yazarların itiraf köşesi
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
başlık "mırmır" tarafından 14.11.2020 21:09 tarihinde açılmıştır.
641.
çalıştığım yerde yine tartışma çıktı.en sevdiğim şeyi yaptım :arkama yaslanıp olayın tadını çıkardım. bencillikte ve çıkarcılıkta yarışan bu iki insan aynı ortamda barınamıyor .. ne üzücü di mi
devamını gör...
642.
her şeye karşı umudum gitgide tükeniyor. umut kırıntım kalmadığı anda birkaç iyi insanla tanıştığımda, insanlığa olan umudum biraz daha artıyor. umut kırıntısı kalmayan gönlüm bahar,bahçe oluveriyor. sonra gündeme bakıyorum ve bahar, bahçe olan umutlarım sonbahar oluyor. ama biliyorum ki hala bir yerlerde iyi insanlar var ve en güzeli de onlarla aynı göğün altında olmak. o zaman hep birlikte göğe bakalım mı? belki karşılaşırız orada.
devamını gör...
643.
ufak zaferler yaşam amacım. bir kadının gönlünü çalmada üstüme yok.
devamını gör...
644.
boyun eğiyorum ve nerdeyse mutlu hissediyorum kendimi.
nerdeyse mutlu, üzgün olmaktan yorulmuş biri gibi.
|fernando pessoa
nerdeyse mutlu, üzgün olmaktan yorulmuş biri gibi.
|fernando pessoa
devamını gör...
645.
yanlışlıkla aşka kapılmaktan korkuyorum.
devamını gör...
646.
her gün aynı saatte otobüse bindiğim bir hanımefendi var. otobüse bindiğim de gözüm direkt oturduğu yeri arıyor. yaşça belki benden büyük belki akran. ben ona bakıyorum o bana bakıyor her gün. sonra otobüsten inince usul usul arkasından yürüyorum, o pastanede duruyor ben devam ediyorum.
devamını gör...
647.
sırbistan da subotica denilen bir yerdeyim,güzel de bir kaç dostluk kurmuşum,oradaki askeri yetkililerden birinin kızı ile de samimiyim ama dostluk sınırlarımızı muhafaza ediyoruz.
evimde onları ağırladığım bir yemek sonrası bu askeri yetkilinin kızı bulaşıklara yardım etmek için kalmak istedi,gerek vardı yoktu derken kaldı.
eğer bir eğlenceye gitmeyeceklerse erken yatılan bir yer ve erken kalkılan ama daha sonra gördüm ki bu benim tanıştıklarıma özel bir durum bildiğin tembeller.
türkiye ile aramızda 1.5-2 saat gibi bir zaman aralığı var türkiye de saat 24:00 ise orada 22:00 gibi.
bu saatlerde ben bulaşıkları durulayıp makineye dizerken nina da (generalin kızı) kahve içiyordu,koca fincan da türk kahvesi,burda sabah sabah böyle içiyorlar genelde.
kardeşim mesaj attı,abi senin pehlivan uyumuyor amcam bana masal anlatsın deyip duruyor,müsaitsen görüntülü arayabilir misin?
tebessüm ettim bir kaç dakika sonra aradım ve konuşmaya başladım,tabii ben konuşuyorum karşımdan böğürtü geliyor çığlık geliyor lan yer elması niye uyumadın sen diyorum?
kargayla tavşanı anlat bana dedi
oturdum salonda başladım anlatmaya,çok yaramaz bir karga varmış birde kar gibi beyaz bir tavşan...
tabii ben dalmışım tosuna masala kızı nerdeyse unuttum tosunun da göz kapakları gitti gidiyor ama direniyor velet uyumamak için belli ki özlemiş beni.
özür dilemek için yan tarafa dönerken ıslak bir çift göz ile karşılaştım “lütfen bir şey deme” dedi ve gelip başını dizime koydu “babam bana hiç masal anlatmadı,sen anlatırmısın? ama kendi dilinde anlat lütfen ben anlarım,hem masallar hep güzel biter di mi?” dedi.
kül kedisini anlatmaya başladım,bir yandan saçlarını okşuyor bir yandan masal anlatıyordum çok geçmeden o da uyudu.
kucağıma alıp yatağa yatırıp üzerine battaniyeyi örtüp salona döndüm.
bir kahve de kendime alıp sessizliğin sesini dinlemeye ve düşünmeye başladım kim bilir o da nelere katlandı diye.
hepimiz yaralıyız,kimimizin ki derinlerde çok ama çok,kimisi ise belki bir el uzatsak tutacak kadar.
mesnevi de okuduğum bir cümle geliyor aklıma,insanı her şeyden soyduğun zaman sadece duygular kalır diye.
gerçekten öyle.
insanlığın ortak dili duygulardır.
evimde onları ağırladığım bir yemek sonrası bu askeri yetkilinin kızı bulaşıklara yardım etmek için kalmak istedi,gerek vardı yoktu derken kaldı.
eğer bir eğlenceye gitmeyeceklerse erken yatılan bir yer ve erken kalkılan ama daha sonra gördüm ki bu benim tanıştıklarıma özel bir durum bildiğin tembeller.
türkiye ile aramızda 1.5-2 saat gibi bir zaman aralığı var türkiye de saat 24:00 ise orada 22:00 gibi.
bu saatlerde ben bulaşıkları durulayıp makineye dizerken nina da (generalin kızı) kahve içiyordu,koca fincan da türk kahvesi,burda sabah sabah böyle içiyorlar genelde.
kardeşim mesaj attı,abi senin pehlivan uyumuyor amcam bana masal anlatsın deyip duruyor,müsaitsen görüntülü arayabilir misin?
tebessüm ettim bir kaç dakika sonra aradım ve konuşmaya başladım,tabii ben konuşuyorum karşımdan böğürtü geliyor çığlık geliyor lan yer elması niye uyumadın sen diyorum?
kargayla tavşanı anlat bana dedi
oturdum salonda başladım anlatmaya,çok yaramaz bir karga varmış birde kar gibi beyaz bir tavşan...
tabii ben dalmışım tosuna masala kızı nerdeyse unuttum tosunun da göz kapakları gitti gidiyor ama direniyor velet uyumamak için belli ki özlemiş beni.
özür dilemek için yan tarafa dönerken ıslak bir çift göz ile karşılaştım “lütfen bir şey deme” dedi ve gelip başını dizime koydu “babam bana hiç masal anlatmadı,sen anlatırmısın? ama kendi dilinde anlat lütfen ben anlarım,hem masallar hep güzel biter di mi?” dedi.
kül kedisini anlatmaya başladım,bir yandan saçlarını okşuyor bir yandan masal anlatıyordum çok geçmeden o da uyudu.
kucağıma alıp yatağa yatırıp üzerine battaniyeyi örtüp salona döndüm.
bir kahve de kendime alıp sessizliğin sesini dinlemeye ve düşünmeye başladım kim bilir o da nelere katlandı diye.
hepimiz yaralıyız,kimimizin ki derinlerde çok ama çok,kimisi ise belki bir el uzatsak tutacak kadar.
mesnevi de okuduğum bir cümle geliyor aklıma,insanı her şeyden soyduğun zaman sadece duygular kalır diye.
gerçekten öyle.
insanlığın ortak dili duygulardır.
devamını gör...
648.
koku almıyorum.
ancak belki çook sevdiğim bir şeyin kokusu olacak,belki öyle biraz.
ancak belki çook sevdiğim bir şeyin kokusu olacak,belki öyle biraz.
devamını gör...
649.
yoruldum oğlum.. çok yoruldum..
ilmiği boynuma geçirip çok sanlandırdım kendimi
bu buhran bitmiyor.. sonlanmıyor
olmuyor beceremiyorum bir çok şey elimde kalıyor.
aynı hayatı farklı hikayeler ile yaşıyoruz.. doğrulmuyor..
bir el bir destek bir yardım fayda etmiyor.
içtiğim içkiden.. çektiğim **garadan keyif almıyorum artık.
yoruldum lan yoruldum..
bir anlayanım olsun istiyorum
anlaşılmak bu kadar mı zor. bağrımı yırtıp avazım çıktığı kadar bağıracağım
zor tuytuyorum.. zor kullanıyorum.. zor ilerliyorum..
hiç bir şey bir hayatta yolunda gitmez mi..
aldığın nefese şükret diyenler **ktirin oradan
ne biliyorsunuz da ne anlatıyorsunuz..
yoksunluk çekiyorum..
ve yoruluyorum
0330
ilmiği boynuma geçirip çok sanlandırdım kendimi
bu buhran bitmiyor.. sonlanmıyor
olmuyor beceremiyorum bir çok şey elimde kalıyor.
aynı hayatı farklı hikayeler ile yaşıyoruz.. doğrulmuyor..
bir el bir destek bir yardım fayda etmiyor.
içtiğim içkiden.. çektiğim **garadan keyif almıyorum artık.
yoruldum lan yoruldum..
bir anlayanım olsun istiyorum
anlaşılmak bu kadar mı zor. bağrımı yırtıp avazım çıktığı kadar bağıracağım
zor tuytuyorum.. zor kullanıyorum.. zor ilerliyorum..
hiç bir şey bir hayatta yolunda gitmez mi..
aldığın nefese şükret diyenler **ktirin oradan
ne biliyorsunuz da ne anlatıyorsunuz..
yoksunluk çekiyorum..
ve yoruluyorum
0330
devamını gör...
650.
bunu söylemek çok zor ancak.... evet... yemek yaparken grup vitamin şarkıları açıp dans ederek eşlik ediyorum
devamını gör...
651.
nickimi okuyamayanlardan haz etmiyorum. türkiye'ye geleli 3 yıl olmuş yunan gibi okuyun. bak la va li ni ko.
devamını gör...
652.
kadının zekisine hasretim. çok istiyorum ince, görülmemiş noktalar görsün bulsun. kendini şaşkınlıklar içersinde izletsin. yok. iş, arkadaşlık, ilişki derken yüzlerce kadınla doğrudan muhatap olmuşumdur. kendi ailemde kadın nüfusu oldukça fazla ama gel gelelim kendini zeka yönünden geliştirmiş bir kişi yok. bir kişi ya. 1 bir.
devamını gör...
653.
çok kıymetli insanlar tanırdık bizler, ne zaman ki içimizdeki kıymetlerin kıyametini birkaç şişe sıvı dejenerasyonla beraber geçiriversek! kavramlar bizlerin değil, bizler kavramların anlamlarıydık, denekleri, prototipleri, her bir çeşitlenmesi, kargaşası, karmaşası ve başlangıcı ile bitişiydik her birinin… zamanla değişip, hep aynı hatayla kontrol edilebildiğini düşünüp, düşüncesizce bu mahkûmiyetin özgürlüğünün tadına doyamayan aç vahşi beyinlerdik biz. bir kavramlaştık, bir daha akıllanmadık!
devamını gör...
654.
bu çaylak -yazar- sözlüğe, kişi ve kurumlara hiçbir şey vadetmemektedir. tanımlarım sadece beni, keyfimi ve kahyasını bağlar.
devamını gör...
655.
ara sıra uzaklara, hatta çok uzaklara gitme isteğinin bir azcıkta olsa hepimizin özlemini çektiği şey olduğunu düşünüyorum. ama her seferinde bu düşünce bir anlık gelir ve geçer. nereye gideceğim lan… gitsem ne olacak… ne değişecek sanki… gibi gibi sözlerle kendi kendinize otur oturduğun yerde dersiniz.
“insan yaptıklarından çok yapmadıklarının pişmanlığıyla ölür” diye bir söz var. ya da buna benzer bir sözdü işte…
o zaman bizler hep gitmek isteyip, fakat her seferinde gitmeyip, ya da gidemeyip pişmanlık içinde ölenlerden mi olacağız?
sonuçta derinlerden gelen bir his var… bir anlığına da olsa yapmak istiyorsun ama sonrasında vazgeçiyorsun…
hah işte niye vazgeçiyoruz? bizi ne tutuyor da gidemiyoruz ben bunu çok merak ediyorum aslında.
hani dükkân falan da yok… olsa dükkân var en azından derdik…
demek ki, bizi tutan şeyler gözle görülmeyen, kulakla duyulmayan cinsten şeyler.
neye sahibiz de neyi kaybetme korkusudur bu?
ya da nedir bu kadar vazgeçilmez olan şeyler?
iş, aile, eş dost, arkadaşlar, akrabalar, memleketin…
ne?
kurulu düzen deriz belki çok çok…
ama insan bence kendisini tek bir yere ait hissetmemeli.
tamam bir eviniz var diyelim ve siz hatta o evde doğup büyüdünüz. caddeler, sokaklar, şehrin her köşesinde bir hatıranız var.
dolayısıyla siz de kendinizi o şehrin, sokakların, evin falan bir parçası gibi hissetmeye başlıyorsunuz.
iyi de 100-200 sene sonra büyük bir olasılıkla, oturduğunuz ve evim dediğiniz yerde hiç tanımadığınız insanlar oturacak. şehir bir başkalaşmış olacak. her şey sanki ölüp yeniden dirilecek…
ve yine büyük bir olasılıkla o insanlar da tıpkı sizin gibi, kendisini o bulunduğu yerin, evin bir parçası gibi hissedecek…
peki söyler misiniz bana?
orası gerçekten kimin evidir?
birçok şeyi kolay sahipleniyoruz. burası ya da bu “benim-bana ait” derken aslında ona hiç sahip olmuyoruz. o da bize ait olmuyor.
sırf bu düşüncelerimden dolayı, bakkala diye çıkıp bir on beş yıl daha gelmeyesim var.
gelecek bir yer yok çünkü.
ya da bıraktığımız bir yer..
“insan yaptıklarından çok yapmadıklarının pişmanlığıyla ölür” diye bir söz var. ya da buna benzer bir sözdü işte…
o zaman bizler hep gitmek isteyip, fakat her seferinde gitmeyip, ya da gidemeyip pişmanlık içinde ölenlerden mi olacağız?
sonuçta derinlerden gelen bir his var… bir anlığına da olsa yapmak istiyorsun ama sonrasında vazgeçiyorsun…
hah işte niye vazgeçiyoruz? bizi ne tutuyor da gidemiyoruz ben bunu çok merak ediyorum aslında.
hani dükkân falan da yok… olsa dükkân var en azından derdik…
demek ki, bizi tutan şeyler gözle görülmeyen, kulakla duyulmayan cinsten şeyler.
neye sahibiz de neyi kaybetme korkusudur bu?
ya da nedir bu kadar vazgeçilmez olan şeyler?
iş, aile, eş dost, arkadaşlar, akrabalar, memleketin…
ne?
kurulu düzen deriz belki çok çok…
ama insan bence kendisini tek bir yere ait hissetmemeli.
tamam bir eviniz var diyelim ve siz hatta o evde doğup büyüdünüz. caddeler, sokaklar, şehrin her köşesinde bir hatıranız var.
dolayısıyla siz de kendinizi o şehrin, sokakların, evin falan bir parçası gibi hissetmeye başlıyorsunuz.
iyi de 100-200 sene sonra büyük bir olasılıkla, oturduğunuz ve evim dediğiniz yerde hiç tanımadığınız insanlar oturacak. şehir bir başkalaşmış olacak. her şey sanki ölüp yeniden dirilecek…
ve yine büyük bir olasılıkla o insanlar da tıpkı sizin gibi, kendisini o bulunduğu yerin, evin bir parçası gibi hissedecek…
peki söyler misiniz bana?
orası gerçekten kimin evidir?
birçok şeyi kolay sahipleniyoruz. burası ya da bu “benim-bana ait” derken aslında ona hiç sahip olmuyoruz. o da bize ait olmuyor.
sırf bu düşüncelerimden dolayı, bakkala diye çıkıp bir on beş yıl daha gelmeyesim var.
gelecek bir yer yok çünkü.
ya da bıraktığımız bir yer..
devamını gör...
656.
burnumu karıştırıp çıkardığım sümükleri, o anki müsaitlik durumuma göre masanın ya da koltuğun altına yapıştırıyorum. ama asla yere atmıyorum.
devamını gör...
657.
çok genç görünmek bazen yıpratıcı oluyor. arafta kalmak gibi bir şey; ne o tarafa aitsin tamamen, ne de bu tarafa. bazı şeyler için çok yaşlısın, bazı şeyler için çok genç...
bir çeşit lanet gibi sanki.
bir çeşit lanet gibi sanki.
devamını gör...
658.
çalıştığım işte eksik istihdama sebep oluyorum
ama kimseye belli etmiyorum
şuanda çalışmam lazım
ama ben neredeyim.
ama kimseye belli etmiyorum
şuanda çalışmam lazım
ama ben neredeyim.
devamını gör...
659.
pek bir merdümgiriz olduğum doğru.
devamını gör...
660.
bazen kafamda senaryolar kurup birkaç günümü farklı biriymişim gibi geçiriyorum farklı tepkiler veriyorum hiç sevmediğim şeyleri falan yapıyorum ama neden yaptığımı bilmiyorum.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253