1561.
"amca beni kaldırsana, göremiyorum"
sen de bakmayıver denize çocuğum,
görmeyiver mutluluğu
sanki mutluluk bu denizlerden
-ölmekte üzere olan-
martılar gibi göçmedi mi?

az önce yazdım, nasıl güzel olmuş? *
devamını gör...
1562.
live fast die young mottosuyla yaşıyoruz. iyi güzel, eyvallah da daha ben ciddi ilişki yaşamamışken bu yaşta* arkadaşlarım evlilik teklifi alıyor, kedi sahipleniyor; sanki çocuk doğurmuş gibi sürekli kedilerin ne yaptığını, ne kadar "genius" hayvan olduklarından bahsediyorlar vs. bunlar yetmiyormuş gibi iş değiştirmeler, taşınmalar... bunları yaşayacak yaşta mıyız gerçekten? böyle şeyler duyunca yemin ederim midem bulanıyor.
devamını gör...
1563.
ne zaman hastalık, grip, nezle, covid muhabbeti olsa girdiğim çoğu ortamda hep bana bulaşmadığından bahsederdim. hakikaten de o kadar uzun bir süredir hasta olmamışım ki yazın ortasında yakalandığım nezleyle yatıyorum. şu entryi girene kadar kaç kez hapşurdum bilmiyorum. ama özlemişim, garip ama cidden özlemişim.
devamını gör...
1564.
sarhoşken öyle ivedi, eylemleri net ve iş bitiren birine dönüşüyorum ki çok düşünmenin bir çeşit lanet olduğunu en net o zaman anlıyorum. oyunları daha iyi oynuyorum, konuşmalarım daha samimi ve net oluyor, bir şey yapmaya karar verdiğimde hızlıca ve düzgünce yapıyorum. antidepresan kullanmak ta bende benzer etkilere sebep oluyor. eski sevgilim de açıkça sarhoş ve antidepresan kullanan beni ayık benden daha çok sevdiğini belirtmişti*. tek problem hiçbir şeyi o kadar umursamadığımdan işleri savsaklayabilmem. eminim etrafımdaki herkes şansı olsa beni değil sarhoş beni tercih ederdi.
devamını gör...
1565.
dünyanın en çirkin ama en efendi kedisine aşığım. bu aynı zamanda benim erkekleri sevme şeklim.
devamını gör...
1566.
bazı şeyleri beklemeyi, ümit etmeyi bıraktım. gerekmeyen konulara fazla çaba gösterip gereken konulara hak edilmediği kadar az bir çabayla yaklaştığımı fark ettim. bundan dolayı hafif kısa mıdır uzun mudur bilemem fakat bir sürece girdim. kısa mı olur uzun mu olur bilemem fakat beni olur da takip edenler sözlükte eskisinden daha az aktif görürseniz sebebi gereken konulara daha çok çaba sarf etmem gerektiğini fark etmemdir. biraz kendimi dinlemem gerektiğini, kendime izin verip eğlenme ihtiyacı içerisinde olduğumu fark ettim. yani uzun lafın kısası elbet eski aktifliğimi yakalayacağım fakat şu an değil. * venus uzun soluklu kendini dinleme, tatilde bol bol eğlenme, kulüplerine yaratıcı fikirler bulma ve en önemlisi hayatındaki en önemli şey olan sevdiklerine vakit ayırmaya daha çok özen gösterecek. beni uzun süre buralarda görmeyeceksiniz demiyorum fakat eskisi kadar da aktif olamayacağımı belirtiyorum. herkese keyifli sözlükler diliyorum. mutlu olun ki ben de mutlu olayım, sevgiyle kalın. *
devamını gör...
1567.
oyuncak kedime sarılarak uyuyorum.
devamını gör...
1568.
yazmaya gerek, yukarıdaki yazarımız her şeyi özetlemiş.
devamını gör...
1569.
neyi itiraf edeyim ki, komple nakıs biriyim.*
utangaçlık bende, konuşma özürlülüğü bende, selam vermekten aciz biriyim, her türlü iletişimden utanan, çekinen biriyim.
böyle biri yalnız olmasın da kim olsun...
devamını gör...
1570.
twitter'dan bir hayli popüler bir beyi beğeniyordum. gelecekte dm'den konuşma planlarım vardı. yeni manita yapmış. ve ben kendimi çok kötü hissediyorum. bu normal mi? kime ulaşmaya, konuşmaya çalışsam sevgilisi çıkıyor. lanetli ve bahtsız, kısmeti kapalı bile değil kısmeti olmayan birisiyim.
(bkz: normal sözlüğü günlük gibi kullandığım başka bir gün daha.)
devamını gör...
1571.
ölümden bile korkmayacak kadar deli birisiyim. hayattan vazgeçmiş birisi değilim. tek derdim biraz dinlenebilmek. tek korkum bütün zorluklar bitince oh be! dedikten sonra ne olacak?
devamını gör...
1572.
kötü giden hayatım daha ne kadar kötü olabilir derken bu sabah daha kötüsü oldu. sol gözümü kaybetme riskim var. işimi ve evimi kaybettim. ailem ile bağım koptu. zaten savaşıyordum. sadece nefes almak istemiştim biraz ama fırsat olmadı. fırtına koptu ve savaş daha da şiddetlendi. ama daha güçlüyüm artık. hayatı seviyorum ve son nefesime kadar savaşacağım. pes etmek yok.
devamını gör...
1573.
itiraf ediyorum nidasıyla başlamayan hiçbir itiraf, itiraf değildir diyorum ve itiraf ediyorum: fuzzy lee ve spawn'ın aynı kişi olduğunu düşünüyorum. bu düşünce nereden çıktı inanın bilmiyorum. bence konuya bi açıklık getirsinler.

bir diğer itirafım da sözlüğün ablasına gelsin: nedenini bilmiyorum ama köylü yazardan ironileri çok seviyorum. tanımıyorum, bu sevgi nereden geliyor onu da bilmiyorum. tanımların enerjimi yükseltiyor ablaaa fighting* artık radyo yayını yapmalısın yaa.. searches
devamını gör...
1574.
çabuk sıkılır oldum her şeyden.
devamını gör...
1575.
daha yeni mezun oldum hatta o kadar yeni ki kep bile atamadım :d biraz olsun mola vermek istiyorum her şeye bu yüzden kendi mesleğimi yapmak istemiyorum. ailem dışındaki çevredense sürekli aynı şeyleri duyuyorum. " en azından bi kurumda geçici olarak çalışabilirsin vs vs.." o kadar sıkıldım ki bu durumdan. zaten pandemi yüzünden meslek de dahil birçok şeyi yapma hevesim kaçmıştı. bırakın biraz toparlayayim kendimi hem sizene a**
her neyse çok küçük bi işe giriştim, bir şeyler satarak yolumu bulayım dedim onu da elime yüzüme bulaştırdım sanırım.*
benim bi şekilde kendi yolumu kendim çizmem gerekiyor ama nasıl bilmiyorum.
devamını gör...
1576.
itirafım yok. pek dürüst bir insanım.
devamını gör...
1577.
mutluluğa bir adım kala yaşıyoruz… ama neden kala da mutlu değil ?

günler akıp gidiyor. zaman anlayamadığımız kadar hızlı. bu tempoya ayak uydurmak için elimizden geleni yapıyoruz. koşturma içerisinde gözden kaçırdığımız aslında fark etsek hayatımızı güzelleştirecek öyle güzel sırlar var ki. hepimiz biliyoruz bunları. yapıyor muyuz? muallak. bazen gözden kaçıyor, bazen önemsenmiyor, bazen hayatın ağır yükü altında aklımıza bile gelmiyor bunların bize katacakları.

gülümsemiyoruz mesela doyasıya… neden? o mucizevi tılsımı yaysak ya etrafımıza. sabah kalktığımızda yüzümüzü yıkarken tebessüm etsek ya aynaya, ev halkına, ekmek aldığımız bakkal amcaya, kedilere, köpeklere, kuşlara, bindiğimiz dolmuşun şoförüne, yanımıza oturan yaşlı teyzeye, mesai arkadaşlarımıza… bütün bir günü kurtarabilir o aynada gördüğünüz tebessüm ve işin ilginci sadece sizinkini değil. gülümsemek bulaşıcıdır unutmayın ve etkisi buzları eritebilir.

hoş görsek! bırakın çocuğunuz çocukluğunu yapsın, kızmayın hemen. yıkmayın o minnacık yüreğin sizin merhametinize olan inancını. arkadaşınız boşboğazlık mı yaptı, çatın kaşlarınızı belki ama uzatmayın. zedelemeyin arkadaşlığın görünmez bağlarını. eşiniz, sevgiliniz sizi üzecek bir davranışta mı bulundu alın karşınıza konuşun. atmayın içinize, büyütmeyin olayları, derin yaralara çevirmeyin. sevgiden daha yüksek çıkmasın o sorunun sesi. köprüleri atacak kıvama gelmeden bakın gözlerine ilk günkü kadar çok seviyorsunuz yine… insanlardan hoş görüyü esirgemeyin. gereksiz tatsızlıklar ilk önce sizin canınızı sıkar. sonra yine sizin… kin tutmayın. içinizde biriktirdiğiniz bu duygu sizi günden güne kemirir. insanlar için besleyeceğiniz güzel duyguların da önüne geçer. affedin, affetmenin verdiği o huzura erişin. gerektiğinde özür dileyin. korkmayın, küçültmez sizi. değer verdiğinizi gösterin onlara. özür dilemenin verdiği hazzı ilk siz yaşayın ,pişmanlığı karşıdakine bırakın. teşekkür edin. yanınızda oldukları için, sizi sevdikleri için, destek oldukları için… gösterin minnetinizi ,yeri geldiğinde taktir edin. taktir edilmenin verdiği duyguyla daha da sağlamlaşacaktır o dostluk, arkadaşlık ,sevgi ,saygı…

ön yargılarınızı saklayın sandıklara. bu bir erdem değil. sizin sandığınızdan çok başka çıkabilir her şey. her zaman bir örneğiyle karşılaşmışsınızdır. ‘işe yaramaz’ dediğiniz gelir en zor anınızda size destek olur. ‘vay be adam gibi adam’ dersinizde akşamına kalmaz soytarılığının ilanı. herkese bir şans verin. kimseden selamınızı esirgemeyin. selam muhabbetin başlangıcıdır. kalpteki sevgiyi ateşler. kalbinizde biriktirdiğiniz her sevgi kötü duyguların kalpten tasfiyesini sağlar. kalbi temizler.

yardım sevin! evet doğru anladınız. gerektiğinde yardım edilmesine izin verin. her şeyi bilmek zorunda değilsiniz, bilmeyin zaten. küçük dağları ben yarattım edasıyla, her şeyi ben bilirim moduyla konuşmayın insanlarla. insan yalnız bir varlık değil, bu doğasına uygun değil. bırakın size de yardım etsinler. hem emin olun bu sizi insanların gözünde daha da yüceltecektir. insanlarla konuşun, paylaşın, yardım isteyin, sorun, girmek isteyenleri hayatınıza buyur edin. duvarlar, ben biliyorumlar sizi çok daha yorar. eğer bir kabuğa ihtiyacımız olsaydı çekilmemiz gereken, bir ksmlumbağa gibi kabuklu doğardık. biz sosyal bir varlığız. paylaştıkça mutlu olur. yardım aldıkça yardım etmenin güzelliğine varırız. yardım ettikçe insanlığımızla gurur duyar iç huzura yavaş yavaş yaklaşırız.


kendiniz olun. birileri için eğilip bükülmeyin. ya da birilerine benzemeye çalışmayın, herkes kendi kabında güzeldir. kıyaslamayın kendinizi başkalarıyla. ailelerin, çevrenin başlattığı ‘şu şöyle oldu sen hala bir baltaya sap olamadın’ saplığından kurtarın kendinizi. bir kıyas yapacaksanız sizden daha zor durumda olanları düşünün. itilen kakılan en yakınları tarafından bile sevilmeyenleri getirin gözünüzün önüne. bir eviniz, bir aileniz, bir işiniz olduğunu sağlıklı bir ömre sahip olduğunuzu görün.


‘ne demek istedi?’, ‘neden öyle baktı?’ lardan kurtarın kendinizi. bırakın ne demek istediğini siz ne hissediyorsunuz nasıl mutlusunuz ona bakın. size iyi gelmeyen insanlarla ilişkinizi bir kez daha gözden geçirin. haset, kıskanç, çıkarcı, kendinden başka kimseye yararı olmayan ve her fırsatta laflarıyla karşısındakini iğneleyen insanlardan imkan buldukça uzak durun. selamdan öteye geçmemeye çalışın. kendi ruh sağlığınızı ruh sağlığı sağlam olmayan insanlar için bozmayın. hayır demeyi öğrenin. her şeye evet demek, her söyleneni kabul etmek sizi mutlu etmez aksine bir süre sonra mutsuzluğa kapılar açar. içinizde tarifi zor bir tatminsizlik oluşur. ortayı bulmaya çalışsanız da bunu kendinize zarar vermeden yapmaya çalışın.


açık arayıp sürekli hata kollayan insanlar bir süre sonra hiçbir şekilde memnun olmamaya başlar. bunu alışkanlık haline getiren insanlar iç huzurlarını kaybederler. psikiyatrist martin seligman’a göre örneğin vergi müfettişleri günlerini evrakların aralarında açık arayarak geçirdiklerinden evlerine dönünce de özel hayatlarında açık aramaya başlarlar. aynı durum avukatlarda da vardır. bazen bazı durumlarda açıkları görüp insanları eleştirebiliyoruz fakat zamanla bu durum alışkanlık halini alabilir ve insanlar tarafından sevilmeyen ve insanları sevemeyen bir insana dönüşürüz.


evet bir idealiniz olsun ama o ideal olmazsa olmazınız olmasın. gelecek kaygısıyla korkusuyla anı yaşamaktan alı koymasın bizleri. sahip olmak istediklerinize odaklanıp sahip olduklarınızı göz ardı etmeyin o ideal uğruna. sahip olduğunuz her neyse sarılın sıkı sıkı. kıymet bilin. ben içimden seviyorum demeyin, karşınızdakine de yansıtın bunu. durup dururken seni seviyorum, iyi ki varsın deyin ve yaşatın bunu hareketlerinizle. güçlendirin ilişkinizi. çevresindekilerle ilişkileri iyi olan insanlar daha çok mutludurlar. daha çok sevilirler. hayatının her anına her yerine yansır bu durum.


başka uğraşlar bulun kendinize. iş ev arasında mekik dokurken hayatın güzelliklerinden uzaklaşırsınız. negatif enerjinizi atamazsınız. örneğin evde olan bir olay işinize, işte olanda evinize yansır. sizi oyalayacak, kafanızı meşgul edecek, negatif enerjinizi atacak ,hayata daha pozitif bakmanızı sağlayacak bir hobi edinin kendinize. kitap okuyun, başka dünyaların kaplarını açın. yazı yazın, içinizdeki tüm duyguları buna yansıtın, dışarıya taşmasın. kurslara gidin. sosyal etkinliklere katılın. dünyanızı ve bakış açınızı küçültmeyin. hayatımız zaten çok fazla stresli ve sıkıntılı. bunun farkında olup daha eğlenceli tercihlerde bulunun. misal dram filmlerini bırakın bir kenara, entrikalı dizilerle meşgul etmeyin kafanızı, içinizi karartan müzikleri silin gitsin. keyif almak için yaptıklarınız içinizi bulandırmasın bari. mutlu bir yaşam sizi mutlu eden uğraşlardan geçer hüzünlendirenlerden değil.


