1901.
şu sıralar gregor samsa gibiyim ya da cotard sendromlu biri de olabilir . birebir verdiğim örneklerle uyuşmasa da iyi değilim bir ölü toprağı var üzerimde
devamını gör...
1902.
hayatımdaki en toksik insan benim. toksiğim.
devamını gör...
1903.
duştan çıktıktan sonra, çırılçıplak yatağıma uzanıp
meditasyon yapıyorum.
devamını gör...
1904.
bazen sigara içmek istiyorum.
devamını gör...
1905.
bugün herkese saldırasım var,
içim sıkılıyor, gidip birine kafa atsam da ağızımı yüzümü dağıtsalar modundayım.
devamını gör...
1906.
bir insanı tanıyamadığını fark etmekten daha kötüsü nedir?

şurada #1236490 sevgili miko, “sahi neden bu kadar az yazıyorsunuz?” diye sormak istediğini söylemişti. o gün bugündür aklıma geldikçe soruyorum bunu kendime. öyle ya biz, bize yöneltilen anlamlı bir soruyu bin kez beynimize mıhlamadan kafamızı yastığa koyamıyoruz.

hislerim, fikirlerim, olaylara bakışım, dünyaya bakışım. bunların herhangi bir insan tanesininkinden daha kıymetli olduğunu asla düşünmedim. zekasına hayran olduklarım için de aptal bulduklarım için de geçerliydi bu. öyle ki en aptal diye baktığım insanların bir sözünü/hareketini yıllar sonra bir yere konumlandırıp ulan ben ne kadar safmışım dediğim bir hayli olmuştur. bunları sevgili miko o tanımı bu bağlamda yazdığı için söylüyorum. benim neden az yazdığıma ilişkin arayışım insanları bu kıymetli fikirlerden niçin mahrum bıraktığımla alakalı değildi. sahiden ben bunca olaya/duyguya rağmen neden artık bu kadar az şey sarf ediyordum? bunu o tanımın girildiği günden beri düşünüyorum. burası girizgahın henüz sonu. ben son zamanlarda mesela sevgili güneş’in uzun tanımlarını okuyacak iradeyi bulamıyorum üzerime çöken anlamsız bir ağırlık sebebiyle. sizler de bu tanımı okumak için kendinizi zorlamayınız diye bir ufak uyarı.

neden az yazıyorum? bu soruyu genişletebiliriz aslında. sözlüğe neden daha az giriyorum? neden daha az kişiyle temas kuruyorum? twittera neden hiç girmiyorum bile artık? insanları neden daha az gözlemliyorum? metro istasyonunda aklıma gelmeyi bekleyen onca afili cümleyi neden kovalamıyorum artık? başladığım bütün şiirleri henüz ilk dörtlüğe varmadan neden yırtıp atıyorum? bir tanıma hevesle başlayıp neden sık sık aman be deyip silip canhıraş çıkıyorum sözlükten?

bunları kendime bir cevap bulmak ve bu cevabın gösterdiği uçurumu aşmak niyetiyle sordum kendime. net değilsem de bir cevabım var diye hissediyorum. en azından eğer cevap bu değilse asla başkası da değil. bu aslında bir yanıyla itiraf gibi olduğundan bu tanımı karalama defterine yazamadım.

bir insana çok güvendim. öyle ya hayatımızı dumura uğratan hemen hemen her şey bir insanla ilintili, ne tuhaf. daima samimi oldum bu hayatta, insanlar asla samimiyetimden şüphe etmediler. beni tanıyıp bana çarçabuk açılan onlarca insan var. sende şeytan tüyü var dediklerini defalarca kez işittim. bana kalırsa o şeytan tüyü samimiyetimden başka bir şey değildi. ben işte o güvendiğim insana bütün samimiyetle binbir kapımı açtım. çünkü bende o samimiyet ve içimdeki o binlerce kapıdan başka bir şey de yoktu. iki yılın sonunda henüz anlayamadığım bir şekilde her şey son buldu. son bulalı da bir yılı çoktan aşıyor. ancak bir soru var: hayatın merkezine bir insanı aldığınızda ve ona açılma ihtimali olan bütün kapıları o bütün samimiyetinizle açtığınızda, o insan herhangi bir kapıyı yüzünüze vurarak çıkarsa eğer, geriye ne kalır? cevabı biliyorsunuz; asla boşluk kabul etmeyen merkez ve hangisinden çıkarsanız kurtulacağınızı bilmediğiniz açık binlerce kapı.

benim onca tökezleyişimin, onca durağanlığımın, üretkenliğimin yok oluşunun, insanlara ve olaylara karşı hissizleşmemin, yalnızca kafama eserse ayda bir birşeyler geveleyişimin galiba sebebi bu. doğrusu bunu kendimden ummazdım. kendimi güçlü ve her şeye hazırlıklı sanırdım. meğer insan bütün planlarına rağmen daima her şeye hazırlıksız yakalanan bir varlıkmış. bütün yıkımlar, felaketler, ayrılıklar, ölümler insanı hazırlıksız yakalarmış. bu aslında insanın kibirlenmesinden başka şey değil. hazırlıklı olduğunda bütün yıkımlara, ayrılıklara, felaketlere ve hatta ölümlere kafa tutacağına dair kibir. velhasılı ben de kendimi güçlü ve hazırlıklı hisseder ve bir insandan yana bu denli sarsıntıya uğrayacağımı ummazdım. oysa açık binlerce kapının ortasında öylece bırakıldım. zaman geçtikçe aştım dedimse bu alışmaktı. unuttum dedimse yanılgı. bitti dedimse yalan. hislerimin binde biri yok diyebilirim ancak etkisiyle hayatımı kasıp kavuran bir boşluğa itildiğimi kendime itiraf etme cüretini göstermeliyim artık.

evet, bir insanı tanıyamadığını fark etmekten daha kötüsü, kıymet verdiğin o insanın seni asla tanıyamamış olduğunu fark etmektir. bu farkındalığın beni içine attığı enkazı üzerimden kaldırmak için ne belediye işçileri ne ağır vasıtalar. yalnızca ince, keskin bir ışık. onu göz ucuyla yakaladım. itirafa cüret etmek böylece kolaylaştı. neden bu kadar az yazıyorum? o enkazın altındayım, hepsi bundan. şimdilik.
devamını gör...
1907.
o son kadehi içmeyecektim.
devamını gör...
1908.
insanları karikatür olarak görüyorum.
devamını gör...
1909.
bir haftadır sürekli kendime iyi olduğumu söylüyorum ama hiç iyi değilim ya. yokuş aşağı gidiyorum sanki ama düzelicez inşallah şu olaylar bi bitsin
devamını gör...
1910.
artık bana çok fazla zevk veren bir şey yok. prangalar her yerde, biraz geçmişe bakıyorum kimler gelip geçmiş imparatorlar, liderler krallar, ancak artık tüm bunlar kimsenin umurunda değil. onlar dönemlerinin en güçlüleriydi ancak yok olup gittiler ve kimse onların anmıyor hatta onlarla dalga geçiliyor.

söylediğim pranga ise yok oluş anlamına geliyordu. er ya da geç yok olup gideceğiz ancak herkes hayatı öyle bir ciddiyetle yaşıyor ki artık bu insanlara gülesim geliyor. rengi olmayan gri bir hayatta insanlar birilerine iyi diğerine kötü diyor. bunda ise
bir düzen ve anlam görüyorlar. en nihayetinde şu da unutulmamalıdır, tüm bunlar zorunluluktan ortaya çıkıyor. sırf delirmemek için insanlar kendilerini komik hale düşürüyorlar. tüm dünyada bugüne kadar bir sürü dava ortaya atıldı ancak hepsi en nihayetinde başarısız oldu, çünkü yok olmanın insan için en büyük hakikat olduğu dünyada tüm davalar yok olmaya mahkumdur.

belki insan yok olmasaydı davalar önemli olabilirdi ancak insan yok olmasa bile dünya yok olacağı için bu da anlamsız. ıssızlığın ve hiçliğin ortasında sanırım davalar etrafı şekillendirmek istediği için önemsiz olurdu. rengi gri, kaotik bu dünyada en iyi şey iyi kötü yaşayıp, oyalanıp gitmektir. akli dengemiz bozulsun istemeyiz. kısacası yaşayın hayatı ama ciddiyetle yaşamayın uzaktan bakınca komik duruyor. ıssızlığın ortasında kalmak istemeyin. lirik bir şekilde yaşamayın bu hayatı. siz gideceksiniz ve her şey bitecek. ıssızlık ve hiçlik en sonunda her yeri çevreleyeceği için kendinizi davalara kaptırmayın. nasılsa her şey yok olacak, güzelce yaşayıp gidin.
devamını gör...
1911.
aklıma uyurken, uykuya yakın gelen fikirlerden bile daha yaratıcı ve güçlü fikirler gelmeye başladı bu aralar. hiçbirini not almadığımdan hatırlayamıyorum ama en ufak bir bakışta, düşüncede evrene sığmaz düşünceler buluyorum. hem zihnim karışık değil. normalde karışıklıktan zihnimde belli bir yere oturtamazdım düşündüklerimi. ama gün geldi sanırım. umarım gerçekten de gelmiştir.

tüm karanlık arkamdan geliyor benimle.

ama sözlerimi toparlayamıyorum. uzun uzun yazamayacağım. inziva bana yaradı ve yarıyor.
devamını gör...
1912.
zaman zaman sevgiyi hak etmeyen bir insan olduğumu düşünmekten kendimi alamıyorum.
devamını gör...
1913.
kimi yazarları görüyoruz, herkesle arası iyi, herkes onu seviyor, o da herkesi seviyor. en azından öyle gösteriyor. ve herkes iyi dileklerini o kişilere iletiyor. fakat işin aslı nedir dostlar? işin aslı kimsenin herkesle arası iyi olamaz. ne zaman gördümse bunu o kişiler birer üç kağıtçıydı. onlara karşı nefretim var. tarif edemeyeceğim bir nefret!

utanmadan, sıkılmadan trajik trajik şeylerden bahsediyorlar. iyi bir kimse olduklarından söz ederler örneğin, ama esasında karısını kocasını aldatır bu kişiler. aldatmada sorun yok! var ama yok! önemli olan karşıdaki insanın, en azından bir zamanlar sevdiğin insanın kalbini kırmakta! dahası, onun anısına saygısızlık edip iyi bir kimse olduğundan hiç gocunmadan bahsetmeleri! sorun bu! bu tarz kimseler sözlükte volta atıyor. salaktır bu kimseler. kelimenin tam anlamıyla salak. ve bu salaklara yönelen bazı salak yazarlar vardır. ikide bir görüyorum. salak salak işler yapıyorlar. çünkü neden? nedeni yok. akılları kıt. salak onlar da.

şimdi dediğim kelimeden dolayı da gücenmesin kimse. salak argo sayılabilir (aslen argo da değildir). yine de küfür değildir. gidip de ağlayıp silmeyin şunu. ha, sözlük kanununa göre salak demek de küfür sayılabilir. bir avukat olarak salak kelimesinin ikinci anlamıyla kullandığımı savunuyorum öyleyse. ve bu savunumu da kendi içinde içselleştirip sağlama alıyorum. en azından düşünsel anlamda. pratikte bi halta yaramayabilir. aman neyse.

yani bu kıt akıllı kimseler kıt akıllı kimselerin (biraz daha zekidir bunlar ama) kölesi olurlar. kıçlarını yalamak deyimi tam bu noktada devreye girer. oh, bir de şu vardır ki bu kıçlarının yalanmasını seven kimselerle konuştuğunuzda sizi de hoşnut edecek şeyler söylemeye çalışırlar. aslında olan nedir ben söyleyeyim size: kendini tatmin etmeye çalışıyordur. ilgi topluyordur, başka bir şey değil. çünkü aklı kıt, onursuz bir kimse kendi onurunu yüceltmek için başkalarının duygularını sömürür. kanun budur. insanın kanunu. aptal insan kanunu vs. vs.

itiraf köşesine ağlıyorum. bundan memnunum. hep gülecek değiliz. istediğinizi deyiverin. gerçekleri söylüyorum. ve doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar! evet! çünkü insanlar genel olarak aptaldır ve bu aptallıklarını gizlemeye bayılır. ne olursa olsun aman. benim gösterişe karşı bi bulantım var.
devamını gör...
1914.
kafa ve kafa sözlük içeren başlıklar hep tek tek normal ve normal sözlük olarak değişecek.

t: bir itirafım yok.
devamını gör...
1915.
az önce canım sıkıldı birini aramak için telefonu elime aldım ama arayacak, sohbet edecek kimsenin olmadığını farkettim. niye beni bu kadar uzağa ittiniz, neden kimsesiz bıraktınız. o kadar mı sevimsiz biriyim?
devamını gör...
1916.
yazamıyorum normali görünce yazamıyorum. alışamadım. kafa'ya alışmışım. her yerde 'normal'.

normal değilim ben.
devamını gör...
1917.
gelecekten umudum tükendi. bütün beklentilerimin hayallerimin sonuna geldim sanki. boşuna yaşıyormuş hissini içimden atamıyorum. karanlık bir kuyuda kalmışım ve sadece nefes alıyorum, hiçbir işe yaramadan ömrümü tüketiyorum.
devamını gör...
1918.
yazmaya, çabalamaya, adım atmaya bile git gide mecalim kalmıyor artık.
devamını gör...
1919.
ulan herkes mi mutsuz herkes mi derbeder . bir ben mi mutluyum koca sözlükte. *
devamını gör...
1920.
evet küçükken manavın deposundan erik çaldık, ama bütün şeytanlık serkan' dan çıktı.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların itiraf köşesi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim