evrendeki düzen tesadüfen oluşabilir mi sorunsalı
başlık "friedrich schuldiner" tarafından 16.12.2020 12:56 tarihinde açılmıştır.
61.
tesadüfün bir mükemmeli olamaz, evren'de mükemmel işleyen bir doğal döngü var özellikle doğa ile ilgili olan düzende her şey çok ince. var olan denge biraz bozulsun, hemen etkisi ortaya çıkıyor. bu yüzden rastlantısal bir olgudan söz edilebileceği kanaatinde değilim.
devamını gör...
62.
evrenin ve varsayım olarak içinde bulunduğu boşluğun -sonsuzluğun ne olduğunu insan soyu hiçbir zaman bilemeyecek , hani belki ışık hızına ulaşsak bile ,evrenin sınırı şu anda 13,5 milyar ışık yılı uzakta (bilim cahil halimle yazıyorum) ,hiç bir canlı türünün soyu o kadar sürmez,hadi sürdü diyelim evren yasalarına göre (insan soyu teorisi) ışık hızından hızlı bir şey yok ,teoriye göre evrenin dış kabuğunda ki hız ışık hızının 2 katı yani geçilemez, yasa buna izin vermez.
sonra trilyon tane gökada var ,şu anda bildiklerimizde bırak akılı canlıyı hayvan tabir edilen çok hücreli canlı bile olduğu meçhul ..
bir şekilde dünyamızda canlı oluşmuş bizde sürece katılmışız daha ne kadar hayvan ve insan soyu sürer olsa olsa bir 3 milyon yıl daha ki nasıl olacak o da meçhul.
yani insan soyu tükenince evren şudur budur muhabbeti de bitecek ,bir zaman sonra evrende yok olup gidecek ..
evren büyük olasılıkla sonsuzluğun içinde bir toplu iğne başı kadar bir yere sahip belki de hiç bir şey değil yada bir simülasyon, yapay zeka vs-vs-vs.
insanoğlunun gelecekte ulaştığı en yüksek bilimde en yüksek zekalı insanda evren -büyük boşluk yada başka bir şey ne olduğunu bilemeyecek .
anlayacağınız niğde'de ki köy kahvesinde ki muhabbet ile kuantum olayı tartışması arasında da fazla bir fark yok .
beyni çalışan müslüman din insanları bu yüzden( eyüp dağ örneği, ) islam yaratıcısının-allah'ın gücünü sınırlamışlar ve yaratıcının gücünün etkisini samanyplu gökadasına indirmişlerdir ,en doğrusunu yapmışlar sonsuzluğa hükmediyor bilgisinin sınırı yoktur denen bir ''tanrı'da''' hiç bir şey bilmeyen-gücü olmayan konuma düşer. diğer dinlerde de kavramın tanımı böyle ,sonsuz hükmedici ve sonsuz güç olamaz.
bilim açısından da din açısından da her şey muallakta ,şu var insan gelişimi ve düzeni için bilim inanılması gereken tek olgudur .dediğim gibi bilimde bir yere kadardır ve sonrası çaresizliktir .
insan soyunun tek güveneceği inanacağı kavran bilim olmalıdır .
sonra trilyon tane gökada var ,şu anda bildiklerimizde bırak akılı canlıyı hayvan tabir edilen çok hücreli canlı bile olduğu meçhul ..
bir şekilde dünyamızda canlı oluşmuş bizde sürece katılmışız daha ne kadar hayvan ve insan soyu sürer olsa olsa bir 3 milyon yıl daha ki nasıl olacak o da meçhul.
yani insan soyu tükenince evren şudur budur muhabbeti de bitecek ,bir zaman sonra evrende yok olup gidecek ..
evren büyük olasılıkla sonsuzluğun içinde bir toplu iğne başı kadar bir yere sahip belki de hiç bir şey değil yada bir simülasyon, yapay zeka vs-vs-vs.
insanoğlunun gelecekte ulaştığı en yüksek bilimde en yüksek zekalı insanda evren -büyük boşluk yada başka bir şey ne olduğunu bilemeyecek .
anlayacağınız niğde'de ki köy kahvesinde ki muhabbet ile kuantum olayı tartışması arasında da fazla bir fark yok .
beyni çalışan müslüman din insanları bu yüzden( eyüp dağ örneği, ) islam yaratıcısının-allah'ın gücünü sınırlamışlar ve yaratıcının gücünün etkisini samanyplu gökadasına indirmişlerdir ,en doğrusunu yapmışlar sonsuzluğa hükmediyor bilgisinin sınırı yoktur denen bir ''tanrı'da''' hiç bir şey bilmeyen-gücü olmayan konuma düşer. diğer dinlerde de kavramın tanımı böyle ,sonsuz hükmedici ve sonsuz güç olamaz.
bilim açısından da din açısından da her şey muallakta ,şu var insan gelişimi ve düzeni için bilim inanılması gereken tek olgudur .dediğim gibi bilimde bir yere kadardır ve sonrası çaresizliktir .
insan soyunun tek güveneceği inanacağı kavran bilim olmalıdır .
devamını gör...
63.
evrende düzen mi yoksa kaos mu var sorunsalından geldim abüü! biraz da buraya fikir serpiştireyim.
orada "hem düzen var hem kaos; hangi ölçekte ve nereye baktığınıza bağlı" sonucuna ulaştığımıza göre, bu başlık bir miktar eksik hâle gelmiş oluyor. tabii burada düzen kelimesi genel olarak "evrenin şu anki durumu/genel özellikleri" anlamında kullanıldıysa, o zaman soru doğru.
kritik yoğunluk derler, bir yiğit vardır. bu teorik nicelik, evrenin geometrik bakımdan düz olmasını sağlayan nokta değerdir. hubble sabiti ve evrensel çekim sabiti ile doğrudan bağlantılı olup evrenin gelecekteki durumunu da belirler aslında. eğer bu çok büyük bir sayı ise ve belirli bir değerden daha yüksekse, evren "açık" olarak tarif edilir ve sonsuza dek genişleyeceğinden emin olabilirsiniz. ayrıca negatif eğriliğe sahip olur böyle bir evren. yok eğer belirli bir değerden çok daha küçükse, o zaman kendi üzerine çökecek demektir, hemen gidin ekmek falan alın. "kapalı" olarak adlandırdığımız bu tip, pozitif eğriliğe de sahip olur utanmadan.
zurna nerede zırt der? şurada; kritik yoğunluğun belirli bir nokta değere eşit olduğu yerde. o zaman evren, geometrik bakımdan düz olur. genişleme hızı da zamanla 0'a doğru yaklaşır ama sonsuza dek de genişlemekten geri durmaz böyle bir evren. işte içinde bulunduğumuz durum bu.
peki neye yarıyor bu tam olarak? benim burada sözlüğe bu sıkıcı paragrafları döşüyor olmama. kritik yoğunluk çok büyük ya da çok küçük olsaydı ya evrende hiç madde oluşamadan aşırı hızlı bir genişleme gerçekleşecekti ya da evren hızlıca çökecekti ve ben hiç var olmamış olacaktım. buna sevinen sözlük yazarlarına kötü haber; siz de var olmayacaktınız. kritik yoğunluğun tam da bu değerde olması, evrendeki canlılığa izin veren "ince ayar"dır. inancınıza bağlı olarak bunun bir yaratıcı tarafından özellikle ayarlandığını kabul edebileceğiniz gibi "bizi simüle eden birileri var, onlar yaptı" da diyebilir yahut "saçmalama, tabii ki de tesadüf!" diyebilirsiniz. o size kalmış.
inancı bir kenara bırakıp "tesadüftür" dediğimizi farz edersek, neden öyle olabileceğine dair bir şeyler söylenebilir. mesela çoğu zaman olduğu gibi, kabağı çoklu evrenler kuramının başına patlatabiliriz. "bi' sürü bi' sürü evrenler vardı, bazılarında yaşama elverişli koşullar oluşmadı, bazılarında oluştu. aha bizimki de bu ikinci grupta!" diyebiliriz mesela, kime ne!
ya da diyebiliriz ki "türler arasında olduğu gibi, evrenler arasında da doğal seçilime benzer bir mekanizma işliyor. bizimki var olmayı başaranlardan biri." olamaz mı? olabilir. mehmet günsür'e sevgiler.
bunlara benzer bambaşka, çeşitli fikirler türetebiliriz.
ama bazılarımız "banne! ben inanç kısmına geri çekeeğim konuyu." diyebilir. onlara da "o zaman çoklu evrenleri kim yarattı/simüle etti?" sorusunun cevabını arama yolculuğunda bol şans dileyip çekileyim.
orada "hem düzen var hem kaos; hangi ölçekte ve nereye baktığınıza bağlı" sonucuna ulaştığımıza göre, bu başlık bir miktar eksik hâle gelmiş oluyor. tabii burada düzen kelimesi genel olarak "evrenin şu anki durumu/genel özellikleri" anlamında kullanıldıysa, o zaman soru doğru.
kritik yoğunluk derler, bir yiğit vardır. bu teorik nicelik, evrenin geometrik bakımdan düz olmasını sağlayan nokta değerdir. hubble sabiti ve evrensel çekim sabiti ile doğrudan bağlantılı olup evrenin gelecekteki durumunu da belirler aslında. eğer bu çok büyük bir sayı ise ve belirli bir değerden daha yüksekse, evren "açık" olarak tarif edilir ve sonsuza dek genişleyeceğinden emin olabilirsiniz. ayrıca negatif eğriliğe sahip olur böyle bir evren. yok eğer belirli bir değerden çok daha küçükse, o zaman kendi üzerine çökecek demektir, hemen gidin ekmek falan alın. "kapalı" olarak adlandırdığımız bu tip, pozitif eğriliğe de sahip olur utanmadan.
zurna nerede zırt der? şurada; kritik yoğunluğun belirli bir nokta değere eşit olduğu yerde. o zaman evren, geometrik bakımdan düz olur. genişleme hızı da zamanla 0'a doğru yaklaşır ama sonsuza dek de genişlemekten geri durmaz böyle bir evren. işte içinde bulunduğumuz durum bu.
peki neye yarıyor bu tam olarak? benim burada sözlüğe bu sıkıcı paragrafları döşüyor olmama. kritik yoğunluk çok büyük ya da çok küçük olsaydı ya evrende hiç madde oluşamadan aşırı hızlı bir genişleme gerçekleşecekti ya da evren hızlıca çökecekti ve ben hiç var olmamış olacaktım. buna sevinen sözlük yazarlarına kötü haber; siz de var olmayacaktınız. kritik yoğunluğun tam da bu değerde olması, evrendeki canlılığa izin veren "ince ayar"dır. inancınıza bağlı olarak bunun bir yaratıcı tarafından özellikle ayarlandığını kabul edebileceğiniz gibi "bizi simüle eden birileri var, onlar yaptı" da diyebilir yahut "saçmalama, tabii ki de tesadüf!" diyebilirsiniz. o size kalmış.
inancı bir kenara bırakıp "tesadüftür" dediğimizi farz edersek, neden öyle olabileceğine dair bir şeyler söylenebilir. mesela çoğu zaman olduğu gibi, kabağı çoklu evrenler kuramının başına patlatabiliriz. "bi' sürü bi' sürü evrenler vardı, bazılarında yaşama elverişli koşullar oluşmadı, bazılarında oluştu. aha bizimki de bu ikinci grupta!" diyebiliriz mesela, kime ne!
ya da diyebiliriz ki "türler arasında olduğu gibi, evrenler arasında da doğal seçilime benzer bir mekanizma işliyor. bizimki var olmayı başaranlardan biri." olamaz mı? olabilir. mehmet günsür'e sevgiler.
bunlara benzer bambaşka, çeşitli fikirler türetebiliriz.
ama bazılarımız "banne! ben inanç kısmına geri çekeeğim konuyu." diyebilir. onlara da "o zaman çoklu evrenleri kim yarattı/simüle etti?" sorusunun cevabını arama yolculuğunda bol şans dileyip çekileyim.
devamını gör...
64.
matematiksel olarak yeterince deney yaparsanız %0 olmayan her ihtimal gerçekleşecektir imkansız gibi dursa bile. gözden kaçırılmaması gereken konu ise ilk etken/olay her ne ise o. işte bu noktada materyalistler maddeyi ilk sayar, agnostikler abi bizim bilmemiz mümkün değil der, teistler tanrı der, ateistler tanrı yok der, tanrıya inanmasa bile madde dışında konulara inanan ateistlerde olduğu için materyalist ve naturalizm i ayrı ele aldım ama ateistlerin çoğu materyalist/natüralist olduğu çoğunluğu maddeye çıkar. birde panteist, pandeist gibi mevzular var. onlarda evrenle tanrıyı bir ya da tanrının evrenin üst kümesi olduğunu, evrenin tanrının bir özü olduğunu savunanlarda var. var oğlu var, sonuç olarak herkes kendine göre bir düşünceyi savunuyor, esasen derinlemesine felsefeye girersek bunları tartışmadan önce insanın kendini ve kullanılan kavramları tartışması gerektiğini anlarsınız. şayet daha da ısrar ederseniz buyurun gerçeklik ve hakikatı, algıları, algılaların göreceliğini tartışalım ama bunun sonu deliliğe gidiyor, bu nedenle insan ister tanrıyı, ister enerjiyi, ister bilimi, ister maddeyi herhangi bir şeyi kendine temel olarak almalıdır. bu noktada insanın anlam arayışına çıkıp tanrının insanın anlam arayışı ürünü olduğunu savunanlar vardır mesela ama buda çok büyük yanılgıdır. onu daha önce anlatmıştım, kısaca herhangi bir varlığa anlam yüklemeniz ona anlam yüklemeden önce varolmadığı anlamına gelmez. mesela hiç bir insanın aklına pembe benekli mavi yunus gelmemesi , bu yunusun olmadığı anlamına gelmez. kaldıki tanrı gibi, varlık demek bile sıkıntılı olan bir konuda anlam üzerinden böyle bir anlam çıkarmak mantık hatasıdır. işte bu nedenle evren, tanrı bunlardan önce tartışılması gereken şey kavramların kendisidir.
devamını gör...
65.
hayir. olusur diyen kafirdir zaten.
devamını gör...
66.
ne demezsin! dinsizliği ve luayikçiliği seçmenizdeki en etken neden "zina özgürlüğü"nden gidin, pennis ve vacina uyumuna bakın, bunun bile tesadüfen olduğu anlaşılır!
hammaddeyi katmayın bile!
hammaddeyi katmayın bile!
devamını gör...
67.
hayır oluşamaz.
devamını gör...
68.
matematiksel ve fiziksel perspektiften bakarsak evet. everything is possible.
(bkz: miller-urey deneyi)(bkz: şişme teorisi)(bkz: olasılık)
(bkz: miller-urey deneyi)(bkz: şişme teorisi)(bkz: olasılık)
devamını gör...