dua edin. ya da iyi dilekler sunun inandığınız her neyse ona. içinize dolan huzuru o zaman görün işte. mutluluğun asıl kaynağına yönelin. kendinizi yalnız mı hissediyorsunuz açın ellerinizi silinsin o kimsesizlik duygusu. konuşun anlatın içimizi dökün.


baharın rehaveti mi sardı bilinmez herkeste bir huzursuzluk herkeste bir mutsuzluk. sağım solum solgun yüzler… mutlu olduğumuzu bilmediğimiz için mutsuzuz aslında çoğu zaman. hayat o kadar hızlı akıyor ki koşturmacada kendimizi unutuyoruz. sonrası ani bir patlama. ‘neden mutsuzum? , aslında hiçte mutsuz değildim, ne oldu birden?’ söylemleri. yol alırken yaptıklarımıza ya da yapmadıklarımıza dikkat etmeyip sonradan geldiğimiz noktaya şaşırıyoruz. geri dönüş ise bayağı meşakkatli ya kendimizden ya da çevremizden taviz veriyoruz eskiye dönebilmek için. tüm tabiat yenileniyor şimdilerde. ağaçlar filizleniyor, çiçekler tomurcuklanıyor, hayvanlar daha bir neşeli koşturuyor sanki biz neden yenilenmeyelim? neden atmayalım üzerimizde ki ölü toprağı? haydi sıvayın kolları! güzel düşünün, güzeli düşünün tüm mutluluklar sizin olsun… bu bahar yeni bir ‘mutluluk’ olsun…

05.04.2015
bir yerel gazetede yayınlanan köşe yazım.
sonra anlaşamam bazı nedenlerden iptal oldu ve tüm yazılarımı kaldırtmıştım. arvişde buldum az önce. aslında biraz sevindim ve güldüm halime. nasıl sevgi pıtırcığı bir kalple yazılmış ah canım kendim.

neysem zaten yeterince uzun okunacak mı o bile meçhul. daha fazla uzatmayalım.
devamını gör...
1578.
küçük kardeşe büyük bir hayat dersi!
küçük bir çocukken abim radyodan dinlediği bir olayı anlatmıştı. bir genç otobüste yolculuk yaparken yanına orta yaşlı bir kadın oturur. bir süre sonra gence saati sorar. saati söyledikten sonra gencin gözü kadının kolundaki saate takılır. kadın fark eder ve saatinin yanlış olduğunu ayarlamayı bilmediğini söyler. genç şaşırır. ‘ama nasıl olur, saat ayarlamayı herkes bilir’ der ve hafiften kadını küçümser bir gülücük atar. kadın mahçup bir edayla ‘ona henüz sıra gelmedi’ der. sohbete başlarlar genç artık daha çok şaşkındır. kadının çok iyi bir üniversitede profesör olduğunu öğrenir. ve ekler kadın; ‘o kadar yoğun bir hayatım oldu ki böyle ufak ayrıntıları öğrenmeye zamanım olmadı. bunlara kafa yoramadım. evdeki tv’yi açamıyorum. telefonumun bazı ayarlarını beceremiyorum hala. aile toplantılarında anlatılan uzaktan akrabanın kızının, oğlunun maceraları ilgimi çekmiyor. kazara gittiğim düğünlerde ki kıyafet şaşasına yetişemiyorum. işin özü ufak şeylere yetişemiyorum. geri kalıyorum. o kadar yıl okudum, o kadar kitap yazdım, onca derse girdim, konferans verdim… gel gelelim hayatın detaylarına yetişemedim…’


abim bu hikayeyi bana ben çok ufakken anlatmıştı. daha o yaşta anlamamı istiyordu. küçük insanların küçük olaylarla ilgileneceğini. eğer büyük insan olmak istiyorsan hedeflerin büyük olsun diyordu. bazen rastgele bir hikaye, bir mimik, bir hareketin nasihatten daha çok işe yarayacağını biliyordu. gözlerimin içine bakıp ‘ya gördün mü koca prof. saat ayarlayamıyor’ diyordu. ayıplamıyor özendiriyordu. tabi bu şu demek değil. bırakın saatler ayarsız kalsın, tv’ler açılmasın bu işin özünü kavramak amaçlı anlatılmış bir hikaye . asıl mesele şuydu. küçük olayların gölgesinden sıyrılırsan büyük insan olursun. ya da o büyük saydığın hedeflere ulaşırsın.


birde işin küçük insanlar boyutu var. tabi ben şimdi kimseye küçük insan yaftası vurmayacağım. biliyorum ki küçük insan yok. küçük hedefler, küçük amaçlar, küçük uğraşlar, küçük dünyalar var… bunları küçük kılan düşüncelerimiz. kendi hayatımızı kendimiz küçültüyoruz çoğu zaman. bir arkadaşımız iş hayatında bir başarımı elde etmiş onunla mutlu olmak yerine onu delice kıskanmak küçüklük. komşumuz bir araba mı almış hayırlı olsun komşum demek yerine ala ala şu kıytırık arabayı almış bizim jep’in çeyreği bile etmez demek küçüklük. iş yerinizde yeni başlayan iş arkadaşınıza işi öğretmek, destek olmak yerine bilgi saklamak açık aramak küçüklük. akrabalarla, komşularla iyi geçinip aile gibi olmak varken onun lafını buna bununkini şuna taşımak küçüklük. herkesle anlaşamazsın tabi, bunu kimse beceremez ama senin düşmanın bellediğinin dostunun aklını çelmeye çalışmak, düşmanının düşmanıyla dost olmaya çalışmak küçüklük.


bile isteye niyetliyse bir insan küçük davranmaya yapacak bir şey yoktur. ama bazen insan tamamıyla içten taşan duygularla hareket eder işte buradaki büyüklük bunu fark edip duygularına hakim olup doğruyu fark etmektir. duygular bizi değil biz onları yönetmeliyiz. kontrol bizde olmazsa duygu yoğunluğu ve karışıklığıyla baş edemeyip hem kendi canımızı hem de çevremizdekilerin canlarını fena yakabiliriz.

abim büyüdüğümde küçük heveslere, küçük hesaplara, küçük duygulara kapılabileceğimi düşünmüş ya da çevremdekilerin bu tarz yönelişlerde bulunup beni üzebileceklerini hissetmiş olmalı. erken bir uyarıyla beni gerçek dünyaya hazırlamaya çalıştığı çok açık.

aldanma! aldırma! sen hedefini belirle koş koşabildiğin kadar. yanında olanlar seninle, olmayanlar geride kalır… büyük ol! büyüklük yap! belki dünyayı değiştiremezsin. ama dünyanı ve çevrendekilerin dünyasını değiştirebilirsin. tıpkı abimin kendi dünyasını ve benim dünyamı değiştirdiği gibi. teşekkürler abim. güzel uyu…

05.15.2015 yerel bir gazetedeki köşe yazım.
şuan yayında değil.
devamını gör...
1579.
bazen kapağında 5. sınıf fotom ve altında bu günlüğü izinsiz okumayın yazılı günlüğümu üzerinden 10 sene geçmesine rağmen açar okur, şimdiki halimden de notlar alarak o küçük halime duygulanıp aglarim. sanki beraber oturmusuz ben okuyorum o küçük kiz beni dinliyor. hemen yanı basimda beni izliyor. her sayfada o küçük beni tekrar tekrar severim. yazdığım bazı cümlelerde gerçekten kocaman olmama rağmen hala çocuk gibi ağlarım. muhtemelen bir 10 sene sonra da o küçük benle birlikte oturup o günlüğü gözlerim dolu dolu okuyacagim. değişik bir terapi.
devamını gör...
1580.
çamur gibi yaptığın kahveni bile özledim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların itiraf köşesi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim