geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
2301.
sen meğerse nasıl her şeyimmişsin benim
seni sevmek benim içimde toprağı
suyu
güneşi
hayatı ve fikri sevmekle birbirine karıştı
sen ciğerimdeki nefes
gözlerimdeki ışık
kalbimdeki çarpıntı ve beynimdeki düşünce gibisin
neyi düşünsem
seni düşünüyorum
neyi görsem
seni görüyorum
herkese selam
sana hasret...
seni sevmek benim içimde toprağı
suyu
güneşi
hayatı ve fikri sevmekle birbirine karıştı
sen ciğerimdeki nefes
gözlerimdeki ışık
kalbimdeki çarpıntı ve beynimdeki düşünce gibisin
neyi düşünsem
seni düşünüyorum
neyi görsem
seni görüyorum
herkese selam
sana hasret...
devamını gör...
2302.
çirkin zamanların ezici kuvvetiyle, bağırma isteği, boğulma korkusuyla.
hayattayken ve henüz ayaktayken,
titrek dizlerime rağmen. ağrılı dişlerime, rağmenlerime rağmen.
nereye istersen arif.
karıncalanmış aklımı toz toprak kalbimi, tekerkeği kırık bavulumu, dişi dökük hikayemi pekilerimi niçinlerimi göklerimi köklerimi alıp
nereye istersen arif.
akşamüstü ölgünlüğümü günün her vaktinde üstüme yapışmış bir sakız gibiyken tuz buz limon hiçbir işe yaramazken bir odam bile olmayan bu evden.
nereye istersen arif
ters dönmüş şemsiyemi yeşil beyaz terliğimi elmalı el kremimi.
aslında benim olmayan her şeyi ve hiçbir şeyi bir koca boşluğu yüklenip. bir topal gölge gibi nereye istersen arif.
kendimi taşırım kollarımı sürürüm ardımda iz bırakmam şahit tutmam yoktum derim hiç olmadım ki bu tombul dünya benimle hiç tanışmadı tanışmasın zaten ne önemi var? beni bir sen bir arif bir de yıldızlar onlarla çok eski tanışıklığımız var...
kaç balkonlu kaç tütünlü kaç türkülü gece of of çeke çeke peş peşe bir ağlayıp bir gülerek yıldızlarla göz göze çok şey paylaştık ama hepsinden ayırdım sana.
bende ne varsa bir sana hiç bana. sen yürü arif ben ardında...
ben ardında kokusunu arayan bir çiçek gibi yağmurunu arayan bir bulut dansını arayan bir şarkı gibi arif ben ardında.
sana başladım artık hiçbir şey bitiremez beni. üstüme üstüme yürüsün dünya bütün çocuklarıyla gelsin derdiyle tasasıyla. tasadan kasırgasıyla insan seliyle telaşın girdabıyla silahıyla barutuyla.
ismin çepeçevre kalelerle kulelerle korurken beni. senin ardında yürüyorum kim ne isterse söylesin.
seni sevmenin yerlisiyim artık her memlekette gurbetteyim bir senin dilini bilirim tek geçer akçem gözlerin seninle bir kez gülebilsem hiç bir ağaç teskin edemez beni.
durmuş saatim, kırmızı kaşkolumla sökük çantam yırtık çorabımla hayretlerim meraklarımla çatlamış dudağımla kırılmış tırnağımla.
yorulmam ölmem, ölsem gam yemem çok adım çok kulaç atarım yüzme bilmem ama senin için öğrenirim sabahın seheri günün bitimi yüzün karşısında durmadan değer kaybederken.
böylece çoğalarak böylece azalarak böylece nefes nefese. sen nereye istersen arif ben sende ıslığını bulmuş bir rüzgar gibi. ki gibisi yüktür bu cümlenin...
hayattayken ve henüz ayaktayken,
titrek dizlerime rağmen. ağrılı dişlerime, rağmenlerime rağmen.
nereye istersen arif.
karıncalanmış aklımı toz toprak kalbimi, tekerkeği kırık bavulumu, dişi dökük hikayemi pekilerimi niçinlerimi göklerimi köklerimi alıp
nereye istersen arif.
akşamüstü ölgünlüğümü günün her vaktinde üstüme yapışmış bir sakız gibiyken tuz buz limon hiçbir işe yaramazken bir odam bile olmayan bu evden.
nereye istersen arif
ters dönmüş şemsiyemi yeşil beyaz terliğimi elmalı el kremimi.
aslında benim olmayan her şeyi ve hiçbir şeyi bir koca boşluğu yüklenip. bir topal gölge gibi nereye istersen arif.
kendimi taşırım kollarımı sürürüm ardımda iz bırakmam şahit tutmam yoktum derim hiç olmadım ki bu tombul dünya benimle hiç tanışmadı tanışmasın zaten ne önemi var? beni bir sen bir arif bir de yıldızlar onlarla çok eski tanışıklığımız var...
kaç balkonlu kaç tütünlü kaç türkülü gece of of çeke çeke peş peşe bir ağlayıp bir gülerek yıldızlarla göz göze çok şey paylaştık ama hepsinden ayırdım sana.
bende ne varsa bir sana hiç bana. sen yürü arif ben ardında...
ben ardında kokusunu arayan bir çiçek gibi yağmurunu arayan bir bulut dansını arayan bir şarkı gibi arif ben ardında.
sana başladım artık hiçbir şey bitiremez beni. üstüme üstüme yürüsün dünya bütün çocuklarıyla gelsin derdiyle tasasıyla. tasadan kasırgasıyla insan seliyle telaşın girdabıyla silahıyla barutuyla.
ismin çepeçevre kalelerle kulelerle korurken beni. senin ardında yürüyorum kim ne isterse söylesin.
seni sevmenin yerlisiyim artık her memlekette gurbetteyim bir senin dilini bilirim tek geçer akçem gözlerin seninle bir kez gülebilsem hiç bir ağaç teskin edemez beni.
durmuş saatim, kırmızı kaşkolumla sökük çantam yırtık çorabımla hayretlerim meraklarımla çatlamış dudağımla kırılmış tırnağımla.
yorulmam ölmem, ölsem gam yemem çok adım çok kulaç atarım yüzme bilmem ama senin için öğrenirim sabahın seheri günün bitimi yüzün karşısında durmadan değer kaybederken.
böylece çoğalarak böylece azalarak böylece nefes nefese. sen nereye istersen arif ben sende ıslığını bulmuş bir rüzgar gibi. ki gibisi yüktür bu cümlenin...
devamını gör...
2303.
ne sen aşkım dedin bir gün bana
ne de ben diyecek cesareti buldum sana
haberin yok ama
beni çok seviyorsun
s.m.k
ne de ben diyecek cesareti buldum sana
haberin yok ama
beni çok seviyorsun
s.m.k
devamını gör...
2304.
türkiye! bağımın en kuru gazeli
telefonları ikide bir yüzüme çarpan oğlum
bak, burası hayat kokuyor
gencecik kızlar üzüm eziyor topuklarıyla
dünya güzeli
yurdumda çocuklar ölüyor
barışın ve kardeşliğin has yüzü hevesine üzümler şaraptan anlamıyor.
-ahmet erhan
telefonları ikide bir yüzüme çarpan oğlum
bak, burası hayat kokuyor
gencecik kızlar üzüm eziyor topuklarıyla
dünya güzeli
yurdumda çocuklar ölüyor
barışın ve kardeşliğin has yüzü hevesine üzümler şaraptan anlamıyor.
-ahmet erhan
devamını gör...
2305.
2306.
geçti istemem gelmeni,
yokluğunda buldum seni;
bırak vehmimde gölgeni
gelme, artık neye yarar?
| necip fazıl kısakürek
yokluğunda buldum seni;
bırak vehmimde gölgeni
gelme, artık neye yarar?
| necip fazıl kısakürek
devamını gör...
2307.
ben yenildim, böyleyim, tüyübitmedik ölüm
ardımdan konuşur ve bankadaki hesabıma göz diker
ben yenildim, 60x 1.72 olarak yere serildim
ipim yok, ilacım eski..
intiharı erteledim
-ahmet erhan
ardımdan konuşur ve bankadaki hesabıma göz diker
ben yenildim, 60x 1.72 olarak yere serildim
ipim yok, ilacım eski..
intiharı erteledim
-ahmet erhan
devamını gör...
2308.
2309.
terk etmedi sevdan beni
aç kaldım, susuz kaldım
hayın, karanlıktı gece
can garip, can suskun
can paramparça
ve ellerim kelepçede
tütünsüz, uykusuz kaldım
terk etmedi sevdan beni
aç kaldım, susuz kaldım
hayın, karanlıktı gece
can garip, can suskun
can paramparça
ve ellerim kelepçede
tütünsüz, uykusuz kaldım
terk etmedi sevdan beni
devamını gör...
2310.
2311.
abidin dino, nazım hikmet’in “mutluluğun resmini yapabilir misin abidin?” sorusuna resimle değil de, aynı türü kullanarak nazım gibi şiirle karşılık vermişti. abidin dino mutluluğun resmini yapmadı. çünkü o da biliyordu ki, tek bir kare ile somutlaştırılamazdı mutluluk denen kavram. o, mutluluğu sözcüklerle anlatma yolunu seçti. yaşanmışlıklarının beraberindeki arzularının, hayallerinin içinde olduğu bir şiirle…
mutluluğun resmi
kokusu buram buram tüten
limanda simit satan çocuklar
martıların telaşı bambaşka
işçiler gözler yolunu.
inebilseydin o vapurdan
ayağında varna’nın tozu
yüreğinde ince bir sızı.
mavi gözlerinde yanıp tutuşan
hasretle kucaklayabilseydim
seninle, bir daha.
davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
bağrımıza bassaydık seni nazım,
yapardım mutluluğun resmini.
başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
bahriyeli adımlarla düşüp yola
gidebilseydik meserret kahvesine,
ilk karşılaştığımız yere
ve bir acı kahvemi içseydin.
anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten,
ne günler biterdi,
ne geceler...
dinerdi tüm acılar seninle
bir düş olurdu ayrılığımız, anılarda kalan.
ve dolaşsaydık türkiye’yi
bir baştan bir başa.
yattığımız yerler müze olmuş,
sürgün şehirler cennet.
işte o zaman nazım,
yapardım mutluluğun resmini
buna da ne tuval yeterdi;
ne boya...

.
mutluluğun resmi
kokusu buram buram tüten
limanda simit satan çocuklar
martıların telaşı bambaşka
işçiler gözler yolunu.
inebilseydin o vapurdan
ayağında varna’nın tozu
yüreğinde ince bir sızı.
mavi gözlerinde yanıp tutuşan
hasretle kucaklayabilseydim
seninle, bir daha.
davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
bağrımıza bassaydık seni nazım,
yapardım mutluluğun resmini.
başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
bahriyeli adımlarla düşüp yola
gidebilseydik meserret kahvesine,
ilk karşılaştığımız yere
ve bir acı kahvemi içseydin.
anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten,
ne günler biterdi,
ne geceler...
dinerdi tüm acılar seninle
bir düş olurdu ayrılığımız, anılarda kalan.
ve dolaşsaydık türkiye’yi
bir baştan bir başa.
yattığımız yerler müze olmuş,
sürgün şehirler cennet.
işte o zaman nazım,
yapardım mutluluğun resmini
buna da ne tuval yeterdi;
ne boya...

.
devamını gör...
2312.
yitirdim cebimdeki bütün adresleri
yağmurlar, yağmurlar ortasında kaldım
aklımı boğacak o selleri
ben kendi damarlarımda yarattım
-ahmet erhan
yağmurlar, yağmurlar ortasında kaldım
aklımı boğacak o selleri
ben kendi damarlarımda yarattım
-ahmet erhan
devamını gör...
2313.
kimi sevsem, sensin...
kimi sevsem sensin / hayret
sevgin hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor
her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırkızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor
kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum
atilla ilhan
kimi sevsem sensin / hayret
sevgin hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor
her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırkızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor
kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum
atilla ilhan
devamını gör...
2314.
şimdi gemiler geçer uzaklardan
gönlüm güvertede sereserpedir.
ışıklı geceler,saz sesleri, peynir ekmek
ne biletim ne param ne dostum var
pır pır eder yüreğim bakındıkça...
uyan turgut um, garibim, uyan bura terme'dir.
terme köprüsünden kamyonlar geçer,
irgatlar üç orada beş burada konuşurlar
bir gece başlar, yarı siyah, yarı kırmızı
cigaramı yakar evime dönerim...
gidin gemiler, gidinvardığınız yerlere selam edin
gün olur bütün kaygılardan uzak
ben de gelirim...
-turgut uyar-
gönlüm güvertede sereserpedir.
ışıklı geceler,saz sesleri, peynir ekmek
ne biletim ne param ne dostum var
pır pır eder yüreğim bakındıkça...
uyan turgut um, garibim, uyan bura terme'dir.
terme köprüsünden kamyonlar geçer,
irgatlar üç orada beş burada konuşurlar
bir gece başlar, yarı siyah, yarı kırmızı
cigaramı yakar evime dönerim...
gidin gemiler, gidinvardığınız yerlere selam edin
gün olur bütün kaygılardan uzak
ben de gelirim...
-turgut uyar-
devamını gör...
2315.
"sanma ki derdim güneşten ötürü
ne çıkar bahar geldiyse?
bademler çiçek açtıysa
ucunda ölüm yok ya.
hoş, olsa da korkacak mıyım zaten
güneşle gelecek ölümden?
ben ki her nisan bir yaş daha genç,
her bahar biraz daha aşığım.
korkar mıyım?
ah dostum! derdim başka."
orhan veli kanık
ne çıkar bahar geldiyse?
bademler çiçek açtıysa
ucunda ölüm yok ya.
hoş, olsa da korkacak mıyım zaten
güneşle gelecek ölümden?
ben ki her nisan bir yaş daha genç,
her bahar biraz daha aşığım.
korkar mıyım?
ah dostum! derdim başka."
orhan veli kanık
devamını gör...
2316.
çok yalnızım, mutsuzum
göründüğüm gibi değilim aslında
karanlıklarda kaybolmuşum.
bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır.
aradıkça batıyorum karanlık kuyulara
kimse duymuyor çığlıklarımı
duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
bense insanların bu ilgisizliği karşısında ilgiye susamışım
ümidimi yitirmişim
biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye
veda edeceğim
en yakın yabancı sendin,
daha sürülmemişken ışığın biberi
yaramıza,
yaslanırken boşlukta duran bir merdivene
henüz.
güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız,
ilkyaz derken -kışı gözden kaçıran
yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız
en güçsüz kollarla-
çözüldü aşkın zarif ilmeği
bulandı aynalar duruluğu.
çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık
olduğunu…
yabancıların en yakınıydın sen!
ey iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!*
göründüğüm gibi değilim aslında
karanlıklarda kaybolmuşum.
bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır.
aradıkça batıyorum karanlık kuyulara
kimse duymuyor çığlıklarımı
duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
bense insanların bu ilgisizliği karşısında ilgiye susamışım
ümidimi yitirmişim
biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye
veda edeceğim
en yakın yabancı sendin,
daha sürülmemişken ışığın biberi
yaramıza,
yaslanırken boşlukta duran bir merdivene
henüz.
güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız,
ilkyaz derken -kışı gözden kaçıran
yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız
en güçsüz kollarla-
çözüldü aşkın zarif ilmeği
bulandı aynalar duruluğu.
çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık
olduğunu…
yabancıların en yakınıydın sen!
ey iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!*
devamını gör...
2317.
her yürek bir gün kaybedermiş yönünü.
kimi çıkmaz sokaklara girer,
kimi yürür uçurumlara..
mutluluk;
ya uçurumun dibindedir,
ya da çıkmaz sokağın sonundaki duvarın arkasında.
bu yüzden vazgeçme asla;
bin adımda varamadığına,
ulaşırsın gün gelir bir adımda..
kimi çıkmaz sokaklara girer,
kimi yürür uçurumlara..
mutluluk;
ya uçurumun dibindedir,
ya da çıkmaz sokağın sonundaki duvarın arkasında.
bu yüzden vazgeçme asla;
bin adımda varamadığına,
ulaşırsın gün gelir bir adımda..
devamını gör...
2318.
ben seni neden mi sevdim
ben seni bir okyanusun derinliğinde buldum da sevdim
parlak bir inciydin benim için
paha biçilmez bir inci
ben seni soğuk ve yağmurlu bir günde
seni düşünürken gülüşündeki sıcaklığın içime dolup da
beni sardığı bir anda sevdim
seni sadece selvi boyun, siyah saçların ya da kara gözlerin
güzel bir yüzün var diye değil
fikirlerinle, konuşmandaki güzelliğin ve benim o kor halde yanan yüreğimle sevdim
ben seni derinden ve hissederek sevdim
her kalp atışımda vücudumun dört bir köşesine yayıldığını
beni sardığını her nefes alışımda ciğerlerime işlediğini bilerek sevdim
seni kış gecelerinin o soğuk yatağında birlikte uyuyup beni ısıttığın
yaz sıcağında uyuyamayıp sıkıntılarım olduğun
ve rüyalarımda buluştuğumuz gecelerde sevdim
seni ellerinden tutup kanımın kaynadığı
kalbimin yerinden fırlayacağını hissettiğim anlarda
o ıslak dudaklarınla beni sevdiğini söyleyeceğin anları düşünerek sevdim
ben seni o sensiz anlardaki boş ve değersiz geçen dakikalarda
kayıp zamanlarımızda, seni arayıp bulamadığım
çaresizlik içinde olduğum, içki sofralarını dost bildiğim anlarda sevdim
sen ne kadar uzak olsan da,
aramızdaki kilometreler nasıl çoksa
ben de seni o kadar yoğun ve o denli çok sevdim
seni kalbimde yanan ateşin ile
zihnimde oluşan hayallerin o ay parçası çehrenle
bana derinden bakan o gözlerindeki ışıltıyı göreceğim anları beklerken
kalbimin yanıp tutuştuğu anlarda
gelip bu ateşi alevlendirerek
bana sarılarak beni sevdiğini söyleyeceğin anları düşünerek sevdim
korkuyorum!
