yazarların itiraf köşesi
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
başlık "mırmır" tarafından 14.11.2020 21:09 tarihinde açılmıştır.
4721.
aşırı büyük duygusal iniş çıkışlar yaşadığım günlerdeyim. bir bakıyorsunuz çok mutluyum, şakalar komiklikler, bitmeyen bir enerji. sonra çat bir anda kendimi servis camına yaslanmış hüzünlü şarkı klibi çekerken buluyorum, içimde de koskocaman bir boşluk. normalde hem kalabalık ortamlarda bulunup sohbet muhabbet etmekten hem de kendi kendime vakit geçirmekten çok mutlu olurum. fark ettim ki hem insanlardan sıkılmışım hem kendimden. bir süre sonra daral geliyor. ortamın modunu sürekli yükselten kişi olmaktan da valla yoruldum. ben yazmadan yazmayan, halimi hatırımı sormayan insanlardan da gına geldi cidden.
final haftam bitip okul tatil olunca ne yapacağım onu düşünüyorum. belki biraz saçlarımı kestiririm. kemanımı tamire götürmem gerekiyor. upuzun bir dizi-film listesi yapmıştım ona da başlarım herhalde. alıp da henüz okuyamadığım bir iki kitap da bekliyor kenarda.
uzun zamandır hiç heyecanlanmıyorum ben ya. birkaç sınavdan tam puan aldım bu dönem onlar için bile hissettiğim keyif kısacık sürdü. oturduğum yerden adrenalin, midemde kelebek, kalbimde pır pırlar isteyecek bir mal olduğum için hayat biraz zor. ne olacağım meçhul yani. evet.
final haftam bitip okul tatil olunca ne yapacağım onu düşünüyorum. belki biraz saçlarımı kestiririm. kemanımı tamire götürmem gerekiyor. upuzun bir dizi-film listesi yapmıştım ona da başlarım herhalde. alıp da henüz okuyamadığım bir iki kitap da bekliyor kenarda.
uzun zamandır hiç heyecanlanmıyorum ben ya. birkaç sınavdan tam puan aldım bu dönem onlar için bile hissettiğim keyif kısacık sürdü. oturduğum yerden adrenalin, midemde kelebek, kalbimde pır pırlar isteyecek bir mal olduğum için hayat biraz zor. ne olacağım meçhul yani. evet.
devamını gör...
4722.
hep ulaşamayacağım şeyleri isteyerek, kendime mutsuz olmak için fırsat yaratıyorum.
devamını gör...
4723.
pazarda mandalina fiyatı yüksek (herkeste 25-30 tl onda 40 lt) olan satıcıya çemkirdim enflasyonun sorumlusu oymuş gibi söyledim, adam benden önce de böyle söylenenlerden dolmuş sanırım üstüme yürüdü, bana diklendi 'git marketten al' dedi. davranışım eşimi gururlandırsa da ben sonrasında satıcının kalbini kırdım diye üzüldüm. gıyabında af diledim. yufka yürekli miyim? öyle olsa adamın karşısında neden çemkirdim? değilsem niye sonrasında üzüldüm? bende kaç ben var? bilmiyom
devamını gör...
4724.
doğum haritası denilen zırvalığa sardım şu aralar. öyle anladığımdan falan da değil haritamda olan şeyleri google ediyorum. yalnız bir şey diyeyim dipsiz bir çukur. gezegeniydi, burcuydu, eviydi, açısıydı derken baya vakit harcadığımı fark ettim. tam bir deli işi ama dehşet eğleniyorum ve bundan çok utanıyorum. ortamlarda abi innmyn byle şylre yhaa falan diyip sonra böyle harıl harıl gezegenleri google'da aratmak aşırı gülünç bir durum. (bkz: ytd) yabmayın.
dipnot: merak edene haritamı atarım ama para vermem. sözlük burası, sadece karma geçer.*
dipnot: merak edene haritamı atarım ama para vermem. sözlük burası, sadece karma geçer.*
devamını gör...
4725.
telefon şarjım az diye üni bilgisayarından ders çalışayım dedim ve yanda sürekli “which greek god are you?” quizi çıkıyor… gel de tıklama şimdi. umarım kimse geçmişini kontrol etmiyordur bu pc’lerin çünkü ben bu testi çözerim.
edit: dionysus çıktım. auuuuu! şarabımı getirin. ortamlara akıcam.
edit: dionysus çıktım. auuuuu! şarabımı getirin. ortamlara akıcam.
devamını gör...
4726.
kendimize bile itiraf edemediğimiz hede hödeleri,başkalarına itiraf edip rahatlama başlığı.
devamını gör...
4727.
bir süredir çeşitli çevrimiçi mecralardaki yazılarıma, fotoğraflarıma, videolarıma bakıyorum. telefonumdaki ses kayıtlarım, notlar, fotoğraflarım, videolarım...
sanki ölmüşüm de ardımdan kendimi anıyormuşum gibi. ya da üçüncü bir kişinin benim ardımdan geçmişime dair kayıtları kurcalaması gibi.
çok erken gittin be...
yaşayacak çok yılların vardı önünde...
gençliğinin baharında da sayılmazdın belki ama güzel adamdın lan...
ben bu diyardan gidince de böyle olacak sanırım.
"güzel adamdın" diyorum kendime. hayatımın hiçbir döneminde bunu kendime söyleyememiş ben, geçmiş bene bakarak söylüyorum bunları. hem de inanarak.
ulan harbiden eskiden çok güzel adammışım ya...
tam olarak ne zaman "öldüm" ben acaba? işte onu kestiremiyorum. ama işte, bi ara ölmüşüm.
bugün de belki ölümümün bilmem kaçıncı yıl dönümü. ay dönümü de olabilir, emin değilim.
kim öldürdü lan beni?
hanginiz?
ne yaptınız da öldürdünüz?
neler yaptınız dayandım dayandım da tam olarak nerede dayanamadım, son darbeyi kim vurdu, son darbe neydi?
yoksa son darbe falan yoktu da bir kalıp buzun oda sıcaklığında yavaş yavaş erimesi gibi eriyip gittim mi?
bazen düşünüyorum kendi kendime.
"ne bırakacaksın?"
- bir eserin yok.
- bir icraatin yok.
- bir dikili taşın yok.
insanların seni hatırlayabilmesi için, insanların zihninde kırk senede bir hatırlanmak için, hatta belki birilerinin kendinden sonraki nesle bırakabileceği neyin var?
işte bugün bütün bu geçmişi kurcalarken fark ettim ki bir şey üretmesem de olurmuş. bu dünyadan çok güzel bir ben geçmiş be.
her halimle çok güzelmişim.
keşke bu kadar erken ölmeseymişim, şimdi çok güzel anlaşırdık aslında benimle.
bu yazı bu kadar uzun olmayacaktı. yarım tivit boyutunda ama tam olarak anlatmak istediklerimi anlatacak kelimeler aramıştım.
işte ben ölmemiş olsam onları bulurdum.
ölmemiş olsam iyiymiş be.
bu ölüşün bir dirilişi olmaz, "yeni bir hayat" diye bir seçenek olduğunu da düşünmüyorum.
belki de düşünemeyişimin sebebi, arka planda oynayan yıllar önce olanca beceriksizliğimle ve yeteneksizliğimle bağlama ile çalıp söylediğim "çalın davulları" videosudur.
neyse,
güzel adam(d)ım güzel...
sanki ölmüşüm de ardımdan kendimi anıyormuşum gibi. ya da üçüncü bir kişinin benim ardımdan geçmişime dair kayıtları kurcalaması gibi.
çok erken gittin be...
yaşayacak çok yılların vardı önünde...
gençliğinin baharında da sayılmazdın belki ama güzel adamdın lan...
ben bu diyardan gidince de böyle olacak sanırım.
"güzel adamdın" diyorum kendime. hayatımın hiçbir döneminde bunu kendime söyleyememiş ben, geçmiş bene bakarak söylüyorum bunları. hem de inanarak.
ulan harbiden eskiden çok güzel adammışım ya...
tam olarak ne zaman "öldüm" ben acaba? işte onu kestiremiyorum. ama işte, bi ara ölmüşüm.
bugün de belki ölümümün bilmem kaçıncı yıl dönümü. ay dönümü de olabilir, emin değilim.
kim öldürdü lan beni?
hanginiz?
ne yaptınız da öldürdünüz?
neler yaptınız dayandım dayandım da tam olarak nerede dayanamadım, son darbeyi kim vurdu, son darbe neydi?
yoksa son darbe falan yoktu da bir kalıp buzun oda sıcaklığında yavaş yavaş erimesi gibi eriyip gittim mi?
bazen düşünüyorum kendi kendime.
"ne bırakacaksın?"
- bir eserin yok.
- bir icraatin yok.
- bir dikili taşın yok.
insanların seni hatırlayabilmesi için, insanların zihninde kırk senede bir hatırlanmak için, hatta belki birilerinin kendinden sonraki nesle bırakabileceği neyin var?
işte bugün bütün bu geçmişi kurcalarken fark ettim ki bir şey üretmesem de olurmuş. bu dünyadan çok güzel bir ben geçmiş be.
her halimle çok güzelmişim.
keşke bu kadar erken ölmeseymişim, şimdi çok güzel anlaşırdık aslında benimle.
bu yazı bu kadar uzun olmayacaktı. yarım tivit boyutunda ama tam olarak anlatmak istediklerimi anlatacak kelimeler aramıştım.
işte ben ölmemiş olsam onları bulurdum.
ölmemiş olsam iyiymiş be.
bu ölüşün bir dirilişi olmaz, "yeni bir hayat" diye bir seçenek olduğunu da düşünmüyorum.
belki de düşünemeyişimin sebebi, arka planda oynayan yıllar önce olanca beceriksizliğimle ve yeteneksizliğimle bağlama ile çalıp söylediğim "çalın davulları" videosudur.
neyse,
güzel adam(d)ım güzel...
devamını gör...
4728.
bu gece aslında iş vardı ama hastayım diyerek gitmemeye karar verdim oturup oyun oynarım..
devamını gör...
4729.
kendimi aptal gibi, sınanıyor gibi, dalga geçiliyor gibi, gibi gibi hissediyorum.
devamını gör...
4730.
ağaçlar budanır ki daha verimli olsun, daha çok meyve versin diye. ama ağacı gövdesinden keserseniz kendine gelmesi yılları bulur veya kurur ölür.
dalları olmayan bir ağaç gibi olmak zordur elbet. bakalım dallarım yerine yenileri yeşerecek mi yoksa kuruyup gidecek miyim?
dalları olmayan bir ağaç gibi olmak zordur elbet. bakalım dallarım yerine yenileri yeşerecek mi yoksa kuruyup gidecek miyim?
devamını gör...
4731.
birkaç metre yanımda, odamda, ilkokulda aşık olduğum kızın şu anki kocasının kardeşi yatıyor.
böyle diyince de şey oldu da, bir gecelik konaklama yardımı maksatlı yani işte. aman.
olayın özünde hiçbir enteresanlık yok ama bu anlık farkındalık beni ilginç bi noktaya getirdi. sonuçta, kaç insan birisine gidip "ben çocukken abinin karısına aşıktım" diyebilecek konumda olur ki?
aslında saçma da lan, bi düşününce.
böyle diyince de şey oldu da, bir gecelik konaklama yardımı maksatlı yani işte. aman.
olayın özünde hiçbir enteresanlık yok ama bu anlık farkındalık beni ilginç bi noktaya getirdi. sonuçta, kaç insan birisine gidip "ben çocukken abinin karısına aşıktım" diyebilecek konumda olur ki?
aslında saçma da lan, bi düşününce.
devamını gör...
4732.
neşem bitmek üzere. nefretim de kendime kadar. nereye kadar böyle bilmiyorum, bilmek de istemiyorum.
devamını gör...
4733.
10 ay sonra selamlar :,)
devamını gör...
4734.
ortaokul ve lise öğrenciliğim boyunca en sevmediğim hatta tek korktuğum ders matematik, kimya yahut tarih değil de kompozisyon yazmak zorunda olduğumuz günlerdeki edebiyat dersiydi. ne vakit hocamız kompozisyon için bir konu belirlese o an benim için adeta bir kabusa dönerdi. dizlerim titrer, midemde şiddetli bir bulantı olur, koca kafamın iki yanında şakaklarımdan aşağı doğru ilerleyen terler birbiri ile yarış içerisinde derin çizgiler çeker ve heyecandan burnum kızarırdı. animelerdeki duygu değişim anlarında tuhaf hallere bürünen şapşal kahramanlara dönerdim. bir mevzu hakkında doğru düzgün iki üç satır karalayabilmek hiç beceremediğim bir şeydi. bu konuda kesinlikle çok yeteneksizdim, berbat yazıyordum ve o esnada kelimeler beynimde grev yaptığından düşüncelerim hiçbir vakit istediğim gibi kağıda yansımıyordu. bütün bu beceriksizliğimin yanında yazdıklarımı okumaktan da utanıyordum. zira içim dışıma çıkmış gibi görünüp, kendimi tüm sırları açığa çıkmış, savunmasız ve çıplak hissediyordum. her daim rezil notlar aldığım o kompozisyon sınavları bir şekilde geçiyordu da yazdıklarımın okunmaması için bir an evvel ders bitsin diye bildiğim tüm dualara en fantastik eklemeleri yaparak günü kurtarabilmek uğruna dileğim gerçekleşirse bundan sonra artık çok daha iyi bir insan ve günahlardan uzak duran, düzgün bir kul olacağıma dair yaratıcıya sözler vererek sürekli bir pazarlık yapıyor olmam tam anlamıyla bir rezillikti. o sözlerimi ne kadar tutabildiğim şüpheli, hatırladıkça utanırım.
devamını gör...
4735.
o kadar çok insan tanidim ki,tanimadiklarim bile tanıdık geliyor artik.sokaklarda,kalabaliklarda,konserde,vapurda veya herhangi bir yerde hep birilerini izliyorum.tanidik geliyorlar.
devamını gör...
4736.
sanırım her şeyi fazla kişiselleştiriyorum.
devamını gör...
4737.
yapacak bir sey bulamayinca, diğer yazarların itiraflarini okuyorum,en baştan başladım 33. sayfadayim..
devamını gör...
4738.
akraba isimleri konusunda inanılmaz kötüyüm.
görümce, elti, kayınço falan... bunları geçtim; yeğen ve kuzen gibi şeyleri bile tam bilmiyorum sayılır. eskiden beri kimin kuzenim, kimin yeğenim olduğunu falan biliyorum ancak küçüklükten beri onlara öyle hitap etmem öğretildiğinden. mesela, kuzen neyinin çocuğudur diye sorulsa önce kuzenlerimin anne ve babalarını düşünmem gerekir. şak diye cevap veremem. enişte, dayı, teyze falan... bunlar bile ufak da olsa düşünmemi gerektirir. anne, baba ve abi/kardeş şeysinde rahatım. canım çekirdek ailem ya. :d
bunların ingilizcelerinde ise epey daha iyiyim. zaten ingilizcem türkçemden daha iyi sanırım. *
görümce, elti, kayınço falan... bunları geçtim; yeğen ve kuzen gibi şeyleri bile tam bilmiyorum sayılır. eskiden beri kimin kuzenim, kimin yeğenim olduğunu falan biliyorum ancak küçüklükten beri onlara öyle hitap etmem öğretildiğinden. mesela, kuzen neyinin çocuğudur diye sorulsa önce kuzenlerimin anne ve babalarını düşünmem gerekir. şak diye cevap veremem. enişte, dayı, teyze falan... bunlar bile ufak da olsa düşünmemi gerektirir. anne, baba ve abi/kardeş şeysinde rahatım. canım çekirdek ailem ya. :d
bunların ingilizcelerinde ise epey daha iyiyim. zaten ingilizcem türkçemden daha iyi sanırım. *
devamını gör...
4739.
çoğu şey hakkında önce olacak mı diye daha sonra da ya olmazsa diye endişe ediyorum .
bu nasıl mantıktır bilmemekteyim. sanırım ben bir kaygı trafosuyum böyle merkezi bir konumlarda olan. böyle tüm ülkeye benden dağıtılıyor kaygı. böyle böyle bir şey.
bu nasıl mantıktır bilmemekteyim. sanırım ben bir kaygı trafosuyum böyle merkezi bir konumlarda olan. böyle tüm ülkeye benden dağıtılıyor kaygı. böyle böyle bir şey.
devamını gör...
4740.
yeni girdiğim her ortam için ilk gün anksiyetesine sahibim.
herhangi bir ortama ilk kez girdiğimde labirentin içine ansızın bırakılmışım da çıkışı bulmam gerekiyormuş gibi hissediyorum.
insanlar benimle konuşuyor, ortamı anlatıyor mesela. ilk gün ben aslında orada var bile sayılmam. kendimi o kadar yabancı hissediyorum ki, tüm gün boyunca tek yaptığım şey her şeyin toparlayacağı, normale döneceğine dair cümlelerle kendimi yatıştırmaya çalışmak. bir kere alıştıktan sonra labirentler normal odalara ve koridorlara dönüşüyor, insanların söylemleri anlamlanıyor, benim hareket kabiliyetim, konuşmamdaki akıcılık toparlıyor.
önümüzdeki ay bunu yine ve muhtemelen uzun bir süre için son kez yaşayacağım mesela.
ama bu sefer anksiyetik olduğum için sessiz kalmak yerine elime çöp batsa tepki vermeyi düşünüyorum.
çünkü çok sıkıldım artık kendimi tanıtmaktan,
istiyorsan saygı duy istemiyorsan duymak zorunda kalırsın, çünkü hani bir gidin artık ya.
herhangi bir ortama ilk kez girdiğimde labirentin içine ansızın bırakılmışım da çıkışı bulmam gerekiyormuş gibi hissediyorum.
insanlar benimle konuşuyor, ortamı anlatıyor mesela. ilk gün ben aslında orada var bile sayılmam. kendimi o kadar yabancı hissediyorum ki, tüm gün boyunca tek yaptığım şey her şeyin toparlayacağı, normale döneceğine dair cümlelerle kendimi yatıştırmaya çalışmak. bir kere alıştıktan sonra labirentler normal odalara ve koridorlara dönüşüyor, insanların söylemleri anlamlanıyor, benim hareket kabiliyetim, konuşmamdaki akıcılık toparlıyor.
önümüzdeki ay bunu yine ve muhtemelen uzun bir süre için son kez yaşayacağım mesela.
ama bu sefer anksiyetik olduğum için sessiz kalmak yerine elime çöp batsa tepki vermeyi düşünüyorum.
çünkü çok sıkıldım artık kendimi tanıtmaktan,
istiyorsan saygı duy istemiyorsan duymak zorunda kalırsın, çünkü hani bir gidin artık ya.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276