yazarların itiraf köşesi
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
başlık "mırmır" tarafından 14.11.2020 21:09 tarihinde açılmıştır.
4441.
şimdi heyecan şişeyi daha tekelden alırken başlıyor.
sonra mezelerini takıp takıştırıyorsun mübareğin sağına soluna serpiyorsun.
sonra suyu ekledikçe o beyazlaşıyor ya hani güneş görmemiş ten gibi , süt gibi,
sonra hele yazın ehli-keyf varsa ona yuvalama, yoksa küp buz ekleme faslı,
peşine olmazsa olmaz derinlerden bir aşk şarkısını açmak,
ilk tadın o ferahlığı , ilk mezeye dokunuşun lezzeti , olmazsa olmaz peçete dudak silme işlemi ki yoksa kadeh kirlenir.
ertesi gün: lan düştün yine içine , bok vardı dibini aradın.
sonuç : bu ne yaman çelişki ?
itiraf: daha az içmeliyim.
sonra mezelerini takıp takıştırıyorsun mübareğin sağına soluna serpiyorsun.
sonra suyu ekledikçe o beyazlaşıyor ya hani güneş görmemiş ten gibi , süt gibi,
sonra hele yazın ehli-keyf varsa ona yuvalama, yoksa küp buz ekleme faslı,
peşine olmazsa olmaz derinlerden bir aşk şarkısını açmak,
ilk tadın o ferahlığı , ilk mezeye dokunuşun lezzeti , olmazsa olmaz peçete dudak silme işlemi ki yoksa kadeh kirlenir.
ertesi gün: lan düştün yine içine , bok vardı dibini aradın.
sonuç : bu ne yaman çelişki ?
itiraf: daha az içmeliyim.
devamını gör...
4442.
ya sahiden canım çok sıkılıyor be zaman canım sıkılsa en fazla sözlüğe girip bir şeyler yazıyorum kendimce kafamı dağıtıyorum paraa yokkkkk pul yokkkkkkkk hava çok sıcakk eridim
devamını gör...
4443.
yine bayram geliyor. herkes sevdikleri ile olacak. kocaman aileler,büyük masalar,kahkahalar atılacak. herkes sevdiğine sarılacak. ne güzel. kıskanmıyorum ama imreniyorum.
devamını gör...
4444.
aslında duygusalım sadece mantığımın arkasında sessize ağlıyorum.
devamını gör...
4445.
''ben geldiiiimm'' ; diye çıkıp gelse...
kısık bir sesle ; ''hoş geldin'' derim sadece.
özledim...
kısık bir sesle ; ''hoş geldin'' derim sadece.
özledim...
devamını gör...
4446.
üç tane inek kaçmış benim kapıya geldiler. "abla bize bıçak çektiler " dediler. dedim ya karakola gidin yada cimere yazın. oturuyoruz dördümüz.
devamını gör...
4447.
abim her sene kurban kesiyor.fakat dini bir vecibe olduğu için değil de bu günü sosyal yardımlaşma günü gibi düşündüğü için.hehangi bir dine mensup değil kendisi. kestiği hayvanın etinden eve hiç getirmiyor yanında çalışan işçilere dağıtıyor. sırf o yüzden zekatta veriyor.
devamını gör...
4448.
sevgili sözlük.
mutlu muyum?
mutlu mu olmalıyım yoksa mutsuz mu olmalıyım bilmiyorum ama mutluyum sözlük.
mutlu muyum?
mutlu mu olmalıyım yoksa mutsuz mu olmalıyım bilmiyorum ama mutluyum sözlük.
devamını gör...
4449.
boşuna çabalıyorum.
devamını gör...
4450.
içimden uzun zamandır uzuncasına bir metin yazmak gelmiyor. gerçi hiçbir şey gelmiyor. yine dipteyiz galiba. neyse toparlarım. *
bazen durup düşünüyorum, insanlar ne kadar da daha kötü olabilir diye. sonra karşıma/ arkadaşlarımın karşılarına daha kötüleri çıkıyor. insanlığa inancım ölüyor, cpr yapsan bile canlanamayacak o derece oluyor bazen*. ne diyorlardı? bir umuttur yaşamak.
