orijinal adı: the midnight library
yazar: matt haig
yayım yılı: 2020
işini, yakınlarını ve kedisini kaybetmiş olan nora seed'in yaşamı boyunca kaçırmış olduğu fırsatları, keşkelerini ve yaşanmamış sayısız ihtimali bulacağı kitaplarla dolu bir kütüphaneye davetlisiniz bu romanda...
yazar: matt haig
yayım yılı: 2020
işini, yakınlarını ve kedisini kaybetmiş olan nora seed'in yaşamı boyunca kaçırmış olduğu fırsatları, keşkelerini ve yaşanmamış sayısız ihtimali bulacağı kitaplarla dolu bir kütüphaneye davetlisiniz bu romanda...
goodreads yılın en iyi romanı ödülü
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "karanliktakimum" tarafından 23.10.2021 12:42 tarihinde açılmıştır.
21.
ödül almasına, 42 dile çevrilmesine, türkçesinin 24 defa basılmasına rağmen; ülkemizde en çok eleştiri alan kitap.
eleştiri kültürünün (bence) tadını kaçırdığımızı ispat eden bir olaya vesile olan kitap.
hikaye kurgusu, anlatımı ve sürükleyiciliği güzel olan ama eleştirenlerin "çocuk hikayesi" diyerek bilim kurgu ya da fantastik (sizce hangisine giriyorsa) bazı türlere ön yargılı olduğu kitap.
bence aldığı anlamsız eleştiriler yüzünden, "ülkedeki okuma oranı azlığına" sevindiren kitap.
okuyan kesim böyle yorumlar yapıyorsa, okumayanlar neler yapmaz ki dedirten kitap.
eleştiri kültürünün (bence) tadını kaçırdığımızı ispat eden bir olaya vesile olan kitap.
hikaye kurgusu, anlatımı ve sürükleyiciliği güzel olan ama eleştirenlerin "çocuk hikayesi" diyerek bilim kurgu ya da fantastik (sizce hangisine giriyorsa) bazı türlere ön yargılı olduğu kitap.
bence aldığı anlamsız eleştiriler yüzünden, "ülkedeki okuma oranı azlığına" sevindiren kitap.
okuyan kesim böyle yorumlar yapıyorsa, okumayanlar neler yapmaz ki dedirten kitap.
devamını gör...
22.
okuduğum en karmaşık, en fantastik kitab diyebilirim. bir kaç ay önce okumuştum. kızın tek bir hatası ona binlerce farklı hayat yaşaması zorundalığı kılıyor ve en zor kısım ne olduğunu bilmeden başka başka hayatlara alışmak ve normal hayatmış gibi yaşamak..
devamını gör...
23.
dost kitabevi'nde 200 tl olduğunu gördükten sonra amazon'da 80 tl'ye bulup aldığım kitap. öyle çok abartılacak bir yanı yok aslında, ahım şahım bir edebi dile de sahip değil. konu güzel ama anlatım beklediğimden çok daha basit olduğu için açıkçası biraz eksik hissettim kendimi kitap bitince. güzel bir şeye bağlanabilecek çok şey vardı ama hepsi havada kaldı gibime geldi. örneğin nora'nın başka hayatların birinde kendi gibi olan bir elemana* rastlaması, birkaç kez daha denk gelmeleri ve sonra çat diye adamdan bir daha bahsedilmemesi. yahut bölümlerden birinde herkes nora'ya portekiz'de başına gelenlerin ne kadar üzücü olduğunu söylüyor ama portekiz'de kadının başına ne geldiğini hiç öğrenemiyoruz nedense. sadece kendisi intihara teşebbüs etmiş olabileceğini düşünüyor o kadar. çok yarım yani.
genel olarak okunabilir. konusu ve vermek istediği mesaj çok güzel. yüksek bir beklentiye girmemek gerek. çok pahalı geliyorsa almayın, ikinci el falan kovalayın bence. o kadar çok parayı hak eden çok daha iyi kitaplar var. 7/10 veriyorum ben.
genel olarak okunabilir. konusu ve vermek istediği mesaj çok güzel. yüksek bir beklentiye girmemek gerek. çok pahalı geliyorsa almayın, ikinci el falan kovalayın bence. o kadar çok parayı hak eden çok daha iyi kitaplar var. 7/10 veriyorum ben.
devamını gör...
24.
pişmanlıklarını telafi etme şansın olsaydı, bazı konularda farklı davranır mıydın?
matt haig'in yazmış olduğu 290 sayfalık eser olup onlarca dile çevrilen kitap olup kıvanç güney çevirisinden okudum, tek seferde bitti ve kitabın kurgusunu doğum gününde ölüp ölüp dirilen ve aynı ânı sürekli yaşayan nadia karakterinin olduğu russian doll dizisini anımsattı.
burada da nora paralel evrenlere gidip sonsuz olasılıktan birini yaşıyor ve zaman yolculuğu yaptığını söyleyebiliriz.
kitabı felsefik, düşündürücü ve komik olduğu kadar da sarsıcı buldum.
kitaba göre yaşadığımız her an ve aldığımız her kararda başka bir evrene gidiyoruz.
yaşamak için nedenleri her gün azalan ve istediği hayatı sanki yaşayamadığına ve yaşayamayacağına emin olan 35 yaşlarında nora adında bir kadının bayan elm ve bir kütüphane sayesinde farklı hayatları yaşama imkânı bulmasını ve insanın tercih ettiği hayat uğruna kaybettiği milyarlarca diğer ihtimâlleri gösteriyor.
zamanımız kısıtlı olduğu için bütün hayatları yaşamamız ve bütün meslekleri yapmamız mümkün değil.
nora'da hayatını yanlış geçirdiğini düşünüyor, evlenmeye ramak kala dan'i terk ediyor, istediği bölümü okumamış ve kedisi voltaire öldü ve yüzü yağmurlu bir haftasonuna benzediği için patronu tarafından müşterileri kaçırırsın denilerek işten çıkarılıyor.
bence kitabın ana fikri kaçırdığın ihtimâllerin yasını tutma etrafında şekil alıyor, karakter onlarca hayat yaşıyor ama hiçbirinde mutlu değil çünkü bir hayatı seçse aklı kaybettiği hayatta kalıyor.
en etkileyici olan nora'nın ölmek istedikten sonra artık ölmek istemeyişi oldu.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2024/02/10/zlndqqviaoitqqvh-t.jpg)
matt haig'in yazmış olduğu 290 sayfalık eser olup onlarca dile çevrilen kitap olup kıvanç güney çevirisinden okudum, tek seferde bitti ve kitabın kurgusunu doğum gününde ölüp ölüp dirilen ve aynı ânı sürekli yaşayan nadia karakterinin olduğu russian doll dizisini anımsattı.
burada da nora paralel evrenlere gidip sonsuz olasılıktan birini yaşıyor ve zaman yolculuğu yaptığını söyleyebiliriz.
kitabı felsefik, düşündürücü ve komik olduğu kadar da sarsıcı buldum.
kitaba göre yaşadığımız her an ve aldığımız her kararda başka bir evrene gidiyoruz.
yaşamak için nedenleri her gün azalan ve istediği hayatı sanki yaşayamadığına ve yaşayamayacağına emin olan 35 yaşlarında nora adında bir kadının bayan elm ve bir kütüphane sayesinde farklı hayatları yaşama imkânı bulmasını ve insanın tercih ettiği hayat uğruna kaybettiği milyarlarca diğer ihtimâlleri gösteriyor.
zamanımız kısıtlı olduğu için bütün hayatları yaşamamız ve bütün meslekleri yapmamız mümkün değil.
nora'da hayatını yanlış geçirdiğini düşünüyor, evlenmeye ramak kala dan'i terk ediyor, istediği bölümü okumamış ve kedisi voltaire öldü ve yüzü yağmurlu bir haftasonuna benzediği için patronu tarafından müşterileri kaçırırsın denilerek işten çıkarılıyor.
bence kitabın ana fikri kaçırdığın ihtimâllerin yasını tutma etrafında şekil alıyor, karakter onlarca hayat yaşıyor ama hiçbirinde mutlu değil çünkü bir hayatı seçse aklı kaybettiği hayatta kalıyor.
en etkileyici olan nora'nın ölmek istedikten sonra artık ölmek istemeyişi oldu.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2024/02/10/zlndqqviaoitqqvh-t.jpg)
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2024/02/10/lyzgwwvzygdntef4-t.jpg)
devamını gör...
25.
sonuna kadar sağlam tespitlerin olduğu, yazarın iç dünyasını her açıdan gördüğümüz eserdir. aynı zamanda aldığım ilk korsan kitaptır. (yazılan fiyatları görünce dehşete düşüp eklemek istedim) *
karakterimizin girdiği bunalımlar sonucunda yaptığı hatadan ders alma süreci anlatılıyor. ödül alacak düzeyde bir kitap mı dersek... pek sanmıyorum. yine de şans verilebilir.
depresif her insanın başlangıcından itibaren tahmin edebileceği bir sona sahip çünkü gerçek depresifler bilir ki bu tip çıkar yollar sadece kurguda olabilir.
karakterimizin girdiği bunalımlar sonucunda yaptığı hatadan ders alma süreci anlatılıyor. ödül alacak düzeyde bir kitap mı dersek... pek sanmıyorum. yine de şans verilebilir.
depresif her insanın başlangıcından itibaren tahmin edebileceği bir sona sahip çünkü gerçek depresifler bilir ki bu tip çıkar yollar sadece kurguda olabilir.
devamını gör...
26.
bir matt haig kitabıdır.
bir ara her yerde bu kitap vardı, herkesler bunu önerdi. önyargılı davranmak istemediğim için pdf'ini falan bulup buluşturdum. çünkü para vermek de istemedim aynı zamanda. ama bir türlü okumaya muvaffak olamadım.
dün örgü örerken dinleyecek bir şeyler arıyordum ki storytel'de gördüm kitabı. tenks gad! eğer bu olmasaydı asla okuyamayacakmışım kitabı, bunu anladım.
dinlemek bile 90 şeyle uğraşıyor olduğum halde çok zordu. dünyanın en kabız karakterlerinden biri ile dünyanın en kabız öyküsü yazılmış. paralel evrenler, evrenler arası sıçramalar, muhtemel yaşamların tecrübe edilmesi falan iyi fikir de, tüm bunları keşke atlamalı zıplamalı dehşetengiz bi bilimkurguda kullansaydınız. evet çok klişe olurdu ama belki bu kadar sıkıcı olmazdı.
hayatı pişmanlıklarla dolu, potansiyelinin altında, kendini aşağılayarak yaşıyor ana karakter nora. tüm yeteneklerini elinin tersi ile ittiği ve hayatında da bir tane dostu, arkadaşı, sevgilisi de olmadığı için, kedisi de ölünce intihar etmeye kalkışıyor ve kendisini bir kütüphanede buluyor.
peki ne bu pişmanlıklar? hani bu kadar derbeder bi hayat sürüyorsa herhalde birini falan öldürmüş olmalı değil mi? ya da bi sokak arasında tecavüze uğradı da "o saatte orada ne işim vardı" diyerek kendini mi suçluyor? yok arkadaşlar, yüzüzücü olabilirmiş ama ergen aklıyla yüzmeyi bırakmış, rakstar olabilirmiş ama müziği de bırakmış, dallamanın birine takıldığı için başkalarıyla tanışıp evlenmemiş, üniversite bitince kankasıyla ülke değiştirmekten caymış, işte ne bileyim okul bitince akademik kariyer yapmamış, kahve içelim diyen adamı geri çevirmiş... bakkaldan soda almadım da meyve suyu aldım tadında pişmanlıklar yani. tek tek bu olasılıkların yaşandığı hayatlara gidip deneyimleyip hiç birini beğenmiyor. bu felsefe mezunu kızımız da nası okuduysa okulu düşünme konusundaki bu isteksizlikle, "ya ben tabii ki bu hayatları beğenmiyorum çünkü bunlara yabancıyım. kendimi tabii ki buraya ait hissetmiyorum çünkü beni buraya getirecek hiçbir şey yaşamadım. eğreti bu hayatlar bana çünkü hayat böyle elbise alır gibi alacağımız bi şey değil. okuru da kütüphaneciyi de uğraştırmayayım da kıçımı kaldırıp bi düşüneyim hayatımla naapabilirim, işleri nası yoluna koyabilirim, ben ne istiyorum?" demiyor. ve 5 - 6 saatlik bi dinleme serüveni hasıl oluyor benim hayatımda. sizde de okuma tabii.
en sonunda da boş bi kitap tutuşturuluyor eline, ölmekten caydın madem hadi kendi hayatını yaz şimdi diye ve bambaşka biri olarak uyanıyor, her şey çözülüyor, mutlu son.
gerçekten kötü bir kitap olduğunu düşünüyorum. insanlara ne düşünecek yeni bir konu veriyor ne keyif alınacak bi olay örgüsü ne de hayran olunacak bir üslup söz konusu.
teşekkürler storytel.
teşekkürler sözlük.
teşekkürler matt haig.
bir ara her yerde bu kitap vardı, herkesler bunu önerdi. önyargılı davranmak istemediğim için pdf'ini falan bulup buluşturdum. çünkü para vermek de istemedim aynı zamanda. ama bir türlü okumaya muvaffak olamadım.
dün örgü örerken dinleyecek bir şeyler arıyordum ki storytel'de gördüm kitabı. tenks gad! eğer bu olmasaydı asla okuyamayacakmışım kitabı, bunu anladım.
dinlemek bile 90 şeyle uğraşıyor olduğum halde çok zordu. dünyanın en kabız karakterlerinden biri ile dünyanın en kabız öyküsü yazılmış. paralel evrenler, evrenler arası sıçramalar, muhtemel yaşamların tecrübe edilmesi falan iyi fikir de, tüm bunları keşke atlamalı zıplamalı dehşetengiz bi bilimkurguda kullansaydınız. evet çok klişe olurdu ama belki bu kadar sıkıcı olmazdı.
hayatı pişmanlıklarla dolu, potansiyelinin altında, kendini aşağılayarak yaşıyor ana karakter nora. tüm yeteneklerini elinin tersi ile ittiği ve hayatında da bir tane dostu, arkadaşı, sevgilisi de olmadığı için, kedisi de ölünce intihar etmeye kalkışıyor ve kendisini bir kütüphanede buluyor.
peki ne bu pişmanlıklar? hani bu kadar derbeder bi hayat sürüyorsa herhalde birini falan öldürmüş olmalı değil mi? ya da bi sokak arasında tecavüze uğradı da "o saatte orada ne işim vardı" diyerek kendini mi suçluyor? yok arkadaşlar, yüzüzücü olabilirmiş ama ergen aklıyla yüzmeyi bırakmış, rakstar olabilirmiş ama müziği de bırakmış, dallamanın birine takıldığı için başkalarıyla tanışıp evlenmemiş, üniversite bitince kankasıyla ülke değiştirmekten caymış, işte ne bileyim okul bitince akademik kariyer yapmamış, kahve içelim diyen adamı geri çevirmiş... bakkaldan soda almadım da meyve suyu aldım tadında pişmanlıklar yani. tek tek bu olasılıkların yaşandığı hayatlara gidip deneyimleyip hiç birini beğenmiyor. bu felsefe mezunu kızımız da nası okuduysa okulu düşünme konusundaki bu isteksizlikle, "ya ben tabii ki bu hayatları beğenmiyorum çünkü bunlara yabancıyım. kendimi tabii ki buraya ait hissetmiyorum çünkü beni buraya getirecek hiçbir şey yaşamadım. eğreti bu hayatlar bana çünkü hayat böyle elbise alır gibi alacağımız bi şey değil. okuru da kütüphaneciyi de uğraştırmayayım da kıçımı kaldırıp bi düşüneyim hayatımla naapabilirim, işleri nası yoluna koyabilirim, ben ne istiyorum?" demiyor. ve 5 - 6 saatlik bi dinleme serüveni hasıl oluyor benim hayatımda. sizde de okuma tabii.
en sonunda da boş bi kitap tutuşturuluyor eline, ölmekten caydın madem hadi kendi hayatını yaz şimdi diye ve bambaşka biri olarak uyanıyor, her şey çözülüyor, mutlu son.
gerçekten kötü bir kitap olduğunu düşünüyorum. insanlara ne düşünecek yeni bir konu veriyor ne keyif alınacak bi olay örgüsü ne de hayran olunacak bir üslup söz konusu.
teşekkürler storytel.
teşekkürler sözlük.
teşekkürler matt haig.
devamını gör...
27.
kitap okuma alışkanlığı kazanmak isteyen kişilere tavsiye edilebilir. ama edebi açıdan pek bir değeri yok bence. okuduktan sonra bu kitabın neden bu kadar patladığını sorgulamıştım.
devamını gör...
28.
kesinlikle konu heba edilmiş. güzel bir konu çok vasat ve sıradan işlenmiş. karakterlerde derinlik yok, farklı evrenlerde alınan kararlar karakterle tutarlı değil. malesef abartıldığı kadar başarılı bir eser olamamış.
devamını gör...
29.
kimilerinin en favori kitabı kiminin de vasat dediği bir kitap.
bence türkiye'ye zülfü livaneli okumak ve en sevdiğim kitap demek neyse bu kitap da tam öyle bir şey.
kötü değil ama o kadar da değil.
bence türkiye'ye zülfü livaneli okumak ve en sevdiğim kitap demek neyse bu kitap da tam öyle bir şey.
kötü değil ama o kadar da değil.
devamını gör...