hak ettiğin mutluluğu sana verememekten korkuyorum.
seni beni sevdiğinden fazla sevememekten korkuyorum.
senin sevgine layık olduktan sonra başkaları tarafından o sevgiyi kaybetmekten korkuyorum.
seni kazanayım derken kaybetmekten korkuyorum.
aramızdaki maneviyat haricindeki uçurumlardan korkuyorum.
senin kalbini daha fazla kırmaktan korkuyorum.
o temiz ve masum göz yaşlarını daha fazla akıtmaktan korkuyorum.
evet korkuyorum;
seni kaybetmekten, seni daha fazla üzmekten …
sana kendimi ifade edememekten korkuyorum.
ya da yanlış anlaşılmaktan korkuyorum.
uçurumun kenarında yalnız kalmaktan korkuyorum.
dostluğuna doyamadan ulu orta yalnız kalmaktan korkuyorum.
yüreğimdeki o ince sızının bir gün çoğalmasından ve beni sarmasından korkuyorum.
sevgi denen güzelliğinin bir gün beni terk etmesinden korkuyorum.
dostluğun ölüp yerine nefretin yeşermesinden korkuyorum.
korkuyorum evet;
seni kaybetmekten ve seni daha fazla üzmekten…
bir çiçek misali ne ellemeye ne de koparmaya kıyamıyorum
uzaktan seyrediyorum çünkü;
seni daha fazla incitmekten korkuyorum.
ömründe yaşadığın mutluluğu huzuru sana yaşatamamaktan korkuyorum.
sana kalbimden fazlasını verememekten korkuyorum.
sonunda sana gözyaşından başka bir şey bırakamamaktan korkuyorum.
seni sevmekten değil;
dostluğunu suistimal etmekten,
seni kaybetmekten ve değerini bilememekten ve yüce rabbime hesap verememekten korkuyorum.
belki de çok fazla korkuyorum…
çünkü; ben ilk defa seviyorum…
ben seni bir okyanusun derinliğinde buldum da sevdim
parlak bir inciydin benim için
paha biçilmez bir inci
ben seni soğuk ve yağmurlu bir günde
seni düşünürken gülüşündeki sıcaklığın içime dolup da
beni sardığı bir anda sevdim
seni sadece selvi boyun, siyah saçların ya da kara gözlerin
güzel bir yüzün var diye değil
fikirlerinle, konuşmandaki güzelliğin ve benim o kor halde yanan yüreğimle sevdim
ben seni derinden ve hissederek sevdim
her kalp atışımda vücudumun dört bir köşesine yayıldığını
beni sardığını her nefes alışımda ciğerlerime işlediğini bilerek sevdim
seni kış gecelerinin o soğuk yatağında birlikte uyuyup beni ısıttığın
yaz sıcağında uyuyamayıp sıkıntılarım olduğun
ve rüyalarımda buluştuğumuz gecelerde sevdim
seni ellerinden tutup kanımın kaynadığı
kalbimin yerinden fırlayacağını hissettiğim anlarda
o ıslak dudaklarınla beni sevdiğini söyleyeceğin anları düşünerek sevdim
ben seni o sensiz anlardaki boş ve değersiz geçen dakikalarda
kayıp zamanlarımızda, seni arayıp bulamadığım
çaresizlik içinde olduğum, içki sofralarını dost bildiğim anlarda sevdim
sen ne kadar uzak olsan da,
aramızdaki kilometreler nasıl çoksa
ben de seni o kadar yoğun ve o denli çok sevdim
seni kalbimde yanan ateşin ile
zihnimde oluşan hayallerin o ay parçası çehrenle
bana derinden bakan o gözlerindeki ışıltıyı göreceğim anları beklerken
kalbimin yanıp tutuştuğu anlarda
gelip bu ateşi alevlendirerek
bana sarılarak beni sevdiğini söyleyeceğin anları düşünerek sevdim
korkuyorum!
hak ettiğin mutluluğu sana verememekten korkuyorum.
seni beni sevdiğinden fazla sevememekten korkuyorum.
senin sevgine layık olduktan sonra başkaları tarafından o sevgiyi kaybetmekten korkuyorum.
seni kazanayım derken kaybetmekten korkuyorum.
aramızdaki maneviyat haricindeki uçurumlardan korkuyorum.
senin kalbini daha fazla kırmaktan korkuyorum.
o temiz ve masum göz yaşlarını daha fazla akıtmaktan korkuyorum.
evet korkuyorum;
seni kaybetmekten, seni daha fazla üzmekten …
sana kendimi ifade edememekten korkuyorum.
ya da yanlış anlaşılmaktan korkuyorum.
uçurumun kenarında yalnız kalmaktan korkuyorum.
dostluğuna doyamadan ulu orta yalnız kalmaktan korkuyorum.
yüreğimdeki o ince sızının bir gün çoğalmasından ve beni sarmasından korkuyorum.
sevgi denen güzelliğinin bir gün beni terk etmesinden korkuyorum.
dostluğun ölüp yerine nefretin yeşermesinden korkuyorum.
korkuyorum evet;
seni kaybetmekten ve seni daha fazla üzmekten…
bir çiçek misali ne ellemeye ne de koparmaya kıyamıyorum
uzaktan seyrediyorum çünkü;
seni daha fazla incitmekten korkuyorum.
ömründe yaşadığın mutluluğu huzuru sana yaşatamamaktan korkuyorum.
sana kalbimden fazlasını verememekten korkuyorum.
sonunda sana gözyaşından başka bir şey bırakamamaktan korkuyorum.
seni sevmekten değil;
dostluğunu suistimal etmekten,
seni kaybetmekten ve değerini bilememekten ve yüce rabbime hesap verememekten korkuyorum.
belki de çok fazla korkuyorum…
çünkü; ben ilk defa seviyorum…
devamını gör...
2319.
o şimdi ne yapıyor
şu anda, şimdi, şimdi?
evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
kolunu kaldırmış olabilir,
- hey gülüm,
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi! o şimdi ne yapıyor,
şu anda, şimdi, şimdi?
belki dizinde bir kedi yavrusu var,
okşuyor.
belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir,
- her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili, canımın içi ayaklar!
ve ne düşünüyor?
beni mi?
yoksa ne bileyim
fasülyenin neden bir türlü pişmediğini mi?
yahut, insanların çoğunun
neden böyle bedbaht olduğunu mu? o şimdi ne düşünüyor,
şu anda, şimdi, şimdi?...
nazım hikmet ran
şu anda, şimdi, şimdi?
evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
kolunu kaldırmış olabilir,
- hey gülüm,
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi! o şimdi ne yapıyor,
şu anda, şimdi, şimdi?
belki dizinde bir kedi yavrusu var,
okşuyor.
belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir,
- her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili, canımın içi ayaklar!
ve ne düşünüyor?
beni mi?
yoksa ne bileyim
fasülyenin neden bir türlü pişmediğini mi?
yahut, insanların çoğunun
neden böyle bedbaht olduğunu mu? o şimdi ne düşünüyor,
şu anda, şimdi, şimdi?...
nazım hikmet ran
devamını gör...
2320.
ölümle dirim arasında
bir tül var ince..çok ince
hatırlıyorum da bir gece,
vuslata erene kadar içince,
hiç bilmeden konuşabilmiştim.. çince
sonra, tam da meşk peşinde koşarken
tanrı beni aranızdan alırsa bir gece
mezar taşıma şunları yazın..
"şarkısı yarıda aklı karıda kaldı"
bir tül var ince..çok ince
hatırlıyorum da bir gece,
vuslata erene kadar içince,
hiç bilmeden konuşabilmiştim.. çince
sonra, tam da meşk peşinde koşarken
tanrı beni aranızdan alırsa bir gece
mezar taşıma şunları yazın..
"şarkısı yarıda aklı karıda kaldı"
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162