1881.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(bkz: kimse bizim şiir sevgimizi sınamasın)
devamını gör...
1882.
kısacık yoğun bir akşam
herkesin yüzünün bir anıya karıştığı
yoğun bir akşam
bana bir memur gibi davrandılar hastanelerde
ve bir intihar üstüne söylenti
bütün kıyıları dolaştı durdu
kısacık bir akşam

kısacık serin bir akşam
kelebeklerin atlarla yarıştığı
yoğun bir akşam
bazı mektuplar damgalandı postanelerde
oturuldu bir takım şarkılar söylendi
bir adam bir kadının kapısını vurdu
kısacık bir akşam

neyi söylesem bir kahramanlıktı
içinde azıcık buluştuğumuz
bir bulutla bir kağıt peçete arasında
kısacık yoğun bir akşam
şaşırdım hüznümü nerelere bıraksam
bir yanda kasıklarımın sarsılmaz gücü ve
kısacık yoğun bir akşam

her şey bir unutkanlıktı
arada bir deliler gibi kavuştuğumuz
tüfekle vurulmuş bir parsın yarasında
kıcacık yoğun bir akşam
biliyordum bir soğuktu nereye varsam
bir yanımda bir el bir yanda vazgeçilmez bir sancı ve
kısacık yoğun bir akşam.

kim karıştırdı gerçekliğine
yaşadığım sonsuzluğun
ve oturuldu bir takım şeyler söylendi
imla kurallarıyla mutsuzluk üstüne
kısacık bir akşam
duraladım ne yapsam

kim karıştırdı gerçekliğine
su terazilerindeki ensizliğin
ve fotoğraflar çekildi ben çıkmadım herkes eğlendi
araba vapurlarıyla denizsizlik üstüne
kısacık bir akşam
o kadar kısa ki bir akşam

yüzümü suyun ardında buldum
kıyılar bu yüzdendir öyle dediler
kısacık yoğun bir akşam
serin bir akşam öyle söylediler...
devamını gör...
1883.
''halkın emvâlin alıp sonra teselli vermek
füls-i mâhîyi soyup yağda pişirmek gibidir
gûsfendânın edip kat' tarîk-ı nefesin
ayağından üfürüp sonra şişirmek gibidir.'' urfalı nâbî
anlamı: halkın malını elinden aldıktan sonra teselli vermek, bir balığın pullarını soyup yağda kızartmaya benzer, ya da bu durum, bir koyunun soluk borusunu kesip sonrasında ayağından üfürerek şişirmek gibidir.
devamını gör...
1884.
“olmadım çocukluğumdan beri
başkalarının olduğu gibi
görmedim dünyayı, nesneleri
başkalarının gördüğü gibi
kandırmadı hüznümü, tutkuları
aynı ortak pınarların suları.
aynı zevki duymadı yüreğim
aynı şevkle uyanmadı yüreğim
sevdiğim her şeyi yalnız sevdim.”


edgar allen poe
devamını gör...
1885.
bir an sevinç duyarken, korkuyorum sonra hemen,
haydut yıllar çalar götürür diye hazinemi;
bir an, başbaşa kalmaktan öte bir şey istemezken,
sonra diyorum ki, alem niye görmesin sevincimi?
bazan, sana baka baka kendime çektiğim ziyafetle,
doydum sanırken, bir bakışın açlığıyla ölüyorum sonra,
senin bana verdiğin ya da verebileceğinden öte,
ne bir şeyden zevk alıyorum, ne de çabalıyorum almaya.
işte böyle, her gün hem açlıktan ölüyor, hem tıkanıyorum;
ya oburca her şeyi yiyorum, ya da hiçbir şeye dokunmuyorum.
devamını gör...
1886.

bizim hiç bir hürriyetimiz yok,
hiç bir hürriyetimiz,
ne çalışmak, ne konuşmak, ne sevişmek,
sen orda bağrına bas dur en büyük çileyi,
ben burda en büyük çileyi doldurayım,
ekmeğe muhtaç, hürriyete muhtaç, sana muhtaç.
sen orda dalından koparılmış bir zerdali gibi dur,
ben burda zerdalisiz bir dal gibi durayım.
devamını gör...
1887.
dokunulmasada görülmesede kalpte yer verilir bazısına nedensiz sen aklım ve kalbim arasında kalan en güzel çaresizliğimin.
devamını gör...
1888.
sevmek'' bir kelimedir
``sarı saçlı'' dersem bir kız için
sıfat söylemiş olurum
``ben sarı saçlı bir kız sevdim''
bir cümledir. sevda dolu bir cümle
nokta koymalı, durmalı zira

muzaffer tayyip uslu
devamını gör...
1889.
eylül'ün cesedi çamurda yatıyordu
gülhane parkı'nda bıçaklamışlar
cesedin ağzından kan akıyordu
kıpkızıl sakalları uzamıştı
suna su karanlıktan korkuyordu
sıçramış uykusundan uyanmıştı
kalbini sımsıkı elinde tutuyordu
eylül'ün gözleri camlardan bakıyordu
kirpikleri yoktu dökülmüştü
suna su kalbinden korkuyordu
her sene bir eylül bıçaklanır
ufuktan martılar dökülüşür
sonbahar istanbul'dan utanır
kanlı ellerini saklar utanır
elleri bir serçe gibi üşür
ben hayallerimden utanırım
suna su parça parça uyanır
bulutlar parça parça düşünür
her dakika bir roman yasanır
her dakika bir yola düşülür
öpüşülür öpüşülür öpüşülür
ufuktan martılar döküşülür
denizin gözü kanlanmıştır
içimdeki volkan uyanmıştır
istanbul külrengi yıkanmıştır
ben yalnızlığımı giyinirim
suna su hayallerini giyinir
ellerine eylül bulaşır
kalbini bir yerlere koyamaz
düşünür düşünür düşünür

attila ilhan
devamını gör...
1890.
uçun kuşlar uçun doğduğum yere;
şimdi dağlarında mor sümbül vardır.
ormanlar koynunda bir serin dere,
dikenler içinde sarı gül vardır.

o çay ağır akar, yorgun mu bilmem?
mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem?
yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem?
yüce dağ başında siyah tül vardır.

orda geçti benim güzel günlerim;
o demleri anıp bugün inlerim.
destan-ı ömrümü okur dinlerim,
içimde oralı bir bülbül vardır.

uçun kuşlar, uçun burda vefa yok;
öyle akar sular, öyle hava yok;
feryadıma karşı aks-i seda yok;
bu yangın yerinde soğuk kül vardır.

hey rıza, kederin başından aşkın,
bitip tükenmiyor elem-i aşkın,
sende -derya gibi- daima taşkın,
daima çalkanır bir gönül vardır.


rıza tevfik bölükbaşı - (serab-ı ömrüm)
devamını gör...
1891.
anam anam garibem / murat kapkıner

anam anam garibem
gangster yetiştirseydin beni
on yılda ıslah olurdum

eşkıya kılsaydın
bir gün
kızıl bir şafakta vururlardı

eroinman kılsaydın
lsd'ye alıştırsaydın
kliniklerde gezerdim
sırtıma spiral koyarlardı

cinnete zorlasaydın
tuluma sarar
zincire vururlardı
yatır yatır gezdirirlerdi yahut

anam anam garibem
fransız doğursaydın
islama geçerdim belki
devamını gör...
1892.
bilmem neden tutkunum sana
neden yangınım ölesiye
her sabah gözlerimi açınca
neden ilk sen gelirsin aklıma
yaşamaktan önce
neden sensiz soğuk ellerim
söyle neden
içim üşüyor sensiz her gece
bir ay doğar yücelerden yücelerden
ben seni düşünürüm
ay ışığı olur dolarsın içime
bir bulut geçer göklerden
ben seni hatırlarım
bulut bulut yağarsın gözlerime
sonra serin bir rüzgar eser
bir martı süzülür enginlere
seni özlerim neden
bahar geldi bak
ağaçlarda bir cümbüş bir kıyamet
şen şakrak dallarda kuşlar
benim içimde bu kahır bu hüzün neden
neden bu sel gibi gözyaşları
bu ümitsizlik neden
gel artık
gel de bir bak gözlerimin içime
her şeyi anla sevdiğim
ben söylemeden

ümit yaşar oğuzcan
devamını gör...
1893.
....
bir zamanlar kendimi
bulunmaz hint kumaşı sanmıştım.
kaç metredir benim yokluğum?
benden daha çok var sanmıştım.
benim yokluğumdan dünyaya
bir elbise çıkar sanmıştım.
dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
sonunda ben de alıştım.
ah...dedim sonra,
ah!
...
devamını gör...
1894.
çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
seyir defterini başkası yazsın.
çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
beni o limana çıkaramazsın...
(bkz: nazım hikmet)
devamını gör...
1895.
saat gecenin bir vakti
uçsuz bucaksız okyanusta
aklımda tarifsiz bir boşluk
yıkılır senle dolu düşüncelerim
birden çıkan fırtınalarda...

ormanci
devamını gör...
1896.
"karayı kaldırın mavi koyun, umudumu yitirmedim.
beni çağırın gülümserken uykunun bir yerinde,
eliniz beyazken uzatın isterim,
karayı kaldırın sevgi koyun, umudumu yitirmedim.

ben ışıklar konfetler bayramlar istemem.
uzanmışım gölgeliğe bir başıma,
şu uzaktan tükenmez yalnızlıktan.
içten içe ürküyorum ama
böyle de iyiyim.

siz dayanılmaz bir günaydınsınız,
sabah sabah insanı ayağına getiren,
hiç yoktan dünyayı kendini sevdiren,
siz çocuk ağızlı bir günaydınsınız.

çocuk ağzınızla biraz daha durun,
gittiğinizde güz gelmiş olacak.

güz gelirken bir yanı kara sevdalarla
avcumda bu yavru kuş varken tedirgin
sizde tutunacak yaslanacak kollar,
biraz daha durun biraz daha!
karayı kaldırın mavi koyun, umudumu götürmeyin."

gülten akın
devamını gör...
1897.
şimdi bütün gün üstüme yağmur yağıyor
bütün gece kar
yalnızlığın tam ortasındayım artık
yalnızlık kadar

ümit yaşar oğuzcan
devamını gör...
1898.
bir gün biz de bu parka geleceğiz
ahbap, arkadaş omuzunda,
ve dağlara, taşlara benzeyeceğiz
öyle sessiz, öyle manidar...

konuşmak yok artık bu yerde
yolculuk hevesi, avarelik yok
evine, toprağına bağlı herkes
muharebe derdi, para derdi yok...

yalnız yaşayanlar için midir, diyor, mezarlık,
toprak üstündeki her bitki,
yerin dibine doğru büyüyenler de var
hep yaşayanlar için mi?

belki de ağaçlardan yukarıya doğru
uzayan bir şey vardır mezarlardan
sonsuz hürriyete benzer bir şey,
öyle sessiz, öyle kocaman...

bir bu tesellisi kaldı mezarlığın
yoksa ölünün hali yaman...

melih cevdet anday
devamını gör...
1899.
her daim sürgün
her bedende yalnız
her nefeste hüzün doludur kalbim
her kalemde derbeder
her renkte siyahtır kalbim
her sayfada boş
her ayazda loştur kalbim
her düşüncede sarhoştur kalbim
ve bendime karanlıktır kalbim
devamını gör...
1900.
"tired with all these, for restful death i cry"

shakespeare 66. sone, muhteşemdir ve tavsiyemdir
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim