yazarların itiraf köşesi
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284
başlık "mırmır" tarafından 14.11.2020 21:09 tarihinde açılmıştır.
4321.
konuşmam lazım ta kı bundan yorulana,midem kalkana kadar.(oğuz atay da demiş ya yaşarken anlaşılmaya mecburum diye çok oturdu bu cümle işte bana.)
devamını gör...
4322.
yaşadığını bilmek güzel olurdu. ne haber aldım ne bir şey. ellerim, kollarım bağlı bu durumda. umarım, nerede olursan ol, mutlusundur ve sağlıklısındır. diyeceklerim çok ama yüzüne diyebilmek güzel olurdu. eğer ki bir melek olduysan ve beni izliyorsan yukarıdan, ne kadar az inançlı olsan bile, vazgeçtim ben hayalimden. bil istedim. özür dilerim. yapamadım. dayanamadım. bünyem asla kaldıramazdı. buraya kadar gelmem aslında, ikimiz de biliyoruz ki, bir başarı. neyse, öyle işte.
devamını gör...
4323.
insanların kendilerine saygı duyulmasını isteyip karşı tarafa saygıyı layık görmeyip hunharca saldırmaları önceden çok canımı sıkar, ruhumu hasta ederdi. hatta ciddi ciddi hastalanıp yatağa düşmüşlüğüm vardır bu tavırlar yüzünden. ama artık eskisi kadar umursamıyorum. daha doğrusu olayı değil artık o insanları çok umursayamıyorum. keşke umrumda olduğunuz zamanı kaçırmasaydınız. yazık ettiniz tüh:)
devamını gör...
4324.
az evvel önceki entrylerime göz atarken defne depremine hasarlı hastane binasında yakalandıgımız entry geldi. montum icerde kaldı diye kriz yapmıstım. uff 10 senelik mont. kalsın yaa. bu ne saçmalık. gittim bosaltılmıs binada montumu aradım. fakir miyim, vizyonsuz mu, salak mı. ama en sıcak tutan montum oydu napiim.
devamını gör...
4325.
itiraf ediyorum .
bir işyerinde müdür pozisyonundayım.
kalabalık bir yer.350 kadar personeli var.bekar olduğumu da herkes bilmekte. (evlendim,ayrıldım)
yakışırken iyi giyinen, kendine bakan bir tipim.yakışıklılık derecesini gadınlara bırakırım.
her zaman popülerdim olduğum ortamlarda ,burada da popülerim.çok var etrafımda, dönüp dolaşıyorlar gacılar.
bağlanmak istemiyorum kimseye çünkü bağlanacak tipte dişi yok.ben geçici heveslerle yaşamayı seviyorum, kimseye ümit vermiyorum,hayal kırıklığına da uğratmıyorum, ne istediğimi anlatıyorum baştan. benim gibi düşünenlere kapımı açıyorum.yaşanıyor,bitiyor ve gidiyor.sonra memnun ettiysek ve olduysak ,can tekrar isterse bir daha bir daha...güzel bir dünya.
bir daha evlilik mi asla...(30 yaşımda da evlilik asla olmaz diyordum evlendim.büyük konuşmamak lazım ama bu sefer farklı.sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer)
bir işyerinde müdür pozisyonundayım.
kalabalık bir yer.350 kadar personeli var.bekar olduğumu da herkes bilmekte. (evlendim,ayrıldım)
yakışırken iyi giyinen, kendine bakan bir tipim.yakışıklılık derecesini gadınlara bırakırım.
her zaman popülerdim olduğum ortamlarda ,burada da popülerim.çok var etrafımda, dönüp dolaşıyorlar gacılar.
bağlanmak istemiyorum kimseye çünkü bağlanacak tipte dişi yok.ben geçici heveslerle yaşamayı seviyorum, kimseye ümit vermiyorum,hayal kırıklığına da uğratmıyorum, ne istediğimi anlatıyorum baştan. benim gibi düşünenlere kapımı açıyorum.yaşanıyor,bitiyor ve gidiyor.sonra memnun ettiysek ve olduysak ,can tekrar isterse bir daha bir daha...güzel bir dünya.
bir daha evlilik mi asla...(30 yaşımda da evlilik asla olmaz diyordum evlendim.büyük konuşmamak lazım ama bu sefer farklı.sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer)
devamını gör...
4326.
itiraf ediyorum; kimse benimle uğraşamaz. kafama taktığım bir şey ya olacak ya da olacaktır. o yerine gelmeden uyumam * he insanız tabi, karşı taraf benden daha güçlü çıkabilir ama benden daha azimli olamaz. er ya da geç bir de haklıysam benim dediğim olur.
susarım, görmezden geliyor gibi yaparım. tam konudan çekildim bıraktım sanarlar, davayı bir hortlatırım hayattan bıkarlar. aklımdaki bir konuyu 2 aydır kovalıyordum. bu gece saat 4'ten 7'ye kadar çözüme ulaştırmak için kolumun uzandığı her yeri aradım ve davanın peşinde olduğumu yine hortlattım. buradayım bir yere gitmedim, gece gündüz davanın peşindeyim demiş oldum. mesaj yerine ulaştı. az önce haber geldi. bir daha öyle bir hata yapmayacaklarmış. şimdi uyuyabilirim.
susarım, görmezden geliyor gibi yaparım. tam konudan çekildim bıraktım sanarlar, davayı bir hortlatırım hayattan bıkarlar. aklımdaki bir konuyu 2 aydır kovalıyordum. bu gece saat 4'ten 7'ye kadar çözüme ulaştırmak için kolumun uzandığı her yeri aradım ve davanın peşinde olduğumu yine hortlattım. buradayım bir yere gitmedim, gece gündüz davanın peşindeyim demiş oldum. mesaj yerine ulaştı. az önce haber geldi. bir daha öyle bir hata yapmayacaklarmış. şimdi uyuyabilirim.
devamını gör...
4327.
ilkokul 1. sınıftayken sınıfımda mustafa diye bir çocuk vardı. 2. sınıfa geçtiğimizde başka okula gitti. ailesi çok yoksuldu. genelde tırnakları da uzun ve kirli olurdu. üstü başı ütüsüzdü. bazen küfür ederdi. muhtemelen çok dayak yiyordu, ellerinde ve kollarında sigara yanığı izleri vardı. öğle aralarında evden getirdiği haşlanmış yumurtayı yiyordu. tüm sınıfı kokutuyor diye herkes yüzünü buruşturarak bakıyordu. hiç kimse onunla arkadaş olmak istemiyordu. bunlar da yetmezmiş gibi sınıfın günah keçisiydi. tebeşir mi kayboldu? mustafa almıştır. kapı kolu mu kırıldı? mustafa kırmıştır. sıraların üzerine bir şeyler mi çizilmiş? kesin mustafa. işte böyle böyle çok dışlanan bir çocuk oldu. hatta öğretmenimizin bile ona karşı çok mesafeli durduğunu hatırlıyorum. ben birkaç kez yanaşmaya çalışmıştım ama sınıfın geri kalanı beni de dışlar diye çok korkmuştum. şimdi olsa umurumda olmaz ama 6 yaşındaydım işte ne yapabilirdim ki başka?
günlerden bir gün sınıfta kalemliğim kayboldu. aradım taradım hiçbir yerde yok. sınıftakilere sordum, kimse görmemiş. ben o kalemliğimi de çok severdim bu arada. o yüzden çok ağlamıştım. aradan birkaç saat geçtikten sonra sınıftan biri yanıma geldi ve "senin kalemliğini mustafa çaldı ben gördüm." dedi. ben de hiç sormadan soruşturmadan gidip öğretmene şikayet ettim. ''mustafa kalemliğimi almış öğretmenim, görmüşler." dedim. öğretmen tüm sınıfın ortasında çocuğa o kadar kızdı ki. nereye sakladıysan çıkar kalemliği, ver hemen dedi. aradan onca yıl geçti bu sahne hiç gözümün önünden gitmez. sonra mustafa hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. ben almadım dedi. hoca bağırdı, o yine de ben almadım demeye devam etti. mustafa adı hırsıza çıktı diye ağladı, ben de kalemliğim kayboldu diye ağladım. aradan 2 gün geçti. o sırada annem bana yeni kalemlik almış ve içini de güzelce doldurmuştu. hiç aklımdan çıkmaz, okuldan çıkıp eve gelmiş çantamın içindekileri yatağa dökerken çantanın dibinden kaybettiğim kalemliğim çıktı. meğer kitapların altında ezilmiş kaç gün, araya sıkıştığı için de görememişim. yaşadığım dehşeti, utancı asla unutmam, unutamam. her şey hala dün gibi. 6 yaşındaydım ama o an gerçekten yerin dibine bile layık olmadığımı hissetmiştim.
sonrasında anneme söyledim. sanıyorum ki öğretmenle konuştu ve bir şekilde hallettiler. ama ben hiçbir zaman gidip mustafa'dan özür dileme cesaretini gösteremedim. o da sanki beni daha çok utandırmak istermiş gibi her sabah günaydın demeye devam etti. ben ona hiç elimi uzatamadım ama o bana hep gülümseyerek baktı. hiçbir zaman onunla alay etmedim, onu aşağılamadım ama dinlemeden etmeden attığım bu iftira ve hiçbir zaman dileyemediğim özür benim en büyük vicdan azabımdır. eşek kadar oldum fakat hala arada sırada aklıma bu olay gelir ağlarım. şimdi nerededir, kimledir, ne yapıyordur bilmem. aynı sınıfı paylaştığımız o 1 yıl beni erken yaşta büyüttü. göremeyecek olsan bile yine de özür dilerim mustafa, çok özür dilerim.
günlerden bir gün sınıfta kalemliğim kayboldu. aradım taradım hiçbir yerde yok. sınıftakilere sordum, kimse görmemiş. ben o kalemliğimi de çok severdim bu arada. o yüzden çok ağlamıştım. aradan birkaç saat geçtikten sonra sınıftan biri yanıma geldi ve "senin kalemliğini mustafa çaldı ben gördüm." dedi. ben de hiç sormadan soruşturmadan gidip öğretmene şikayet ettim. ''mustafa kalemliğimi almış öğretmenim, görmüşler." dedim. öğretmen tüm sınıfın ortasında çocuğa o kadar kızdı ki. nereye sakladıysan çıkar kalemliği, ver hemen dedi. aradan onca yıl geçti bu sahne hiç gözümün önünden gitmez. sonra mustafa hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. ben almadım dedi. hoca bağırdı, o yine de ben almadım demeye devam etti. mustafa adı hırsıza çıktı diye ağladı, ben de kalemliğim kayboldu diye ağladım. aradan 2 gün geçti. o sırada annem bana yeni kalemlik almış ve içini de güzelce doldurmuştu. hiç aklımdan çıkmaz, okuldan çıkıp eve gelmiş çantamın içindekileri yatağa dökerken çantanın dibinden kaybettiğim kalemliğim çıktı. meğer kitapların altında ezilmiş kaç gün, araya sıkıştığı için de görememişim. yaşadığım dehşeti, utancı asla unutmam, unutamam. her şey hala dün gibi. 6 yaşındaydım ama o an gerçekten yerin dibine bile layık olmadığımı hissetmiştim.
sonrasında anneme söyledim. sanıyorum ki öğretmenle konuştu ve bir şekilde hallettiler. ama ben hiçbir zaman gidip mustafa'dan özür dileme cesaretini gösteremedim. o da sanki beni daha çok utandırmak istermiş gibi her sabah günaydın demeye devam etti. ben ona hiç elimi uzatamadım ama o bana hep gülümseyerek baktı. hiçbir zaman onunla alay etmedim, onu aşağılamadım ama dinlemeden etmeden attığım bu iftira ve hiçbir zaman dileyemediğim özür benim en büyük vicdan azabımdır. eşek kadar oldum fakat hala arada sırada aklıma bu olay gelir ağlarım. şimdi nerededir, kimledir, ne yapıyordur bilmem. aynı sınıfı paylaştığımız o 1 yıl beni erken yaşta büyüttü. göremeyecek olsan bile yine de özür dilerim mustafa, çok özür dilerim.
devamını gör...
4328.
yaptığım müthiş hareketlerin sonucunda gerekli övgüyü almadığımı hissettiğimde karşımdakileri manipüle edip hak ettiğim övgüyü söküp alıyorum.
mesela arkadaşlarla oyun oynarken, oyunu kazandıracak bir hamleyi yapınca yeterince övülmediğimi hissettiğimde daha fazla övmeleri için alçakgönüllü davranıyorum. bu hamlem de yetersiz kalırsa kendime teşekkür ediyorum.
sanırım küçükken "kendini sev" temalı maybeline reklamlarına fazlaca maruz kalmışım. kadın da değilim halbuki. ama yine de yaşadığım bu durumun kaynağını çocukluğuma inerek aramam takdire şayan değil mi sizce de? yok ya, o kadar da büyütmeye gerek yok bence, tşk.
mesela arkadaşlarla oyun oynarken, oyunu kazandıracak bir hamleyi yapınca yeterince övülmediğimi hissettiğimde daha fazla övmeleri için alçakgönüllü davranıyorum. bu hamlem de yetersiz kalırsa kendime teşekkür ediyorum.
sanırım küçükken "kendini sev" temalı maybeline reklamlarına fazlaca maruz kalmışım. kadın da değilim halbuki. ama yine de yaşadığım bu durumun kaynağını çocukluğuma inerek aramam takdire şayan değil mi sizce de? yok ya, o kadar da büyütmeye gerek yok bence, tşk.
devamını gör...
4329.
kıraathanede çay içiyorum.
devamını gör...
4330.
bir iki gündür tükenen demokrasi biletleri yüzünden bağışçı ve bilet ihtiyacı olan insanlara bireysel bir çalışmayla ulaşıyoruz. inanılmaz bir emek var ortada. yurtdışından bilet alan var, bilgileri teyit eden var, öğrenci olsa da olmasa da bilet alan var. inanılmaz iyi niyetli insanlarla birlikte bilet alıyoruz. şu ana kadar 10 kişiye bilet aldık. henüz yeni başladık. çok zorlanıyorum ama çok iyi hissediyorum. işe yarıyorum lan ben bu ülkede.
devamını gör...
4331.
çok patavatsız ve politika yapma özürlü olmam. her şeyi dobra dobra söyleyince sanki madalya takıyorlarmış gibi. eğer öyle olsaydı madalyalardan boynumu kaldıramazdım sanırım.
devamını gör...
4332.
çözemiyorum, anlamlandıramıyorum. neden bir iyi bir kötü gibi? bilsem ona göre hareket ederim.
devamını gör...
4333.
yok mu şöyle şiddetli bir seks hikayesi anlatacak olan.
çok üzüldüm, çok yıprandımlı kalp kırıklıklarını okumaktan ruhum daraldı.
çok üzüldüm, çok yıprandımlı kalp kırıklıklarını okumaktan ruhum daraldı.
devamını gör...
4334.
haklı çıkacağını zaten biliyordum,
sadece kendi gözlerimle görmek istedim.
içimde en ufak şüphe olmaması gerekiyordu,
en ufak bir pişmanlığım olmasın istedim.
her yerde maske takmam gerekiyordu,
gerçek kişiliğimi görmesinler istedim.
sosyal medyalarda gizlenmem gerekiyordu,
fazla dikkat çekmemek istedim.
doğrusunu itiraf etmem gerekirse naz,
bu insanlardan her zaman nefret ettim.
sadece kendi gözlerimle görmek istedim.
içimde en ufak şüphe olmaması gerekiyordu,
en ufak bir pişmanlığım olmasın istedim.
her yerde maske takmam gerekiyordu,
gerçek kişiliğimi görmesinler istedim.
sosyal medyalarda gizlenmem gerekiyordu,
fazla dikkat çekmemek istedim.
doğrusunu itiraf etmem gerekirse naz,
bu insanlardan her zaman nefret ettim.
devamını gör...
4335.
az önce akışta ve gündemde yer almayan rastgele bir başlığa girip tanımları okurken beğeni almamış bir tanıma güldüm. beğeni butonuna bastım ancak beğenemedim. meğer kendi tanımımmış. farkındaysanız tam manasıyla kendim söyledim kendim güldüm durumu gerçekleşti. hayır, henüz tam manasıyla delirmedim, delirince haber vereceğim.
devamını gör...
4336.
saçımı üçe mi vurdursam uzatmaya devam mı etsem ikilemindeyim yine.
devamını gör...
4337.
hissizleştim.
devamını gör...
4338.
kimseye güvenmiyorum, kimseye inanmıyorum. belirli bir sınırım var orayı kimse aşamıyor. hayatıma tek devam ediyorum. kimseyi tam anlamıyla hayatıma dahil edemiyorum. kısıtlı sürelerde vakit geçirmek hoşuma gidiyor. canım çok tatlı çok kıymetli asla acıtacak bir risk almıyorum. kimseyi uzun zamandır kötü iyi diye sınıflandırmıyorum. iyilik ve kötülük iç içe. kimseyle uzun süreli arkadaşlık başlatmak istemiyorum. arkadaşlık ilişkisini görüşmeler arttıkça samimiyetsiz ve gereksiz buluyorum. asıl hayatımın 30 yaşından sonra başlayacağına inanıyorum. herhangi bir arkadaşımın ailesiyle tanışmayı sevmem zorunluluklar ve emirvakiler hariç görüşmedim. görüşmelerimiz de hep pişmanlıkla bitti benim açımdan kopuş o kopuş. bu tarz ilişkileri gereksiz buluyorum. arkadaşlarımın evine gitmeyi de sevmem. onlar gelsin isterim onlar da gelmezler. fotoğraflara değer vermem. bakmam. böyle bir araçla hasret gidermem. kimseyi aramayı sevmem. bayramda özel günde özellikle kimseyi aramam. kimsede beklenti ve süreklilik gerektirecek hiçbir davranışta bulunmam. çoğu aramayı bilerek açmam. istemediğim bir şeyi kolay kolay yapmam. mesafeleri severim. beni yoran üzen veya sıkan insanla arama bahaneler ve uzaklıklar koyarım. düşündüğüm gibi biri olmadığını gördüğüm insan uzun yıllardır dostum olsa soğurum koparım.
devamını gör...
4339.
size kendi hikayemi değil çevremde bizzat şahit olduğum bir takım olaylar zincirini ve aslında dünyada neler neler konuşulduğu şu zamanda bu çoğrafyada ne kadar geride kaldığımızı ve aslında tüm önyargıların sadece kadınlara gösterildiğini anlatmak isiyorum.
ben liseden mezun olalı aşağı yukarı 4-5 sene oldu, ama hala aramızda liseden arta kalan o bir kaç kırıntı dostlarla, bu olayda ne kadar korkunç detaylar olduğunu farkediyor ve şok oluyoruz.
iki lise değiştirdim ben, ilk lisem aslında gayet güzeldi fakat ben lise üçüncü sınıfa geçtiğim sene okula liselerarası etkinliklerden fazla uğramazdım o yüzden daha rahat faaliyet izni yazdırabileceğim bir okula geçtim
bu okula geçtiğimde hayat akışım biraz daha zorlaştı açıkçası, çünkü arkadaşım eray'ın deyimiyle bizim lisemiz ''küçüm samimi ama çok p!ç'' bir okuldu. herkes birbirne güler ama arkasından konuşurdu, bence gayet klasikti bu arada. ama yine de ben buna pek alışamadım, ve kendimi okuldan mezun olana kadar neredeyse soyutladım, ama yaşadığım bu olay aslında iyice bu kararımı kesinleştirmeme ve açık öğretime geçmeme sebep oldu.
bu geçtiğim lisede lokal bir kültür şokuna geçmeme sebep oldu çünkü her sabah sırada kıyafet kontrolü yapılıyordu ve bu kıyafet kontorlünde erkekler değil kızlar kontrol ediliyordu. erkeklerin saçlarına, ayakkabılarına, giydiklerine karışılmazdı ama kızların eteklerinin boyuna, pantalon paçalarına, saç renklerine yani her şeye kısaca karışık hemen tutanak tuttururlardı. 3-4 tane kınama alırsanız direkt uzaklaştırılıyordunuz okuldan, sicilden de bunu asla silmiyorladı bu arada. ilk şokum buydu. erkekler o kadar rahat geliyorlardı ki görmeniz gerek, serbest kıyafet mi ararsınız, çeşit çeşit kot pantalonlar mı ararsınız sayamam. saç şekilleri ve piercinglerden bahsetmiyorum bile. bunları sorduğumda da bir kadın idareci ''yan binamız imamhatip, size yan gözle bakılmasını mı istersiniz yoksa hanım hanımcık olmak mı? '' gibi bir cevap alınca da daha çok şok olmuştum açıkçası. bu soruyu ancak kaydımı aldırmaya gittiğimde soracak cesareti bulabilmiştim bu arada, o kadar korkuyorduk.
olaya gelmeden üç beş örnek daha vermek isterim ki, aslında olayın vehametini daha çok anlayabilesiniz.
ilk olarak biz kızlar beden eğitimi dersinde sınıfta giyinemezdik. soyunma odalarımızda da. sınıfta giyinememizin iki sebebi vardı;
biri bizim okulun o cam cephesindeki sınıflara özel, orası imamhatibin bahçesine bakardı ve erkekler biz perdeyi çekmemize rağmen aradaki perde aralığından telefonla kayıt almaya çalışıp camlara taş atarlardı ya da vururlardı. bu bizi çok gerdiği için çoğu zaman ben 11.sınıftayken soyunma odasında giyinirdik, fakat ben 2. dönemde öyle bir şey keşfettim ki.. beni çok hayal kırıklığına uğratan, erkeklere güvenmemi zedeleyen bir durumdu bu. o dönem beden derslerimiz cumaydı çok iyi hatırlıyorum. çünkü cumaya namaza diye giren çocuklar bizim yanımızdaki mescitten delik açmışlar, askılığın altında olduğu için biz farketmemişiz, o gün ben tesadüfen o deliğin arkasında giyiniyormuşum ve gelen bir rüzgardan huylandığım için ''allah allah nerden geliyor ya bu'' diye söylenirken keşfetmiştim. bir daha da orada giyinmeye hep korktuk o yüzden en alt kattaki öğretmenler tuvaletinden giyinmek için biz sınıfça izin aldık. ayrıca sınıfta giyinsek bile bazen erkek çocuklar kız nöbetçi diksek bile kapıyı cart diye açıp ''ay pardon eheheh' diye sırıtırlardı... bu klasiğimiz olmuştu artık, ben o yüzden beden derslerinde giyinmedim çoğu zaman, dersten de bir kere kaldım zaten. ailem bedenden kaldığım için beni dalga konusu yaptı ama ben tabii ki söyleyemedim, bu kadar şeye inanılması cidden zor çünkü.
bir de ben 11. sınıftayken geldiğimde okulda bir arşiv furyası vardı, sınıfımızda okulun her işini yapan, 12. sınıfta da okul başkanı olan bir çocuk vardı ismi emre. emre sürekli okulun arşivinin anahtarını alırdı, ve derste birden sınıftan bir kaç kişiyi alır giderdi. anahtar bütün sene o ve onun '' erkek oğlu erkek'' arkadaş çevresinde dururdu. bu kısım aklınızda bulunsun, buraya geleceğim.
ben 11. sınıfta okula çok uğramadım, çok yoğundum derslerimi de zaten veriyordum, o dönemde okulun adını da parlattığım için bana hiç karışmadılar, ben biraz daha esnektim o yüzden bu katı kurallar içerisinde.
mesela, erkekle bir kız tenefüste yan yana yürüse bile idarenin çağırdığı kızlar mı dersiniz, sınfta erkek arkadaşının yanağını öptü diye tokat atılan kızlar mı dersiniz... liste uzar gider.
ama bu tarz katı kurallar hep görünmez öğrenciler için geçerliydi. bu bahsettiğim ''erkek oğlu erkek'' grup ve okulun il & ilçe bazında temsil eden öğrenciler her zaman müthiş bir imtiyaz altındaydılar.
ben de bunlardan bir sayılırdım, ama dediğim gibi 11. sınıfta yok gibiydim zaten o yüzden beni o kadar çok bu durum enterese etmedi açıkçası... 12. sınıfa kadar. midemi bulandıran o olaydan sonra ben hem okul kitlesinden hem de idareden çok soğudum.
12. sınıftayken artık üniversite sınavı dolayısıyla okula gidiyordum, ve orada bir tane yakın arkadaşım oldu kendi sınıfımdan o kızın ismi de cansuydu. bu bahsettiğim görünmez öğrencilerden, sessiz, içine kapanık ama bir o kadar da hoş bir kızdı, frekanslar uyuşunca sınıf arkadaşı olduk biz.
o da meğersem emre ile sevgiliymiş neredeyse 3 yıldır o zaman ama emre'nin ''erkeksi imajı'' çizilmesin ve tabii cansu idare ile uğraşmasın diye tüm okuldan saklayarak yürütüyorlarmış ilişkilerini. cidden okulda suratlarına bile bakmıyorlardı öğrenince çok şaşırmıştım.
ama ilişkileri çok zehirli ve tehlikeliydi bence, ama bu zehirli ilişkileri işimize yarayacaktı.
derslerden felsefeydi bir gün, test çözelim diye din hocamız bizi boş bırakmıştı benim de lisede uyumak gibi çok kötü bir huyum vardı o yüzden kafayı vurup uyumuşum. ( bu arada kendisi gençti ve benim sistemden doğum günümü bulup 18. yaş günümde bir flört dönemine girmek istediğini sölyemişti, bu kısım zaten ayrı bir hikaye olur çok korkunçtu.)
cansu da emrenin telefonunu almış, whatsapp ile telefonlarını bağlamış mesajlarını okumak için (çok korkunç neden böyle bir şey yaparsın ki diye düşünmeden edemedim ama akışı bozmak istemiyorum) sms kodunu alıp whatsapp şifresini girmiş. mesajları okurken karşılaştığı şeyden sonra ufak bir çığlık ve beni sarsmasıyla uyandım. ''noluyor yahu?'' dememe kalmadan ''sessiz ol hayatının şokunu yaşayacaksın şimdi!'' dedi biraz gülerek.
benim bu bahsettiğim ''erkek oğlu erkek'' tayfasından da biraz bahsetmiş olayım, bu ekip, peşpeşe ayın öğrencisi seçilen, her etkinlikte boy gösteren, küçük sınıftaki kızlarının dibinin düştüğü ''golden boys'' diyebileceğimiz bir gruptu, o kız senin, bu kız benim diye gezerlerdi okulda da. elden geçirmedikleri kız kalmadı bu pisliklerin.
gördüğümüz şey de tam olarak bu grupla alakalıydı, bunların bir erkek whatsapp grupları varmış, emre de içeride tabi. hemen girip baktık nereden baksanız 9-10 erkek vardı içeride hepsi de bizim sınıfta, dibimizde oturan tipler. o grupta konuşulanları keşke görseydin ya, çocuğunu sokağa çıkarmaya imtina ederdin. bizim sınftaki, okuldaki kızların çıplak fotoğrafları mı dersiniz, onlarla ilgili grup seks hayalleri mi dersiniz... keşke bununla kalsaydı, biribirlerine cinsel organlarının fotoğraflarını atmalar, mastürbasyon yaparken videolar çekip atmalar, erkek soyunma odasında biribirlerinin cinsel organlarını çektikleri videolar, en kötüsü de benim için mescitte hepsi sırayla oturmuş biribirlerinin mastürbasyon yaptıklarını izledikleri bir videoydu, cidden midem bulanmıştı hem fiziken hem ruhen. ama maalesef bununla da bitmedi, bu arşiv furyası döneminde bu grup sürekli rastgele kızlarla inip orada birbirlerinin gizlice cinsel içerikli videolarını çekmişler üstüne üstük de bunlar iki kişi değil, en az üç-dört kişi...
buraya kadar da çok şaşırmamıştım ne yalan söyleyeyim. asıl beni şoka sokan duruma gelmeden önce de ufak bir sınıf öğretmenimizden bahsetmek istiyorum ki son durumu çok daha net anlayın.
bizim sınıf öğretmenimiz matematik hocamızdı, kendini ''feminist'' ve '' özgürlükçü'' olarak tanımlardı ama bu tanımlar sadece bu bahsettiğim imtiyazlı grup içerisinde geçerliydi. o çocukları el üstünde tutuşunu görseniz... not yükseltmeler, iki ağlamadan sonra sözlülere yüz vermeler... ben o kadın yüzünden matematikten kalıp kalıp durdum, zaten geçen de karşılaştık sinirden kadın merhaba demesine rağmen ''tanımıyorum sizi'' diyerek yürüyüp gittim, gerçi kadıncağız da bunları bilmiyor ya neyse, deli dönemime geldi sanırım.
bu grubun asıl yıldızları alp ve murattı ama. bu murat ve alp çok yakın iki arkadaşlardı ve sürekli onlar her yerdeydiler, zaten size okulla alakalı bir kaç link bırakacağım, çocukları göreceksiniz oradan.
bu çocukların öyle bir fotoğrafını gördük ki, şok oldum.
fotoğraf bu sınıf öğretmenimizin dersindeyken çekilmiş. en arka cam kenarı sırada, çantalarla bir düzenek kurmuşlar kocaman ve alp cinsel organını muratın ağzına sallarken çekilmiş fotoğraf, ve işin komiği fotoğrafın sağ ucunda benim sınıfta uyurkenki kafam var, onu görmesem inanmak istemeyeceğim o fotoğrafa diyeceğim az kişi vardır falan ama öyle değil yani. bu fotoğrafları ve konuşmaları görünce şok olduk, cansu bir kısmını görmüştü, biz dibe indikçe tabiki onun dedikodu hevesi biraz iğretiye doğru yol aldı. cansu sonra fotoğrafları yedeklemiş, emre ile onların da yakınlaşmaları çok vardı, cansunun ailesi şehirdışına o lisede okurken taşındığı için buradaki evlerini bırakmışlardı ve emre sürekli buraya gelip gidiyordu, cansunun endişelenip hesap sorma isteğini anlıyorum. o ikisine noldu diye sorarsanız inanın bilmiyorum, ben bu olaydan 2-3 hafta sonra ''burada ne ders çalışılır ne bir hayat tecrübesi kazanılır'' şeklinde bir isyanla durumu aileme artık anlatıp açığa geçtim. babam peşinden çok koşmak istedi bu ahlaksızlığın, ama kanıtım olmadığı ve tabii ki ben de bir imtiyazlı öğrenci olmama rağmen onların sözünün idarede daha çok geçtiğini bildiğim için cesaret edemedim vallahi ne yalan söyleyeyim. bu olaydan sonra hepsi mezun oldu, gayet üniversite okuyup hayatlarına devam ediyorlar, ama acaba hangi kızları böyle taciz edip kendi cinsel sapkınlıklarına bulaştırdılar ve hala bulaştırıyorlar onu düşünmeden edemiyorum. bence bunu idare de biliyordu gibime geliyor, göz yumdular bu durumların hepsine. bu durumlar ortaya çıksa zaten, okulun itibarını bırakın, tüm türkiye'de kopacak fırtınaları düşünün. ama yine de bunca yıl geçmesine rağmen hala beni her hatırladığımda şoka sokan ve derinden üzen bir olaydır bu. o liseden de sadece tek tük 2-3 kişiyle görüşüyorum, onlar da fakrlı sınıftalardı, onların da sınıflarında nelerr neler olmuştu ama bunları anlatıp daha fazla uzatmak istemiyorum.
sözün özü, bu itirafım tamamen çocuklarınızın iyi bir eğitim aldığınızı düşünseniz de aslında ona öğrettiklerinizin ne kadar kıymetli olduğu, bir tarafı ne kadar baskılarsanız baskılayın, eşit davranmazsanız, olacak şeylerin sonucnun vehametidir gözümde. tüm anne babaların da çocuklarına göz kulak olmasını rica ederim, en azından duruşu olan güzel çocuklar yetiştirsinler ama bunları erkek çocuklarına da yapsınlar,
kendinize dikkat edin.
sevgiler.
ben liseden mezun olalı aşağı yukarı 4-5 sene oldu, ama hala aramızda liseden arta kalan o bir kaç kırıntı dostlarla, bu olayda ne kadar korkunç detaylar olduğunu farkediyor ve şok oluyoruz.
iki lise değiştirdim ben, ilk lisem aslında gayet güzeldi fakat ben lise üçüncü sınıfa geçtiğim sene okula liselerarası etkinliklerden fazla uğramazdım o yüzden daha rahat faaliyet izni yazdırabileceğim bir okula geçtim
bu okula geçtiğimde hayat akışım biraz daha zorlaştı açıkçası, çünkü arkadaşım eray'ın deyimiyle bizim lisemiz ''küçüm samimi ama çok p!ç'' bir okuldu. herkes birbirne güler ama arkasından konuşurdu, bence gayet klasikti bu arada. ama yine de ben buna pek alışamadım, ve kendimi okuldan mezun olana kadar neredeyse soyutladım, ama yaşadığım bu olay aslında iyice bu kararımı kesinleştirmeme ve açık öğretime geçmeme sebep oldu.
bu geçtiğim lisede lokal bir kültür şokuna geçmeme sebep oldu çünkü her sabah sırada kıyafet kontrolü yapılıyordu ve bu kıyafet kontorlünde erkekler değil kızlar kontrol ediliyordu. erkeklerin saçlarına, ayakkabılarına, giydiklerine karışılmazdı ama kızların eteklerinin boyuna, pantalon paçalarına, saç renklerine yani her şeye kısaca karışık hemen tutanak tuttururlardı. 3-4 tane kınama alırsanız direkt uzaklaştırılıyordunuz okuldan, sicilden de bunu asla silmiyorladı bu arada. ilk şokum buydu. erkekler o kadar rahat geliyorlardı ki görmeniz gerek, serbest kıyafet mi ararsınız, çeşit çeşit kot pantalonlar mı ararsınız sayamam. saç şekilleri ve piercinglerden bahsetmiyorum bile. bunları sorduğumda da bir kadın idareci ''yan binamız imamhatip, size yan gözle bakılmasını mı istersiniz yoksa hanım hanımcık olmak mı? '' gibi bir cevap alınca da daha çok şok olmuştum açıkçası. bu soruyu ancak kaydımı aldırmaya gittiğimde soracak cesareti bulabilmiştim bu arada, o kadar korkuyorduk.
olaya gelmeden üç beş örnek daha vermek isterim ki, aslında olayın vehametini daha çok anlayabilesiniz.
ilk olarak biz kızlar beden eğitimi dersinde sınıfta giyinemezdik. soyunma odalarımızda da. sınıfta giyinememizin iki sebebi vardı;
biri bizim okulun o cam cephesindeki sınıflara özel, orası imamhatibin bahçesine bakardı ve erkekler biz perdeyi çekmemize rağmen aradaki perde aralığından telefonla kayıt almaya çalışıp camlara taş atarlardı ya da vururlardı. bu bizi çok gerdiği için çoğu zaman ben 11.sınıftayken soyunma odasında giyinirdik, fakat ben 2. dönemde öyle bir şey keşfettim ki.. beni çok hayal kırıklığına uğratan, erkeklere güvenmemi zedeleyen bir durumdu bu. o dönem beden derslerimiz cumaydı çok iyi hatırlıyorum. çünkü cumaya namaza diye giren çocuklar bizim yanımızdaki mescitten delik açmışlar, askılığın altında olduğu için biz farketmemişiz, o gün ben tesadüfen o deliğin arkasında giyiniyormuşum ve gelen bir rüzgardan huylandığım için ''allah allah nerden geliyor ya bu'' diye söylenirken keşfetmiştim. bir daha da orada giyinmeye hep korktuk o yüzden en alt kattaki öğretmenler tuvaletinden giyinmek için biz sınıfça izin aldık. ayrıca sınıfta giyinsek bile bazen erkek çocuklar kız nöbetçi diksek bile kapıyı cart diye açıp ''ay pardon eheheh' diye sırıtırlardı... bu klasiğimiz olmuştu artık, ben o yüzden beden derslerinde giyinmedim çoğu zaman, dersten de bir kere kaldım zaten. ailem bedenden kaldığım için beni dalga konusu yaptı ama ben tabii ki söyleyemedim, bu kadar şeye inanılması cidden zor çünkü.
bir de ben 11. sınıftayken geldiğimde okulda bir arşiv furyası vardı, sınıfımızda okulun her işini yapan, 12. sınıfta da okul başkanı olan bir çocuk vardı ismi emre. emre sürekli okulun arşivinin anahtarını alırdı, ve derste birden sınıftan bir kaç kişiyi alır giderdi. anahtar bütün sene o ve onun '' erkek oğlu erkek'' arkadaş çevresinde dururdu. bu kısım aklınızda bulunsun, buraya geleceğim.
ben 11. sınıfta okula çok uğramadım, çok yoğundum derslerimi de zaten veriyordum, o dönemde okulun adını da parlattığım için bana hiç karışmadılar, ben biraz daha esnektim o yüzden bu katı kurallar içerisinde.
mesela, erkekle bir kız tenefüste yan yana yürüse bile idarenin çağırdığı kızlar mı dersiniz, sınfta erkek arkadaşının yanağını öptü diye tokat atılan kızlar mı dersiniz... liste uzar gider.
ama bu tarz katı kurallar hep görünmez öğrenciler için geçerliydi. bu bahsettiğim ''erkek oğlu erkek'' grup ve okulun il & ilçe bazında temsil eden öğrenciler her zaman müthiş bir imtiyaz altındaydılar.
ben de bunlardan bir sayılırdım, ama dediğim gibi 11. sınıfta yok gibiydim zaten o yüzden beni o kadar çok bu durum enterese etmedi açıkçası... 12. sınıfa kadar. midemi bulandıran o olaydan sonra ben hem okul kitlesinden hem de idareden çok soğudum.
12. sınıftayken artık üniversite sınavı dolayısıyla okula gidiyordum, ve orada bir tane yakın arkadaşım oldu kendi sınıfımdan o kızın ismi de cansuydu. bu bahsettiğim görünmez öğrencilerden, sessiz, içine kapanık ama bir o kadar da hoş bir kızdı, frekanslar uyuşunca sınıf arkadaşı olduk biz.
o da meğersem emre ile sevgiliymiş neredeyse 3 yıldır o zaman ama emre'nin ''erkeksi imajı'' çizilmesin ve tabii cansu idare ile uğraşmasın diye tüm okuldan saklayarak yürütüyorlarmış ilişkilerini. cidden okulda suratlarına bile bakmıyorlardı öğrenince çok şaşırmıştım.
ama ilişkileri çok zehirli ve tehlikeliydi bence, ama bu zehirli ilişkileri işimize yarayacaktı.
derslerden felsefeydi bir gün, test çözelim diye din hocamız bizi boş bırakmıştı benim de lisede uyumak gibi çok kötü bir huyum vardı o yüzden kafayı vurup uyumuşum. ( bu arada kendisi gençti ve benim sistemden doğum günümü bulup 18. yaş günümde bir flört dönemine girmek istediğini sölyemişti, bu kısım zaten ayrı bir hikaye olur çok korkunçtu.)
cansu da emrenin telefonunu almış, whatsapp ile telefonlarını bağlamış mesajlarını okumak için (çok korkunç neden böyle bir şey yaparsın ki diye düşünmeden edemedim ama akışı bozmak istemiyorum) sms kodunu alıp whatsapp şifresini girmiş. mesajları okurken karşılaştığı şeyden sonra ufak bir çığlık ve beni sarsmasıyla uyandım. ''noluyor yahu?'' dememe kalmadan ''sessiz ol hayatının şokunu yaşayacaksın şimdi!'' dedi biraz gülerek.
benim bu bahsettiğim ''erkek oğlu erkek'' tayfasından da biraz bahsetmiş olayım, bu ekip, peşpeşe ayın öğrencisi seçilen, her etkinlikte boy gösteren, küçük sınıftaki kızlarının dibinin düştüğü ''golden boys'' diyebileceğimiz bir gruptu, o kız senin, bu kız benim diye gezerlerdi okulda da. elden geçirmedikleri kız kalmadı bu pisliklerin.
gördüğümüz şey de tam olarak bu grupla alakalıydı, bunların bir erkek whatsapp grupları varmış, emre de içeride tabi. hemen girip baktık nereden baksanız 9-10 erkek vardı içeride hepsi de bizim sınıfta, dibimizde oturan tipler. o grupta konuşulanları keşke görseydin ya, çocuğunu sokağa çıkarmaya imtina ederdin. bizim sınftaki, okuldaki kızların çıplak fotoğrafları mı dersiniz, onlarla ilgili grup seks hayalleri mi dersiniz... keşke bununla kalsaydı, biribirlerine cinsel organlarının fotoğraflarını atmalar, mastürbasyon yaparken videolar çekip atmalar, erkek soyunma odasında biribirlerinin cinsel organlarını çektikleri videolar, en kötüsü de benim için mescitte hepsi sırayla oturmuş biribirlerinin mastürbasyon yaptıklarını izledikleri bir videoydu, cidden midem bulanmıştı hem fiziken hem ruhen. ama maalesef bununla da bitmedi, bu arşiv furyası döneminde bu grup sürekli rastgele kızlarla inip orada birbirlerinin gizlice cinsel içerikli videolarını çekmişler üstüne üstük de bunlar iki kişi değil, en az üç-dört kişi...
buraya kadar da çok şaşırmamıştım ne yalan söyleyeyim. asıl beni şoka sokan duruma gelmeden önce de ufak bir sınıf öğretmenimizden bahsetmek istiyorum ki son durumu çok daha net anlayın.
bizim sınıf öğretmenimiz matematik hocamızdı, kendini ''feminist'' ve '' özgürlükçü'' olarak tanımlardı ama bu tanımlar sadece bu bahsettiğim imtiyazlı grup içerisinde geçerliydi. o çocukları el üstünde tutuşunu görseniz... not yükseltmeler, iki ağlamadan sonra sözlülere yüz vermeler... ben o kadın yüzünden matematikten kalıp kalıp durdum, zaten geçen de karşılaştık sinirden kadın merhaba demesine rağmen ''tanımıyorum sizi'' diyerek yürüyüp gittim, gerçi kadıncağız da bunları bilmiyor ya neyse, deli dönemime geldi sanırım.
bu grubun asıl yıldızları alp ve murattı ama. bu murat ve alp çok yakın iki arkadaşlardı ve sürekli onlar her yerdeydiler, zaten size okulla alakalı bir kaç link bırakacağım, çocukları göreceksiniz oradan.
bu çocukların öyle bir fotoğrafını gördük ki, şok oldum.
fotoğraf bu sınıf öğretmenimizin dersindeyken çekilmiş. en arka cam kenarı sırada, çantalarla bir düzenek kurmuşlar kocaman ve alp cinsel organını muratın ağzına sallarken çekilmiş fotoğraf, ve işin komiği fotoğrafın sağ ucunda benim sınıfta uyurkenki kafam var, onu görmesem inanmak istemeyeceğim o fotoğrafa diyeceğim az kişi vardır falan ama öyle değil yani. bu fotoğrafları ve konuşmaları görünce şok olduk, cansu bir kısmını görmüştü, biz dibe indikçe tabiki onun dedikodu hevesi biraz iğretiye doğru yol aldı. cansu sonra fotoğrafları yedeklemiş, emre ile onların da yakınlaşmaları çok vardı, cansunun ailesi şehirdışına o lisede okurken taşındığı için buradaki evlerini bırakmışlardı ve emre sürekli buraya gelip gidiyordu, cansunun endişelenip hesap sorma isteğini anlıyorum. o ikisine noldu diye sorarsanız inanın bilmiyorum, ben bu olaydan 2-3 hafta sonra ''burada ne ders çalışılır ne bir hayat tecrübesi kazanılır'' şeklinde bir isyanla durumu aileme artık anlatıp açığa geçtim. babam peşinden çok koşmak istedi bu ahlaksızlığın, ama kanıtım olmadığı ve tabii ki ben de bir imtiyazlı öğrenci olmama rağmen onların sözünün idarede daha çok geçtiğini bildiğim için cesaret edemedim vallahi ne yalan söyleyeyim. bu olaydan sonra hepsi mezun oldu, gayet üniversite okuyup hayatlarına devam ediyorlar, ama acaba hangi kızları böyle taciz edip kendi cinsel sapkınlıklarına bulaştırdılar ve hala bulaştırıyorlar onu düşünmeden edemiyorum. bence bunu idare de biliyordu gibime geliyor, göz yumdular bu durumların hepsine. bu durumlar ortaya çıksa zaten, okulun itibarını bırakın, tüm türkiye'de kopacak fırtınaları düşünün. ama yine de bunca yıl geçmesine rağmen hala beni her hatırladığımda şoka sokan ve derinden üzen bir olaydır bu. o liseden de sadece tek tük 2-3 kişiyle görüşüyorum, onlar da fakrlı sınıftalardı, onların da sınıflarında nelerr neler olmuştu ama bunları anlatıp daha fazla uzatmak istemiyorum.
sözün özü, bu itirafım tamamen çocuklarınızın iyi bir eğitim aldığınızı düşünseniz de aslında ona öğrettiklerinizin ne kadar kıymetli olduğu, bir tarafı ne kadar baskılarsanız baskılayın, eşit davranmazsanız, olacak şeylerin sonucnun vehametidir gözümde. tüm anne babaların da çocuklarına göz kulak olmasını rica ederim, en azından duruşu olan güzel çocuklar yetiştirsinler ama bunları erkek çocuklarına da yapsınlar,
kendinize dikkat edin.
sevgiler.
devamını gör...
4340.
bu aralar insanların ne söylediğini algılayamıyorum. biri bana bir şey söylerken kafamın içinden sia snowman söyleyip sonra kafa sallıyorum anlamış gibi.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
265
266
267
268
269
270
271
272
273
274
275
276
277
278
279
280
281
282
283
284