yazarların itiraf köşesi
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
başlık "mırmır" tarafından 14.11.2020 21:09 tarihinde açılmıştır.
4601.
aşağılık insanlarla bir şekilde muhatap olduğum zamanları düşününce, her şeyin farkına varıp hayatımdan onları attığıma aşırı seviniyorum ve kendimle gurur duyuyorum.
bu his çok çok farklı bir güven veriyor insanın kendine.
aşağılık insanlar siz izin vermedikçe tek laf bile edemezler, merak etmeyin.
onları kendi meşrebindekilerle başbaşa bırakın, hak ettikleri çöplük o çünkü.
sınırlarınızdan, kalitenizden asla ödün vermeyin, vermişsenizde bir daha dönüp arkanıza asla bakmayın.
sizi manipüle edeceklerini anladıkları an yüzsüzlüğü asla bırakmazlar çünkü.
bu his çok çok farklı bir güven veriyor insanın kendine.
aşağılık insanlar siz izin vermedikçe tek laf bile edemezler, merak etmeyin.
onları kendi meşrebindekilerle başbaşa bırakın, hak ettikleri çöplük o çünkü.
sınırlarınızdan, kalitenizden asla ödün vermeyin, vermişsenizde bir daha dönüp arkanıza asla bakmayın.
sizi manipüle edeceklerini anladıkları an yüzsüzlüğü asla bırakmazlar çünkü.
devamını gör...
4602.
bugün dayım ölmüş!
kardeşim aradı söyledi, daha doğrusu bir whatsapp mesajı ile bildirdi. uzun zaman önce dayımla ilişkimizi sonlandırmıştık, görmüyordum ama yine de başın sağ olsun diye annemi aradım. sağol, aklıma bile gelmiyor dedi. aslında ne kadar kötü değil mi, bir ara kardeşim denilen,senin dayım dediğin insanın birden hayatından çıkması, uzaklaşması, yabancı bir insan olması. hayat bu kadar acımasız gibi gözükse de bir o kadar da güzel bence. dayım toksik bir insandı, bencildi ve bizim ona olan sevgimizi hakketmiyordu. ölürken bize yaptığı haksızlıkları düşündü mü acaba insan merak ediyor.
bugün dayım ölmüş!
ve ben arkadaşlarımdan gelen güzel teklifi değerlendirerek bu akşam için rakı balık programı yapıyorum… hayat devam ediyor!...
kardeşim aradı söyledi, daha doğrusu bir whatsapp mesajı ile bildirdi. uzun zaman önce dayımla ilişkimizi sonlandırmıştık, görmüyordum ama yine de başın sağ olsun diye annemi aradım. sağol, aklıma bile gelmiyor dedi. aslında ne kadar kötü değil mi, bir ara kardeşim denilen,senin dayım dediğin insanın birden hayatından çıkması, uzaklaşması, yabancı bir insan olması. hayat bu kadar acımasız gibi gözükse de bir o kadar da güzel bence. dayım toksik bir insandı, bencildi ve bizim ona olan sevgimizi hakketmiyordu. ölürken bize yaptığı haksızlıkları düşündü mü acaba insan merak ediyor.
bugün dayım ölmüş!
ve ben arkadaşlarımdan gelen güzel teklifi değerlendirerek bu akşam için rakı balık programı yapıyorum… hayat devam ediyor!...
devamını gör...
4603.
pandemi zamanında açmıştım bu hesabı o zaman adı kafa sözlüktü zaman içinde kullanmamaya başlamıştım bugün google geçmişinde tekrar denk gelince bir bakayım dedim ama ukde başlık vs. hangisi ne içindi hatırlamıyorum.
devamını gör...
4604.
çok mutsuzum
devamını gör...
4605.
dinin bireysel olduğunu iddia ediyorum.
en basit deyişle ben sana karışmıyorsam sen de bana karışmazsın olur biter diyorum.
sonra ne oluyor?
en değer verdiğim kişi beni yargılıyor.
asıyor, kesiyor.
allah ile aramda engelsin bile diyor.
ben seninle geçen günlerin hesabını allah' a veremem diyor.
kelimelerim yetmiyor.
verin bir huni. kafama geçiresim var.
en basit deyişle ben sana karışmıyorsam sen de bana karışmazsın olur biter diyorum.
sonra ne oluyor?
en değer verdiğim kişi beni yargılıyor.
asıyor, kesiyor.
allah ile aramda engelsin bile diyor.
ben seninle geçen günlerin hesabını allah' a veremem diyor.
kelimelerim yetmiyor.
verin bir huni. kafama geçiresim var.
devamını gör...
4606.
arkadaşımın evinde su içerken yanlışlıkla masaya su döktüm peçete de çok uzaktı kalkmaya üşendim. arkadaşımın kedisine pisi pisi yaptım yanıma geldi sonra o suyu kediyle sildim. vicdan azabı çekiyorum.
devamını gör...
4607.
ben galiba o kadar idealist değilim ya. ne çalışasim var ne öğrenci olasım var. sabahtan akşama kadar yatmak kafamda dönebilecek senaryolar hariç çok cazip geliyor. ama deliririm diye bir tırsmıyor değilim
devamını gör...
4608.
azıcuk içtim , mükemmel derece azgınlık ve cesaretle yürüyebiliyorum. keşke gerçekte de böyle özgüvenim olsa.
devamını gör...
4609.
dün içtiğim beyaz şarap yüzünden hastanelik oldum.
evet gerçekten bira dışında alkollü bir içki içmemem gerekiyor.
gerçi hiç içmemek daha iyi bilemedim şimdi.
neyse saçma sapan bir itiraf oldu . idare edin artık.
evet gerçekten bira dışında alkollü bir içki içmemem gerekiyor.
gerçi hiç içmemek daha iyi bilemedim şimdi.
neyse saçma sapan bir itiraf oldu . idare edin artık.
devamını gör...
4610.
kudüs' lü, yahudi bir erkeğe aşık olmuştum. evli olduğunu geçen hafta öğrendim bilmiyordum, ondan vazgeçtim. ioanna kuçuradi bu yazdıklarımı okusaydı, eminim şöyle düşünürdü, ilk başta kızardı ve ırkçı bir söylemle kudüs' lü ve yahudi kelimelerini yazı ile ifade etmemi doğru bulmazdı. aynı şekilde, filistin' li ya da arap kelimelerini kullansaydım yine bana kızardı. belkide onu yanlış anladım, bilmiyom, belkide bunlar benim düşüncelerimdir.
israil ve filistin gerginliğini ben bu gece öğrendim. aşırı derecede yoğun ve yorgunum. bacaklarım hala zonkluyor, 12 saat ayakta durup oturmadan sürekli kitapların içinde olmak pek de hoş değil, sıkıldım! yoruldum.
hayat çok saçma, savaşlar gibi saçma ve anlamsız. itiraf edelim, israil' e, filistin' den daha çok seviyorum...
israil ve filistin gerginliğini ben bu gece öğrendim. aşırı derecede yoğun ve yorgunum. bacaklarım hala zonkluyor, 12 saat ayakta durup oturmadan sürekli kitapların içinde olmak pek de hoş değil, sıkıldım! yoruldum.
hayat çok saçma, savaşlar gibi saçma ve anlamsız. itiraf edelim, israil' e, filistin' den daha çok seviyorum...
devamını gör...
4611.
çok yoruldum, çok bitiğim, artık gerçekten gücüm kalmadı. ne bileyim işte heves denen bir şey kalmadı.
yani neden böyle oldum uzun hikaye. kimsenin kafasını ağrıtmaya gerek yok.
ama fişi çekmeye az kaldı. bu yürek bu kadar yükü kaldıramıyor.
yazık valla.
yani neden böyle oldum uzun hikaye. kimsenin kafasını ağrıtmaya gerek yok.
ama fişi çekmeye az kaldı. bu yürek bu kadar yükü kaldıramıyor.
yazık valla.
devamını gör...
4612.
otobüste giderken yolcular bazen "kaptan havalandırmayı aç" bazense "kaptan klimayı aç" diyorlar. ben havalandırmayla klima arasındaki farkı bilmiyorum, bu insanlar nasıl biliyor diye de şaşırıyorum. gültepe'nin sabah otobüsü itirafıdır.
devamını gör...
4613.
öyle bir köşem yok. genel olarakta itirafa gerek duymam. olanı direkt söylerim normalde.
ama kendime hatırlatma olarak yazmak istedim bir şeyler.
dün bir kitaba başladım. 5-6 saat okuduktan sonra mutlu yerinde kesip uyudum.
bugün ise aynı şekilde okuyarak kitabı bitirdim. mutsuzdu.
ama onların devam edeceğini hissediyorum. çünkü adam "ben seni her zaman anlarım." dedi ve kadın "her zaman ve söz mü?" deyince adam "her zaman ve söz." demişti. ve kız başka kimliğinin açığa çıkmasıyla adamın tepkilerini tahmin ederken onun için"öğrense belki 3 ay, belki 6 ay ya da en fazla 1-2 yıl gider ama sonra döner." demişti. ve adama bakınca evet kırık ama düşününce anlayıp hak verip ona gideceği sonda yazmasa bile benim sonumda yazdı. ben kendim onları mutlu sonla bitirdim.
sonra yalan söyleme, iş çevirme, kandırma vs. oldu onların ilişkisinde ama bizimkinde benden yana bunlar hiçbir zaman olmamıştı. her şeyimle dürüst ve açıktım ama karşı tarafta bu sonradan patlak verip ihanetle sonuçlanınca yolları ayırdık.
14'tüm şimdi ise 23'üm. o ise 16'ımdan beri yok. sol yanım dolu olduğu için yanım boş kaldı her zaman.
okurken aşırı kurduğum empatiyle ilk kadına ağlarken sonra kendime ağladım. olay bir değil ama ayrılık acısı vardı. geçmeyecek özlem, düşüncelerden rahat vermeyecek kafa vs. adam kendince haklıydı ama benim meseleme göre baz alınca adam kötü. o da kızı bırakıp yurtdışına gitti. ve ülkede aynı. o ülke ismini okuyunca artık kendi aklıma geliyor.
bir de nedense gereksiz ve aptalca bir kıyaslamaya girdim. "kadın ona öyle davrandı vs. ben ise hiç öyle yapmadan aynı sonra tâbi tutuldum. bu haksızlık!" diye düşündüm. anlık olan bir şeydi tabi.
asıl olay kendisi ihanetle de sınırlı kalmadı. içinde başka şeyler de var. ilk ihaneti yüzünden affedemezdim. sonrakiler ise gidişinin tek yönlü olacağını garantilemekten başka bir halta yaramamıştı.
sadece sevmek için çıktığım bu yol o tarz sevme/sevilme fobisine ve güvensizliğe yol açtı.
insan kendisine hiç zararı dokunmuş aksine hep iyiliği dokunmuş birine neden ihanet etmek ister ki? ben bir süre hep bu sorunun cevabını aradım kendimce ama net bir şey bulamadım.
kendime de gelirsek o kadar zararı görmüşken bile onun bana yaptığının hiçbirini ona yapmadım. evet başta kıyamadım bile ama sonrasında yapma şansım oldu hem sevip hem de bir o kadar nefret ederken ama bana tersti. hani insanın düşebileceği bir seviye sınırı olur ya benimki de öyle işte. ve bunu bile dürüstçe yaparım. gizleme ya da inkâra gerek duymam.
neyse, ben bugün her ne kadar "bir daha o adi için ağlamayacaksın. bu son." desem de hep bu sona yenileri eklendi, tıpkı bugün ki gibi.
benleyken başka bir kızla o kadar samimi konuşmak yerine karakterli davranıp sebebini söyleyip ayrılsaydı gam yemezdim. canım bu kadar yanmazdı. ve sevme ya da sevilme olayında bu kadar güvensiz ya da aşırı isteksiz veya reddetmede net olmazdım.
kendi benden ayrıldı diye sevmeyi bırakmazdım ama bir daha da ona önceki ben olmazdım. kendi içimde severdim sadece. sevgi çok güzeldi ama o olay ve olaylardan sonra bombok bir hâle dönüştü. istemsiz bir şekilde canım yana yana uzaktan hiç görmediğim bir şekilde sevmeye devam ediyorum. zaten onu 2 saat dışında hiçte görmedim ki.
düşmanlıkta ihaneti anlarım ama bunu sevgide hiç anlayamıyorum. gerçekten o kadar sevip size o kadar değer insanları nasıl aldatma ya da yalan söyleme olayına rahatça veya pişkince girebiliyorsunuz? sevdiğiniz insanın can sıkıntısı bile toplu cenaze gibi hissettiriyor gerçekten bu kadar yüzeysel ve adice bir sevgi anlayışlarına tahammül edemiyorum.
kitaplardan gördüğüm sevgi anlayışı saflığını yaşıma ve deneyimsizliğime verin. o hissin ne olduğunu bile bilmiyordum ben. ve sevince herkes güzel seviyor diye düşünmüştüm. bilmiyorum ben insanlara genelde düşünceli ve sert olsam daha asla kırıcı veya gurur incitici bir şekilde davranmamıştım.
ondan önce, o varken ve sonrasında ben çok kişi tarafından sevildim, istendim, evlilik teklifi vs. geldi ama hiçbiri umrumda olmadı. insanlar güzelsiniz ve iyisiniz diye dertsizsiniz sanıyor. o kadar insanın sevip sevdiğimin ihaneti olayının ağırlığını nasıl anlatabilirim ki, başta onu sevmediğim hâlde peşimde koşup en son kendini sevdirip böyle bir haltı yemesi?
güzellik açısından o benim 2-3 kat altımda kalıyordu ama ben severken karakter, ahlak ve akıl dışında hiçbir kriteri öncelik veya başka şeyleri kritere bile koymamıştım. onun dışında kimse tarafından sevilmek istemedim. onun dışında kimseye güzel gelmek istemedim. hatta sırf bu yüzden ondan ayrıldıktan sonra kendime normal bakımı bile neredeyse kesmiştim. onun gözüne hiçbir şekilde hitap edemiyorsam gerisinin önemi yok. ve bu bile bazı insanları çekiyordu. ben güzellik algınıza uymak istemiyorum. öncelikle dışım seviliyor ama ben, ben olduğum ilk sevilmek isterdim. ve aptalca yarış ya da sevgili anlayışım da olmadı. sevgi yürekte hissediliyor o yüzden beden şartı veya zorunluluğu da yoktu. yani sevgili olayı nişanlı ya da evli anlayışından uzak normal bir arkadaşlık misaliydi neyse.
onu severken hiç dokunma düşüncem olmadı. dokunma hariç tüm duyu organlarını düşündüm; gülüşünü görmek istedim, ses tonunu yüz yüzeyken ondan duymak istedim, kokusunu merak ettim çünkü genel olarak suni kokulardan nefret ediyorum ya sevemezsem diye korkmuştum, mimiklerini görmek istedim, bakışlarını bilmek istedim, gözlerine doğrudan bakabilmek vs. bunlardı hayalim. ve ben çoğunun mutluluğunu yaşayamadım bile. bittiğim ela gözlerine hiç doğrudan bakamamıştım. o güzel gözlere bakma şansımı kendimin utancı ve gerginliği mahvetmişti. şaşı göz gibi bir türlü aynı yere bakamadık. gözlerine bakmanın keyfini hiç çıkaramadım. 1.5 yıl içinde 2 saat, bu beni öldürdü.
imkânı olup imkansızlaşmışı haberi olmadan sevmeye devam ediyorum. yüreğimin bu aşağılık ve iğrençliğini ona göstermedim. hayatımdan çıkardığım an o bir yabancı hâline geldi ama ihanet eden yabancı. sevgimi göstermeyi bıraktım ama sevmeyi değil.
ben senin yüzünden ağlarken başka kızla gülebileceğin geliyor aklıma. gözlerine bakamazken yakın ve göz göze geldiğin kızlar, büyüdükten sonra sakal ve bıyıktan sonra ki fotoğrafında sana ilk kez dokunmak istedim. ellerimi yanaklarına koyup gözlerimi kapatıp hissi duymak istedim. yakışmıştı sakal. sonra düşündüğümü veya daha fazlasını yapanı veya yapanları düşündüm. annenden bile kıskanacak kadar çok seviyordum. normalde anne- çocuk sevgisi kıskanılmaz ama saçını okşayacak, sana sarılacak, sesini duyacak, gözlerine bakacak vs. herkesten kıskanıyorum seni. o yüzden o düşüncelerimin ne kadar acıttığını anlayamam. sen beni sevginle öldürdün hem de defalarca. hani sevgi yaşatırdı?
ben senin her zerreni sevip her zerrene de muhtaçtım. sen benim için büyük resimdin ve ben aklının bile alamayacağı detaylarla, inceliklerle seni görmek istedim. insanların yüzeysel hâllerine katlanamazken senin her zerreni merak ettim içinde kaybolmak istedim. benim sevmek için dokunmama gerek yoktu ben bakışlarımla sevdim seni.
14 yaşındaki küçük ama o zamana göre yine büyük sayılacak kız yok. sen de artık 17 değilsin.
ben 23'e basıp senin 26 olduğunu düşünürken bir gün profilinde damatlık giydiğin bir profili görmekten ödüm kopardı. sizin oralarda erken yaşta olur evlilikler ve sen 20'ye geçtiğinden beri ben hep bu korkuyu yaşadım. bazen de o korkumun gerçekleşmesini istedim belki içimde gerçekten öldürür seni diye.
ben de bana verdiğin bir hediye dışında hiçbir şeyin yok iken sen bana bir fotoğrafı çok gördün. özlemden delirdim ve mantıklı yanım altta kaldı. ama buna rağmen o isteği söylerken utancımdan öldüm. gördüğüm muameleyle sapık gibi hissettirdiniz. bunun kırgınlığı ve ağırlığı anlatılmaz. buradaki tavrın beni hayal kırıklığına uğrattı. ben senin her şeye rağmen onuruna ve gururuna göre davrandım. ki sende bunlar aramazken! ama bende bunlar çokken sen beni öldürdün.
sensiz yaşayamıyorum. neredeyse 10. yılı tek doldururken bu kadar zaman nasıl geçebilmiş diye düşünüyorum. yemin ediyorum doğru düzgün sensiz yaşayamadım. unutmak çok istedim, çok çabaladım. ama hayatımdaki son dal senmişsin gibi gidecek yerim yok. ben sende paramparça olup sen de teselli aradım. beni sen ağlattın ama yastığıma kafamı koyup göğsünde ağladım.
ve biliyor musun darmaduman olduğumu kimse bu kadar bilmiyor. bana kapanmayan acıyla sonsuz bir güç verdin sanki. tabi dolaylı yoldan sonuçta tek atlatıp bunu güce ben çevirdim ve biliyor musun ben hiç güçlü olmak istemedim. yıkılmaz durmak istemedim, yerde acıdan kıvranırken dimdik yürümek istemedim, ağlarken sessiz ağlamaktan nefesim tıkansın astım krizine dönüşsün sürekli ölümden döneyim istemedim. ve bir sana ağlarken ben nefes tıkanması yaşıyorum öyle.
ben güçlü değilim güçlü olmak zorunda kaldım.
sen beni binlerce kez ağlatıp bir kez bile gözyaşımı silmeyensin. hoş yeltensen izin vermem. o elini bir yerine sokmaya çalışırım. ve kendimi ağlarken göstereceğim biri de değilsin. kaç kere ağlarken sert ve dimdik durdum mesajlarda bilemezsin. "senden nefret ediyorum!" diye haykırırken bunun canımı nasıl yaktığını bilemeyeceksin. içimden onlar hep "seni seviyorum." olarak geçiyordu.
sen toparlamayacağın kadar yıkmayı seçtin. önünde yıkıldım bu hazzı senden saklamadım. ama ondan sonra sen beni yıkamayacaksın ve ben başka türlü yıkılmış halimle bile senin karşında dimdik ve güçlü bir şekilde ayakta duracağım ve durdum da. seven insan yenilir. oyun olduğu için demiyorum çünkü ben oynamadm. ama ben sana yenildim ve yenilmek istediğim içindi bu. ilk ve son oldu. boktan dünyada böyle sevdiğim için pişmanım bazen, sen benim gözyaşım olup hayatında yeri olmayanları güldürdün. benim sana olan kırgınlığım hiç bitmez. beynime de sokayım niye böyle detaylı düşünüp acımı harlıyor bilmiyorum! her şeyden nefret ediyorum! düşünmek istemiyorum. seni istemiyorum.
başka eller değmiş elini, başkalarının nefesi olmuş kokunu, dokunmaya kıymamı bırak sen o yerden öpülmüş bile olabilirsin ve o kız için kafamdan geçen sonu hep aynı (ölüm) senaryoları bilemezsin. ama zerre hakkım yok! ben bunu da biliyorum. sanki yüreğimdeki ateşi ben yaktım ve ben elimi uzatıp yelliyorum. nereden bana denk geldi allah'ın belası?! keşke gelmeseydin. keşke başta sevmiyorken üzülme diye boktan biriymiş gibi davranıp üzülmenin önüne geçmeye çalışmasaydım! ben seni sevmezken bile senin severken ki halinden çok düşündüm. allah benim belamı versin diyeceğim ama verdi!!! saf ve masum bir yaklaşımın bana bu kadar pahalıya patlayacagi hiç aklıma gelmedi.
en fazla bir gün beni sevmediğini ve bana bunu söyleyerek yollarımızı ayırdığımızı düşünmüştüm. benim kafamın içindeki karakterli biriydi senin gerçek hâlinin aksine! ben hiç bana zarar vereceğini düşünmemiştim. ama sen gözümün içine baka baka bana kıydın.
ihanetin, yalanın, kandırmanın vs. affı olmaz derken ciddi olduğumu bile bile bana dürüst olmak yerine ihanet ettin. ulan ben sana en başta demiştim bunları. "seni göklere çıkardığım gibi yere vurmasını da bilirim. o yüzden rehavete kapılma. herkesi silerim, sevgim engel olamaz ona göre." gibisinden laf etmiştim.
ben seni affetmek daha doğrusu affedebileceğim şeyler yapmış olmanı istedim. senden ayrıldıktan sonra defalarca geri dönmek istedin. ama ben gururlu olmaktan ziyade özsaygıya düşkünüm ve sen bildiğin bir şeyle hayatımdan çıktın. bilmiyor olsaydın eyvallah ama biliyordun.
her neyse.
sen sevgili yerine koyulmayi bırak yabancı gibi nötr bir şekilde davranılmasını bile hak etmeyen adi herifin tekisin.
senden gerçekten nefret ediyorum. bazen de umrumda olmuyorsun. bazen de seviyorum ama ben seni çokça özledim. bir ilişkide sevgiden çok nasıl özlem olur anlamıyorum. 2 saatte bile özlem giderememiştim. 1.5 yıl sonuna doğru olan 2 saatin ne özlem gidermesi zaten. ama çoğu şeyi sevgimden değil özlemden yaptım. bu özlem boktan bir şey. tam bir illet. ne kadar kontrolcü ve ölçülü olduğumu biliyorsun. ama o fotoğraf olayı beni aştı. zaten bir süre sonra kendime pişmanlık yaşamama izin vermeyip kendin ettin!
ve sanıyorsun ki tüm bunlar senin için hayır, tüm bunlar benim yerim ve sevdiğim insanlara sağladığım toleranslar içindi. hayatımdan normalde çıkardığım hiç kimse bana yazamaz hadi hadi yazdı b.k cevap veririm. en fazla söver sonra engellerim. bu 1-2 defa olur. ama sen her yazdığında kötü olsa dahi cevap verdim. çünkü senle kavga etmem bile beni mutlu ediyordu bir yandan. bu sensin sen, benim sevdiğim kişi. senin kışın bile bana ilkbahar anladın mı? içinde olduğun her şeyi seviyorum. yani severken ki içinde olduğun her şey ve karakter- ahlak sınırları içindekiler. beni kırmana rağmen bu yüzden konuşmaya devam ediyordum. senden hıncımı da alıyordum tabi. bunların bir kısmını sakladım o da artık" ihanet eden yabancı" ya dönüştüğün içindi. ne ağladığım ne de tam mutlu olduğum bir ben'i görebilirsin. neyse.
hâlâ ağlayabiliyorum özlemden. sevin. sevgi dışında nefret beslesen daha az acı çektirirdin. biliyor musun bazen bu ağlattığın zamanda sana yazıp "şu an senin yüzünden ağlıyorum. mutlu ol." diyesim geliyor. mutluluğunu düşünen ve isteyen ben bunu gerçekten bilse yapardı. çünkü lanet olsun ki içimdeki sevgi dozer gibi üstümden geçsen dahi sana bir taş atmaya dayanamıyor. ben senle kötü olmaya dayanamıyorum. sana senden nefret ediyormuş gibi yazmaya. canın acırken umurumda değilmiş gibi yapmaya vs. bazen aklım çıkıyor bazen ödüm kopuyor.
bu kadar büyük bir sevgiyi nefret olarak göstereceğim kadar beni mahvettin. ben senin 5-7 ömrünü alıp çektirsem denkleşemeyiz.
ve "sevdiğin gibi sevil."
"yaşattığını yaşat." demek bile içimden gelmiyor. bunlar sana en büyük beddua olur. sonra hiç gülemezsin. kahkaha sesini başkalarının duymasindan da nefret ediyorum. ben kimseyle muhatap bile olmazken sen de gülme yani ne olurdu? iş arkadaşı vs. bana ne.
(kıskançlıklarımdan pek haberi yoktu ve hasta kişiliğim yok. bu yüzden onu hiçbir zaman ve hiçbir şekilde kısıtlamadım. sadece o kadar severken başkaları benden daha çok görüyor, duyuyor vs. diye içim gidiyor. o benim, bana lazım vs. normal olaylarda kıskançlığımi dolaylı yoldan dile getirdim ama bunlar asla itici veya bokktan şekilde değil. ve evet bu kadar detaya inerken. kendimi zor tutuyordum. çünkü o benim sevdiğim ve ben kendi duygu ve düşüncelerm yüzünden onu kısıtlama ya da mutsuz edebilme hakkına sahip değilim. o da benim için aynı şekilde. yok arkadaşa karış, yok kıyafete, yok gidilen yere vs. bir s. git. ayrıca onun kız arkadaşları da vardı. bu yüzden kıskanıyordum zaten. ben göremiyorum onlar görüyor...)
ben hâlâ çirkin görünmeye çalışıyorum. bir gün denk gelirsek bunu ayrılmaya bağlamayacak kadar beyin kullanım alanını genişletmişsindir umarım. ve sen beni en güzel halimle (makyajsız sadece mutlu ve içten) gördün. ona rağmen bunu yaptın. o yüzden ben sana her halimle çirkin geliyorumdur zaten. neyse.
ve korkak herifin tekisin. sevgide korkak olanlardan nefret ederim. çünkü bu yetersiz veya sağlam olmayan sevgi demek. senin kalıbına soksunlar. senden nefret ediyorum. ve hepte söveceğim. kişilik ve ahlak açısından tam bir küfürbaz haydo versiyonusun. o yüzden bu laflarımı yadırgama, övgü yerine koy. canı bok olasıca! (bu sana özel.)
ama kendime hatırlatma olarak yazmak istedim bir şeyler.
dün bir kitaba başladım. 5-6 saat okuduktan sonra mutlu yerinde kesip uyudum.
bugün ise aynı şekilde okuyarak kitabı bitirdim. mutsuzdu.
ama onların devam edeceğini hissediyorum. çünkü adam "ben seni her zaman anlarım." dedi ve kadın "her zaman ve söz mü?" deyince adam "her zaman ve söz." demişti. ve kız başka kimliğinin açığa çıkmasıyla adamın tepkilerini tahmin ederken onun için"öğrense belki 3 ay, belki 6 ay ya da en fazla 1-2 yıl gider ama sonra döner." demişti. ve adama bakınca evet kırık ama düşününce anlayıp hak verip ona gideceği sonda yazmasa bile benim sonumda yazdı. ben kendim onları mutlu sonla bitirdim.
sonra yalan söyleme, iş çevirme, kandırma vs. oldu onların ilişkisinde ama bizimkinde benden yana bunlar hiçbir zaman olmamıştı. her şeyimle dürüst ve açıktım ama karşı tarafta bu sonradan patlak verip ihanetle sonuçlanınca yolları ayırdık.
14'tüm şimdi ise 23'üm. o ise 16'ımdan beri yok. sol yanım dolu olduğu için yanım boş kaldı her zaman.
okurken aşırı kurduğum empatiyle ilk kadına ağlarken sonra kendime ağladım. olay bir değil ama ayrılık acısı vardı. geçmeyecek özlem, düşüncelerden rahat vermeyecek kafa vs. adam kendince haklıydı ama benim meseleme göre baz alınca adam kötü. o da kızı bırakıp yurtdışına gitti. ve ülkede aynı. o ülke ismini okuyunca artık kendi aklıma geliyor.
bir de nedense gereksiz ve aptalca bir kıyaslamaya girdim. "kadın ona öyle davrandı vs. ben ise hiç öyle yapmadan aynı sonra tâbi tutuldum. bu haksızlık!" diye düşündüm. anlık olan bir şeydi tabi.
asıl olay kendisi ihanetle de sınırlı kalmadı. içinde başka şeyler de var. ilk ihaneti yüzünden affedemezdim. sonrakiler ise gidişinin tek yönlü olacağını garantilemekten başka bir halta yaramamıştı.
sadece sevmek için çıktığım bu yol o tarz sevme/sevilme fobisine ve güvensizliğe yol açtı.
insan kendisine hiç zararı dokunmuş aksine hep iyiliği dokunmuş birine neden ihanet etmek ister ki? ben bir süre hep bu sorunun cevabını aradım kendimce ama net bir şey bulamadım.
kendime de gelirsek o kadar zararı görmüşken bile onun bana yaptığının hiçbirini ona yapmadım. evet başta kıyamadım bile ama sonrasında yapma şansım oldu hem sevip hem de bir o kadar nefret ederken ama bana tersti. hani insanın düşebileceği bir seviye sınırı olur ya benimki de öyle işte. ve bunu bile dürüstçe yaparım. gizleme ya da inkâra gerek duymam.
neyse, ben bugün her ne kadar "bir daha o adi için ağlamayacaksın. bu son." desem de hep bu sona yenileri eklendi, tıpkı bugün ki gibi.
benleyken başka bir kızla o kadar samimi konuşmak yerine karakterli davranıp sebebini söyleyip ayrılsaydı gam yemezdim. canım bu kadar yanmazdı. ve sevme ya da sevilme olayında bu kadar güvensiz ya da aşırı isteksiz veya reddetmede net olmazdım.
kendi benden ayrıldı diye sevmeyi bırakmazdım ama bir daha da ona önceki ben olmazdım. kendi içimde severdim sadece. sevgi çok güzeldi ama o olay ve olaylardan sonra bombok bir hâle dönüştü. istemsiz bir şekilde canım yana yana uzaktan hiç görmediğim bir şekilde sevmeye devam ediyorum. zaten onu 2 saat dışında hiçte görmedim ki.
düşmanlıkta ihaneti anlarım ama bunu sevgide hiç anlayamıyorum. gerçekten o kadar sevip size o kadar değer insanları nasıl aldatma ya da yalan söyleme olayına rahatça veya pişkince girebiliyorsunuz? sevdiğiniz insanın can sıkıntısı bile toplu cenaze gibi hissettiriyor gerçekten bu kadar yüzeysel ve adice bir sevgi anlayışlarına tahammül edemiyorum.
kitaplardan gördüğüm sevgi anlayışı saflığını yaşıma ve deneyimsizliğime verin. o hissin ne olduğunu bile bilmiyordum ben. ve sevince herkes güzel seviyor diye düşünmüştüm. bilmiyorum ben insanlara genelde düşünceli ve sert olsam daha asla kırıcı veya gurur incitici bir şekilde davranmamıştım.
ondan önce, o varken ve sonrasında ben çok kişi tarafından sevildim, istendim, evlilik teklifi vs. geldi ama hiçbiri umrumda olmadı. insanlar güzelsiniz ve iyisiniz diye dertsizsiniz sanıyor. o kadar insanın sevip sevdiğimin ihaneti olayının ağırlığını nasıl anlatabilirim ki, başta onu sevmediğim hâlde peşimde koşup en son kendini sevdirip böyle bir haltı yemesi?
güzellik açısından o benim 2-3 kat altımda kalıyordu ama ben severken karakter, ahlak ve akıl dışında hiçbir kriteri öncelik veya başka şeyleri kritere bile koymamıştım. onun dışında kimse tarafından sevilmek istemedim. onun dışında kimseye güzel gelmek istemedim. hatta sırf bu yüzden ondan ayrıldıktan sonra kendime normal bakımı bile neredeyse kesmiştim. onun gözüne hiçbir şekilde hitap edemiyorsam gerisinin önemi yok. ve bu bile bazı insanları çekiyordu. ben güzellik algınıza uymak istemiyorum. öncelikle dışım seviliyor ama ben, ben olduğum ilk sevilmek isterdim. ve aptalca yarış ya da sevgili anlayışım da olmadı. sevgi yürekte hissediliyor o yüzden beden şartı veya zorunluluğu da yoktu. yani sevgili olayı nişanlı ya da evli anlayışından uzak normal bir arkadaşlık misaliydi neyse.
onu severken hiç dokunma düşüncem olmadı. dokunma hariç tüm duyu organlarını düşündüm; gülüşünü görmek istedim, ses tonunu yüz yüzeyken ondan duymak istedim, kokusunu merak ettim çünkü genel olarak suni kokulardan nefret ediyorum ya sevemezsem diye korkmuştum, mimiklerini görmek istedim, bakışlarını bilmek istedim, gözlerine doğrudan bakabilmek vs. bunlardı hayalim. ve ben çoğunun mutluluğunu yaşayamadım bile. bittiğim ela gözlerine hiç doğrudan bakamamıştım. o güzel gözlere bakma şansımı kendimin utancı ve gerginliği mahvetmişti. şaşı göz gibi bir türlü aynı yere bakamadık. gözlerine bakmanın keyfini hiç çıkaramadım. 1.5 yıl içinde 2 saat, bu beni öldürdü.
imkânı olup imkansızlaşmışı haberi olmadan sevmeye devam ediyorum. yüreğimin bu aşağılık ve iğrençliğini ona göstermedim. hayatımdan çıkardığım an o bir yabancı hâline geldi ama ihanet eden yabancı. sevgimi göstermeyi bıraktım ama sevmeyi değil.
ben senin yüzünden ağlarken başka kızla gülebileceğin geliyor aklıma. gözlerine bakamazken yakın ve göz göze geldiğin kızlar, büyüdükten sonra sakal ve bıyıktan sonra ki fotoğrafında sana ilk kez dokunmak istedim. ellerimi yanaklarına koyup gözlerimi kapatıp hissi duymak istedim. yakışmıştı sakal. sonra düşündüğümü veya daha fazlasını yapanı veya yapanları düşündüm. annenden bile kıskanacak kadar çok seviyordum. normalde anne- çocuk sevgisi kıskanılmaz ama saçını okşayacak, sana sarılacak, sesini duyacak, gözlerine bakacak vs. herkesten kıskanıyorum seni. o yüzden o düşüncelerimin ne kadar acıttığını anlayamam. sen beni sevginle öldürdün hem de defalarca. hani sevgi yaşatırdı?
ben senin her zerreni sevip her zerrene de muhtaçtım. sen benim için büyük resimdin ve ben aklının bile alamayacağı detaylarla, inceliklerle seni görmek istedim. insanların yüzeysel hâllerine katlanamazken senin her zerreni merak ettim içinde kaybolmak istedim. benim sevmek için dokunmama gerek yoktu ben bakışlarımla sevdim seni.
14 yaşındaki küçük ama o zamana göre yine büyük sayılacak kız yok. sen de artık 17 değilsin.
ben 23'e basıp senin 26 olduğunu düşünürken bir gün profilinde damatlık giydiğin bir profili görmekten ödüm kopardı. sizin oralarda erken yaşta olur evlilikler ve sen 20'ye geçtiğinden beri ben hep bu korkuyu yaşadım. bazen de o korkumun gerçekleşmesini istedim belki içimde gerçekten öldürür seni diye.
ben de bana verdiğin bir hediye dışında hiçbir şeyin yok iken sen bana bir fotoğrafı çok gördün. özlemden delirdim ve mantıklı yanım altta kaldı. ama buna rağmen o isteği söylerken utancımdan öldüm. gördüğüm muameleyle sapık gibi hissettirdiniz. bunun kırgınlığı ve ağırlığı anlatılmaz. buradaki tavrın beni hayal kırıklığına uğrattı. ben senin her şeye rağmen onuruna ve gururuna göre davrandım. ki sende bunlar aramazken! ama bende bunlar çokken sen beni öldürdün.
sensiz yaşayamıyorum. neredeyse 10. yılı tek doldururken bu kadar zaman nasıl geçebilmiş diye düşünüyorum. yemin ediyorum doğru düzgün sensiz yaşayamadım. unutmak çok istedim, çok çabaladım. ama hayatımdaki son dal senmişsin gibi gidecek yerim yok. ben sende paramparça olup sen de teselli aradım. beni sen ağlattın ama yastığıma kafamı koyup göğsünde ağladım.
ve biliyor musun darmaduman olduğumu kimse bu kadar bilmiyor. bana kapanmayan acıyla sonsuz bir güç verdin sanki. tabi dolaylı yoldan sonuçta tek atlatıp bunu güce ben çevirdim ve biliyor musun ben hiç güçlü olmak istemedim. yıkılmaz durmak istemedim, yerde acıdan kıvranırken dimdik yürümek istemedim, ağlarken sessiz ağlamaktan nefesim tıkansın astım krizine dönüşsün sürekli ölümden döneyim istemedim. ve bir sana ağlarken ben nefes tıkanması yaşıyorum öyle.
ben güçlü değilim güçlü olmak zorunda kaldım.
sen beni binlerce kez ağlatıp bir kez bile gözyaşımı silmeyensin. hoş yeltensen izin vermem. o elini bir yerine sokmaya çalışırım. ve kendimi ağlarken göstereceğim biri de değilsin. kaç kere ağlarken sert ve dimdik durdum mesajlarda bilemezsin. "senden nefret ediyorum!" diye haykırırken bunun canımı nasıl yaktığını bilemeyeceksin. içimden onlar hep "seni seviyorum." olarak geçiyordu.
sen toparlamayacağın kadar yıkmayı seçtin. önünde yıkıldım bu hazzı senden saklamadım. ama ondan sonra sen beni yıkamayacaksın ve ben başka türlü yıkılmış halimle bile senin karşında dimdik ve güçlü bir şekilde ayakta duracağım ve durdum da. seven insan yenilir. oyun olduğu için demiyorum çünkü ben oynamadm. ama ben sana yenildim ve yenilmek istediğim içindi bu. ilk ve son oldu. boktan dünyada böyle sevdiğim için pişmanım bazen, sen benim gözyaşım olup hayatında yeri olmayanları güldürdün. benim sana olan kırgınlığım hiç bitmez. beynime de sokayım niye böyle detaylı düşünüp acımı harlıyor bilmiyorum! her şeyden nefret ediyorum! düşünmek istemiyorum. seni istemiyorum.
başka eller değmiş elini, başkalarının nefesi olmuş kokunu, dokunmaya kıymamı bırak sen o yerden öpülmüş bile olabilirsin ve o kız için kafamdan geçen sonu hep aynı (ölüm) senaryoları bilemezsin. ama zerre hakkım yok! ben bunu da biliyorum. sanki yüreğimdeki ateşi ben yaktım ve ben elimi uzatıp yelliyorum. nereden bana denk geldi allah'ın belası?! keşke gelmeseydin. keşke başta sevmiyorken üzülme diye boktan biriymiş gibi davranıp üzülmenin önüne geçmeye çalışmasaydım! ben seni sevmezken bile senin severken ki halinden çok düşündüm. allah benim belamı versin diyeceğim ama verdi!!! saf ve masum bir yaklaşımın bana bu kadar pahalıya patlayacagi hiç aklıma gelmedi.
en fazla bir gün beni sevmediğini ve bana bunu söyleyerek yollarımızı ayırdığımızı düşünmüştüm. benim kafamın içindeki karakterli biriydi senin gerçek hâlinin aksine! ben hiç bana zarar vereceğini düşünmemiştim. ama sen gözümün içine baka baka bana kıydın.
ihanetin, yalanın, kandırmanın vs. affı olmaz derken ciddi olduğumu bile bile bana dürüst olmak yerine ihanet ettin. ulan ben sana en başta demiştim bunları. "seni göklere çıkardığım gibi yere vurmasını da bilirim. o yüzden rehavete kapılma. herkesi silerim, sevgim engel olamaz ona göre." gibisinden laf etmiştim.
ben seni affetmek daha doğrusu affedebileceğim şeyler yapmış olmanı istedim. senden ayrıldıktan sonra defalarca geri dönmek istedin. ama ben gururlu olmaktan ziyade özsaygıya düşkünüm ve sen bildiğin bir şeyle hayatımdan çıktın. bilmiyor olsaydın eyvallah ama biliyordun.
her neyse.
sen sevgili yerine koyulmayi bırak yabancı gibi nötr bir şekilde davranılmasını bile hak etmeyen adi herifin tekisin.
senden gerçekten nefret ediyorum. bazen de umrumda olmuyorsun. bazen de seviyorum ama ben seni çokça özledim. bir ilişkide sevgiden çok nasıl özlem olur anlamıyorum. 2 saatte bile özlem giderememiştim. 1.5 yıl sonuna doğru olan 2 saatin ne özlem gidermesi zaten. ama çoğu şeyi sevgimden değil özlemden yaptım. bu özlem boktan bir şey. tam bir illet. ne kadar kontrolcü ve ölçülü olduğumu biliyorsun. ama o fotoğraf olayı beni aştı. zaten bir süre sonra kendime pişmanlık yaşamama izin vermeyip kendin ettin!
ve sanıyorsun ki tüm bunlar senin için hayır, tüm bunlar benim yerim ve sevdiğim insanlara sağladığım toleranslar içindi. hayatımdan normalde çıkardığım hiç kimse bana yazamaz hadi hadi yazdı b.k cevap veririm. en fazla söver sonra engellerim. bu 1-2 defa olur. ama sen her yazdığında kötü olsa dahi cevap verdim. çünkü senle kavga etmem bile beni mutlu ediyordu bir yandan. bu sensin sen, benim sevdiğim kişi. senin kışın bile bana ilkbahar anladın mı? içinde olduğun her şeyi seviyorum. yani severken ki içinde olduğun her şey ve karakter- ahlak sınırları içindekiler. beni kırmana rağmen bu yüzden konuşmaya devam ediyordum. senden hıncımı da alıyordum tabi. bunların bir kısmını sakladım o da artık" ihanet eden yabancı" ya dönüştüğün içindi. ne ağladığım ne de tam mutlu olduğum bir ben'i görebilirsin. neyse.
hâlâ ağlayabiliyorum özlemden. sevin. sevgi dışında nefret beslesen daha az acı çektirirdin. biliyor musun bazen bu ağlattığın zamanda sana yazıp "şu an senin yüzünden ağlıyorum. mutlu ol." diyesim geliyor. mutluluğunu düşünen ve isteyen ben bunu gerçekten bilse yapardı. çünkü lanet olsun ki içimdeki sevgi dozer gibi üstümden geçsen dahi sana bir taş atmaya dayanamıyor. ben senle kötü olmaya dayanamıyorum. sana senden nefret ediyormuş gibi yazmaya. canın acırken umurumda değilmiş gibi yapmaya vs. bazen aklım çıkıyor bazen ödüm kopuyor.
bu kadar büyük bir sevgiyi nefret olarak göstereceğim kadar beni mahvettin. ben senin 5-7 ömrünü alıp çektirsem denkleşemeyiz.
ve "sevdiğin gibi sevil."
"yaşattığını yaşat." demek bile içimden gelmiyor. bunlar sana en büyük beddua olur. sonra hiç gülemezsin. kahkaha sesini başkalarının duymasindan da nefret ediyorum. ben kimseyle muhatap bile olmazken sen de gülme yani ne olurdu? iş arkadaşı vs. bana ne.
(kıskançlıklarımdan pek haberi yoktu ve hasta kişiliğim yok. bu yüzden onu hiçbir zaman ve hiçbir şekilde kısıtlamadım. sadece o kadar severken başkaları benden daha çok görüyor, duyuyor vs. diye içim gidiyor. o benim, bana lazım vs. normal olaylarda kıskançlığımi dolaylı yoldan dile getirdim ama bunlar asla itici veya bokktan şekilde değil. ve evet bu kadar detaya inerken. kendimi zor tutuyordum. çünkü o benim sevdiğim ve ben kendi duygu ve düşüncelerm yüzünden onu kısıtlama ya da mutsuz edebilme hakkına sahip değilim. o da benim için aynı şekilde. yok arkadaşa karış, yok kıyafete, yok gidilen yere vs. bir s. git. ayrıca onun kız arkadaşları da vardı. bu yüzden kıskanıyordum zaten. ben göremiyorum onlar görüyor...)
ben hâlâ çirkin görünmeye çalışıyorum. bir gün denk gelirsek bunu ayrılmaya bağlamayacak kadar beyin kullanım alanını genişletmişsindir umarım. ve sen beni en güzel halimle (makyajsız sadece mutlu ve içten) gördün. ona rağmen bunu yaptın. o yüzden ben sana her halimle çirkin geliyorumdur zaten. neyse.
ve korkak herifin tekisin. sevgide korkak olanlardan nefret ederim. çünkü bu yetersiz veya sağlam olmayan sevgi demek. senin kalıbına soksunlar. senden nefret ediyorum. ve hepte söveceğim. kişilik ve ahlak açısından tam bir küfürbaz haydo versiyonusun. o yüzden bu laflarımı yadırgama, övgü yerine koy. canı bok olasıca! (bu sana özel.)
devamını gör...
4614.
köşeye geçip itirafta bulunmayı sevmiyorum.
devamını gör...
4615.
son nefes cicegi benim itiraf hakkimi da kullanmis.
devamını gör...
4616.
birilerine elleri arkadan bağlamakla ilgili bir şey demiştim onu aklımdan çıkaramıyorum
devamını gör...
4617.
kendimi sermayeye meze ettiğim için tüm özgüvenimi kaybettim. hareket etmem için bankada yeteri kadar param yok ve borçlarım da çok. çekip gidemesem de usulca masadan kalkıp gideceğim zamanı ayarlamaya çalışıyorum bu yüzden.
devamını gör...
4618.
çok bunaldım, çok sıkıldım bu ara. ve herkesten nefret ediyorum.
devamını gör...
4619.
kadını çok seviyorum da o istanbul'da ben edirne'deyim. bu yaştan sonra ne o ne de ben uzak ilişki yürütebilecek kafa sağlığında değiliz.
devamını gör...
4620.
gs'lıyım diyorum. fakat fenerliyim. üç büyüklerin rozetini de aldım . hobi olarak bir bjk rozeti kullanıyorum , bir fb , bir gs. zaten futboldan da anlamam.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276