661.
evin anahtarını kaybetmişim bugün. bilmediğim bi evde uyandım. uyanma sebebim de susuzluk. arkadaşım arıyor "kanka tipi falan hiç önemli değil benim için. kalbi çok güzel bi çocuk, seni de tanıştırmak istiyorum" diyor. tanıştığımızda yunan heykeli gibi bi eleman olduğunu fark ediyorum. 2 metre boy, 100 kiloysa 50si kastır herhalde. insanlar ne değişik dimi?

öğlen 12, herkes kahvaltı yapıyor. portakal suyu falan içiyorlar. biz "2 özel seri daha alabilir miyiz" diye kendimizi paralıyoruz. saat 3e kadar bütün alkoller %30 indirimliymiş. 2 kişilik masaya 6 özel seri şişesi yığıyoruz önce. 2.49a da alarm. "size daha fazla alkol satışı yapamayız" diyor kasiyer kadın. yüzüm kanıyomuş, farkında değilim. tuvalete giderken bi yerlere çarptım herhalde. zaten ben ne zaman tuvalete gitsem arkadaşımdan kalkmamızı rica ediyorlar. benden rica etseler neler yaşayacağız kestiremiyorum. iyiki de etmiyorlar. uzatmayalım elim boş dönüyorum oturduğumuz yere. yüzün kanıyor diyo arkadaşım. kalkma vaktimiz gelmiş. midye gömelim hadi diyerek geçiyoruz farklı bi yere. 3-5 limon sıçratma faciasından sonra bi anda kalkıyorum oturduğumuz yerden. nereye kalkıyorum en ufak bi fikrim yok. arkadaşım 15 dakika sonra bi taksi durağında buluyor beni. 10 dakika boyunca telefonunu şarj etmeye uğraşmış. telefonu açılınca da beni arıyor. olduğum yeri tarif edemiyorum. hayatımın bu bölümünün adı rezillik! demek geliyor içimden. "olm benzinliğin karşısı işte ya" diyebiliyorum. uğraşmaktan sıkılıp taksiciye veriyorum telefonu. o tarif ediyor neredeysek. rezilliklerdeyiz. taksici bile almıyor beni. lan taksici, almıyor beni. kapıyı açıp oturucam. hopp! ensemde bi el. "sen bi müsade et kardeşim" deyip indiriyor taksiden. martıyla dönelim diyor arkadaşım. olm taksiye binemiyoruz martıya mı binicez diyerek reddediyorum ama onun ikna olası yok. %1 şarjıyla uygulama indirmeye çalışıyor. iyiki de kapanıyor telefonu. ölürdük vallahi diye geçiriyorum içimden. dönerken sertaça uğrayalım diyoruz. daha alkol yasağı yok nasılsa. hoş olsa da pek fayda etmiyor aslında. eleman atlıyor vitosuna. " ne istiyosun kardeşim" düz şu kadar. her zaman düz deyip 5-10 kitleme peşinde. abisi aytaç öyle değil. telsizle haberleşen insan mı kaldı lan diye düşünmeme sebep oluyorlar. 21.yüzyılın bazı dertleri önceki yüzyılın şu an neredeyse kaybolmuş icatlarıyla çözülebiliyor demek ki.
çok düşünüyorum gibi geliyor ama hiç de düşünmüyorum gibi. hep bi aksiyon. getir kavurmayı gör savurmayı.

uzatmayalım evin anahtarını düşürmüşüm bugün. tunalıda da olabilir kızılayda da. üzerinde t129 atak helikopter olan bi anahtar görürseniz gazi mahallesine gelip suratıma fırlatmanızda herhangi bi beis görmüyorum. sizi taksiciler alıyor dimi? ayrıcalığa bak be hahah!
hayatımın bu bölümünün adı rezillik. ne kadar sürecek kestiremiyorum ama hoş da. yüzüm kanıyor.
devamını gör...
662.
sevemiyorum belli bir yere kadar geldikten sonra en ufak hareketinde soğuyorum karşımdaki insanlardan. hanım veya bey fark etmiyor. bunun tek sebebi geçmişte yediğim onca kazık olsa gerek. umarım bir gün atlatabilirim ve benim güvenimi kazanabilirsiniz.
devamını gör...
663.
kedilerimden biri kızgınlığa girdi gram huzurum kalmadı. uyutmuyor sürekli" sev beni, sev okşa beni "modunda. diğeri aşırı akıllı, kapı, pencere, musluk ve çekmece açabiliyor. sürekli nerede ne yapiyor yaramaz cocuk gibi pesinde dolanıyorum. kızgınlığa giren diğer kedimi en son çorap çekmecesine kapatmış ses var, kedi yok.

ayrica sokaktan hasta diye aldığım yavru kediler odamı işgal etti. aylardir koltuk tepelerinde tünüyorüm. herkes beni gececi biliyor oysa ben, uyumayan değil, uyutulmayanım.

bir de spotify'da takip eden arkadaşlarim son calan şarkının saatini görüp uyanık olduğumu anlamasınlar bir de onların çenesini çekemem diye youtube premium abonesi oldum.

ortanca kardeşimin zamanlı zamansız video izletmeye gelmesinden bıktım. sürekli ,"ablaaa ablaa bir izle çok komik adam bu ahahaha "diye evde beni aramasından da gına geldi. 80 metrekare ev ne bağırıyorsun? bilinçsizce üç adım at bulursun beni. o kadar daraldım ki klima açtım bu soğukta önüne oturdum.

yalniz kalmak istiyorum. yapayalnız...
bir başıma kalmak istiyorum. cok yoruldum. hatta ben bile olmayayım, hiçlik olsun. şu an bile kızgınlıklaki kediyi seviyorum. zorla sevdiriyor kendini...

ay imdat!!!
devamını gör...
664.
tamam itiraf ediyorum. x sözlükte takılıyordum. ilk göz ağrımız kötü laf etmem. ancak troller bıktırdı. hesabım kapatıldı, girilen enrty’ler silindi.

itiraf edince bende bir rahatlama, bir huzura kavuşma..... falan olmadı!
devamını gör...
665.
sekizinci sınıftayken birini sevdim. çocukça duygulardı. daha doğrusu ben öyle sanıyordum. ama değildi. gerçekten seviyordum. aylarca takip ettim. evini öğrenirsem belki daha çok görme şansım olur diye düşündüm. hep oradan geçerim ve belki görürüm diye düşündüm. o zaman yıl 2012 idi ve bugün ben onu hala seviyorum. asla söyleyemedim. hiç kimseye söyleyemedim. bazen evlerinin olduğu sokaktan geçerken hep bir umut belki görürüm diye bakarım. taşındılar mı bilmiyorum. umut işte...
sonra zaten bir kere yolda gördüm ama o beni tanımadı. ben tanıdım oysa. tanımaz mı insan sevdiğini.

neyse öyle bir şeyler işte.
devamını gör...
666.
bu başlığı bulamabilmek için arama yerine 3-5 defa yanlışlıkla ekşi itiraf yazdığım doğrudur.
devamını gör...
667.
galiba milliyetçi değilim derken içimde bir yere, bir yere ait olma hissinin ihtiyacını biriktirmişim.

aslında çok fazla umrumda olmayan bir durum fakat, aile soy ağacımızın nereden olduğunu öğrendikten sonra o yerlere gerçek anlamda sempati ve sevgi duymaya başladım. gidip onların yürüdüğü, koştuğu sokaklarda dolaşmak istiyorum. onların kültürlerini tanımak istiyorum.

çok, çok hoşuma gidiyor. ** psikolojisi falan mı bu acaba?
devamını gör...
668.
kütüphaneden kitap çaldım:(
devamını gör...
669.
sosyal açıdan sol düşünceyi uygun görüp ekonomik açıdan kapitalizmi daha herkesçe kılacak bir yönetim biçimi arayan kişi benim. saygılar.
devamını gör...
670.
#561278 az önce bu anlatıma hayran kaldım.
devamını gör...
671.
sene 2015, sonbaharın en sıkıcı günlerinde, tüyap kitap fuarı başladı. ben de üniversiteme ilk başladığım dönemde olduğum için bu fuarı kaçırmamak adına izin alıp geldim ama cebimde 1 lira bile para yok, zaten aileme çok yük olduğum için isteyemiyorum. o zamanlar en yakın dostum ile bunu konuşuyoruz, "bende para var, kalk gidelim alalım" diyor, ertesi güne sözleşiyoruz.

ertesi gün oluyor, o güne kadar makyaj yaptığına denk gelmediğim dostum, öyle bir makyaj ile geliyor ki şaşırıp kalıyorum. "bir randevun mu var?" diye soruyorum, "yok, bugün şerefsizlik günüm." diye cevap veriyor. bi terslik var bu kızda diye düşünüyorum, ama hayırlısı diyerek geçiştiriyorum.

içeriye bi havayla giriyoruz, ben tir tir titrerken o yuvarlak çerçeveli güneş gözlüğünü rüyaymis stiliyle başının üstüne oturtuyor,
"en çok okumak istediğin seri?" diye soruyor, "ejderha dövmeli kız serisi ilk kiitabını okumuştum, gerisini çok merak ediyorum..." diye cevap veriyorum.
pegasus'un bulunduğu standa yaklaşıyor, bana bakıyor. böyle şeytan bi gülümseme yerleşiyor suratına, seti eline alıyor, bana doğru para ödemeden yaklaşıyor, sonra karşı standa gidip "özür dilerim, poşetim yırtıldı, bir poşet alabilir miyim sizden?" diye soruyor, karşıdan da bir poşet alıyor içine koymak için, bana uzatıyor.

şaşırıyorum, kalıyorum. "sıra sende..." diyor bana, hayır ben o zamana kadar hayatımın hiçbir döneminde hiçbir şey çalmamış temiz aile çocuğuyum ama bir anda başım dönüyor, en çok okumak istediğim kitaplar hemen önümde ve hepsini öylesine merak ediyorum ki...

"seyret abini..." diyorum, hayır o lafı diyen ben miydim daha önce diye düşünüyorum standa giderken, yanılmıyorsam ithaki'ye bakıyorum. kitap hırsızını görüyorum. "kitap hırsızını çalan kitap hırsızı olacağım eheuheue" diye düşünüyorum, bir anda çalıyorum ve sanki satın almış gibi bir de adamlara "şu kitap elinizde var mı, simon beckett serisi var mı abi" falan diye uzun uzun konuşmaya çalışıyorum. göz teması falan kuruyorum...

sonra çıkıyorum oradan, ben onu halledene kadar arkadaşım benim için grange'dan eco'ya kadar *ç*almış beni bekliyor ama korktuğum tek kısım ya dışarıya çıkarken öter ise??????

korkuyorum, çıkışa ilerler iken arkadaşıma bahsediyorum bundan, "boşuna mı makyaj yaptım ben, seyret ablanı.." diyor. polislerin yanına gidiyor, "arkadaşımla çok sıkıştık, acaba kitaplarımızı bir dakika tutar mısınız?" diye rica ediyor. yalandan tuvaletlere gidiyoruz, çıkıyoruz, polis tekrar elimize kitapları verirken, dostum "off üç kişi gelmemiz gerekir idi çok ağır oldu..." diyor, yüzünü buruşturuyor ve polis "otobüse kadar taşıyalım istersen ablacım..." diyor. "çok teşekkür ederim sizi yoracağız biraz ama..." diye cevap veriyor bizimkisi...

otobüse kadar polisin birisi taşıyor tüm çalıntı kitaplarımızı, sonrası mı? bir daha arkadaşımla alışverişe gitmiyorum.
devamını gör...
672.
en zor zamanımda beni yalnız bırakanları affedemiyorum. unuttum sanıyor herkes, unutulmuyor, sadece o yarayla yaşamaya alıştım.
devamını gör...
673.
yurttayım gece 2 falan. 12 de kantin kapanıyor. regl olmuşum aşırı çikolataya ihtiyacım var. odada küp şeker bile yok. oda arkadaşlarımın da yardımıyla kantinin penceresinden girip çikolata çalmıştım.
devamını gör...
674.
bihter neyi itiraf edecek firdevs hanım.
devamını gör...
675.
geçmiş zaman elit sayılabilecek bir semtte gece yarısını geçmiş bir saatte araba ile hem ağır ağır yol alıyor hemde düşünüyorum.
bir sokağa girdim ama alakasız yani caddeden gidip çevre yoluna çıkıp bir kaç saat araba kullanıp eve geri dönüyorum o zamanlar iyice düşünebilmek için,neyse.
sokağa girmiş bulundum ilerliyorum yavaş yavaş kafamı sağa çevirdiğimde bir kapının dibine sığınmış bir kadın ve ona sokulmuş iki küçük çocuk.
hemen aracı durdurup aşağı inip yanlarına gittim ve hatırladığım kadarı ile şöyle bir konuşma geçti; ablacım hayr olsun kapıda mı kaldınız,çilingir polis ambulans ne lazım ne yapabilirim?
üzerinde ince bir gecelik vardı hemen ceketimi çıkarıp uzattım.
kadın tek kelime etmiyor boşluğa bakıyordu derken sağındaki cimcime konuştu “babam bizi yine attı,annemi de dövdü”
güç bela üşüdünüz vs diyerek arabaya aldım onları ve bir telefon açıp çocukluk arkadaşımdan açık olan ekmek fırınından bir kaç çuval almasını onların kapalı kasa doblo’sunu getirmesini isteyip adresi verdim.
bir iki sigara içimlik zamanda arkadaşım istediklerim ile gelmişti,kız çocuğundan daire kapısını öğrenip binaya girerken onları da araç ile uzaklaştırıp bi on dakika sonra gelmelerini istedim.
daire kapısına dayanıp kapıyı çaldım en sonunda açılınca 1.80 boylarında yakışıklı ve alkollü biri kapıyı küfr ederek açtı.
hiçbir şey söylemeden boğazına sertçe vurup kafasına çuvalı geçirip merdivenden aşağı sürüklemeye başladım.
nefes almakta zorlanıyordu ama ölmeyecekti en azından henüz değil...
uzakta büyük bir sebze meyve hali yeni kuruluyordu arabanın arkasındaki hırladıkça aklıma o kadın ve çocukların korkmuş hali ve küçük kızın söyledikleri geliyordu...
hal’in biraz uzağında sebze meyve kasalarından koca bir dağ yapılmıştı resmen oraya çekip arabayı arkadaşımı aradım kadını ve çocukları eve bırakmış aramamı bekliyordu,o da geliyordu.
arkadaş gelene kadar o dağları deviren büyük savaşçı koca soğuk havanında etkisi ile kendine gelmişti.
dedim ki; beni yere sererse arabanın anahtarını ver gitsin!
hemen abi oldum,beyefendi oldum,ben size ne yaptımlar oldum,alkollü idim ne yaptığımı bilmiyorum oldum,oldum da oldum ama gözlerim çok şey anlatıyordu o kadın ve çocuk döven büyük savaşçıya!
uzatmıyorum,üzerinde belki iki yüze yakın meyve kasası kırdım zerre acımadan daha sonra alıp hastaneye götürdüm ve sonunda evine bıraktım.
verdiği sözleri takip edeceğimi söyledim ve takip ettiğimi de yakinen gösterdim.
o cimcimenin bana sarılması herşeye değdi doğrusu.
o küçük cimcime şimdi kimya alanında yüksek lisans yapıyor o da benim bir yeğenim oldu.
korkmayın sizde bir şey yapıp bir hayatı değiştirebilirsiniz.
devamını gör...
676.
az önce sineğin üzerine sıçtım.

tam tuvaletin deliğinin kenarına konmuş. son anda farkettim ama çok geçti. bokumla birlikte sonsuzluğa uğurladım onu.

bilinmezliğe giderken "or***u çocuğuuuuuu" diye bağırdığını hayal ettim resmen. vicdan azabı çektim. insanlık suçu işledim gibi hissediyorum.

halbuki her gün öldürdüğüm hayvan, ama bu biraz karakterine hakaret gibi oldu.
devamını gör...
677.
sokak kedisine dolapta unutulan küçük bir parça kaşarı verdim. bir kısmını küflü olduğunu kedi yerken gördüm. almaya çalıştım ama vermedi. umarım bir şey olmamıştır.
devamını gör...
678.
sarılmaya ihtiyacım var. sevgi dolu sımsıcak bir sarılma.
devamını gör...
679.
retroaktif kıskançlık yaşadığım için kendimi küçümsüyorum ve bu durum yaşadığım acıyı arttırıp beni daha da çıkmaza itiyor. *
devamını gör...
680.
2 (iki) mon.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların itiraf köşesi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim