4641.
kimseye haksızlık etmek istemiyorum, en çok da kendime...
güzel giden bir şeyi bozup dökmek de istemiyorum ama bazı şeyleri de sindirmem zaman alıyor. biliyorum, benimle hiç ilgisi yok, benden öncesi olan her şey, hepsi de aşırı normal, hatta duydukça gayet içten "tamam, çok normal" de diyorum. gerçekten bunların normal olduğuna çok iknayım ama yan yana kalabilmek için de bir şeyleri görmeye ihtiyacım var. bana herkesin "görmüyor musun işte" dediği şeyi göstermen lazım! içimdeki bu endişeleri, soru işaretlerini yok etmeden yaşayamıyorum...
devamını gör...
4642.
insanın insanı sevmediği bir dünyada ya bartleby aktif bir şekilde savaşırsa?
anılarıma giden yolda değer verdiğim bir insana; "anına koyayım" demek istiyorum
tam da burada,
trachtenbergle hesapladım baktım uzaklığa
hedefe giden adımlarım martin eden sendromunda. sürekli intihar düşüncesine karşı koyan birinden daha güçlü bir şey olabilir mi bu dünyada?
devamını gör...
4643.
aşkınızla bir gün ölürsem evet,
atın mezarıma solgun bir demet...
devamını gör...
4644.
meylettik, vazgeçtik.

aradaki virgülde kim ne anlarsa.
devamını gör...
4645.
kendime bile söylemekten korktugum şeyler var. bir şeylere başlamak için unutmam gereken şeyler var. ama unutmamak daha ağır basıyor.
devamını gör...
4646.
istediğim hiçbir şeyi elde edemedim, istemediğim şeyler beni elde edebildi. bağıra bağıra küfür edip buraları terk etmek istiyorum.
devamını gör...
4647.
koşuyorum durmadan. düşünecek vaktim olmuyor bir çok şeyi bu sayede, bazen iyi mi yoksa kötü mü diye düşünüyorum bu durum ama iyi galiba. bu sırada içimden bir ses başladı bizimkinin kendini kandırma saatleri diyor ama olsun ben yarınki dersleri gösteri ve konferansları düşünürsem onu da bastırırım. da yok bastıramıyorum ben onu be. böyle şurda dakikalarca bir şeyler yazıp bozuk düzenden küstah insan ilişkilerinden de bahsetmek istemiyorum, anlatacak bir şey de yok itiraf da yok haliyle. anlayacağın sabri, bunalıyorum sıkılıyorum anlam veremiyorum. afallıyorum hatta düşüyorum da eskisi gibi bir iki dakikaya kalkamıyorum. bahçemdeki bütün çiçekleri koparmışlar ama hakim bey bahçeye elektrikli tel çekmemişim diye beni tıkıyor kodese. neyse, bu gece kimse iyi geceleri haketmiyor. ben dahil.
devamını gör...
4648.
istanbul'un suyunu ben bitiriyorum.
devamını gör...
4649.
insanın kök ailesine yabancılaşması minnoş kalbime çok ağır geliyor. her zaman önceliğim onlar olacak zannederdim. ailem derken onları kast edeceğimi düşünürdüm içten içe. sonra nerde ne zaman değişti bu gidişat ondan emin olamıyorum. ama üzülüyorum biraz bunun değişmesine. kendime yakıştıramıyorum da denebilir. çoğuna göre normali bu zaten de ben kendimden beklemezdim şahsen. neyse, böyle şeyler sabaha karşı beş buçukta düşünülmez.
devamını gör...
4650.
başıma bir şey gelmeyecekse son iki senedir içimde namaz kılma isteği var.
bak bunu en son çalışma masamda duran votka ile bakisirken düşündüm.
sonra sağımdaki iblis seslendi "şişe bitsin öyle başlarsın; o kadar para verdin yazıktır hem israf büyük günah!"
ardından solumdaki melek seslendi "ya şişe bitmeden ölürsen? o kadar ömrün olacak mı ?"

meleği söverek kovdum yanımdan.
şüphesiz ikarus ne ölüm korkusundan ne ahiret beklentisiyle iman eder! bizimki içten gelen bir sevgi.
bazen çok bunaldigimda içerim ben. böyle tek başıma. dinlendiriyor. hani asabilsem bunları zaten ilk önce sigarayı birakicam.

şimdi hem içip hem namaz kılmak da olmaz bilirsiniz. ayıp yani. belki bir gün sahih bir kul olmayı başarabilirim. ama var yani o istek.
çok garip geliyor bu durum bana.
çelişkiler içerisindeyim.
devamını gör...
4651.
sanırım evrene ya yanlış mesajlar gönderiyoruz ya da mesajı doğru gönderiyoruz da neticesini biz beğenmiyoruz...

şey gibi; sizi sevecek, anlayacak ve gerçekten efendi birilerini beklersiniz ama bunu istediğiniz kişiden beklersiniz ama karşınıza başka biri bu şekilde çıkar. bazen gerçekten ne bizim için hayırlı anlayamıyorum. doğru seçenek değil, seçenekler arasında kalıyorum ki bu aşkla ilgili de değil. sanki hayatımın her evresinde seçenekler silsesi hakim ve her yol da doğru gibi geliyor.
devamını gör...
4652.
ıt's my birthday ta daaa
devamını gör...
4653.
ben mehdiyim
devamını gör...
4654.
bir daha aşık olmamayı göze aldım.
devamını gör...
4655.
bilmiyorum daha evvel demiş miydim?
çok çocuk gibi davranmıyorum belki ama hala çocukluktan kurtulabilmiş değilim. yetişkinliğe geçiş yapmadım. tercih etmedim diyebilirim.
başkaları gibi yaşamıyorum, düşünmüyorum.
olduğum yerde durmak yetiyor bana. zahmetsiz, çilesiz, risksiz, konforlu...
akranlarımın hatta küçüklerimin bile yüklendikleri şeyler onları başkalaştırdı...
dün ne olup bugün neye dönüştüklerinin gayet farkındayım. ve bu yeni hallerini hiç mi hiç sevmiyorum.
ve benim öyleleriyle hiçbir işim de olamaz.

insanların amaçları, değer verdikleri, çabaları, telaşları, bencillikleri, kaygıları, korkuları ve daha bir çok şey...
bunların hepsini gördüm, tanıdım, anladım ve kendi adıma reddettim..

ben yeni aldığım bir kitabı saatlerce sevebiliyorum hala. böyle bir şey bu. ne derseniz deyin buna. mutluluklarım, heyecanlarım başka şeyler. beni mutluluktan neredeyse öldürebilecek olan şeyleri küçümseyenler olabilir ama bu böyle.

yetişkinlerin amaçları ve dertleri üzerine düşündüklerim hala aynı.
çocukken de bunlar neyin kafasını yaşıyor derdim.
ciddiye almazdım.. önemsemezdim. dertlerine bak, dertsiz başlarına dert açıp ağlarlar derdim. hala aynı..
misal, oğlum niye evleniyorsun bu genç yaşta dalleme derdim birine içimden. hala da aynısını söylerim. çiftleri bu mutlu günlerinde...
"mutlu gün dedikleri buysa koyim böyle güne." derdim. bugünün bu kılıkta bu gürültüde, telaşta mutlu bir gün olabilmesi bir kere mümkün olamaz. günün bizzat kendisi üzgün, siz neyin mutluluğundan bahsedebiliyorsunuz?"

neyse geçelim, yetişkinlerden beklenen şeyler vardır. ve daha da önemlisi, yetişkinlerin kendilerinden beklentileri...

benim kendimden çok büyük beklentilerim yok tanrıya şükür! kendime yüklemiş olduğum önemli bir sorumluluk da yok. çünkü gerek yok. bundan sonra kayda değer hiçbir şey olmasa da olur.. ooh mis.
ve ayrıca, kim bizi beğenir, takdir eder, övermiş, ya da küçümsermiş, beğenmezmiş zerre şeyimde değil. buna da oooh mis..
namusunla, efendi gibi yaşadıktan sonra gerisi boş. herkese verilecek bir cevap da elbet bulunur..

yok çok kazanmakmış, onu da yapmakmış, şuraya da gitmekmiş, şunu da almakmış, bunu da yaşamakmış, şunu da öğrenmekmiş... şöyle de başarılı olmakmış. eee?
yok abi yook.. kim söylerse söylesin bu formüller herkes için kesinlikle geçerli değildir. neyse.
devamını gör...
4656.
kendime dair bazı hislerimi ve düşüncelerimi itiraf edip bir nebze rahatlayamayacak kadar ifşa oldum lol sanırım anonim kalmanın önemini şimdi anlıyorum.
devamını gör...
4657.
ben zannedersem zeki müren kadar yalnızım ve bu yalnızlık da bana lazım. bu beni besliyor, bana öğretiyor, beni eğitiyor ve tanımlıyor. yolum böyle uzanıp gidecekmiş meğer. ve benim en derin sevdam bu yalnızlıktan doğacakmış...

kalbimde tek bir sevda var, ve bu sevda en büyük, en saf olan sevda. o kadar kutsal o kadar büyük...
bin yıl kimseyi aramam, bin yıl yaşasam da aramam.. böyle bir sevda can bulmuşken içimde, ben mutluyum..

benimle zamanın birinde bir şeyler düşünmüş, beni kendine münasip görmüş, benim de muhtemelen yakınlık hisseder gibi olduğum insanlara karşı salakça tutumum günün sonunda beni üzmüştür hep. bir şeyler konuşup dertleşmenin sonrası duygusal olarak yakınlaşmaya çıkmamalıydı. çünkü böyle bir olayın sonrası bende hiç olmamıştı, yoktu. yani normal insanlar gibi böyle bir olayı yeni bir hikayeye geçmenin aracı olarak görmemiş, değerlendirmemiştim.. repertuarımda olmayan şeyler benden beklenir olmuştu.. ve her şeye rağmen haklı gelişen beklentilere de cevap verememiş olarak bulmuştum kendimi. çünkü aslında en başından sonuna kadar böyle bir şeyi amaç edinmiyordum. o zaman da ne oldu? bu noktada doğal olarak bir karşılık verme korkusuyla, baskısıyla karşılaşmış oldum. ve bu ruhuma çok ağır bir yük gibi geldi...
aslında benim böyle şeylerle hiç alakam yoktu. ve ben böyle bir şey istemiyor ve dilemiyordum. tabii kendimi anlamak ve açıklayabilmek bile epeyce bir zamanımı almış olmalı. şimdi bunu daha iyi anlıyorum.
ve hala daha kendime kızgınım. daha en başından kesip atmak ya da karşındaki insanla öyle bir pozisyona girmemek en doğrusuymuş. bu kızlar da hep yanlış adreslerde dolaşıyorlar işte. hep de benim suçum değil sonuçta. zaten kaçtım yani. yapamayacağımı anlamış olmaları gerekir. zaten yıllardan beridir de kimseyle asla mesajlaşıp böyle yanlışlara girmiyorum. şükür bitti.. oh.
devamını gör...
4658.
hiç çalışmak istemiyorum. amele gibi işsizlik maaşı bağlatıp 1-2 ay m.llamak çok tatlı geliyor beynime.
devamını gör...
4659.
hayata ve yaşamıma duyduğum büyük bir öfke var. sebepleri bence çok karışık anlatsam belki de kulağa basit gelir ama beni zorluyor bu öfke. bazen canıma kıymayı gerçekten düşünüyorum ama ben korkak bir insanım. ciddi anlamda tarihin görüp görebileceği en ödlek kişi olabilirim. bir de hiç istediğim gibi olmasa da yaşamayı seviyorum aslında. güzel bir manzara gördüğümde, hoş bir müzik duyduğumda ya da en sevdiğim kitabın favori cümlesiyle karşılaştığımda. kahkahalarımda, yazdığımda, yaptığım yemekler istediğim gibi olduğunda, yemek yerken - özellikle karpuz yerken :) - hatta bazen sessiz ve karanlık bir odada yalnızken seviyorum yaşamayı. yaşamı bu kadar severken vazgeçebilmeyi düşünmek bile sarsıyor beni. dengesizliklerim ve korkularımda boğuluyorum sık sık. yapayalnızım bir yandan. ki bu kimse için bir sürpriz değil çünkü hep öyleydim ama küçük ben için öyle. onun bu yaşım ile ilgili hayalleri hiç böyle değildi. kendim için, beni sık sık görmek zorunda kalan ailem için büyük bir hayal kırıklığıyım ve bununla baş edemiyorum zaten içimden de gelmiyor.
devamını gör...
4660.
birkaç gün önce en yakın arkadaşlarımdan biri diyebileceğim bir arkadaşımın evine gittim. yemek yapacaktı, film izleriz, iki bira içer muhabbet ederiz dedik. alkolün dozunun planlananın aksine aşırıya kaçması ve çenemize vurması, ikide bir birimizin filmi durdurup bak ne anlatacağım demesiyle güle eğlene saat ilerledi. hava da kötüleşince ben orada kalmaya karar verdim. kendisi hayatımdaki her şeyi paylaşabildiğim ve beraber en çok eğlendiğim insandı ve o gün farklı bir enerji de oluştu. bir ara okcupiddeki uyumumuzun %98 olduğunu da konuşup güldük ama arkadaştık sağa kaydıracak halimiz yoktu. yine olsa yine yaparım diyebileceğim bir hatayla seviştik. uyandığımızda işe yetişmem gerektiği için bu konu hakkında konuşamadık ama sarılıp ayrıldık. gün içinde başka bir şey düşünemez haldeydim ve onun arkadaşlığını kaybetmekten korktuğum için uzaklaşmayalım temalı bir cümle yazdım sadece. sonra biz bu konudan hiç bahsetmeden normal iletişimimize devam ettik. bugün buluştuk, yemek yedik, film festivaline gittik ama o gece hiç yaşanmamış gibi davrandık. ama ufak bir gerginlik kaldı geriye. kendini hissettiriyor omzuna vurarak bir şey anlatmaya başladığımda. daha öncelerde dertleştiğimiz bir gün onu mükemmel sevgili profili olarak gördüğümü de söylemiştim. ama arkadaşı olarak söylemiştim. hala daha öyle düşünüyorum ama arkadaşına yan gözle bakan insan utancı var içimde.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların itiraf köşesi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim