. gerçekten clausewitz okurken tekrar anlıyor insan. doğamızda bir şey var bizi insan yapan, yayılmacı kılan ve gerektiğinde vahşileştiren.
bu temel yaşama iç güdümüzden ayrılıp gelişmiş başka bir dürtü.
ayrıca carl von clausewitz
devamını gör...
9.
hasmınıza iradenizi zorla (silah ile) kabul ettirme eylemi ve bu doğrultuda yapılan büyük çaplı bir düello. clausewitz felsefesinin temelinde savaş budur.
bu büyük çaplı düello, diğer, boyutça küçük, münferit düellolardan oluşur ve bunların aralarındaki düzen ve organizasyonu sağlayan olgu ise hiyerarşik bir komuta sistemidir.
kumandan'lık sanatı ya da bilimi, ordu isimli, belirli unsurlar ile donatılmış ve desteklenmiş, ana kuvveti insan'dan oluşan bir kitleyi, belirli faktörler göz önünde bulundurularak, kimi zaman deneyim ve birikimin geliştirdiği sezgiler ile verilebilecek en düzgün kararlar ve kimi zaman risk alarak yönetmek olarak görülebilir.
bu büyük çaplı düello, diğer, boyutça küçük, münferit düellolardan oluşur ve bunların aralarındaki düzen ve organizasyonu sağlayan olgu ise hiyerarşik bir komuta sistemidir.
kumandan'lık sanatı ya da bilimi, ordu isimli, belirli unsurlar ile donatılmış ve desteklenmiş, ana kuvveti insan'dan oluşan bir kitleyi, belirli faktörler göz önünde bulundurularak, kimi zaman deneyim ve birikimin geliştirdiği sezgiler ile verilebilecek en düzgün kararlar ve kimi zaman risk alarak yönetmek olarak görülebilir.
devamını gör...
10.
savaşın kin tohumlarını ektiği ülkenizde, barışın yerine silahlar konuştuğunda, kutsal kitaplarda geçen bütün sözcükler ölü doğar. yaşamlar ıskartaya çıkar, ortalıkta riyakâr rivayetler dolaşır, sözcükler anlamsız...
barışa dair fikirler, zihninizi ebediyen terk ettiğinde, sevdanın arzusuyla içinizi yakan aşkın ateşi, soğuyup ölecek ve sadece biriken cesetleriniz konuşacak. cesetler konuşmaya başladığında, hiçbirinizin ne vatanseverliği ne de insan severliği kalacak.
savaşın oku bedeninize değip size haz vermeye başladığında, bir katil olarak ölümün merdivenlerine adım atacaksınız.
zihniniz, yüreğiniz ve bedeniniz, çocuklarınızın ölümünden nemalandıkça, obur bir maymunun telaşlı tecavüzüyle dört bir yanınızda ölüm yağacak.
bir kıyım makinesi gibi işleyen savaşta, o kadar çok ölünüz olacak ki, ölülerinizi saymaktan usanacaksınız. ölü sevici olacak, ölü kokacak ve kan deryasında yüzüp ölü edebiyatı yapmaya başlayacaksınız.
iktidarlar tarafından gözünüzün içine sokulan cesetler yüzünden, ne ağlamaya fırsatınız olacak ne de onları gömmeye…
ucu belirsiz bir savaşın hükümran olduğu ülkenizde, dinazor gibi dikleşen efendiler çıkacak karşınıza. onlar, çene çalıp hır gır ederek, başınızın etini yiyecekler ve ortalığı velveleye verip savaş tamtamları eşliğinde yeni ölümlere davetiye çıkartacaklar.
dağarcığınızda ölümün sloganları yükselirken; pişkince sırıtan efendilerinizin çocukları, dünyanın değişik yerlerinde günlerini gün edip aksırıp tıksırıncaya kadar semirecekler, fakat sizin çocuklarınız, katil veya maktul olmak için savaş marşları eşliğinde ölüme koşturacaklar.
ülkeyi, kendi kanlarıyla boyayan teneke mahallerdeki çocukların künyesine şehitlik albenisi takılırken, onları, ne ayağa kaldırabilme şansınız olacak ne de onlar için yas tutma hakkınız...
ülkeniz, bir mezarlığa dönüştüğünde, siz de “yürüyen ölülere” dönüşeceksiniz, çünkü delirmiş bir toplumda, savaş tamtamları bir kez çaldı mı, onu durdurmak bir daha kolay olmayacak.
savaş davullarının gümbürtüsü, sizden daha çok kan, daha çok acı, daha çok ölüm isteyecek. akıl, izan, mantık, ahlak, şeref ve vicdan denilen ülkü devre dışı kalacak.
savaşa karşı, çocuklarınızın ölmemesi için barışı isteyenler olacak, fakat siz, savaş karşıtlarını vatan haini ilan edeceksiniz. hatta elinizden gelse, onları öldürmeye yelteneceksiniz.
ateşli sevişmeler eşliğinde yeni çocuklar doğuracaksınız. o çocuklar, büyüyüp serpilecek ve savaş meydanlarında, bir kasabın elinde doğranacaklar. çıtınız çıkmayacak.
bir daha, bir daha doğurduğunuz çocuklarınızı, kurbanlık koyun gibi başkalarının savaşı için yine ölüme yollayacaksınız.
ilkel ve vahşi tutkuların esiri olduğunuz için sizin adınıza, çocuklarınızın cesetleri ve efendilerinizin ateşli nutukları konuşacak. siz yine susacaksınız. siz sustukça, bir katil olarak damgalanmaktan kurtulamayacaksınız.
“şeref mi? savaşta şeref yok. makineli tüfekler öldürdü onu. eğer onlar öldüremediyse toplar öldürdü. onlar öldürmediyse klor gazı kesin öldürmüştür.”
“zorbalığı ve ölümü gördünüz, ama savaş hakkında bir şey bilmiyorsunuz. o, hayatın karşıtıdır: ölü ağabeyine ağlayan umuttur; kucağındaki kopmuş kollarına ağlayan akıldır; ölümüne tecavüz edilmiş namustur.”
her şeye rağmen, hiçbir şeye aldırmayacaksınız ve barbarlığın boy boy filizlendiği coğrafyanızda patlayan savaş, zihninizi parçalarken, yaşadığınız tarihsel, sosyolojik ve patolojik vakalar, gözlerinizin önünden bir film şeridi gibi akıp geçecek.
kırgınlıklarınızı, küskünlüklerinizi, kederlerinizi, çaresizliklerinizi, öfkelerinizi, dökülen kanları ve yapılan onca zulmü göreceksiniz. kem gözlerle, buna karşı nasıl küçülerek kayıtsız kaldığınızı, bir delirme haliyle yeniden hissedeceksiniz.
sorularla dolu, belirsiz ve sisli bir yolculukta
sorularla dolu, ağlamaklı bir düşte
sadece izler kalacak
yaralardan geriye...
zihninize, günden güne artan ve ruhunuzu hırpalayan kıyamet gibi sorular üşüşecek. elleriniz ve yüreğiniz soğuyacak. iliklerinize kadar üşüyeceksiniz ve yüreğiniz, ölüm mevsimini yaşayacak.
zihniniz savaşa odaklanmışken, hayat ve zaman kavramını algılamaya çalışacaksınız, lakin hüzün, keder, kin, intikam ve ölüm çarpacak tarihinize…
savaşın ortasında kalan öksüz bir çocuk gibi bombalar yağacak üstünüze. ecel korkusuyla yönünü, yurdunu şaşırıp olduğu yerde kalan bir katilin paramparça olmuş yüreğiyle, mıhlanacaksınız enkazdan kalma çerden çöpten geçmişinize.
insanlığın vicdanını yitirdiği coğrafyanızda, vicdansızlığın, zulmün ve kanın bataklığından beslenen tek atımlık yüreğinize, hançer gibi saplanan geçmişin lekeli izleri, çocuklarınızın bedenlerine dolanacak.
teneke mahallelerdeki evlerinizde, korkulu gözler ve fısıltılı haberler eşliğinde ölümün ezgisi yankılanacak.
katillerle özdeşleşen kimliğiniz, zihninize, etinize ve kemiğinize sinecek. katiller içinizde büyürken, bir başkasını katletmeye yoğunlaşacaksınız. içinizi yakan intikam öfkesi, yeni katliamların doğuşuna tanıklık edecek.
kıyama kalkmak isteyen yekvücut bedeniniz, son bir kez daha sarsılacak.
kirli olan kanlı geçmişinize son bir kez daha yaslanacaksınız.
son bir kez daha bakarken gökyüzüne, ölümün militarist sesi, sizin ve çocuğunuzun mezardaki tebessümüne çökecek.
sevdanın arzusuyla içinizi saran aşkın ateşi soğuyup ölürken, çocuklarınızın cesetleri ve efendilerinizin ateşli nutukları, sizin adınıza konuşmaya devam edecek.
terk edilmiş mezarlıklarda, soluksuz ve manifestosu keşfedilmemiş milyonlarca cesetle birlikte, yüzünüzün bir yarısı katil, bir yarısı şizofren kalacak.
kefeniniz kanayıp duracak. mütemadiyen suskun, lanetli, pis ve çırılçıplak…
barışa dair fikirler, zihninizi ebediyen terk ettiğinde, sevdanın arzusuyla içinizi yakan aşkın ateşi, soğuyup ölecek ve sadece biriken cesetleriniz konuşacak. cesetler konuşmaya başladığında, hiçbirinizin ne vatanseverliği ne de insan severliği kalacak.
savaşın oku bedeninize değip size haz vermeye başladığında, bir katil olarak ölümün merdivenlerine adım atacaksınız.
zihniniz, yüreğiniz ve bedeniniz, çocuklarınızın ölümünden nemalandıkça, obur bir maymunun telaşlı tecavüzüyle dört bir yanınızda ölüm yağacak.
bir kıyım makinesi gibi işleyen savaşta, o kadar çok ölünüz olacak ki, ölülerinizi saymaktan usanacaksınız. ölü sevici olacak, ölü kokacak ve kan deryasında yüzüp ölü edebiyatı yapmaya başlayacaksınız.
iktidarlar tarafından gözünüzün içine sokulan cesetler yüzünden, ne ağlamaya fırsatınız olacak ne de onları gömmeye…
ucu belirsiz bir savaşın hükümran olduğu ülkenizde, dinazor gibi dikleşen efendiler çıkacak karşınıza. onlar, çene çalıp hır gır ederek, başınızın etini yiyecekler ve ortalığı velveleye verip savaş tamtamları eşliğinde yeni ölümlere davetiye çıkartacaklar.
dağarcığınızda ölümün sloganları yükselirken; pişkince sırıtan efendilerinizin çocukları, dünyanın değişik yerlerinde günlerini gün edip aksırıp tıksırıncaya kadar semirecekler, fakat sizin çocuklarınız, katil veya maktul olmak için savaş marşları eşliğinde ölüme koşturacaklar.
ülkeyi, kendi kanlarıyla boyayan teneke mahallerdeki çocukların künyesine şehitlik albenisi takılırken, onları, ne ayağa kaldırabilme şansınız olacak ne de onlar için yas tutma hakkınız...
ülkeniz, bir mezarlığa dönüştüğünde, siz de “yürüyen ölülere” dönüşeceksiniz, çünkü delirmiş bir toplumda, savaş tamtamları bir kez çaldı mı, onu durdurmak bir daha kolay olmayacak.
savaş davullarının gümbürtüsü, sizden daha çok kan, daha çok acı, daha çok ölüm isteyecek. akıl, izan, mantık, ahlak, şeref ve vicdan denilen ülkü devre dışı kalacak.
savaşa karşı, çocuklarınızın ölmemesi için barışı isteyenler olacak, fakat siz, savaş karşıtlarını vatan haini ilan edeceksiniz. hatta elinizden gelse, onları öldürmeye yelteneceksiniz.
ateşli sevişmeler eşliğinde yeni çocuklar doğuracaksınız. o çocuklar, büyüyüp serpilecek ve savaş meydanlarında, bir kasabın elinde doğranacaklar. çıtınız çıkmayacak.
bir daha, bir daha doğurduğunuz çocuklarınızı, kurbanlık koyun gibi başkalarının savaşı için yine ölüme yollayacaksınız.
ilkel ve vahşi tutkuların esiri olduğunuz için sizin adınıza, çocuklarınızın cesetleri ve efendilerinizin ateşli nutukları konuşacak. siz yine susacaksınız. siz sustukça, bir katil olarak damgalanmaktan kurtulamayacaksınız.
“şeref mi? savaşta şeref yok. makineli tüfekler öldürdü onu. eğer onlar öldüremediyse toplar öldürdü. onlar öldürmediyse klor gazı kesin öldürmüştür.”
“zorbalığı ve ölümü gördünüz, ama savaş hakkında bir şey bilmiyorsunuz. o, hayatın karşıtıdır: ölü ağabeyine ağlayan umuttur; kucağındaki kopmuş kollarına ağlayan akıldır; ölümüne tecavüz edilmiş namustur.”
her şeye rağmen, hiçbir şeye aldırmayacaksınız ve barbarlığın boy boy filizlendiği coğrafyanızda patlayan savaş, zihninizi parçalarken, yaşadığınız tarihsel, sosyolojik ve patolojik vakalar, gözlerinizin önünden bir film şeridi gibi akıp geçecek.
kırgınlıklarınızı, küskünlüklerinizi, kederlerinizi, çaresizliklerinizi, öfkelerinizi, dökülen kanları ve yapılan onca zulmü göreceksiniz. kem gözlerle, buna karşı nasıl küçülerek kayıtsız kaldığınızı, bir delirme haliyle yeniden hissedeceksiniz.
sorularla dolu, belirsiz ve sisli bir yolculukta
sorularla dolu, ağlamaklı bir düşte
sadece izler kalacak
yaralardan geriye...
zihninize, günden güne artan ve ruhunuzu hırpalayan kıyamet gibi sorular üşüşecek. elleriniz ve yüreğiniz soğuyacak. iliklerinize kadar üşüyeceksiniz ve yüreğiniz, ölüm mevsimini yaşayacak.
zihniniz savaşa odaklanmışken, hayat ve zaman kavramını algılamaya çalışacaksınız, lakin hüzün, keder, kin, intikam ve ölüm çarpacak tarihinize…
savaşın ortasında kalan öksüz bir çocuk gibi bombalar yağacak üstünüze. ecel korkusuyla yönünü, yurdunu şaşırıp olduğu yerde kalan bir katilin paramparça olmuş yüreğiyle, mıhlanacaksınız enkazdan kalma çerden çöpten geçmişinize.
insanlığın vicdanını yitirdiği coğrafyanızda, vicdansızlığın, zulmün ve kanın bataklığından beslenen tek atımlık yüreğinize, hançer gibi saplanan geçmişin lekeli izleri, çocuklarınızın bedenlerine dolanacak.
teneke mahallelerdeki evlerinizde, korkulu gözler ve fısıltılı haberler eşliğinde ölümün ezgisi yankılanacak.
katillerle özdeşleşen kimliğiniz, zihninize, etinize ve kemiğinize sinecek. katiller içinizde büyürken, bir başkasını katletmeye yoğunlaşacaksınız. içinizi yakan intikam öfkesi, yeni katliamların doğuşuna tanıklık edecek.
kıyama kalkmak isteyen yekvücut bedeniniz, son bir kez daha sarsılacak.
kirli olan kanlı geçmişinize son bir kez daha yaslanacaksınız.
son bir kez daha bakarken gökyüzüne, ölümün militarist sesi, sizin ve çocuğunuzun mezardaki tebessümüne çökecek.
sevdanın arzusuyla içinizi saran aşkın ateşi soğuyup ölürken, çocuklarınızın cesetleri ve efendilerinizin ateşli nutukları, sizin adınıza konuşmaya devam edecek.
terk edilmiş mezarlıklarda, soluksuz ve manifestosu keşfedilmemiş milyonlarca cesetle birlikte, yüzünüzün bir yarısı katil, bir yarısı şizofren kalacak.
kefeniniz kanayıp duracak. mütemadiyen suskun, lanetli, pis ve çırılçıplak…
devamını gör...
11.
devletin ya da ülkelerin kendi aralarında belli sebeplerden dolayı ordularıyla girişimleri dir. ayrıca ülkenin kendi içinde de savaştığı oluyor buna da iç savaş deniyor.
savaş ne taraftan bakılırsa bakılsın hangi açıdan görülürse görülsün hep arkasında boynu bükük insanlar bırakır.
kimi zaman anlaşmazlıklardan dolayı kimi zaman daha fazla mala sahip olmak için yapılır. savaşın hiçbir iyi yanı yoktur nasıl ki elini ateşe soktuğunda elin yanıyor ve bir daha aynısını bilinçli bir şekilde yapmıyorsan savaşmamalısın da!!
çünkü; savaş gerisini de çok şey bırakıyor.
perişan olmuş annelerin feryadını, ölümü, kanı, gözyaşlarını, çığlıkları, ağlayarak geçen günleri...
savaşın insanlar üzerindeki etkisi büyük ve yıkıcıdır, dayanılmaz dır. daha fazla mala sahip olmak için hiçbir masumun canı yanmamalı...
ayrıca savaş sonrasında yıllar geçmiş olsa bile insan da belli rahatsızlıklar, hasarlar bırakıyor psikolojik olarak. kötü travmalar yaşanabiliyor.
ınsana verdiği etkilerin yanında çevreye de zararlıdır.
biz burada uçak geçerken çok mutlu oluyoruz fakat bazı yerlerde uçak geçerken çocuklar sevinmiyor...
barış'ın savaştan daha güçlü olduğuna inanmalıyız artık. çünkü barış dünyayı yaşanabilecek bir yer yapıyor ve mutluluk yayıyor.
savaş pahalı; top, tüfek, uçak lazım; kin lazım, nefret lazım; en önemlisi de, uğruna feda edilecek gencecik günahsız insanlar lazım. barış ucuz; barış için sadece vicdan, empati ve sevgi lazım.
-lâ edrî-
savaş ne taraftan bakılırsa bakılsın hangi açıdan görülürse görülsün hep arkasında boynu bükük insanlar bırakır.
kimi zaman anlaşmazlıklardan dolayı kimi zaman daha fazla mala sahip olmak için yapılır. savaşın hiçbir iyi yanı yoktur nasıl ki elini ateşe soktuğunda elin yanıyor ve bir daha aynısını bilinçli bir şekilde yapmıyorsan savaşmamalısın da!!
çünkü; savaş gerisini de çok şey bırakıyor.
perişan olmuş annelerin feryadını, ölümü, kanı, gözyaşlarını, çığlıkları, ağlayarak geçen günleri...
savaşın insanlar üzerindeki etkisi büyük ve yıkıcıdır, dayanılmaz dır. daha fazla mala sahip olmak için hiçbir masumun canı yanmamalı...
ayrıca savaş sonrasında yıllar geçmiş olsa bile insan da belli rahatsızlıklar, hasarlar bırakıyor psikolojik olarak. kötü travmalar yaşanabiliyor.
ınsana verdiği etkilerin yanında çevreye de zararlıdır.
biz burada uçak geçerken çok mutlu oluyoruz fakat bazı yerlerde uçak geçerken çocuklar sevinmiyor...
barış'ın savaştan daha güçlü olduğuna inanmalıyız artık. çünkü barış dünyayı yaşanabilecek bir yer yapıyor ve mutluluk yayıyor.
savaş pahalı; top, tüfek, uçak lazım; kin lazım, nefret lazım; en önemlisi de, uğruna feda edilecek gencecik günahsız insanlar lazım. barış ucuz; barış için sadece vicdan, empati ve sevgi lazım.
-lâ edrî-
devamını gör...
12.
filmi çekilse +18 olan ama gerçekleştiğinde insanın yaşına bakmayan olaydır. kimilerine göre kahramanlıktır, kimilerine göre korkaklık, kimilerine göre yaşamak için yoldur, kimilerine göre ise ölüm. tanımı kişiden kişiye değişir. değişmeyen tek şey kazananın olmadığıdır.
devamını gör...
13.
insanların öldüğü hiçbir dava haklı değildir.
devamını gör...
14.
dünya tarihini var eden tek gerçek.
devamını gör...
15.
erkeklerin başlattığı kavga hali.
devamını gör...
16.
jean paul sartre'a göre '' bir ilkel çağ töreni olup insanlık dışıdır ''.
devamını gör...
17.
güçlü olanın kazandığı mücadele.
devamını gör...
18.
insanlık tarihinin ve tabiatın en eski, en gerçek ve en büyük dramıdır savaş ; bu gerçeklik herşeye rağmen savaşı reddedenlerin, vahşet olarak niteleyenlerin ve ondan mümkün mertebe kaçınmak gerekliliğine iman edenlerin basit birer romantik olduğuna kat'iyen delil değildir. onlar insanın ve insan yaşamının dokunulmaz kutsallığını kabul etmişler ve bu görüşün icaplarını yerine getirmişlerdir.
ozgur1ey mahlaslı yazarımızın #1797397 no'lu tanımında ifade ettiği gibi:
"savaşların sona ermesi için, tüm bu gücü elinde bulunduran yönetim mekanizmalarının değişmesi gerekiyor. güçlü lider kavramı ilkel bir düşüncedir. dünyayı ortak aklın ve uzlaşmanın yönetmesi gerekirken, savaşlar siyasetçilerin projeleri olarak dayatılıyor."
öylesine sert ve isabetli bir hakikat ki yazarımızın söyledikleri. buna karşın 77 yılı devirmiş birleşmiş milletler ve onun öncülük ettiği beyannameler, uluslararası yasalar ; kurumlar ve devlet dışı diğer tüzel aktörler, sorunlara bir kez dahi kalıcı ve net çözüm getirebilmiş değildirler. uluslararası sistemin yeniden dizaynı ve kalıcı barışın tesisi için yazılan tonla akademik makale, görüş, proje, tabiatın en iptidai gerçekliği olan savaş ve mücadele karanlığının önünde yalnızca zayıf bir mum ışığı gibi kalıyor diye düşünmekteyim.
savaş ölümdür, geri döndürülemez bir yok oluştur; soğuk ve acı bir yalnızlıktır.
"ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir."
mustafa kemal atatürk
ozgur1ey mahlaslı yazarımızın #1797397 no'lu tanımında ifade ettiği gibi:
"savaşların sona ermesi için, tüm bu gücü elinde bulunduran yönetim mekanizmalarının değişmesi gerekiyor. güçlü lider kavramı ilkel bir düşüncedir. dünyayı ortak aklın ve uzlaşmanın yönetmesi gerekirken, savaşlar siyasetçilerin projeleri olarak dayatılıyor."
öylesine sert ve isabetli bir hakikat ki yazarımızın söyledikleri. buna karşın 77 yılı devirmiş birleşmiş milletler ve onun öncülük ettiği beyannameler, uluslararası yasalar ; kurumlar ve devlet dışı diğer tüzel aktörler, sorunlara bir kez dahi kalıcı ve net çözüm getirebilmiş değildirler. uluslararası sistemin yeniden dizaynı ve kalıcı barışın tesisi için yazılan tonla akademik makale, görüş, proje, tabiatın en iptidai gerçekliği olan savaş ve mücadele karanlığının önünde yalnızca zayıf bir mum ışığı gibi kalıyor diye düşünmekteyim.
savaş ölümdür, geri döndürülemez bir yok oluştur; soğuk ve acı bir yalnızlıktır.
"ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir."
mustafa kemal atatürk
devamını gör...
19.
yüzü çirkindir. kanla bulanmıştır. kimse istemez ama sanki olunca başka çare yokmuşçasına herkes savunur.
devamını gör...
20.
bombalar patlar.
insanlar ölür.
çocuklar karanlık geceler geçirir.
askerler zamanla kabalaşır.
insanlık her geçen gün daha fazla gerilir. hatta yer yer yırtılır.
medyada dizi gibi izlenir.
siyasiler bu defoları gizlemek için hayali düşmanlar yaratır.
argümanlar sıralanır.
dünyanın kalanı da izler.
çünkü biliyorsunuz, nefret iyi reyting getirir.
ülkemizde de görmüyor muyuz?
insanlar ölür.
çocuklar karanlık geceler geçirir.
askerler zamanla kabalaşır.
insanlık her geçen gün daha fazla gerilir. hatta yer yer yırtılır.
medyada dizi gibi izlenir.
siyasiler bu defoları gizlemek için hayali düşmanlar yaratır.
argümanlar sıralanır.
dünyanın kalanı da izler.
çünkü biliyorsunuz, nefret iyi reyting getirir.
ülkemizde de görmüyor muyuz?
devamını gör...