geceye bir şiir bırak
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
başlık "delirmiş_psikolog" tarafından 07.11.2020 20:02 tarihinde açılmıştır.
581.
gölgeler
gönlüm uçmak dilerken semavî ülkelere;
ayağım takılıyor yerdeki gölgelere...
(1982) necip fazıl kısakürek
gönlüm uçmak dilerken semavî ülkelere;
ayağım takılıyor yerdeki gölgelere...
(1982) necip fazıl kısakürek
devamını gör...
582.
beni bu güzel havalar mahvetti,
böyle havada istifa ettim
evkaftaki memuriyetimden.
tütüne böyle havada alıştım,
böyle havada aşık oldum;
eve ekmekle tuz götürmeyi
böyle havalarda unuttum;
şiir yazma hastalığım
hep böyle havalarda nüksetti;
beni bu güzel havalar mahvetti.
böyle havada istifa ettim
evkaftaki memuriyetimden.
tütüne böyle havada alıştım,
böyle havada aşık oldum;
eve ekmekle tuz götürmeyi
böyle havalarda unuttum;
şiir yazma hastalığım
hep böyle havalarda nüksetti;
beni bu güzel havalar mahvetti.
devamını gör...
583.
olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!
düşüncemizin katlanması mı güzel,
zalim kaderin yumruklarına, oklarına
yoksa diretip bela denizlerine karşı
dur, yeter! demesi mi?
ölmek, uyumak sadece! düşünün ki uyumakla yalnız
bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü!
çünkü ölüm uykularında,
sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.
kim dayanabilir zamanın kırbacına?
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
sevgisinin kepaze edilmesine
kanunların bu kadar yavaş
yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
kim ister bütün bunlara katlanmak
ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,
o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
ürkütmese yüreğini?
bilmediğimiz belalara atılmaktansa
çektiklerine razı etmese insanı?
bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
yürekten gelenin doğal rengini.
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
yollarını değiştirip bu yüzden.
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
william shakespeare
düşüncemizin katlanması mı güzel,
zalim kaderin yumruklarına, oklarına
yoksa diretip bela denizlerine karşı
dur, yeter! demesi mi?
ölmek, uyumak sadece! düşünün ki uyumakla yalnız
bitebilir bütün acıları yüreğin,
çektiği bütün kahırlar insanoğlunun.
uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü!
çünkü ölüm uykularında,
sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından,
ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.
kim dayanabilir zamanın kırbacına?
zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine,
sevgisinin kepaze edilmesine
kanunların bu kadar yavaş
yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine
kötülere kul olmasına iyi insanın
bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken?
kim ister bütün bunlara katlanmak
ağır bir hayatın altında inleyip terlemek
ölümden sonraki bir şeyden korkmasa,
o kimsenin gidip de dönmediği bilinmez dünya
ürkütmese yüreğini?
bilmediğimiz belalara atılmaktansa
çektiklerine razı etmese insanı?
bilinç böyle korkak ediyor hepimizi:
düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor
yürekten gelenin doğal rengini.
ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
yollarını değiştirip bu yüzden.
bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.
william shakespeare
devamını gör...
584.
bölün uykularımı
ben uyumasam da olur
bu küstüm yastıklarına alışamadım
bir türlü.
yok yanımda ’canım’ diye seslendiğim
dalgalı saçlı yarim.
ayırdılar bizi
koydular iki yastık
hangisi benim ?
yatılmaz ki ikisine de
nerde benim patiskalı
tek yastığım ?
başında oyaları,
işlemeli etamini.
b u gecede beklerim
bölün uykularımı.
kapı arkasına astığım ceketim,
gömleğim,
yorgan niyetine örttüğüm paltom
ben uyumasam da olur
küstüm yastıkları
siz rahat edin
uyuyun.
ben uyumasam da olur
bu küstüm yastıklarına alışamadım
bir türlü.
yok yanımda ’canım’ diye seslendiğim
dalgalı saçlı yarim.
ayırdılar bizi
koydular iki yastık
hangisi benim ?
yatılmaz ki ikisine de
nerde benim patiskalı
tek yastığım ?
başında oyaları,
işlemeli etamini.
b u gecede beklerim
bölün uykularımı.
kapı arkasına astığım ceketim,
gömleğim,
yorgan niyetine örttüğüm paltom
ben uyumasam da olur
küstüm yastıkları
siz rahat edin
uyuyun.
devamını gör...
585.
sen sen ol kendözünün dostunu yek huda bil,
huda'dan gayrı kim var ise kendinden cüda bil.
öğren ki dost sandıklarının cümlesi bivefadır,
o sebepten vahdet olmayı alemlere sefa bil.
huda'dan gayrı kim var ise kendinden cüda bil.
öğren ki dost sandıklarının cümlesi bivefadır,
o sebepten vahdet olmayı alemlere sefa bil.
devamını gör...
586.
şebnem, tütsülenmiş bir bahçede saklambaç oynuyor gibiyiz.
sensiz bütün tabancalar, fincanlar, odalar boş; sokakların hepsi ıssız, hiçbir gezegende bana hayat yok.
şebnem, her şeyde senden bir anı aksediyor, senin masumiyet kanıtı parmak izlerinle dolu sanki dünya.
gelgelelim masumiyet, yaşam belirtilerinin azlığı demektir şebnem.
bu gidişle yokluğunun gürültüsünden sağır olacağım.
eline sihirbaz değneği geçmiş kör gibiyim.
arabalar etrafımda keskin frenler yaparak duruyorlar. beynime sıcak asfalt dökülmüş gibi, hasretin katranı kafatasımdan gövdeme damlıyor.
şebnem seninleyken içimi padişah gururu kaplıyordu.
gözlerine bakınca, kanımda gıcır gıcır hançerler, kılıçlar yüzüyordu.
senin kadife geometrin başımı döndürüyordu.
bir yandan da karşında kendimi mağaranın girişindeki kütük gibi hissediyordum.
şimdi uzaya fırlatılan mekikte kilitli kalmış sinekten beterim.
şebnem, istanbul, türkiye, dünya, galaksi, uzay senin olduğun yerden başlıyordu, nerdesin?
sensiz, yolunu kaybetmiş görünmez adam gibiyim.
aptallığın otobanından dehanın patikasına mı varacağım? inşallah o yol iki kişinin yanyana yürüyebileceği kadar geniştir.
kafamın içinde kocaman bir ağaç ve küçücük bir maymun var. daldan dala zıplıyor, onu evcilleştiremiyorum.
hani insan bazen gökte yabancı bir cisim görür de gözlerine inanamaz ya, yanındakine, “benim gördüğümü sen de görüyor musun? ” diye sorar.
ben de seninleyken gözlerime inanamıyordum. kulaklarıma inanamıyordum. vücudumdaki hiçbir hücreye inanamıyordum.
kimseye soramıyordum da “benim gördüğümü sen de görüyor musun? ” diye.
seni unutma fikri bile, sana kavuşma umuduna bağlanıyor içimde.
senden kaçış varsa bile kurtuluş yok şebnem.
artık, su olsam sana doğru akarım, uçak olsam sana doğru uçarım, erik olsam sana doğru yuvarlanırım.
bizi ancak aynı banyoda yıkanmak paklar şebnem.
yüreğin derinliklerinden yükselen sesler, kulakta sapıkça bir şey gibi tınlıyor farkındayım.
öpüyorum gözkapaklarını, dizkapaklarını, kalp kapakçıklarını.”
murat menteş - kalp kapakçıkları
sensiz bütün tabancalar, fincanlar, odalar boş; sokakların hepsi ıssız, hiçbir gezegende bana hayat yok.
şebnem, her şeyde senden bir anı aksediyor, senin masumiyet kanıtı parmak izlerinle dolu sanki dünya.
gelgelelim masumiyet, yaşam belirtilerinin azlığı demektir şebnem.
bu gidişle yokluğunun gürültüsünden sağır olacağım.
eline sihirbaz değneği geçmiş kör gibiyim.
arabalar etrafımda keskin frenler yaparak duruyorlar. beynime sıcak asfalt dökülmüş gibi, hasretin katranı kafatasımdan gövdeme damlıyor.
şebnem seninleyken içimi padişah gururu kaplıyordu.
gözlerine bakınca, kanımda gıcır gıcır hançerler, kılıçlar yüzüyordu.
senin kadife geometrin başımı döndürüyordu.
bir yandan da karşında kendimi mağaranın girişindeki kütük gibi hissediyordum.
şimdi uzaya fırlatılan mekikte kilitli kalmış sinekten beterim.
şebnem, istanbul, türkiye, dünya, galaksi, uzay senin olduğun yerden başlıyordu, nerdesin?
sensiz, yolunu kaybetmiş görünmez adam gibiyim.
aptallığın otobanından dehanın patikasına mı varacağım? inşallah o yol iki kişinin yanyana yürüyebileceği kadar geniştir.
kafamın içinde kocaman bir ağaç ve küçücük bir maymun var. daldan dala zıplıyor, onu evcilleştiremiyorum.
hani insan bazen gökte yabancı bir cisim görür de gözlerine inanamaz ya, yanındakine, “benim gördüğümü sen de görüyor musun? ” diye sorar.
ben de seninleyken gözlerime inanamıyordum. kulaklarıma inanamıyordum. vücudumdaki hiçbir hücreye inanamıyordum.
kimseye soramıyordum da “benim gördüğümü sen de görüyor musun? ” diye.
seni unutma fikri bile, sana kavuşma umuduna bağlanıyor içimde.
senden kaçış varsa bile kurtuluş yok şebnem.
artık, su olsam sana doğru akarım, uçak olsam sana doğru uçarım, erik olsam sana doğru yuvarlanırım.
bizi ancak aynı banyoda yıkanmak paklar şebnem.
yüreğin derinliklerinden yükselen sesler, kulakta sapıkça bir şey gibi tınlıyor farkındayım.
öpüyorum gözkapaklarını, dizkapaklarını, kalp kapakçıklarını.”
murat menteş - kalp kapakçıkları
devamını gör...
587.
beceriksiz
bir seni seviyorum
iki seni seviyorum
üç seni seviyorum
seni çokca seviyorum.
bunu söyleyebilmek için varımı gücümü sarfediyorum
arzu edilen bir incelikle
dünyada bilemedim ben o en küçük şeyi
arzu uyandırmayı
uyandırmayı istediğim anda bile.
buysa eğer sözü edilen duygu masum bir teşhirciliktir alt tarafı
fiziksel olduğu kadar ahlaksal da bir konu
allahın belası şey tüm bunlar hiç de ferahlatıcı değil
çekim gücü olarak sıfır noktası.
(bkz: louis aragon)
bir seni seviyorum
iki seni seviyorum
üç seni seviyorum
seni çokca seviyorum.
bunu söyleyebilmek için varımı gücümü sarfediyorum
arzu edilen bir incelikle
dünyada bilemedim ben o en küçük şeyi
arzu uyandırmayı
uyandırmayı istediğim anda bile.
buysa eğer sözü edilen duygu masum bir teşhirciliktir alt tarafı
fiziksel olduğu kadar ahlaksal da bir konu
allahın belası şey tüm bunlar hiç de ferahlatıcı değil
çekim gücü olarak sıfır noktası.
(bkz: louis aragon)
devamını gör...
588.
"sen varken kötü diye birşey bilmiyorduk
mutsuzluklar,bu karalar yaşamda yoktu
sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
nicedir bir pencereden deniz güzel değil
nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.
sen gel bizi yeni vakitlere çıkar"
mutsuzluklar,bu karalar yaşamda yoktu
sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
nicedir bir pencereden deniz güzel değil
nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.
sen gel bizi yeni vakitlere çıkar"
devamını gör...
589.
hep sarhoş olmalı. her şey bunda; tek sorun bu. omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken zaman’ın korkunç ağırlığını duymamak için durmamacasına sarhoş olmalısınız. ama neyle? şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz. ama sarhoş olun.
ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üstünde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun, yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun; “saat kaç?” deyin.
yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir yanıtı size: “sarhoş olma saatidir! zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına!
şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz.”
-baudelaire.
ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üstünde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun, yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun; “saat kaç?” deyin.
yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir yanıtı size: “sarhoş olma saatidir! zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına!
şarapla, şiirle ya da erdemle, nasıl isterseniz.”
-baudelaire.
devamını gör...
590.
bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider
bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
solarken albümlerde çocuklar ve askerler
yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner
uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir
yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler
bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider.
yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider
bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir
solarken albümlerde çocuklar ve askerler
yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner
uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir
yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler
bu aşk burada biter ve ben çekip giderim
yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver
bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider.
devamını gör...
591.
yüzümü geceler örtüyor.
binlerce taş saklanıyor içimde.
kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?
-şükrü erbaş
binlerce taş saklanıyor içimde.
kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?
-şükrü erbaş
devamını gör...
592.
senin hiç haberin olmasa
senin hiç haberin olmaz ki
başlar biter kendi kendine o türkü.
ben yağmura deli buluta deli
bir büyük oyun yaşamak dediğin,
beni ya sevmeli ya öldürmeli.
gülten akın “deli kızın türküsü”
senin hiç haberin olmaz ki
başlar biter kendi kendine o türkü.
ben yağmura deli buluta deli
bir büyük oyun yaşamak dediğin,
beni ya sevmeli ya öldürmeli.
gülten akın “deli kızın türküsü”
devamını gör...
593.
arkadaş zekai özger'den herhangi bir şiir olabilir ancak tercihim 'bir gün sevişmeyi bana'
''...bana eski bir ölümü anımsatıyor
sabah
taşıyarak bir celladı odama
aşkımın ve bırakmışlığımın celladını
hüznümle ve çirkinliğimle yargılamadan beni
tanıdığım bir ölümle tehdit ediyor
yalnızlık her sabah öldürüyor beni....''
''...bana eski bir ölümü anımsatıyor
sabah
taşıyarak bir celladı odama
aşkımın ve bırakmışlığımın celladını
hüznümle ve çirkinliğimle yargılamadan beni
tanıdığım bir ölümle tehdit ediyor
yalnızlık her sabah öldürüyor beni....''
devamını gör...
594.
kışı neden bu kadar çok sevdiğini
ve neden her şeyin bir sonla noktalandığını
sorma,
ben de bilmiyorum.anı olacak bir şeyim yok
her şeyin dünündeyim.
birhan keskin- eksik cinayetler
ve neden her şeyin bir sonla noktalandığını
sorma,
ben de bilmiyorum.anı olacak bir şeyim yok
her şeyin dünündeyim.
birhan keskin- eksik cinayetler
devamını gör...
595.
bilirsin ben hoyrat severim
-kendi fikrime göre, erkekçe.-
bir ağaç, bur bulut, bir kuş ve biz
ellerin ellerimde, ürkekçe…
veya sen pencerende akşamüzeri,
cigaramı köşebaşında bitiririm.
damalı, büyük mendilimde sana
unutulmaz geceler getiririm.
gür, ferah karanlıklar içinden
bana doğru uzar saçların.
bir büyük rahatlık alır götürür bizi
pırıl pırıl öpüşlerle başlar yarın…
selam, en güzel hasretlerden
selam sana, korkak ve iyi kadın…
ömrüne başlıyan tomurcuk gibi, baharda
aşka, sadık ve neş’eli başladın…
gün söner yıldızlar yanar gecelerden
bir ölümsüz alem başlar senden yana.
selam, ürkek ve sevgili kadın,
selam, sabahsız gecelerden sana…
- turgut uyar
-kendi fikrime göre, erkekçe.-
bir ağaç, bur bulut, bir kuş ve biz
ellerin ellerimde, ürkekçe…
veya sen pencerende akşamüzeri,
cigaramı köşebaşında bitiririm.
damalı, büyük mendilimde sana
unutulmaz geceler getiririm.
gür, ferah karanlıklar içinden
bana doğru uzar saçların.
bir büyük rahatlık alır götürür bizi
pırıl pırıl öpüşlerle başlar yarın…
selam, en güzel hasretlerden
selam sana, korkak ve iyi kadın…
ömrüne başlıyan tomurcuk gibi, baharda
aşka, sadık ve neş’eli başladın…
gün söner yıldızlar yanar gecelerden
bir ölümsüz alem başlar senden yana.
selam, ürkek ve sevgili kadın,
selam, sabahsız gecelerden sana…
- turgut uyar
devamını gör...
596.
sen bu şiiri okurken
ben belki başka bir şehirde
olurum
kötü geçen bir güzü
ve umutsuz bir aşkı anlatan
rüzgarla savrulan
kağıt parçalarına
yazılmış
dağıtılmamış
bildiriler gibi
uzun bir yolculuğa hazırlanan
yalnız bir yolculuğa
çünkü beyaz bir gemidir ölüm
ben belki başka bir şehirde
olurum
kötü geçen bir güzü
ve umutsuz bir aşkı anlatan
rüzgarla savrulan
kağıt parçalarına
yazılmış
dağıtılmamış
bildiriler gibi
uzun bir yolculuğa hazırlanan
yalnız bir yolculuğa
çünkü beyaz bir gemidir ölüm
devamını gör...
597.
itiraf dilekçesi
şimdi yalan çıkmanın utancını terliyorum
ortalık olabildiğince bir kör-duman.
ben kendi dumanımda boğulurken
beyaz ve siyah atlarını koşturmuş zaman;
ıhlamurlar çiçek açmış
rüzgâr ıhlamurların türküsünü söylüyor
çıkıp bir yelkende oturmam mümkün değil
utancımın terleri kurumadan
zamanın dışına sarkamıyorum.
ıhlamurlar çiçek açmış, bense hâlâ burdayım
kavlimize göre böyle olmayacaktı,
muhakkak sana gelecektim bir çiçek vakti
yüreklerinde hasret, seslerinde hasret
turnalar geçiyor memleket memleket
bense çaresizlikten bir hurdayım
akbabaların döndüğü son çukurdayım
yaşanmamış bir gün, gün değil,
suçu takvimlere bırakamıyorum.
sebep bir değil, beş değil
ben birincisini söyleyeyim, ötesi kalsın
kaderin hükmü bu, temyizi olmaz
yaşanmış bir süreçtir sana rehin bıraktığım yaz,
yakamaz, yakıştıramazsın, bugün dün değil,
vefasızlıkla ilgisi yok bunun efendim,
tek başıma çare üretmekten tükendim
iş karışık, içinden çıkamıyorum.
’gel' diyorsun sürgülüyken kapılar
mayın tarlasına düşmüş gibiyim
kasları, kanatları yanmış bir kuş gibiyim
geç geldi ve uzaktan geçti bu bahar
kaderin hükmü bu, nasıl geleyim
ne başım ayıktır, ne kılavuzum var
özüm dert evidir, düğün değil
senin havuzuna akamıyorum.
iki tarla arasında takım belirleyen
bir taş gibi oturup durdum bütün yıl
gelen şiir yağmurlarını da kapıdan çevirdim ben
bir gönül öne geçti, bir akıl
gel gör ki her zaman kaderin dediği oldu
bu işi bitirmem mümkün değil
şair dilim lâl şimdi
derdimi kolayca dökemiyorum.
yüzüme tokat gibi yapışıyor bakışların
gözlerimi kapatsam da karşımda duruyorsun
ıhlamurlar çiçek açmış salkım saçak
sen beni hep kendi sözümle vuruyorsun
ağlasam ıhlamurların dallarına kar yağacak
uzatsan da pasaportumun süresini
köprü su altında kaldı, bugün dün değil
kaçağım, yüzüne bakamıyorum.
bahaettin karakoç
şimdi yalan çıkmanın utancını terliyorum
ortalık olabildiğince bir kör-duman.
ben kendi dumanımda boğulurken
beyaz ve siyah atlarını koşturmuş zaman;
ıhlamurlar çiçek açmış
rüzgâr ıhlamurların türküsünü söylüyor
çıkıp bir yelkende oturmam mümkün değil
utancımın terleri kurumadan
zamanın dışına sarkamıyorum.
ıhlamurlar çiçek açmış, bense hâlâ burdayım
kavlimize göre böyle olmayacaktı,
muhakkak sana gelecektim bir çiçek vakti
yüreklerinde hasret, seslerinde hasret
turnalar geçiyor memleket memleket
bense çaresizlikten bir hurdayım
akbabaların döndüğü son çukurdayım
yaşanmamış bir gün, gün değil,
suçu takvimlere bırakamıyorum.
sebep bir değil, beş değil
ben birincisini söyleyeyim, ötesi kalsın
kaderin hükmü bu, temyizi olmaz
yaşanmış bir süreçtir sana rehin bıraktığım yaz,
yakamaz, yakıştıramazsın, bugün dün değil,
vefasızlıkla ilgisi yok bunun efendim,
tek başıma çare üretmekten tükendim
iş karışık, içinden çıkamıyorum.
’gel' diyorsun sürgülüyken kapılar
mayın tarlasına düşmüş gibiyim
kasları, kanatları yanmış bir kuş gibiyim
geç geldi ve uzaktan geçti bu bahar
kaderin hükmü bu, nasıl geleyim
ne başım ayıktır, ne kılavuzum var
özüm dert evidir, düğün değil
senin havuzuna akamıyorum.
iki tarla arasında takım belirleyen
bir taş gibi oturup durdum bütün yıl
gelen şiir yağmurlarını da kapıdan çevirdim ben
bir gönül öne geçti, bir akıl
gel gör ki her zaman kaderin dediği oldu
bu işi bitirmem mümkün değil
şair dilim lâl şimdi
derdimi kolayca dökemiyorum.
yüzüme tokat gibi yapışıyor bakışların
gözlerimi kapatsam da karşımda duruyorsun
ıhlamurlar çiçek açmış salkım saçak
sen beni hep kendi sözümle vuruyorsun
ağlasam ıhlamurların dallarına kar yağacak
uzatsan da pasaportumun süresini
köprü su altında kaldı, bugün dün değil
kaçağım, yüzüne bakamıyorum.
bahaettin karakoç
devamını gör...
598.
tıpkı senin gibi ben de katlanıyorum
karanlığı bitmeyen ayrılığa.
neden ağlıyorsun? ağlayacağına
elini uzat bana,
söz ver yeniden geleceğine bir düşte.
sen ve ben bir acılar dağıyız.
sen ve ben bir daha buluşamayacağız
bu yeryüzünde.
ah, yıldızlarla geceyarısı
bana bir selam gönderebilsen.
karanlığı bitmeyen ayrılığa.
neden ağlıyorsun? ağlayacağına
elini uzat bana,
söz ver yeniden geleceğine bir düşte.
sen ve ben bir acılar dağıyız.
sen ve ben bir daha buluşamayacağız
bu yeryüzünde.
ah, yıldızlarla geceyarısı
bana bir selam gönderebilsen.
devamını gör...
599.
seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
martılar konuyor omuzlarıma,
gözlerin istanbul oluyor birden.
akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
durgun sular gibi azalacağım
bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
yalnız gözlerime bak diyeceksin.
ellerim usulca ellerine değince
kaybolup gideceksin
bir elim seni çizecek bütün pencerelere
bir elim seni silecek.
kalbim: ebemkuşağı; günde bin kere
senin için yeni baştan can kesilecek.
ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
sonra seni kaybetmek hemen her yerde
ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
yapayalnız kalmak iskelelerde.
seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
martılar konuyor omuzlarıma,
gözlerin istanbul oluyor birden.
yavuz bülent bakiler
bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
martılar konuyor omuzlarıma,
gözlerin istanbul oluyor birden.
akşamlardan, gecelerden, senden uzağım
şiirlerim rüzgardır uzak dağlardan esen
durgun sular gibi azalacağım
bir gün, birdenbire çıkıp gelmesen.
şarkılarla geleceksin, duygulu, ince
yalnız gözlerime bak diyeceksin.
ellerim usulca ellerine değince
kaybolup gideceksin
bir elim seni çizecek bütün pencerelere
bir elim seni silecek.
kalbim: ebemkuşağı; günde bin kere
senin için yeni baştan can kesilecek.
ne güzel seni bulmak bütün yüzlerde
sonra seni kaybetmek hemen her yerde
ne güzel bineceğim vapurları kaçırmak
yapayalnız kalmak iskelelerde.
seninle bir yağmur başlıyor iplik iplik,
bir güzellik doğuyor yüreğime şiirden.
martılar konuyor omuzlarıma,
gözlerin istanbul oluyor birden.
yavuz bülent bakiler
devamını gör...
600.
kadehini kaldır on sekiz bir daha kaldır
yıkılsın bu temmuz bırak ayaklarına
kafesinden çıkar yürek diye taşıdığını
köprülerini at gemilerini batır
ellerini ellerimin üstüne koy on sekiz
sen de bir ıslık uydur devrik ıslığıma
ömrümüzü bir suç gibi ayarlamadık mı
ağır bir hüküm giyer gibi öleceğiz
yıkılsın bu temmuz bırak ayaklarına
kafesinden çıkar yürek diye taşıdığını
köprülerini at gemilerini batır
ellerini ellerimin üstüne koy on sekiz
sen de bir ıslık uydur devrik ıslığıma
ömrümüzü bir suç gibi ayarlamadık mı
ağır bir hüküm giyer gibi öleceğiz
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162