yazarların itiraf köşesi
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
başlık "mırmır" tarafından 14.11.2020 21:09 tarihinde açılmıştır.
3181.
bazı arkadaşlarım alkolik olduğumu düşünüyor. aslında öyle bir şey yok bence. sadece içmeyi çok seviyorum. gün içinde hiç aklıma gelmese de iş bittiği gibi yorgunluk birası diye başlıyorum. ve bunu bu ara çok sık yapıyorum.
mesela bugün de çok güzel bi şarap gelmiş. onu içeceğim. çünkü niye içmeyeyim?
mesela bugün de çok güzel bi şarap gelmiş. onu içeceğim. çünkü niye içmeyeyim?
devamını gör...
3182.
çok canım sıkılıyor, bu sıkıntımı ilk kayıt olduğum bir yıl burası sayesinde unutmuştum ama sonra sözlükten de sıkıldım.
devamını gör...
3183.
bundan seneler seneler önce ilkokula yeni başladığım zamanlarda bi düğüne gittim. işte gelin alınıyor, arabanın önünde ben ve benim gibi ufaklıklar bahşiş kapmak için birbirimizi eziyoruz. o hengamede ufak bi mebla para kapıyorum ama arkadaşım daha büyük bi para kapınca kıskanıp elimdeki parayı iade ederek daha büyüğüyle değiştirebileceğimi düşünüyorum. iade ediyorum etmesine ama ne büyüğü geliyor ne de küçüğü. bitiyor para ve ben ortada kalıyorum. bu hep daha iyisini isteme kıskançlığım bana uzunca bir süre çok şey kaybettirdi.
sonra biraz büyüyünce bu sorunumu farkettim ve elimdeki neyse onunla yaşamalı, onu sevmeyi, kabullenmeyi öğrenmeye çalışmalıyım diye düşündüm. en beter ilişkilerim, en b.ktan inatlarım başıma bela oldu bu sefer de. belki de en güzel zamanlarım toksik bir ilişkinin kurbanı, en üretken dönemim yokluk içinde geçti.
biraz daha büyüyünce dedim bunun bi dengesini bulmam lazım. duygusallıktan arınmalı, tamamen kar-zarar dengesi üzerine yaşamalıyım. hem artık telafi edebileceğim yaşlarda değilim hem de senelerimi saçma sapan iki tutumum yüzünden harcamamalıyım. tam bu esnada elimde tutmam gereken bir insanı daha iyisi olduğunu düşündüğüm biri için terk ettim, hem de terk edip ardıma bakmamam gereken bir insanla bir evlilik yaptım. kısaca denge tutturayım derken iyice batırdım. iş güç desen o da benzer çizgide ilerledi. arasam bulamayacağım işlerden istifa ettim, üç kuruşa eşşek gibi çalıştığım işlerde sabrettim.
az daha büyüyünce çocukken en iyiye yönelme meylimi kendimce biraz modifiye ederek tekrar baştan başladım. evet telafisi mümkün olmayan seneleri kaybettim ama hayat bu, neresinden tutarsan orasından devam etmelisin. en baştan başlama imkanı yok ve hala daha yaşadıklarımdan bir şey öğrenmemişim ki hayatım benzer çizgide ilerliyor. nasıl yapıyorum bilmiyorum ama olmayacak işler, kişiler, durumlar karşısında inatla sabrediyor, belki de bir daha karşıma çıkmayacak işleri ve kişileri ise elimin tersiyle itiyorum. bir insan kendi hayatını ancak bu kadar sabote edebilir.
dikiş tutturamamış dediğimiz kimseler vardır etrafımızda. ne yaparsa yapsın ondan bir şey olmayacağını düşünürüz. olursa da şans eseridir, kendi başına başardığına inanmayız. bu durum sanırım benim için de geçerli. oradan oraya savrulduğum zamanlarda şikayetim hayatımı kontrol edemememdi. sadece önüme çıkanı yaşıyor, plan program falan hak getire durumları kısaca. hayatımı kontrol etmeye kalktığım zamanlarla ilgili de planlarımın sadece plan olarak kalması hatta o şekilde bile kalmaması. sor bana ne düşünüyorsun gelecekle ilgili, ne bekliyorsun, bunlar için ne yapıyorsun diye, beklediğim şeyler için yaptığım hiçbir şey yok. yaptıklarım ise daha çok planlarımı bozacak, kontrolü kaybettirecek, hayatımın altını üstüne getirecek şeyler.
sanırım ben aptalım ve ne yaparsam yapayım, ne kadar çabalarsam çabalayayım olmayacak. ne olmayacak diye soruyorum şu an kendime bu satırları yazarken, neyin olmasını beklediğimden bile emin değilim. bir şeyleri kaçırmış kaybetmiş ve bir daha bulamayacak gibi hissediyorum sadece. tanıdığım herkeste birini arıyorum, girdiğim her işte ne yapacağımı bilmiyorum. tarif et desen o kişiyi edemem, iş ne olmalı desen inan onun hakkında da bir bilgim yok. sadece bir şey eksik ve ben artık o eksik olanı aramayı bırakıyorum.
hayatımı mahvetmiş olmanın verdiği durgunluk ve doygunlukla ölmeliyim belki de.
sonra biraz büyüyünce bu sorunumu farkettim ve elimdeki neyse onunla yaşamalı, onu sevmeyi, kabullenmeyi öğrenmeye çalışmalıyım diye düşündüm. en beter ilişkilerim, en b.ktan inatlarım başıma bela oldu bu sefer de. belki de en güzel zamanlarım toksik bir ilişkinin kurbanı, en üretken dönemim yokluk içinde geçti.
biraz daha büyüyünce dedim bunun bi dengesini bulmam lazım. duygusallıktan arınmalı, tamamen kar-zarar dengesi üzerine yaşamalıyım. hem artık telafi edebileceğim yaşlarda değilim hem de senelerimi saçma sapan iki tutumum yüzünden harcamamalıyım. tam bu esnada elimde tutmam gereken bir insanı daha iyisi olduğunu düşündüğüm biri için terk ettim, hem de terk edip ardıma bakmamam gereken bir insanla bir evlilik yaptım. kısaca denge tutturayım derken iyice batırdım. iş güç desen o da benzer çizgide ilerledi. arasam bulamayacağım işlerden istifa ettim, üç kuruşa eşşek gibi çalıştığım işlerde sabrettim.
az daha büyüyünce çocukken en iyiye yönelme meylimi kendimce biraz modifiye ederek tekrar baştan başladım. evet telafisi mümkün olmayan seneleri kaybettim ama hayat bu, neresinden tutarsan orasından devam etmelisin. en baştan başlama imkanı yok ve hala daha yaşadıklarımdan bir şey öğrenmemişim ki hayatım benzer çizgide ilerliyor. nasıl yapıyorum bilmiyorum ama olmayacak işler, kişiler, durumlar karşısında inatla sabrediyor, belki de bir daha karşıma çıkmayacak işleri ve kişileri ise elimin tersiyle itiyorum. bir insan kendi hayatını ancak bu kadar sabote edebilir.
dikiş tutturamamış dediğimiz kimseler vardır etrafımızda. ne yaparsa yapsın ondan bir şey olmayacağını düşünürüz. olursa da şans eseridir, kendi başına başardığına inanmayız. bu durum sanırım benim için de geçerli. oradan oraya savrulduğum zamanlarda şikayetim hayatımı kontrol edemememdi. sadece önüme çıkanı yaşıyor, plan program falan hak getire durumları kısaca. hayatımı kontrol etmeye kalktığım zamanlarla ilgili de planlarımın sadece plan olarak kalması hatta o şekilde bile kalmaması. sor bana ne düşünüyorsun gelecekle ilgili, ne bekliyorsun, bunlar için ne yapıyorsun diye, beklediğim şeyler için yaptığım hiçbir şey yok. yaptıklarım ise daha çok planlarımı bozacak, kontrolü kaybettirecek, hayatımın altını üstüne getirecek şeyler.
sanırım ben aptalım ve ne yaparsam yapayım, ne kadar çabalarsam çabalayayım olmayacak. ne olmayacak diye soruyorum şu an kendime bu satırları yazarken, neyin olmasını beklediğimden bile emin değilim. bir şeyleri kaçırmış kaybetmiş ve bir daha bulamayacak gibi hissediyorum sadece. tanıdığım herkeste birini arıyorum, girdiğim her işte ne yapacağımı bilmiyorum. tarif et desen o kişiyi edemem, iş ne olmalı desen inan onun hakkında da bir bilgim yok. sadece bir şey eksik ve ben artık o eksik olanı aramayı bırakıyorum.
hayatımı mahvetmiş olmanın verdiği durgunluk ve doygunlukla ölmeliyim belki de.
devamını gör...
3184.
gun içinde buraya esaslı bir entry döşeyeceğim. mola saatimi bekliyorum, tabii molaya çıkabilirsem; adi yalın eğitim olan saçma sapan bir eğitim alacağım. yine da entry'mi bir şekilde gün içinde buraya döşeyeceğim. şimdi ne mi yapıyorum? reyon, raf, makine, elektronik alet temizliği!
açılın, evet, o (yani ben) geldim. bugün için bu başlığa esaslı bir entry gireceğimi söylemiştim. ispat: #2042515 (bizde yalan olmaz, söz namustur)
esaslı derken tabii ki de meraklısına ve de meraklı olmasa da okumak isteyenine. yoksa hiçbir tarafına takmayıp "ay g*tüm" diyenler de olacaktır. her neyse...
yazdığım entry'nin benimle aynı (bire bir aynı hiçbir durum yok tabii ki), benzer durumdaki genç yetişkin erkeklere, yine ergen genç erkek ve kadınlara hitap edeceğini düşünüyorum. genç yetişkin kadınlara uygun değildir.
gelelim sözlerime. her şeyde olduğu gibi başlangıçta da söz vardı (yuhanna 1:1-18)
bu (her ne kadar güzel dönemler yaşasa da) distimik bozukluk (süreğen orta-hafif depresyonda) olan bir çocuğun hikayesi.
siz kendinize böyle etiketler, isimler, teşhisler takmayın ama. beni bosverin benim cezai ehliyetim yok*
distimik bozukluk yani süreğen hafif depresyon, anksiyete, sosyal anksiyete, genel anksiyete, özgüven sorunları yaşayan bir çocuğun öyküsünden küçük enstantaneler.
sadece iç dökeceğim.
bu işin zor ve sıkıntı yönü şu: tamam bu rahatsızlıklar ve sıkıntılar, sorunlar var bizde, insan bunu kabul edebiliyor.
oysa kabul etmesi çok çok zor daha bir şey var ki asıl mesele orada düğümleniyor. tüm bu sıkıntılara sahipken bir de yaşam görevleri denen şeyleri yerine getirmek zorunda kalmak.
sıkıntı şurada: bu yaşam görevleri denen şeyler zaten başlı başına bir zorluk, sıkıntı, stres, anksiyete, kafayı yemeye sebebi ve kaynağı iken, düşünün arkadaşlar, bu yaşam görevleri nin vereceği stres, sorumluluk yükünü zaten biz daha yaşamadan onun bilmem kaç katına doğal olarak sahibiz. bir de üstüne gelip bu yaşam görevleri eklemleniyor. cidden bu bir zulüm!
belli ki yukarılardan bu iş bu şekilde bağlanmış. yani itiraz dilekçesi verip: "rabbim, yaşam görevleri zaten belli, bu önceden verdiklerin ile birlikte olmuyor. şöyle yapalım: ya benim için yaşam görevleri ni kolaylaştır, hatta zahmetsiz hâle getir ya da bu önceden doğal(!) olarak sahip olduğum zorlukları üzerimden kaldır ki, ben de rahatça yaşam görevleri ne odaklanayım..."
aslında yazdıktan sonra "kabul olmayacak bir dua da değil aslında" dedim şimdi kendi kendime, her neyse.
özet olarak: böyle yaşamak zor.
hem kendinde bir potansiyel hissediyosun hem de onu gerçeklestiremiyosun.
şikayet etmeyi sevmem, çok şeye katlandım ben hâlâ da katlanıyorum. bununla birlikte: artık şikayet etmekten de hoşlanıyorum, bir yere kadar.
çok ama çok garip bir şekilde yine de ne yapacağımı biliyorum.
sanki her seyi çok önceden görmüşüm, başıma neler geleceğini öğrenmişim, adım adım. ve şimdi de içinde adım adım yaşıyorum bu süreçleri. sanki bilerek seçilmiş bir hayat. herkesin bir misyonu ve vizyonu olduğuna da inananlardanım bu arada(allah'a çok şükür müşriklerden değiliz)
kimseye salça olmadan, yapılan hatalardan ders alarak, insanlara yardım ederek, kendin, yakın çevren ve üzerinde yaşadığın şu yeryüzü için güzel, iyi, ciddi ve gerçekten ciddi; sabır, azim, istikrar, dirayet, neşe, mutluluk, güler yüz, yaşama sevinci ve enerji gerektiren bu hayatı planlayıp, düzenleyip ve aynı zamanda spontane ve kasıtlı maceralara da girerek yaşayalım, bu entry'de son sözlerim bunlar.
çok şey var ama bu kadar oldu , durağı kaçırıyordum az daha akü*
*
açılın, evet, o (yani ben) geldim. bugün için bu başlığa esaslı bir entry gireceğimi söylemiştim. ispat: #2042515 (bizde yalan olmaz, söz namustur)
esaslı derken tabii ki de meraklısına ve de meraklı olmasa da okumak isteyenine. yoksa hiçbir tarafına takmayıp "ay g*tüm" diyenler de olacaktır. her neyse...
yazdığım entry'nin benimle aynı (bire bir aynı hiçbir durum yok tabii ki), benzer durumdaki genç yetişkin erkeklere, yine ergen genç erkek ve kadınlara hitap edeceğini düşünüyorum. genç yetişkin kadınlara uygun değildir.
gelelim sözlerime. her şeyde olduğu gibi başlangıçta da söz vardı (yuhanna 1:1-18)
bu (her ne kadar güzel dönemler yaşasa da) distimik bozukluk (süreğen orta-hafif depresyonda) olan bir çocuğun hikayesi.
siz kendinize böyle etiketler, isimler, teşhisler takmayın ama. beni bosverin benim cezai ehliyetim yok*
distimik bozukluk yani süreğen hafif depresyon, anksiyete, sosyal anksiyete, genel anksiyete, özgüven sorunları yaşayan bir çocuğun öyküsünden küçük enstantaneler.
sadece iç dökeceğim.
bu işin zor ve sıkıntı yönü şu: tamam bu rahatsızlıklar ve sıkıntılar, sorunlar var bizde, insan bunu kabul edebiliyor.
oysa kabul etmesi çok çok zor daha bir şey var ki asıl mesele orada düğümleniyor. tüm bu sıkıntılara sahipken bir de yaşam görevleri denen şeyleri yerine getirmek zorunda kalmak.
sıkıntı şurada: bu yaşam görevleri denen şeyler zaten başlı başına bir zorluk, sıkıntı, stres, anksiyete, kafayı yemeye sebebi ve kaynağı iken, düşünün arkadaşlar, bu yaşam görevleri nin vereceği stres, sorumluluk yükünü zaten biz daha yaşamadan onun bilmem kaç katına doğal olarak sahibiz. bir de üstüne gelip bu yaşam görevleri eklemleniyor. cidden bu bir zulüm!
belli ki yukarılardan bu iş bu şekilde bağlanmış. yani itiraz dilekçesi verip: "rabbim, yaşam görevleri zaten belli, bu önceden verdiklerin ile birlikte olmuyor. şöyle yapalım: ya benim için yaşam görevleri ni kolaylaştır, hatta zahmetsiz hâle getir ya da bu önceden doğal(!) olarak sahip olduğum zorlukları üzerimden kaldır ki, ben de rahatça yaşam görevleri ne odaklanayım..."
aslında yazdıktan sonra "kabul olmayacak bir dua da değil aslında" dedim şimdi kendi kendime, her neyse.
özet olarak: böyle yaşamak zor.
hem kendinde bir potansiyel hissediyosun hem de onu gerçeklestiremiyosun.
şikayet etmeyi sevmem, çok şeye katlandım ben hâlâ da katlanıyorum. bununla birlikte: artık şikayet etmekten de hoşlanıyorum, bir yere kadar.
çok ama çok garip bir şekilde yine de ne yapacağımı biliyorum.
sanki her seyi çok önceden görmüşüm, başıma neler geleceğini öğrenmişim, adım adım. ve şimdi de içinde adım adım yaşıyorum bu süreçleri. sanki bilerek seçilmiş bir hayat. herkesin bir misyonu ve vizyonu olduğuna da inananlardanım bu arada(allah'a çok şükür müşriklerden değiliz)
kimseye salça olmadan, yapılan hatalardan ders alarak, insanlara yardım ederek, kendin, yakın çevren ve üzerinde yaşadığın şu yeryüzü için güzel, iyi, ciddi ve gerçekten ciddi; sabır, azim, istikrar, dirayet, neşe, mutluluk, güler yüz, yaşama sevinci ve enerji gerektiren bu hayatı planlayıp, düzenleyip ve aynı zamanda spontane ve kasıtlı maceralara da girerek yaşayalım, bu entry'de son sözlerim bunlar.
çok şey var ama bu kadar oldu , durağı kaçırıyordum az daha akü*
*
devamını gör...
3185.
bugün sevgilim ilk kez benim yanımda ağladı. koskoca adamın bir çocuk gibi ağlıyor oluşuna bir hayli şaşırdım. bir yandan da bana bu kadar güveniyor olması beni mutlu etti. onu susturmaya çalışmak yerine üzüntüsünün içinden akıp gitmesine izin verdim. bence bu susturmaktan veya gözyaşını silmekten daha değerli.
iki gözümün çiçeği, gözyaşını silmedim diye bana küsme olur mu?
iki gözümün çiçeği, gözyaşını silmedim diye bana küsme olur mu?
devamını gör...
3186.
hayatı bir sunum yeri olarak düşünüyorum bazen. o an ne sunuyorsam o kadar varım. bazen de sunulan bir yer gibi. ne kadar sunuluyorsam o kadar yok oluyorum.
devamını gör...
3187.
itiraf ediyorum, duşta onu düşündüm.
devamını gör...
3188.
ders çalışamadığımda bir ümit diyerek 90'lar türkçe pop açıyorum.
devamını gör...
3189.
bihter neyi itiraf edecek firdevs hanım? behlülle ne ilgisi var?...
devamını gör...
3190.
devamını gör...
3191.
bugün bankadan aradılar, icra dairesine vereceğiz borcunuzu yatırın diye. düşündüm 200 lira sadece. çalışırken kendimi gördüğüm garsonlara bahşiş bıraktığım miktara muhtacım şimdi. iş yok nakit yok hesap blokeli borç isteyeceğim kimse yok ne yapacağım bilmiyorum. sanırım beni kimse tanımadığı için buraya da rahat rahat yazabiliyorum.
-bana çaresizliğin resmini çizebilir misin asil?
+bugün sözlükte herkes 1 lira atsa diye başlık açmayı düşündüm daha ne yapayım.
-bana çaresizliğin resmini çizebilir misin asil?
+bugün sözlükte herkes 1 lira atsa diye başlık açmayı düşündüm daha ne yapayım.
devamını gör...
3192.
bir şey olmaması gerekiyorsa olmuyor cidden.
oradan , o noktada güzel dersler çıkarmak lazım gelir.
nereye bağlayacağım...
geçen sene nişanlanmış olan arkadaşlarımla buluşacaktık, onlara mütevazi ama tam yeni bir evliliğin mesajını yansıtan bir hediye almıştım, daha doğrusu ikisine de almıştım.
maalesef işleri çıktı buluşamadık.. ve hep hatırlattım, yahu bak hala hediyeniz bende, buluşalım da vereyim artık şunu, kalmasın bende , bilirsin sevmem böyle şeyleri.
bu sene eylül ayına nikah tarihi almışlardı bu arada..
gel zaman git zaman yoğundular, işleri oldu, ayarlayamadık bir türlü şu buluşma işini..
geçen hafta ise o sevimsiz haberi duydum kendisinden..
üstüne gitmedim, sonra anlatırsın dedim.. çünkü çok iyi biliyorum ki insanın konuşmaya bile hali olmuyor böyle zamanlarda..
sonuç ; aldığım hediye bende kaldı, buluşamadık, üzüntü ve muz kabuğu
hayırlısı....
oradan , o noktada güzel dersler çıkarmak lazım gelir.
nereye bağlayacağım...
geçen sene nişanlanmış olan arkadaşlarımla buluşacaktık, onlara mütevazi ama tam yeni bir evliliğin mesajını yansıtan bir hediye almıştım, daha doğrusu ikisine de almıştım.
maalesef işleri çıktı buluşamadık.. ve hep hatırlattım, yahu bak hala hediyeniz bende, buluşalım da vereyim artık şunu, kalmasın bende , bilirsin sevmem böyle şeyleri.
bu sene eylül ayına nikah tarihi almışlardı bu arada..
gel zaman git zaman yoğundular, işleri oldu, ayarlayamadık bir türlü şu buluşma işini..
geçen hafta ise o sevimsiz haberi duydum kendisinden..
üstüne gitmedim, sonra anlatırsın dedim.. çünkü çok iyi biliyorum ki insanın konuşmaya bile hali olmuyor böyle zamanlarda..
sonuç ; aldığım hediye bende kaldı, buluşamadık, üzüntü ve muz kabuğu
hayırlısı....
devamını gör...
3193.
hayatım komple fiyasko. araba kullanmaktan nefret edip 7/24 araba kullandığım bir işte çalışıyorum. işin ilginci buradan çıkıp başka şirkete girsem yine bu şekilde devam edecek. sürekli sürekli yapılan ciro baskısından da sıkıldım. kazandığım para alkol masrafımı çıkartıyor mu ondan da emin değilim.
alkolü de çok arttırdım. içmediğim zaman uyumakta zorlanıyorum. uyku zaten hep problemdi benim için. en son düzgün bi 8 saat uykuyu ne zaman çektim hatırlamıyorum. her gece 86 kere uyanıyorum.
30 yaşında fiyasko bi hayatın, şehrin, insanların içinde sıkıştım kaldım. radikal değişiklikler yapmayı düşünüyorum. tek sıkıntı ne zaman radikal bir karar alsam hayatım daha da kötüye gidiyor.
alkolü de çok arttırdım. içmediğim zaman uyumakta zorlanıyorum. uyku zaten hep problemdi benim için. en son düzgün bi 8 saat uykuyu ne zaman çektim hatırlamıyorum. her gece 86 kere uyanıyorum.
30 yaşında fiyasko bi hayatın, şehrin, insanların içinde sıkıştım kaldım. radikal değişiklikler yapmayı düşünüyorum. tek sıkıntı ne zaman radikal bir karar alsam hayatım daha da kötüye gidiyor.
devamını gör...
3194.
3195.
lan adam gecenin ortasında ağaca sarılarak ağlıyor drama bak, oturduğum yerde içim sızladı yemin ederim. kak git evine kanka değmez ya. 00:47'de ağaca sarılmış lan alooo.
devamını gör...
3196.
gitme diyemediğim için, sırf o istiyor diye kararına saygı duydum ve yollarımızı ayırdık. gönül bağımız kaldı mı bilmiyorum, henüz 3-4 gün oldu fakat benim içim hala bir parça acıyor. gecenin itirafı.
devamını gör...
3197.
hiç bir zaman "toplum kurallarına göre" iyi bir insan olmadım.
eleştirildim sürekli.
oysa ben sadece keyif almayı, gezmeyi ve eğlenmeyi seviyorum.
bunu sevmediler.
eleştirildim sürekli.
oysa ben sadece keyif almayı, gezmeyi ve eğlenmeyi seviyorum.
bunu sevmediler.
devamını gör...
3198.
bu gece de uyumazsam, canım arkadaşlarım yarın beni yerden kazımak durumunda kalacaklar. yok, itiraf bu değil.
biri var ki yazsa, bu gece de uyumamaya ve yarın kalabalıklar arasında bayılmaya varım.
edit: asıl itiraf gelsin, bu başlıktaki ilk entrymdeki ana kahraman ile bugünkü aynı kişi. iki yıl oldu ilk tanıyalı ve ayrılalı. özlüyormuşum o zamanlar, bugün neyi özlediğimi dahi unuttum, öyle kafamdan silmiştim. dün gece eleğin üstünde kalan tortuları hor görmüştüm, ama tam şu an fark ediyorum ki onlar aslında kaliteli karakterinin değerli taşlarıymış hikayesi önemsiz. gereksiz ayrıntıları unutmuşum ve sadece bu insanı hayatımda ne kadar istediğim kalmış, ona ihtiyacım olmaksızın. kendisine bunu asla söyleyemem o sormadan. uzun uzun anlattığı, birbiri ardına dizdiği kelimelerin bir kısmına baktım, ama en çok o günden geriye kalan sesine düşkünüm; hiç tanık olamadığım mimiklerinin peşindeyim.
biri var ki yazsa, bu gece de uyumamaya ve yarın kalabalıklar arasında bayılmaya varım.
edit: asıl itiraf gelsin, bu başlıktaki ilk entrymdeki ana kahraman ile bugünkü aynı kişi. iki yıl oldu ilk tanıyalı ve ayrılalı. özlüyormuşum o zamanlar, bugün neyi özlediğimi dahi unuttum, öyle kafamdan silmiştim. dün gece eleğin üstünde kalan tortuları hor görmüştüm, ama tam şu an fark ediyorum ki onlar aslında kaliteli karakterinin değerli taşlarıymış hikayesi önemsiz. gereksiz ayrıntıları unutmuşum ve sadece bu insanı hayatımda ne kadar istediğim kalmış, ona ihtiyacım olmaksızın. kendisine bunu asla söyleyemem o sormadan. uzun uzun anlattığı, birbiri ardına dizdiği kelimelerin bir kısmına baktım, ama en çok o günden geriye kalan sesine düşkünüm; hiç tanık olamadığım mimiklerinin peşindeyim.
devamını gör...
3199.
az önce küllük dolu olduğu için içine biraz su koyup küllük yaptığım pet bardağı dalgınlıkla kafama diktim.
devamını gör...
3200.
7 ay oldu… onu çok özledim… onun unrunda değil.
hani odun olan erkekler romantik kırılgan olan kadınlardı? yalanınızı …
(bkz: adını gizleyeceğim sende bilme lavinya)
hani odun olan erkekler romantik kırılgan olan kadınlardı? yalanınızı …
(bkz: adını gizleyeceğim sende bilme lavinya)
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276