yazarların itiraf köşesi
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
başlık "mırmır" tarafından 14.11.2020 21:09 tarihinde açılmıştır.
661.
kedilerimden biri kızgınlığa girdi gram huzurum kalmadı. uyutmuyor sürekli" sev beni, sev okşa beni "modunda. diğeri aşırı akıllı, kapı, pencere, musluk ve çekmece açabiliyor. sürekli nerede ne yapiyor yaramaz cocuk gibi pesinde dolanıyorum. kızgınlığa giren diğer kedimi en son çorap çekmecesine kapatmış ses var, kedi yok.
ayrica sokaktan hasta diye aldığım yavru kediler odamı işgal etti. aylardir koltuk tepelerinde tünüyorüm. herkes beni gececi biliyor oysa ben, uyumayan değil, uyutulmayanım.
bir de spotify'da takip eden arkadaşlarim son calan şarkının saatini görüp uyanık olduğumu anlamasınlar bir de onların çenesini çekemem diye youtube premium abonesi oldum.
ortanca kardeşimin zamanlı zamansız video izletmeye gelmesinden bıktım. sürekli ,"ablaaa ablaa bir izle çok komik adam bu ahahaha "diye evde beni aramasından da gına geldi. 80 metrekare ev ne bağırıyorsun? bilinçsizce üç adım at bulursun beni. o kadar daraldım ki klima açtım bu soğukta önüne oturdum.
yalniz kalmak istiyorum. yapayalnız...
bir başıma kalmak istiyorum. cok yoruldum. hatta ben bile olmayayım, hiçlik olsun. şu an bile kızgınlıklaki kediyi seviyorum. zorla sevdiriyor kendini...
ay imdat!!!
ayrica sokaktan hasta diye aldığım yavru kediler odamı işgal etti. aylardir koltuk tepelerinde tünüyorüm. herkes beni gececi biliyor oysa ben, uyumayan değil, uyutulmayanım.
bir de spotify'da takip eden arkadaşlarim son calan şarkının saatini görüp uyanık olduğumu anlamasınlar bir de onların çenesini çekemem diye youtube premium abonesi oldum.
ortanca kardeşimin zamanlı zamansız video izletmeye gelmesinden bıktım. sürekli ,"ablaaa ablaa bir izle çok komik adam bu ahahaha "diye evde beni aramasından da gına geldi. 80 metrekare ev ne bağırıyorsun? bilinçsizce üç adım at bulursun beni. o kadar daraldım ki klima açtım bu soğukta önüne oturdum.
yalniz kalmak istiyorum. yapayalnız...
bir başıma kalmak istiyorum. cok yoruldum. hatta ben bile olmayayım, hiçlik olsun. şu an bile kızgınlıklaki kediyi seviyorum. zorla sevdiriyor kendini...
ay imdat!!!
devamını gör...
662.
tamam itiraf ediyorum. x sözlükte takılıyordum. ilk göz ağrımız kötü laf etmem. ancak troller bıktırdı. hesabım kapatıldı, girilen enrty’ler silindi.
itiraf edince bende bir rahatlama, bir huzura kavuşma..... falan olmadı!
itiraf edince bende bir rahatlama, bir huzura kavuşma..... falan olmadı!
devamını gör...
663.
sekizinci sınıftayken birini sevdim. çocukça duygulardı. daha doğrusu ben öyle sanıyordum. ama değildi. gerçekten seviyordum. aylarca takip ettim. evini öğrenirsem belki daha çok görme şansım olur diye düşündüm. hep oradan geçerim ve belki görürüm diye düşündüm. o zaman yıl 2012 idi ve bugün ben onu hala seviyorum. asla söyleyemedim. hiç kimseye söyleyemedim. bazen evlerinin olduğu sokaktan geçerken hep bir umut belki görürüm diye bakarım. taşındılar mı bilmiyorum. umut işte...
sonra zaten bir kere yolda gördüm ama o beni tanımadı. ben tanıdım oysa. tanımaz mı insan sevdiğini.
neyse öyle bir şeyler işte.
sonra zaten bir kere yolda gördüm ama o beni tanımadı. ben tanıdım oysa. tanımaz mı insan sevdiğini.
neyse öyle bir şeyler işte.
devamını gör...
664.
bu başlığı bulamabilmek için arama yerine 3-5 defa yanlışlıkla ekşi itiraf yazdığım doğrudur.
devamını gör...
665.
galiba milliyetçi değilim derken içimde bir yere, bir yere ait olma hissinin ihtiyacını biriktirmişim.
aslında çok fazla umrumda olmayan bir durum fakat, aile soy ağacımızın nereden olduğunu öğrendikten sonra o yerlere gerçek anlamda sempati ve sevgi duymaya başladım. gidip onların yürüdüğü, koştuğu sokaklarda dolaşmak istiyorum. onların kültürlerini tanımak istiyorum.
çok, çok hoşuma gidiyor. ** psikolojisi falan mı bu acaba?
aslında çok fazla umrumda olmayan bir durum fakat, aile soy ağacımızın nereden olduğunu öğrendikten sonra o yerlere gerçek anlamda sempati ve sevgi duymaya başladım. gidip onların yürüdüğü, koştuğu sokaklarda dolaşmak istiyorum. onların kültürlerini tanımak istiyorum.
çok, çok hoşuma gidiyor. ** psikolojisi falan mı bu acaba?
devamını gör...
666.
kütüphaneden kitap çaldım:(
devamını gör...
667.
sosyal açıdan sol düşünceyi uygun görüp ekonomik açıdan kapitalizmi daha herkesçe kılacak bir yönetim biçimi arayan kişi benim. saygılar.
devamını gör...
668.
#561278 az önce bu anlatıma hayran kaldım.
devamını gör...
669.
sene 2015, sonbaharın en sıkıcı günlerinde, tüyap kitap fuarı başladı. ben de üniversiteme ilk başladığım dönemde olduğum için bu fuarı kaçırmamak adına izin alıp geldim ama cebimde 1 lira bile para yok, zaten aileme çok yük olduğum için isteyemiyorum. o zamanlar en yakın dostum ile bunu konuşuyoruz, "bende para var, kalk gidelim alalım" diyor, ertesi güne sözleşiyoruz.
ertesi gün oluyor, o güne kadar makyaj yaptığına denk gelmediğim dostum, öyle bir makyaj ile geliyor ki şaşırıp kalıyorum. "bir randevun mu var?" diye soruyorum, "yok, bugün şerefsizlik günüm." diye cevap veriyor. bi terslik var bu kızda diye düşünüyorum, ama hayırlısı diyerek geçiştiriyorum.
içeriye bi havayla giriyoruz, ben tir tir titrerken o yuvarlak çerçeveli güneş gözlüğünü rüyaymis stiliyle başının üstüne oturtuyor,
"en çok okumak istediğin seri?" diye soruyor, "ejderha dövmeli kız serisi ilk kiitabını okumuştum, gerisini çok merak ediyorum..." diye cevap veriyorum.
pegasus'un bulunduğu standa yaklaşıyor, bana bakıyor. böyle şeytan bi gülümseme yerleşiyor suratına, seti eline alıyor, bana doğru para ödemeden yaklaşıyor, sonra karşı standa gidip "özür dilerim, poşetim yırtıldı, bir poşet alabilir miyim sizden?" diye soruyor, karşıdan da bir poşet alıyor içine koymak için, bana uzatıyor.
şaşırıyorum, kalıyorum. "sıra sende..." diyor bana, hayır ben o zamana kadar hayatımın hiçbir döneminde hiçbir şey çalmamış temiz aile çocuğuyum ama bir anda başım dönüyor, en çok okumak istediğim kitaplar hemen önümde ve hepsini öylesine merak ediyorum ki...
"seyret abini..." diyorum, hayır o lafı diyen ben miydim daha önce diye düşünüyorum standa giderken, yanılmıyorsam ithaki'ye bakıyorum. kitap hırsızını görüyorum. "kitap hırsızını çalan kitap hırsızı olacağım eheuheue" diye düşünüyorum, bir anda çalıyorum ve sanki satın almış gibi bir de adamlara "şu kitap elinizde var mı, simon beckett serisi var mı abi" falan diye uzun uzun konuşmaya çalışıyorum. göz teması falan kuruyorum...
sonra çıkıyorum oradan, ben onu halledene kadar arkadaşım benim için grange'dan eco'ya kadar *ç*almış beni bekliyor ama korktuğum tek kısım ya dışarıya çıkarken öter ise??????
korkuyorum, çıkışa ilerler iken arkadaşıma bahsediyorum bundan, "boşuna mı makyaj yaptım ben, seyret ablanı.." diyor. polislerin yanına gidiyor, "arkadaşımla çok sıkıştık, acaba kitaplarımızı bir dakika tutar mısınız?" diye rica ediyor. yalandan tuvaletlere gidiyoruz, çıkıyoruz, polis tekrar elimize kitapları verirken, dostum "off üç kişi gelmemiz gerekir idi çok ağır oldu..." diyor, yüzünü buruşturuyor ve polis "otobüse kadar taşıyalım istersen ablacım..." diyor. "çok teşekkür ederim sizi yoracağız biraz ama..." diye cevap veriyor bizimkisi...
otobüse kadar polisin birisi taşıyor tüm çalıntı kitaplarımızı, sonrası mı? bir daha arkadaşımla alışverişe gitmiyorum.
ertesi gün oluyor, o güne kadar makyaj yaptığına denk gelmediğim dostum, öyle bir makyaj ile geliyor ki şaşırıp kalıyorum. "bir randevun mu var?" diye soruyorum, "yok, bugün şerefsizlik günüm." diye cevap veriyor. bi terslik var bu kızda diye düşünüyorum, ama hayırlısı diyerek geçiştiriyorum.
içeriye bi havayla giriyoruz, ben tir tir titrerken o yuvarlak çerçeveli güneş gözlüğünü rüyaymis stiliyle başının üstüne oturtuyor,
"en çok okumak istediğin seri?" diye soruyor, "ejderha dövmeli kız serisi ilk kiitabını okumuştum, gerisini çok merak ediyorum..." diye cevap veriyorum.
pegasus'un bulunduğu standa yaklaşıyor, bana bakıyor. böyle şeytan bi gülümseme yerleşiyor suratına, seti eline alıyor, bana doğru para ödemeden yaklaşıyor, sonra karşı standa gidip "özür dilerim, poşetim yırtıldı, bir poşet alabilir miyim sizden?" diye soruyor, karşıdan da bir poşet alıyor içine koymak için, bana uzatıyor.
şaşırıyorum, kalıyorum. "sıra sende..." diyor bana, hayır ben o zamana kadar hayatımın hiçbir döneminde hiçbir şey çalmamış temiz aile çocuğuyum ama bir anda başım dönüyor, en çok okumak istediğim kitaplar hemen önümde ve hepsini öylesine merak ediyorum ki...
"seyret abini..." diyorum, hayır o lafı diyen ben miydim daha önce diye düşünüyorum standa giderken, yanılmıyorsam ithaki'ye bakıyorum. kitap hırsızını görüyorum. "kitap hırsızını çalan kitap hırsızı olacağım eheuheue" diye düşünüyorum, bir anda çalıyorum ve sanki satın almış gibi bir de adamlara "şu kitap elinizde var mı, simon beckett serisi var mı abi" falan diye uzun uzun konuşmaya çalışıyorum. göz teması falan kuruyorum...
sonra çıkıyorum oradan, ben onu halledene kadar arkadaşım benim için grange'dan eco'ya kadar *ç*almış beni bekliyor ama korktuğum tek kısım ya dışarıya çıkarken öter ise??????
korkuyorum, çıkışa ilerler iken arkadaşıma bahsediyorum bundan, "boşuna mı makyaj yaptım ben, seyret ablanı.." diyor. polislerin yanına gidiyor, "arkadaşımla çok sıkıştık, acaba kitaplarımızı bir dakika tutar mısınız?" diye rica ediyor. yalandan tuvaletlere gidiyoruz, çıkıyoruz, polis tekrar elimize kitapları verirken, dostum "off üç kişi gelmemiz gerekir idi çok ağır oldu..." diyor, yüzünü buruşturuyor ve polis "otobüse kadar taşıyalım istersen ablacım..." diyor. "çok teşekkür ederim sizi yoracağız biraz ama..." diye cevap veriyor bizimkisi...
otobüse kadar polisin birisi taşıyor tüm çalıntı kitaplarımızı, sonrası mı? bir daha arkadaşımla alışverişe gitmiyorum.
devamını gör...
670.
en zor zamanımda beni yalnız bırakanları affedemiyorum. unuttum sanıyor herkes, unutulmuyor, sadece o yarayla yaşamaya alıştım.
devamını gör...
671.
yurttayım gece 2 falan. 12 de kantin kapanıyor. regl olmuşum aşırı çikolataya ihtiyacım var. odada küp şeker bile yok. oda arkadaşlarımın da yardımıyla kantinin penceresinden girip çikolata çalmıştım.
devamını gör...
672.
bihter neyi itiraf edecek firdevs hanım.
devamını gör...
673.
geçmiş zaman elit sayılabilecek bir semtte gece yarısını geçmiş bir saatte araba ile hem ağır ağır yol alıyor hemde düşünüyorum.
bir sokağa girdim ama alakasız yani caddeden gidip çevre yoluna çıkıp bir kaç saat araba kullanıp eve geri dönüyorum o zamanlar iyice düşünebilmek için,neyse.
sokağa girmiş bulundum ilerliyorum yavaş yavaş kafamı sağa çevirdiğimde bir kapının dibine sığınmış bir kadın ve ona sokulmuş iki küçük çocuk.
hemen aracı durdurup aşağı inip yanlarına gittim ve hatırladığım kadarı ile şöyle bir konuşma geçti; ablacım hayr olsun kapıda mı kaldınız,çilingir polis ambulans ne lazım ne yapabilirim?
üzerinde ince bir gecelik vardı hemen ceketimi çıkarıp uzattım.
kadın tek kelime etmiyor boşluğa bakıyordu derken sağındaki cimcime konuştu “babam bizi yine attı,annemi de dövdü”
güç bela üşüdünüz vs diyerek arabaya aldım onları ve bir telefon açıp çocukluk arkadaşımdan açık olan ekmek fırınından bir kaç çuval almasını onların kapalı kasa doblo’sunu getirmesini isteyip adresi verdim.
bir iki sigara içimlik zamanda arkadaşım istediklerim ile gelmişti,kız çocuğundan daire kapısını öğrenip binaya girerken onları da araç ile uzaklaştırıp bi on dakika sonra gelmelerini istedim.
daire kapısına dayanıp kapıyı çaldım en sonunda açılınca 1.80 boylarında yakışıklı ve alkollü biri kapıyı küfr ederek açtı.
hiçbir şey söylemeden boğazına sertçe vurup kafasına çuvalı geçirip merdivenden aşağı sürüklemeye başladım.
nefes almakta zorlanıyordu ama ölmeyecekti en azından henüz değil...
uzakta büyük bir sebze meyve hali yeni kuruluyordu arabanın arkasındaki hırladıkça aklıma o kadın ve çocukların korkmuş hali ve küçük kızın söyledikleri geliyordu...
hal’in biraz uzağında sebze meyve kasalarından koca bir dağ yapılmıştı resmen oraya çekip arabayı arkadaşımı aradım kadını ve çocukları eve bırakmış aramamı bekliyordu,o da geliyordu.
arkadaş gelene kadar o dağları deviren büyük savaşçı koca soğuk havanında etkisi ile kendine gelmişti.
dedim ki; beni yere sererse arabanın anahtarını ver gitsin!
hemen abi oldum,beyefendi oldum,ben size ne yaptımlar oldum,alkollü idim ne yaptığımı bilmiyorum oldum,oldum da oldum ama gözlerim çok şey anlatıyordu o kadın ve çocuk döven büyük savaşçıya!
uzatmıyorum,üzerinde belki iki yüze yakın meyve kasası kırdım zerre acımadan daha sonra alıp hastaneye götürdüm ve sonunda evine bıraktım.
verdiği sözleri takip edeceğimi söyledim ve takip ettiğimi de yakinen gösterdim.
o cimcimenin bana sarılması herşeye değdi doğrusu.
o küçük cimcime şimdi kimya alanında yüksek lisans yapıyor o da benim bir yeğenim oldu.
korkmayın sizde bir şey yapıp bir hayatı değiştirebilirsiniz.
bir sokağa girdim ama alakasız yani caddeden gidip çevre yoluna çıkıp bir kaç saat araba kullanıp eve geri dönüyorum o zamanlar iyice düşünebilmek için,neyse.
sokağa girmiş bulundum ilerliyorum yavaş yavaş kafamı sağa çevirdiğimde bir kapının dibine sığınmış bir kadın ve ona sokulmuş iki küçük çocuk.
hemen aracı durdurup aşağı inip yanlarına gittim ve hatırladığım kadarı ile şöyle bir konuşma geçti; ablacım hayr olsun kapıda mı kaldınız,çilingir polis ambulans ne lazım ne yapabilirim?
üzerinde ince bir gecelik vardı hemen ceketimi çıkarıp uzattım.
kadın tek kelime etmiyor boşluğa bakıyordu derken sağındaki cimcime konuştu “babam bizi yine attı,annemi de dövdü”
güç bela üşüdünüz vs diyerek arabaya aldım onları ve bir telefon açıp çocukluk arkadaşımdan açık olan ekmek fırınından bir kaç çuval almasını onların kapalı kasa doblo’sunu getirmesini isteyip adresi verdim.
bir iki sigara içimlik zamanda arkadaşım istediklerim ile gelmişti,kız çocuğundan daire kapısını öğrenip binaya girerken onları da araç ile uzaklaştırıp bi on dakika sonra gelmelerini istedim.
daire kapısına dayanıp kapıyı çaldım en sonunda açılınca 1.80 boylarında yakışıklı ve alkollü biri kapıyı küfr ederek açtı.
hiçbir şey söylemeden boğazına sertçe vurup kafasına çuvalı geçirip merdivenden aşağı sürüklemeye başladım.
nefes almakta zorlanıyordu ama ölmeyecekti en azından henüz değil...
uzakta büyük bir sebze meyve hali yeni kuruluyordu arabanın arkasındaki hırladıkça aklıma o kadın ve çocukların korkmuş hali ve küçük kızın söyledikleri geliyordu...
hal’in biraz uzağında sebze meyve kasalarından koca bir dağ yapılmıştı resmen oraya çekip arabayı arkadaşımı aradım kadını ve çocukları eve bırakmış aramamı bekliyordu,o da geliyordu.
arkadaş gelene kadar o dağları deviren büyük savaşçı koca soğuk havanında etkisi ile kendine gelmişti.
dedim ki; beni yere sererse arabanın anahtarını ver gitsin!
hemen abi oldum,beyefendi oldum,ben size ne yaptımlar oldum,alkollü idim ne yaptığımı bilmiyorum oldum,oldum da oldum ama gözlerim çok şey anlatıyordu o kadın ve çocuk döven büyük savaşçıya!
uzatmıyorum,üzerinde belki iki yüze yakın meyve kasası kırdım zerre acımadan daha sonra alıp hastaneye götürdüm ve sonunda evine bıraktım.
verdiği sözleri takip edeceğimi söyledim ve takip ettiğimi de yakinen gösterdim.
o cimcimenin bana sarılması herşeye değdi doğrusu.
o küçük cimcime şimdi kimya alanında yüksek lisans yapıyor o da benim bir yeğenim oldu.
korkmayın sizde bir şey yapıp bir hayatı değiştirebilirsiniz.
devamını gör...
674.
az önce sineğin üzerine sıçtım.
tam tuvaletin deliğinin kenarına konmuş. son anda farkettim ama çok geçti. bokumla birlikte sonsuzluğa uğurladım onu.
bilinmezliğe giderken "or***u çocuğuuuuuu" diye bağırdığını hayal ettim resmen. vicdan azabı çektim. insanlık suçu işledim gibi hissediyorum.
halbuki her gün öldürdüğüm hayvan, ama bu biraz karakterine hakaret gibi oldu.
tam tuvaletin deliğinin kenarına konmuş. son anda farkettim ama çok geçti. bokumla birlikte sonsuzluğa uğurladım onu.
bilinmezliğe giderken "or***u çocuğuuuuuu" diye bağırdığını hayal ettim resmen. vicdan azabı çektim. insanlık suçu işledim gibi hissediyorum.
halbuki her gün öldürdüğüm hayvan, ama bu biraz karakterine hakaret gibi oldu.
devamını gör...
675.
sokak kedisine dolapta unutulan küçük bir parça kaşarı verdim. bir kısmını küflü olduğunu kedi yerken gördüm. almaya çalıştım ama vermedi. umarım bir şey olmamıştır.
devamını gör...
676.
sarılmaya ihtiyacım var. sevgi dolu sımsıcak bir sarılma.
devamını gör...
677.
retroaktif kıskançlık yaşadığım için kendimi küçümsüyorum ve bu durum yaşadığım acıyı arttırıp beni daha da çıkmaza itiyor. *
devamını gör...
678.
2 (iki) mon.
devamını gör...
679.
insanlar doymak nedir bilmiyor. sevgiye, saygıya, iyiliğe çabucak doyan insan, kötülüğe, zorbalığa doyamıyor. iyiliğe aç olansa bir kırıntı için bin cefa çekiyor. yoruldum, yıldım bi bitmediniz demekten usandım.
devamını gör...
680.
nasıl olduğunu bilmiyorum ama bulunduğum ortamdaki tüm çakmaklar benim cebime giriyor. katiyen bir kasıt yok. çakmakları almak gibi bir düşünceye ise hiç sahip değilim. ama o kadar inatçılar ki, bir şekilde eve geldiğimde hiç tanımadığım çakmakların benimle birlikte eve geldiklerini fark ediyorum.
gerekli önlemleri almama rağmen sorun devam ediyor. bulunduğum ortamda önceden uyarısını yapıyorum. bu çakmakların bana karşı zaafı var, o yüzden çakmaklarınızı koruyun diyorum çevremdekilere. herkes gülüyor tabi. ama günün sonunda o çakmakların hepsi bizim eve geliyor. çakmaklı köyün kavalcısı gibi bir şey oldum sanırım. yani ne yaparsam yapayım, nasıl önlem alırsam alayım çakmaklar bir yolunu bulup, akın akın bizim eve doğru geliyorlar.
hatta geçen gün tanıdığım iki çakmak dahi benim cebime girmiş. meğer eşimin çakmaklarıymış. tanıdık olanlar da bana bunu yaparsa, ben daha ne edeyim? varın siz söyleyin...
gerekli önlemleri almama rağmen sorun devam ediyor. bulunduğum ortamda önceden uyarısını yapıyorum. bu çakmakların bana karşı zaafı var, o yüzden çakmaklarınızı koruyun diyorum çevremdekilere. herkes gülüyor tabi. ama günün sonunda o çakmakların hepsi bizim eve geliyor. çakmaklı köyün kavalcısı gibi bir şey oldum sanırım. yani ne yaparsam yapayım, nasıl önlem alırsam alayım çakmaklar bir yolunu bulup, akın akın bizim eve doğru geliyorlar.
hatta geçen gün tanıdığım iki çakmak dahi benim cebime girmiş. meğer eşimin çakmaklarıymış. tanıdık olanlar da bana bunu yaparsa, ben daha ne edeyim? varın siz söyleyin...
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281