721.
doğduğumda siyahtım,
büyürken siyahtım,
güneşe çıktığımda siyahtım,
korkunca siyahtım,
öldüğümde hâlâ siyahım.
ve sen beyaz çocuk:
doğduğunda pembesin,
büyürken beyazsın,
güneşe çıktığında kırmızı,
üşüdüğünde mor,
korktuğunda sarı,
hastayken yeşil,
ölüyken grisin!
sen şimdi bana hâlâ renkli mi diyorsun?
2005 yılında siyahi bir çocuğun yazdığı dünyanın en iyi şiiri seçilen şiir.
devamını gör...
722.

sivas'ta ulu camii avlusunda çocuklar
yalvaran gözlerle etrafa baka baka
açıyorlar küçük esmer avuçlarını:
-emmilerim sadaka! emmilerim sadaka!hükümet konağının yanında biri
bir kemik kalmış bir deri...
'boya cila yimbeş,boya cila yimbeş' diye ağlıyor
ve daha fırça bile tutamıyor elleri.garipler pazarı'nda körpe çocuklar
yorgunluktan güzelim yüzleri al al...
öldüren bir çığlık dudaklarında:
-boş hamal!boş hamal!boş hamal!nane satan su satan yetim çocuklar
şarkı söyleyemediler güneşe aya...
biliyorum ne masal dinlemeye doydular
ne oyun oynamaya...bezirci'de,yüceyurt'ta altıntabak'ta...
çocuklar var incecik yüzleri nurdan
ama toz toprak içinde elleri ayakları
oyuncakları çamurdan...ve günahkar çocuklar,suçlu çocuklar
mahkeme salonunda bakarım dizi dizi
bu suç bizim suçumuz,bu günah bizim
affedin bizi.gökteki yıldızlar kadar sayısız
ah yurdumun kimsesiz ve yoksul çocukları
anladım farkınız yok koparılmış başaktan!
alın bu gözleri benden,alın bu yüreği artık
utanıyorum yaşamaktan.
devamını gör...
723.
gece olsun bakarız.*
devamını gör...
724.
kör kütük sarhoş olalım..
içelim hep beraber..
bir yudum bin yudum olsun..
gülelim.. şen kahkahalar atalım..
sabahina ağlayacagimiz gecenin..
hükümdarı olalım..
devamını gör...
725.
bilmiyorum şiir seviyorum diye mi edebiyatçı oldum edebiyat seciğim için mi şiire böyle bağlıyım bağdaştıramıyorum ama ömür hanımla güz konusmaları ve üvercinka dinlemeyen insan çok şey kaybeder
devamını gör...
726.
**kışın bana yaptıkları**

seni şimdi bir yabancı gibi karşıma alıp
sanki senden bahsetmiyormuşum gibi yapıp
sanki benden bahsetmiyormuşum gibi
hatta bir aşktan bahsetmiyormuşum gibi
fırtınayı ve huzuru anlatacağım sana.

yılları ve yolları, limanları ve fırtınayı
ve aşkın belki hiç adı geçmeyen kuzeyini
aşkın bu kuzeyden nasıl düşürüldüğünü,
artık sonsuza dek yitirdiğimizi büyünün bitişini,

hiç gerekmeyen yıllarda huzur,
çok gereken yıllarda da fırtına
nasıl yaşanır onu anlatacağım.

seni bir yabancı gibi karşıma alıp
bunun dayanıklı bir şey olmadığını
sürekli kılınmadığını,
çünkü aşkın yapılan bir şey olmadığını,
başlangıçta bir melek konduğunu
sonunda bir kelebek öldüğünü,
yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatın
bir korkular ve alışkanlıklar bütünü olduğunu,
bütün bunları sana
nasıl anlatacağım?

birhan keskin
devamını gör...
727.

her şeyi
anladılar
sevgilim
seviştiğimiz
yatakta
unutulmuş
bir çift
kanat
bulunca

terzilerine
gidiyor
kentteki
kadınlar
kendilerine
kanat
diktirmek
için
o günden
beri
devamını gör...
728.

özdemir asaf- lavinia

lavinia
sana gitme demeyeceğim.
üşüyorsun ceketimi al.
günün en güzel saatleri bunlar.
yanımda kal.

sana gitme demeyeceğim.
gene de sen bilirsin.
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
incinirsin.

sana gitme demeyeceğim,
ama gitme, lavinia.
adını gizleyeceğim
sen de bilme, lavinia.

özdemir asaf
devamını gör...
729.
mevtayı nasıl bilirdiniz?

giderken alkolden girdi komaya
meyhaneyi yurt sayardı bu deyyus.
yemin eder 'pazar' derdi 'cuma'ya
ağustos'u mart sayardı bu deyyus.

nasipsizdi iman, edep, ahlâktan
kin sağardı enayiden, ahmaktan
biraz daha alçak idi alçaktan
namertleri mert sayardı bu deyyus.

tam sapıktı, şer yollara sapardı
heykel diker, ilah diye tapardı
abdestsiz her yöne secde yapardı
kıblegâhı dört sayardı bu deyyus.

türklüğe düşmandı, hep kin güderdi
yahudi'ye yaltakçılık ederdi
hıristiyan ile yola giderdi
ermeni'yi kürt sayardı bu deyyus.

görgü şahidiyiz, yalan yok hocam
tek güzel huyunu bilen yok hocam
geberip giden var, ölen yok hocam
doğruluğu dert sayardı bu deyyus.
devamını gör...
730.
ali kemal'e

ben türküm! diyorsun, sen türk değilsin!

ve islâm`ım! diyorsun, değilsin islâm!

ben, ne ırkım için senden vesika,

ne de dinim için istedim ilâm!


türklüğe çalıştım sırf zevkim için,

ummadım bu işten asla mükâfat!

bu yüzden bin türlü felâket çektim,

hiçbir an esefle demedim: heyhat!


hattâ ben olsaydım: kürt, arap, çerkez;

ilk gayem olurdu türk milliyeti;

çünkü türk kuvvetli olursa, mutlak,

kurtarır her islam olan milleti!


türk olsam olmasam, ben türk dostuyum,

türk olsan olmasan, sen türk düşmanı!

çünkü benim gayem türkü yaşatmak,

seninki öldürmek her yaşatanı!


türklük hem mefkûrem, hem de kanımdır:

sırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil!

türklük hâdimine “türk değil!” diyen,

soyca türk olsa da “piçtir! türk değil!

ziya gökalp
devamını gör...
731.
saltanat sürmektedir içimde bir hükümdar,
hırsının pençesinde,şehvetinin esiri;
etrafını almıştır dalkavuk ve riyakar;
korkulu bir sarayım doğduğum günden beri.

ne gizli cinayetler,neler neler oluyor,
denize her gün körpe cesetler döküyorum.
ne baharlar soluyor,ne baharlar soluyor,
azamet ve ihtişam içinde çöküyorum!

cahit sıtkı tarancı
devamını gör...
732.
bağlanmayacaksın

bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"o olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
demeyeceksin işte.
yaşarsın çünkü.
öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
çok sevmeyeceksin mesela. o daha az severse kırılırsın.
...

can yücel
devamını gör...
733.
sana gitme demeyeceğim
ama gitme lavinia.
adını saklayacağım
sen de bilme lavinia..
devamını gör...
734.
gene bir cehennem var yastığımda,
gel artık..

amed arif
devamını gör...
735.
masa da masaymış ha
adam yaşama sevinci içinde
masaya anahtarlarını koydu
bakır kâseye çiçekleri koydu
sütünü yumurtasını koydu
pencereden gelen ışığı koydu
bisiklet sesini çıkrık sesini
ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
adam masaya
aklında olup bitenleri koydu
ne yapmak istiyordu hayatta
işte onu koydu
kimi seviyordu kimi sevmiyordu
adam masaya onları da koydu
üç kere üç dokuz ederdi
adam koydu masaya dokuzu
pencere yanındaydı gökyüzü yanında
uzandı masaya sonsuzu koydu
bir bira içmek istiyordu kaç gündür
masaya biranın dökülüşünü koydu
uykusunu koydu uyanıklığını koydu
tokluğunu açlığını koydu.

masa da masaymış ha
bana mısın demedi bu kadar yüke
bir iki sallandı durdu
adam ha babam koyuyordu.

edip cansever
devamını gör...
736.
geri gelen mektup

ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
devamını gör...
737.
konuşuyoruz desem, konuşmuyoruz da
ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
birbirimize bakarak
ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi
ne varız ne de yoğuz gerçekte
iki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden
aydınlatan odayı

değilsekte yakın birbirimize
uzak da sayılmayız büsbütün
gökyüzünde iki uçurtma başıboş
yanyanayızdır sadece

her çiçek bir çoğulluktur gününe göre
yalnızlık bir çoğulluktur
sanırım bir giz de yok bu beraberlikte

-edip cansever.
devamını gör...
738.
şairi değilim ama ilk seslendirmem, iyi kötü yorumlarınızı bekliyorum.

devamını gör...
739.

‘her şey sende gizli’
yerin seni çektiği kadar ağırsın
kanatların çırpındığı kadar hafif..
kalbinin attığı kadar canlısın
gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
sevdiklerin kadar iyisin
nefret ettiklerin kadar kötü..
ne renk olursa olsun kaşın gözün
karşındakinin gördüğüdür rengin..
yaşadıklarını kâr sayma:
yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

ne kadar yaşarsan yaşa,
sevdiğin kadardır ömrün..
gülebildiğin kadar mutlusun
üzülme, bil ki ağladığın kadar güleceksin
sakın bitti sanma her şeyi,

sevdiğin kadar sevileceksin.
güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
bir gün yalan söyleyeceksen eğer
bırak, karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
unutma, yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

işte budur hayat, işte budur yaşamak!
bunu hatırladığın kadar yaşarsın
bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
çiçek sulandığı kadar güzeldir
kuşlar ötebildiği kadar sevimli
bebek ağladığı kadar bebektir
ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin
bunu da öğren,
sevdiğin kadar sevilirsin...

can yücel

devamını gör...
740.
ataol behramoğlu- aşk iki kişiliktir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"geceye bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim