eşofmanın paçalarını çorabın içine sokarak pantolon altından giymek
soğuk ve uzun kış gecelerinde yapılması elzem davranış biçimi. üşüyoruz reyiz.
devamını gör...
normal sözlük mayıs devrimi
nasıl ki soğuk suya girince alışıyorsun, buna da alıştım. çılgınca zıplıyorum vallahi. biraz karışık gibi sanki ama alışıyorsun girince.
devamını gör...
her iktidar bir gün biter
umarım biz de o günleri görürüz, 18 yılda hem ülkeyi hem vatandaşları oldukça yıprattı çünkü.
devamını gör...
i am mother
i am mother filmi, bir robotun çocukların embriyolarını cam bir fanosa koyarak doğmasını sağlayan ve başarılı olanların hayatta kaldığı, başarısız olanların ise öldürüldüğü bir bilim kurgu filmidir. mother denen robot çocukları büyüterek belli testlere sokarak başarılarını ölçüyor. robotun asıl amacı kusursuz bir insan ırkı yaratmak ama o kısmı tam olarak anlamadığımı söylemem gerekiyor. şimdi bu bir tane çocuk büyütüyor ama çocuğun hiçbir olaydan haberi yok. ilk başlarda insan ırkının bir virüs sonucu öldüğünü sanan bu küçük kızımız belli bir zaman bu şekilde mutlu mesut annesinin her dediğini yapıyor. yalnız robot sorulan bütün sorulara mantıklı cevaplar veriyor ve bu cevaplardan dolayı bu küçük kız hiçbir şeyden şüphelenmiyor. daha sonra yaşadıkları yere dışardan bir kadın geliyor ve olaylar birden başka bir boyuta evriliyor. kadın kıza aslında olanları anlatıyor yani insanların virüsten dolayı değil robot saldırısı sonucu öldürüldüğünü anlatıyor. kız ilk başta bunlara inanmayıp biz farklıyız dese de, evlerine gelen kadın bunu ısrarla anlatıyor ve robotların kötü olduğunu kıza ispatlamaya çalışıyor. bunlara inanmayan küçük kız robota çeşitli sorular sorar ve aldığı cevaplardan şüpheleri biraz olsa da bitiyor. daha sonra kazan dairesine inen bu küçük kız, yakılmış küllere rastlar. bu küllerin aslında küçük çocuklara ait olduğunu anlaması uzun sürmez ve kadının ne dediklerini daha iyi anlar. ha birde kendi aldığı bir çocuğu doğum günü hediyesi olarak fanosa koyuyor ve doğmasını bekliyor. kadının yanına gidip haklı olduğunu söyleyip ne yapacaklarını söyleyen bu küçük kız, kadının kaçmaları gerektiğini ve bildiği gizli maden denilen başka insanların da yaşadığı bir yer olduğunu söyler. kız gelmek ister fakat daha doğmamış bir bebek olduğunu ve onu almadan gitmek istemediğini söyler. kadın ısrar etse de kız kardeşi olarak gördüğü çocuğun doğmasını bekleyeceğini söyler. bu arada çocukların doğması 24 saat sürüyor. kadın kaçmaya çalışırken robotun radarına takılır hızlıca gelen robot engellemeye kalkışır fakat küçük kızı rehine alan bu kadın gelmesi durumunda kızın boğazını keseceğini söyler. kadın blöf yaparak robotun onları serbest bırakmasını ister ,küçük kıza kıyamayan robot kapıyı açarak gitmelerine izin verir. kadın kızla birlikte gider . daha sonra numara yaptığını kzia söyler ve aslında kendi yaşadığı bir yer olduğunu madenden yıllar önce kaçtığını, bir daha oraya dönmeyeceğini söyler. madene gitmeyeceğini söyleyen kadına kızan küçük kızımız tekrar ana evine döner fakat gördüğü manzara karşısında şaşırır çünkü dışarda bir sürü robot asker vardır ve o an anlarki aslında bütün bunlara sebep olan annesi. daha sonra içeriye giden kız robotu öldürmek ister ve robotta bunu çok istiyorsa yapabileceğini söyler(aralarında bir sürü muhabbet geçiyor). sonra küçük kız robotun ana belleğine sıkarak robotu etkisiz hale getirir ama zaten dışardaki bir sürü robot annesinin aynısı yani onu öldürmesi bir anlam ifade etmez. robot daha sonra kadını bularak onu da öldürür(bu kısım tam gösterilmedi ama yüzde 80 öldürdü.) film bu şekilde bitiyor. kız kardeşini robottan aldıktan sonra robotu öldürüyordu. kız ve kardeşi tek başına kalır ve filmde sona erer.
kişisel yorumlarım bence film çok ağır ilerledi ve anlatmak istedikleri çok zengin içerikli bir konuydu. bunu daha iyi değerlendirerek filmi çok daha iyi bir noktaya getirebilirlerdi. film konu açısından iyi fakat içerik biraz eksik kalmış. olaylar çok daha iyi işlenebilirdi ve o zaman tadından yenmezdi. sanki bir şeyler eksik gibi ama olurda ikincisi çekerlerse bunu telafi edebilirler. film de bu sayede çok daha iyi bir yere gelir. farklı bir konusu ve biraz da geleceği anlattığı için ortalamanın biraz üstü bir film olduğunu düşünüyorum. puanım 10/7.5.
devamını gör...
ekşi sözlük
yaşayan her şey gibi değişim ve dönüşüm içinde olan platform.
ekşi bozmadı aslında, ekşi dönüştü. biraz uzun olabilir ama iddiamın altını doldurmak istiyorum.
eskiden kısıtlı yazar kadrosu, yazar olmanın zor olduğu, tanım girmenin yazar olmak için yeterli olmadığı bir ortamdı. doğru kelime midir bilmiyorum ama internet aleminin görece 'elit' mekanıydı. tanımlar genelde uzun, bilgi içerikli, kimi zaman komik kimi zaman hüzünlü ama kaliteliydi. bu dönemler sözlük en çok ziyaret edilenler listesinde ilk 10'da değildi belki ilk 20 bile şüpheliydi.
tanımlar ve başlıklar arttıkça doğal bir akış oluştu. bir sanatçı, bir film, bir oyun hatta bir ürün aradığınızda bile arama motorlarında direkt olarak önünüze geldiği oluyordu. bu sözlüğün iç reklam değerini fena halde katladı ve bir yol ayrımına gelindi.
bu arada sırf yazar sayısı artsın diye alım yapıldığı tezine katılmıyorum. bence amaç ekşiyi 'elit' bir yer olmaktan çıkarıp tamamen memleketi yansıtan bir yere dönüştürmekti. nitekim öyle de oldu.
tanım dayatması bir yana dursun okuma yazma bilmeyen adamlar var şu anda. biliyorum bu biraz ağır oldu ama sonuçta 'yapa bilirim' diye yazan bir adam sadece temel okuma yazma biliyordur zaten. (-de -da ve soru eki ayıran bir avuç azınlık zaten)
mesela okumayı en sevdiğim başlıklardan biri "efsanevi cimrilik hikayeleri"dir. adam bunun altına gelip "benim bu" yazmış. bu adamın okuduğunu anladığına beni dünya üzerinde ikna edebilecek bir insan yok.
mesela "ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı", gece uyumadan önce okurum bazen, o kadar çok gülerim ki; gözümden yaş gelir uykum açılır. özellikle gece yarısını geçtikten sonraki entryler tavsiye edilir.
neyse toparlayayım: ekşi artık bir sözlük değil. kutsal bilgi kaynağı hiç değil. ekşi artık tam olarak bir memleket profili oluşturan forum/platform/portal. yaşayan her şey dönüşmeye mahkumdur ve biraz da tercihleri sonucu şu anki durumu yaşıyorlar. kimsenin de üzüldüğünü düşünmüyorum(özellikle yönetim kademesinden) aksine birkaç romantik yazar hariç herkesin keyfi yerinde gibi.
ekşi bozmadı aslında, ekşi dönüştü. biraz uzun olabilir ama iddiamın altını doldurmak istiyorum.
eskiden kısıtlı yazar kadrosu, yazar olmanın zor olduğu, tanım girmenin yazar olmak için yeterli olmadığı bir ortamdı. doğru kelime midir bilmiyorum ama internet aleminin görece 'elit' mekanıydı. tanımlar genelde uzun, bilgi içerikli, kimi zaman komik kimi zaman hüzünlü ama kaliteliydi. bu dönemler sözlük en çok ziyaret edilenler listesinde ilk 10'da değildi belki ilk 20 bile şüpheliydi.
tanımlar ve başlıklar arttıkça doğal bir akış oluştu. bir sanatçı, bir film, bir oyun hatta bir ürün aradığınızda bile arama motorlarında direkt olarak önünüze geldiği oluyordu. bu sözlüğün iç reklam değerini fena halde katladı ve bir yol ayrımına gelindi.
bu arada sırf yazar sayısı artsın diye alım yapıldığı tezine katılmıyorum. bence amaç ekşiyi 'elit' bir yer olmaktan çıkarıp tamamen memleketi yansıtan bir yere dönüştürmekti. nitekim öyle de oldu.
tanım dayatması bir yana dursun okuma yazma bilmeyen adamlar var şu anda. biliyorum bu biraz ağır oldu ama sonuçta 'yapa bilirim' diye yazan bir adam sadece temel okuma yazma biliyordur zaten. (-de -da ve soru eki ayıran bir avuç azınlık zaten)
mesela okumayı en sevdiğim başlıklardan biri "efsanevi cimrilik hikayeleri"dir. adam bunun altına gelip "benim bu" yazmış. bu adamın okuduğunu anladığına beni dünya üzerinde ikna edebilecek bir insan yok.
mesela "ekşi sözlük dertleşecek insan veritabanı", gece uyumadan önce okurum bazen, o kadar çok gülerim ki; gözümden yaş gelir uykum açılır. özellikle gece yarısını geçtikten sonraki entryler tavsiye edilir.
neyse toparlayayım: ekşi artık bir sözlük değil. kutsal bilgi kaynağı hiç değil. ekşi artık tam olarak bir memleket profili oluşturan forum/platform/portal. yaşayan her şey dönüşmeye mahkumdur ve biraz da tercihleri sonucu şu anki durumu yaşıyorlar. kimsenin de üzüldüğünü düşünmüyorum(özellikle yönetim kademesinden) aksine birkaç romantik yazar hariç herkesin keyfi yerinde gibi.
devamını gör...
29 aralık 2020 hacker çetesinin çökertilmesi sonucu ortada kalan para
en az bir o kadar başka yerlerde tuttukları paralar olmasa bu kadar kolay vazgeçebileceklerini düşünmüyorum.
devamını gör...
140journos
belgesel tadında videolarını takip etmekten keyif duyguğum youtube kanalı. güzel açılar, güzel tespitler ,özgür ifade, güzel edit, özgün içerik sonuç 140journos.
devamını gör...
kalp
kalbin simyasi kitabında geçiyor
"kalp, vücudumuzun içinde hafif sola doğru yerleştirilmiştir. iki kadim dil olan arapça ve ibranice sağdan sola doğru yazılır, yani kalbe doğru. kimilerinin de bildirdiği gibi, bu durum yazma eyleminin maksadını yansıtmaktadır: kalbi etkilemek. bu hususta kâbe'nin etrafında dönülerek yapılan tavaf ibadeti de dikkate şayandır. dönüş, saat yönünün tersine doğru olduğundan, tavaf esnasında kulun kalbi kâbeden tarafta kalır ve oraya yönelerek bize allah'ı (c.c) hatırlatır."
"kalp, vücudumuzun içinde hafif sola doğru yerleştirilmiştir. iki kadim dil olan arapça ve ibranice sağdan sola doğru yazılır, yani kalbe doğru. kimilerinin de bildirdiği gibi, bu durum yazma eyleminin maksadını yansıtmaktadır: kalbi etkilemek. bu hususta kâbe'nin etrafında dönülerek yapılan tavaf ibadeti de dikkate şayandır. dönüş, saat yönünün tersine doğru olduğundan, tavaf esnasında kulun kalbi kâbeden tarafta kalır ve oraya yönelerek bize allah'ı (c.c) hatırlatır."
devamını gör...
gördes
kendine özgü dokuma tekniğiyle bilinen, coğrafi tescilli el halıları ünlü olan manisa ilçesi.
devamını gör...
turkuaz
akdeniz sahillerimizin renginden esinlenerek, fransızca türk kelimesinden türetilmiş renk ismi.
cam göbeğinin hafif daha mavisi
cam göbeğinin hafif daha mavisi
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
ben hiç sözlük toplantısına katılmadım.
devamını gör...
yalak
türk dil kurumu sözlüğüne göre birinci anlamı “hayvanların su içtikleri taştan ya da ağaçtan oyma kap” olan yalak benim çocukluk travmalarımdan bir diğeridir.
daha önce dünyanın en gereksiz ve saçma travmalarından biri olan saman balyası’ndan ondan sonra yemek seçmeme neden olabilecek kadar ağır bir travmaya neden olan dolmalık biberden bahsetmiştim.
bu seferki travmatik eylemin diğerlerinden farkı biraz da gerçekleştiği mekan. genelde şehir merkezlerinde gerçekleşen travma nedeni eylem bu sefer canım köyümde meydana geldi.
köydeki evin zemin tahtaları değiştirilirken bu işi babam ve iki amcam büyük bir yetkinlikle yerine getiriyorlardı. yalnız o zamanlar iş güvenliği diye bir şey bilinmediği için ne kendilerini tam olarak koruyabiliyor ne de çocuklara göz kulak olabiliyorlardı.
sadece bir iskelet halindeki zeminde onlar çalışırken ben de her zamanki la la la la laaaay nidalarımla kalasların üzerinde yürüyordum. küçük amcam sakince, büyük amcam gülerek, babamsa sadece ters bir bakış atarak kişisel bir dalış felaketi yaşamamam için beni uyardılar ama tabii ki ben o an onları uyarılarını değil thunder cats’i düşünüyordum.
tabii ki tam onda uyarıların gereksiz olmadığını anladım ve kalasların üzerinde aşağıya düştüm.
sert bir iniş olmadı zira iki tane ineğin keyifler dinlendikleri ahıra düştüm ama sadece ahıra değil, ineklerin su içtikleri yalağın içine. yukarıdan bana bakarak gülen amcamları gördüm ama daha güzel bir manzaram vardı.
ağızlarını bana doğru uzatıp su içme umudu güden ineklerin yüzünü gördüm. yine söz dinlememenin cezasını vermek için gecikmeyen bir düşüş yaşamıştım.
dersimi aldım mı? hayır. ama ineği gördüm.
daha önce dünyanın en gereksiz ve saçma travmalarından biri olan saman balyası’ndan ondan sonra yemek seçmeme neden olabilecek kadar ağır bir travmaya neden olan dolmalık biberden bahsetmiştim.
bu seferki travmatik eylemin diğerlerinden farkı biraz da gerçekleştiği mekan. genelde şehir merkezlerinde gerçekleşen travma nedeni eylem bu sefer canım köyümde meydana geldi.
köydeki evin zemin tahtaları değiştirilirken bu işi babam ve iki amcam büyük bir yetkinlikle yerine getiriyorlardı. yalnız o zamanlar iş güvenliği diye bir şey bilinmediği için ne kendilerini tam olarak koruyabiliyor ne de çocuklara göz kulak olabiliyorlardı.
sadece bir iskelet halindeki zeminde onlar çalışırken ben de her zamanki la la la la laaaay nidalarımla kalasların üzerinde yürüyordum. küçük amcam sakince, büyük amcam gülerek, babamsa sadece ters bir bakış atarak kişisel bir dalış felaketi yaşamamam için beni uyardılar ama tabii ki ben o an onları uyarılarını değil thunder cats’i düşünüyordum.
tabii ki tam onda uyarıların gereksiz olmadığını anladım ve kalasların üzerinde aşağıya düştüm.
sert bir iniş olmadı zira iki tane ineğin keyifler dinlendikleri ahıra düştüm ama sadece ahıra değil, ineklerin su içtikleri yalağın içine. yukarıdan bana bakarak gülen amcamları gördüm ama daha güzel bir manzaram vardı.
ağızlarını bana doğru uzatıp su içme umudu güden ineklerin yüzünü gördüm. yine söz dinlememenin cezasını vermek için gecikmeyen bir düşüş yaşamıştım.
dersimi aldım mı? hayır. ama ineği gördüm.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
gemi, sahil, pusula, deniz, hedef...
hepimizin ruh halini bu gibi denizci tabirleri ile anlatabiliriz sanırım.
aylar, günler, haftalar...
yıllar hatta,
sanki hiçbiri birbirine benzemiyor,
sanki her an her şey değişecekmiş gibi,
sanki de hiçbir şey değişmeyecekmiş gibi.
bir bakmışsın en şiddetli dalgalar üzerine üzerine geliyor,
diyorsun ki işte şimdi battık!
bütün gemi okyanusun sularıyla bütünleşiyor,
ama batmıyor.
sen de ne hissedeceğini şaşırıyorsun.
"batsa iyiydi, ama batmadığına da şükür!"
sonra zaman geçiyor senin o dalga zannettiğin şey,
sana artık dalga gibi gelmiyor.
sonra diyorsun ki: evet bu geminin kaptanı benim!
o an için öyle düşünüyorsun.
sonra farklı bir dalga geliyor.
bu sefer tekrar alabora olma tehlikesi yaşıyorsun.
dertler bitmiyor yani.
ama zamanla daha iyi bir kaptan oluyorsun,
galiba.
yok yahu! yine de zor iş bu kaptanlık!
idare etmek, rota çizmek,
doğru yolu bulmaya çalışmak...
ne olurdu şöyle bulutlar gibi süzülsek...
neyse yeter bu kadar metafor.
bir rota çizildi: market.
hepimizin ruh halini bu gibi denizci tabirleri ile anlatabiliriz sanırım.
aylar, günler, haftalar...
yıllar hatta,
sanki hiçbiri birbirine benzemiyor,
sanki her an her şey değişecekmiş gibi,
sanki de hiçbir şey değişmeyecekmiş gibi.
bir bakmışsın en şiddetli dalgalar üzerine üzerine geliyor,
diyorsun ki işte şimdi battık!
bütün gemi okyanusun sularıyla bütünleşiyor,
ama batmıyor.
sen de ne hissedeceğini şaşırıyorsun.
"batsa iyiydi, ama batmadığına da şükür!"
sonra zaman geçiyor senin o dalga zannettiğin şey,
sana artık dalga gibi gelmiyor.
sonra diyorsun ki: evet bu geminin kaptanı benim!
o an için öyle düşünüyorsun.
sonra farklı bir dalga geliyor.
bu sefer tekrar alabora olma tehlikesi yaşıyorsun.
dertler bitmiyor yani.
ama zamanla daha iyi bir kaptan oluyorsun,
galiba.
yok yahu! yine de zor iş bu kaptanlık!
idare etmek, rota çizmek,
doğru yolu bulmaya çalışmak...
ne olurdu şöyle bulutlar gibi süzülsek...
neyse yeter bu kadar metafor.
bir rota çizildi: market.
devamını gör...
ne okuyacağını bilmemek
zaman zaman yaşadığım durum.kararsızlık zor.
devamını gör...
hayat bilgisi
izledikçe insanın içini ısıtan bir gençlik dizisi. küçükken izleyip lise hayatına özenirdim, öyle bir lise hayatım olsun isterdim. neyse ki şanslıydım, lise yıllarım benim için çok güzel geçti. * şimdilerde de tekrardan izlemeye başladım, çok iyi geldi, bir bakıma o günlere döndüm.
devamını gör...
herkes mahlasına yakışanı yapsın
bugün işe gitmeyeceğim, yeter artık.
devamını gör...
söylemesi keyifli kelimeler
“enteresan” en sevdiğim kelimelerden biri. söylerken karşıdaki kişiyle dalga mı geçiyorsun, cidden ımmm değişikmiş mi demek istiyorsun; onun zeka seviyesine göre anlamı değişiyor.
devamını gör...
bu başlıkta kendimizi kandırıyoruz
yarın hallederim yaa, en kötü otobüste çalışırım ne olacak.
(halledemedi...)
(halledemedi...)
devamını gör...
19 mayıs atatürk'ü anma gençlik ve spor bayramı
19 mayıs atatürk’ü anma gençlik ve spor bayramımız kutlu olsun !

bir genç olarak ruhumda ne zaman umutsuzluk tutuşsa tüm samimiyetimle söylüyorum atamın sayısız gençlere seslenişlerini sözlerini açar okurum çünkü atatürk yaptıkları bugün tek tek yıkılsa bıraktıkları karalansa da bu vatan için mücadele ruhuyla dolu bir lider. samsun'a çıkalı 1 ay olmadan istanbul'a geri çağrıldı! 2 ay dolmadan görevden alındı! 1 yıl sonra vahdettin tarafından hakkında ölüm fermanı çıkarıldı! ama o asla vazgeçmedi. bugün atatürk'ün doğum günüm dediği gün bugün gençlere armağan ettiği ve kurtuluş mücadelesinin o genç yaşında doğduğu gün. 19 mayıs 1919 ülken yorgun düşmüşken sen uzun bir yola çıktın. ve millet, kalan son takatiyle yanında yürüdü.
"ey yükselen yeni nesil! istikbal sizsiniz. cumhuriyeti biz kurduk, onu ila ve idame edecek sizsiniz."
"her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz. bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki payansız muhabbetim değil; bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ziya serpmeğe ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir."
"sizler, yani yeni nesil türkiye'nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edecekseniz. ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum. dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir."
"gençler, cesaretimizi takviye ve idâme eden sizsiniz. siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetlerinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsâli olacaksınız."

bir genç olarak ruhumda ne zaman umutsuzluk tutuşsa tüm samimiyetimle söylüyorum atamın sayısız gençlere seslenişlerini sözlerini açar okurum çünkü atatürk yaptıkları bugün tek tek yıkılsa bıraktıkları karalansa da bu vatan için mücadele ruhuyla dolu bir lider. samsun'a çıkalı 1 ay olmadan istanbul'a geri çağrıldı! 2 ay dolmadan görevden alındı! 1 yıl sonra vahdettin tarafından hakkında ölüm fermanı çıkarıldı! ama o asla vazgeçmedi. bugün atatürk'ün doğum günüm dediği gün bugün gençlere armağan ettiği ve kurtuluş mücadelesinin o genç yaşında doğduğu gün. 19 mayıs 1919 ülken yorgun düşmüşken sen uzun bir yola çıktın. ve millet, kalan son takatiyle yanında yürüdü.
"ey yükselen yeni nesil! istikbal sizsiniz. cumhuriyeti biz kurduk, onu ila ve idame edecek sizsiniz."
"her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz. bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki payansız muhabbetim değil; bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ziya serpmeğe ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir."
"sizler, yani yeni nesil türkiye'nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edecekseniz. ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum. dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir."
"gençler, cesaretimizi takviye ve idâme eden sizsiniz. siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetlerinin, vatan muhabbetinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsâli olacaksınız."
devamını gör...