arkadaşımın eski ilişkisinden bahsetmek istiyorum kısaca... aklımda sürekli nasıl, niye gibi sorular yankılanıyor:
nereden de başlayacağımı bilemedim... oğlanın eskiden onu aldatan sevgilisi var ve bu aldatma olayını kendisine yedirememiş. benim arkadaşımla tanışınca güzel giden ilişkileri (bu sırada erkek tonlarca yalan söylüyor, aldatıyor muhtemelen kızı, arkadaşımın aktardığı bu) arkadaşımın erkek arkadaşının eski sevgilisi hakkında bir şarkı playlisti yaptığını görüyor. kavga ediyorlar haliyle. 6 gün sonra araları iyi olurken, 3 gün sonra kavga eden ikilinin ilişkisi başka eski sevgilisinin ismiyle seslenen çocukla iyicene kötüye gidiyor. bundan sonra gerekli önlemleri alıp, kız arkadaşımın içi rahatlatılıyor ama... farklı ülkelerde yaşadıkları için yanına gitmeye kaldıktan ortalama 2 hafta sonra oğlan fiziksel şiddet uyguluyor arkadaşıma, kız ayrılmak istediğini söylerken. bunu arkadaşımın psikolojik sorunlarının arkasına sığınarak reddediyor oğlan ve psikoloğa tekrar danışan arkadaşım ile çocuğun gerçeği itiraf etmesi ile sonlanıyor erkeğin yalanı. hâlâ playlist silinmemiş bu arada... bir gün sonra da kız evine dönüyor. geçenlerde şiddet uygulayıp uygulamadığını tekrar sormuş arkadaşım sevgilisine ve reddedince de ayrılmış.
tam finalleri arasında yaşandığı için bu ayrılma olayı geçerim dediği (okuduğu bölüm çok zor ve bölümde arkadaşı olmadığı için tüm ders işi ona kalıyor) sınavlardan bile kalıyor.
şimdi ben bu kıza ne diyim de içini rahatlatayım? böyle karaktersiz bir insana doğru düzgün denk geldiğim yok benim (gerçi belki kötünün kendisi ben olabilirim, insanlar bana yaklaşmaktan korkuyorlar sert tavırlarımdan dolayı. son haftalarda 2 farklı kişi bana toksik dedi mesela. ben toksiksem siz nesiniz acaba demek istiyor canım ama insan duraksayıp düşünmeden edemiyor). özenle seçmeye çalışıyorum... 'iyi ki şimdi göstermiş yüzünü, iyi ki şimdi bitmiş, çamur gibi düşün, o 'pis' ise sen sadece çamuruna biraz battın' dedim. 'hâlâ ondan ayrılırken bile iyiliğini istiyorsun, seni hak eden birisini bulacaksın eminim' dedim.
çocuk dün kıza geri dönmüş ve dedikleri de şöyle: bencilsin. çocukça davranıyorsun. olgun olduğunu düşünmüştüm. ben sana gayet iyi davrandım ilişkimiz boyunca. vs. (iki tarafı da dinlemedim ama ayrılmak istediği için vuran kesinlikle o an haklı olsa bile haksız olur. benim için konu burada kapanır.)
şimdi hepimiz için iki dileğim var:
1) karşımıza umarım hep güzel insanlar çıkar.
2) bir birliktelik (arkadaşlık, sevgililik vs.) bitse bile medeni bir ayrılma yaşanır umarım her seferinde vurdulu kırgılı kavgalar yerine. karşı tarafla yani bir şeyler bitse hâlâ saygı çerçevesi içerisinde iletişim kurabiliriz umarım.
bazen durup düşünüyorum, insanlar ne kadar da daha kötü olabilir diye. sonra karşıma/ arkadaşlarımın karşılarına daha kötüleri çıkıyor. insanlığa inancım ölüyor, cpr yapsan bile canlanamayacak o derece oluyor bazen*. ne diyorlardı? bir umuttur yaşamak.
arkadaşımın eski ilişkisinden bahsetmek istiyorum kısaca... aklımda sürekli nasıl, niye gibi sorular yankılanıyor:
nereden de başlayacağımı bilemedim... oğlanın eskiden onu aldatan sevgilisi var ve bu aldatma olayını kendisine yedirememiş. benim arkadaşımla tanışınca güzel giden ilişkileri (bu sırada erkek tonlarca yalan söylüyor, aldatıyor muhtemelen kızı, arkadaşımın aktardığı bu) arkadaşımın erkek arkadaşının eski sevgilisi hakkında bir şarkı playlisti yaptığını görüyor. kavga ediyorlar haliyle. 6 gün sonra araları iyi olurken, 3 gün sonra kavga eden ikilinin ilişkisi başka eski sevgilisinin ismiyle seslenen çocukla iyicene kötüye gidiyor. bundan sonra gerekli önlemleri alıp, kız arkadaşımın içi rahatlatılıyor ama... farklı ülkelerde yaşadıkları için yanına gitmeye kaldıktan ortalama 2 hafta sonra oğlan fiziksel şiddet uyguluyor arkadaşıma, kız ayrılmak istediğini söylerken. bunu arkadaşımın psikolojik sorunlarının arkasına sığınarak reddediyor oğlan ve psikoloğa tekrar danışan arkadaşım ile çocuğun gerçeği itiraf etmesi ile sonlanıyor erkeğin yalanı. hâlâ playlist silinmemiş bu arada... bir gün sonra da kız evine dönüyor. geçenlerde şiddet uygulayıp uygulamadığını tekrar sormuş arkadaşım sevgilisine ve reddedince de ayrılmış.
tam finalleri arasında yaşandığı için bu ayrılma olayı geçerim dediği (okuduğu bölüm çok zor ve bölümde arkadaşı olmadığı için tüm ders işi ona kalıyor) sınavlardan bile kalıyor.
şimdi ben bu kıza ne diyim de içini rahatlatayım? böyle karaktersiz bir insana doğru düzgün denk geldiğim yok benim (gerçi belki kötünün kendisi ben olabilirim, insanlar bana yaklaşmaktan korkuyorlar sert tavırlarımdan dolayı. son haftalarda 2 farklı kişi bana toksik dedi mesela. ben toksiksem siz nesiniz acaba demek istiyor canım ama insan duraksayıp düşünmeden edemiyor). özenle seçmeye çalışıyorum... 'iyi ki şimdi göstermiş yüzünü, iyi ki şimdi bitmiş, çamur gibi düşün, o 'pis' ise sen sadece çamuruna biraz battın' dedim. 'hâlâ ondan ayrılırken bile iyiliğini istiyorsun, seni hak eden birisini bulacaksın eminim' dedim.
çocuk dün kıza geri dönmüş ve dedikleri de şöyle: bencilsin. çocukça davranıyorsun. olgun olduğunu düşünmüştüm. ben sana gayet iyi davrandım ilişkimiz boyunca. vs. (iki tarafı da dinlemedim ama ayrılmak istediği için vuran kesinlikle o an haklı olsa bile haksız olur. benim için konu burada kapanır.)
şimdi hepimiz için iki dileğim var:
1) karşımıza umarım hep güzel insanlar çıkar.
2) bir birliktelik (arkadaşlık, sevgililik vs.) bitse bile medeni bir ayrılma yaşanır umarım her seferinde vurdulu kırgılı kavgalar yerine. karşı tarafla yani bir şeyler bitse hâlâ saygı çerçevesi içerisinde iletişim kurabiliriz umarım.
devamını gör...
4451.
kinci bir insan değilim ama intikam soğuk yenen bir yemektir sözünü de uyguladığım olaylar olmuştur. kızgınlık derecesine bağlı oluyor genelde, ya da yenilen kazığın büyüklüğüne.
bir yazarla olan çatışmamıza hariçten katılan diğer bir yazarı , öyle bana hakaret filan etmediği halde, onun dostuysa bana faydası zaten olmaz ve de sadece asabımı bozabilir düşüncesi ile bir önlem olarak engellemiştim. o tartışmadan sıkılmıştım o dönem ve üzerinde konuşmak ve uzatmak da istemiyordum. engel kolay ve bitirici bir eylem gibi gelmişti bana. huzura giden kestirme bir yoldu . yoksa tali olarak olaya giren bu yazar arkadaş asla efendiliğini bozmadı . yiğidi öldür hakkını ver değil mi? efendiliğni bozsaydı, peygamber torunu değilim o zaman bunları konuşuyor olamazdım zaten.
2 gündür bayram bayram deyip duruyoruz. kişisel olarak inançlarıma aykırı olsa da çevremdeki çok kişi için değeri olan bir gelenek. bayramlarda mutluluk, huzur, barış, küslerin barışması, en önemlisi de sağlık dileyip duruyoruz. bütün bu insani ve önemli değerlerin feyziyle, ikincil şekilde kendi gayretiyle hariçten olayıma dahil olan bu yazarın özel hayatında ailevi bir üzüntüsü olduğunu az önce bir tanımında okuyunca , hemen engelini kaldırdım ve ona bir mesaj attım, sabah kalkınca okuyup yüzünde bir pozitif hayret ifadesi oluşacaktır düşüncesi ile yaptım bunu da.
mesajlarımızda bahsettiğimiz iyi bir bayramınız olsunun tam da karşılığı böyle bir adımdır diyerek yaptım bunu, kendi hayat bakışımla. başka hiç bir amacım veya hesabım olmadan yani. zaten sözlükte de fark ediliyordur bu mevzu hariç ( onu da alevlendiren ben değildim zaten) kimseyle husumeti takışması olmayan kendi çapında geyiğini yapan çoğunlukla bilgi alan azıcık da olsa vermeyi deneyen birisiyim. damarıma basılmadıkça sesini yükseltme heveslisi, ilgi delisi birisi zaten hiç olmadığımı ve bu görüntüyü de verdiğimi düşünüyorum. elbette sevenimiz olur sevmeyenimiz olur , burada herkesin kendi süzgeci var zaten.
evet , herkese tekrar sağlıklı huzurlu kavgasız gürültüsüz bir bayram ve iyi bir hayat diliyorum.
bir yazarla olan çatışmamıza hariçten katılan diğer bir yazarı , öyle bana hakaret filan etmediği halde, onun dostuysa bana faydası zaten olmaz ve de sadece asabımı bozabilir düşüncesi ile bir önlem olarak engellemiştim. o tartışmadan sıkılmıştım o dönem ve üzerinde konuşmak ve uzatmak da istemiyordum. engel kolay ve bitirici bir eylem gibi gelmişti bana. huzura giden kestirme bir yoldu . yoksa tali olarak olaya giren bu yazar arkadaş asla efendiliğini bozmadı . yiğidi öldür hakkını ver değil mi? efendiliğni bozsaydı, peygamber torunu değilim o zaman bunları konuşuyor olamazdım zaten.
2 gündür bayram bayram deyip duruyoruz. kişisel olarak inançlarıma aykırı olsa da çevremdeki çok kişi için değeri olan bir gelenek. bayramlarda mutluluk, huzur, barış, küslerin barışması, en önemlisi de sağlık dileyip duruyoruz. bütün bu insani ve önemli değerlerin feyziyle, ikincil şekilde kendi gayretiyle hariçten olayıma dahil olan bu yazarın özel hayatında ailevi bir üzüntüsü olduğunu az önce bir tanımında okuyunca , hemen engelini kaldırdım ve ona bir mesaj attım, sabah kalkınca okuyup yüzünde bir pozitif hayret ifadesi oluşacaktır düşüncesi ile yaptım bunu da.
mesajlarımızda bahsettiğimiz iyi bir bayramınız olsunun tam da karşılığı böyle bir adımdır diyerek yaptım bunu, kendi hayat bakışımla. başka hiç bir amacım veya hesabım olmadan yani. zaten sözlükte de fark ediliyordur bu mevzu hariç ( onu da alevlendiren ben değildim zaten) kimseyle husumeti takışması olmayan kendi çapında geyiğini yapan çoğunlukla bilgi alan azıcık da olsa vermeyi deneyen birisiyim. damarıma basılmadıkça sesini yükseltme heveslisi, ilgi delisi birisi zaten hiç olmadığımı ve bu görüntüyü de verdiğimi düşünüyorum. elbette sevenimiz olur sevmeyenimiz olur , burada herkesin kendi süzgeci var zaten.
evet , herkese tekrar sağlıklı huzurlu kavgasız gürültüsüz bir bayram ve iyi bir hayat diliyorum.
devamını gör...
4452.
eriyorum sözlük.
bildiğin mum gibi eriyorum...
bildiğin mum gibi eriyorum...
devamını gör...
4453.
kendimi bildim bileli mütemadiyen üşeniyorum. bazı anlarda feci üşeniyorum. birini tanımaya, sevmeye ve hatta delicesine tutkun olduğum şeylere karşı bile yeri gelince aşırı üşengeç olabiliyorum; altı tane teli değiştirmeye, altı sayfayı çevirmeye, altı bölüm ile finale gelmeye… bir insan değil de kedi olarak doğsam, miskin, turuncu bir kedi olsam daha iyiymiş. ya da bezgin bir panda veya uykucu koala. gerçi insanlık pek bir lütuf sayılmaz ve ne kadar insan olabiliyoruz orası da meçhul. tam kafa yoracağım bir mevzu buluyorum, sonra düşünmeye de üşeni…
devamını gör...
4454.
olur ya, olur.
o da olur, olmasa, öbürü olur.
hiçbiri olmasa, bir şey illa ki olur.
çok da şey değil, olacak şeyin sonu da yok, hiç anlamazsın bambaşka bir şey olur.
ağaç dalları gibi ama sonu yok. dalların sonu var ama bizimkinin sonu yok, olur.
o da olur, olmasa, öbürü olur.
hiçbiri olmasa, bir şey illa ki olur.
çok da şey değil, olacak şeyin sonu da yok, hiç anlamazsın bambaşka bir şey olur.
ağaç dalları gibi ama sonu yok. dalların sonu var ama bizimkinin sonu yok, olur.
devamını gör...
4455.
5 yıl önce eski eski sevgilimle, ortak arkadaşlarımızın düğününe gitmiştik. gelin de damat da varlıklı ailelerin çocuklarıydı. düğün, kalburüstü bir otelin salonunda yapılıyordu.
çiftin arkadaşları için bir masa ayrılmıştı, biz de gösterilen masaya oturduk.
masanın üzerine herkes için birer tane “hangover kit” bırakılmıştı. “hangover kit” ne? diye bir soru sorulabileceği için açıklayım ne olduğunu. içerisinde ağrı kesici, yara bandı, ıslak mendil ve şeker bulunan küçürek bir kese. ihtiva ettiği şeyleri, sipariş veren kişi belirliyor, dolayısıyla bir standardizasyon yok. klasiklemiş düğün formatını bir nebze değiştirip, farklılık yaratmak adına yapılmış bir hamleydi.
bir müzik grubuyla anlaşmışlardı, gece boyu bilindik şarkıları coverladılar, ahali oldukça eğlendi. dans müptelaları, anlamsızca zıplayanlar, bazı şarkılara bağırarak eşlik edenler… yemekler ve alkollü içkiler de düğünün önemli unsurlarıydı. ordövr tabağındakiler oldukça lezzetliydi, her zaman ana yemek hakkında ipucu verir aperitifler. rakı istemiştim, millet 2 duble içene kadar 4 duble yuvarlamıştım. hem de “ipsala dublesi” yanlış anlaşılmasın. çakırkeyf olmaya başlayınca içmeyi bıraktım, zaten eğlence bitecekti, eli kulağındaydı. derken, gelin hanım yanımıza seğirtip: “after party”e davet etti bizi. bu etkinlikten haberdar değildik, ayıp olmasın diye teklifini kabul ettik. içimden: ulan orada içmeye devam edersek pavyon hesabı öderiz, en iyisi birer tane kokteyl alalım yavaş yavaş içelim biraz vakit geçirdikten sonra da bir taksi çevirip evlerimize gideriz diyordum.
düğün sona erdi, after party için otelden ayrılıp başka bir yere gideceğimizi düşünüyorduk. meğer aynı oteldeki gece kulübü ayarlanmış, salondan çıkıp gece kulübüne doğru yürümeye başladık. kulübün önünde kimse yoktu içeri girdik, 10-15 kişi vardı, orta tarafta bir masayı gözümüze kestirdik ve oraya oturduk.
ışık vurdukça keli parlayan bedük kılıklı bir herif, dj kabininde mehteran gibi bir ileri iki geri yürüyerek önündeki zımbırtıya dokunuyor, hafif tempolu bir şeyler çalıyordu. bir müddet sonra içerisi kalabalıklaşmaya başladı ve müziğin sesi de yükseldi. insan sayısı artıyordu fakat gelinle damadı göremiyorduk. birden, garsonun biri gelip masaya bir şişe tekila, bir şişe votka ve 4 tane de shot bardağı koydu. biz sipariş vermemiştik dedim ama beni duymadı çekip gitti. ikimiz de şaşkındık. ben, bir şişelere bir de bardaklara bakıyordum. sonra dedim ki kendi kendime: “ne olacaksa olsun” içeceğim arkadaş! tekila şişesini aldım bardağın birini doldurdum ve araya fasıla koymadan kafama diktim. genzim yandı, masada ne limon vardı ne de tuz. neyse, bir garson görürsem isterim dedim.
bir süre etrafa anlamsız bakışlar attıktan sonra içeri giren “gelini” gördüm.
gelinliğini çıkarmış; payetli, kolları volanlı bir crop top ve dar bir pantolon giymiş hafifçe dans edip etrafa gülücükler dağıtarak ilerliyordu. gelinin gelişiyle beraber kel dj “okay” işareti yapıp sesi iyice artırdı. o sırada “heeeyy” diyerek vâveyla kopardı bir kadın grubu. ardından hemen hemen herkes “bela tarr” filmlerindeki dans etmeye ayarlanmış köylüler gibi tuhaf hareketlerle hoplayıp zıplamaya başladı. bense gözlerimle garson arıyordum. en sonunda yan masaya gelen bir garson gördüm ve kalkıp yanına gittim, kulağına eğilerek “limon ve tuz” getirir misiniz? dedim. tabii tabii anlamında başını sallayıp uzaklaştı, ben de masaya geri döndüm.
o kadar gürültü vardı ki, yanınızdakiyle bile iletişim kurmakta zorlanıyordunuz. kısa süre sonra limon ve tuz geldi masaya.
hızlıca bir bardak daha içtim.
garson yanımızdan ayrılırken, gelin hanım bize doğru yaklaşıyordu. dibimize kadar gelip pişmiş kelle gibi sırıtarak: siz niye dans etmiyorsunuz? diye sordu. yok, biz, şey filan dedik, kem küm edip geçiştirmeye çalıştık. ama ısrarcı oldu. o sırada ensemde bir şey hissettim, kafamı hafifçe geri çevirince gelinin sol elini omzuma koyduğunu gördüm.
bir eli benim omzumda, ağzı kulaklarında muhabbet ediyordu bizimle. sevgilim doğal olarak çok rahatsız oldu, ben de tabii.
rahat tavırlı, pervasız ve vamp bir kadındı.
birçok hemcinsini rahatsız edebilecek, tehlike çanlarının çalmasına sebebiyet verebilecek özellikler kişiliğinin mütemmim cüzü haline gelmişti.
bizi öylesine bunalttı ki, teklifini kabul ettik sonunda. biraz dans etmeye çalışırız, sonra gideriz dedik. gelin uzaklaşmaya başlayınca yine tekila şişesine ve shot bardağına uzandım, bir tane daha yapıştırdım. ardından zor bela ayağa kalktım, kalkmaz olaydım…
gördüğüm her şey disko topu gibi dönüyordu. sevgilim benim kadar içmemişti ama o da alkollüydü. ufak adımlarla diğerlerinin dans ettiği alana yollandık. gelin bizi görünce seke seke yanıma gelip: ceketini çıkarsana ya! dedi. ansızın yakalarımdan tutup ceketimi çekiştirmeye başladı, ona fırsat vermeden ceketimi çıkarıp, yalpalayarak birkaç adım ilerleyip boş bir iskemleye astım. gelin bu kez de sevgilime dönüp “hadi gel” dedi ve onu ellerinden tutup kadın kalabalığının arasına sürükledi. bizimkinin suratı sirke satıyordu giderken. bir anda “hıyar” gibi ortada kalakaldım. en iyisi masaya geri döneyim, başlarım böyle şeye dedim. geri dönüp yürümeye başlayacakken, sen de gelsene, gel hadi gel diye ciyaklayan kadınları duydum. ahtapot gelin ve birkaç arkadaşı beni de çekiştirip sürükleyerek dans ettikleri bölgeye götürdü. dans etmeyi bilmediğim ve nefret ettiğim için gayriihtiyari bir hareketle kollarımı kaldırdım ve anlamsız figürler yapmaya başladım. normalde utancımdan yerin dibine girerdim fakat o kadar sarhoştum ki durumumu umursayamıyordum.
vakit su gibi akıp gidiyordu. az ileride bir masa olduğunu fark etmiştim yalnızca. etrafımdakiler deliler gibi dans ediyorlardı, onlara bakarken başım daha çok dönüyordu. curcuna devam ederken gelin yine yanıma geldi ve birden kravatıma asılıp çözmeye başladı. ne oluyor ya? derken kravatım çözüldü ve kravatın iki ucundan tutup karşımda salındı. sonra kolumdan tutup masaya yaklaştırdı beni, peşinden masanın üstüne çıktı ve orada erotik bir dans icra etmeye başladı. masaya çıkma hadisesi diğerleri tarafından da fark edilince ilgilerini çekti. bazıları telefonlarını çıkarıp video çekmeye başladı.
e ben de çekeyim öyleyse dedim, niye böyle bir şey yaptığımı gerçekten bilmiyorum.
telefonumu çıkardım ve kaydetmeye başladım.
gelinle aramızdaki mesafe çok az olduğu için telefonumu çıkarmam onu daha da coşturdu, bu defa doğrudan doğruya bana yönelerek devam etti dans etmeye. bir süre videoyu kaydedip telefonu cebime koydum. sevgilim yanımda bitmişti, ne yapıyorsun? dedi fakat zilzurna sarhoş olduğumu biliyordu daha ileri gitmedi.
güçlükle masamıza döndük, garson ceketimi getirdi sonra da mekândan ayrıldık. ilişkimiz bu olay yüzünden değil bambaşka nedenlerle 5-6 ayın ardından sona erdi. videoyu da bir süre silmemiştim, arada bir açıp izlerken: “ulan bu nasıl ortam, ne yapıyor bu, ben niye kaydettim” diyordum ve tuhaf hislere gark oluyordum.
o gün bugündür düğüne gitmiyorum. ısrar eden olursa tersliyorum. dans mans hak getire, benden uzak olsun. bundan sonra sadece kendi düğünüme katılırım.
çiftin arkadaşları için bir masa ayrılmıştı, biz de gösterilen masaya oturduk.
masanın üzerine herkes için birer tane “hangover kit” bırakılmıştı. “hangover kit” ne? diye bir soru sorulabileceği için açıklayım ne olduğunu. içerisinde ağrı kesici, yara bandı, ıslak mendil ve şeker bulunan küçürek bir kese. ihtiva ettiği şeyleri, sipariş veren kişi belirliyor, dolayısıyla bir standardizasyon yok. klasiklemiş düğün formatını bir nebze değiştirip, farklılık yaratmak adına yapılmış bir hamleydi.
bir müzik grubuyla anlaşmışlardı, gece boyu bilindik şarkıları coverladılar, ahali oldukça eğlendi. dans müptelaları, anlamsızca zıplayanlar, bazı şarkılara bağırarak eşlik edenler… yemekler ve alkollü içkiler de düğünün önemli unsurlarıydı. ordövr tabağındakiler oldukça lezzetliydi, her zaman ana yemek hakkında ipucu verir aperitifler. rakı istemiştim, millet 2 duble içene kadar 4 duble yuvarlamıştım. hem de “ipsala dublesi” yanlış anlaşılmasın. çakırkeyf olmaya başlayınca içmeyi bıraktım, zaten eğlence bitecekti, eli kulağındaydı. derken, gelin hanım yanımıza seğirtip: “after party”e davet etti bizi. bu etkinlikten haberdar değildik, ayıp olmasın diye teklifini kabul ettik. içimden: ulan orada içmeye devam edersek pavyon hesabı öderiz, en iyisi birer tane kokteyl alalım yavaş yavaş içelim biraz vakit geçirdikten sonra da bir taksi çevirip evlerimize gideriz diyordum.
düğün sona erdi, after party için otelden ayrılıp başka bir yere gideceğimizi düşünüyorduk. meğer aynı oteldeki gece kulübü ayarlanmış, salondan çıkıp gece kulübüne doğru yürümeye başladık. kulübün önünde kimse yoktu içeri girdik, 10-15 kişi vardı, orta tarafta bir masayı gözümüze kestirdik ve oraya oturduk.
ışık vurdukça keli parlayan bedük kılıklı bir herif, dj kabininde mehteran gibi bir ileri iki geri yürüyerek önündeki zımbırtıya dokunuyor, hafif tempolu bir şeyler çalıyordu. bir müddet sonra içerisi kalabalıklaşmaya başladı ve müziğin sesi de yükseldi. insan sayısı artıyordu fakat gelinle damadı göremiyorduk. birden, garsonun biri gelip masaya bir şişe tekila, bir şişe votka ve 4 tane de shot bardağı koydu. biz sipariş vermemiştik dedim ama beni duymadı çekip gitti. ikimiz de şaşkındık. ben, bir şişelere bir de bardaklara bakıyordum. sonra dedim ki kendi kendime: “ne olacaksa olsun” içeceğim arkadaş! tekila şişesini aldım bardağın birini doldurdum ve araya fasıla koymadan kafama diktim. genzim yandı, masada ne limon vardı ne de tuz. neyse, bir garson görürsem isterim dedim.
bir süre etrafa anlamsız bakışlar attıktan sonra içeri giren “gelini” gördüm.
gelinliğini çıkarmış; payetli, kolları volanlı bir crop top ve dar bir pantolon giymiş hafifçe dans edip etrafa gülücükler dağıtarak ilerliyordu. gelinin gelişiyle beraber kel dj “okay” işareti yapıp sesi iyice artırdı. o sırada “heeeyy” diyerek vâveyla kopardı bir kadın grubu. ardından hemen hemen herkes “bela tarr” filmlerindeki dans etmeye ayarlanmış köylüler gibi tuhaf hareketlerle hoplayıp zıplamaya başladı. bense gözlerimle garson arıyordum. en sonunda yan masaya gelen bir garson gördüm ve kalkıp yanına gittim, kulağına eğilerek “limon ve tuz” getirir misiniz? dedim. tabii tabii anlamında başını sallayıp uzaklaştı, ben de masaya geri döndüm.
o kadar gürültü vardı ki, yanınızdakiyle bile iletişim kurmakta zorlanıyordunuz. kısa süre sonra limon ve tuz geldi masaya.
hızlıca bir bardak daha içtim.
garson yanımızdan ayrılırken, gelin hanım bize doğru yaklaşıyordu. dibimize kadar gelip pişmiş kelle gibi sırıtarak: siz niye dans etmiyorsunuz? diye sordu. yok, biz, şey filan dedik, kem küm edip geçiştirmeye çalıştık. ama ısrarcı oldu. o sırada ensemde bir şey hissettim, kafamı hafifçe geri çevirince gelinin sol elini omzuma koyduğunu gördüm.
bir eli benim omzumda, ağzı kulaklarında muhabbet ediyordu bizimle. sevgilim doğal olarak çok rahatsız oldu, ben de tabii.
rahat tavırlı, pervasız ve vamp bir kadındı.
birçok hemcinsini rahatsız edebilecek, tehlike çanlarının çalmasına sebebiyet verebilecek özellikler kişiliğinin mütemmim cüzü haline gelmişti.
bizi öylesine bunalttı ki, teklifini kabul ettik sonunda. biraz dans etmeye çalışırız, sonra gideriz dedik. gelin uzaklaşmaya başlayınca yine tekila şişesine ve shot bardağına uzandım, bir tane daha yapıştırdım. ardından zor bela ayağa kalktım, kalkmaz olaydım…
gördüğüm her şey disko topu gibi dönüyordu. sevgilim benim kadar içmemişti ama o da alkollüydü. ufak adımlarla diğerlerinin dans ettiği alana yollandık. gelin bizi görünce seke seke yanıma gelip: ceketini çıkarsana ya! dedi. ansızın yakalarımdan tutup ceketimi çekiştirmeye başladı, ona fırsat vermeden ceketimi çıkarıp, yalpalayarak birkaç adım ilerleyip boş bir iskemleye astım. gelin bu kez de sevgilime dönüp “hadi gel” dedi ve onu ellerinden tutup kadın kalabalığının arasına sürükledi. bizimkinin suratı sirke satıyordu giderken. bir anda “hıyar” gibi ortada kalakaldım. en iyisi masaya geri döneyim, başlarım böyle şeye dedim. geri dönüp yürümeye başlayacakken, sen de gelsene, gel hadi gel diye ciyaklayan kadınları duydum. ahtapot gelin ve birkaç arkadaşı beni de çekiştirip sürükleyerek dans ettikleri bölgeye götürdü. dans etmeyi bilmediğim ve nefret ettiğim için gayriihtiyari bir hareketle kollarımı kaldırdım ve anlamsız figürler yapmaya başladım. normalde utancımdan yerin dibine girerdim fakat o kadar sarhoştum ki durumumu umursayamıyordum.
vakit su gibi akıp gidiyordu. az ileride bir masa olduğunu fark etmiştim yalnızca. etrafımdakiler deliler gibi dans ediyorlardı, onlara bakarken başım daha çok dönüyordu. curcuna devam ederken gelin yine yanıma geldi ve birden kravatıma asılıp çözmeye başladı. ne oluyor ya? derken kravatım çözüldü ve kravatın iki ucundan tutup karşımda salındı. sonra kolumdan tutup masaya yaklaştırdı beni, peşinden masanın üstüne çıktı ve orada erotik bir dans icra etmeye başladı. masaya çıkma hadisesi diğerleri tarafından da fark edilince ilgilerini çekti. bazıları telefonlarını çıkarıp video çekmeye başladı.
e ben de çekeyim öyleyse dedim, niye böyle bir şey yaptığımı gerçekten bilmiyorum.
telefonumu çıkardım ve kaydetmeye başladım.
gelinle aramızdaki mesafe çok az olduğu için telefonumu çıkarmam onu daha da coşturdu, bu defa doğrudan doğruya bana yönelerek devam etti dans etmeye. bir süre videoyu kaydedip telefonu cebime koydum. sevgilim yanımda bitmişti, ne yapıyorsun? dedi fakat zilzurna sarhoş olduğumu biliyordu daha ileri gitmedi.
güçlükle masamıza döndük, garson ceketimi getirdi sonra da mekândan ayrıldık. ilişkimiz bu olay yüzünden değil bambaşka nedenlerle 5-6 ayın ardından sona erdi. videoyu da bir süre silmemiştim, arada bir açıp izlerken: “ulan bu nasıl ortam, ne yapıyor bu, ben niye kaydettim” diyordum ve tuhaf hislere gark oluyordum.
o gün bugündür düğüne gitmiyorum. ısrar eden olursa tersliyorum. dans mans hak getire, benden uzak olsun. bundan sonra sadece kendi düğünüme katılırım.
devamını gör...
4456.
mevzu düğün değil de alkolün insana ne kadar boktan şeyler yaptırdığına şahit oldum. bana müptezel diyebilirsiniz ama alkol alıp sapıtan insanlardan hiç olmadım. ben müptezelim ama sizin ne olduğunuz belli değil.
devamını gör...
4457.
bayramın üçüncü günü. buralarda hiç çocuk yok kapıyı çalan. bütün şekerleri ben yedim. yerimden kalkamıyorum. sanırım şeker komasına girdim.
devamını gör...
4458.
yıllardır beni kıran, yıpratan, belki de travmatize eden herkesi neredeyse affettim. pek inançlı biri olduğum söylenemez ancak konu buraya geldiği zaman bakış açım sanırım biraz değişiyor.
her insanın kendi senaryosu var kendince. ister yazılıyor kabul edin ister yazılmış. o senaryoda yer alan hiçbir karakterin tam anlamıyla figüran ya da ana karakter oluğ olmadığını bilmiyoruz, bilemeyiz.
ancak inandığım şey şu, her ne yaşanmış olursa olsun ya da her kim şu ana kadar hayatımdan çıkmış olsun, her birinin şu anki bleusther'in oluşması için bir müdahalesi olduğuna inanıyorum. hayatımdan çıktıklarında ya da birkaç basamak aşağı yuvarlandığımda elbette çok üzülmüştüm, ve bundan sonra da bu farkındalık dolayısıyla üzülmeyeceğim diye bir şey yok. herkese müteşekkirim, bu yüzden kişisel yaşantımda pek de politik biri olamıyorum zaten.
her insanın kendi senaryosu var kendince. ister yazılıyor kabul edin ister yazılmış. o senaryoda yer alan hiçbir karakterin tam anlamıyla figüran ya da ana karakter oluğ olmadığını bilmiyoruz, bilemeyiz.
ancak inandığım şey şu, her ne yaşanmış olursa olsun ya da her kim şu ana kadar hayatımdan çıkmış olsun, her birinin şu anki bleusther'in oluşması için bir müdahalesi olduğuna inanıyorum. hayatımdan çıktıklarında ya da birkaç basamak aşağı yuvarlandığımda elbette çok üzülmüştüm, ve bundan sonra da bu farkındalık dolayısıyla üzülmeyeceğim diye bir şey yok. herkese müteşekkirim, bu yüzden kişisel yaşantımda pek de politik biri olamıyorum zaten.
devamını gör...
4459.
geçenlerde; "paran olmasaydı şimdiye ölmüştün" dedi.
bilmiyor ki; olmasaydı, ölmüştüm.*
bilmiyor ki; olmasaydı, ölmüştüm.*
devamını gör...
4460.
biraz safım galiba
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276