üniversitede yaşanmış en büyük pişmanlık
başlık "kendiniarayanbireyimsi" tarafından 08.11.2020 21:59 tarihinde açılmıştır.
281.
1. sınıfta derslere önem vermemek
devamını gör...
282.
çok ciddiyim üniversite okumak.
vakit kaybı safi. 3. sınıf ülkelerde ticaret tek açar kapı. bunu gençken idrak etmek lazım.
şimdiki aklım olsa direkt ticarete dalardım kafa göz. 20 yaşındaki cahil cesareti bi başka oluyor. 1000 defa batsan 1001. hamleyi yapabilecek kadar m.lsın ama atarsın. illa tutar.
bizim gibi ülkelerde okumak, sadece kişisel zulüm. akıl en büyük düşmanı oluveriyor insanın.
vakit kaybı safi. 3. sınıf ülkelerde ticaret tek açar kapı. bunu gençken idrak etmek lazım.
şimdiki aklım olsa direkt ticarete dalardım kafa göz. 20 yaşındaki cahil cesareti bi başka oluyor. 1000 defa batsan 1001. hamleyi yapabilecek kadar m.lsın ama atarsın. illa tutar.
bizim gibi ülkelerde okumak, sadece kişisel zulüm. akıl en büyük düşmanı oluveriyor insanın.
devamını gör...
283.
sonsuza kadar uzayabilecek bir listem var bu konuda. seçtiğim bölüm; 7 yıl önce mesleğin bu halini öngörebilseydim asla seçmezdim. aptal saptal insanlarla arkadaş olmak, kendi çıkarlarını düşünen 'arkadaşlarıma' sonsuz fedakarlık yapmak, bir an önce okulun bitmesini istemek vs..
devamını gör...
284.
üniversitede ben çok sık eve giderdim. zaten devam zorunluluğu yoktu. okula da dört yılda toplasan 1.5 yıl gitmişimdir diye düşünüyorum. okula derken, derslere yani. kütüphaneye falan giderdim yoksa zaten okul nasıl bitsin. neyse, bu kısım çok uzadı.
çok sık eve gitme işini yapmak en büyük pişmanlığım olabilir. yani 'aman tanrım çok pişmanım nolur bir fırsat' gibi değil de, hatta pişmanlık kelimesi biraz abartı, her neyse işte daha az eve giderdim ve öğrenci öğrenci hissetmek için okulu bir yıl daha uzatmak isterdim sanırım. 4 yılda bitsin diye çok uğraşmadım ama hususi bırakılıp güzel derslete gidip o esnada neler yapacağımı az biraz düşünebilirdim. hoş düşünsem de sonucu 'amaaan ne bileyim o zaman bakarız her şey aynı değil mi zaten' olurdu.
tamam, okulu uzatmak iyi olabilirmiş. ama yine pişmanlık da diyemiyorum. ben pişmanlık demekten mi korkuyorum? yoksa pişman değil miyim gerçekten?
buraya kadar okuduysanız bir gofrete hak kazandınız.
bir de ekonominin bu kadar değişeceği, 30 liraya aldığım bilete 300 lira vereceğimi asla düşünmüyordum. onu bilseydim yine sağa sola gideyim de biraz ülkemin bölgelerini göreyim diye de uğraşabilirdim. ama işte yine pişmanlık değil ki. ben bi gazla yapabilirim bir şeyleri plan insanı olamıyorum. gezi de plansız olmaz. şimdi turla bir yere gitmek de hiç tatlı gelmiyor kulağa. o yüzden plan şartmış, belki de tahminimden daha az şey yapardım.
şu anki aklım gerekli, o anki aklımla hep aynı şeyleri yapardım. bu işin normali de bu aslında he.
buraya kadar okuduysanız ikinci gofreti de kapatınız.
çok sık eve gitme işini yapmak en büyük pişmanlığım olabilir. yani 'aman tanrım çok pişmanım nolur bir fırsat' gibi değil de, hatta pişmanlık kelimesi biraz abartı, her neyse işte daha az eve giderdim ve öğrenci öğrenci hissetmek için okulu bir yıl daha uzatmak isterdim sanırım. 4 yılda bitsin diye çok uğraşmadım ama hususi bırakılıp güzel derslete gidip o esnada neler yapacağımı az biraz düşünebilirdim. hoş düşünsem de sonucu 'amaaan ne bileyim o zaman bakarız her şey aynı değil mi zaten' olurdu.
tamam, okulu uzatmak iyi olabilirmiş. ama yine pişmanlık da diyemiyorum. ben pişmanlık demekten mi korkuyorum? yoksa pişman değil miyim gerçekten?
buraya kadar okuduysanız bir gofrete hak kazandınız.
bir de ekonominin bu kadar değişeceği, 30 liraya aldığım bilete 300 lira vereceğimi asla düşünmüyordum. onu bilseydim yine sağa sola gideyim de biraz ülkemin bölgelerini göreyim diye de uğraşabilirdim. ama işte yine pişmanlık değil ki. ben bi gazla yapabilirim bir şeyleri plan insanı olamıyorum. gezi de plansız olmaz. şimdi turla bir yere gitmek de hiç tatlı gelmiyor kulağa. o yüzden plan şartmış, belki de tahminimden daha az şey yapardım.
şu anki aklım gerekli, o anki aklımla hep aynı şeyleri yapardım. bu işin normali de bu aslında he.
buraya kadar okuduysanız ikinci gofreti de kapatınız.
devamını gör...
285.
ilkinde pek bir şey yaşamadım da ikincisinde, arkadaşın birine saplanıp kaldığıma yanıyorum. erkek arkadaş değil, normal bir arkadaşımdı. hep onunla takılırdık ama keşke takılmasaymışız da daha çok eğlenseymişim okula gidip gelirken. kız resmen prangaydı ayağımda.
devamını gör...
286.
sevgilime sadık kalacam diye bir sürü olası adayı deneyimlemekten kendimi alı koymuştum. pişmanım
devamını gör...
287.
üniversite yılları heyecanlı, eğlenceli. o yıllarda hissetmiyorsun da.. bittikten sonra -ama hangisi olursa olsun ha- seni pişman ettiren bir ülkede yaşıyorsun.. !! insanı asıl pişman ettiren bu.
devamını gör...
288.
gotik, metalci çıtırları gondikleyememek.
devamını gör...
289.
hiç erkeklerle ilişki yaşamamış olmak en büyük pişmanlığım. en verimli zamanlardı.
devamını gör...
290.
sene 99, mezun olacağım yıl. ecevit başbakan, dms diye bir şey çıkardı, devlet memurluğu sınavı...üniv ve lise mezunları girebiliyor, biz henüz mezun değiliz, bizim sınıftan birileri!!!* baktım başvuru yapıyorlar...olum dedim biz mezun değiliz ki? biz lise düzeyinden girecez dediler. yaw bir silktirin gidin dedim güldüm. kamu yönetimi okuyoruz. neyse bunlar lise düzeyinden girdi, sorular lise düzeyinde tabi ve hepsi bir yere memur olarak atandı!!! hemen ardından ünivide bitirince kıdem-kademe falan derken hepsi bir yerlerde müdür, amir , şef oldular. biz üniv mezunu olarak girip göt olduk, şimdinin kpss si yani. onlara bu akılı veren, belki de soruları bile veren güruhun memurları oldular....
sonuç: 15 temmuzdan sonra hepsi atıldı....
sonuç: 15 temmuzdan sonra hepsi atıldı....
devamını gör...
291.
seçmeli yabancı dil olarak almancayı seçmek...
ortaokul + lisede almanca gördük. bir halt öğrenemedim. üniversitede de ingilizce dışında tek kulak aşinalığım olan yabancı dil almanca diye yine onu seçeyim dedim... bu öğretmen de, ortaokul ve lisedeki almanca öğretmenim gibi kötüydü. yani bana öğretemezse hoca kötüdür diye bahane uyduran biri değilimdir ama ikisi de kötüydü gerçekten, benim açımdan. ortaokul-lisedeki hocamız dersleri hep ineklere göre işledi. treni bir kaçırdınız mı bitmiştiniz. 6 veya 7 sene almanca gördüm ortaokul ve lisede (anadolu lisesi hazırlık senesinde almanca var mıydı hatırlamıyorum, vardıysa 7 sene) haftada 8 saat falan. hiçbir şey öğrenemedim desem yeridir. bir de "anlamadığınız yer olursa mutlaka sorun" deyip, sorunca "2 hafta önce anlatmıştım ya. dersi mi dinlemedin?" diye laf sokmalar falan...
neyse, üniversitedeki almanca hocamız da doğru dürüst türkçe bilmiyordu. yani hakikaten çok kötüydü türkçesi. sorularımızı anlayamıyordu ve/ya garip gurup yanıtlar veriyordu. onda da bir halt öğrenemedim ve almanca, genel not ortalamamı az da olsa düşürdü üniversitede.
sonra öğrendik ki fransızca hocası hem mükemmel öğretiyormuş hem de notu bolmuş. bilseydim fransızca seçerdim seçmeli yabancı dil olarak üniversitede. yani keşke bir araştırsaymışım. millet fransızcayı seçerken bunları bilerek/öğrenetek seçmiş.
bu arada "seçmeli" derken... esasen "zorunlu seçmeli" idi. yani ingilizce dışında bir yabancı dil daha seçmek zorundaydık.
ortaokul + lisede almanca gördük. bir halt öğrenemedim. üniversitede de ingilizce dışında tek kulak aşinalığım olan yabancı dil almanca diye yine onu seçeyim dedim... bu öğretmen de, ortaokul ve lisedeki almanca öğretmenim gibi kötüydü. yani bana öğretemezse hoca kötüdür diye bahane uyduran biri değilimdir ama ikisi de kötüydü gerçekten, benim açımdan. ortaokul-lisedeki hocamız dersleri hep ineklere göre işledi. treni bir kaçırdınız mı bitmiştiniz. 6 veya 7 sene almanca gördüm ortaokul ve lisede (anadolu lisesi hazırlık senesinde almanca var mıydı hatırlamıyorum, vardıysa 7 sene) haftada 8 saat falan. hiçbir şey öğrenemedim desem yeridir. bir de "anlamadığınız yer olursa mutlaka sorun" deyip, sorunca "2 hafta önce anlatmıştım ya. dersi mi dinlemedin?" diye laf sokmalar falan...
neyse, üniversitedeki almanca hocamız da doğru dürüst türkçe bilmiyordu. yani hakikaten çok kötüydü türkçesi. sorularımızı anlayamıyordu ve/ya garip gurup yanıtlar veriyordu. onda da bir halt öğrenemedim ve almanca, genel not ortalamamı az da olsa düşürdü üniversitede.
sonra öğrendik ki fransızca hocası hem mükemmel öğretiyormuş hem de notu bolmuş. bilseydim fransızca seçerdim seçmeli yabancı dil olarak üniversitede. yani keşke bir araştırsaymışım. millet fransızcayı seçerken bunları bilerek/öğrenetek seçmiş.
bu arada "seçmeli" derken... esasen "zorunlu seçmeli" idi. yani ingilizce dışında bir yabancı dil daha seçmek zorundaydık.
devamını gör...
292.
okulu bırakmamak...
üniversite okurken yıprandım ve yaşlandım. üniversite okumanın kendisi benim için başlı başına bir pişmanlıktı.
başka pişmanlıklara yer kalmadı, üzgünüm.
üniversite okurken yıprandım ve yaşlandım. üniversite okumanın kendisi benim için başlı başına bir pişmanlıktı.
başka pişmanlıklara yer kalmadı, üzgünüm.
devamını gör...
293.
.
devamını gör...
294.
dersleri önemsememek. henüz bitiremedim ama ilk iki sene derslerime biraz çalışsaydım şu an mezun olmuş işe başlamıştım.
devamını gör...
295.
yanlış bölüme gitmiş olmak. yazacaktım o türkçe öğretmenliğini. atanamazsın diyenleri dinlemeyecektim. en azından atanamamış ama mutlu bir işsiz olurdum. püü.
devamını gör...
296.
4 yıllık fakülteyi 9 yılda nerdeyse hiç bir derse girmeden bitirmek.
devamını gör...
297.
aşık olmak. duygular karşılıklıydı ama ilişkiye bir türlü giriş yapamıyorduk. duygularım ile çok oynadı ve üzdü beni. he ben de az şapşal değildim ama bu kadarını hak etmemiştim. hazırlık bitince sırf bu kadını görmemek için okulu bıraktım. ben okulu bırakınca bu sefer o ilgi göstermeye başladı ama ben çoooktaaan başkaları ile takılmaya başlamıştım. seneler sonra karşılaştık ve çocuğu vardı yanında. içim burkulmadı desem yalan olur. adı ne dedim? mehmet deyince afalladım. neden bu ismi koydun diye sormadın?. o sorunun cevabını biliyordum ve ondan duymak istemedim. konuyu değiştirip, iyi dileklerimi sunarak uzaklaştım. eğitim hayatımı saçma sapan bir sebep nedeniyle sonlandırdım. pişmanım.
bu arada benim adım mehmet.
bu arada benim adım mehmet.
devamını gör...
298.
üniversiteyi istanbul dışında, küçük bir ilçede okumak.
devamını gör...
299.
üniversite öncesi üniversiteye hazırlık olarak bir şey yapmamak malum bu konuda kimse akıl vermemişti. bir de keşke daha fazla ders çalışıp daha fazla sosyalleşebilseydim. aslında kötü başlayıp güzel bitirdim o da ayrı konu.
devamını gör...
300.
binayı yakmıştım. ilgiyi çektim. söndürdüm.
t: yoktur. hayatımın en eğlenceli dönemiydi.
kızların da hepsi evlendiler. asşşkjkjlşlhh
t: yoktur. hayatımın en eğlenceli dönemiydi.
kızların da hepsi evlendiler. asşşkjkjlşlhh
devamını gör...