bir yazar ya da şair neden yazma ihtiyacı duyar sorunsalı
başlık "elhanı_isyan" tarafından 22.03.2021 21:32 tarihinde açılmıştır.
141.
anlaşılma isteği ya da kendini gerçekleştirmek için olabilir.
devamını gör...
142.
azdıkları için. başka türlüsü bomboş gibi görünüyor.
devamını gör...
143.
konuşarak sadece karşındaki insana konuşmuş olursun yazarak herkese konuşmuş olursun şiir yazarak sadece aklı başında ve okuduğunu anlayan insana bir şeyleri anlatmak istersin cahille direk ilişkiyi kesmiş olursun.
devamını gör...
144.
insanlar bir takım yetilerle beraber doğarlar. aslında her insanın kendisinde kodlu bir yeteneği olduğuna inanıyorum. ebeveynleri dikkatli çocuklar için bu olgu çok kolay fark ediliyor ve çocuk yeteneği ağırlıklı yetiştirildiği için zaten kendisine ait özel yeteneğin bilincinde olarak hayatında evriliyor fakat tabi bazı insanlarda var ki ömür boyu kendi yeteneğini algılayamıyor.
bu noktada yazmanında bir yetenek olduğuna inanıyorum. kendi kendine yazmaya başlayan ve her metini hocaları tarafından sürekli alkışlanan bir kadın olarak şunu söyleyebilirim ki; yazmak çok büyük iş yüküdür aslında. kendi içerisinde sürekli değişen bir jargonu vardır ve cümleler muhattabına göre sivrilir veya yumuşar. edebi açıdan vereceğiniz anlamın yerine oturabilmesi için özenli kelime ve özne seçiminde bulunmanız gerekir. " 2 kelimeyi yan yana koyunca yazmış oluyorsun" olayı değildir yazmak. herkes edebiyat okuyabilir ama herkes şiir yazamaz. herkes edebiyat okuyabilir ama herkes kitap yazamaz. olayın özeti aslında bu.
kendi kitabını yazmaya başlamış ve bir noktada akademik planları gereği harcadığı eforu ünvan alma yarışına kaydırmış bir kadın olarak edebi dünyanın esnek ve sınırları çok kaygan bir taban olduğunu söyleyebilirim. kelimelerinizi orantılı kullandığınız sürece dünyanın en saçma temasını bile en güzel şiiri ya da metini haline getirebilirsiniz ve her okuyanın ağzı açık kalabilir.
mesela william. siz shakespeare diye bilirsiniz.
ingiliz edebiyat tarihinin idolü olarak gösterilse de, sonelerine ve oyunlarına baktığınızda aslında çok sıradan ve çok normal temaların belirli bir olay dizilimi ile sunulduğunu görürsünüz. şimdi kendisini tüm dünya konuşuyor olsa da, sonelerinde bir kadının yüz hatlarını çeşitli meyvelere benzettiği gerçeğini atlamamak gerekiyor.
dolayısıyla önemli olan neyi anlattığınız değil, nasıl anlattığınız.
edebiyat bu'dur. salt manipülasyon.
bu noktada yazmanında bir yetenek olduğuna inanıyorum. kendi kendine yazmaya başlayan ve her metini hocaları tarafından sürekli alkışlanan bir kadın olarak şunu söyleyebilirim ki; yazmak çok büyük iş yüküdür aslında. kendi içerisinde sürekli değişen bir jargonu vardır ve cümleler muhattabına göre sivrilir veya yumuşar. edebi açıdan vereceğiniz anlamın yerine oturabilmesi için özenli kelime ve özne seçiminde bulunmanız gerekir. " 2 kelimeyi yan yana koyunca yazmış oluyorsun" olayı değildir yazmak. herkes edebiyat okuyabilir ama herkes şiir yazamaz. herkes edebiyat okuyabilir ama herkes kitap yazamaz. olayın özeti aslında bu.
kendi kitabını yazmaya başlamış ve bir noktada akademik planları gereği harcadığı eforu ünvan alma yarışına kaydırmış bir kadın olarak edebi dünyanın esnek ve sınırları çok kaygan bir taban olduğunu söyleyebilirim. kelimelerinizi orantılı kullandığınız sürece dünyanın en saçma temasını bile en güzel şiiri ya da metini haline getirebilirsiniz ve her okuyanın ağzı açık kalabilir.
mesela william. siz shakespeare diye bilirsiniz.
ingiliz edebiyat tarihinin idolü olarak gösterilse de, sonelerine ve oyunlarına baktığınızda aslında çok sıradan ve çok normal temaların belirli bir olay dizilimi ile sunulduğunu görürsünüz. şimdi kendisini tüm dünya konuşuyor olsa da, sonelerinde bir kadının yüz hatlarını çeşitli meyvelere benzettiği gerçeğini atlamamak gerekiyor.
dolayısıyla önemli olan neyi anlattığınız değil, nasıl anlattığınız.
edebiyat bu'dur. salt manipülasyon.
devamını gör...
145.
yazar ya da şair olduğu için olmasın?
bir öğretmen neden öğretme gereği duyar? çünkü işi budur.
gibi.
bir öğretmen neden öğretme gereği duyar? çünkü işi budur.
gibi.
devamını gör...
146.
içinde kendi kendine okuduğu şiir ve hikayeleri paylaşmak ister başka bir sebebi yoktur. herkes yazamaz ayrıca birileri yazmalı diğerleri de okumalı.
devamını gör...
147.
aslında nazım hikmet çok güzel açıklamış bunu (bkz: henüz vakit varken gülüm) kitabının sonunda.
ama şimdi aklıma gelmiyor.swh
ama şimdi aklıma gelmiyor.swh
devamını gör...
148.
size ne kardeşim.
devamını gör...
149.
derin düşünmek, türümüzün varoluşsal problemi olduğu için, haliyle bildiğimiz, tanıdığımız yazarların da varoluşsal problemidir.
anlamlı bir şeyi yazabilmek için, derin düşünmenin gerekli olduğuna inandım hep. bir şeyler yaşamış olmak...
yaşadığımız içsel deneyimlerden elimizde olmadan öyle etkilenir, öyle etkileniriz ki, bazen zihnimize söz geçiremez oluruz. sonra bir gün, bu deneyimleri, bir kağıda yazarak derinlemesine keşfedebileceğimizi görürüz:
yazıp okuduğumuz şeylerin, içsel dünyamızı anlamamıza, buradan dolaylı olarak, diğer insanların da içsel dünyalarını anlamamıza
yardımcı olduğunu keşfederiz.
karmaşık düşüncelerimiz, yazdığımız kağıtlarda daha bir anlaşılır olmuştur artık.
varoluş problemini çözdüğümüzü bile hissederiz.
yazmak, bir sanattır, her şey gibi...
yazanlar, kendilerini daha iyi anlarlar, hayata dair farklı bakış açıları geliştirirler.
duyguları anlatmak, ifade etmek zordur örneğin.. ama yazabilmek de yetenek ister!
unutmak isteyip unutmakta zorlandığın biri, içinde ne denli duygular uyandırır? bu duyguları sözlü olarak ne denli ifade edebilirsin?
edemez, zorlanırsın. çünkü insansındır.
sonra durup kağıda şöyle yazarsın:
"seni hatırlatanın çenesini kıracağım."
açık ve net. yazarın burada ne hissettiği, ne söylediği aşikar...
ifade etmek... bir şeyleri ifade edebilmektir yazmak.
kendimizi ifade edebilmek için yazmak isteriz.
anlamlı bir şeyi yazabilmek için, derin düşünmenin gerekli olduğuna inandım hep. bir şeyler yaşamış olmak...
yaşadığımız içsel deneyimlerden elimizde olmadan öyle etkilenir, öyle etkileniriz ki, bazen zihnimize söz geçiremez oluruz. sonra bir gün, bu deneyimleri, bir kağıda yazarak derinlemesine keşfedebileceğimizi görürüz:
yazıp okuduğumuz şeylerin, içsel dünyamızı anlamamıza, buradan dolaylı olarak, diğer insanların da içsel dünyalarını anlamamıza
yardımcı olduğunu keşfederiz.
karmaşık düşüncelerimiz, yazdığımız kağıtlarda daha bir anlaşılır olmuştur artık.
varoluş problemini çözdüğümüzü bile hissederiz.
yazmak, bir sanattır, her şey gibi...
yazanlar, kendilerini daha iyi anlarlar, hayata dair farklı bakış açıları geliştirirler.
duyguları anlatmak, ifade etmek zordur örneğin.. ama yazabilmek de yetenek ister!
unutmak isteyip unutmakta zorlandığın biri, içinde ne denli duygular uyandırır? bu duyguları sözlü olarak ne denli ifade edebilirsin?
edemez, zorlanırsın. çünkü insansındır.
sonra durup kağıda şöyle yazarsın:
"seni hatırlatanın çenesini kıracağım."
açık ve net. yazarın burada ne hissettiği, ne söylediği aşikar...
ifade etmek... bir şeyleri ifade edebilmektir yazmak.
kendimizi ifade edebilmek için yazmak isteriz.
devamını gör...
150.
kanımca yazmak ihtiyaçtan değil, zorunluktan kaynaklanır. kuşkusuz sanatsal ya da felsefi yaratıdan söz ediyoruz. ressamı bir tabloya zorlayan, şairi şiire, yazarı roman ya da öyküye zorlayan dürtü sanırım benzerdir. sanatçı yazarken, ya da ressam boyarken, heykeltraş yontarken, bizim sonunda gördüğümüz yapıt onun düşlemindedir. o onu ortaya çıkarmak için uğraşır ve başardığını anladığı anda da imzasıyla sonlandırıp kimlikleştirir onu. beğenenler, beğenmeyenler, başka türlü olması gerektiğini söyleyerek eleştirenler olur, olacaktır. sanatçı bunu bilir ama ilgilenmez bence. çünkü o ortaya koyduğu şeyin öyle olması gerektiğini düşünmekte başka türlü yaparsa kendi yapıp anlatmak istediği 'şey' olmayacağını düşünmektedir. tıpkı doğum ve doğurmak gibi. bir kadın bir çocuk yapmak istediğinde, böyle bir düşüncesi olduğunda, bunun nesnel gerekleri ve araçları bellidir. ve tüm gebelik süreci sorunları, külfetleri doğum sancıları bellidir bilir ve yaşayacaktır. bunlar zorunluklardır. ihtiyaç olamaz. sonunda doğan bebeği büyük oranda yaratan o'dur ve sever. onun ayrı bir kimlik ve kişilik olacağını, kendisinden ayrılabileceğini.. vs. vs. ama o, o çocuğu istemiştir ve doğurur. sanatçının bir heykeli, ressamın bir tabloyu yapışından farkı ne ki.? yapıtlarını çocukları gibi görmelerinden, birbiriyle kıyaslamaktan kaçışlarından da anlaşılmıyor mu..
devamını gör...
151.
kafa içinde durmadan dönen hikayeler,hayali oyunlar arkadaslar ,aşklar, fantastik olaylar derken bunlar taşıyor ve sanırım bunları bir şekilde dökmek gerekiyor..
devamını gör...
152.
yazar ya da şairlere sormak gerekir, onları yazar ya da şair kılabilecek kadar yazmalarını sağlayan şeyin ne olduğunu.. sorulupta cevaplayanların tek bir cevabı yok çünkü.. (sözlükte hasbelkader yazıyoruz diye kendimizi yazar sanmıyoruz dimi. aman ha..)
devamını gör...
153.
valla anlaticak 1 kimsesi yoktur, o da yazar iste.
devamını gör...
154.
unutmamak için olabilir mi
devamını gör...
155.
söz uçar yazı kalır ne de olsa, bunu hep merak etmişimdir belki de tarihte nice olmuş olaylar ve yaşamış kişiler vardır ama kimse haklarında bir şey yazmamıştır diye; o açıdan tarihe not düşmek gayet mantıklı ama edebi eser konusuna gelirsek bence yine aynı sebep vardır: yaşatmak için. insan fikirlerini; duygularını, yaşadıklarını hep yaşatmak istemiştir eski çağlardan beri bu böyledir, ne de olsa fikirler yaşar ama yazarlar ölümlüdür.
devamını gör...
156.
yazardan yazara değişir ama çoğunluğu küçüklüğünden beri yazar olmak isteyenlerdir derim.
sanaçlılarda "ölümsüz olmak" önemli bir idealdir. yani eserleriyle sonsuza kadar yaşamak. bunu belirten birçok yazar olagelmiştir.
jack london'ın aslında yazmaktan nefret ettiğini ama aç kalmamak için yazmak zorunda olduğunu söylediği bir yazı okumuştum 20 sene falan önce. ancak google'da şu anda anahtar kelimelerle öyle bir bilgiye ulaşamıyorum.
rus edebiyatında da mesela uzuuuuuuuuuuun betimlemeler... yani bunun sanatsal bir gayeyle yapılıp yapılmadığı tartışılabilir zira kelime sayısına göre para kazanıyorlarmış, döneminde ancak geçinebilen günümüzün ikonik rus yazarları.
kimisi de dünyayı değiştirmek için yazar. belki de "sanatçı" olanların çoğunluğu. insanlığa katkı falan fistan...
sanaçlılarda "ölümsüz olmak" önemli bir idealdir. yani eserleriyle sonsuza kadar yaşamak. bunu belirten birçok yazar olagelmiştir.
jack london'ın aslında yazmaktan nefret ettiğini ama aç kalmamak için yazmak zorunda olduğunu söylediği bir yazı okumuştum 20 sene falan önce. ancak google'da şu anda anahtar kelimelerle öyle bir bilgiye ulaşamıyorum.
rus edebiyatında da mesela uzuuuuuuuuuuun betimlemeler... yani bunun sanatsal bir gayeyle yapılıp yapılmadığı tartışılabilir zira kelime sayısına göre para kazanıyorlarmış, döneminde ancak geçinebilen günümüzün ikonik rus yazarları.
kimisi de dünyayı değiştirmek için yazar. belki de "sanatçı" olanların çoğunluğu. insanlığa katkı falan fistan...
devamını gör...
157.
ben bu soruyu kendini yazar sanarak değilde çocukluğundan beri yazan biri olarak cevaplamak istiyorum. benim için yazmak aslında kendimle konuşmak gibi. kendimi dinlemek, anlamak, eleştirmek, hak vermek gibi. bana hep iyi gelmiştir. o yüzden iyi hissetmek için yazıyorum sanırım. ve kendimi unutmamak için.
devamını gör...
158.
insan kafasına sığamıyorsa yazar, resim yapar, şarkı söyler.
devamını gör...
159.
doğuştan öyle programlı doğan insanlar var. yetenek denen o işte. yatkınlık sağlayan gen kombinasyonu o kişiye denk gelmiş. kafasındai akışı illa yazacak ya da kafasındaki melodiyi illa gerçekleştirecek ya da kafasındaki renk ve şekilleri illa çizecek boyayacak. bu yaratılışdan zorunlu birey işte.
devamını gör...
160.
duygularını ancak yazarak daha etkili anlatabildikleri içindir belki, şairler için özellikle, konuşmayı sosyal olmayı değil de dizeleri tercih ediyorlardı muhtemelen.
devamını gör...