81.
bence engel tanımaz gerçek bir aşkla
sevmiş olanlar. aşk demem aşka
değişik durumlarda değişip duruyorsa,
ya da meyil duyuyorsa bırakmaya ilk fırsatta.
aşk dediğin fırtınaya bakar ve titremez asla;
ah, hayır! her daim duracak bir işarettir,
bir yıldızdır, dönenen teknelere rehberdir,
boyu posu ölçülse de bilinmez değeri nedir.
zamanın oyuncağı olmaz; gül dudaklı
ve yanaklı aşkı götürebilir sallasa zaman orağını;
değişmez aşk kısa da sürse saatler ve haftalar,
aşk dediğin kıyamete dek yaşar.
eğer yanlışım varsa ve bu bana kanıtlanırsa,
demek hiç yazmamışım, kimse sevmemiş asla.

william shakespeare
devamını gör...
82.
neden eve dönmekten ibarettir hayat
neden bazen simsiyah bir doğruyla denilir,
devletin ve allah’ın en iyi fikridir kış
bütün evlerin en mükemmel hatasıdır baba
devamını gör...
83.
bir ağaç var bana gölge yapan,
bir nehir var susuzluğumu alan,
bir ekmek var beni doyuran,
bir şeyler var beni illaki hayatta tutan.
devamını gör...
84.
bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
solarken albümlerde çocuklar ve askerler
yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner
uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir

yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler

bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider.
ataol behramoğlu
devamını gör...
85.
mavi kuş

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm, kal,
diyorum ona, kimsenin
seni görmesine izin veremem.

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama viski döküyorum üstüne
sigara dumanına
boğuyorum,
fahişeler, barmenler ve
bakkal çırakları hiçbir zaman
bilmiyorlar onun orada
olduğunu.

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm,
yat lan aşağı, diyorum ona,
ocağıma incir dikmek mi
niyetin? avrupa'daki kitap
satışlarımı sabote etmek mi?

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama zekiyim, sadece
geceleri izin veriyorum çıkmasına,
herkes yattıktan sonra.
orada olduğunu biliyorum, derim
ona, kederlenme
artık.

sonra yerine koyarım yine
ama hafifçe öter
tamamen ölmesine de izin
vermiyorum
ve birlikte uyuyoruz
gizli antlaşmamızla
ve insanı ağlatacak kadar
güzel, ama ben
ağlamam, ya
siz?
charles bukowski
devamını gör...
86.
kaderde senden ayrı düşmek de varmış
doğrusu bunu hiç düşünmemiştim.
seni tanımadan
hele seni böyle deli divane sevmeden
yalnızlık güzeldir diyordum
al başını, kaç bu şehirden
ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara
rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git
git gidebildiğin yere git diyordum
oysa ki, senden kaçılmazmış
yokluğuna bir gün bile dayanılmazmış.
bilmiyordum.

yine de dayanmağa çalışıyorum işte
bir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen
geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye
rüzgar güzel bir koku getirmişse
saçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum
yaşamak seninle bir başka zamanı
bir başka zamanda seni yaşamak
her şeyden önce sen
elbette sen
mutlaka sen
ister uzaklarda ol
ister yanı başımda dur
sen ol yeter ki bu zaman içinde
ben olmasam da olur
seni bir yumağa sarıyorum yıllardır
bitmiyorsun
çaresizliğim gün gibi aşikar
su olup çeşmelerden akan güzelliğin
inceliğin ışık ışık yüzüme vuran
sen güneş kadar sıcak
tabiat kadar gerçek
sen bahçelerde çiçekler açtıran
sudan, havadan, güneşten yüce varlık
sen, o tek sevgi içimde
sen görebildiğim tek aydınlık

bir nefes de benim için al
havasızlıktan öldürme beni
bulutlara, yıldızlara benim için de bak
susadım diyorsam
bir yudum su içmelisin
ben yorulduysam sen uyumalısın
ellerim sevilmek istiyor
saçlarım okşanmak istiyor
dudaklarım öpülmek istiyor
anlamalısın.

ağaçların yeşili kalmadı
gökyüzünün mavisi yok
bu dağlar o dağlar değil
rüzgarında kekik kokusu yok
kim bu çaresiz adam
bu kan çanağı gözler kimin
kaç gecedir uykusu yok
gündüzü yok
gecesi yok
yok
yok
anladım
sensiz yaşanmaz bu dünyada
imkanı yok.

ümit yaşar oğuzcan

https://youtu.be/a1neyhhiem4
devamını gör...
87.
sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
sende uzaklığı,
sende; ben, imkansızlığı seviyorum.

güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin.

sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
fakat asla ümitsizliği değil...

-nazım’a saygıyla...
devamını gör...
88.
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var
sımsıcak bir merhaba diyecektim
başımı usulca dizine koyacaktım
dört gün dört gece susacaktım
yağmur sönecekti yanacaktı
sameland seferden dönecekti
duvardaki saat duracaktı
kalbim kendiliğinden duracaktı
ben hiç böylesini görmemiştim
vurdun kanıma girdin itirazım var(bkz: attila ilhan)
devamını gör...
89.
ömer lütfi mete-gülce

uçurumun kenarındayım hızır
ulu dilber kalesinin burcunda
muhteşem belaya nazır
topuklarım boşluğun avcunda
derin yar adımı çağırır
dikildim parmaklarımın ucunda
bir gamzelik rüzgâr yetecek
ha itti beni, ha itecek
uçurumun kenarındayım hızır
civan hazır
divan hazır
ferman hazır
kurban hazır

uçurumun kenarındayım hızır
güzelliğin zulme çaldığı sınır
başım döner, beynim bulanır
el etmez
gel etmez
gülce’m uzaktan dolanır
uçurumun kenarındayım hızır
gülce bir davet
mecaz değil
maraz değil
gülce bir afet
peri değil
huri değil
gülce beyaz sihir
gülce ölümcül naz
buram buram zehir
yar yüzünde infaz

bir gamzelik rüzgâr yetecek
ha itti beni, ha itecek
güzelliğin zulme çaldığı sınır
uçurumun kenarındayım hızır
ben fakir
en hakir
bin taksir
ateşten
kalleşten
mızrakla gürzden
dabbetülarz’dan
deccal’dan, yedi düvelden
korku nedir bilmeyen ben
tir tir titriyorum gülce’den
ödüm patlıyor gülce’ye bakmaktan
nutkum tutuluyor, ürperiyorum
saniyeler gözlerimde birer can
her saniyede bir can veriyorum
devamını gör...
90.
cahit sıtkı tarancı - desem ki

bitmeyen aşk yapmışlar, kağıda dökmüşler.
devamını gör...
bir kitabın sayfaları

baktım rüzgarsın sen
baktım çamaşır ipini zorluyorsun
hepimizin derdi güzel yaşlanmak sevgilim
baktım bir kitabın sayfalarını çeviriyorsun
ayağına terlik giy
bildiğimiz şeylerin taşında yalınayak geziyorsun

biz satranç oyuncusuyuz sevgilim
üzerimizde kara bir leke biz satranç oyuncusuyuz
...

- (bkz: barış bıçakçı)
devamını gör...
ben

ben, kimsesiz seyyahı, meçhuller caddesinin...
ben, yankısından kaçan çocuk kendi sesinin...
ben, sırtında taşıyan işlenmedik günahı;
allah'ın körebesi, cinlerin padişahı...
ben, usanmaz bekçisi, yolcu inmez hanların;
ben tükenmez ormanı, ısınmaz külhanların...
ben, kutup yelkenlisi, buz tutmuş kayalarda;
öksüzün altın bahtı, yıldızdan mahyalarda...
ben, başı ağır gelmiş, boşlukta düşen fikir;
benliğin dolabında, kör ve çilekeş beygir...
ben allah diyenlerin boyunlarında vebal;
ben bugünküne mazi, yarinkine istikbal...
ben, ben, ben; haritada deniz görmüş, boğulmuş;
dokuz köyün sahibi, dokuz köyden kovulmuş...
hep ben, ayna ve hayal, hep ben, pervane ve mum;
ölü ve münker-nekir, başdönmesi uçurum...

necip fazıl kısakürek
devamını gör...
...
yaşamayı ciddiye alacaksın,
hem de o derecede, öylesine ki,
meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
ınsanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
...
nazım hikmet
devamını gör...
biliyorum sana giden yollar kapalı
üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni

ne kadar yakından ve arada uçurum;
insanlar, evler, aramızda duvarlar gibi

uyandım uyandım, hep seni düşündüm
yalnız seni, yalnız senin gözlerini

sen bayan nihayet, sen ölümüm kalımım
ben artık adam olmam bu derde düşeli

şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki

anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki

tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini

çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
bu böyle pek de kolay değil gerçi...

alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
bunun verdiği mutluluk da az değil ki

çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki

inan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
yalvarırım onu okuma çarşamba günleri

cemal süreya
devamını gör...
aşksız geçen günleri düşmeli ömürlerden
akşamın buğulu yorğunluğunda
gözlerinin ormanındayım yine
bir suzinak şarkıya kurulmuş bütün saatler
günlerdir peşim sıra susmak bilmiyor
ertelenmiş hüzünler dolaşıyor ayaklarıma
kantlanıp uçuyor bütün sevinçlerbu şehrin en tenha yeri kalbimdir şimdi
en güzel yeri çiçekçileri
bir demet nergiz aldım sana getiremedim
bugün newroz'du, oturdum hevalno'yu dinledim
tenimde bir ateş yandı günboyubiliyorum seni sevmek yeni yalnızlıklardır
uzayıp giden bir çığlık, ince bir sızıdır
yoksa ömrünce borçlu kalırım aşka
seviyorum, seviyorum başka seçeneğim yok
yedeğimde yeni acılarım var, öderim diyetini
yeni yazgılar bulurum belki, şiirlere vururum kendimi
başımı kitaplara yaslarım
toplarım şarkılardan yasadışı aşkları sürerim alanlaraseviyorum
başka seçeneğim yok
yeter sınama beni.
devamını gör...
derken düşünüyorum öyleyse yokum mahlaslı yazarımızın geceye bomba gibi düşürdüğü yağmur içen kız şiirini yad etmesek olmaz.

--- alıntı ---

baldırı çıplak bir akşamüstüydü
kime selam verdiysem yüzüme küstüydü.
yalnızlığa susmuştum, yağmura üşümüştüm..
belli belirsiz ve hiçbir makamsız,
hiçbir kelimesiz ve hiçbir anlamsız,
kırılgan bir şarkıydı, tılsımına düşmüştüm..
ve ben sanki ömrümde yaşamadığım
ve yaşamadan yaşlandığım bütün aşkları
bu ilk defa karşılaştığım, bu ilk defa yabancı,
ve bu son defa tutunduğum kızla bölüşmüştüm..

yağmur içen kız.. gece kuşu
atmacaya benzer duruşu..
bir omuzu el-ense çekerken azraile
bir omuzu sokak lambasından da biçare..
kimliğini sorarsan;
barbar sokakların en barbar kızı,
ve hortumlu karakolların en arsızı..

o destursuz yağmur, taş gibi iniyordu,
o fütursuz cadde, pür-telaş deviniyordu.
başını çevirip bakıyordu ara sıra
hiçbir şey sormadan gidiyordum ardı sıra..
bir karyola, bir sobadan ibaret 102 nolu odada
buluştu gözlerimiz, sırları dökülmüş tozlu aynada..
cebimdeki şişeyi yudumlarken sessizce
saçlarını okşadım yavaşça ve teklifsizce..
azıcık huylanmıştı, söylemedi ama şaşırmıştı.
sanırım ki o, hep değişen tiplere
ve fakat hiç değişmeyen triplere alışmıştı..

yağmur içen kız.. vahşi kısrak
göğsü falçata krizi, öfkesi tavlı bıçak..
soluğunda ıslak çimenlerin buğusu
soluduğunda kundaklanmış ormanların yalazı.
güzelliğini sorarsan;
dişleri kar kuşundan da beyaz
dudakları vampirden de kırmızı..

alışkın bir otel odasıydı, kenarda soba yanıyordu,
tutkunun tasma koparan köpekleri
arsız bir çarşaf gibi üstümüze abanıyordu..
küçücük ama çok küçücük bir ağzı vardı,
küçücük ama çok küçücük bir öpüşte bile
bir vişne ısırığı gibi kanıyordu..
çaparinin çengelinde çırpınan çipuranın
yakaran gözlerindeki o tarifsiz kederle,
bu küçücük ömründe, belki de ilk defa
birisinin gözlerine bakmaktan utanıyordu..

yağmur içen kız.. kaldırım meleği
hüznün yirmidört saatlik beyhude kelebeği..
her akşam sunarak kendini hoyrat ağızlara
ve her sabah yunarak bedenini yağmurla
ve boğarak o narin göğsünde hıçkırıklarını
bir çalpara gibi yeniledi kopan yanlarını..
yağmur içen kız.. çılgın kedi
komalara girdi, jiletler yedi, ölmedi..

hiç sormadım adını, kendisi de söylemedi.
ben şişeyi boşalttım, o ağzını sürmedi.
gitme vakti gelince uzatıp küçücük elini
hoşça kal, dedi, almadan o malum bedelini..
boş bir şişeden daha aptalca ne olabilirdi hediye?
uzun uzun bakakaldı, bu adam deli mi ne, diye..
iyi ama bu şişe boş be arkadaş, dedi, bu şişe boş!
her şey boş güzelim, dedim, her şey boş!
sen de yağmur koyarsın belki bu şişenin içine,
ve güneşin ışırsa bir gün, bir yerlerde, bir ihtimal,
düşlerini yudumlarsın artık yağmurun yerine...

yağmur içen kız.. gönül hırsızı
hiç kimseler bilmeyecek sırrımızı..
sen tutunmaya çalışırken gecenin eteklerine
yine acıtacak güzelliğini, o çirkin maça papazı..
ve yine kıyacaksın belki, o incecik bileklerine..
yağmur içen kız.. sahipsiz bebek
elbette bir gün herkes bir şekilde gidecek.
ama bu yağmur var ya, bu yağmur, inan ki
nereye gidersen git, hep ardından gelecek..

ne zaman tokatlasa yağmurlar penceremi,
ne zaman sersem ve buruşuk bir pardösü gibi
dökülsem kaldırımlarına bu duman karası kentin;
hep o kıza rastlarım, aynı kuytu köşede.
gözyaşlarını biriktirir usanmadan
düşleriyle aynı şişede..
hatırını sorarım, sessizce kaldırır yüzünü,
tablolardan çalınmış gizemli bir gülücüktür.
yağmur içer yudum-yudum, kanasıya.
mezesi, eski bir geceden, vişne yarığı kırmızı
ve hala kanayan o vişne ısırığı öpücüktür..

yağmur içen kız.. mağrur yürek
bu yağmurlar yalan ama ölüm gerçek..
sen yine avucunda sakla, çaldırma cevherini.
ve sakın gösterme kimseye, o yağmur incilerini
hep şarkını söyle; hiçbir kelimesiz ve makamsız,
hep orda bekle; bir akşam belki apansız,
gelir de alırım şişemi senden geriye:
o biriken yaşlarını içmek için damla-damla
ve geciken bedelini ödemek için kendi hayatımla...


--- alıntı ---
devamını gör...
lanetli bir gecenin sabahında
ilk ışıklar aydınlanmadan daha
kopuşan uğuldayan şeyler vardı aklımda
ve sonra birden parçalarcasına hikayenin bekaretini
tiz, gri, kirli, ağır is kokulu yalancı sesi
yankılandı kulaklarımda..
devamını gör...
günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzere.
kapım ardına kadar açık bekledi seni.
niye böyle geç kaldın?
nazım hikmet- güz
devamını gör...
dağlar hasret yumağı
uzakta yar otağı
dizimde fer kalmadı
felek çözmüyor bağı
iki tende bir can olmaktır sevda
devamını gör...
100.
ağır aksak geçiyor günlerim.
ve her an çoğalıyor solgun kalbimde tüm acıları mutsuz aşkın.
kaygıdan çıldırmış gibiyim.

fakat susuyorum, mırıltım işitilmiyor.
akıyor gözyaşlarım, onlar avuntudur bana.
kederle kaplı ruhum acı bir zevk buluyor onda.

ey yaşam düşü! uç git, acımam sana.
o boş görüntü karanlıkta yitip gitsin.
aşkın acısıdır değerli olan benim için.
öleyim ne çıkar, severken öleyim ama...

(bkz: aleksandr sergeyeviç puşkin)
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim