881.
sanırım seviyorum .
devamını gör...
882.
sevgilime biturlu guvenemiyorum ama ayrilamiyorum da bu onun farkinda değil bazen bahaneler arayip kavga ediyo benimle ama birakmiyo da garip bı ikilem fikri olan yada aynı durumda. olan varmi acaba?
devamını gör...
883.
bir itirafım olamayacak kadar şeffaf yaşamış olmam. bir miktar üzücü de olsa benim itirafım budur.
devamını gör...
884.
daha dün kadın ırkından bir insanla diş sürtüştük fiziksel olarak.. dişlerimizi sürttük birbirine. aşırı zevkli bir olay. yeni fırçalanmış ve kaygansa tadından yenmiyor o diş.. ne pandemisi kalıyor ne virüsü.. mükemmel bağışıklık. arada yapılması gerek.
devamını gör...
885.
içimde iflah olmaz bir romantik olduğunu düşünüyorum ama dışım çok ender rastlanan kadar büyük bir odun ve mantıklılık abidesi.
devamını gör...
886.
dark mode bim'e bayıldım. aşırı karizmatik olmuş.
devamını gör...
887.
bir süre eski sevgilimle konuştum. hastaymış baya, dedim öküz olma, öğrendin madem yaz. ben de yazdım. ilk hafta, her mesajını heyecanla bekliyordum. eski bir heyecan vardı içimde. tatlı, sıcak, güzel bir heyecan.

sonra... o heyecan denen şey, aniden anlamını yitirdi. hiçlik oldu.

aynıymış. hiç değişmemiş. isteyerek ya da istemeyerek hissettirdiklerini, yaşattıklarını, üzmelerini dinlemeye tahammül bile edemedi biliyor musunuz? yarım ağız, özür bile dilemedi. dilemesin.

içinde bulunduğu ve hayatını etkileyecek, belki de kötü seçimler yapmasına neden olacak bir durumdan çekmek için elimi uzattım, giderayak bir faydam olsun istedim, tutmadı. belki de hala ona aşık olduğumu falan sandı. her şeye rağmen, aşık kalabildiğimi düşündü.

bilmiyorum da, ben değiştiğini sanmıştım. belki o fevri, sadece kendi duygu ve düşüncelerine dikkat eden, tutarsız insandan sıyrılmıştır diye düşünmüştüm. yanılmışım. henüz.

ama inanıyorum, gün gelecek ona söylediklerimi idrak edecek. belki o zaman bir sonuca varır ve yine aynı hataları yapmaz.
devamını gör...
888.
üniversite yemekhanesinde elimde tepsi ile giderken, nasıl olduğunu anlamadım.... tepsim hafifçe sağ öne doğru kaydı ve oradaki derinlikte olan ezo gelin çorbası hemen önümde yemek yiyen kızın kabanının şapkasından içeri doluverdi, afiyetle karnını doyururken arkadaş...

aslında çok git gel yaşadım ama yapamadım. gitmedim yanına.

yemeği bitti ve yağmurlu gün yemekhanenin kapısında gidip şapkasını kafasına geçirdiğinde anlamadı ilk baştan. saçlarına sürdü elini, kokladı. evet evet ezo gelin çorbasıydı bu ama şapkasında ne işi vardı?

20 küsur yıl geçti hala söylesemiydim diye düşünüyorum... 23 nisan aracılığı ile söylemiş olayım.heyyy o bendim, çok pardon yaa.
devamını gör...
889.
arkadaşlar bugün 4 yıllık hayat arkadaşıma evlenme teklifi edeceğim çok romantik olacağına inanıyorum. bana bol şans dileyin lütfen.
devamını gör...
890.
düne geç kalmış, yarına erken gitmiş hissediyorum.
devamını gör...
891.
her gece yatmadan önce 'meanwhile in russia' videolarını izliyorum

özür dilerim.
devamını gör...
892.
evet hiç sevgilim olmadı.*
devamını gör...
893.
bu günün benim açımdan yeni bir başlangıç olmasını umuyorum.
başlangıç dediğime bakmayın, bana dışarıdan bakan biri için hiçbir değişiklik olmayacak büyük olasılıkla çünkü; asıl değişim savaşını kafamın içerisinde veriyorum.

#765274

daha önce yukarıdaki başlıkta sorunumu kısaca anlatmıştım. söz konusu entrynin azımsanmayacak derecede kişi tarafından okunduğunu göz önüne alırsak, benimle aynı sorunları paylaşan insanların sayısının göründüğünden daha da fazla olduğunu söyleyebiliriz belki de.

bugün itibariyle yıllardır geçirmekte olduğum anksiyete atakları, depresyon, panik atak ve paranoya gibi rahatsızlıklarımla mücadele etmek için yeni kararlar almış bulunmaktayım. bu konuda verdiğim en net karar, bahsettiğim psikiyatrik rahatsızlıkların bedenim ve beynim üzerinde kontrol sağlamasına olanak tanıyan zorlantı tipi davranış ve düşüncelerden ani ve kesin bir şekilde uzaklaşmak oldu. bunu okuyan pek çok insana mantıksız gelebilir; hastalıklı davranış ve düşünce biçimlerini öylece bırakabilsen zaten hasta olmazdın, şeklinde düşünebilirsiniz ama bu, verebilmek için tabiri caizse kendimi parçaladığım bir karar.
artık bu hastalıklı düşünce biçiminin beni yönetmesine izin vererek hayatımın kontrolünü bir hastalığa bırakmaktan vaz geçmiş bulunmaktayım. riskli mi, oldukça ama başka şansım yok. beynime yerleşen bir saplantı ne kadar kötü olursa olsun birinden kurtulduğumda yerini hemen diğeri alıyor. artık fiziksel anlamda nefes alamayacak duruma geldim. her allahın günü, göğsüme saplanan ağrılardan ve gördüğüm onca kabustan dolayı harap olmuş hâlde uyanmaktan bıktım. düşüncelerim o kadar depresif bir hâl aldı ki sadece ışık görmekten nefret ettiğim için günün çoğunu battaniyenin altında ve anksiyete atakları eşliğinde geçiriyorum. kısacası yoruldum. hayatımın en güzel yıllarındayım ve her saniyenin tadını çıkarmam gereken yerde kendimi her gün dibin de dibine vuracak şekilde bir bataklığa saplıyorum. bizzat kendi iradesizliğim yüzünden kendi kendime yapıyorum bunu.

işte tüm bu nedenlerden ötürü, yıllardır hiçbir ilacın (antidepresan, antipsikotik allah ne verdiyse kullandım, ilaç firmasında denek olsam bu kadar olmazdı.) geçirmediği bu düşünce ve davranış sorunlarından kendi çabamla uzaklaşmaya karar verdim. şundan eminim ki, bu bir deneme olmayacak; deneme yapma şansını çoktan kaybettim çünkü. hayatta hiç kimse bir sonraki günün sabahına sağ çıkıp çıkamayacağını bilemezken ben bütün verimli günlerimi korku, endişe ve paranoya içinde geçiriyorum. tam da bu nedenle buna burada dur demeye karar verdim. sadece kendim için de değil; çevremdeki ve benden bir şekilde etkilenen herkesin iyiliği için. benimki gibi rahatsızlıklarda, bir süre sonra tanıdığınız tanımadığınız herkese zarar verir hâle gelebiliyorsunuz. başınızı küçük ya da büyük bir derde sokmanız da ayrı bir risk tabii ki ve ben artık gerçekten "mikerler" dediğimiz evreye girmiş bulunmaktayım. bu nedenle artık hayatımın kalan yıllarını (veya ne kadar süre kaldıysa artık.) kendim için iyi bir şeyler yaparak, çevreme mümkün olduğunca yararlı bir insan olarak geçirmek istiyorum.

bana şans dile sözlük!

edit: ilerleme sürecini aklımda tutabilmek için buraya not almaya karar verdim. önce birer gün, daha sonra ise birer hafta arayla buraya, verdiğim kararla ilgili gelişmeleri yazacağım.

1. gün: bazı zorlantı tipi düşünceler tekrar etse de bunları davranışa dönüşmeden engellemeyi başardım. sadece birinde vaz geçmek üzereydim ki son anda kendimi durdurmayı başarabildim. korku ve endişe azalmakla birlikte hâlâ biraz mevcut ama en azından geleceğe dair umudum bir nebze artmış durumda ve ufak tefek gelecek planları yapmaya başladım. bayramdan sonra istanbul'a girmeyi düşünüyorum mesela. hem uzun bir yolculuk hem de o havayı tekrar solumak bana iyi gelecektir bence. (bunda ne var demeyin. aylardır evinden çıkmayan bir insan için ay'a giden astronot heyecanı demek bu.) bunların dışında iç sıkıntısı hâlâ devam etmekte ve muhtemelen her sabah olduğu gibi yarın sabah da anksiyete atağı ile uyanacağım ama vazgeçmek yok. gerekirse akıl hastanesine giderim ama o iğrenç takıntılara bir daha dönmeyeceğim.
ayrıca:
(bkz: her şey çok güzel olacak)
("yersen" demeden edemiyorum içimden ama hadi bakalım hayırlısı. swh)

bugünlük bu kadar efem. herkese iyi akşamlar dilerim.

2. gün: ne yazık ki bugün epeyce bir gerileme yaşadım. beklenmedik durumlar dolayısıyla anlamsız korku ve panik duyguları yeniden başladı ama elimden geldiğince direnmeye çalışıyorum. zaten önemli olan da bu. her zaman ve her koşulda ileri gitmek hayatta da mümkün değil ama önemli olan bir adım geri gidiyorsan, sonrasında iki adım ileri giderek açığını kapatabilmek. ilerleme bu şekilde sağlanır; bunu öğrendim. hayatınız her zaman sizin yaptığınız planlar çerçevesinde tıkır tıkır ilerlemiyor maalesef.
her neyse. o kadar kötü bir duruma düştüm ki şu son bir haftada; yaklaşan vize ve ödevleri bile unutmuşum.
ben takıntılardan kurtuldukça yerlerini yenileri alıyor. diğer insanları bilmiyorum ama benim beynimin çalışma prensibi bu sanki. tek bildiğim bunu değiştirmeyi başaramazsam hayatımın mahvolacağı.
hiçbir insan böyle bir zihinsel yıkımın sonunda sağlıklı kalamaz çünkü.

neyse sözlük, bugünün notunu da düştüm.
yarın daha iyi haberlerle gelmek umuduyla. iyi akşamlar.

3. gün: evet, dünün notunu bugün düşüyorum. unutkanlık feci seviyelere ulaştı. vizelere pek fazla çalışmadım falan; çok da umurunda değil galiba.
zaten anlayacak kafam da kalmadı. yemek yiyemiyorum. midem kabul etmiyor. ilaçlar yüzünden herhalde.

dün sabah, son bir haftadır süren döngü aynen devam etti. sabah anksiyete atağıyla uyandım. takıntılar yüzünden saçma sapan şeyler yaptım yine. akşama doğru düzeldi tabii ama ne fark eder ki? her akşam "düzelmiş gibi" oluyor zaten. sabah da kaldığım yerden devam ediyorum.

artık kendimi pek kontrol edebildiğim söylenemez. zihnim ve eylemlerim üzerindeki kontrolüm artık gerçekten çok zayıf ve kısıtlı.
geleceğe dair pek bir umudum da yok açıkçası. bir haftada, iyi hissetmenin nasıl bir şey olduğunu unuttum. sağlığımı tamamen değilse bile büyük ölçüde kaybettim. sağlıklı düşünemiyorum, kendimi kontrol edemiyorum ve bu, daha ne kadar böyle devam eder bilmiyorum. evde silah olmadığına şükrediyorum.(etmiyor da olabilirim tabii, bilemedim.)

her halükarda bitik durumdayım; bu çok net.

...

kaçıncı olduğunu bilmediğim gün:

bugün iyi haberlerle geldim sözlük.

son birkaç gündür kendimi kontrol edebilmek adına çok büyük bir mücadeleye giriştim ve çabalarım meyvesini vermeye başladı nihayet.

tam iki haftadır, bütün temel gereksinimlerimi ihmal ederek yaşıyordum. bitiktim, tükenmiştim ve ölecek gibiydim. gerçek anlamda...

ama sonra kendiliğinden bir şeyler oldu...
belki yaşama içgüdüm baskın geldi, bilmiyorum.

ve sonunda o kritik, s..erler eşiğini geçtim.

uzun yıllardır ilk defa, geçmiş veya gelecek yerine, içinde bulunduğum ana odaklanmaya, anı yaşamaya ve o andan keyif almaya başladım.

artık geleceğe daha umutlu bir şekilde bakabiliyorum. küçük ve kötü olasılıklara odaklanmak yerine büyük ve iyi olan olasılıklara odaklanıyorum.
takıntılarım ara ara yokluyor ama onları da kontrol altında tutmayı başarabiliyorum.

umarım her şey iyi bir şekilde devam eder.

...

"umarım her şey iyi bir şekilde devam eder."

diye bitirmişim son notumu ama tabii ki etmedi.

şimdi baktım da, buraya son notumu düşmemin üzerinden haftalar geçmiş. o arada geçen zamanda neler yaşadığımı ve hissettiğimi anlatan bir yazı da yazacağım bu başlığa bir ara. bu zaman dilimi, tamamen ayrı bir yazının konusu çünkü.

tartışmasız bir şekilde, hayatımın en berbat bir ayını geçirdim ve bunun tek sorumlusu benim; benim zihnim.

bugün itibariyle bu yazıya ufak bir ekleme yapabilecek kadar kafamı toparlayabildim ve böyle devam etmesi için elimden geleni yapacağım. buraya kesin ifadeler yazmayı tercih ediyorum zira en ufak bir şüphe kırıntısı dahi beni, başımı daha yeni yeni yüzeyine çıkarabildiğim o bataklığa tekrar saplıyor.

bunca kötü deneyimden sonra sadece şunu söyleyebilirim: ne yaparsanız yapın ama benim durumunda iseniz mutlaka profesyonel bir destek alın. eğer doktorunuz tavsiye ederse en ağır ilaçları bile kullanın fakat kesinlikle bu derece baş belası bir hastalık ile yalnız başınıza mücadele etmeye kalkmayın. bu hastalık yalnız baş edilebilecek türde bir şey değil; bundan emin olun.

...

evet sözlük, yine sayamadığım bir başka günden merhaba.

artık günleri ve haftaları sayacak gücüm kalmadı. tabii bunu diyorum ama aslında son birkaç gündür işler iyiye gidiyor. doktora gidip yeni ilaçlar aldım ve tabii ki b+ktan bedenim sağolsun, yine yan etkiler sebebiyle ilaçları bırakmak zorunda kaldım. yine de o tarihten bu yana gözle görülür bir iyileşme var.

dışarı çıkıyorum, insanlarla konuşuyorum, müzik dinliyorum ve tekrar sözlüğe dönmeye karar verdim bugün en sonunda.

bütün bunlar iyi sayılabilecek gelişmeler.

hâlâ aklımın bir köşesinde o, paranoyak ve takıntılı düşünceler dolaşmaya devam ediyor ama onları görmezden gelmeyi öğreniyorum yavaş yavaş. elbette bu, iyiye doğru gidiş süreci benim kontrolümde başlamadı tam olarak ama bir yerden sonra artık gerçekten silkinip ayağa kalkmam gerektiğini hissettim. zayıf düştükçe kontrolümü daha da kaybettiğimi fark ettim.

ve gerçekten bu şekilde olmuyor. şu an nispeten daha temiz bir zihinle bakınca, güçsüz düşüp pes ettiğim ve kendimi bıraktığım tüm o zaman dilimindeki halimi yakıştıramıyorum kendime açıkçası.

tabii bunlara rağmen, hâlâ oturmuş bir uyku düzenimin olmayışı ve arada bir yoklayan takıntılı davranışlar işleri zorlaştırsa da eskisi kadar yıpratmıyor beni artık. kendimi toparlamak için çaba sarf ettikçe beynimi daha fazla kontrol edebilmeye başladım.

doğal olarak, zaman zaman gerileme sürecine girmem son derece normal ve beklendik bir durum ancak; umarım bu günden başlayarak nispeten de olsa daha kontrollü bir yaşam tarzım olacak.

...
devamını gör...
894.
hayatimda ilk defa yaptığım bir kek kabardı.

kendimi masterchefte finale kalmış gibi hissediyorum şuan. somer chefin kafasına şaplak atıp. "başardım şefim" demek istiyorum.
neyse kekin pişmesi esnasında fırının başından ayrılmadım. sevgilisini hayranlıkla izleyen biri gibi elimi çeneme koyup kekin kabarmasini izledim. pişer pişmez de kabardığını görünce güne ithafen çocuklar gibi şen oldum.


bu yumurtalardan hangisi daha büyük? kabartma tozu pastayı ne kadar kabartır? krema nasıl böyle güzel kokar?
whis böyle kek yapmayı nerden öğrendi? *
devamını gör...
895.
mevcut hükümete oy vermedim ama işsiz de değilim. hala anlamakta zorlanıyorum
devamını gör...
896.
hayatımda hiç pastırmalı çörek yemedim.
devamını gör...
897.
ben aşk hayatımda iflah olmaz bir kaos bağımlısıyım. buhranlı, kaotik, depresif, varoluş bunalımı hiç geçmeyen adamları hayatıma alıp kendi buhranlarımı da onlara katıp sürekli felaket ötesi ilişkiler yaşamaktan içten içe keyif alıyorum.
çok yazdırıyor çünkü, tutku, hasret, buhran, mutsuzluk bunlar çok yazdırıyor insana... mutlu aşkların şiiri olur mu ki?
belki de şiire olan tutkum yüzünden toksik ilişkilere bu kadar tutkunum bilmiyorum.

aslında hayatta bir eşik var, bir yol ayrımı var. sanki bir kere insan yanlış yola girince bir daha dönemiyor. belki de bende çok uzun zamandır yanlış yoldayımdır. zamanında sağlıklı, düzgün ve mükemmel ilişkimi yarı deli ve oldukça bencil bir deha için heba ettikten sonra bir daha dikiş tutmadı aşk hayatım. aslında dikiş tutsun da istedim mi bilmiyorum...
sonuç olarak artık mutlu bir ilişkim olacağına da pek inanmıyorum.
devamını gör...
898.
50'li yaşlarda bir komşum var.

2 gün önce kapı çaldı, abi ramazan pidesi getirmiş. teşekkür ettim, borcum nedir diye sordum, "ne borcu afiyet olsun" dedi. verdi pideyi. ucunden 2 lokma kopardım koparmadım. öyle kaldı.

dün yine aynı saatte kapı çaldı, açtım. yine pide getirmiş. "abi ben aldım zaten, ziyan olmasın" dedim. (yalan). "olsun bunu da al" dedi. aldım. o da yenilmeden taşlaştı.

bugün kapı çaldı. aha dedim, pide geldi yine. bu sefer açmadım kapıyı. resmen evde yokmuş gibi davrandım. pideden kaçtım resmen. sanki alacaklı gibi.

bozuluyor oğlum ne yapayım?

mutfakta hala 2 tane taş gibi olmuş pide duruyor. yarın çöpe atacağım.

yarın gelirse ne yapacağım bilmiyorum.
devamını gör...
899.
aşağıladılar beni bir defasında. dersten çıktım aşağıda bahçede bir arkadaşım bekliyor onun yanına indim. kalabalık bir grupla beraber oturuyordu hiçbirini tanımıyorum selam verdim oturdum. bira içiyorlarlardı bana da uzattılar aldım ben de içiyorum. bir yere gidecektik arkadaşla on dakika filan geçti arkadaşım gidelim istersen dedi. suratı asıktı, ağzından kelimeleri zorla alıyordum sanki. biraz daha oturalım gideriz dedim diğerleri de ısrar etti oturun içelim ya dediler. arkadaşım sen otur istiyorsan ben kalkacağım dedi ben de biraz bozuldum biram bitsin kalkarız dedim. kalktı gitti o ben kaldım. sohbet koyulaşıyor tabii zaman geçtikçe bunlar benden önce epey içmişler. yavaş yavaş ortam sulanmaya başladı, sürekli soru soruyorlar bana ben de gayet ciddi bir biçimde cevaplıyorum. edebiyat, sanat, felsefe bilmem ne her telden çalıyoruz. daha doğrusu onlar çalıyor ben oynuyorum ama sonradan fark ediyorum bunu.sözgelimi bir romanla ilgili ne düşündüğümü soruyorlar bir şeyler söylüyorum hep bir ağızdan kahkaha atıyorlar. şarap filan almaya gitti birkaç tanesi ben de para vereyim diyorum gülüyorlar. kendi kendime diyorum ki kalk gitsene yahu var bu işte bir bit yeniği ama takıntılı bir adamım oraya mıhlandım âdeta kalkmadım.neyse içkiler geldi devam ediyoruz içmeye hava kararmaya başladı kalabalık da çekildi biz bizeyiz. kadınlar var sanat tarihi öğrencisi bunlar bana bilmem ne tablosunu biliyor musun diyor , bilmiyorum cevabını duyar duymaz kahkaha atıyorlar.sonra dedim ya takıntılı adamım belki de en aptalca tarafım bu, kalktım birini de yanıma lütfedip verdiler gittim bir süre geçinmem gereken burs paramla yüzlük viski , şarap, bira filan aldım. viskiye geçtik bir tanesi bir ara şöyle bir şey dedi: " hocam ya entel mentel görünüyosun ama ağzını açınca hede höde konuşuyorsun bunların ne faydası var boş yapmayalım ya." kahkahalar. bir kadın arkadaş gülerken öyle kendinden geçti ki yere düştü. kalktı bir de düştüğü için güldü, parmağıyla beni işaret ediyor gülerken. ben de gülmeye başladım, kendime gülüyorum, salak herif diyorum kendime. kalkalım mı kafalar zum oldu dedi bir tanesi diğerleri de olur filan dediler. gruptan biri içeriye tuvalete gitmişti onu fark ettiler ve hazırlanmaya başladılar çantaları filan sırtlıyorlar. kapıdan arkadaşın görünmesini bekledim , tam göründüğü sırada arkadaşlar dedim ben bu günü hayatım boyunca unutmak istemiyorum sizin de unutmanızı istemiyorum. güldüler, kalktım oturduğum yerden masadaki şişeleri filan topluyorlardı, uzun uzun masanın ortasına işemeye başladım.çığlık attılar, küfretti bir tanesi, tablocu kadın elime geldi allahın belası dedi ve selpak yok mu diye bağırdı.ben kahkaha atmaya başladım, elimde şişe tutuyordum caydırıcı olması için.caydılar ve korkunç kahkahalarımın eşliğinde homurdana homurdana gittiler.
devamını gör...
900.
hayatımın hiçbir evresinde evet bak burada en doğrusunu yapmışım dediğim bir şey,zaman, olay ,durum yok. muhtemelen seneler sonra aynı cümleyi kuracagim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların itiraf köşesi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim