21.
türk edebiyatı'nın en önemli yazarlarından biridir. aynı zamanda en nobel alamayan yazar da denilir. gerçekten nobel almamış olmasına hep hayret ederim.
devamını gör...
22.
eserlerinin çoğu köyde ve köylünün dünyasında geçmesine rağmen, doğu'dan batı'ya uzanan bir gökkuşağı gibi bütün insanlığa ve zamana hitap etmeyi başarmıştır.
romanlarında tabiatı, yaşadığı coğrafyayı, insanı ve toplumu ile beraber anlamaya çalışarak aktarmıştır. insanın tabiatla olan ilişkisini tasvir etmek için ise kendine has bir dil kurmuştur. çevreci bir bakış açısıyla toroslar ve çukurova coğrafyasını romanlaştırmıştır.
romanlarında tabiatı, yaşadığı coğrafyayı, insanı ve toplumu ile beraber anlamaya çalışarak aktarmıştır. insanın tabiatla olan ilişkisini tasvir etmek için ise kendine has bir dil kurmuştur. çevreci bir bakış açısıyla toroslar ve çukurova coğrafyasını romanlaştırmıştır.
devamını gör...
23.
yeşilyurt pamukbank şubesinde karşılaşmıştım, sanırım sene 1998.. görünce kendisini gözüne fener tutulmuş tavşan misali donmuştum. ardından o esnadaki haline aldanmaksızın yanına gidip elini öpmeye çalışmıştım ki 'bırak!' diye sesini yükseltmesi ile geri çekilmiştim.. meğersem o esnada şubedeki elemanı fırçalıyormuş, bir fırça da ben yemiştim
devamını gör...
24.
veliahtı ya da halefi faruk duman'dir. sus barbatus bunun kanıtı. tabii bir yaşar kemal değil.
devamını gör...
25.
romanlarının yanı sıra "yalnızlık" şiiri ile de gönlümüzde yer edinmiş, betimleme ustası yazarımızdır. 17 yaş şiiri
devamını gör...
26.
daha 14 yaşındayken çukurova ve toros köylerini dolaşıp yöresel ağıtları derlemiş olması, ufku hakkında fikir verir.
devamını gör...
27.
ince memed kitabının yazarıdır. çok güzel betimlemeler yapan yazar 2015 yılında hayatını kaybetmiştir.
devamını gör...
28.
asıl adı kemal sadık gökçeli. 50li yıllarda cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başlar. dönem baskısı nedeniyle yaşar kemal ismiyle yazıları, röpartajları yayınlanır. bu yıllarda ince memedi kaleme alır. başlarda kitabın isimsiz basılmasını istese de, gazetenin ve yayımcısının istekleri sonrasında yaşar kemal ismiyle basılmasını kabul eder. kitabın basımı sırasında, kemal’in komünist olduğu gerekçesiyle, yayımcısı tehdit edilir, basım engellenmek istenir ancak yayımcı sağlam durur ve basılır ince memed.
yaşar kemal’in anadolu insanını tasviri müthiştir. bütün ülkeyi karış karış gezip, anadolu insanını gözlemlemiş, yaşamıştır. türk dili ve kültürüne verdiği önemin yanı sıra vatan toprağı için de kaygılanır. türkiye’deki doğa tahribatını, çukurova’nın, bereketli toprakların çölleşmesini, erozyonu, orman yangınlarını sık sık eleştirir, yazar, konuşur. yani sadece bir yazar değildir. vatanını, toprağını seven bir yazar, kültür adamıdır. iyi ki geçmiştir bu topraklardan.
yaşar kemal’in anadolu insanını tasviri müthiştir. bütün ülkeyi karış karış gezip, anadolu insanını gözlemlemiş, yaşamıştır. türk dili ve kültürüne verdiği önemin yanı sıra vatan toprağı için de kaygılanır. türkiye’deki doğa tahribatını, çukurova’nın, bereketli toprakların çölleşmesini, erozyonu, orman yangınlarını sık sık eleştirir, yazar, konuşur. yani sadece bir yazar değildir. vatanını, toprağını seven bir yazar, kültür adamıdır. iyi ki geçmiştir bu topraklardan.
devamını gör...
29.
bir yörük kızı olarak yaşar kemal'i saygıyla anıyorum.
bugün ölüm yıl dönümü. sonsuz saygıyla...
çok öfkeli insanlarız. eskiden bizimkiler daha da öfkeli insanlarmış ya… neden bu kadar öfkeliyiz, neden bu kadar gözü dönmüş kişileriz, soğukkanlılıkla bir işe sarılıp onu niçin sonuna kadar vardırmıyoruz? bir arkadaşım var, çok uzun zamandır öfke üstüne konuşuyoruz onunla.
günlerdir, şu öfke duygusunun altından girdik, üstünden çıktık. diyor ki, öfke bir kendine güvensizliktir. öfke çaresizliğin arkasından gelir. daha da ağır konuşuyor, öfke dünyayı tanımamaktan, bilgisizlikten gelir. ben burada öfkeyi savunacak, kutsallaştıracak değilim… bazı yerlerde arkadaşımın düşüncesine katılıyorsam da, bazı yerlerde onunla birlik olamıyorum. öfke büyük bir inancın sonucu da olabilir gibime geliyor. öfke, kör bir duvarla karşılaşan, aydınlığı görmüş insanın öfkesi de olabilir.
öfke, karmakarışıklıktan da gelebilir.
her neyse, bizim bugünlerde işimiz öfke. öfkeyi neredeyse kutsal bir hale getireceğiz. öfke, işin kötüsü, moda olmaya doğru gidiyor. öfkeli adam diye, bazı kişileri hoş görüyorlar, zıpırlıklarına sünger de çekiyorlar.
bana kalırsa öfkemizin sebebini araştırmamız gerek.
….
türk halkı tembel, köylüsü, işçisi yeteri kadar çalışmıyor diyorlar. basını yetersiz, her şey yetersiz. geri kalmış bir memleketiz, elbette birçok yönümüz yetersiz olacak.
bu köylü niçin yetersiz? işçisinin derdi ne?
tembeldir, deyip işin içinden çıkıyoruz.
bu tembelliğin, varsa, sebebini bize bilim adamları niçin söylemiyorlar? besin yetersizliğinden mi, kötü bir gelenekten mi, toprağın yetersizliğinden mi?
bilim adamlarının tembelliğinden deyiveririz… peki bilim neden yetersiz, neden tembel?
sanatçımız neden taklitçi? tembelliğinden mi? kendisini yaratma, bulma çabasına varmadan, batıdan hazırlop!
aydına, köylüye, bilim adamına, bilim adamlarını uzaklaştıranlara veryansın ediyoruz.
belki bu haklı bir öfke. bir bozukluk olduğu belli.
öfkeyi bir yana atıp da şöyle bir düşünsek…
bir kısımları diyor ki, bu toplum toptan bozuk. bu, gemisini kurtaran kaptandır düzeni, bu altta kalanın canı çıksın düzeni, bu temeli sömürme olan düzen… bütün kötülüklerin temeli bu düzendir, diyorlar. suçu tüm düzene yüklüyorlar.
bana öyle geliyor ki, öfkeyi bıraksak da, düşünüp taşınsak da, gerçekten kötü olan bu düzenden yakayı kurtarsak… ne dersiniz, geç kalmadan bu işe hemen başlasak mı?
ucuz öfkelerden, ucuz yüklenmelerden, gününü gün etme yoksulluğundan, ucuz ünlerden vazgeçsek de… bence vakit kalmadı… hiç mi hiç kalmadı… yirminci yüzyıla gülünç olmayalım.
ucuz kazanç, ucuz bilim, ucuz sanat, ucuz ün… her şey ucuza…
yaşar kemal, 4 nisan 1962
bugün ölüm yıl dönümü. sonsuz saygıyla...
çok öfkeli insanlarız. eskiden bizimkiler daha da öfkeli insanlarmış ya… neden bu kadar öfkeliyiz, neden bu kadar gözü dönmüş kişileriz, soğukkanlılıkla bir işe sarılıp onu niçin sonuna kadar vardırmıyoruz? bir arkadaşım var, çok uzun zamandır öfke üstüne konuşuyoruz onunla.
günlerdir, şu öfke duygusunun altından girdik, üstünden çıktık. diyor ki, öfke bir kendine güvensizliktir. öfke çaresizliğin arkasından gelir. daha da ağır konuşuyor, öfke dünyayı tanımamaktan, bilgisizlikten gelir. ben burada öfkeyi savunacak, kutsallaştıracak değilim… bazı yerlerde arkadaşımın düşüncesine katılıyorsam da, bazı yerlerde onunla birlik olamıyorum. öfke büyük bir inancın sonucu da olabilir gibime geliyor. öfke, kör bir duvarla karşılaşan, aydınlığı görmüş insanın öfkesi de olabilir.
öfke, karmakarışıklıktan da gelebilir.
her neyse, bizim bugünlerde işimiz öfke. öfkeyi neredeyse kutsal bir hale getireceğiz. öfke, işin kötüsü, moda olmaya doğru gidiyor. öfkeli adam diye, bazı kişileri hoş görüyorlar, zıpırlıklarına sünger de çekiyorlar.
bana kalırsa öfkemizin sebebini araştırmamız gerek.
….
türk halkı tembel, köylüsü, işçisi yeteri kadar çalışmıyor diyorlar. basını yetersiz, her şey yetersiz. geri kalmış bir memleketiz, elbette birçok yönümüz yetersiz olacak.
bu köylü niçin yetersiz? işçisinin derdi ne?
tembeldir, deyip işin içinden çıkıyoruz.
bu tembelliğin, varsa, sebebini bize bilim adamları niçin söylemiyorlar? besin yetersizliğinden mi, kötü bir gelenekten mi, toprağın yetersizliğinden mi?
bilim adamlarının tembelliğinden deyiveririz… peki bilim neden yetersiz, neden tembel?
sanatçımız neden taklitçi? tembelliğinden mi? kendisini yaratma, bulma çabasına varmadan, batıdan hazırlop!
aydına, köylüye, bilim adamına, bilim adamlarını uzaklaştıranlara veryansın ediyoruz.
belki bu haklı bir öfke. bir bozukluk olduğu belli.
öfkeyi bir yana atıp da şöyle bir düşünsek…
bir kısımları diyor ki, bu toplum toptan bozuk. bu, gemisini kurtaran kaptandır düzeni, bu altta kalanın canı çıksın düzeni, bu temeli sömürme olan düzen… bütün kötülüklerin temeli bu düzendir, diyorlar. suçu tüm düzene yüklüyorlar.
bana öyle geliyor ki, öfkeyi bıraksak da, düşünüp taşınsak da, gerçekten kötü olan bu düzenden yakayı kurtarsak… ne dersiniz, geç kalmadan bu işe hemen başlasak mı?
ucuz öfkelerden, ucuz yüklenmelerden, gününü gün etme yoksulluğundan, ucuz ünlerden vazgeçsek de… bence vakit kalmadı… hiç mi hiç kalmadı… yirminci yüzyıla gülünç olmayalım.
ucuz kazanç, ucuz bilim, ucuz sanat, ucuz ün… her şey ucuza…
yaşar kemal, 4 nisan 1962
devamını gör...
30.
"... ruhumda kopan fırtınaları
canlandırabilir misin hayalinde
yaşayabilir misin aynı acı ve üzüntülerimi
delice düşlerimi sorgulayabilir
misin içinde.
boşuna anlıyorum deme bana
içiçe yaşadığım bunca seneye rağmen
kendimi ben bile anlayamadım daha."
yaşar kemal
türk edebiyatı denilince ilk aklıma gelen isimlerden olan , eserleriyle ölümsüzleşmiş, kocaman yüreğiyle zihinlerde ve kalplerde yer kaplamış usta yazarı saygıyla anıyorum.
canlandırabilir misin hayalinde
yaşayabilir misin aynı acı ve üzüntülerimi
delice düşlerimi sorgulayabilir
misin içinde.
boşuna anlıyorum deme bana
içiçe yaşadığım bunca seneye rağmen
kendimi ben bile anlayamadım daha."
yaşar kemal
türk edebiyatı denilince ilk aklıma gelen isimlerden olan , eserleriyle ölümsüzleşmiş, kocaman yüreğiyle zihinlerde ve kalplerde yer kaplamış usta yazarı saygıyla anıyorum.
devamını gör...
31.
"duvarın dibinde resmim aldılar, ak kağıt üstünde tanıyın beni.."
devamını gör...
32.
demir olsam çürürdüm,
toprak oldum da dayandım.
bu dünyadan yaşar kemal geçti!
türk edebiyatının en önemli romancılarından yaşar kemal'i aramızdan ayrılışının 6. yılında saygıyla analım.
toprak oldum da dayandım.
bu dünyadan yaşar kemal geçti!
türk edebiyatının en önemli romancılarından yaşar kemal'i aramızdan ayrılışının 6. yılında saygıyla analım.
devamını gör...
33.
haddinden fazla şişirilmiştir. öyle büyük bir romancı filan değildir. edebî açıdan sığ bile sayılabilir. en bilinen eseri olan ince memed romanı, panait istrati'nin baraga'nın dikenleri romanından esintiler taşır... bununla beraber hakkını verelim, oldukça iyi bir tasvir yeteneği vardır elbette. özellikle ince memed romanındaki tasvirleri çukurova'nın tapusu gibidir.
devamını gör...
34.
edebiyatımızın en önemli romancılarındandır. dilinden tutun eserlerindeki içeriğe kadar hepsi mükemmel uyum içerisindedir.
iyi insanlar o güzel atlara binip gittiler...
iyi insanlar o güzel atlara binip gittiler...
devamını gör...
35.
sadece yazarlığıyla değil demir gibi ışıldayan karakteriyle de mükemmel bir insandır. anadolu insanını anlamak için bir ömür harcamıştır. çocukla çocuk büyükle büyük olmuştur. çok gezmiş, bir sürü gazete yazısı yazmış, romanları güncelliğini koruyan, dünyada en çok okunan türk yazarlar arasında olan yazarımızdır.
filler sultanı ile kırmızı sakallı topal karınca hayvanlar üzerinden yapılan bir sistem eleştirisidir. kitapta küçük karıncaların dev fillerle olan mücadelesi anlatılır. kitabın içindeki çizimlerle de okuması daha zevkli hale gelmiştir.
yılanı öldürseler kırsalda kadın olmanın, kocanın ailesinin ettiği kötülüklerin ve bir çocuğun uğradığı ağır psikolojik baskıyı anlatmaktadır. özellikle çocuğun ruh tahlilleri ve toplumun çocuklara yaptığı kötülükler aşırı iyi işlenmiştir.
binboğalar efsanesi toprakların tapuyla paylaştırılması döneminde yörüklerin yaşadığı sıkıntıları, yaşlı bir ustanın yaptığı kılıçla umudun hikayesini, o güzel yörük kardeşlerimizin nasıl acılar çektiğini kalp sıkışmasıyla okuduğumuz eserdir.
tek kanatlı bir kuş aslında en ince kitaplarından biri olmasına rağmen diğer kitaplarına göre daha yoğun metafor içerir. bir köyün sakinlerinin köyü korkuyla terketmesi, köye yeni gelen insanların köye giremeyip uzakta beklerken öğrendikleri şeyler aslında uçma imkanı varken uçamayan ve bu yüzden tek kanatlı bir kuşa benzetilen insanımızı anlatır. batıl inançları yüzünden kaybettiğimiz özgürlüklerimize dikkat çeker yazar.
sarı sıcak yazarın öykü kitabıdır ki bir öyküsünden bir roman çıkabilecek kalitededir her biri. hepsi enfestir.
çakırcalı efe bir eşkıyanın destansı anlatısıdır. kitap bitince karakteri özleme garantiniz mevcuttur.
teneke genç bir kaymakamın ağalarla olan mücadelesini anlatır. kaymakam tüm çabasına rağmen ağalarla başa çıkabilir mi? kitap gerçek olaylardan yola çıkılarak yazılmıştır. tiyatrosu da mevcuttur. avrupada çok sevilerek izlenmiştir.
baldaki tuz yazarın gazete yazılarından oluşmaktadır. her bir yazı 24 ayar altın değerindedir.
filler sultanı ile kırmızı sakallı topal karınca hayvanlar üzerinden yapılan bir sistem eleştirisidir. kitapta küçük karıncaların dev fillerle olan mücadelesi anlatılır. kitabın içindeki çizimlerle de okuması daha zevkli hale gelmiştir.
yılanı öldürseler kırsalda kadın olmanın, kocanın ailesinin ettiği kötülüklerin ve bir çocuğun uğradığı ağır psikolojik baskıyı anlatmaktadır. özellikle çocuğun ruh tahlilleri ve toplumun çocuklara yaptığı kötülükler aşırı iyi işlenmiştir.
binboğalar efsanesi toprakların tapuyla paylaştırılması döneminde yörüklerin yaşadığı sıkıntıları, yaşlı bir ustanın yaptığı kılıçla umudun hikayesini, o güzel yörük kardeşlerimizin nasıl acılar çektiğini kalp sıkışmasıyla okuduğumuz eserdir.
tek kanatlı bir kuş aslında en ince kitaplarından biri olmasına rağmen diğer kitaplarına göre daha yoğun metafor içerir. bir köyün sakinlerinin köyü korkuyla terketmesi, köye yeni gelen insanların köye giremeyip uzakta beklerken öğrendikleri şeyler aslında uçma imkanı varken uçamayan ve bu yüzden tek kanatlı bir kuşa benzetilen insanımızı anlatır. batıl inançları yüzünden kaybettiğimiz özgürlüklerimize dikkat çeker yazar.
sarı sıcak yazarın öykü kitabıdır ki bir öyküsünden bir roman çıkabilecek kalitededir her biri. hepsi enfestir.
çakırcalı efe bir eşkıyanın destansı anlatısıdır. kitap bitince karakteri özleme garantiniz mevcuttur.
teneke genç bir kaymakamın ağalarla olan mücadelesini anlatır. kaymakam tüm çabasına rağmen ağalarla başa çıkabilir mi? kitap gerçek olaylardan yola çıkılarak yazılmıştır. tiyatrosu da mevcuttur. avrupada çok sevilerek izlenmiştir.
baldaki tuz yazarın gazete yazılarından oluşmaktadır. her bir yazı 24 ayar altın değerindedir.
devamını gör...
36.
yaşar kemal, türk romancı, senaryo, öykü yazarı ve aktivist.türkiye edebiyatına 26 roman, 11 deneme, 9 röportaj, 2 öykü ve şiir alanında bir eseri miras bırakmıştır. en çok konuşulan eseri de ince memed'dir. halkın içinden çıkmış bir yazardır.
devamını gör...
37.
şiirsel anlatımı ve toplumcu gerçekçi yanıyla türkiye'nin en iyi yazarlarından biridir.
devamını gör...
38.
“demir olsam çürürdüm toprak oldum da dayandım.”
gerçek adı kemal sadık göçeli olan yazar hakkında entry’ler girilmiş ancak hayatı hakkında detaylı bilgi göremedim. ben yazayım dedim ama kelime sınırına takılırdı.
hayatı hakkında evrensel gazatesinde çok iyi bir derleme var okumanızı öneririm. linki aşağıya bırakıyorum. edebiyat tarihimizin önemli isimlerinden olan yaşar kemal’i okumak yetmez, tanımak lazım.
“çıkarsın bir dağ başına,
bir ağaç bulursun
tellersin pullarsın
gelin eylersin.
bir de bulutları görürsün,
bir de bulutları görürsün
bir de bulutları görürsün
köpürmüş gelen bulutları
başka ne gelir elden?”
edebiyatagider
gerçek adı kemal sadık göçeli olan yazar hakkında entry’ler girilmiş ancak hayatı hakkında detaylı bilgi göremedim. ben yazayım dedim ama kelime sınırına takılırdı.
hayatı hakkında evrensel gazatesinde çok iyi bir derleme var okumanızı öneririm. linki aşağıya bırakıyorum. edebiyat tarihimizin önemli isimlerinden olan yaşar kemal’i okumak yetmez, tanımak lazım.
“çıkarsın bir dağ başına,
bir ağaç bulursun
tellersin pullarsın
gelin eylersin.
bir de bulutları görürsün,
bir de bulutları görürsün
bir de bulutları görürsün
köpürmüş gelen bulutları
başka ne gelir elden?”
edebiyatagider
devamını gör...
39.
insanı insanlığı en iyi işleyen edebiyatçılardan biridir. yeri bambaşkadır...
devamını gör...
40.
gerçek adı, kemal sadık gökçeli'dir.
ince memed romanının yazarı olur kendileri.
nobel'e aday gösterilen ilk erkek yazarımızdır.
yaşar kemal, 12 yaşına kadar konuşma güçlüğü çekmiş:
ailesi, süphan dağı'nın van gölü kıyısından, çukurova'ya o doğmadan göçtü.
bu göç, tam bir buçuk yıl sürdü ama çukurova'ya yaklaştıklarında, yolda ölü olduğunu sandıkları bir çocuk gördüler.
yaşar kemal'in babası:
"müslüman ölüsü yerde bırakılmaz." diyip çocuğu kucağına aldı, kucağına alır almaz çocuk gözlerini açtı.
çocuğun adı yusuf'tu.
yağmurcuk kuşu serisindeki "salman" da diyebiliriz.
onlar, yusuf yaşadığı için sevinip onu evlatlık aldılar.
yusuf ise,
yıllar sonra, yaşar kemal'in babasını camiide namaz kılarken öldürmüştür.
bu olaya şahit olan yaşar kemal, henüz dört buçuk yaşındaydı.
bu olay kendisinde travma yarattı ve 12 yaşına kadar doğru düzgün konuşamadı yani konuşurken kekeledi.
ağıtlar, masallar, destanlar söylerken dili hiç tutulmadı. hatta şöyle demiştir
bu konuyla alakalı:
"ben babamın camide, o, namaz kılarken yanındaydım, hançerlendiği akşamdan sonra, sabaha kadar yüreğim yanıyor, diye ağladım. ardından da kekeme oldum ve on iki yaşıma kadar zor konuştum. yalnız türkü söylerken kekemeliğim geçiyordu. hiç kekelemiyordum. kitap okurken de, okur yazar olduktan sonra, hiç kekelemedim. on iki yaşımdan sonra kekemeliğim geçti."
ince memed romanının yazarı olur kendileri.
nobel'e aday gösterilen ilk erkek yazarımızdır.
yaşar kemal, 12 yaşına kadar konuşma güçlüğü çekmiş:
ailesi, süphan dağı'nın van gölü kıyısından, çukurova'ya o doğmadan göçtü.
bu göç, tam bir buçuk yıl sürdü ama çukurova'ya yaklaştıklarında, yolda ölü olduğunu sandıkları bir çocuk gördüler.
yaşar kemal'in babası:
"müslüman ölüsü yerde bırakılmaz." diyip çocuğu kucağına aldı, kucağına alır almaz çocuk gözlerini açtı.
çocuğun adı yusuf'tu.
yağmurcuk kuşu serisindeki "salman" da diyebiliriz.
onlar, yusuf yaşadığı için sevinip onu evlatlık aldılar.
yusuf ise,
yıllar sonra, yaşar kemal'in babasını camiide namaz kılarken öldürmüştür.
bu olaya şahit olan yaşar kemal, henüz dört buçuk yaşındaydı.
bu olay kendisinde travma yarattı ve 12 yaşına kadar doğru düzgün konuşamadı yani konuşurken kekeledi.
ağıtlar, masallar, destanlar söylerken dili hiç tutulmadı. hatta şöyle demiştir
bu konuyla alakalı:
"ben babamın camide, o, namaz kılarken yanındaydım, hançerlendiği akşamdan sonra, sabaha kadar yüreğim yanıyor, diye ağladım. ardından da kekeme oldum ve on iki yaşıma kadar zor konuştum. yalnız türkü söylerken kekemeliğim geçiyordu. hiç kekelemiyordum. kitap okurken de, okur yazar olduktan sonra, hiç kekelemedim. on iki yaşımdan sonra kekemeliğim geçti."
devamını gör...