yazarların itiraf köşesi
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
başlık "mırmır" tarafından 14.11.2020 21:09 tarihinde açılmıştır.
621.
bunu söylemek çok zor ancak.... evet... yemek yaparken grup vitamin şarkıları açıp dans ederek eşlik ediyorum
devamını gör...
622.
nickimi okuyamayanlardan haz etmiyorum. türkiye'ye geleli 3 yıl olmuş yunan gibi okuyun. bak la va li ni ko.
devamını gör...
623.
kadının zekisine hasretim. çok istiyorum ince, görülmemiş noktalar görsün bulsun. kendini şaşkınlıklar içersinde izletsin. yok. iş, arkadaşlık, ilişki derken yüzlerce kadınla doğrudan muhatap olmuşumdur. kendi ailemde kadın nüfusu oldukça fazla ama gel gelelim kendini zeka yönünden geliştirmiş bir kişi yok. bir kişi ya. 1 bir.
devamını gör...
624.
çok kıymetli insanlar tanırdık bizler, ne zaman ki içimizdeki kıymetlerin kıyametini birkaç şişe sıvı dejenerasyonla beraber geçiriversek! kavramlar bizlerin değil, bizler kavramların anlamlarıydık, denekleri, prototipleri, her bir çeşitlenmesi, kargaşası, karmaşası ve başlangıcı ile bitişiydik her birinin… zamanla değişip, hep aynı hatayla kontrol edilebildiğini düşünüp, düşüncesizce bu mahkûmiyetin özgürlüğünün tadına doyamayan aç vahşi beyinlerdik biz. bir kavramlaştık, bir daha akıllanmadık!
devamını gör...
625.
bu çaylak -yazar- sözlüğe, kişi ve kurumlara hiçbir şey vadetmemektedir. tanımlarım sadece beni, keyfimi ve kahyasını bağlar.
devamını gör...
626.
ara sıra uzaklara, hatta çok uzaklara gitme isteğinin bir azcıkta olsa hepimizin özlemini çektiği şey olduğunu düşünüyorum. ama her seferinde bu düşünce bir anlık gelir ve geçer. nereye gideceğim lan… gitsem ne olacak… ne değişecek sanki… gibi gibi sözlerle kendi kendinize otur oturduğun yerde dersiniz.
“insan yaptıklarından çok yapmadıklarının pişmanlığıyla ölür” diye bir söz var. ya da buna benzer bir sözdü işte…
o zaman bizler hep gitmek isteyip, fakat her seferinde gitmeyip, ya da gidemeyip pişmanlık içinde ölenlerden mi olacağız?
sonuçta derinlerden gelen bir his var… bir anlığına da olsa yapmak istiyorsun ama sonrasında vazgeçiyorsun…
hah işte niye vazgeçiyoruz? bizi ne tutuyor da gidemiyoruz ben bunu çok merak ediyorum aslında.
hani dükkân falan da yok… olsa dükkân var en azından derdik…
demek ki, bizi tutan şeyler gözle görülmeyen, kulakla duyulmayan cinsten şeyler.
neye sahibiz de neyi kaybetme korkusudur bu?
ya da nedir bu kadar vazgeçilmez olan şeyler?
iş, aile, eş dost, arkadaşlar, akrabalar, memleketin…
ne?
kurulu düzen deriz belki çok çok…
ama insan bence kendisini tek bir yere ait hissetmemeli.
tamam bir eviniz var diyelim ve siz hatta o evde doğup büyüdünüz. caddeler, sokaklar, şehrin her köşesinde bir hatıranız var.
dolayısıyla siz de kendinizi o şehrin, sokakların, evin falan bir parçası gibi hissetmeye başlıyorsunuz.
iyi de 100-200 sene sonra büyük bir olasılıkla, oturduğunuz ve evim dediğiniz yerde hiç tanımadığınız insanlar oturacak. şehir bir başkalaşmış olacak. her şey sanki ölüp yeniden dirilecek…
ve yine büyük bir olasılıkla o insanlar da tıpkı sizin gibi, kendisini o bulunduğu yerin, evin bir parçası gibi hissedecek…
peki söyler misiniz bana?
orası gerçekten kimin evidir?
birçok şeyi kolay sahipleniyoruz. burası ya da bu “benim-bana ait” derken aslında ona hiç sahip olmuyoruz. o da bize ait olmuyor.
sırf bu düşüncelerimden dolayı, bakkala diye çıkıp bir on beş yıl daha gelmeyesim var.
gelecek bir yer yok çünkü.
ya da bıraktığımız bir yer..
“insan yaptıklarından çok yapmadıklarının pişmanlığıyla ölür” diye bir söz var. ya da buna benzer bir sözdü işte…
o zaman bizler hep gitmek isteyip, fakat her seferinde gitmeyip, ya da gidemeyip pişmanlık içinde ölenlerden mi olacağız?
sonuçta derinlerden gelen bir his var… bir anlığına da olsa yapmak istiyorsun ama sonrasında vazgeçiyorsun…
hah işte niye vazgeçiyoruz? bizi ne tutuyor da gidemiyoruz ben bunu çok merak ediyorum aslında.
hani dükkân falan da yok… olsa dükkân var en azından derdik…
demek ki, bizi tutan şeyler gözle görülmeyen, kulakla duyulmayan cinsten şeyler.
neye sahibiz de neyi kaybetme korkusudur bu?
ya da nedir bu kadar vazgeçilmez olan şeyler?
iş, aile, eş dost, arkadaşlar, akrabalar, memleketin…
ne?
kurulu düzen deriz belki çok çok…
ama insan bence kendisini tek bir yere ait hissetmemeli.
tamam bir eviniz var diyelim ve siz hatta o evde doğup büyüdünüz. caddeler, sokaklar, şehrin her köşesinde bir hatıranız var.
dolayısıyla siz de kendinizi o şehrin, sokakların, evin falan bir parçası gibi hissetmeye başlıyorsunuz.
iyi de 100-200 sene sonra büyük bir olasılıkla, oturduğunuz ve evim dediğiniz yerde hiç tanımadığınız insanlar oturacak. şehir bir başkalaşmış olacak. her şey sanki ölüp yeniden dirilecek…
ve yine büyük bir olasılıkla o insanlar da tıpkı sizin gibi, kendisini o bulunduğu yerin, evin bir parçası gibi hissedecek…
peki söyler misiniz bana?
orası gerçekten kimin evidir?
birçok şeyi kolay sahipleniyoruz. burası ya da bu “benim-bana ait” derken aslında ona hiç sahip olmuyoruz. o da bize ait olmuyor.
sırf bu düşüncelerimden dolayı, bakkala diye çıkıp bir on beş yıl daha gelmeyesim var.
gelecek bir yer yok çünkü.
ya da bıraktığımız bir yer..
devamını gör...
627.
burnumu karıştırıp çıkardığım sümükleri, o anki müsaitlik durumuma göre masanın ya da koltuğun altına yapıştırıyorum. ama asla yere atmıyorum.
devamını gör...
628.
çok genç görünmek bazen yıpratıcı oluyor. arafta kalmak gibi bir şey; ne o tarafa aitsin tamamen, ne de bu tarafa. bazı şeyler için çok yaşlısın, bazı şeyler için çok genç...
bir çeşit lanet gibi sanki.
bir çeşit lanet gibi sanki.
devamını gör...
629.
çalıştığım işte eksik istihdama sebep oluyorum
ama kimseye belli etmiyorum
şuanda çalışmam lazım
ama ben neredeyim.
ama kimseye belli etmiyorum
şuanda çalışmam lazım
ama ben neredeyim.
devamını gör...
630.
pek bir merdümgiriz olduğum doğru.
devamını gör...
631.
bazen kafamda senaryolar kurup birkaç günümü farklı biriymişim gibi geçiriyorum farklı tepkiler veriyorum hiç sevmediğim şeyleri falan yapıyorum ama neden yaptığımı bilmiyorum.
devamını gör...
632.
eğer bir şey gerçek olamayacak kadar güzelse gerçek değildir. dönüp dolaşıp bu söze geliyorum.
ama çok güzeldi be sözlük.. dayanamadım.
ama çok güzeldi be sözlük.. dayanamadım.
devamını gör...
633.
normalde sinir bozucu derecede pozitif bir insanken yakın geçmişimde hayatın bana ''aynen aynen'' diyerek vurduğu sillelerle biraz sendelemiştim. bugün çok da saçma bir sebepten uzun bir gülme krizine girdim. hiç gülmediğimden falan değil ama gülmeyi özlemişim. böyle bir şey olabilir mi. oluyormuş.
devamını gör...
634.
içten içe sevgilimden ayrılmak istiyorum, geleceğimiz olmadığı çok net ve benden de bazı konularda baya şikayetçi aslında (ve haklı bu konularda). ayrılamıyorum sözlük, ilerde daha fazla üzülecek biliyorum, çıkmazdayım.
devamını gör...
635.
itiraf ediyorum yalnız olmaktan çok sıkılıyorum bazen. bu da hata yapmama neden oluyo. güçlüyüm, her işi kendim yapıyorum ama bazen biri benim için yapsın istiyorum. ama biri benim için bir şey yapmak istediğinde ne münasebet diyorum. içim başka dışım başka.
devamını gör...
636.
bebekligimden bu yasima gelinceye kadar bagimlisi oldugum bir battaniyem var. ona neden bu kadar bagimli oldugumu hic bilmiyorum.
yaz kış farketmeksizin o yanimda olmadan uyuyamiyorum. ınsanlar koskoca yetiskin bebek battaniyesiyle mi uyur yav diyecekler diye bu yasima kadar hic arkadasimda kalmadim. bu durumu bilen bikac yakin arkadasimdan baska da kimse yok.
battaniye battaniyelikten cikmis kenarlarindan puskuller cikmaya baslamis olsa da onsuz yapamiyorum. ondan ayrilamadigim icin de cok utaniyorum.
yaz kış farketmeksizin o yanimda olmadan uyuyamiyorum. ınsanlar koskoca yetiskin bebek battaniyesiyle mi uyur yav diyecekler diye bu yasima kadar hic arkadasimda kalmadim. bu durumu bilen bikac yakin arkadasimdan baska da kimse yok.
battaniye battaniyelikten cikmis kenarlarindan puskuller cikmaya baslamis olsa da onsuz yapamiyorum. ondan ayrilamadigim icin de cok utaniyorum.
devamını gör...
637.
bazı arkadaşlarımın ekşideki nickimin ben olduğumu anladığını düşündüğümden, rahat rahat yazmak için burayı kullanıyorum.
devamını gör...
638.
sırf bu ülkeden gidebilmek için bölüm değiştireceğim. çünkü çok yoruldum, çok geleneksel takılan biri değilim, müslümanım ama çok dindar biri değilim. bir gruba mensup da olmak istemiyorum, bir düşünceyi benimseyip hayatımı hapislerde çürütmek de istemiyorum. sadece yaşamak istiyorum, hayatımın her zerresinden keyif almak istiyorum. artık cahil ve fesat insanlara bir şey anlatmak istemiyorum. bu ülke ortalama bir insanın omuzlarına çok fazla yük bindiriyor. ne kadar anlatmaya çalışsak yetmiyor, anlamıyorlar. insanlığın asgari şartlarını reddediyorlar,üzülüyorum. hem onlara hem de kendime... yani ne desem boş ne desem anlamsız. boşluğa bağırıyorum gibi, ne bir ses ne de bir seda...işin kısacası ben çok yoruldum. önümüzdeki 10 sene içinde gitmiş olmazsam çok üzüleceğim.
devamını gör...
639.
siz hiç bir sokak çocuğu ile sabahladınız mı?
köprü altında yaktıkları ateş ile ısındınız mı?
bulduysa eğer bir parça kuru ekmeği dost diye sarıldığı hayata tutunduğu köpeği ile paylaştığını ya da kendinden küçüklere “ben tokum sabah yemiştim sen ye” dediğini duydunuz mu?
o ateşin başında kimse konuşmaz biliyormusunuz,abiler sabaha kadar ya da o lanet olası üşüme hissi açlık ile birleşince bir uyku çöker,öyle bir çöker ki hayatlarının kabusundan daha kara bir halde.
uykusunda genelde sıcak evinde soba başındadır belki,annesi onu sobanın yanında yeni yıkamış sofrayı bekliyordur ya da babası sıkıca sarılmıştır oynadıkları oyundan sonra,mutfaktan yemek kokuları yükselip tam sofraya oturacakken polis arabasının sireni ile açar gözünü ve takırdamaya başlar dişleri,yine birileri şikayet etmiştir ya da yüce devletlülerimiz (allah belalarını vere inşallah) oradan konvoy halinde geçerken anlık gördükleri görüntü onları rahatsız etmiştir.
hey yavrum hey!
müslüman ülkesinde kuşlar dahi aç kalmamalı diyen ömer’lerden denk geldiğimiz müslümanlara bak!
sahi bir de şey vardı değil mi? “komşusu aç iken tok yatan bizden değildir!”
siz kimdensiniz?
biz komşunuz değilmiydik?
neden bir kap yemeği paylaşamadınız bizimle,neden parka geldiğimizde çocuklarınızın elinden tutup onları kaçırdınız?
ama öğrendik sonra!
gelmedik,uzaktan baktık size sevindik onlar için anne babaları ile parka giden çocuklar var diye sevindik,hayalimizde arkadaş olduk onlarla belki evinize misafir olup onun odasında oyuncakları ile de oynadık.
gülen gözlerle baktık yıllarca size belki bizi görürsünüz diye belki hani belki saçımızı okşarsınız diye ki,biliyormusunuz kimi kardeşlerimin saçını okşayan kimse olmamış.
bizi gördünüz ama soğuk gözlerle gördünüz ve çantanıza sarıldınız,bizi gördünüz arabanızı kilitlediniz,bizi gördünüz çocuğunuza,karınıza kocanıza sarıldınız da taş kesilmiş vicdanınıza sarılamadınız.
oysa tek isteğimiz bizi görmeniz belki ama belki saçımızı okşamanızdı.
belki bilmiyorsunuz ama biz hep buradaydık siz nerdeydiniz?
köprü altında yaktıkları ateş ile ısındınız mı?
bulduysa eğer bir parça kuru ekmeği dost diye sarıldığı hayata tutunduğu köpeği ile paylaştığını ya da kendinden küçüklere “ben tokum sabah yemiştim sen ye” dediğini duydunuz mu?
o ateşin başında kimse konuşmaz biliyormusunuz,abiler sabaha kadar ya da o lanet olası üşüme hissi açlık ile birleşince bir uyku çöker,öyle bir çöker ki hayatlarının kabusundan daha kara bir halde.
uykusunda genelde sıcak evinde soba başındadır belki,annesi onu sobanın yanında yeni yıkamış sofrayı bekliyordur ya da babası sıkıca sarılmıştır oynadıkları oyundan sonra,mutfaktan yemek kokuları yükselip tam sofraya oturacakken polis arabasının sireni ile açar gözünü ve takırdamaya başlar dişleri,yine birileri şikayet etmiştir ya da yüce devletlülerimiz (allah belalarını vere inşallah) oradan konvoy halinde geçerken anlık gördükleri görüntü onları rahatsız etmiştir.
hey yavrum hey!
müslüman ülkesinde kuşlar dahi aç kalmamalı diyen ömer’lerden denk geldiğimiz müslümanlara bak!
sahi bir de şey vardı değil mi? “komşusu aç iken tok yatan bizden değildir!”
siz kimdensiniz?
biz komşunuz değilmiydik?
neden bir kap yemeği paylaşamadınız bizimle,neden parka geldiğimizde çocuklarınızın elinden tutup onları kaçırdınız?
ama öğrendik sonra!
gelmedik,uzaktan baktık size sevindik onlar için anne babaları ile parka giden çocuklar var diye sevindik,hayalimizde arkadaş olduk onlarla belki evinize misafir olup onun odasında oyuncakları ile de oynadık.
gülen gözlerle baktık yıllarca size belki bizi görürsünüz diye belki hani belki saçımızı okşarsınız diye ki,biliyormusunuz kimi kardeşlerimin saçını okşayan kimse olmamış.
bizi gördünüz ama soğuk gözlerle gördünüz ve çantanıza sarıldınız,bizi gördünüz arabanızı kilitlediniz,bizi gördünüz çocuğunuza,karınıza kocanıza sarıldınız da taş kesilmiş vicdanınıza sarılamadınız.
oysa tek isteğimiz bizi görmeniz belki ama belki saçımızı okşamanızdı.
belki bilmiyorsunuz ama biz hep buradaydık siz nerdeydiniz?
devamını gör...
640.
tuhaf hissediyorum. kafam o kadar bulanık ki. tanımadığım birine her şeyi anlatım sonra kaçasım var. içimdekileri birine dökmem lazım ama bu yakınlarım olamaz. eleştirecekler, kızacaklar. bazen ölmek istediğim de oluyor. hiçbir amacım yok. bir ölü nasılsa ben de öyleyim sanırım tek farkım nefes alıyor olmak fakat fiziksel olarak. böyle ağlasam, ağlasam, ağlasam...
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281