101.
insanlar sizi görmek istedikleri gibi göremeyince canları sıkılır, sizin engelli olmanızla ilgilenmezler, sizi engelli veya çirkin gördükleri için kendilerine bunu hakaret sayarlar. insanlar güzel olmayan bir şeyi görmek istemezler. veya olmaktan korktuğu şeyleri... bir dilenci mesela...
devamını gör...
102.
bir insan bir yere bakıyorsa orada ilgilendiği bir şey vardır. bir insan bir yere hiç bakmıyorsa orada ilgilendiği bir şey kesinlikle vardır.
devamını gör...
103.
erich fromm - sevme sanatı
erich fromm, "sevme sanatı" kitabında sevmenin tesadüfen karşımıza çıkan tatlı bir duygu değil, temeli emek ve bilgiye dayanan bir duygu olduğunu savunuyor. sevmek sanattır.
sevgi araya girdiği zaman insan gerçekten sevginin emek olduğunu anlıyor. sevdiği o şey için insanın içinde kafasını yiyip bitiren bir merak duygusu oluşuyor. daha sonra eyleme geçip sevdiğimiz o şey, ya da o kişi için bilgi toplamaya çalışıyoruz. belki fark etmesek de bu süreç içerisinde fazlasıyla emek sarf ediyoruz. eğer bu sevgimizi karşı tarafa verirken bir karşılık bekliyorsak bu duygu saflığını yitirebilir. insan verdiği duygunun karşılığını alırsa mutlu olabilir fakat böyle bir beklenti içinde sevgimizi gösterirsek o zaman verilen tüm emekler yitirir anlamını. çünkü aslında bunu yaparak siz sevginizin değil, emeğinizin karşılığını beklemiş olursunuz o kişiden. karşılık beklemeksizin sevgi beslerseniz, o sevgi beslediğiniz şeyin varlığını hissetmek bile mutlu olmak için yeter size. çiçekleri sevmeye başlarsınız, rekleri sevdirir size. kitapları sevmeye başlarsınız, kelimeler heyecanlandırır sizi. peki ya nefret? nedir bizi nefrete iten şey? daha önce hiçbir kötülüğünü görmediğiniz birine karşı neden nefret beslersiniz? o kadar şahit oluyoruz ki bu nefret duygusuna özellikle sosyal medyada. birbiriyle bağlantısı olmayan iki ayrı insanın birbiriyle konuşmalarına şahit oldum. ölesiye nefret ediyorlar birbirinden. nefret dolu bir konuşma biçimi. birbirlerini tanımıyorlar. ne garip değil mi? nefret dolu yorumlar, kan kusuyorlar tanımadıkları insanlara. sevgi gibi mutluluk verebilecek bir duygu varken nefreti seçiyor insan. zevkimize uymayan şeyleri içimizde tutabilecek nefse sahipken laf söylemeye ihtiyaç duyuyoru. mutluluk bize bu kadar yakınken mutsuzluğu, aksiliği seçiyoruz.
devamını gör...
104.
değişim stres yaratır.
devamını gör...
105.
odağınızda ne varsa, hep onunla ilgili şeyleri hayatınıza çekersiniz. bir nevi algıda seçicilik gibi bir şey... sonra bu durum, "benim başıma hep şu şu gelir." gibisinden bir inanca dönüşür ki artık bu saatten sonra, o durum, "kendi kendini gerçekleştiren kehanet"e dönüşür. olaylara fazla anlam yüklememek, odak noktasına hayatınızda olmasını en çok istediğiniz şeyleri koymak, geçmişin etkilerinden kurtulmak için en birincil adımdır.
devamını gör...
106.
bazı joker gibi adamlar harley'i değil de amber heard'ı daha çok hak ediyor diye düşünüyorum.
o kadar psikolojik soruna aynı karşılığı verecek kadınlarımız.
o kadar psikolojik soruna aynı karşılığı verecek kadınlarımız.
devamını gör...
107.
108.
“aşık olmak” ile “obsesif-kompulsif kişilik bozukluğuna sahip olmak” vücutta aynı etkiyi yaratıyor
devamını gör...
109.
güneş ışığı enerjiyi tazeler...
devamını gör...
110.
hayatındaki en önemli insan sensin. bunu asla unutma!
devamını gör...
111.
112.
113.
duygularımızın iletişimimizi etkilediği gerçeği aslında yanlış; tam tersine gün içinde yaşadığımız etkileşimler duygusal durumumuzu belirliyor.
devamını gör...
114.
bıyık büküle büküle kaytan insan şey edile edile şeytan olurmuş.
ne kadar argo olsa bile altı en doldurulabilir sözlerdendir.
bu yaşıma kadar net gözlemlerimden biridir
cocuklugunda sevgi eksikliği yaşamış insanlar genel olarak acımasız olur fakat şu noktada kafam çok karışıyor; bir arkadaşım bana "ben hayat kadını ruhluyum bir insanı yıkarım ve dönüp enkazına bile bakmam" demişti ki bu çok acık sozlu bir arkadastı ve cevremde en cok şiddet gören insanlardan biriydi, daha az şiddet veya sevgisizlik görenler ise daha acımasız oluyor ve kendini gizliyor! bu onları sanırım biraz psikopat kategorisine sokabilir.
sonuc olarak bu tespitin yanılma payı çok azdır ama yanılırsa eğer kesinlikle yaşayacağınız mutluluğun değerini asla anlatamayacaksınız.
ne kadar argo olsa bile altı en doldurulabilir sözlerdendir.
bu yaşıma kadar net gözlemlerimden biridir
cocuklugunda sevgi eksikliği yaşamış insanlar genel olarak acımasız olur fakat şu noktada kafam çok karışıyor; bir arkadaşım bana "ben hayat kadını ruhluyum bir insanı yıkarım ve dönüp enkazına bile bakmam" demişti ki bu çok acık sozlu bir arkadastı ve cevremde en cok şiddet gören insanlardan biriydi, daha az şiddet veya sevgisizlik görenler ise daha acımasız oluyor ve kendini gizliyor! bu onları sanırım biraz psikopat kategorisine sokabilir.
sonuc olarak bu tespitin yanılma payı çok azdır ama yanılırsa eğer kesinlikle yaşayacağınız mutluluğun değerini asla anlatamayacaksınız.
devamını gör...
115.
"aslanlara inanmıyorum" deyip, bir aslanın kafesine girersen, aslan senin ecdadına zıplar.
haluk bilginer - güneşin oğlu.
haluk bilginer - güneşin oğlu.
devamını gör...
116.
iyi bir terapist olmak icin gereken şartlardan biri de depresyonda olmak veya anksiyeteden muzdarip olmaktir.
-psychology today
buradan
-psychology today
buradan
devamını gör...
117.
devamını gör...
118.
bir yerde okumuştum. bende de var olduğu için seçici algı yöntemiyle direkt oraya odaklanmış olabilirim. deneyimlerimden de yola çıkarak, kafama iyice yatan bir psikolojik tespit bırakıyorum:
çok üzgün olduğumda ya da çok korktuğumda bana iyi geldiğini düşündüğüm her zaman gittiğim kafeye gider, her zaman yediğim tatlıyı yerim. o an yeni bir yere gidip yeni tat deneyimleme fikri bana soğuk gelir. yine çok mutsuz olduğumda her zaman konuştuğum insanlarla konuşurum. yeni biriyle tanışmam, bilmediğim yere gitmem. ezberleme olan, benim için monotonlaşmış olan şeylerin dışına çıkmam. kafamı dağıtmak için aynı yollardan yürürüm. dolaptan benim için standart olan kıyafetimi giyinir üzerimde ekstra bir değişiklik yapmam. bunların hepsi güvende hissetmemi sağlıyormuş. okuduğumda vay be demiştim. kim bilir daha neler vardır, farkına varmadığımız ne psikolojik tespitler.. tespit gibi tespittir benim için..
çok üzgün olduğumda ya da çok korktuğumda bana iyi geldiğini düşündüğüm her zaman gittiğim kafeye gider, her zaman yediğim tatlıyı yerim. o an yeni bir yere gidip yeni tat deneyimleme fikri bana soğuk gelir. yine çok mutsuz olduğumda her zaman konuştuğum insanlarla konuşurum. yeni biriyle tanışmam, bilmediğim yere gitmem. ezberleme olan, benim için monotonlaşmış olan şeylerin dışına çıkmam. kafamı dağıtmak için aynı yollardan yürürüm. dolaptan benim için standart olan kıyafetimi giyinir üzerimde ekstra bir değişiklik yapmam. bunların hepsi güvende hissetmemi sağlıyormuş. okuduğumda vay be demiştim. kim bilir daha neler vardır, farkına varmadığımız ne psikolojik tespitler.. tespit gibi tespittir benim için..
devamını gör...
119.
hatırlamaktan korktuğumuz şeyler hem en mutlu hemde en mutsuz anılarımızdır.
devamını gör...
120.